Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TEVRAT ve GERÇEKLERİ..  (Okunma sayısı 14748 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 09, 2009, 04:30:40 ös

Kutsal Kitaplar üzerinde yaptığım bireysel çalışmalarım sonucunda araştırma ve birtakım yollarla genişletip bütün Kutsal Kitapları birbirinin devamı olarak inceleyip edindiğim bilgileri zaman zaman bu Sitede yayınladım. Ancak Tevrat konusuna pek değinmeden geçiştirme yapmak zorunda bırakılışımın tek sebebinin yeri ve zamanı gelince açıklanması gerektiği, bu yolla gerek bulunduğumuz safhada gerekse yeraldığımız mekan gereği birarada bulundu- (ruldu)-ğumuz gerçeği ışığından hareketle birbirimize aktarmamız istenilen birtakım gizli kalmış şeylerin de bir şekilde açığa çıkması bağlamında bazı önemli hususiyetleri kişisel fikir ve özgür irademle belirtme ihtiyacını hissediyorum. Hepimiz bu dünyanın bir parçası ve aynı veya benzeri duyguları yaşayarak hepimizin ortak olarak yaşadığı birtakım gerçekleri öğrenme gayesinde olduğumuz bir gerçektir.

Burada kısaca bu Sitenin önemine de değinmek istiyorum. Sayın Mason; Insanlık için ne kadar büyük bir başarı elde ettiğinizi defalarca söylediğimden, vurguladığımdan Sizin gerçekten önemli derecede bir pozisyonunuz olduğu kanısına böylelikle varmış bulunuyorum. Yapılan hiçbirşey boşuna değildir. Bizler farkında olmasak da bazı şeyleri icra ederek ne kadar çok önemli olaylara imza attığımız unutulmamalıdır. Sizi ve bu güzel Siteyi kurmanızdaki sebep ya da içerik ne olursa olsun tamamiyle Saygı duyuyor ve kendi açımdan bu şekilde bir değerlendirme yapmamı lütfen hoşgörüyle karşılamanızı önemle rica ediyorum.

Sevgili Ceycet; Sizinle bunu konuyu önemli derecede irdelemek ve kendi düşüncelerimi Sizin güzel ve değerli açıklamalarınızla pekiştirmek adına Konu'yu paylaşıma sunuyorum.

Saygılarımla,   
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 09, 2009, 04:47:51 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Kutsal Kitaplar üzerinde yaptığım bireysel çalışmalarım sonucunda araştırma ve birtakım yollarla genişletip bütün Kutsal Kitapları birbirinin devamı olarak inceleyip edindiğim bilgileri zaman zaman bu Sitede yayınladım. Ancak Tevrat konusuna pek değinmeden geçiştirme yapmak zorunda bırakılışımın tek sebebinin yeri ve zamanı gelince açıklanması gerektiği, bu yolla gerek bulunduğumuz safhada gerekse yeraldığımız mekan gereği birarada bulundu- (ruldu)-ğumuz gerçeği ışığından hareketle birbirimize aktarmamız istenilen birtakım gizli kalmış şeylerin de bir şekilde açığa çıkması bağlamında bazı önemli hususiyetleri kişisel fikir ve özgür irademle belirtme ihtiyacını hissediyorum. Hepimiz bu dünyanın bir parçası ve aynı veya benzeri duyguları yaşayarak hepimizin ortak olarak yaşadığı birtakım gerçekleri öğrenme gayesinde olduğumuz bir gerçektir.

Burada kısaca bu Sitenin önemine de değinmek istiyorum. Sayın Mason; Insanlık için ne kadar büyük bir başarı elde ettiğinizi defalarca söylediğimden, vurguladığımdan Sizin gerçekten önemli derecede bir pozisyonunuz olduğu kanısına böylelikle varmış bulunuyorum. Yapılan hiçbirşey boşuna değildir. Bizler farkında olmasak da bazı şeyleri icra ederek ne kadar çok önemli olaylara imza attığımız unutulmamalıdır. Sizi ve bu güzel Siteyi kurmanızdaki sebep ya da içerik ne olursa olsun tamamiyle Saygı duyuyor ve kendi açımdan bu şekilde bir değerlendirme yapmamı lütfen hoşgörüyle karşılamanızı önemle rica ediyorum.

Sevgili Ceycet; Sizinle bunu konuyu önemli derecede irdelemek ve kendi düşüncelerimi Sizin güzel ve değerli açıklamalarınızla pekiştirmek adına Konu'yu paylaşıma sunuyorum.

