Rosslyn Şapeli, bilenler için zaten bir hazineydi. Ne zaman ki Dan Brown alenen “meşhur” etti, herkesin ilgisini çekmeye başladı. Biraz gecikmiş olmakla birlikte, ben de Sn. Adam’ın başlattığı konuya bilgilerim dahilinde katkıda bulunmak isterim.
Öncelikle Dan Brown dediğim için, onun Rosslyn isminin nereden geldiği hakkındaki teorisine bakmak lazım. Meşhur olan kitapta yer alan iddiaya göre “Rosslyn” kelimesi “Rose Line - Gül Hattı” teriminden türemiştir ve Fransa’dan başlayan bu hat Şapelden de geçer. Ancak akademisyenler ismin Kelt dilinden gelen 2 kelimeden türetildiğini söylemektedir. Kıyıdan denize doğru uzanan dağlık burun anlamına gelen “ros” ve şelale anlamına gelen “lyn”.
Kitapta yer alan başka bir iddia, Şapel’in Tapınakçılar tarafından inşa edildiği ve zemininde taşa işlenmiş altı köşeli Davut yıldızı bulunduğudur. Oysa böyle bir yıldız mevcut değildir. Hatta, Brown’ın kitap yayınlana kadar Şapele hiç gitmediği, ve kullandığı bilgilerin çoğunun daha önce yayınlanmış malzemelerden alındığı söylenmektedir.
Yapımı hakkında; Rosslyn’in orijinal planları hiçbir zaman bulunamamış, bu sebeple şapelin mevcut durumu ile inşa edilip edilmediği sürekli spekülasyonlara konu olmuştur. Kimi kaynaklarda 1446 olarak belirtilmesine rağmen, inşaat 20 Eylül 1456’da başlamıştır. İnşa tarihindeki bu karışıklığın sebebi, Roma’dan alınan izin beratının tarihinin 1446 olmasıdır. Sinclair, inşaatta çalışacak zanaatkarlar için evler inşa edilmeden şapelin yapımına başlamamıştır.
Çırak sütunu en ilgi çeken süslemelerden birisidir. Hikayesi, anlatılan gibidir, ancak benim okuduğum bir ayrıntıyı da paylaşmak isterim. Çırağını öldürdükten sonra, bu suçunun cezası olarak, üstat masonun yüzü karşı köşeye yontulur. Böylece sonsuza kadar çırağının yaptığı sütuna bakmak zorunda kalacaktır.
Çok kısa geçilmiş “mısır koçanları” işlemeleri de üzerinde durulması gerekli bir konu bence. Tapınakçıların daha 13. yüzyılda Amerika’ya gittiklerinin delili olarak kabul edilir. Peki Tapınakçılar gerçekten Amerika’ya Colomb’tan önce gitmiş olabilir mi?
Bu çok ciddiye alınan bir iddiadır. Şapelle doğrudan ilgili olmamakla beraber, bir coğrafi noktaya dikkat çekmek istiyorum. Fransa'da, Tapınakçıların inşa edip kontrol ettikleri yol şebekesinin haritasına bakıldığında, tüm uzun menzilli yolların tek bir noktada kesiştikleri hemen göze çarpar. Bu nokta Atlantik kıyısında bulunan La Rochelle liman kentidir. Kuzeye doğru, İngiltere'ye ve Güneye doğru, Akdeniz ve kutsal topraklara yapılan seferlerin başlangıç noktası hep La Rochelle limanı olmuştur. Halbuki, La Rochelle coğrafî konumu açısından, Filistin'e yapılacak seferlerin başlangıç noktası olarak fazlasıyla kuzeyde kalmakta, aynı şekilde, İngiltere yolculukları için de, fazlasıyla güneye düşmektedir. La Rochelle limanının Tapınakçılar için, çok daha özel bir anlamı olması gerekir. Eğer, ne güney ve ne de kuzeye yapılan seferlere pek uygun değilse, La Rochelle hangi yöne yapılması düşünülen gemi yolculukları için en müsait konumdadır? Kentin coğrafî konumu nedeniyle bu soruya en akla yakın yanıt olarak şu geliyor: Tapınakçı gemileri La Rochelle'den yola çıkarak batıya doğru, Amerika kıtasına gidiyorlardı.
