Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MASONLUK TARİHİ’NDE ANLATILMAYANLAR – 23 (SON)  (Okunma sayısı 10742 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 02, 2009, 10:13:15 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Londrra Büyük Locası'ndaki Çekişmeler


Londra Büyük Locası kurulur kurulmaz, yeni masonların ilk işi, çoğunun aslında öyle bile olmadığı ama Operatif masonluk bakımından hâlâ geçerliğini koruyan “kabul edilmiş mason” unvanını bir yana itip, “özgür mason” unvanına sahip çıkmak oldu.

Bunun üzerine başta İngiltere’nin kuzeyindeki York Locası olmak üzere ülkede inşaatçılık mesleğini sürdürmekte olan localar kızılca kıyameti kopardı. Bu işten genel olarak kabul edilmiş masonları sorumlu tuttular; onları nankörlükle, öte yandan bu meslekle hiçbir ilgisi olmayıp Londra Büyük Locası denilen örgüte girerek yüzyıllar boyunca kendilerinin onurla taşıdığı adı çalanları da hırsızlıkla suçladılar. Londra Büyük Locası ile hiçbir ilgisi olmayan kabul edilmiş masonları localarının üyeliğinden çıkardılar ama bu neye yarardı ki?

Operatif mason locaları kendi açılarından haklı sayılırdı. Ancak bu haykırışlarına kulak asan çıkmadı. Karşılarındaki politik destekli güç ile başa çıkabilecek durumda değildiler. Tek bir kozları kalmıştı: Londra Büyük Locası’nın 1723 tarihli anayasasının ilk maddesini örnek göstererek, onu Kilise’ye şikayet etmek.

Anglikan Kilisesi bunu ciddiye aldı ve tarihte bugünkü Masonluk anlayışına göre “antimasonik” nitelikli sayılabilecek ilk etkinliği sergiledi. Nitekim 1725 yılında İngiltere Büyük Locası adını alan ilk Çağdaş Masonluk örgütü, üzerinde kurulan baskıya dayanamayarak 1738 yılında anayasasının ilk maddesini değiştirmek zorunda kaldı.

Şimdi burada elbette söz konusu anayasaya değinmek gerekiyor ama bunun ayrıntılarına girecek olursak o hem bambaşka bir konudur hem “Masonluk Tarihi’nde Anlatılmayanlar” başlığı altındaki bu yazı dizimin olması gereken kapsamı dışına çıkar. Bununla birlikte şu noktaya değinmeliyim:

Londra Büyük Locası’nın gerek ilk kuruluş hazırlıkları sırasında gerekse kuruluşundan sonra Masonluğa alınacak kişilerin nitelikleri bakımından öyle pek büyük bir özen gösterilmemişti. Pek özenli davranılamazdı çünkü bir an önce çok sayıda masona gereksinme vardı. Örgütün kuruluş boyunda kalmaması, bir an önce genişletilmesi gerekiyordu. Nitekim 1722 yılına gelindiğinde Londra Büyük Locası’na bağlı olarak çalışan locaların sayısının 20’ye ulaşmış olması bu hızla sayısal gelişimin bir göstergesidir.

İşte bu hızlı sayısal gelişim, büyük locaya dehşetli bir “çok seslilik”, dolayısıyla çelişkili görüş ve eğilimler de getirdi. Locaların çalışmalarının bir düzene, belli kurallara bağlı olması gerekiyordu. Bunun için, kuruluş sırasında düşünülmemiş olan bir anayasa düzenlenmeliydi.

Ancak bu nasıl yürürlüğe konulacaktı?... Belirlenmiş olan örgütlenme tarzı uyarınca bir krallık buyruğu gibi tepeden inme değil, loca temsilcilerinden oluşan büyük loca genel kurulu kararıyla; bir diğer deyişle demokratik yöntemle. Oysa İngilizler demokrasiye hiç de alışık değildi. Demokratik yöntemle sağlanabilen tek olgu, bol miktarda çekişme ve çok yönlü uyuşmazlıktı.

Bu nedenle, genel kurulun önüne konulan anayasa tasarıları bir türlü çoğunluğun onayını alamıyordu. Büyük loca çerçevesinde bir başıbozukluk almış yürüyordu. Bunun üzerine George Payne, ikinci büyük üstatlık döneminde hiç olmazsa çalışma kurallarını belirlemek üzere bir tüzük hazırladı. Aslında önce yasanın belirlenmesi, sonra bunun ayrıntılarını düzenleyen bir tüzüğün yürürlüğe konması gerekirdi ama madem yasa üzerinde uyuşulamıyordu, bari tüzük geçsindi.