Saygılarımla,   


Sayın Sevil,

Açıkçası tevrat başlı başına bir nebi-derya.Dolayısı ile,zahiri mesajlarının barındırdığı batıni anlamlara,sizin yüklediğiniz yorumları görerek,konuya katılımcı olmak keyifli olacaktır.Sizi tetikleyen unsurlarından başlayarak,dönemin tarihsel gerçeklerini gözardı etmeden,anlayabildiklerimizi paylaşmak isterim.Tevrat konusunda donanımlı ama çelişki yüklü olduğunuzu seziyor,sitedeki tüm arkasdaşların çağdaş tartışma ortamına aşina olduğunu bidiğiden dolayı sizin önderliğinizde konunun derinlemesine incelenmesi hususunu sonuna kadar destekliyorum


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ağustos 09, 2009, 05:12:48 ös
Yanıtla #2

Teşekkür ederim Sevgili Ceycet; güzel bir bakış açısına sahip olarak yaptığınız bu güzel yorumlardan cesaret alarak Sayenizde bilgi paylaşıma ortak olmak benim için gurur vericidir. Geç kalmamak için bazı bilinmeyen yönlerin bir şekilde o ya da bu ferdin fikri doğrultusunda açığa çıkarılması gereklidir, diye düşünüyorum. Belki yorumlarım bazı kesimlere itici, bazılarına ise çekici gelebilir. Ama bundan kastım bir tarafı tutup, diğerini dışlamak ya da saf dışında tutmak değildir. Sanılanın aksine Yahudi misyonluğunu taşımıyorum ama bilinen bir gerçek var ki o da Tevratı derinlemesine irdeleyen kişinin yapacağı objektif gözlemleriyle olaya yansız davrandığında edindiği bilgiler ışığında Yahudiler üzerinde yapılan bir icra olduğu ve diğer tüm Uluslara örnek ya da ibret teşkil edecek bir pozisyona sahip olduğunu anlayabilecek duruma geldiğidir. Bundan çıkarmak istediğim varsayımım asla Yahudilerin, Gezegenimizde bulunan mensubu olduğum Ulusum dahil diğer tüm Uluslardan üstün olduğu çıkarımı değildir. Sadece 'Seçilmiş' olduğudur.

Vurgulamak istediğim bir noktayı hemen açıklığa kavuşturmak isterim. Yahudiler hakkında bahsını ettiğim ibret veyahut örnek unsuru bize bir açıdan Işık tutmaktadır. Çünkü Tanrı, bize bu yolla Kendi Gerçeğini sunmaktadır. Nedir bu verilmek istenilen mesaj? Neden Tanrı, yeryüzünde bir tek Ulusu seçerek Kendi Hakimiyetini bu şekilde yeryüzüne göstersin? Ceza ve ödül kuramından yola çıkarak Yahudilerin tarihi bize zaten açıklığıyla tüm gerçekleri gözler önüne sermekte.. Insanlığın tarihinde çok önemli yere sahip olan Yahudilerin varoluşlarından günümüze dek izledikleri yol itibariyle İnsanlığa gerçekten de hem ibret verici hem de örnek teşkil edici olayların yaşanılmasıyla daha iyi bir şekilde fikir sahibi olmamıza yol açıldığını lütfen anlayalım artık.. Evet bazı kişilerin söylediği gibi ya da korktukları gibi Yahudiler, yeryüzünde yaşayan tüm Ulusları yeri ve zamanı geldiğinde harekete geçerek boyunduruğu altına sokabilir ve girmek istemeyenleri deyim yerindeyse kılıçla keserek yok edebilme yetisine sahiptirler.

Bu son açıkladığım görüşümü lütfen tepkisiz olarak açıklamama imkan sağlayın. Bakınız anlaşılması gereken bir nokta varsa bizler önümüze gelen herşeyi içtenlikle, samimiyetle kabullenerek doğruları ve yanlışlarıyla ele almamız şarttır. Yaptığım ya da yapacağım açıklamaları ben kendim üretmiyorum. Sadece olabilme şansı yüksek olanları seçiyor ve paylaşım adı altında kişisel görüş bağlamında ortak bir sunuma açıyorum. Bunlar benim düşüncelerim ya da olmasını istediğim şeyler değil. Ama bir gerçek vardır ki o da elde ettiğim bilgilerden haberdar olmanızı ve gelecekte muhtemelen olabilirliği sağlayacak etmenlere prim vermemek adına bireysel sorumluluğumuzla artık nerede olduğumuzun ve nereye doğru gittiğimizin farkına varalım.