Her ne kadar bazı tarihçiler bu oymaların stilize edilmiş buğday, çilek veya zambak olduğu kanısında olsalar da, Amerika bağlantısı bence yabana atılmaması gereken bir teori. Şapel Tapınakçılar dağıldıktan yaklaşık 140 yıl sonra inşa edilmesine rağmen, Tapınakçıların mühürlerinde yer alan “tek ata binen iki süvari” gibi birçok Tapınakçı sembolünün süslemeler arasında yer alması, Tapınakçı bağlantısı teorisini kuvvetlendirmekte, dolayısıyla Amerika bağlantısı temelsiz kalmamaktadır.
Halkın kullanımına her zaman açık bir “ibadethane” olmasa da, Şapel birkaç nesil boyunca Sinclair’ler için bir defin alanı görevini de gördü. Bir zamanlar Şapel’in arka tarafından inen merdivenlerle ulaşılabilen bir mahzen bulunmaktaydı. Bu mahzenin girişinin uzun yıllardan beri mühürlü olması, birçok efsanenin doğmasına neden olmuştur. İsa’nın mumyalanmış başının, kutsal kasenin, tapınakçıların hazinesinin, İskoçya’nın ilk kraliyet hazinelerinin burada olduğu rivayet edilmiştir. Rosslyn’in 2. Kontu 1837 yılında öldüğü zaman, orijinal mahzene gömülmek istediğini vasiyet etmiş ancak bir hafta süren çabalara rağmen orijinal mahzenin girişi bulunamamıştı.
Çeşitli figürlerde görüldüğü üzere, şapelde yer alan bazı oymaların masonik simgelere yer verdiği de iddia edilmektedir. Oymalardan birisinde, gözleri bağlı bir kişi boğazına bir ilmik bağlanmış şekilde resmedilmiştir. Bu masonluğa kabul törenindeki sahneyle örtüşmektedir. Ancak oyma zaman içinde kesin bir yargıya varılamayacak derecede bozulmuştur. Şapel 15. yüzyılda inşa edilmiştir, oysa mason localarına ait en erken kayıtlar 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarına aittir. Daha kuvvetli bir ihtimal, Masonik sembollerin sonradan yapıldığıdır. Bu da 1860’larda, Rosslyn’in 3. Kontu James St.Claire’in, şapelin restorasyon işini tanınmış bir Mason olan Edinburg’lu David Bryce’a verdiği zaman olabilir.
Rosslyn Şapeli’nin planlarının Süleyman Mabedinden alındığına dair iddialar da vardır. Mark Oxbrow ve Ian Robertson’ın “Rosslyn ve Kase” isimli kitabında bu iddiaları ele alınmıştır. Rosslyn Şapeli’nin Süleyman veya Herod Mabedi’ne benzerliği, bir tuğlanın bir kitap cildine olan benzerliğinden fazla değildir (kullanılan ifade aynen bu). Şapel’in taban planları ile Süleyman veya Herod Mabedi planları üst üste konulursa, bunların uzaktan bile benzemediği görülür. Şapel her iki tapınağa göre çok küçüktür. Ölçekleri küçülterek bir benzerlik bulmaya çalışılsa da, bir benzerlik bulunamamıştır. Şapelin taban planları Glasgow Katedrali’nin Doğu Koridoru ile tam olarak uyuşmaktadır. Ebatları farklılık göstermekle birlikte her iki ortaçağ İskoç yapısı tamamen aynı plana sahiptir. Aynı sayıda pencere bulunmakta, aynı yerleşime sahip aynı sayıda sütun yer almaktadır.
Saygılarımla.