Nitekim öyle oldu. Tüm localar için bağlayıcı nitelikli olan “Genel Tüzükler” 1720 yılında kabul edildi. Anayasa üzerinde tartışmalar, düzeltmeler, yeniden genel kurula sunmalar iki yıl daha aldı. 1722 yılında kabul edilmiş olan bu anayasa büyük üstadın onayını gerektirdiği için zar zor ancak 1723 yılında yürürlüğe girebildiği içindir ki Masonlukta “1723 Anayasası” olarak anılır. Buna birtakım başka adlar da verilmiştir ama burada işi o yönüne girmeyelim.

İşte Çağdaş Masonluk böyle doğdu. Bunların çoğu Masonluğun resmi tarihinde anlatılmamış şeyler…

Ancak bu bana göre, benim araştırmalarımdan çıkarmış olduğum sonuçlara göre böyle… Başkaları, özellikle de masonlar benim gibi düşünmeyebilir. Burada anlatmış olduklarımın çok yanlış, tutarsız, ön yargılı, dayanaksız hatta art niyetli uydurmacalardan oluştuğunu söyleyebilirler; tıpkı benim Masonluğun resmi tarihinin bu aşaması için «Bu bir İngiliz uydurmacasıdır.» dediğim gibi…

Bana göre, Masonluğun tarihçesini sadece bilinen masonik nitelikli kitaplardan okuyarak öğrenmek yetmiyor. Bu insanı yanılgıya sürükleyebilir; niteakim sürüklüyor da… Doğruyu öğrenmek isteyenler, -özellikle masonlar- sadece mason yazarların yazdıklarıyla yetinmemeli; bu konuya da değinen çeşitli kaynakları incelemeli. Hiçbirine “tam ve kesin doğru” diye bağlanmamalı; her yazarın birtakım ön yargıları olabileceğini, gerçekleri saptırabileceğini de göz önünde tutmalı.

Masonluğun tarihçesinin sonrasında olanlar da en az bu ilk örgütlenme olayı kadar ilginç. Daha neler neler olmuş… Daha neler neler anlatılmadan, sakıncalı bulunarak, üstü kalın perdelerle örtülüp saklanmış… Ancak ben bu yazı dizisine bu noktada son vereceğim. Ötekileri belki daha sonra bir başka başlık altında ele alıp, anlatırım.

Sevgilerle,

BİTTİ.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 13, 2010, 03:28:37 ös
Yanıtla #1

Tüm bölümleri okudum.

Anladığım kadarıyla Sayın Adam özetle şunları söylüyor:

18.yy'ın başlarında kurulmuş olan spekülatif masonluğun, eski operatif masonlukla bir ilgisi yoktur. Yeni masonluk, Newton'un Siyoncu örgütünün ideallerini gerçekleştirmek üzere, Proyr de Sion üyeleri tarafından "paravan" olarak kurulmuştur.

Burada benim aklıma birkaç şey takılıyor.

1. Siyoncular, niçin "paravan" bir örgüt için bu kadar uğraşıyorlar? Toplum düzeyinde saygı gören bir kurum oluşturup, bu kurumun saygınlığından yararlanmak mı istiyorlar? O halde benim aklıma, siyoncuların "gizli" kalarak işlerini pek iyi yönetemedikleri gibi bir düşünce geliyor. Çünkü gizli kalınca liderleri kamuda ve aristokraside tanınmıyor. Tanınmayınca da eylemlerini o kadar rahat gerçekleştiremiyorlar. Halbuki paravan bir örgüt ile, saygı gören bir masonluk statüsü ile örneğin monarşiye iletecekleri istekleri daha bir kabul edilir oluyor?

2. Ama mesela "Royal Society" kurumunun kuruluşuna bakılırsa, bu kurumun da "gizli" kalması istenmiş. O halde siyoncular, gizli örgütlerine paravan olarak neden tekrar bir gizli örgüt kullanma gereği duymuşlar? Bu mantıksız görünüyor. Açıkçası bana göre 1. maddede açıkladığım türden bir uyuşma daha mantıklı. Fakat gerçekten buna mı ihtiyaç duymuşlar? Bu sadece benim uydurduğum bir "paravan örgüt kurma gerekçe"si. Paravan örgütün asıl gerekçesi nedir?

3. Çağdaş masonluk kurulduktan sonra, söz konusu gizli gündemini ne kadar uygulamaya koymuştur? (Bunlar da masonluk tarihinde anlatılmamış şeyler olsa gerek). Ne kadar başarılı olmuştur?

