Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Evrensel Masonluk => Konuyu başlatan: ZAMAN - Ekim 25, 2010, 05:34:11 ös

Başlık: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Ekim 25, 2010, 05:34:11 ös
Masonluk ile üyelerinin özdeş tutulmasında kalmıştım.

Kısaca bu konuya değinip sözlerimi sonlandıracağım.

Başta da belirttildiği üzere, her mason kuruluşu, yasal yapısını kurulduğu ülkenin yasalarına göre oluşturur. Bu demektir ki  kuruluşuyla birlikte Mason Örgütü ulusal nitelemesine sahip olmaktadır.  Bu ulusallık nitelemesi, o Mason örgütünün üyelerinin ulusallık bilinciyle doğru orantılı olarak anlamlı olur ve çok açıktır ki Masonluğa ulusallık kazandırmaz. Bu aşama kendiliğinden şu soruya neden olmaktadır: Mason örgütünün ve o örgütün üyelerinin ulusallık bilinciyle Masonluğun evrensel boyutu kendi içinde bir çelişkiyi ortaya koymaz mı?

Hayır koymaz. Çünkü Masonluk yurtseverliğe karşı olan bir yapı değildir. Kendi yurduna, kendi ulusuna karşı sevgi ve bağlılık duygularından yoksun bir insanın öteki insanlara sevgi ve saygı beslemesi ve masonluğun humanist ilkeleri doğrultusunda eylemlerde bulunması beklenemeyeceğinden, Masonluk ulusallık bağnazlığı düzeyinde olmayan ulus ve yurt sevgisini yüreklendirir ve bu niteliklerin üyelerinde olup olmadığını sorgular. Her masonun önce kendi ulusunun bireyi sonra insanlığın bir parçası olduğu çeşitli şekillerde bireyin önüne getirilirken hedeflenen de bireyde ulus ve yurt sevgisini pekiştirmektir.

Ulus ve yurt sevgisi, bağlılığı önemlidir. Aday olunduğu andan itibaren önemlidir.

Peki nasıl anlıyoruz bu önem verişi? Şöyle anlıyoruz:

Adayın ulusuna ve yurduna bağlılığına ilişkin görüşlerinin en başta sorgulandığı hep açıklanır. Denebilir ki sürecin belli aşamadan sonrasının devamı bu cevapla yakından ilişkilidir. İşte bu ilişkili olma halini çok önemsiyorum. Çünkü sıralama çok açık: Önce ulusun ve yurdun için ne düşündüklerini bilelim, bilelim ve emin olalım ulusuna ve yurduna bağlısın, sonra… Sonra demek de “tüm insanlığın barış, mutluluk ve gönenç içinde olması, tüm insanların birbirine sevgi bağlarıyla bağlı olması için çalışacağız , bütün bunlar ulusumuzun ve yurdumuzun çıkarlarıyla ters düşmedikçe.” belirlemesini de en başta yapmak demektir. Bu da önem verişi somutlar.

Kısaca Masonluk tüm yer küreyi, tüm insanlığı kapsayan amacına, kendine özgü yöntemlerle dünyanın her yerindeki Mason örgütleri ve Masonlar ile ulaşmak üzere yapısını kurmuştur. Amacı evrenseldir. Ancak yer kürenin her tarafına dağılmış Mason örgütleri ve bu örgütlerin üyelerinin duruşlarının evrenselliği kendi ulusları ve yurtlarının  özelinde anlamlandırılmalıdır. Masonluğun Evrenselliği böyle bir şeydir bence.
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ADAM - Ekim 26, 2010, 04:53:59 ös

Bu anlatım pek güzel ve yerinde. Eğer ben masonsam şöyle gideceğim demek ki: Önce ben, sonra ailem,  sonra yakın çevrem, sonra içinde yaşadığım toplum, sonra yurt ve ulus, son olarak da tüm insanlık.

Acaba her mason kuruluşu bunu böyle görüyor mu?

Görmeli ama görmeyenler de var.

Kimisindoe olay bireyde bitiyor; kimisi bireyi aşıp yurt ve ulus aşamasına geliyor ama o aşamada şu ya da bu bakımdan Şövanizm demesek bile bir ulusallık bağnazlığına kapılıyor. Üstealik bunu açıkça da belirtmiyor, uygulamasında sergiliyor.

Kimi mason örgütlerine göre ise yurt, ulus falan gibi kavramlar yok Masonlukta; doğrudan insanlık.

