Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Optimal Vergilendirme  (Okunma sayısı 3224 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 29, 2007, 01:39:11 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

 sorumuz su: "calisanlarin gelirlerini nasil vergilendirelim?". (dikkat ediniz menkul, gayri-menkul falan demiyorum. onlari baska zaman tartisiriz.)

sokaktaki vatandas buna "cok kazanandan cok, az kazanandan az vergi alalim" diye cevap verecektir; iktisat gormus olanlarsa bunu "vergiler artan oranli (progressive) olsun" diye duzelteceklerdir. zira ikisi ayni sey degil. "progressive" marjinal vergi oraninin gelirle birlikte artmasi demek. yani mesela yillik 150000YTL geliri olan biri ilk 100000YTL icin %30 kalan 50000YTL icin %40 vergi oduyorsa vergi sistemi "progressive"dir (oranlari ve esikleri salliyorum kimse kusura bakmasin). artan gelirle birlikde marjinal vergi orani duserse, vergi sistemi "regressive" olarak adlandirilir.

sol egilimli bir iktisatci olan nobel odullu James Mirrlees de bu konulari otuz kusur sene once dusunmus ve bu sorunun gorundugunden daha cetrefilli oldugunu farketmis. zira devletin insanlarin kisisel ozelliklerini gozlemleyemedigi ve sadece gelirlerini dikkate aldigi durumda vergi sisteminde cok ciddi sorunlar dogabilecegini farketmis. Bunun uzerine boyle bir bilgi asimetrisi durumunda devletin toplumun refahini en ust duzeye cikarmasi icin nasil bir vergi sistemi getirmesi gerektigi sorusunun uzerinde calismaya baslamis.

sene 1971. james mirrlees, bu alanda cigir acan ve kendisine nobel getiren calismalarin ilki olan "an exploration in the theory of optimum income taxation" adli makaleyi yayinliyor. ama bu makalede ne yazik ki, olabilecek en genel bicimde kurdugu modeli, onu tatmin edecek guclu sonuclari veremiyor. mirrlees sokaktaki adamin yargisini destekler sekilde optimal vergi miktarinin gelirle birlikte artmasi gerektigini ispatliyor; ama verginin artan oranli (progressive) olmasinin toplumsal acidan en iyi olmayabilecegini de goruyor. mirrlees'in bundan duydugu rahatsizlik da makalede seziliyor. (burada toplum deyince zengin-fakir herkesi dusunuyoruz. ama bu sonuclar sadece fakirinin refahini dusunen devlet icin de gecerli. nedenini birazdan gorecegiz.)

simdi devlet vergi sistemini nasil dizayn etmeli ona bir bakalim. burada gelir vergisi problemi dedigimiz sey aslinda bir sosyal sigorta problemi. hicbir insan bu dunyaya gelirken hangi genlerle nasil bir sosyal cevreye gelecegini; ne olcude zeki, becerikli,
guzel ve saglikli olacagini bilmiyor. dolayisiyla kimisi dogustan gelecekte cok kazananacak potansiyele sahip oluyor, kimisi de olmuyor. devletin vergi ve transferler yoluyla yaptigi, dogustan sansli bireylerden alip sanssiz bireylere vermek. boylece devlet dogmamis cocugu, kaderin sillesini yeme riskine karsi en bastan sigortalamis oluyor.

eger ortada bilgi problemi olmasa, sorunun cozumu kolay. yani mesela devlet Tuncay Sanli'nin futbola, Ersin Ozince'nin bankaciliga, Cem Yilmaz'in komedyenlige olan yetenegini bilecek; bu insanlarin bu yetenekle ne kadar kazanabileceklerini de bilecek. bu durumda optimal vergi sistemi sunu diyor: cok kazanandan oyle bir vergi toplayip digerlerine dagit ki, isci de olsa, koylu de olsa, bankaci da olsa, futbolcu da olsa, falanca holdingin genel muduru de olsa, calisamayacak kadar ozurlu de olsa herkes gunun sonunda toplumun kaynaklari elverdigi olcude (en verimli bicimde) ihtiyaci kadar tuketsin (bireylerin ihtiyaclari esitse tuketimleri de esit olacaktir). teknik olarak bunu her bireyin tuketimden elde ettigi marjinal faydanin digerinin marjinal faydasina esit olmasiyla ifade ediyoruz.