4. Günümüzde artık bir Fransa tahtı diye bir şey yok. Olsa bile Fransa'nın dünya yönetiminde aman aman bir etkinliği yok. O halde boşta kalmış bir örgüt var. Masonlar bugün ne yapıyor? Benim düşünceme göre "Seçkinci ve entelektüel kulüp" oluyor herhalde. Bir kulüp, bir hoş sohbet merkezi olmaktan başka bir işlevi kalıyor mu?

Saygılar.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Şubat 13, 2010, 05:22:07 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Her ne kadar herkes benimle aynı görüşte olmasa da, bence Sayın Popperist'in çıkarımlarının bir bölümü doğru.  Benimle aynı görüşte olmayanlar da -öncelikle masonlar- kusura bakmasınlar ama kendilerine gerçek budur diye anlatılan biraz da mantığa uygun yanlış tarihçeye kanmışlar; düşünce tarzlarının öyle oluşu ondan ileri geliyor. Zaten Masonlukta yapılmış olan da o; işin gerçeğini saklayıp ötekini akla yatkın bir biçimde gerçekmiş gibi göstermek.

Benim anladığım kadarıyla paravan gerekmesinin nedeni, her he kadar Pieuré de Sion'u bir "örgüt" olarak niteleyip hatta bunun adının Türkçe karşılığı olarak "Siyon Örgütü" terimini kullanıyorsak da, aslında ortada bir örgüt falan yok. Elden ele geçen, kişiden kişiya aktarılan bir misyon var. Bu misyon belki birkaç kişiyle paylaşılıyor ama işte olsa olsa birkaç kişi. Sorun bir entrika çevirerek krallığı sonra da papalığı kazanmak olduğu için de elbete bu misyonun başındaki asıl kişiler (Lorraine ve Gisors ailelerinin bireyleri gibi) perde arkasında kalacaktır.   Bu durumda da bir paravana gereklidir. Elbette işin içinne bir de Stuartlar katılınca 17. ve 18. yüzyıllarda sorunları biraz karmaşıklaşmış.

Başarmış oldukları ne?... Bir nebze Masonluğun simgesel derecelerinde ama asıl İskoç ritinin yüksek derecelerinde ritüellerin içeriğine kendi ülküleriyle bağlantılı öğeler yerleştirmek. Öğretinin bunun üzerine kurulu olmasını sağlamak. Ancak bu ülkü çöktüğü, gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığı zaman tümüyle geri çekilip kendilerine başka örgüt arayışını geçtiklerinde, masonlar işte o öğeleri ne yapacaklarını, nasıl anlamlandıracaklarını şaşırmış, ortaya Masonluğun benimsenen ülküsünün paralelinde birbiriyle ilgisiz yorum ve değerlendirmeler çıkmış.

Biraz geri gidersek, bu arada Royal Society oluşmadan önceki durum, görünmeyen kolej, kesinlikle bir gizli örgüt. Belki buna ezoterik demek daha doğru çünkü ne de olsa Avrupa'dakie Rozkruacıların bir uzantısı. Royal Society, bir paravan örgüt olmak üzere denenmiş ama tutmamış çünkü onun 17. yüzyılın özellikle 4. çeyreğinde artık yerli yerine oturmaya başlamış olan stratejisi bambaşka. Üstelik bu örgütün kapsamına bir öğreti de sokamazsınız. Bunu yapmak için Royal Society'ye bambaşka bir çehre verip onu ezoterikleştirmek gerek. Denemişler ama becerememişler.

Paravan örgüt, doğrudan asıl amaca hizmet etmek için değil, toplumsal katmanda belli sınıfların desteğini sağlamak için gerekli. Her ne kadar olay monarşi çevresinde yürüyorsa da aristokrasinin önemli bir etken olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Orta Çağ çoktan sona ermiş olsa da feodalite hâlâ önemli bir etken olmayı sürdürüyor. (Düşünsenize, demokratik ve lâik Türkiye Cumhuriyeti'nde, günümüzde bile hâlâ öyle değil mi?)

Çağdaş Masonluk Londra'da kurulduktan sonra orada bu benimsenen amacın yürütülebilmesi çöküntüye uğruyor. Bunun nedeni de kurumun yapısının bir bakıma demokratik oluşu. Bunun ardınhdan ritlerin kuruluş aşamasına geçiliyor ve demokrasinin yerine otokrasi getiriliyor çünkü başka çare yok. Ancak 20 yıl kadar sonra bu da çöküyor çünkü Stuartistlerin emelleri Prieuré de Sion'dan öncelikli tutuluyor ve bunun bir darbe ile gerçekleştirilmesine girişilip de bu da başarılamayınca artık Prieuré de Sion Masonluktan elini eteğini çekiyor.  Başarı hiçbir dönemde söz konuu değil. 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımda bile. Üstelik o son atılım, Masonluğa öncekinden de çok hasar vermiştir; çünkü artık Masonluk başlangıçta söz konusu bile edilmeyen bir emel peşinde koşmaktadır.

