Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Gizli Servisler  (Okunma sayısı 12141 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 29, 2007, 02:27:58 ös
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

   İsrail gizli servisi Mossad gerçekten dünyanın en iyi ve en hızlı iş bitiren teşkilatımı yoksa bu Yahudilerin bir illüzyonu mu ?Uyuşturucu, fuhuş, silah kaçacaklığı v.b. işlerin arkasında CIA mi var ?

   İsrail filistin çatışması ve casusluğun en eski efsanelerinden olan Dalilah ve Samson dan bu yana en çok merak edilen konulardan olan devletlerin yönetimlerinde en önemli etken olan istihbari faaliyetler ve casusluk hakkında bazı bilgiler vermeye çalışacağım bir başlık açtım diğer arkadaşlardan bu konuyla ilgili enteresan dökümanlar varsa paylaşmlarını rica ederim.Bazı kitaplar ve isitelerden de alıntılar mevcuttur.

DÜŞMANINI BİL, KENDİNİ BİL, YÜZ SAVAŞ BİLE YAPSAN BAŞIN AĞRIMAZ
Çinli Bilge Sun Çe MÖ 600
« Son Düzenleme: Kasım 29, 2007, 02:31:01 ös Gönderen: LuckyEye2 »
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Kasım 29, 2007, 02:41:10 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI (MİT)

Milli İstihbarat Teşkilatı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve Millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmakla görevli teşkilâttır.

Atatürk'ün 1925 yılında "...muasır devletlerde olduğu gibi, bizde de modern bir istihbarat teşekkülü kurmak mecburiyetindeyiz..." direktifi doğrultusunda kurulmuştur.

MİT'in Tarihçesi  [değiştir]II.Abdülhamid ve Hafiye Teşkilatı XIX. yüzyılın sonlarına doğru devlet istihbaratı geliştirilmiş, ancak özel çıkarlara hizmet veren bir araç haline getirilmiştir. II.Abdülhamid devrinde yaşanan iç ve dış olaylar, Abdülhamid'i Yıldız İstihbarat Teşkilâtı'nı kurmaya sevketmiştir. O hâtıratında, "Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir İstihbarat Teşkilâtı kurmaya, bu düşünce ile karar verdim. İşte düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teşkilât budur." ifadeleri ile bu teşkilâta neden ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir.

II.Abdülhamid'in teşkilât kadrosundan beklediği diğer bir husus, kendi tahtına yönelik komploları ortaya çıkarmaktı. Onun bu yolda yürüttüğü operasyonlar, sadece imparatorluğun içinde yapılmamış, Avrupa'da kendisine karşı gruplaşan Jön Türkler'in bulunduğu Paris, Londra, Brüksel, Cenevre ve Kahire gibi şehirleri de kapsamıştır.

Abdülhamid'in 33 yıllık yönetimine, İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin Makedonya'da başlattığı hareket sonunda, 23 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet'in ilânı ile son verilecektir. İttihad ve Terakki yönetimi, ihtilâlden hemen sonra Yıldız İstihbarat Teşkilâtı'nı ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Meclisi Vükelâ (Bakanlar Kurulu)'nın, Teşkilât'ın kaldırılmasına dair 29 Temmuz 1908 tarihli kararnâmesi ile Yıldız İstihbarat Teşkilâtı'nın faaliyetlerine son verilmiştir. II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra teşkilâta ait olan yüzbinlerce rapor (jurnal) saraydan alınarak yakılmıştır.





 Teşkilât-ı Mahsusa 
Enver PaşaÜlkelerin birbirlerine yönelik siyasal, sosyal, ekonomik ve askeri faaliyetleri ile beklentilerinin önceden saptanması ihtiyacının zaman içerisinde giderek artması, haber almaya dönük yapılanmaların varlığını zorunlu kılmıştır.