Kutsal Kitaplarımız bize hep doğru yolu gösterici, yanlış yola sapmamamız için türlü yollarla zihinlerimize kazıtılmak istendi. Sebebini hiç düşündünüz mü? Hepimiz Tevratta bahsedilenleri göz önüne alarak Yahudileri suçlayıp durduk. Oysaki Tanrı'nın Planı doğrultusunda seçtiği bir Halk üzerinde gerçekleştirdiği olayların bizlere verilmek istenilen mesaj olduğunu anlamaktan ya uzak kaldık ya da anlamak istemedik. Kolayına kaçarak tıpkı Peygamberleimize yaptığımız gibi yok etme içgüdüleriyle hareket ettik. Ama bu, bizim sonumuzu getirdi. Kendi sonumuzu bilinçsiz hareketlerimizle, içgüdülerimizle kendimiz hazırladık. Dünyamızın son durumu göz önünde ve Insanlığın kısmi yönü içler acısı..

Hala birşeyleri anlamadan yolumuza rastgele devam ediyorsak artık sonumuzun ne olacağına bir karar verme zamanının da geldiğinin işaretini alıyoruz. Her geçen zaman bize vakit kaybından başka birşey vermiyor eğer ki temkinli hareket edemiyorsak..

Yahudiler, bu dünyaya hangi durumda üstünlüğünü koruyacağı, hangi durumlarda ise aşağılanmayı ve lanetli bir ırk olduğunu gösterilmesi amacıyla seçilmişti. Yeryüzündeki diğer Uluslara bu açıdan örnek ya da ibret teşkil edici bir özellik kazanılmıştı.

Tevratta geçen bütün bilgiler ışığında acaba kaçımız düşünebildik? Bütün bu olayların mahiyetindeki gerçek ya da anlamamız istenilen ne olabilirdi ki anlaşılabilinsin.. Tevratın bazı bilgilerinden benim anladığım kadarıyla Tanrı'nın boyunduruğu ve hakimiyeti adı altında Tanrının İradesiyle haret edildiği taktirde bir varoluşun, aksi durumunda ise bir yokoluşun olduğuydu. Nuh Tufanı bize bunu yeterince açıklamıyor mu?

 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 09, 2009, 05:30:46 ös
Yanıtla #3

Tevratta bahsi geçen bazı olaylara burada kısmi olarak kapasitemin aldığı ölçüde değinmek istiyorum.

Yahudilerin bir diğer Medeniyetin esareti altındayken nasıl ve ne şekilde kurtulduğu, izledikleri Musa Peygamberimiz aracılığıyla yolun gidişatı ve hangi hususlar içeriğinde hareket dildiği, On Emir vasıtasıyla gününüz Hukukunun şekillendirildiği, ne yapıp yapmamamız yönünde nasıl davranmamız gerektiği, belirtilen kurallar çerçevesinde kalarak bunun dışına çıkanların hiçbir gerekçe gösterilmeden nasıl yok edildikleri, bir dönem Yahduilerin tarihinden de görüleceği üzere dünyanın her tarafına dağıldıkları ve özellikle de Nazi Almanyası zamanında A. Hitler'in gösterdiği bir katliamın neden ve nasıl gerçekleştiği yönünde elde ettiğim bazı ipuçlarına dayanarak ortaya dökmek istedim ki bizlerin de gidişatı gereği gerçek sonumuzun ne olacağına karar verme aşamasında olduğumuz gerçeğiyle hareket edip sonsuza dek varoluşu ya da yokoluşu tercih etmemize bağlıdır.

Bununla birlikte Tevratta gözlemlediğim kadarıyla diğer Ulusların başına gelenlerin genelde Yahudiler tarafından gerçekleşti-(rildi)-ği yönünde.. Gözünü kırpmadan başka ulusları rahatlıkla yok edebilme yetisine aynı zamanda sahiptiler. Bunu Onlara Kimin verdiği ve ne amaçla gerçekleş-(ti)-i-(ld)-iğini öğrenmemiz gerekmektedir.

Bundan çıkardığım bir diğer sonuç ise, rahatlıkla Tanrı'ya iman etmeyen ve O'nun İradesinden uzak kalanların / uzakta yaşayanların göz kırpmaksızın anında yok edildiğidir.