Günümüzde elbette Fransa tahtı diye bir şey yok. Ancak Prieuré de Sion'un çabaları 20. yüzyılda bile sona ermiş değil. Bu bağlamda bir süre sonra elim değince ya da sırasının geldiğini düşündüğümde başka anlatacaklarım da olacak "Milletler Tarihi" bölümünde. Hatta şu sıralarda anlatmaya giriştiğim "Rennes-la-Château Olayları" başlıklı yazı dizim bile onun bir parçası sayılabilir çünkü bu olayların ileri aşamasında Prieuré de Sion'un yine işin içine karıştığını göreceğiz. Bu kadarla da kalmaz; o olayların antlatımı bittikten sonrası da var.  Özetle, o ülkü korkarım günümüzde bile sona armamiş durumda.

Bunun ötesinde Sayın Popperist'in Masonluk için "seçkinci ve entelektüel bir kulüp" nitelemesini bu kez o kusura bakmasın ama yadırgarım. Hayır, o kadar basit değil. Orası öyle bir "hoş sohbet merkezi" falan da değil. Öyle olsaydı ezoterikliğine, öğretisine, törenlerine, disiplinine, özetle tüm bu sisteme gerek kalmazdı. Öyle olsaydı ortada birtakım üstün amaçlar bulunmazdı. Benim anlayışıma göre Masonluk bireylerin kendilerini yetiştirdiği ya da yetiştireceği, bu yetişmenin ötesinde toplumu aydınlatma misyonunu üstlenecekleri ve bu bağlamda çabalar sergileyecekleri bir çekirdek. Bu çekirdoekten doğan filizlerin saçtığı tohumlar ne denli başka filizlenmelerin oluşumu sağlıyor, işte o tartışılır.

Sevgiler.










 

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 18, 2010, 04:54:27 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

inanıdığınız hayatla yaşadığınız hayat bir mi??


Haziran 15, 2015, 03:05:16 ös
Yanıtla #4
  • Skoç Riti Masonu
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 31
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Popperist"Masonlar bugün ne yapıyor? Benim düşünceme göre "Seçkinci ve entelektüel kulüp" oluyor herhalde. Bir kulüp, bir hoş sohbet merkezi olmaktan başka bir işlevi kalıyor mu?" Diye sormuş. Bana göre Masonluk yaşanan ve yaşandıkça özümsenen bir öğreti. Yalnızca masonluk tarihi okunarak öğrenilebilecek ya da anlaşılabilecek bir düşünce sistemi hiç değil. Hakikat aramakla bulunmaz, lakin bulanlar arayanlardır.
Saygılarımla...
CERBERUS


Haziran 15, 2015, 05:07:37 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay



Her ne kadar herkes benimle aynı görüşte olmasa da, bence Sayın Popperist'in çıkarımlarının bir bölümü doğru.  Benimle aynı görüşte olmayanlar da -öncelikle masonlar- kusura bakmasınlar ama kendilerine gerçek budur diye anlatılan biraz da mantığa uygun yanlış tarihçeye kanmışlar; düşünce tarzlarının öyle oluşu ondan ileri geliyor. Zaten Masonlukta yapılmış olan da o; işin gerçeğini saklayıp ötekini akla yatkın bir biçimde gerçekmiş gibi göstermek.

Benim anladığım kadarıyla paravan gerekmesinin nedeni, her he kadar Pieuré de Sion'u bir "örgüt" olarak niteleyip hatta bunun adının Türkçe karşılığı olarak "Siyon Örgütü" terimini kullanıyorsak da, aslında ortada bir örgüt falan yok. Elden ele geçen, kişiden kişiya aktarılan bir misyon var. Bu misyon belki birkaç kişiyle paylaşılıyor ama işte olsa olsa birkaç kişi. Sorun bir entrika çevirerek krallığı sonra da papalığı kazanmak olduğu için de elbete bu misyonun başındaki asıl kişiler (Lorraine ve Gisors ailelerinin bireyleri gibi) perde arkasında kalacaktır.   Bu durumda da bir paravana gereklidir. Elbette işin içinne bir de Stuartlar katılınca 17. ve 18. yüzyıllarda sorunları biraz karmaşıklaşmış.

