Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bati Avrupa'da Masonluk tarzlari  (Okunma sayısı 523 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 27, 2024, 03:07:48 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

Masonluk, tipik bir Bati Avrupa kultur olgusu olarak degerlendirebilir mi? Bu yazinin basligi, bu soruya olumlu bir cevap icermektedir. 1500 sonrasi Bati Avrupa'nin kulturel tarihinde kisa bir gezintide, Hristiyanligin gelisimine de ozellikle deginecegim, cunku bunun Masonlugun uzerinde buyuk bir etkisi oldugunu dusunuyorum.

Konu ile ilgili bazi yorumlar belki de biraz sarsici gorunebilir, ancak bu kendi perspektifimi yansitmaktan oteye gitmiyor. Baslikta da goruldugu gibi konu Bati Avrupa Masonluk'udur, Turkiye deki Masonluk ile alakali degildir. Sonuc olarak, gelecekte muhtemel gelismelere yonelik bir kac yorumda da bulunmak istiyorum.

Orta Cagin ardindan ( yaklasik M.S. 500 ila 1500), Avrupa'da Yeni bir Cag baslamistir. Tarihciler bunu genellikle M.S. 1500 ila 1800 arasinda olarak tarihler. Amerika'nin 1492'de kesfi, bu Yeni Cag'in baslangic noktalarindan biri olarak kabul edilir. Ayni zamanda 1517'de baslayan Reform da bir baska baslangic noktasi olarak gorulur. Kulturel olarak, Avrupa hala Orta Cag'dan Yeni cag'a gecisin isaretini koyan Ronesans'in icindedir. Ronesans ( sozluk anlami Yeniden Dogus), sanat ve edebiyatin bir donemi olarak gorulur. Bu terimi ortaya atan Italyan humanistler, bir cokus doneminden sonra, yani Orta Cag, klasik Antik Cag'in kazanimlarinin yeniden dogdugu, hukuk, mimari ve siirin de dahil oldugu bir altin cagin baslangici olarak dusunduler. Ronesans, 14. yuzyilda Italya'da basladi ve sonraki yuzyillarda Avrupa'nin geri kalanina yayildi. Bu baglamda bilinen isimler arasinda Leonardo da Vinci, Dante, Petrarca ve Michelangelo bulunmaktadir.

Ronesans oncesinde bilim, buyuk olcude nispeten az sayida geleneksel kitaplar ve yazarlara dayaniyordu, Kutsal Kitap, Aristoteles ve Platon gibi birkac Yunan ve Roma yazari gibi. Bilim adamlarinin calismalari, bu kitaplar uzerine yorumlar yapmak ve bu eserleri guncel durumlara uygulamaktan ibaretti. Humanistler, bu kati ve yekduze bicime karsi ciktilar. Klasik eserlere dayanma geleneginden kopmadilar, ancak Yunanca, Latince, Ibranice veya Arapca' dan yapilan cevirilerde hatalar oldugunu savundular. Bu hatalari onlemek icin guvenilir metinlerin orijinal dillerinde, tercihen orijinaline mumkun oldugunca yakin bir versiyonunda incelenmesi gerektigini savundular. Sonraki eklemeler, aciklamalar ve yorumlar cok daha az onemliydi.

Amerika'nin 1492'deki kesfi bilindigi gibi tesadufi oldu, cunku Kristof Kolomb aslinda Hindistan'a dogru batidan gecis yollarini ariyordu. Bu gelenek ondan sonra da devem etti. Bu Bati Avrupa'dan koloniyal genislemenin baslangiciydi. Afrika ve Asya kiyilari boyunca da 16. yuzyilin baslarinda ticaret ( koleligi hatirlatirim, ve Harriet Beecher Stowe tarafindan yazilan "Tom Amca'nin Kulubesi kitabi" bir tavsiyedir) yerlesim yerleri kuruldu. Ilk olarak Ispanya ve Portekiz onculuk etti, ancak daha sonra diger ulkeler de bu kervana katildi, ozellikle Hollanda ve Ingiltere.

