Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KÜLTÜR EMPERYALİZMİ - (EKEİR – 28)  (Okunma sayısı 2622 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 18, 2010, 10:22:48 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




İskoç Riti, politik bakımdan beklendiğince başarılı olamamıştı.

18. yüzyılın ikinci yarısında Masonluk, özellikle Fransa’da birbiri ardınca sayısız değişik ritin kurulduğu bir karmaşa dönemine girmişti.

Almanya’daki Sıkı İzleyiş Riti Prieuré de Sion’un her dediğini yapmaya hazır olmasına karşın, ancak çeyrek yüzyıl kadar yaşayabilmiş ve sonunda çökmüştü; bu ülkede de birçok değişik mason riti kurulur olmuştu.

Dolayısıyla Prieuré de Sion bundan böyle Masonluğa karşı ilgisini yitirmişti. Masonluk öylesine çok başlı olmuştu ki, artık pek bir işine yaramazdı.

Tüm bunlar “Eski ve Kaübul Edilmiş 0İskoç Riti” ile doğrudan bağlantılı şeyler değildir. Fakat orasından burasından genelde İskoç ritlerine, özellikle sonradan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ne dokunmakta, bu ritin gerek tarihsel evrelerini gerekse ritüellerini etkilemiş olduğu görülmektedir.

Onun için bu bölümde Prieuré de Sion’un 18. yüzyıl ortalarından bu yana geçen yaklaşık iki yüzyıllık dönemi hakkında da biraz bilgi verecağim.

François de Lorraine, 1735 yılında Avusturya İmparatoriçesi Marie-Theresa von Habsburg ile evlenince, “Lorraine dükü” unvanını ve bu ülke üzerindeki tüm haklarını terk etmişti. Buna karşılık kendisine “Toskanya dükü” unvanı verilmişti.

Bundan yararlanan Fransa Kralı 15. Louis, Lorraine bölgesinin üzerine konuvermişti.

François de Lorraine’in kardeşi Charles de Lorraine ise bu duruma boyun eğmek niyetinde değildi. Önce Marie-Theresa’nın kardeşi Marie-Anne von Habsburg ile evlenip durumunu güçlendirdi. O sıralarda henüz Avusturya’nın egemenliği altında olan Felemenk valisi oldu. Sonra da Avusturya ordusunun başkomutanlığına getirildi. Ancak Avusturya’yı Fransa ile savaşa sokma girişiminde bulunmadı. Bireysel olanaklarını kullanıp özel olarak topladığı askerlerle ülkesini kurtarmak için kendi başına Fransa kralıyla savaşmaya girişti. Fakat gücü yetmediğinden hiçbir şey elde edemedi.

Öte yandan Almanca’da “Leuthern” olarak anılan bu ülkeye bir de Prusya Kralı 2. Friedrich (Büyük Frederik) göz dikmişti. İşi bir oldu bittiye getirip, burasını kendi topraklarına katıverdi. Fransa buna karşı koyamamıştı. Charles de Lorraine ise, bir kez de Prusya ordusuyla savaşmayı denedi. 1757 yılında, tarihte “Leuthern Savaşı” olarak geçen çatışmada perişan oldu. Ülkesini kurtarmaya ilişkin umudunu yitirerek Brüksel’deki sarayına kapandı.

Ülkesini yitirmiş olan Charles de Lorraine’i 1761 yılında o sıralarda yeniden canlandırılan “Tötonik Tarikatı”nın başında görüyoruz.

Bu tarikatın tarihte öncelikle Prusya’da üslenmiş olduğu göz önünde tutulacak olursa, Prusya Kralı 2. Friedrich ile savaşmış olan Charles de Lorraine’in nasıl olup da bu tarikatın başına geçmiş olduğu şaşkınlıkla karşılanabilir. Ancak Tötonik Şövalyelerin 14. yüzyılda örgütleri dağıtılan Tapınakçıların bir bölümüne kucak açmış olduklarını da unutmayalım.

Prieuré de Sion, o tarihlerdeki karma karışık durumu nedeniyle artık pek bir işine yaramayacağı görüşüne varararak terk etmiş olduğu Masonluğun yerine bu kez Tötonik Tarikatı’nı kullanmaya yönelmişti. Nitekim 1780 yılında Charles de Lorraine ölünce, Avusturya İmparatoriçesi Marie-Theresa’nın en küçük oğlu Maximilian von Habsburg-Lorraine, amcasından sonra gerek Tötonik Tarikatı’nın gerekse Prieuré de Sion’un başına geçti.

Maximilian von Habsburg-Lorraine, çok geniş kültürlü, çok aydın, sanata çok düşkün bir kişiydi. Fransa’da öteden beri yeşermekte olan aydınlanma eylemini destekleyenlerdendi. Fransa kraliçesi olan ablası Marie-Antoinette’i Fransa’da büyük bir olasılıkla patlak vermeye gebe olaylar üzerine önceden uyarmıştı.