Yok edilen diğer uluslar bize şu sonucu göstermektedir: Demekki Gerçekte ya da özünde Tanrı'ya iman etmeyen ve Tanrı'nın yolundan sapanların olduğudur.

Arap toplumları.. [ Gerici ve bağnaz olmalarının tek sebebi Islam Dinini yansıtan Kutsal Kitaplarımızdan biri olan Kuran'ın mı neden olduğu yoksa kendilerine put misali yapmış oldukları ve ilahlaştırdıkları gerçekte varolmayan bir Allah modeli mi ] ?

Bu en bariz örnek. Kendilerine yapmış olduğu başka bir İlah ve Tanrılaştırdıkları başka bir Tanrı. Onların Tanrısı yabancılara karşı hoşgörülü olmayı emretmiyor, nasılsa 4 -5 kadına sahip olarak her istediklerini yapma iznini veriyor. Bu nasıl bir Tanrıdır? Şehveti derinine yaşayan tüm uluslar acaba gerçekte Tanrı'nın Hakimiyetinden uzakta yaşadıkları için bu iğrençlikler bataklığında yaşamalarına sebep ya da gerekçe değil midir?

Bakınız Insanlık Kutsal Öğretilerle, Kutsal Kitaplar araclığıyla günümüze kadar yol aldı. Bundan anladığım kadarıyla demekki Kutsal Öğretileri alanların hiçbirşekilde cani, katil ya da * olmadıklarının göstergesidir. Ama bunun aksinde syreden toplumlar kendi içlerinde bahsını ettiğim gerici toplumları ısrarla kastediyorum ve şu sonuca varıyorum: yeryüzünde yok olmuş olan tüm toplumların ortak özelliğini sunuyorum, o da şu;

Eşcinsel, şehvet gibi unsurları barındırarak bunu daha da fazlalaştırmış ve kendilerinden tamamiyle iğrendirildiği nedeniyle yok edilmeye maruz kalındığıdır. Sodom ve Gomore şehirleri miydi yanlış anımsamıyorsam yok edilmesinin mahiyetindeki tek sebep olarak düşünülemez mi?        
      
« Son Düzenleme: Ağustos 09, 2009, 05:44:42 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 09, 2009, 05:54:04 ös
Yanıtla #4

Bundan yola çıkarak şu kanaate vardım. Özünde Tanrı İradesinden uzakta yaşayanları ve yakınında bulunanları bir sınıflama yaptım. Bunun sonucunda ise şunu öğrendim. Tanrı'nın hakimiyetinden uzakta yaşayanların ve Iışığından, Enerjisinden faydalanamayanların düşük frekanslı oldukları, bunun aksine ise Tanrı'nın Bilgisine az çok vakıf olanların ise tıpkı bir evrim merdiven basamakları gibi değişik ama hep bir üst noktaya doğru yol alan aynı zamanda basamakları tırmandıkça daha çok bilgili, saygılı, anlayışlı vasıflara sahip olduğumuz gerçeğidir. Bilim, Tanrı'yı özünde yok mu sayıyor yoksa sanılanın aksine O'nun muhteşem Gücü'nü gösterme maksadında Insanlığa Işık tutuyor?

Düşük frekansların belirli bir evrim potansiyelini taşımadıkları durumlarda hızlıca kendini alçaltıcı ve iğrendirici pozisyonlara girdirdiğini, bu sayılan olumsuzlukları taşıyarak etrafındaki masum Insanlara zarar verdiği ve bu sayede de yok olma sonunun kaçınılmazlığıyla karşı karşıya kalındığının bir resmidir, bana göre.. Zaten dikkatimizi çekmedi mi? Neden Toplumlara Peygamber gönderilmiş ve yoldan sapanları doğru yola getirtmek amacıyla bir Din aşamasına tabi tutulduğumuz? Yoldan sapanların durumu tarihsel olarak gözönünde bulunuyor. Yola devam edenlerin ise geldikleri nokta gereği bulundukları üst düzey ve seçiciliğiyle Tanrı'nın Görkemini yansıtanlar olduğu..

Tanrı bizi zaten Din ve sonrasında Bilimle irşat etmemiş miydi?