Başarmış oldukları ne?... Bir nebze Masonluğun simgesel derecelerinde ama asıl İskoç ritinin yüksek derecelerinde ritüellerin içeriğine kendi ülküleriyle bağlantılı öğeler yerleştirmek. Öğretinin bunun üzerine kurulu olmasını sağlamak. Ancak bu ülkü çöktüğü, gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığı zaman tümüyle geri çekilip kendilerine başka örgüt arayışını geçtiklerinde, masonlar işte o öğeleri ne yapacaklarını, nasıl anlamlandıracaklarını şaşırmış, ortaya Masonluğun benimsenen ülküsünün paralelinde birbiriyle ilgisiz yorum ve değerlendirmeler çıkmış.

Biraz geri gidersek, bu arada Royal Society oluşmadan önceki durum, görünmeyen kolej, kesinlikle bir gizli örgüt. Belki buna ezoterik demek daha doğru çünkü ne de olsa Avrupa'dakie Rozkruacıların bir uzantısı. Royal Society, bir paravan örgüt olmak üzere denenmiş ama tutmamış çünkü onun 17. yüzyılın özellikle 4. çeyreğinde artık yerli yerine oturmaya başlamış olan stratejisi bambaşka. Üstelik bu örgütün kapsamına bir öğreti de sokamazsınız. Bunu yapmak için Royal Society'ye bambaşka bir çehre verip onu ezoterikleştirmek gerek. Denemişler ama becerememişler.

Paravan örgüt, doğrudan asıl amaca hizmet etmek için değil, toplumsal katmanda belli sınıfların desteğini sağlamak için gerekli. Her ne kadar olay monarşi çevresinde yürüyorsa da aristokrasinin önemli bir etken olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Orta Çağ çoktan sona ermiş olsa da feodalite hâlâ önemli bir etken olmayı sürdürüyor. (Düşünsenize, demokratik ve lâik Türkiye Cumhuriyeti'nde, günümüzde bile hâlâ öyle değil mi?)

Çağdaş Masonluk Londra'da kurulduktan sonra orada bu benimsenen amacın yürütülebilmesi çöküntüye uğruyor. Bunun nedeni de kurumun yapısının bir bakıma demokratik oluşu. Bunun ardınhdan ritlerin kuruluş aşamasına geçiliyor ve demokrasinin yerine otokrasi getiriliyor çünkü başka çare yok. Ancak 20 yıl kadar sonra bu da çöküyor çünkü Stuartistlerin emelleri Prieuré de Sion'dan öncelikli tutuluyor ve bunun bir darbe ile gerçekleştirilmesine girişilip de bu da başarılamayınca artık Prieuré de Sion Masonluktan elini eteğini çekiyor.  Başarı hiçbir dönemde söz konuu değil. 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımda bile. Üstelik o son atılım, Masonluğa öncekinden de çok hasar vermiştir; çünkü artık Masonluk başlangıçta söz konusu bile edilmeyen bir emel peşinde koşmaktadır.

Günümüzde elbette Fransa tahtı diye bir şey yok. Ancak Prieuré de Sion'un çabaları 20. yüzyılda bile sona ermiş değil. Bu bağlamda bir süre sonra elim değince ya da sırasının geldiğini düşündüğümde başka anlatacaklarım da olacak "Milletler Tarihi" bölümünde. Hatta şu sıralarda anlatmaya giriştiğim "Rennes-la-Château Olayları" başlıklı yazı dizim bile onun bir parçası sayılabilir çünkü bu olayların ileri aşamasında Prieuré de Sion'un yine işin içine karıştığını göreceğiz. Bu kadarla da kalmaz; o olayların antlatımı bittikten sonrası da var.  Özetle, o ülkü korkarım günümüzde bile sona armamiş durumda.

Bunun ötesinde Sayın Popperist'in Masonluk için "seçkinci ve entelektüel bir kulüp" nitelemesini bu kez o kusura bakmasın ama yadırgarım. Hayır, o kadar basit değil. Orası öyle bir "hoş sohbet merkezi" falan da değil. Öyle olsaydı ezoterikliğine, öğretisine, törenlerine, disiplinine, özetle tüm bu sisteme gerek kalmazdı. Öyle olsaydı ortada birtakım üstün amaçlar bulunmazdı. Benim anlayışıma göre Masonluk bireylerin kendilerini yetiştirdiği ya da yetiştireceği, bu yetişmenin ötesinde toplumu aydınlatma misyonunu üstlenecekleri ve bu bağlamda çabalar sergileyecekleri bir çekirdek. Bu çekirdoekten doğan filizlerin saçtığı tohumlar ne denli başka filizlenmelerin oluşumu sağlıyor, işte o tartışılır.