Fakat Marie-Antoinette’in bu tarakta bezi yoktu. (Hani «Ekmek bulamayanlar pasta yesin.» demiş ya!) Oysa Büyük Fransız Devrimi’nin önlenebilmesi, Lorraine ailesinin Fransa tahtını elde edebilmesi bakımından pek önemliydi. Olmadı.

Daha önce bir ara Büyük Fransız Devrimi’nden Tapınakçıların da sorumlu tutulduğuna değinmiştim. Oysa ne Prieuré de Sion ne Tapınakçılar tarihin herhangi bir döneminde “özgürlükçü”, “eşitlikçi” ve “halkçı” bir tutum takınmışlardı. Bu örgütlerin hepsi, tarihin her döneminde monarşiden yanaydı. Bir krallığı yıkmak isteyişlerinin ardında, ancak kendilerinin işine daha çok yarayacak başka bir kral adayının utkusunu sağlamak emeli olabilirdi.

Bu bakımdan, Büyük Fransız Devrimi’nin sorumluluğunun Masonluğa yüklenmesi daha mantıklıdır. Gerçi bu da yanlıştır ama neden yanlış olduğunun anlatılması bu çalışmamın konusunun kapsamı dışında kalır.

Maximilian von Habsburg-Lorraine “mason” olmadığını ileri sürmüştür. Masonluğa pek ısınamamış, loca toplantılarına katılmamış hatta sonradan ilişiğini kesmiş olabilir ama Masonluğa girmemiş olduğuna ilişkin sözünün güvenilirlik derecesi kuşkuludur. Çünkü İmparatoriçe Marie-Theresa ölür ölmez Avusturya’da Masonluk büyük bir hızla serpilmiş, saray çevresinde “mason” olmayan hemen hiç kimse kalmamıştı. Wolfgang Amadeus Mozart gibi Maximilian’ın özel çevresinde de sanatçı olan çoğu dostları arasında mason olmayan yok gibiydi.

Maximilian von Habsburg-Lorraine’in, “mason” olmadığını savunurken, asıl kimliğini yani Prieuré de Sion ile ilişiği olduğunu gizlemeye çalışmış olduğu düşünülebilir.

Bu doğruysa, o tarihte Prieuré de Sion’un Masonluk ile özdeş bir nitelik taşıdığı ortaya çıkar.

Tarih boyunca Prieuré de Sion’un büyük üstatları, etkinliklerinin tümünde perde arkasında -kuliste- kalır, sahnede bir başkasını oynatırlardı. 15. yüzyıl sonlarına dek bunlar genelde “asker” olarak nitelendirilebilecek olan kişilerdi. 16. yüzyılda, henüz kurumsal olarak ortaya çıkmamış olmakla birlikte “Rozkruacılar”a yöneldiler.

17. yüzyılda, çağın değişen koşullarına ayak uyduruldu; Rozkruacıların yanı sıra “bilim adamları” öncelik taşır oldu. (Unutmayalım ki o tarihte fiziksel bilimler, alşimi (simya) ile de sıkı sıkıya bağlantılıydı.)

18. yüzyılın ilk yarısında bu kez “masonlar” üzerinde durdular ama bu kısa sürdü, çünkü Masonluk derli toplu bir başlangıç yapmış olmasına karşın sonradan büyük bir karmaşa içine girmişti. Stuartların politik emelleriyle bağdaşan İskoç Riti’nin oluşturulması hatta ritüellerinin Prieuré de Sion’un amaçları doğrultusunda düzenlenmesi bile bir işe yaramamıştı.

18. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Maximilian von Habsburg-Lorraine büyük üstat olduktan sonra, bu kez sanatçıları, düşünürleri ve yazarları, bir diğer deyişle “kültür adamları”nı seçip kullanmaya başladılar. Bu bakımdan Prieuré de Sion’un Fransa’daki aydınlanma eyleminde de payının bulunduğu kuşkusuz gibidir.

Fransa kralının tahttan indirilmesi Prieuré de Sion’un işine gelirdi; monarşinin yıkılması ise amaçlarına ters düşerdi. Bu bakımdan Prieuré de Sion, aydınlanma eylemini olanca gücüyle desteklerken, ölçüyü kaçırmıştı.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8165 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
7336 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2009, 11:55:12 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
5286 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2009, 01:12:50 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5158 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2010, 10:05:28 ös
Gönderen: ozak1977
0 Yanıt
4493 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 09:07:40 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7390 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 08:54:06 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3766 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 19, 2010, 11:35:52 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
5789 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2014, 08:32:07 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3721 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2010, 10:54:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3461 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2010, 10:28:49 öö
Gönderen: ADAM