Katolik Kilisesinin ahlaki otoritesi 1500 civarlarinda oldukca zayifti. Bu durum, bir dizi olumsuz faktorden kaynaklanmaktaydi. Gayri-resmi iliskiler, gayri-mesru cocuk sahibi olmalar ve ickiye duskunluk, Katolik rahipler arasinda yaygin durumlardi. 1492'den 1503'e kadar hukum suren Borgia ailesinden olan Papa VI. Alexander'in hikayeleri bilinir ve koyu bir sohrete sahiptir. Ayrica, bagis karsiliginda gunahlarin bagislanmasi skandallar yaratmistir, bu uygulama pek samimi gorunmuyordu. Martin Luther, tum bu uygulamalara karsi cikarak Almanya'da Reform'u baslatti. Zwingli Isvicre'de, Calvin ise Fransa'da bunu yapti. Reform hareketi, baslangicta Katolik Kilisesi'ni reform etmek isteyen bir hareket olarak baslamis olmasina ragmen, Katolik Kilisesi tarafindan siddetle karsilandi. Reform'un taraftarlari hizla artti, bunun buyuk bir nedeni de matbaa ve Luther tarafindan Kutsal Kitap'in halk diline cevrilmesiydi. Normal halk, artik yuzyillardir ilk kez kendi dilinde Kutsal Kitap'i okuyabiliyordu.

Reform, ayni zamanda siyasi durumu da etkiledi ve Avripa prensleri ile soylular arasinda catismalara neden oldu. Bu da din motifli savaslara yol acti. Seksen Yili Savasi olarak ta bilinen Protestan kuzeyin Katolik guneye karsi olan isyaninda dini motif etkindi.

Bu sirada bilim dallari gelisiyordu. Hekimler, insan anatomisi hakkinda daha iyi bir fikir sahibi olabilmek icin cesetler uzerinde calistilar ve ayni zamanda Roma hekimi Galen' nin belirli anatomik konularda hatali oldugunu kesfettiler. Kopernik ve Galileo, gok cisimlerini inceledi. Haritacilik gelisiyordu.  Descartes, "Cogito, ergo sum" yani 'Dusunuyorum, oyleyse varim' ifadesini formule etti. Yavas yavas, modern insanin Antik Cag'dan gelen bilgiyi astiginin farkina varildi. Bu, arastirmacilarin ozguvenini ve bilincini buyuk olcude artirdi ve antik kultur otoritelerinin kabul edilen "gercekleri" uzerinde giderek daha fazla suphe etmelerine ve bu 'gerceklerin' dogruluklarini sorgulamalarina yol acti. Bu, 16. yuzyilin sonu ve 17. yuzyilin basinda, bilim adamlarinin, alanlarindaki tarihi otoritelerin dusunceleri yerine kendi gozlemleri ve deneylerinin anahtar oldugunun fark edilmeye baslandigi bir donemde gerceklesti. Boylece modern bilim dogmus oldu.

17. yuzyil boyunca Bati Avrupa'da, uzun vadeli etkileri olan bu gelismeler bilimsel ve teknik bilginin progresif bir bicimde artmasina yol acti. Ayni zamanda, Bati Avrupa'da refah ta artiyordu, ancak herkes bundan esit derecede yararlanamiyordu. Ilerlemeye olan inanc, elestirel arastirmayi tesvik etti ve geleneksel otoriteleri sarsmaya basladi.

18. yuzyilin baslarinda doga bilimleri hizli bir ivme ile gelisti. Isaac Newton, yercekimi yasalarini kesfetti ve gunes, ay ve dunyanin bu yasalara uygun hareket ettigini gosterdi. Bir dizi yeni bulus yapildi. Bircok insan, insan aklinin tum sorunlari cozebilecegine ve cehaletle, batil inanclarla hesaplasmanin zamaninin geldigine inanmaya basladi. 18. yuzyil, Aydinlanma cagi olarak adlandirilir. Unlu Buyuk Ansiklopedi, Diderot ve d'Alembert tarafindan derlenmistir. Filozoflar yeni gorusler getiriyor. Voltaire, daha fazla dini tolerans ve devlet kilisesinin kaldirilmasi cagrisinda bulunuyor, Rousseau, despotizme ve 'droit divin' ilkesine karsi cikiyor.