Bu kadar açık ve net bir anlatıya bu forumda pek rastlamadım.Bu anlatılara bakınca Mason olmayı isteyen birisi biraz duraksar.
Masonluğun tarihçesinin çokta hoş olduğu söylenemez.
 işin gerçeğini saklayıp ötekini akla yatkın bir biçimde gerçekmiş gibi göstermek. [/color

Bir ereğer erişmek için böyle bir yöntemi kullanmak Masonlukta ve Mason ülküsünde varmıdır?

Sorun bir entrika çevirerek krallığı sonra da papalığı kazanmak olduğu için de elbete bu misyonun başındaki asıl kişiler (Lorraine ve Gisors ailelerinin bireyleri gibi) perde arkasında kalacaktır

Cevap vermek isteyen bir mason olurmu bilemem,bunun adı entrikadır evet bu yolla fransada devrim yapıp elde edemedikleri papalığı fransada etkisizleştirmişlerdir.Hangi mason ülküsüne uygundur bir masonun böyle kanluı bir savaşa girmesi?
Ülkemdeki masonlar acaba bu durumu nasıl algılıyorla?

Başarmış oldukları ne?... Bir nebze Masonluğun simgesel derecelerinde ama asıl İskoç ritinin yüksek derecelerinde ritüellerin içeriğine kendi ülküleriyle bağlantılı öğeler yerleştirmek. Öğretinin bunun üzerine kurulu olmasını sağlamak. Ancak bu ülkü çöktüğü, gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığı zaman tümüyle geri çekilip kendilerine başka örgüt arayışını geçtiklerinde, masonlar işte o öğeleri ne yapacaklarını, nasıl anlamlandıracaklarını şaşırmış, ortaya Masonluğun benimsenen ülküsünün paralelinde birbiriyle ilgisiz yorum ve değerlendirmeler çıkmış.

Sn.Adam sormuş Başarmış oldukları nedir?

Başarı hiçbir dönemde söz konuu değil. 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımda bile. Üstelik o son atılım, Masonluğa öncekinden de çok hasar vermiştir; çünkü artık Masonluk başlangıçta söz konusu bile edilmeyen bir emel peşinde koşmaktadır.


Şu an bir başarıdan söz edilebilirmi?

« Son Düzenleme: Haziran 15, 2015, 06:06:13 ös Gönderen: ADAM »
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 15, 2015, 06:32:01 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın karahan’ın sorularını yanıtlamaya çalışalım.


Bir ereğe erişmek için böyle bir yöntemi kullanmak Masonlukta ve Mason ülküsünde varmıdır?

Yoktur.

Sorun bir entrika çevirerek krallığı sonra da papalığı kazanmak olduğu için de elbete bu misyonun başındaki asıl kişiler (Lorraine ve Gisors ailelerinin bireyleri gibi) perde arkasında kalacaktır

Doğru. Fakat o, Masonluğun içindeki durum değildir. Masonluğun içine sokulmasına çalışılmış olan bir durumdur.


Cevap vermek isteyen bir mason olurmu bilemem,bunun adı entrikadır evet bu yolla fransada devrim yapıp elde edemedikleri papalığı fransada etkisizleştirmişlerdir.

Hayır… O devrimi ne onlar yapmıştır ne de masonlar. Elbette işin içinde masonlar vardır. Fakat devrim yapmışlar diye kötülenmeleri ön yargıdır. Monarşi yıkılmış, Cumhuriyet gelmiştir. Çok zorlukla. Ardından da laiklik. O dana da zor. Kötü mü olmuştur?

Hangi mason ülküsüne uygundur bir masonun böyle kanluı bir savaşa girmesi?

Masonlar kanlı savaşa katılabilir. Ülkeleri için yapar; yapmalıdırlar; yapmışlardır. Başka amaçlarla da olabilir. Bu, Masonluk ile kurumsal boyutta bağdaştırılamaz.

Ülkemdeki masonlar acaba bu durumu nasıl algılıyorla?

Kendileri yanıtlasın ama herhalde benim burada yazdığıma benzer bir tarzda algılarlar.

Başarmış oldukları nedir?

Buna yanıt vermek zor. Belki de farkındalığın sağlanması. Belki çağdaş bir dünya görüşünün oluşup yaygınlaşmasına katkıda bulunulması.

Başarı hiçbir dönemde söz konuu değil. 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımda bile. Üstelik o son atılım, Masonluğa öncekinden de çok hasar vermiştir; çünkü artık Masonluk başlangıçta söz konusu bile edilmeyen bir emel peşinde koşmaktadır.


Şu 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımı pek anlayamadım. Siyon Protokolleri olayı mı? Eğer öyleyse, o da Masonluğun işi değil, Masonluğu kullanmak isteyenlerin işidir.