Türkiye'de, sistemli ve organize nitelikte istihbarat örgütü kurma girişimleri, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında başlamıştır. Siyasi birliğin korunması, ayrılıkçı hareketlerin önlenmesi ve özellikle yabancı devletlerin Ortadoğu üzerinde odaklaşan faaliyetlerinin izlenebilmesi için bireysel bazda ve sınırlı nitelikte sürdürülen istihbarat çalışmalarının bir merkezden organize biçimde yürütülmesine ihtiyaç duyulmuş ve 17 Kasım 1913 tarihinde Enver Paşa tarafından Teşkilât-ı Mahsusa isimli istihbarat örgütü kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında askeri ve paramiliter hareketler gerçekleştirerek önemli görevler üstlenen bu örgüt, savaşın sona ermesiyle 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında dağılmıştır.


 Karakol Cemiyeti   
Karakol Cemiyeti'nin Mühürü
İstanbul’un işgalinde sonra milli uyanışın başlaması ile kişiler kendi kendilerine çeşitli örgütler kurmuşlardır. Bu örgütlerin biriside kimilerine göre de hala yaşayan ‘karakol’ örgütüdür. Bu örgüt ve diğer örgütler birleşmesi ile MİT adını almışlardır.

5 Şubat 1919 tarihinde kurulan Mütareke döneminin ilk gizli direniş grubu, İstanbul`da kurulan Karakol Cemiyeti`dir. 1918 Ekim sonları veya Kasım başlarında Talat Paşa`nın direktifi ile kurulan Cemiyet`in kurucuları arasında, Kurmay Albay Kara Vâsıf, Emekli Yüzbaşı Bahâ Said, Albay Galatalı Şevket ve Yenibahçeli Şükrü Beyler gibi İttihadçı kişiler bulunmakta idi. Kısa zamanda örgütlenme çalışmalarını tamamlayan Karakol Cemiyet`in Millî Mücadele`ye yaptığı en büyük hizmet, İstanbul`dan Anadolu`ya silâh ve cephane ile subayların kaçırılmasını sağlaması, İngiliz Muhibleri Cemiyeti gibi kuruluşların plânlarını ve faaliyetlerini Mustafa Kemal Paşa`ya haber vermesi olmuştur. Ancak Cemiyet, Bolşevikler ile gizli ilişkilere girmesi ve kendi başına Millî Mücadele`ye sahiplenme çalışmalarında bulunması sebepleriyle Anadolu Ordusu kadrosuna dahil edilmemiş, 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul`un İtilaf Devletleri tarafından işgali sırasında da liderlerinin tutuklanmaları ile büyük bir darbe yemiş ve nihayet Erzurum ve Sivas Kongreleri`nin kararlarını uygulamak için seçilen Heyet-i Temsiliye`nin emri üzerine faaliyetlerine son verilmiştir.





