Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Rennes-la-Château Olayları - 1  (Okunma sayısı 3937 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 12, 2010, 10:28:42 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Fransa’nın güneyinde, Pirene Sıradağları ile Akdeniz kıyısı köşesindeki Languedoc adlı bölgeye, önceki yazılarımda birkaç kez değinmiştim.

Öteden beri, Languedoc’taki gömülerden, hazinelerden söz edilip durur. Bu bölgeyi böylesine çekici yapan etkenlerden biri de bu olsa gerektir. Bana sorarsanız, doğa harikası bir yer. Gidip görmeye değer.

Kimilerine göre, buralarda gerçekten de saklı olan bir hazine vardır ama bu öyle bildiğimiz ya da düşündüğümüz gibi değil, manevi nitelikli bir hazinedir. Hatta kimileri bunun “tüm maddi hazinelerden daha önemli bir bilgi” olduğunu söyler. Fakat maneviyat ile bilgi ne denli önemli olursa olsun, maddi bir değer taşıyan hazine, insanların ilgisini hep daha çok çekmiştir. Nitekim burada da öyledir.

Buralarda bir yerde var olduğu varsayılan hazinenin yerini belirlemek için, öteden beri duyumlara dayanarak bir sürü geometrik çizim ve hesap yapılıp, açılar ve mesafeler belirlenir. Belli noktalar arasında ilişkiler kurulur. Özellikle 20. yüzyılda, yaşamını buradaki o varsayımsal hazineyi bulmaya adayanlar olmuştur. Hazine avcıları öyledir zaten.

Birisi çıkar; daha önce yapılmış çizim ve hesapların yanlış olduğunu ileri sürer. Kendine göre doğrusunun nasıl olduğunu anlatıp, gerekçesini gösterir. Bunu neden yapar bilmem! Madem öyle, uygulasana… İnsanlar başarısızlıklarının görülmesinden de hoşlanmıyor anlaşılan.

Sonra bir başkası da onun yanılgılarını ortaya sererek, tezini çürütür. Onun yaptığı da aynı.

Bu, yıllardan beri yinelenip gelmiş bir zincirleme varsayımlar dizisidir. Herkes öğüt vermeye pek meraklı ama o öğüdü tutmaya pek hevesli değil.

Languedoc’ta Carcassonne kentinin 40 km kadar güneyinde Couiza adlı bir kasaba var. Onun yakınlarında ise Coustassa, Rennes-les-Bains ve Espéraza adlı köyler. Konumuz olan Rennes-la-Château ise Couiza’nin birkaç kilometre güneyinde.

5. yüzyılda Vizigotlar, günümüzde ufacık kalmış olan bu köyü “Rhedae” adıyla merkez edinmiş. Eskiden çok büyük bir kent olan, nüfusunun 30 bine vardığı söylenen, bu nedenle geniş bir alana yayılan Rhedae, 19. yüzyıla gelindiğinde olsa olsa 200 kadar nüfuslu, sapa kaldığı için de pek az kimsenin uğradığı küçük ama şirin bir köye dönüşmüş. İnsan hep önceki yapıların üzerine bir yenisini inşa ettiği için, bu köyde o eski tarihlerden kalma yıkıntılar âdeta belli belirsiz.

Ancak burada özetleyerek anlatacaklarım geçen yüzyılın ikinci yarısında dünya çapında öyle bir yankı yaptı ki, bu köy ile çevresi araştırmacılarla dolup taşmaya başladı; turistlerin de hayli rağbet ettikleri bir yer olup çıktı.

Rennes-la-Château ile bir zamanlar bu köyün rahipliğini yapmış olup âdeta bir efsane kahramanı gibi ün edinen Bérenger Saunière hakkında anlatılmış olanlar, romanlara, filmlere, televizyon programlarına konu oldu. Kuşkusuz Dan Brown’un o çok ünlenen ve olağanüstü satan “Da Vinci Şifresi” adlı kitabına da…

Bu çevrede, her yılın belirli günlerinde birtakım atmosferik ve astronomik olaylar izlenir. Bu doğa olaylarını hayli yadırgayanların yanı sıra hem hayranlık duyan hem çok önemli bulanlar vardır. Yerel halkın çoğunluğu bunları “Tanrı’nın işi” olarak nitelerken, kimileri de gizemci bir eğilimle açıklamaya girişir.