Şu an bir başarıdan söz edilebilirmi?

Evet edilebilir. Masonluğun Aydınlanma Çağında oluşturulmaya başlanmış olan ülküsü geliştirilmiş ve yaşatılmaktadır. Başarı denilince ortada somut bir yapıt aranmasın çünkü o Masonluğun işi değildir. Masonlar, o somut yapıtların oluşmasına katkıda bulunmaktadırlar. Bu da bir başarıdır.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 15, 2015, 07:42:04 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Başarı hiçbir dönemde söz konuu değil. 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımda bile. Üstelik o son atılım, Masonluğa öncekinden de çok hasar vermiştir; çünkü artık Masonluk başlangıçta söz konusu bile edilmeyen bir emel peşinde koşmaktadır.


Şu 19. yüzyılın üçüncü çeyreğindeki son atılımı pek anlayamadım. Siyon Protokolleri olayı mı? Eğer öyleyse, o da Masonluğun işi değil, Masonluğu kullanmak isteyenlerin işidir.


soru sizin cevaplarınızdan alınmıştı sn.adam.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 15, 2015, 08:34:31 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Günümüzdeki Masonluğun kuruluşu sırasındaki;

Kuruluş ertesinde Avrupa'da ve Britanya'da ayrı ayrı olmak üzere 18. yüzyıl ortalarına kadar; 

18. yüzyıl ortalarından sonuna kadar Avrupa, Bnitanya ve Amerika'da;

19. yüzyıl boyunca Anglosekson Toplumları, Kıta Avrupası ile Latin Amerika'da;

20. yüzyılda, emperyalist ülkeler ile özgünlükçü ülkeler ve Üçüncü Dünya ülkelerinde ayrı ayrı olmak üzere;

farklı amaçlar edinildiği görülmüştür.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 04, 2019, 03:56:09 ös
Yanıtla #9



Londrra Büyük Locası'ndaki Çekişmeler


Londra Büyük Locası kurulur kurulmaz, yeni masonların ilk işi, çoğunun aslında öyle bile olmadığı ama Operatif masonluk bakımından hâlâ geçerliğini koruyan “kabul edilmiş mason” unvanını bir yana itip, “özgür mason” unvanına sahip çıkmak oldu.

Bunun üzerine başta İngiltere’nin kuzeyindeki York Locası olmak üzere ülkede inşaatçılık mesleğini sürdürmekte olan localar kızılca kıyameti kopardı. Bu işten genel olarak kabul edilmiş masonları sorumlu tuttular; onları nankörlükle, öte yandan bu meslekle hiçbir ilgisi olmayıp Londra Büyük Locası denilen örgüte girerek yüzyıllar boyunca kendilerinin onurla taşıdığı adı çalanları da hırsızlıkla suçladılar. Londra Büyük Locası ile hiçbir ilgisi olmayan kabul edilmiş masonları localarının üyeliğinden çıkardılar ama bu neye yarardı ki?

Operatif mason locaları kendi açılarından haklı sayılırdı. Ancak bu haykırışlarına kulak asan çıkmadı. Karşılarındaki politik destekli güç ile başa çıkabilecek durumda değildiler. Tek bir kozları kalmıştı: Londra Büyük Locası’nın 1723 tarihli anayasasının ilk maddesini örnek göstererek, onu Kilise’ye şikayet etmek.

Anglikan Kilisesi bunu ciddiye aldı ve tarihte bugünkü Masonluk anlayışına göre “antimasonik” nitelikli sayılabilecek ilk etkinliği sergiledi. Nitekim 1725 yılında İngiltere Büyük Locası adını alan ilk Çağdaş Masonluk örgütü, üzerinde kurulan baskıya dayanamayarak 1738 yılında anayasasının ilk maddesini değiştirmek zorunda kaldı.

Şimdi burada elbette söz konusu anayasaya değinmek gerekiyor ama bunun ayrıntılarına girecek olursak o hem bambaşka bir konudur hem “Masonluk Tarihi’nde Anlatılmayanlar” başlığı altındaki bu yazı dizimin olması gereken kapsamı dışına çıkar. Bununla birlikte şu noktaya değinmeliyim:

Londra Büyük Locası’nın gerek ilk kuruluş hazırlıkları sırasında gerekse kuruluşundan sonra Masonluğa alınacak kişilerin nitelikleri bakımından öyle pek büyük bir özen gösterilmemişti. Pek özenli davranılamazdı çünkü bir an önce çok sayıda masona gereksinme vardı. Örgütün kuruluş boyunda kalmaması, bir an önce genişletilmesi gerekiyordu. Nitekim 1722 yılına gelindiğinde Londra Büyük Locası’na bağlı olarak çalışan locaların sayısının 20’ye ulaşmış olması bu hızla sayısal gelişimin bir göstergesidir.