 Karakol kuruluyor

Düşman gemileri 13 Kasım 1918`de artık İstanbul limanlarında demirlemiş durumdadır. 15 Mayıs 1919`da düşman İzmir`dedir. Halk bıkkın, yılgın, kararsız, Osmanlı Saltanatı aciz, belki ondan da vahimi düşmanla anlaşma yollarını aramaktadır. İngilizler ile onları destekleyen veya onların desteklediği gizli servisler askerlerin gidemediği yerlerde, İstanbul merkezli bir harekat ile Anadolu`da Osmanlı`dan kalan her karış toprak parçasında bir işgal ve nüfuz kavgasına girişmişlerdir. İttihatçı ve Teşkilatı Mahsusacı avı başlatılmıştır. Türk kurum, kuruluşları işletilmez hale getirilmiştir, korunmak gerekmektedir. Çareyi İttihatçılar ile Teşkilat-ı Mahsusacılar birlikte bulurlar. Ortak düşmana karşı ortak mücadele verilecektir. Teşkilat-ı Mahsusa`nın son başkanı Hüsamettin Ertürk`ün de içinde bulunduğu yeni bir örgüt kurulacaktır. Örgütün kuruluşundan ülkeden kaçan Enver, Cemal ve Talat Paşalar haberdardır. Talat Paşa`nın da oluruyla İttihatçıların ünlü iaşe nazırı Kara Kemal ile Kurmay Albay Kara Vasıf Bey ilk görüşmeleri yaparlar. Daha sonra yeni örgütün kurulması için yapılan çalışmalarda bir öncü daha belirlenir. Bu kişi Karadeniz Boğaz Komutanı Galatalı Şevket Bey`dir.Yeni örgütün kuruluş toplantısı 5 Şubat 1919 tarihinde Avukat Refik İsmail Bey`in Sultanhamam`daki yazıhanesinde yapılır. Toplantıda Galatalı Şevket Bey örgütün başkanlığına seçilir. Örgütün adı Baha Sait Bey`in isteği üzerine Kara Vasıf Bey ve Kara Kemal Beyler`in adından esinlenilerek karakol olarak belirlenir. Örgüt öncelikle İttihatçılara ve Teşkilat-ı Mahsusacılara karşı girişilen saldırılara karşı koyacaktır. Ancak bu yapılanma giderek genişler. Bireysel savunmanın yerini Anadolu`nun düşmandan kurtarılması için genel bir karşı koyuş alır. Burada örgüt, Karadeniz kıyıları, Ege ve Doğu Anadolu`da güçlü bir şekilde örgütlenir. Bu örgütlenme adeta ittihatçıların yeni bir yapılanmasıdır. İstanbul ve Anadolu`da halk üzerinde yapılan çalışmalarda, işgal kuvvetlerine karşı konulması gerektiği vurgulanır.Türk kökenli en büyük istihbarat gücü olan Karakol Örgütü`nün kuruluş şeması ve çalışmaları şöyledir.Kurucusu ve Başkanı Albay Kara Vasıf. Yönetim Kurulu Üyeleri: Albay Galatalı Şevket, Yarbay Kemalettin Sami Gökçe, Yarbay Edip Servet Tör, Baha Sait, Kara Kemal, Binbaşı Ali Rıza, Binbaşı Ali Çetinkaya.......Üsküdar Grubu Başkanı Yenibahçeli Şükrü Oğuz, Topkapı Grubu Başkanı Yarbay Hüsamettin Ertürk(sonra Albay), İslam Kadınlar Birliği Başkanı Naciye Faha Hanım sayılabilecek başlıca isimlerdir.Başlıca Müfrezeler ve Önde Gelen Adlar: Yahya Kaptan, Küçük Arslan, Büyük Arslan, İpsiz Recep, Bulgar Sadık, Dayko, Yüzbaşı Nail, Yalovalı İbo, Gebzeli Rıfat Kaptan, Kuşçubaşı Eşref önde gelen isimler olarak sayılabilir.


 Mustafa Kemal kendi gizli servisini arıyor 

Karakol Örgütü ile Ankara arasında ortaya çıkan bu sorunlar, Mustafa Kemal`i yeni arayışlara yöneltecektir. Mustafa Kemal örgütün İttihatçı yapısından oldukça rahatsızdır. Hatta görüşmeleri sırasında Kara Vasıf`a Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetleri dışında oluşturulan bu örgütün müstakil çalışmalarına karşı olduğunu belirtmiştir. 16 Mart 1920`de yaşanan baskın olayından sonra tutuklanan Karakol Örgütü yöneticilerinden Şevket ve Kara Vasıf Beylerin İngilizlerce Malta`ya sürgün edilmeleri Karakol Örgütü`nü zor durumda bırakır. Bu, İngilizlerin bir çökertme operasyonudur. İngilizler tarafından Malta`ya sürülenler bu örgütün belkemiğidirler. Bu isimlerden bazı önemli olanları şunlardır : Albay Galatalı Şevket ( İstanbul Merkez Komutanı ), Albay Kara Vasıf ( Karakol Örgütünün Kurucusu), Ali Sait Paşa, Refet Paşa, Ali Fethi Okyar, Ali İhsan Paşa, Hacı Mehmet Paşa ( Enver Paşa`nın Babası) ve birçok önemli isim Malta`ya sürülmüştür.Aslında örgüt İttihatçılık anlamında dağılmaz ve sürer. Mustafa Kemal daha sonra bu örgütün çalışmalarını zararlı bulduğunu belirtecektir. Malta sürgününün ardından toparlanma çalışmaları sırasında Karakol Cemiyeti büyük bir gedik verecektir. Bu istihbarat açığının adı Mustafa Sagir`dir. Karakol cemiyetinin içine sızan İngiliz gizli servisi elde ettiği adamlarıyla Mustafa Sagir adlı ajanı Ankara`ya gönderir ve Mustafa Kemal`i öldürmekle görevlendirir. Bu konuda ortaya çıkan sorun, Ankara hükümetince halledilir. Ancak grup resmen 1920`de dağıtılır. Örgütün dağılması emrini veren otoritenin Ankara olduğu ve Mustafa Kemal`in bu örgüte karşı duyduğu güvensizliğin bunda etkili olduğu kesindir. Bu arada geride kalanlar küçük istihbarat, kaçakçılık, sabotaj grupları olarak çalışırlar. İttihatçıların muhalif hareketleri ancak 1923`te Milli Mücadeleden sonra bitirilebilecektir.