Kimilerine bakarsanız, insanlık falan da yok. İnsan dediğin nedir ki? İnsanın bu dünya yüzündeki asal işlevi nedir, ona bakmalı. Masonluğun amacı da o asal işlevi gerçekleştirmek üzere hizmet üretmek olmalı.

Sonra antimasonik cephede kimileri çıkmış Masonluğun dünya yüzünde dünyayı yöneten bir egemen güç olduğunu ileri sürüyor; bu bağlamda birçok komplo senaryoları düzenliyor.

Keşke olsa diyesim geliyor ama olmadıoğı gibi olacağı da yok; en azından yakın gelecekte.





 
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Ekim 26, 2010, 05:18:22 ös
Sayın Adam,

Anlamadım, Mason kuruluşlarından bazıları ulus ve yurt sevgisini sorgulamayı yok mu sayar? Onlara göre ulus ve yurt hakkında görüşü, sevgisi, ulusu ve yurdu için verilecek emeği olmayanlar insalığı  sevebilir mi?  SEVEMEZ, aynı inançta bile olsa SEVEMEZ. Maddenin yapısına aykırı, kanununa aykırı.

Biz "ben"den başlar," ben" olamayan "biz" olmaz. Bu "biz" yurda ulaşır, ulusu kucaklar önce. Sonra, sonra başka uluslar ve en sonunda insanlık. Yoksa nasıl bilecek kendini, kendini bilmeyen nasıl bilecek diğerini, diğerini bilmeyen nasıl bilecek insanlık, farklılık, farklılıkları ayraç yapmamak, kucaklamak...

Sayenizde bir şey daha öğrendim, bu şey anlamaya çalışacağım ama kabul edemeyeceğim bir şey. Bu görüşü bozan bir şey. Herkes sormalı: Ben kimim, diğeri kim?, Farklarımız neler? Bu farklar bizim eşitliğimizi bozar mı? Taş nedir? Yontmak nedir? Berrak görüş nedir? ...

Teşekkür ederim, yazınızla eksiklik tamamlandı.
Saygılarım, sevgilerimle.
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Tij - Kasım 01, 2010, 11:40:54 ös
Öncelikle Zaman arkadasa sunumlari icin tesekkür ediyorum ve emegine saglik diyorum. Benim dört tane sorum var cevaplarsaniz( siz"i cogul anlamda kullaniyorum) sevinirim. Bütün insanlarin"bir agac gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardesce"  yasamasini istemek evrensellikmidir? Cevabiniz "evet"se Masonluk bunun neresindedir? Yok eger cevabiniz "hayir"sa Masonlugun evrenselligi sadece aynilar icinmi? Eger Masonlugun evrenselligi aynilar icinse buna gercekten evrensel diyebilirmiyiz? Birde ricam var!!! Lütfen sorularimi "sevgi, saygi" gibi soyut seylere fazla basvurmadan cevaplamaya calisin, cünkü örnegin bütün dinler evrensel olduklarini ve sevgiyle var olduklarini savunurlar ama en büyük katliyamlarda din savaslarinda olmustur.
Saygilar ve sevgiler
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Prometheus - Kasım 02, 2010, 12:38:07 öö
Sayın Adam,

Anlamadım, Mason kuruluşlarından bazıları ulus ve yurt sevgisini sorgulamayı yok mu sayar? Onlara göre ulus ve yurt hakkında görüşü, sevgisi, ulusu ve yurdu için verilecek emeği olmayanlar insalığı  sevebilir mi?  SEVEMEZ, aynı inançta bile olsa SEVEMEZ. Maddenin yapısına aykırı, kanununa aykırı.

Biz "ben"den başlar," ben" olamayan "biz" olmaz. Bu "biz" yurda ulaşır, ulusu kucaklar önce. Sonra, sonra başka uluslar ve en sonunda insanlık. Yoksa nasıl bilecek kendini, kendini bilmeyen nasıl bilecek diğerini, diğerini bilmeyen nasıl bilecek insanlık, farklılık, farklılıkları ayraç yapmamak, kucaklamak...


