Açıkçası hukuk eğitimimi tamamlamayı başarabilirsem, acilen tarihte ikinci bir lisans eğitimi yaparak Türkiye'yi Erhan Afyoncu ve benzer kişilerin kafasından kurtarmayı düşünmeme sebebiyet verdiği için benim adıma yararlı bir program oldu. Öyle ki sabah 10'da antrenmanım olmasına rağmen, bir iki saat ders çalışmayı ve mümkün olduğu kadar kısa sürede şu üniversiteyi bitirmeyi düşündürttü bana.
Bütün o piyeslerin ucuzluğunu geçtim. Olabilir, Murat Bardakçı ekseriyetin de mutabık olduğu üzere egosundan çok çeken bir adam. Ve bence hala daha büyük bir araştırmacı. Onun o her programı sanki nazire edercesine getirdiği belgeler, kitaplar karşısında hayatımda duymadığım kıskançlığı yaşıyorum. Yazık ki, kendisine yenilmiş. Ben bir Mason değilim ve Masonluk ile sahip olduğu gizem hakkında çok bilgi sahibi bir insan da olmadığımdan, Masonluk ile ilgili söylediklerine yorum yapamam. Ancak bugünkü üslubu ve metodolojiden tamamen uzak, sanki dedikodu yaparcasına bize saatler boyunca etüt edilmemiş piyesleri seyrettirmesi beni çok üzdü.
Herkesin düşüncesini dile getirme hakkı olduğunu düşünüyorum. Murat Bardakçı'nın bu kaba tavrından bile muhakkak dersler çıkarılabileceği kanaatindeyim. Çok yazık, bu kadar bilgili, çalışkan bir adamın kendisine olan mağlubiyeti. Yanında bilgelik gelmeyecekse, Tanrı bana bilgiyi vermesin.
Fakat o Erhan Afyoncu, iki cümle kurdu ki onun tarih bilgisi ve bakış açısı hakkında anlayana yeterince fikir vermiştir. Polonya'da ki, Hitler'in öldürttüğü Hazar Türkleri'ne de değinmeden edemedi. Bu konu zaten başlı başına komedi. Holokost sırasında öldürülen Aşkenazlar'ın aslında Hazar Türk'ü olma masalına bir doçentin inanması, çok acıklıdır. Bu başlık varken, keşke sn. Degas da aktif üye olarak aramızda olsaydı; eminim onunla sıkı bir tartışma ortamı yakalardık.
Polis Akademisinde Emniyet Müdürü - Öğretim Görevlisi olarak ders veren Mustafa Kaygısız'ın kriminolojiyle ilgili eserlerini okuyordum sanırım bir yıl önce. Sorgulama teknikleri ve vücut diliyle ilgili de kayda değer bilgiler vardı. Bir süre sonra Erhan Afyoncu'yu izlemeye başladım ve kitabın yazarına teşekkür ettim gıyabında.
Bir de Murat Bardakçı gibi bir adamın "eğer İbranice kelime varsa siyonisttir" gibi sığ bir bakış açısına sahip olması karşısında afalladım elbette. Nasıl olabilir böyle bir şey? Ya da saydığı döktüğü kelimeler içerisinde en azından "binah", "temurah" kelimeleri olsun kafasında bir ışık yakacak kadar mı uzaktır İbrani kökenli mistisizme? Bir dille "guguk" diyerek dalga geçmesi, beni gerçekten çok üzdü.
Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır demişler. Masonlukla ilgili düşüncelerinin muhatabı olabilecek kadar bilgi sahibi değilim ama en azından üslup ve dil konularında birazcık konuşabileceğimi düşünüyorum.
Pelin Batu'dan da özür diliyorum. Bu geceki en sağlıklı çıkarımları yapan bu üç kişi arasından oydu kanaatimce. Sorumlu yayın anlayışının canına bu kadar limon sıkılıp, bu kadar popülist yaklaşarak seyircinin aşağılanmasına dayanamıyorum. Hele ki eşine bu kadar az rastladığımız, böyle programlarda. Adama 4 saat vermişler, sanki Dingo'nun ahırıymış gibi keyfince kullanıyor. "O sayfa nerede Erhan, dur Erhan, bu sayfa vardı o nerede Erhan, burası da çok dağıldı, ayağa kalkın, parmak tokuşturun, evlendirme töreni yapalım..."
Ciddi anlamda üzüldüm.