 Zabitân, Yavuz, Hamza ve Felâh Grupları  [değiştir]Karakol Cemiyeti'nin dağılmasından sonra Zabitân ve Yavuz gibi çeşitli istihbarat grupları oluşturulmuş, bunlardan 23 Eylül 1920 tarihinde faaliyete geçen Hamza Grubu'nun adı 31 Ağustos 1921 tarihinde Felâh Grubu olarak değiştirilmiş, istihbarat grupları Kurtuluş Savaşı sonuna kadar faaliyetlerini sürdürebilmiştir.


 Askerî Polis Teşkilâtı  [değiştir]İstihbarat örgütleri arasındaki dağınıklığı gidermek, ordu içerisine sızan düşman casusluk faaliyet ve propagandasına karşı koymak amacıyla 18 Temmuz 1920 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından Askerî Polis Teşkilâtı (A.P. veya P.) kurulmuştur. Savaş yıllarında başarılı hizmetler veren örgütün faaliyetlerine 21 Mart 1921 tarihinde son verilmiştir.


 Tedkik Heyeti Âmirlikleri  [değiştir]Askerî Polis Teşkilâtı'nın kapatılmasının istihbarat faaliyetleri açısından kısa bir süre doğurduğu boşluk ise, yine Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurulan ve 1 Nisan 1921- 22 Haziran 1922 tarihleri arasında Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde faaliyet gösteren Tedkik Heyeti Âmirlikleri vasıtasıyla giderilmiştir.


 Müsellâh Müdâfaa-i Milliye  [değiştir]Edinilen tecrübelerin ışığında ve belirlenen yeni hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla bu defa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın direktifiyle Müsellâh Müdâfaa-i Milliye isimli bir istihbarat grubu kurulmuştur. TBMM Hükümeti, 3 Mayıs 1921 tarihinde kısa adı "M.M." (MİM MİM) olan bu örgüte resmiyet kazandırmıştır.

Tedkik Heyeti Âmirlikleri Anadolu'da faaliyetlerini sürdürürken, "M.M." örgütü asker ve sivil kesimden oluşmuş kadrolarıyla, İstanbul'da büyük bir ajan ve haber ağı kurmayı başarmış, Anadolu'ya silah ve cephane kaçırılması faaliyetlerini organize etmiş, düşman karargahlarına, işbirlikçi gruplara ve yabancı misyona sızarak çok sayıda önemli belge ve bilgiler elde etmiştir. Millî Mücadele sırasında düşman faaliyetlerine karşı oluşturulan çeşitli istihbarat gruplarıyla da işbirliği yapan örgütün faaliyetleri, İstanbul'un kurtuluşundan sonra 5 Ekim 1923'de son bulmuştur.


 Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti  [değiştir]İstihbarat örgütlerinin kapatılmasından ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasından sonra, 1926 tarihine kadar geçen dönem içinde haber alma çalışmaları, Ordu Müfettişlikleri İstihbarat Şubeleri tarafından yürütülmüştür.

Daha sonra Atatürk, 1925 yılı sonunda, gelişmiş devletlerdeki istihbarat kuruluşlarına benzer, çağdaş bir örgütün kurulması talimatını vermiştir. Bunun üzerine, Avrupa ülkelerinde eğitilen kadroların da katılımıyla, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın 6 Ocak 1926 tarihli emri doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk istihbarat kuruluşu olan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti (M.E.H./MAH) kurulmuştur. Teşkilât, 5 Ocak 1927 tarihinde şeklen İçişleri Bakanlığı'na bağlanmıştır. 6 Ocak 1926 - 5 Ocak 1927 tarihleri arasındaki bir yıllık dönem çalışmaları, dönemin yöneticileri tarafından Riyâset'in kuruluşuna hazırlık dönemi olarak değerlendirilmiş ve bir gün sonraki 6 Ocak 1927 tarihi MAH'ın kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.