İşte bu hızlı sayısal gelişim, büyük locaya dehşetli bir “çok seslilik”, dolayısıyla çelişkili görüş ve eğilimler de getirdi. Locaların çalışmalarının bir düzene, belli kurallara bağlı olması gerekiyordu. Bunun için, kuruluş sırasında düşünülmemiş olan bir anayasa düzenlenmeliydi.

Ancak bu nasıl yürürlüğe konulacaktı?... Belirlenmiş olan örgütlenme tarzı uyarınca bir krallık buyruğu gibi tepeden inme değil, loca temsilcilerinden oluşan büyük loca genel kurulu kararıyla; bir diğer deyişle demokratik yöntemle. Oysa İngilizler demokrasiye hiç de alışık değildi. Demokratik yöntemle sağlanabilen tek olgu, bol miktarda çekişme ve çok yönlü uyuşmazlıktı.

Bu nedenle, genel kurulun önüne konulan anayasa tasarıları bir türlü çoğunluğun onayını alamıyordu. Büyük loca çerçevesinde bir başıbozukluk almış yürüyordu. Bunun üzerine George Payne, ikinci büyük üstatlık döneminde hiç olmazsa çalışma kurallarını belirlemek üzere bir tüzük hazırladı. Aslında önce yasanın belirlenmesi, sonra bunun ayrıntılarını düzenleyen bir tüzüğün yürürlüğe konması gerekirdi ama madem yasa üzerinde uyuşulamıyordu, bari tüzük geçsindi.

Nitekim öyle oldu. Tüm localar için bağlayıcı nitelikli olan “Genel Tüzükler” 1720 yılında kabul edildi. Anayasa üzerinde tartışmalar, düzeltmeler, yeniden genel kurula sunmalar iki yıl daha aldı. 1722 yılında kabul edilmiş olan bu anayasa büyük üstadın onayını gerektirdiği için zar zor ancak 1723 yılında yürürlüğe girebildiği içindir ki Masonlukta “1723 Anayasası” olarak anılır. Buna birtakım başka adlar da verilmiştir ama burada işi o yönüne girmeyelim.

İşte Çağdaş Masonluk böyle doğdu. Bunların çoğu Masonluğun resmi tarihinde anlatılmamış şeyler…

Ancak bu bana göre, benim araştırmalarımdan çıkarmış olduğum sonuçlara göre böyle… Başkaları, özellikle de masonlar benim gibi düşünmeyebilir. Burada anlatmış olduklarımın çok yanlış, tutarsız, ön yargılı, dayanaksız hatta art niyetli uydurmacalardan oluştuğunu söyleyebilirler; tıpkı benim Masonluğun resmi tarihinin bu aşaması için «Bu bir İngiliz uydurmacasıdır.» dediğim gibi…

Bana göre, Masonluğun tarihçesini sadece bilinen masonik nitelikli kitaplardan okuyarak öğrenmek yetmiyor. Bu insanı yanılgıya sürükleyebilir; niteakim sürüklüyor da… Doğruyu öğrenmek isteyenler, -özellikle masonlar- sadece mason yazarların yazdıklarıyla yetinmemeli; bu konuya da değinen çeşitli kaynakları incelemeli. Hiçbirine “tam ve kesin doğru” diye bağlanmamalı; her yazarın birtakım ön yargıları olabileceğini, gerçekleri saptırabileceğini de göz önünde tutmalı.

Masonluğun tarihçesinin sonrasında olanlar da en az bu ilk örgütlenme olayı kadar ilginç. Daha neler neler olmuş… Daha neler neler anlatılmadan, sakıncalı bulunarak, üstü kalın perdelerle örtülüp saklanmış… Ancak ben bu yazı dizisine bu noktada son vereceğim. Ötekileri belki daha sonra bir başka başlık altında ele alıp, anlatırım.

Sevgilerle,

BİTTİ.

Bu yazı dizisine başladım  ;D :-*
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
5386 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2010, 05:19:04 ös
Gönderen: Asi
0 Yanıt
3396 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2009, 04:12:50 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
6065 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2009, 02:49:27 ös
Gönderen: ozkann
1 Yanıt
4483 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2009, 07:18:53 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3531 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2009, 03:57:52 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3256 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2009, 08:06:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3408 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2009, 06:57:41 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3210 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2009, 07:54:49 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3401 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 01, 2009, 08:32:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3504 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 01, 2009, 02:01:58 ös
Gönderen: ADAM