"Derviş" Masonlar
1826 tarihinde Sultan II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırırken Bektaşi Tarikatı’nı da yasaklamıştı. Bu tarihten hemen sonra Bektaşi tekkeleri Mason Locaları ile işbirliği içine girdiler ve Bektaşi şeyhlerinin çoğu da bu Localara kaydoldular
Masonluğun Osmanlı topraklarına esas girişinin Kırım Savaşı (1856) ile birlikte başladığı (1) dile getirilmekle beraber, bundan önceki tarihlerde Osmanlı topraklarında Masonluğun ne şekilde görüldüğü ve değerlendirildiği merak konusu olmuştur. Özellikle yabancıların bu husustaki izlenimleri hep merak edilmiştir.
Londra’da yayınlanan 9 Haziran 1855 tarihli önemli bir dergide yer alan ve Türk Masonluğu ile ilgili bilgiler veren bir yazı bu açıdan ilginç bulunabilir.
1855 tarihli bu yazıdan anlaşıldığı kadarıyla, metni kaleme alan kişi bir Hıristiyan aracılığı ile Belgrat’ta bir Bektaşi tekkesine götürülmüş ve orada edindiği izlenimlerle öğrendiği bilgileri bu metinde kullanmıştır. Bilindiği üzere 1826 tarihinde Sultan II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırırken Bektaşi Tarikatı’nı da yasaklamıştı. Bu tarihten hemen sonra Bektaşi tekkelerinin Mason Locaları ile işbirliği içine girdikleri ve Bektaşi şeyhlerinin çoğunun da bu Localara kaydoldukları belirtilmektedir. (2) Diğer taraftan Bektaşiliğin farklı dinî inanç ve değerlendirmelere hoşgörülü yaklaşımı öteden beri, özellikle Rumeli’de, tarikatın yaygın bir şekilde kabul görmesine ve özellikle Ortodoksluğa muhalif Hıristiyan unsurlarla iyi ilişkiler kurulmasına zemin hazırladığı da bilinmektedir. Bahis konusu yazıyı bu çerçevede değerlendirmek faydalı olabilir. Her ne kadar metinde yer alan bilgiler çok tartışmalı görünse de o tarihlerde bir yabancının, tarikatlara ve Masonluğa ilişkin izlenimlerini içermesi açısından kayda değerdir.
Orijinal bir nüshası, İngiltere’deki bir müzayededen Ercüment Tahtakıran Kardeş tarafından satın alınan ve İzmir Vadisi’ne hediye edilen, 9 Haziran 1855 tarihli “Cassell’s Illustrated FamilyPaper” (3) adlı dergide yer alan yazının tercümesi:
" Son 30 yıldır Türkiye’de Farmasonluğun var olduğu varsayılmaktaysa da bu konu hakkında ancak 5 yıl önce kesin bir kanaat elde edildi. O tarihlerde, aynı zamanda Farmason olan bir tüccar, seyahati sırasında Belgrat’ta iken Hıristiyan bir profesör tarafından bir Türk Locasına tanıtıldı ve orada kardeşçe duygularla karşılandı. Türk Farmasonlar kendilerini "Derviş" olarak isimlendirirler ve Müslüman olmalarına rağmen Avrupa Farmasonlarının kullandığı işaretleri ve törenleri kullanırlar ve insanlığın hayrına yönelik amaçları takip ederler. Çok eşliliğe izin verilmemesi ve Loca yemeklerine katılan kadınların peçe takmamalarından dolayı İslamî önyargılarından sıyrılmış görünmektedirler. Belgrat’taki Ali Koç Locası (4) yetmiş üyeden müteşekkildir. Üstad’ı, Câni İsmail Çolak Mehmet Said (5) aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa’daki Localarının Büyük Üstadı’dır. Bu zat Türkiye İmparatorluğu’ndaki (6) tüm Localarla ve İran ile Arabistan’daki Localarla ilişki halindedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda çok sayıda Loca vardır. Yalnızca İstanbul’da dokuz Loca mevcuttur. Bunların en meşhuru sema eden dervişlerin Sirkeci Tekkesi’dir. (7) İran’daki üye sayısı 50.000 kadardır. Türk Farmasonlar işaret olarak çeşitli şekillerle süslenmiş küçük kahverengi bir şal (

kullanırlar ve Türkiye’ ye Farmasonluğu getirdiği için ölümle cezalandırılan Ali’nin (9) hatırasına atfen üzerinde kan damlalarını simgeleyen kırmızı benekler bulunan, yaklaşık iki inç (10) çapında ve son derece iyi cilalanmış beyaz mermerden bir teslim taşı (11) takarlar.”
Kaynakça / Dipnotlar:
(1) Layiktez, Celil, Türkiye' de Masonluk Tarihi, Cilt:1, sayfa: 17
(2) İslam Ansiklopedisi, cilt:5, sayfa: 378; Melikoff, Turcica, XV, sayfa: 160 -162
(3) Cassell's Illustrated Family Paper,döneminin en önemli dergilerinden birisi olup John Cassell tarafından Londra'da hazırlanıp yayınlanmaktaydı. İlk sayısı 31 Aralık 1853 tarihinde yayınlanmış olan Cassell's Illustrated Family Paper, gerek içinde yer alan illüstrasyonlar ve gerekse boyutları ile dikkat çeken sekiz sayfalı bir yayındı.
(4) Bektaşiliğin Rumeli'deki Ali Koç Baba kolu kastediliyor olabilir.
(5) Metnin yazarı, Türkçe isimleri İngilizce telaffuz kurallarına göre yazmıştır. Ancak bu isimde birine kayıtlarda rastlanamamıştır.
(6) Metin içerisinde kimi yerde Türkiye İmparatorluğu, kimi yerde de Osmanlı İmparatorluğu ifadeleri geçmektedir.
(7) Metinde geçen “sema eden dervişler” ifadesinden, bahsedilen tekkenin bir Mevlevi tekkesi olduğu anlaşılmaktadır. Tekkenin ismi İngilizce telaffuzuna göre yazılmış Sirkeci olarak okunmaktadır. Ancak İstanbul Sirkeci' de böyle bir Mevlevi tekkesi hiçbir zaman olmamıştır.
(

Orijinal metinde “shawl” olarak geçmektedir.
(9) Hz. Ali
(10) Bir inç (inch)= 2,54 cm.
(11) Orijinal metinde, dodekahedron yani on iki yüzlü olarak geçen Teslim Taşı, Bektaşilikte 12 imamı temsil eder.