Şimdi aklıma gelen şey şu; Insanlığın sonu nasıl belirlenecek? Temizlik operasyonu Armageddon şeklinde mi yoksa Yahudilerin kendilerine verilen özel imtiyazları gereği harekete geçip, yoldan çıkmış diğer tüm Ulusları yok etme şeklinde mi gerçekleşeceği- gerçekleştirileceği...( Ama burada bir ayrıntıya girmek istiyorum; normalde hepsi değil sadece belirlenmiş olanlar bir kıyımdan geçirilecekler) ( Çünkü diğer Uluslar derken şimdiye kadar Kutsal çağrılara cevap vermiş ve deyim yerindeyse Tanrı'nın Sözünü dinlemiş ve yoldan çıkmayan Kimseler de mevcut :D)   Bence bunun üzerinde durmamız lazım. Tıpkı tarihte- geçmişte olduğu gibi bazı olayların yaşanması gelecekte de yaşanılmayacağı düşüncesine sahip olamayacağımızı düşündürmektedir.  

Evet, benim çıkardığım bunlardı ama eksik kalanlar var mı bilemiyorum. Şu sonucu hiç aklımdan çıkarmamaya garet ettim. Demekki bizi biz yapan ve aşağı ya da üst hasletlere sahip olmamızı sağlayan Kutsal Öğretileri almak ya da almamaktan geçiyormuş..    

Saygılarımla..    
« Son Düzenleme: Ağustos 09, 2009, 06:07:46 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 09, 2009, 06:07:43 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Sevil,

Bilindiği üzere bütün peygamberler,yaşadıkları dönemlerin en radikal devrimcileri ve mutlak kamil-insanlarıydılar.Tevrat'ın yazılışı,Hz.Musa'nın peygamber olarak seçilmesi gerçeğinde Mısır ve Hermes etkisi yadsınamaz.Bütün dini ekollerin etkilendiği mısır misterlerince insiye edildiğine inanılan Hz.Musa,ilk vahiy dininin peygamberi olması vesilesi ile ilk kadim dinin mensuplarını bir topluluk haline getirebilmeyi başarmış,kendisinden sonra gelen peygamberlere de örnek gösterilmiştir.

Döneminin insanlarını kökten etkileyebilmek adına sembollerle kaplanan gerçek anlamlarının üzerine işlenen zahıri talimatların,sapkınlığa düşmüş toplulukların ıslahında etkili olduğunu,bu yönüyle günümüze intikal eden kutsal mesajların irdelenmesi sonucunda,hakikati kavrama adına yapılabilecek çok şey olduğunu düşünüyorum.Allah'ın ilk vahiy yoluyla seslendiği,bu yolla yapılacak çalışmalar da, yahudi toplumunun peygamberinin;yaptıkları,yaşadıkları ve yaşattığı tüm unsurlar incelenirken,Tevrat'ın ezotorik kapsamı,dönemin şartları da mutlak suretle irdelenmeli,sonradan ortaya çıkan dinlerle kıyaslanabilecek mesajlarda ayıklanabilmelidir diye düşünüyorum.

Bu bağlam da,Tevrat'ta sizi ençok etkileyen,soru işaretleri bırakan konuları ve onlara getirdiğiniz yorumları duymak isterim.


Saygılarımla.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ağustos 09, 2009, 06:14:44 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Bundan yola çıkarak şu kanaate vardım. Özünde Tanrı İradesinden uzakta yaşayanları ve yakınında bulunanları bir sınıflama yaptım. Bunun sonucunda ise şunu öğrendim. Tanrı'nın hakimiyetinden uzakta yaşayanların ve Iışığından, Enerjisinden faydalanamayanların düşük frekanslı oldukları, bunun aksine ise Tanrı'nın Bilgisine az çok vakıf olanların ise tıpkı bir evrim merdiven basamakları gibi değişik ama hep bir üst noktaya doğru yol alan aynı zamanda basamakları tırmandıkça daha çok bilgili, saygılı, anlayışlı vasıflara sahip olduğumuz gerçeğidir. Bilim, Tanrı'yı özünde yok mu sayıyor yoksa sanılanın aksine O'nun muhteşem Gücü'nü gösterme maksadında Insanlığa Işık tutuyor?

Düşük frekansların belirli bir evrim potansiyelini taşımadıkları durumlarda hızlıca kendini alçaltıcı ve iğrendirici pozisyonlara girdirdiğini, bu sayılan olumsuzlukları taşıyarak etrafındaki masum Insanlara zarar verdiği ve bu sayede de yok olma sonunun kaçınılmazlığıyla karşı karşıya kalındığının bir resmidir, bana göre.. Zaten dikkatimizi çekmedi mi? Neden Toplumlara Peygamber gönderilmiş ve yoldan sapanları doğru yola getirtmek amacıyla bir Din aşamasına tabi tutulduğumuz? Yoldan sapanların durumu tarihsel olarak gözönünde bulunuyor. Yola devam edenlerin ise geldikleri nokta gereği bulundukları üst düzey ve seçiciliğiyle Tanrı'nın Görkemini yansıtanlar olduğu..