Kuruluşuyla başkanlığına Şükrü Âli Ögel'in getirildiği MAH, Millî İstihbarat Teşkilâtı mensupları için bir simge olarak önemini korumakta ve MİT'in tarihi kökleriyle gelecek arasında kuvvetli bir bağ oluşturmaktadır.

MAH, duyulan ihtiyaçlara bağlı olarak zaman içerisinde birkaç kez küçük yapısal değişiklikler geçirmiş ve 1965 yılına kadar Türkiye'nin istihbarat faaliyetini başarıyla yürütmüştür.


 Millî İstihbarat Teşkilâtı 

Devletin millî güvenlik politikasının hazırlanmasıyla ilgili her konuda istihbaratın tek elde toplanabilmesi amacıyla, 22 Temmuz 1965 tarihinde TBMM tarafından 644 sayılı kanun kabul edilmiş ve bu kanun ile kuruluşun adı Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) olarak değiştirilmiştir. Kanun ile MİT'in bir Müsteşar tarafından yönetilmesi ve Müsteşar'ın, kanun ile belirlenen görevlerin yerine getirilmesinde sadece Başbakan'a karşı sorumlu olması öngörülmüştür.

MİT, yaklaşık 19 yıl süre ile faaliyetlerini 644 sayılı kanun hükümleri doğrultusunda yürütmüş, ancak süratle değişen ve gelişen koşulların ışığında yeni bir yasal düzenlemeye gidilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu amaçla, 1 Kasım 1983 tarihinde 2937 sayılı "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilâtı Kanunu" çıkarılmış olup, kanun 1 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Kasım 29, 2007, 07:59:59 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay


 casusluğun en eski efsanelerinden olan Dalilah ve Samson dan bu yana en çok merak edilen


casusluğun en eski efsanesi Gideon`dur. Mosadın örnek aldığı efsaneyi kast ediyorsan tabiki............


Aralık 07, 2007, 03:42:12 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Konu basligina binaen, yazarini hatirlayamadigim bir kac kitaptan, Mossad ile ilgili okuduklarim, gucunun aslinin iluzyondan ibaret oldugu hissini verdi bana. Zira Israil ve Mossad hakikaten sandigimiz kadar guclu olsa idi, simdiye kadar coktan Filistin'i yok etmisti ve her turlu direnis grubunu da sindirmeyi basarmis olmasi gerekli idi. Yaptiklari eylemlerin cogu ifsa edilerek bir nevi un salarak guclenme gayretinde oldugunu saniyorum.

Cunku bana istihbarat birimi dediginizde ismi cismi bilinmeyen yada isminden ote hicbir esamesi okunmayan bir kimlik cagristiriyor. Amerika'da mesela CIA bilinse de NSAyakin zamanda ismini duyurdu ve sonradan da bilmem kac tane resmi istihbarat birimi varligi soylentileri yayildi. Bir istihbarat birimi kendini reklam etme geregi duyuyorsa bana supheli geliyor....


Aralık 09, 2007, 02:51:20 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

   16 Tane büyük Türk devleti...

Doğdular yaşadılar ve öldüler ama arkalarında yeni varislerini bırakarak...Dünya üzerindeki milletler arasında devletçilik konusunda en tecrübeli milletlerin başına Türk Milleti gelir sanırım peki sizce bu tesadüf mü? Bir devlet yıkılırken arkasına yeni bir devletin kurulması!Bence bu tesadüf değil hatta organize bir iş bazıları buna Devleti-i Ebed Müddet derler.