peki Tuncay BMW yerine Clio'ya binince futbol oynamak istemez, antremanlari aksatir, maclarda sahada gezinirse ne olacak? o zaman onu Stalin'in yaptigi gibi bir calisma kampina sureriz. ne dedik bastan? su an ortada bilgi problemi yok. devlet her seyi biliyor ve goruyor. tuncay'in da nasil iyi bir futbolcu oldugunu biliyor. tuncay sahaya cikip oynamazsa, akli basina gelene kadar calisma kampinda tas kirar. yani eli mahkum, sahaya cikip aslanlar gibi oynayacak; mactan sonra da clio'suna binip kucukyali minibus caddesi uzerindeki mutevazi evine donecek. kisaca, devlet herseyi biliyor ve goruyorsa, herkesten yetenegine gore alip herkese ihtiyacina gore dagitmak, uygulanabilir olmanin yanida, en ideal sonuc olarak ortaya cikiyor.

ancak gercek dunyada tuncay'i calisma kampina gondermekle tehdit etmenin bir cozum olmadigi acik. tuncay'i bilmem, ama boyle bir durumda "gol oruclari"yla unlu hakan sukur'un calisma kampindan cikamayacagi belli. adam zaten duygusal; bazen formdan dusuyor, sahada geziniyor. bir de bu ceza stresi ustune gelir de gol atamazsa ne olacak? sen hakan sukur sahada gezinirken kaytariyor mu, yoksa hakikaten psikolojisi mi bozuk anlayamiyorsan bu mekanizmayi isletemezsin.

boyle bir sistemde daha uretken olanlar, uretken olmayanlarla ayni harcanabilir gelire sahip olduklari icin uretken olmalarina yol acan yeteneklerini saklama egilimine girerler. ersin ozince bankaciliktan iyi kazanmasa manyak mi banka genel mudurlugu gibi stresli ve manevi yonden tatminkar olmayan bir isle ugrassin. ayni geliri olacaksa gider ogretmen olur, akademisyen olur, fotografci olur; illa bankaci olacaksa daha az sorumluluk gerektiren, kendisine ve ailesine daha cok zaman ayirabilecegi bir pozisyona girer. ne de olsa, gercekte devletin kisilere iliskin ozel bilgileri bilmesi mumkun olmadigina gore, kimin ne kadar uretken olabilecegini bilip onu zorlamasina imkan yoktur.

bakin ortamda bilgi asimetrisi varsa ne oluyor. diyelim ki ersin ozince isbankasindan ayda 40000YTL alsin. ortalama maas da 2000YTL olsun. bilgi tamken devlet ersin'den 38000YTL'yi alip calisamayan 19 kisiye dagitiyordu. ama simdi ersin daha basit bir isi tercih ediyor ve yine 2000 aliyor. peki ersin'in 38000 lirasindan nasiplenen 19 kisiye ne oldu? goruldugu gibi tesvik yokken insanlarin daha fazla calisma istekleri ortadan kalkabilecegi icin, bundan herkes ama ozellikle de en az uretken olanlar olumsuz etkileniyor.

buradan cikan sonuc su: ortada bilgi problemleri varken devlet bir sosyal politika uyguluyorsa, bu politika tesvik uyumlu olmalidir. yani ersin ozince'den oyle bir miktar para keseceksin ki kaytarmaya calismasin. sonra da o parayi daha sanssiz insanlara dagitacaksin. ortaya cikacak sonuc bilginin tam oldugu duruma gore daha az ideal olacak; ama erisilebilir secenekler arasinda da en iyisi olacak. (bazilari ilk duruma first best, ikincisine de second best diyorlar.)

bu konuda berkeley'den emmanuel saez'in mirrlees'in teorisinin gercek hayattaki vergi politikalarina uygulanabilmesini saglayan calismalarindan da bahsedecektim, ama yoruldum. su kadarini bilin yeter. bu adam o kadar super bir adam ki, tuketimin ve isgucu arzinin gelire gore esnekligine bagli bir formul yoluyla, zengin nasil urkutulmeden optimal optimal vergilendirilir sip diye soyluyor.