Tanrı bizi zaten Din ve sonrasında Bilimle irşat etmemiş miydi?

Şimdi aklıma gelen şey şu; Insanlığın sonu nasıl belirlenecek? Temizlik operasyonu Armageddon şeklinde mi yoksa Yahudilerin kendilerine verilen özel imtiyazları gereği harekete geçip, yoldan çıkmış diğer tüm Ulusları yok etme şeklinde mi gerçekleşeceği- gerçekleştirileceği...( Ama burada bir ayrıntıya girmek istiyorum; normalde hepsi değil sadece belirlenmiş olanlar bir kıyımdan geçirilecekler) ( Çünkü diğer Uluslar derken şimdiye kadar Kutsal çağrılara cevap vermiş ve deyim yerindeyse Tanrı'nın Sözünü dinlemiş ve yoldan çıkmayan Kimseler de mevcut :D)   Bence bunun üzerinde durmamız lazım. Tıpkı tarihte- geçmişte olduğu gibi bazı olayların yaşanması gelecekte de yaşanılmayacağı düşüncesine sahip olamayacağımızı düşündürmektedir.  

Evet, benim çıkardığım bunlardı ama eksik kalanlar var mı bilemiyorum. Şu sonucu hiç aklımdan çıkarmamaya garet ettim. Demekki bizi biz yapan ve aşağı ya da üst hasletlere sahip olmamızı sağlayan Kutsal Öğretileri almak ya da almamaktan geçiyormuş..   

Saygılarımla..     


Sayın Sevil,

yukarıdaki mesajınızın özelikle ilk bölümünü oldukça önemsiyorum.Vurguladığınız yorum tekamülün genel hatlarını ve sürecini onaylıyor.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ağustos 09, 2009, 06:15:35 ös
Yanıtla #7

Sayın Sevil,

Bilindiği üzere bütün peygamberler,yaşadıkları dönemlerin en radikal devrimcileri ve mutlak kamil-insanlarıydılar.Tevrat'ın yazılışı,Hz.Musa'nın peygamber olarak seçilmesi gerçeğinde Mısır ve Hermes etkisi yadsınamaz.Bütün dini ekollerin etkilendiği mısır misterlerince insiye edildiğine inanılan Hz.Musa,ilk vahiy dininin peygamberi olması vesilesi ile ilk kadim dinin mensuplarını bir topluluk haline getirebilmeyi başarmış,kendisinden sonra gelen peygamberlere de örnek gösterilmiştir.

Döneminin insanlarını kökten etkileyebilmek adına sembollerle kaplanan gerçek anlamlarının üzerine işlenen zahıri talimatların,sapkınlığa düşmüş toplulukların ıslahında etkili olduğunu,bu yönüyle günümüze intikal eden kutsal mesajların irdelenmesi sonucunda,hakikati kavrama adına yapılabilecek çok şey olduğunu düşünüyorum.Allah'ın ilk vahiy yoluyla seslendiği,bu yolla yapılacak çalışmalar da, yahudi toplumunun peygamberinin;yaptıkları,yaşadıkları ve yaşattığı tüm unsurlar incelenirken,Tevrat'ın ezotorik kapsamı,dönemin şartları da mutlak suretle irdelenmeli,sonradan ortaya çıkan dinlerle kıyaslanabilecek mesajlarda ayıklanabilmelidir diye düşünüyorum.

Katılıyorum, yaklaşımınız ve olaya bakış açınız tamamiyle pozitif olup, bir Din Bilgininden çok Alim gibi ayrıntılara değinerek hususiyeti ortaya çıkardığınız aşikardır. Bizim de yapmamız gereken aynı yöntemi uygulayarak Kutsal Kitapları olduğu gibi man kafayla ( affedersiniz) okumak değil tam tersine araştırma ve gözlem bakış açısıyla irdeleme teknikleriyle ele alıp incelemek ve yorumlamaktır. Ama bundan kastım aslında benim yorumumum doğru seninki yanlış ya da senden daha iyi ve mükemmell sonuçlar çıkardım düşüncesine asla sahip olmak değildir, böbürlenmek kişiyi kendinden tamamen uzaklaştıran tek etmendir.