Hristiyanlik, Bati kulturu uzerinde son derece onemli bir etki yapmistir. Buralarda yasayanlarin cok azi, Nasirali Isa'nin ve onun havarilerinin hikayesini bilmemektedir. Onlar, cok uzun sure once Filistin'de yasamislardi. Isa'nin, hac uzerinde oldugu ve uc gun sonra mezarindan dirildigi soylenir. Kisa bir sure sonra da goge yukseldigi de buna dahildir. Bu, onun takipcileri icin Incil'i dunya capinda yaymaya baaslamak icin bir sinyal oldu. Incil'in Pavlus tarafindan yorumlanmasi, Hristiyan dunyasinda hakim olan ogreti haline geldi. Hristiyanlik, hizla tum Avrupa'ya yayildigi icin olsa gerek ona Hristiyan dunyasi denilir.
           
Baslangicta Hristiyanlik, Antik Yunan ve Roma tanrilarina, ve bircok Dogu dini arasinda sadece bir alternatif olarak ortaya cikti. Ancak Misir'dan Osiris ve Pers'ten Mitras gibi diger tarilarla olan mucadelede, Isa tartismasiz galip cikti. 

Bu inanca duyulan ilginin ve Roma Imparatorlugu'nun kendi icindeki birliginin cekiciligi sayesinde, Hristiyanlik hizla yayildi. Bu, Hristiyanlik'in MS 313'te Buyuk Konstantin tarafindan Roma Imparatorlugu'nda resmi olarak tanindigi ve MS 381'de Buyuk Theodosius tarafindan devlet dini ilan edildigi sonucuna yol acti. Bu durum, Hristiyanligin Avrupa'nin onde gelen dini haline gelmesine neden oldu. MS 313'te Roma Imparatorlugu'nun nufusunun sadece yaklasik yuzde onu Hristiyanken, 350 yilinda bu oran yariya cikmisti. MS 392'de diger tum dinler yasaklandi, bu da Hristiyan sayisinin artmasina yol acti. Bu donemde onemli birkac konsil de gerceklesti ve Hristiyan doktrini daha da belirlendi. Ornegin, MS 325'te Iznik Konsili'nde uclu bir birligin doktrini (teslis) kabul edildi.

Bati Roma Imparatorlugu'nun cokus sureci boyunca ve kesin cokusunden once, Hristiyan misyonerler Alman topraklarina giderek ordaki halklari Hristiyanlastirmaya basladi. Bu, farkli German dinlerinin giderek ortadan kaybolmasina neden oldu. Saksonlar ve Frizler uzun sure kendi dinlerine bagli kaldi, ancak Saksonlar MS 800 civarinda Kutsal Roma Imparatoru Buyuk Sarlman ( Charlemagne) liderligindekki Franklar tarafindan zorla Hristiyanlastirildi.

Sonuc olarak, Hristiyanlik Avrupa'ya kacinilmaz bir sekilde yerlesti. Katolik Kilise (cunku ozellikle bu Hristiyanlik turunden bahsediyoruz) siyasi ve kulturel acidan buyuk bir etkiye sahip guclu bur kurum haline geldi. Ornegin, Hacli Seferleri 11. yuzyilda ve sonrasinda Papa'larin onculugunde baslatildi.