 Sultan II. Abdülhamid Han Enver Paşa yı trablusgarp a gönderirken O'na şu parolayı vermiştir "Çam da bizim, kozalakta bizim" ben bunu ilk olarak şöyle düşünmdüm Osmanlı bir çam ve Trablusgarp taki Teşkilatıı mahsusa hücreleride bu çamın kozalakları lakin zaman içinde aldığım bazı bilgiler bende yorum farkına neden oldu ÇAM Türk milleti ve devletçilik bilinci ve belkide bu bilincin getirmiş olduğu organize bir TEŞKİLAT kozalaklar ise bu teşkilatın kurduğu devletler Oğuz Kağan dan bu yana Devleti ebed müddet fikrini devam ettiren kişiler belkide Gök-Türk ü,Selçukluyu, Osmanlıyı ve hatta T.C. kurmakla gorevlendirildiler belkide bazen başarısız oldular evet belki size hikaye gelebilir ama bence Türklerin bu devletçilik başarısı altında organize olmuş sıkı bir TEŞKİLAT mevcut.
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Aralık 09, 2007, 07:01:35 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Evet cok mukemmel bir yapici orgutlenme var; lakin isin pesimist yaklasimina bakarsak 16 devletin kurulmasi 15 devletin yikilmasi demek, tarihten her daim ders alinmasi lazim. Olmadi bir daha kurulur:)


Aralık 09, 2007, 07:42:53 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Gunumuzde de belli oldugu gibi derin quvvetler ulkeler kurur ve onlarin uzerinde kendi hokmranligini surdurur. Ornegin Sovyetler Cumhuriyyetinin olusumu ve sonu. Bu cumhuriyyetin yarisi Turk dilli milletlerden olusarak kurulmustur. Simdi de kendilerince yeni dunya duzeninde bu devletlre baski yaparak  kendi guclerini gorsetmektir. Bir seye dikkat edin ki, Sovyetler dagildiktan sonra bu ulkelerin cokusunda savas cikti ve haylada suruyor.


Ocak 06, 2008, 03:09:41 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Korku' ve güvenlik paranoyası üstünde at koşturanların, işi, sizi ve ülkenizi bilgisayar kayıtlarında "esir" almaya kadar götüreceğine dair.

Bir süre önce, Nikaragua'nın ardından Meksika hükümeti de "acayip bir şey" keşfetmişti.
Bir ABD firması, bu ülkelerin vatandaşlarının her tür kayıtlarını, belgelerini toplamıştı.
Ortaya çıktı ki, Brezilya, Kolombiya, Venezüella, Kosta Rika, Guatemala, Honduras, El Salvador, Arjantin'de de benzer iş yapılmıştı.
Nikaragua soruşturma açtı.
Meksika, o firmanın üstüne gitmeye başladı.
Ama, açığa çıkan Latin operasyonunun ardından, Avrupa'yı da kuşku kapladı:
Başka hangi ülkelerin vatandaşlarının kayıtları böyle ele geçiriliyor, satın alınıyor ve satılıyordu?

***
Firmanın adı ChoicePoint'ti... Ve bu kayıt derleme işini kendi kafasına göre yapmıyor, ABD Adalet Bakanlığı ile yaptığı ve ayrıntıları gizlenen 70 milyon dolarlık bir anlaşmayla yürütüyordu. Hala da yürütüyor.
Ayrıca, ABD içinde de herkesin kayıtlarını derlemiş, bunları kişisel dosyalar haline getirmiş, bir yandan FBI gibi devlet birimleriyle çalışırken, bir yandan da piyasaya sunmuştu.
1997'de kurulan firma, ABD'nin en hızlı büyüyen şirketleri arasına girmiş, bir yılda kârı yüzde 58 artmıştı.
Bir hesaba göre, firmanın dünyanın çeşitli yerlerinden topladığı 17 milyar adet kaydın bilgisayar ölçeklerindeki hacmi "200 terabayt"ı bulmuştu. Dünyanın en büyük kütüphane ve arşivlerinden "Library of Congress"in 18 milyon kitabının hacmi sadece "20 terabayt"ken.