Bu bağlamda anlatılanların çoğu, öteden beri dillerde dolaşan söylentiler üzerine kurulu varsayımlardır. Birtakım batıl inançların doğmasına bile neden olmuştur. Açıkça belirgin sayılabilecek tek olgu, coğrafi özellikler ve geometrik ilişkilerdir.

Burada birçok geometrik ilişki vardır ama bunların içinde en ilgi çekmiş ve üzerinde en çok durulmuş olanı şudur: Bu çevredeki tepelerden beşinin doruk noktası, bir eş kenar beşgenin köşelerini oluşturur.

Aslında burada tek değil, birkaç eşkenar beşgen ya da pentagram vardır. İşin ilginç yanı Rennes-la-Château’nun bunların hepsinde yer alışıdır. (Coğrafya da Geometrik İlişkiler başlığı taşıyan bir seri yazımda bunlardan uzun uzun söz etmiş, haritalarını da vermiştim.)

Bunlar aslında birer doğal tepe değildir. Çok eski çağlarda bu bölgede, beşerli zigguratlar (basamaklı piramit) yapılmış. Niçin birbirlerine aşağı yukarı eşit uzaklıkta yapılmış oldukları, hele yapanların bu beşgeni nasıl tutturduğu henüz çözümlenememiştir. (Eş kenar beşgen, kağıt üzerine çizimi bile çok zor olan bir geometrik şekildir.) Piramitlerin basamak ve köşeleri zamanla aşınmış, üstlerini toprak kaplamış, geride birer tepe görünümü kalmıştır.

Kimilerince bu olgu öyle önemli sayılmıştır ki, yerel mitolojide burası “yeryüzünün merkezi” olarak bile nitelenmiştir.

Bu olgu ile bağlantılı bir açıklamada, tarih öncesi çağlardaki varsayımsal Atlantis kıtası gündeme getirilerek, özetle şöyle denir:

«Atlantis, batı yarımkürenin büyük bölümünü kaplamış bir uygarlıktı. Bir doğal afet sonucunda jeolojik bakımdan göçtü. Bu tepeler, özgün biçimiyle birer piramitti. Kozmik etkilerden korunmak için yapılmıştı. Her birinin altına, barınmak amacıyla derin mağaralar oyulmuştu.»

Bu çevreyi Atlantis ile bağdaştıranların bir diğer varsayımı da şöyle:

«Atlantis krallarından kimisi denizlerin hâkimi, kimisi karaların hâkimi olarak bilinirdi. Birçoğu, başı boğa, kuyruğu ise balık gibi olan bir tasarımla simgelenmişti. Bu krallar, sonraki kültürlerde birer tanrı olarak nitelendi. Nitekim Merovenjler ile ilgili efsanede değinilen Quinotaur adlı varlık, bu hanedanın kökünün Atlantis krallarına kadar uzandığını vurgular.»

Bu varsayımların gerçek olduğuna inananlar vardır.

Böyle inançlar semavi dinler ile çelişkilidir.

Pozitivist bilimciler de, kanıtlanamayışı nedeniyle bunlara karşıdır.





Olaylarını anlatacağım Rennes-la-Château hakkında bir giriş yapmış oldum. Sonrasını izleyen yazıma bırakıyorum.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 05, 2019, 05:07:29 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 76
  • Cinsiyet: Bay

Bazen gerçekten evren hayatınızı kolaylaştırmak için var gücüyle çalışıyor gibi hissediyorum. Ya da istiyorum ve veriliyor. Emin değilim.
Şu an da öyle hissettiğim anlardan biri. Arcadia Çobanları eseriyle ilgili daha fazlasını öğrenebilmek umuduyla siteye giriyorum ve Sn. ANARCHOSA bu başlığı bulmuş, çekip çıkarmış, okunmasını önermiş halde buluyorum. ÇOK teşekkür ederim.
Acaba bizlere Le prieuré de Sion ile ilgili bir kitap yahut makale önerme zahmetine katlanırlar mı?
Saygılarımla.


Şubat 05, 2019, 10:06:25 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 76
  • Cinsiyet: Bay

Tekrar teşekkür ederim.
Saygılar.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2873 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 13, 2010, 09:44:23 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2678 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2010, 11:23:44 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3771 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 15, 2010, 02:32:01 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2516 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2010, 08:15:18 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2882 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 08:25:01 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3072 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2010, 08:32:43 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5938 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 19, 2010, 11:41:46 ös
Gönderen: AKTUĞ
0 Yanıt
3037 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2010, 09:35:43 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4578 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2010, 09:41:13 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
5066 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2011, 08:21:55 öö
Gönderen: ADAM