Ta 2007 yılından kalmış olan bu konu başlığı dikkatimi çekti.
Soru üzerine Sayın MASON yeterince açıklama yapmış ama benim aklımda kaldığınca bu bağlamda birkaç nokta daha var değinilmesinde yarar olan.
Bir kere, yanlış anımsamıyorsam, Türkiye'deki antimasonik girişimler bağlamında yayınlanmış olan kitaplardan birinde, masonların, ölen bir masonu kendilerine özgü bir törenle defnettikleri, bunun bilinen dinlerin törenleri ile heç uyuşmadığı, dolayısıyla böylelikle Masonluğun başlı başına bir din olduğunun da kanıtlandığı yazılıydı.
Şayet gerçekten de böyle bir uygulama varsa, hani olduğunu kabul edelim, bunun Masonluğun başlı başına bir din olduğunu gösterdiği iddiası ne ölçüde geçerli olur? Bilgisiz bir kitle geçerli sayabilir. Zaten böyle bir iddia da o bilgisiz kitleyi masonlara karşı kışkırtmak amacını taşıyor.
Masonlukta, localarda zaman zaman uygulanan bir özel oturum var. Buna kimileri "matem celsesi", kimileri "yas oturumu", kimileri "anma oturumu" diyor. Adı nasıl konursa konsun, ritüelik içeriği ne gibi öğeleri kapsamakta olursa olsun, amaç aynı: Ölmüş (masonların deyişiyle Sonsuz Doğu'ya göçmüş) bir kardeşin anısının Masonluğa özgü bir tarzda ve birtakım masonik iletilerle birlikte canlandırılması; taze tutulması.
Nitekim Masonluğun uygulamalarında loca toplantılarında yeri geldiğinde bu "Sonsuz Doğu'ya göçmüş" masonların adları da sık sık dile getirilir. Bunu belki de Kofüçyüs'ün bir kişinin ölümüyle bağlantı ünlü deyişine bağlayabiliriz. O kişi bedensel olarak ölmüş bulunsa bile, ruhsal olarak hep yaşar tutulmasına. Nitekim Kara Harp Okulu'nun yoklama töreninde hep uygulanan bir geleneği anımsayın; Mustafa Kemal oradadır, öğrencilerin arasında.
İşte bir masonun defin töreninden sonra mezarı başında yapılan bir tür ritüelik ya da geleneksel toplantı da, mabette yapılan o oturumun bir benzeridir; belki biraz daha duygusal olanı. Kimileri bu töreni sadece masonların katılımıyla yapar; kimileri masonlar ile birlikte onların en yakınlarını da aralarına alır. Sadece bir tür ritüelik uygulamayla kalmaz bu; birtakım konuşmalar da yapılır kuşkusuz. Hatta kimilerinin geleneği uyarınca oraya ilgili masonun sağlığında loca toplatılarına katılırken kullandığı önlüğü, bijusu gibi öğeler de getirilir. Hatta eskiden bazı yerlerde bunlar cenazeyle birlikte gömülürmüş; bunu da bir yerde okumuştum ama şimde nerede olduğunu anımsayamıyorum. Bu bağlamda sağlığında vasiyette bulunanlar olurmuş.
Mişli olmayan bir uygulamayı biliyoruz. Enderdir ama görebiliriz. Kimi masonlar, sağlıklarında, öldükleri zaman mezarlarının başına dikilecek oylan taşın üzerine masonik simge ve deyişler yerleştirilmesini öngörür. Bu gibi mezar taşları yurdumuzdaki mezarlıklarda da yer yer göze çarpar. (Elbette bu tarz bir uygulama salt Masonluğa özgü değil. En basitinden, Osmanlı döneminden kalma mezar taşlarının üzerindeki kavuk ya da külah, o kişinin sağlığında taktığının benzeri olarak yapılırdı.)
Bu bağlamda bir eski gelenek daha var: Ölen bir masonun cenazesinin kaldırılması işini üyesi olduğu locanın üstlenmesi... Bunu elbette ailesinin kabullenmesi de gerek. Ancak birçok geçerliği zaman içinde yitirilen ve uygulamadan kalkan gelenek gibi bunun da artık pek yürürlükte olduğu söylenemez. Şayet ailenin gücü yoksa, ilgili loca bu görevi elbette seve seve üstlenir aüla bir üstlenme başka, gelenek başka.
Lafı dağıttım. Toparlayayım.
Kimilerinin sandığı ya da ileri sürüşünün aksine, Masonluğun kendine özgü bir ölü gömme yöntemi yok. Tek olan, bu bağlamda bir masonik uygulama yapılması ve masonik öğretinin genel kapsamında yer alan önemli bir öğenin bu vesileyle anımsanması.
Bu bağlamda birazcık daha ayrıntıya girmek belki çok güzel olurdu ama forum kuralları uyarınca burada durmak gerek.