 
Bu bağlam da,Tevrat'ta sizi ençok etkileyen,soru işaretleri bırakan konuları ve onlara getirdiğiniz yorumları duymak isterim.

Ne yazıkki doğru tahmin ettiğiniz üzere Sevgili Ceycet; bende kalan, kendimde saklamayı daha uygun bulduğum ve bunu açığa çıkarmanın tehlikeli olabileceğini düşündüğüm bir çıkarsamaya sahibim. Edindiğim bilgiye göre şuanda nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama bana yardım ederseniz kolaylıkla aktarabilmem söz konusudur. Biliyorum bu biraz olsun tuhaf gözükebilir ama Siz de çok iyi bilirsiniz ki bazı Sırlar açıklandığında insanı dehşete sürükleyen yönleri de bulunabilmektedir. Açıkçası benim yaşadığım en büyük korkum bu..

 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 09, 2009, 06:50:20 ös
Yanıtla #8

Zaten içinde bulunduğumuz Gezegenin potansiyel şartları göz önünde bulundurulduğunda bizlere Gerçeği biraz olsun anımsatmıyor mu? Örneğin binbir çeşit hastalığın ve hastalıklara sebebiyet veren virüslerin çeşitli şekillerde organik olarak bünyelerinde taşıdığı fonksiyonlar gereği girdikleri bedenlerde fizyonomik olarak etkileyerek deride çeşitli hasarlar yaptığı ve bunun akabinde giderek ağırlaşan bazan da ölümcül sonuçlarla karşılaşılan henüz doğada bilmediğimiz milyondan fazla derecede yeralmış, doğuracakları ya da neden olacakları hastalıklar vasıtasıyla kişileri etkisine aldığı, bununla birlikte Dünyamızın aldığı çeşitli enerjilerin aracılığıyla bünyelerde farklı etkiler yarattığı, kişiyi bazan olumsuz olarak etkilediği, bazı ailerde, toplumlarda yaratılan kasoların bilinçli olarak genelde Dünyamıza gönderilen Işınların yarattığı etki-tepki kanunundan hareketle oluşturulabilineceği hiç aklımıza bir an olsun geldi mi?

Bazan Dünyamızdaki Bilimin bile açıklayamadığı Tanrısal Gerçekler söz konusudur. Evrende oluşum gereği birbiri içine girmiş galaksilerin farklı boyutsal aşamalarda alınan enerji frekasnlarının bizim Dünyamıza da ''Bilgi'' olarak yansıtıldığı ve bu yolla İnsanların son Evrim aşamasında hızlandırılmış bir sürece tabi tutulduğu ve hızla evrimleştiği, Kutsal Öğretilerle şuanki günümüz Insanlığının geldiği durumu açıkça ifade etmiyor mu? Lütfen biraz derinlemesine düşünelim ( bu ifademi beni eleştirmeye kalkanlara ve yazdıklarımı saçma olarak görenlere sunuyorum).. Hem Dinsel açıdan hem de Bilimsel açıdan birbirini tamamlayan, tamamlayacak şekilde örtüştürmek ve Evrenin sahip olduğu zengin Bilgi Kaynağına ulaşmanın Kutsal Kitaplar araclığıyla bizlere sunulan bilgileri daha önceden almış, hazımsamış ve kendi bünyesinde eritmiş, yaşmanına dahil ederek uygulamış olan Insanlığın şimdi de bu noktaya geldikten itibaren devam etmesi öngörülen yoldan ilerlemesi gerekmektedir.

Gezgenenimiz, bilindiği üzere Insan yaşamını hedef alan ve daha çok kendini fizyolojik olarak etkileyen bazı olumsuz şartlara sahip olduğu hepimizce gözlenmektedir. Nasıl ki kişinin fizyolojik olarak gelişiminde birtakım bedensel aşamalar söz konusuysa örneğin; bebeklik, çocukluk, gençlik ve yaşlılık olarak nitelendirilen birtakım kıstaslar sözkonusuysa aynı şekilde daha önce de belirtildiği gibi Ruhsal olarak belirli bir evrim potansiyeli şarttır ama burada şunu ifade etmek isterim ki, Ruhun Evrime zaten ihtiyacı yok, bunda kastım Bedenimizin, seviyesinin, Ruhsal düzeye getirilmesi ve aynı seviyede olunması esasında bir tür ruhsal çalışmalar yapılıp bir şekilde beden evrimimizi de bu sayede yapmaktayız.