Bu kisa tarih gezintisinden sonra bir sonuca varirsak, 18. yuzyilda Hristiyanlik hala cok onemli ve etkili bir rol oyunuyor gibi gorunuyor. Ister Katolik isterse Protestan olun, 18. yuzyilin bir vatandasi olarak kiliseyi goz ardi edemezsiniz. Piskoposlar ve rahipler, krallar uzerinde buyuk etkiye sahiptir. Elbette, Fransiz Devrimi'nin etkisi altinda 1789'da Fransa'daki Katolik Kilisesi ciddi zarar gordu. Ancak 19. yuzyilda bircok sey tekrar geri dondu. Yeniden krallar ve hatta bir imparator ( III. Napolyon) sahneye cikti. Kilise de bundan faydalandi.

Bu donemde, dinin yani sira bilimsel ve rasyonel bir "Aydinlanma" da gorulmektedir. Bu, dine biraz zit gorunmesine ragmen, 18. yuzyilin etkisiyle bilim ve dinin iyi bir sekilde bir araya getirilebildigi goruldu. Isaac Newton, ayni zamanda bir mason ve Royal Society'nin baskani olan, kendi tanri tasavvurunu yaratmisti.

Ve burada masonluk karsimiza cikiyor. Bilindigi gibi organize Masonluk 1717'de Ingiltere'de baslamistir. Ve ancak bu 18. yuzyilin damgasini tasimaktan azade olamazdi ve nitekim oyle de oldu. Eski Yukumlulukler 1723'te papaz James Anderson tarafindan yazildi. Hristiyanliktan etkilenmemesi dusunulebilir mi... Tabi ki, daha evrensel, Aydinlanma'ya dayali bir sekilde ifade edilir, ancak Hristiyan/Yahudi gelenegi temel prensipleri belirgindir.

Ornek vermek gerekirse, Aydnlanma donemini temsil eden bircok onemli isim, Voltaire, Diderot, Newton, kant, Fichte, Lessing, Herder gibi ayni zamanda mason oldugu bilinmektedir. Bircok kral, devlet adami, sanatci da ayni zamanda masondu. Hepsi, Masonluk'u ve dusunce sistemini bir sekilde etkilemislerdir. Ayrica, bu sahislar genellikle Hristiyan ya da Hristiyan olarak yetistirilmistir.

Masonluk, birden fazla dine acik hale getirilmeye calisildi. Bu, birkac kavrami genellestirmek ile kolay bir sekilde olur. Ornegin, Evrenin Ulu Mimari kavrami tanri kavramindan daha soyuttur. Bu sekilde Yahudilerin ve Muslumanlarin Masonluk'a katilmasi daha kolay hale geliyor.

Ancak Ingiltere'deki Masonluk'a geri donelim. Orada, Masonluk, gunumuze kadar hala Hristiyan damgasini tasimaktadir. Rituellerde daima bir ilahi bulunur. Mason olabilmek icin anglikan olma sarti kaldirilmistir. Isvec'te Masonluk'a katilabilmek icin hala Hristiyan olma zorunlulugu vardir.

Masonluk'ta genellikle Hristiyanlari veya bu gelenege asina olanlari bulmak sasirtici degildir. Baslangicta, Evrenin Ulu Mimari sadece Hristiyan Tanrisi oldugu sanilir, ama bu kavram daha genistir ve YAHWEH'den Buda'ya kadar veya Yuksek bir Prensip'e kadar farkliliklar icerebilir. Bu kavramin icerigini doldurmak her bir masona birakilmistir. Ancak bu, Masonluk'un hala evrensel bir olgu anlamina gelmez.

"Evrensel" herseyi iceren, her yone bakan, herkes icin ayni anlaminda olan bir kelimedir. Masonluk evrensel degildir, cunku herkes icin ayni degildir. Bunu baska bir baslikta da irdelemistik. Bati'dan, yahudi/Hristiyan geleneginden turemistir ve bu nedenle agir bir etki altindadir.

Tum bunlar, Masonluk'un, Muslumanlar, Budistler vb. dunya gorusleri ile uyumlu olmadigi anlamina gelir. Onlari Maasonluk'ta buluyorsak, bu kendilerini Masonluk'a, geleneklerine ve hakim kulture uyum sagladiklari icindir, tam tersi degildir.     
     