calisanlarin gelirleri konusunda simdilik bu kadar. ancak, calismayan ama kira ve faiz geliriyle gecinen zenginlere ne olacak? mirascilara ne yapacagiz? vergilerin dogustan gelmeyen ama egitimle kazanilan becerilerin edinilmesine etkisi olabilir mi? gercekte devlet toplumsal acidan en iyi vergi sistemlerini bulabilir ve uygulayabilir mi? peki ya devlet vatandasin refahini degil, kendi kisisel ve siyasi cikarini dusunen guvenilmez politikacilarca yonetiliyorsa? vergilerle daha cok ilgilenecegiz...

not: yukarida stalin'in adini gecirdim diye suraya bir not ekleme ihtiyaci hissettim. aslinda, her ne kadar komunist ideallerle celisse de, gercek hayatta iscilerin ne idealist ne de ideal insan oldugunu bilen stalin uretimde iscilere tesvik verilmesinin oneminin farkindaydi. bu yuzden stalin doneminde sovyet rusya'da da isciler icin parca-basi ucret, muhendisler ve teknik personel ile kollektif ciftciler icin prim sistemleri uygulaniyordu. goruldugu gibi burada vergilendirme teorisi cercevesinde inceledigimiz tesvik sorunu, kendini her yerde gosterebiliyor.



Şubat 01, 2008, 03:44:04 öö
Yanıtla #1

 "peki ya devlet vatandasin refahini degil, kendi kisisel ve siyasi cikarini dusunen guvenilmez politikacilarca yonetiliyorsa?"

Böyle yönetilmeyen devlet mi kaldı? Bu konumda Bakunin'i haklı çıkartmış oluyor :  "Devlet en büyük hırsızdır"
ars longa, vita brevis...


Nisan 22, 2008, 02:21:20 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Vergiler toplumda ekonomik ve sosyal dengeleri sağlayacak ve aynı zamanda kamu harcamalarını da finanse edecek yapıda olmalı.Artan oranlı vergiler müteşebbis açısından her zaman olumsuz karşılanır..Hiçbir girişimci Devlet vergi toplamasın , para kazanmasın istemez fakat kendi "kişisel olarak" takdir ettiği vergiden daha fazlasını da ödemek istemez.İşçiler ise kazançları ellerine geçmeden kaynağında vergiye tabii tutulduğu için vergi ödediğini pek hissetmez öyle ki (ülkemiz şartlarında ) gerçek ücreti üzerinden vergi ödediğini bilene veya farkedene kadar..Ülkemizde milyonlarca asgari ücretli çalışan var görüntüsü elbetteki gerçeği yansıtmıyor.Ekonomisinin %70 kadarı kayıtdışı olan bir yerde kazançlarında %70 inin kayıt dışı olduğunu söyleyebiliriz.Böylece kamu harcamaları finansmanına katılmayan büyük bir kesim karşılıksız olarak yararlandığı kamu hizmetinin bedelini vatandaşlık ödevini yerine getiren gerçek vergi mükelleflerin sırtına yüklemektedir.Devletin vergilemede bu görüntüyü ciddiye alması gerekir.Bence bu dengesizliği gidermek için "dolaylı" yani tüketimden alınan vergiler yerine "dolaysız", kazanç üzerinden alınan vergilere daha fazla ağırlık verilmeli ,çağdaş kontroller, caydırıcı ceza fakat mükellefi cezalandırmaya dönük  değil mali idare ile barıştırmalı ve "af" uygulamama mekanizmaları ile gerçek kazançların tespitine ulaşılmalıdır.Diğer taraftan kişilerin kayıtlı ekonomiye dahil olmaları için "dolaysız" , kazanç üzerinden alınan vergiler ,düşük ve azalan oranlı bir tarife ile  uygulanarak hem kayıt içine dahil olma hem de kazandıkça daha az vergi ödeme zihniyeti uyandırılmalıdır...Kazandıkça daha az vergi  ödeyen girişimicide yatırım , harcama ve tasarruf eylemlerinin hepsi görülebilir. Ekonomi için hepsi iyidir. Herşey bir yana tecrübelerimden edindiğim izlenim, yüklüce bir vergi cezasına maruz kalan vergi yükümlüsünün bu olaydan sonra kayıtlı olmaya daha özen gösterdiğidir.  ISütI<IYoğurtI

Görüşlerimi bildirdim.Saygılarımla. 
« Son Düzenleme: Nisan 22, 2008, 02:23:22 ös Gönderen: tcorbaci »
Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.
  Moliere