Gezegenin şartları bizi giderek yaşlandırıyor, hastalanmamıza ve neredeyse fiziksel yıkımlarla sonuçlanabilecek olayların yaşamamıza sebebiyet vermektedir. Bir tür Ruhsal çöküşü yaşayan şuanki Dünyamızın durumu görüldüğü gibi karmaşık ve bilinç kaosundan öteye bir türlü gidemiyor. İşte bu karmaşıklığı çözümlemek ve bütün sorunları asıl kaynağına çevirtecek önemli bir anahtara sahibiz. Ama bunun bilincinde çoğumuz maalesef değiliz. Bir boyut atlama öncesinde yaşanılan gerginlikler, hepsi bu.. Bunları yaşayıp, atlatıp kolaylıkla içinden çıkabileceğimiz bir durum aslında..

Kutsal Kitaplarımızda, ilerde bize mahvettiğimiz bu güzelim Dünyamızda neredeyse nefes alamayacak duruma geldiğimiz yazılmıştı. Kimimiz kulak asıp söylenildiği gibi davranarak Doğamıza karşı gerekli görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmiş, kimimiz ise bizlerde mevcut olan egomuzu frenleyemediğimizden ne yazıkki kendi elimizle gereğinden fazla zarar vererek aşılması gereken boyutu çok zor şartlar altında geçirmemize neden oldular.

Asıl sorun şu Sevgili Ceycet; gelinen bu son noktada üzerimize düşen Görev ve Sorumluluklar nelerdir?

Bizlerden ne istenilmekte ve nasıl davranmamız gerektiği yönünde neyi yapıp, ne yapmayacağımızdır. Çünkü şuanki süreç bazılarımızın bilmediği, görmediği ve habersiz kaldığı bazı şeylerden mahrum kaldığı gerekçesiyle Insanlık için çok fazla değer taşıyor. Seçim..
    
« Son Düzenleme: Ağustos 09, 2009, 06:55:44 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 10, 2009, 12:27:20 öö
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

     Sn Sevil, genellikle yazılarını okumakta baya zorlanmama rağmen büyük bir sabırla okudum.Konuyu ele alışınızın asıl sebebi sanırım sizin deyiminizle şu "temizlik operasyonu"nun şekli...Ancak,saydığınız maddeler bu operasyonun şekli değil,alametleridir.Sizin dediğiniz Armageddon olayının islami açılımı yecuc-mecuc olayı'dır,gayet tabi inanıyoruz.Söylediğiniz diğer madde ise şuydu: ""yoksa Yahudilerin kendilerine verilen özel imtiyazları gereği harekete geçip, yoldan çıkmış diğer tüm Ulusları yok etme şeklinde mi gerçekleşeceği- gerçekleştirileceği..""..Ben ilk defa böyle birşey duyuyorum.Kutsal kitaplarda Yahudilere verilen imtiyazdan tarihi bir olay olarak bahseder;ama yaptıkları  inkardan sonra lanetlendiklerini biliyoruz(soy olarak değil,o dönemin toplumu olarak)...Yani yahudilerin seçilmişliği ya da imtiyazları olması gibi birşey sözkonusu değildir,bunu geçelim Yahudilerin yoldan çıkmış ulusları yok etmesi konusu başlı başına komik, öyle bir durumda en önce kendilerini yok etmeleri gerekir...

Bence konu Tevrat ise çok daha verimli şekilde konuşulup,tartışılmalı...Yoksa bu konunun geleceğini tahmin edebiliyorum ...kıyamet alametleri şeklinde bir konuya dönüşecek...


Saygılar...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Zebur ve Tevrat

Başlatan Hamlet « 1 2 3 » Yahudilik

28 Yanıt
44673 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 06, 2011, 08:30:53 ös
Gönderen: omega21
2 Yanıt
7141 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2013, 11:18:10 öö
Gönderen: Samuray
3 Yanıt
5706 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 11, 2009, 07:27:45 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
9575 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 17, 2010, 12:31:37 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
8541 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 07, 2011, 08:44:54 öö
Gönderen: ceycet
5 Yanıt
7133 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 11, 2016, 01:02:24 öö
Gönderen: sun
3 Yanıt
7415 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 07, 2011, 12:01:43 ös
Gönderen: Eser
3 Yanıt
7606 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2011, 01:53:11 ös
Gönderen: TUTMOS
18 Yanıt
11222 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 24, 2011, 04:20:45 ös
Gönderen: Mozart
1 Yanıt
2750 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2014, 09:50:46 öö
Gönderen: hypatia