***
ChoicePoint ilk karanlık şöhretini, 2000'de Bush'un kılpayı kazandığı seçimlerde yaptı.
Şimdiki Başkan'ın kardeşi Jeb Bush'un vali olduğu ve seçimin kaderinin çizildiği Florida eyaleti, seçmen listeleri için bu firmayla anlaşmıştı.
Firma, sözde hatalı seçmen kayıtlarını, suçlarından ötürü oy kullanamayacağı halde yazılı olanları tespit edecekti.
Sonradan anlaşıldı ki, firmanın listelerden sildirdiği, oy kullanmasına engel olduğu binlerce kişinin büyük çoğunluğu siyahlar, İspanyol asıllılardı ve yine çoğunluğu Demokrat Gore'a oy verecekti. Binlerce kişi haksız yere silinmişti.
Bu sayede, bugün dünyaya hükmeden Bush, sadece 537 oy farkla kazandı.

***
Şimdilik şu netleşti: Bu firma, başta ABD, çeşitli ülke vatandaşlarının tüm nüfus kayıtlarını, telefon ve adreslerini, seçmen listelerini, ehliyet verilerini, şirket bilgilerini, suç dökümlerini, iş durumlarını, tapu dosyalarını, hatta hatta fiziksel tasvirlerini bile derliyor, dosyalıyor, ilişkilendiriyor ve başta ABD devleti (belki başka devletler, mesela İsrail de!), pazarlıyor.
Ayrıca, bu muhteris, vahşi, vicdansız ekonomik düzenin bir yamyamı olarak...
Özel şirketlere, "şunu çalıştır, bunu kov, o hırsızdır, bu yalancı" türünden, mahkeme kayıtlarına bile dayanmayabilen raporlar satarak, insanların hayatlarıyla oynayabiliyor.
Ve başka ülkelerin içişlerine, insanların özel hayatlarına yapışmış bu sülüklük, "teknoloji mucizesi" olarak borsada büyük prim yapıyor.
Dünyanızın bir hali de bu.
Merak ise şu: Sülükler, "yükselen piyasa, stratejik ortak, ebedi müttefik" Türkiye'yi ihmal etmiş olabilir mi?
(31 Ağustos 2004 tarihli Sabah gazetesinden alınmıştır.)
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Ocak 30, 2008, 06:06:07 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Yıl 2008...

  Özel Harp Dairesi'nin kuruluşu üzerinden tam 58 yıl geçti.

  58 yıl içinde değişin tek şey adı oldu. En önemlisi ve en tehlikeside 70 li yılları kana bulayan sivil unsurların hala faaliyette olması.

  Son günlerde patlak veren ERGENEKON skandalı ile ilgili bir kaç şey aktarmak istiyorum. Ergekon bilinenin aksine Amerikan karşıtı bir oluşum değil Amerika destekli bir oluşumdur 2. Dünya Savaş ından sonra başlayan soğuk savaş döneminde Komünizm işgali tehlikesi bulunan ülkelerde sivil kalkışmaları sağlayacak oluşumlar NATO ve ABD tarafndan kurulmuştur bunların en tehlikelilerinden biride ÖZEL HARP DAİRESİ dir bu oluşum ilk yıllarında 2. Dünya Savaşı yıllarında Ruslara karşı NAzilerle işbirliği yapan o dönemin cevval sublaylarından olan Alparslan TÜRKEŞ ve 12 Türk subayının ABD tarafından eğitimiyle başlamıştır Dairenin kurucusu daha sonra detaylıca değineceğim Tümgenerel Daniş KARABELEN dir Özel Harp Dairesinin askeri kanadı bu gün BORDO BERELİLER  olarak bilinen çok özel timdi daha sonra bu tim fazla güç kazanında ve tehlike arz etmeye başlayınca başka yerlere kaydırıldı dairenin svil kolu ise ERGENEKON dur ERGENEKON u aslında ilk Bülent ECEVİT deşifre etmişrit daha öncesi bu örgütün varlığından haberdar olan aralarında Doğan ÖZ ve Cevat YURDAKUL un da olduğu bir çok insan bunu hayatlarıyla ödemiştir bu örgütle ilgili paylaşımlarım devam edecek.

 Saygılar.
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Şubat 02, 2008, 07:32:19 ös
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

ABD, Ergenekon’da anlık istihbarat sağladı.