Ozetle, Masonluk evrensel bir karaktere sahip degildir. Sinirlari asar, bu tartisilmaz. Ancak su anki Masonluk'u Yahudi/Hristiyan karakterinden arindirmayi ve gercekten evrensel ozelliklere sahip olmak uzere tamamen yeniden insa etmek basarilirsa, o zaman evrensel bir Masonluk'tan sozedilebilir. Bunu basarmak cok zor gorunuyor cunku herkesin kendi gecmisi ve gorusleri vardir. Ustelik, birkac yuzyildir zaten bu gelenekte calisiliyor. Herkesin hosuna gidebilecek ve herkese hitap edebilecek bir sey yapmak ta cok zor ve belki de imkansizdir.

Bu alanda elbette cesitli girisimler yapilmistir. Fransa Buyuk Dogusu, liberal bir harekete donustu. Bir Yuce Varlik'a inanma zorunlulugu kaldirildi. Kutsal Kitap'ta locada artik standard olarak bulunmaz. Geleneksel goruslere gore, bu, bu Buyuk Doguyu duzensiz kilar.

Bunun, ne dusundugumuzden bagimsiz olarak cekici yanlari oldugunu kabul edelim. Cunku, durustce soylemek gerekirse, Hristiyanlik ve Kutsal Kitap artik bircok mason olagan seyler degildir. Hikayeleri ve arka planlarini ya bilmiyorlar yada pek bilmiyorlar. Onlar artik bununla buyumuyorlarveya pek ilgileri yoktur. Bu masonlar, Masonluk'ta zorlanabilirler, cunku arka planlarini ve tarihi perspektiflerini hakkinda bir sey bilmiyorsaniz, bir rituel size gercekte ne anlatir? Belki de gulersiniz kendi icinizde...

Masonluk seckin bir cemiyettir, Cunku her isteyen oraya uye olamaz ve herkese acik degildir. Hakikati(-lari) durustce arayan erkeklere aciktir. Bu populasyon ne yazik ki cok degildir. Ve bu yuzden sayica kucuk bir grub oldugu aciktir. Sanirim asla bir kitle dernegi olamayacak. Sembolizme, geleneklere, gecmise, rituellere, varolussal sorulara, manevi ve kulturel konulara, birbirlerine duyarlilik ve fedakarlik yapmaya hazir olma... tum bunlar 2024 insani icin oldukca fazla degil mi... 

Ayrica, masonlar tabii ki biraz da gizemlidirler. Uyeliklerini aciklamiyorlar ve bu da aslinda gerekli degil, cunku (kendisine nazaran) daha iyi bir insan olmak icin locada bulunuyor. Bu ice donuktur, disa donuk degildir. Ayrica bircok insanin bunu anlamasi zor. Masonluk' un ne oldugunu siradan bir insana anlatmaya calisin...

Kendim, masonlugun uye sayisi acisindan kuculecegini dusunuyorum. Mesela, bu zaten bir suredir oyledir. ve bunun nedenleri artik biliniyor.

Artan sekulerlesme nedeniyle, yeni uyelerin, yukarida anlatildigi gibi Hristiyan veya Kutsal Kitap kokenli olan rituellere cok az veya hic baglanti kuramama riski cok yuksektir. Bununla ilgili olarak oldukca fazla sey yapilabilir.

Bunlardan bir tanesi de rituelleri daha evrensel bir yaklasima uyarlamak olabilir. Ancak bunun gerceklestirilmesi oldukca zor gorunuyor. Bir de bir rituel degisikligile kas yapayim derken goz cikartmak istemezsiniz.

Sonuc olarak, kulturel duzlemde buyuk bir yuzeylesme sureci yasanmaktadir. Bu, Masonluk'u da etkiler, cunku Masonluk zengin bir gecmisi olan bir kultur olma ozelligine sahiptir. Bu konuda tarihi perspektiften koparsak, deneyim de iceriksiz hale gelir.