Prof. Dr. Mahir Kaynak, Ergenekon çetesini yönlendiren asıl gücün deşifre edilmediğini söyledi. ABD’nin Ergenekon’un tasfiyesinde anlık istihbarat sağladığını kaydeden Kaynak, Ergenekon’da gelinen son noktayı ve paşa istifalarını iyibilgi için yorumladı.


 
Türkiye, geçen yıl Nokta Dergisi’nin ortaya çıkardığı ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlükteki darbe iddialarının ardından 2008’e de yeni bir darbe girişimi iddiaları ile girdi. JİTEM’i kurduğunu iddia eden Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün ‘şu an için’ lideri konumunda olduğu sanılan Ergenekon terör örgütü ile ilgili bilgiler bir bir deşifre ediliyor. Yargı, siyaset ve medya konunun takipçisi olsa da, iddialar, Ergenekon ile ilgili bildiğimiz her şeyin ancak buzdağının su üstündeki kısmı olduğu yönünde.

Geçtiğimiz hafta Türkiye, üst üste gelen iki generalin istifası ile sarsıldı. Kocaeli Muhabere Hizmet Destek Eğitim Komutanı Korgeneral Metin Yavuz Yalçın ile Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Celal Çıtak ailevi nedenlerini gerekçe göstererek görevlerinden istifa etti. İki üst düzey subayın istifasının Ergenekon operasyonu ile aynı döneme denk düşmesi kafalarda soru işaretlerine neden oldu.

Prof. Dr. Mahir Kaynak Ergenekon’da gelinen noktayı ve istifaları  yorumladı.

İki paşanın istifasının ardında başka nedenler olabilir mi?

Olabilir ama tahminden yola çıkarak konuşmak doğru olmaz. Ailevi nedenlerle bıraktık diyorlar. Şimdilik bununla yetinmek zorundayız.

Ergenekon’da ne durumdayız? Sizce çetenin as kadrosu deşifre edildi mi?

Bu konuda genel fikrim, bence böyle bir çete gelip iktidarı ele alamaz. Ben olaylara bakarken her zaman dış tesirleri hesaba katarım. Çete darbe ortamı yaratır. Ama asıl onları arkalarındaki güçler yönlendirir. Belki çeteler bile yönlendirildiklerinin farkına varmazlar. Alt kadro şu an tasfiye edildi ve yukarıya ‘Yaptığınızı anladık’ mesajı verildi.

Üst kadroya ilişkin Karadayı paşanın ve başka paşaların adı konuşuluyor. Veli Küçük’ün dışında başka paşalar da bu işin içinde olabilir mi?

Hepsi olabilir. Bugünden sonra da yeni istifalar gelebilir. Ama istifa edenler Ergenekonculardandır diyemem. Bu bir ihtimaldir.

Dış güçler Ergenekon çetesi noktasında nerede duruyor?

Türkiye’de İslam’a karşı olmayan bir yönetimin iktidarda olması dünya politikasının gereğidir. Şu an laiklik ile yola çıkan bir partinin iktidarına zemin hazırlanacağını zannetmiyorum. ABD, Ergenekon’un çökertilmesi sürecinde Türkiye’ye istihbarat sağladı. Ergenekoncular, İslamcıları tasfiye etmek istediler ama ABD bundan yana olmadı.

Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
20 Yanıt
18841 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2011, 04:14:55 ös
Gönderen: Potentate
39 Yanıt
44559 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2020, 05:31:14 ös
Gönderen: Özgürefe
0 Yanıt
2569 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 16, 2009, 04:23:07 ös
Gönderen: karahan
2 Yanıt
5521 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2010, 09:12:37 ös
Gönderen: ozak1977
0 Yanıt
5773 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2010, 10:01:06 ös
Gönderen: Onien
3 Yanıt
6856 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 09, 2010, 09:34:14 ös
Gönderen: Lethe
1 Yanıt
8338 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 04, 2010, 02:28:33 ös
Gönderen: M1TO
0 Yanıt
6992 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 06, 2010, 10:26:50 ös
Gönderen: Mozart
13 Yanıt
17145 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2011, 10:59:20 ös
Gönderen: moonlight
1 Yanıt
4369 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2013, 06:52:20 öö
Gönderen: ceycet