Bize hakim gücün varolduğu günden beri dayatılan, sanki doğruymuş ve sorgulanamazmış gibi öğretilen şeylerden biriside şu berbat sıralamadır. Dinler bunu emreder, kanunlar bunu emreder, töreler bunu emreder, toplum bunu emreder, anne baba bunu emreder.
İnsan övülmeli; önce kendini, sonra çoluk çocuğunu ailesini, sonra ait olduğu küçük toplumu(bölge, inanç, ekonomik seviye, eğitim seviyesi, vb.) sonra ulusunu ve en sonunda insanlığı.
Şu kendinimizi beğenmişliği bakalım ne zaman bırakacağız.
İnsan kendisinin yarattığı kariyerinin esiri oldu. Herkes isterki belli bir adı, iyi bir seviyesi, oğluna bile muhtaç kalmamak adına belli bir geliri.
Sonra çocuklarının özel olmasını ister, özel yetenekleri olmasını, hayatı çok güzel yaşamasını, diğer çocuklardan daha üstün olmasını ister.
Dünyanın bir yerinde tedavi edilebilir hastalıklardan her yıl yüzbinlerce çocuğun ölmesi onu üzer ama kendi oğlu ölünce feryat eder. Oğluna kafasında ayrı bir yer ve önem vermesini kimse sorgulayamaz.
Bu bakış açısı bu kültürde normaldir, doğaldır, olması gerekendir.

Eşinin, akrabalarının, babasının, anasının hep bir ayrıcalığı olmalı. Ailesinden birisi mühendistir veya yüksek rütbeli bir askerdir veya tanınmış bir sanatçı, siyasetçidir.
Bunu istemeyen bu kültürde delidir. Bunu istemeyen bu kültürde sapıktır.
Sonra ait olduğu ufak sınıf, o da çok özeldir. Kürttür mesela, yada boşnak, yada azeri, bunada sahip çıkmalı insan, yoksa toplum ne yapar? nasıl ayakta kalır?.
Sonra ülkesidir, ülkeni sevmiyorsan sen bölücüsündür. ülkeni sevmiyorsan sosyal değilsindir.  Hatta sen bir vatan hainisindir.

Sonrada insanlık. Ahhh o güzelim insanlık, bütün canlılardan üstündür. Ona tanrı ruhundan üflemiştir. O hakimiyet için vardır. O evreni çözebilecek tek bilinçtir. O özeldir. O O'dur. Onun hakimiyet adına yapacağı herşey kutsal, herşey haktır. Evren o çözsün diye varolmuştur.

Ailen adına başkasını öldürdüysen törece haklısındır. Ülken için kurşun sıktıysan, yada başarılı ticaret anlaşmaları yaptıysan lidersindir, öndersindir, örneksindir hatta kahramansındır. Bu başka toplumların zararına olabilir, ama önemli değildir ki.   Önemli olan sen ulusunu düşün, bayrağını düşün, ülkeni düşün.
İnsanlık için bir şeyler yaptıysan dehasındır, bilgesindir, yücesindir.

Bunların hepsi bizim uydurmalarımız, bizim yücelttiğimiz değerler değilmidir?  Hangi birisi doğarken bizimle gelmiştir? Hangi biri zaman içinde, kendi kaypak çıkarlarımız adına kendimizin yıkıp kendimizin geliştirdiği ve yüzümüze gözümüze bulaştırmadığımız şeyler değildir?

"Ben olmayan biz olamaz" lafı, yanlış değilmi? Varoluşu kavrayacak bir bizi bilmeden, ben olmuşsun ne işe yarar?
Bir işe yarar tabi...
Yalnız kalmaya...
Ve gün gelip bütün değerlerimizin çökmesine tanıklık etmemize...
Alıntı

Teşekkür ederim, yazınızla eksiklik tamamlandı.
Saygılarım, sevgilerimle.


Tamamlanan herşey bitmiştir. Onun gelişmesine gerek kalmaz, büyümesine ilerlemesine gerek kalmaz. O artık mükemmeldir.
Ancak gelişmeyen herşey ölüdür.


Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 02, 2010, 12:40:58 öö
Soruları tek tek cevaplamaya çalışacağım.

1. "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşce" Nazım'ın bu dizesini tüm insanlığı kardeşce yaşam olarak belirlediği bir amaç etrafında toplama isteği veya özlemi olarak okuyorum. Tüm insanlığı kapsayan bir cümle olması bağlamında isteği ya da özlemi evrensel. Ancak bir ağaç gibi tek ve hür derken de bu evrensellikte tüm bireysel-ulusal veya hangi kelimeyle bir alt gruba indirgerseniz o alt grubun kendi öznelliğini korumasını da belirlediğinden aynı masonluğun evrenselliği gibi alt grubun öznelliğini korumak suretiyle bir evrensellik düşüncesi. Sınırsız değil buradaki evrensellik.

2. Bana göre Masonluk en azından bazı Büyük Localarda uygulandığı şekliyle farklılıkların belirlenmesi ama ayraç yapılmaması erdemine işaret eder. Bu uygulamada olanlar açısından da kardeşlik, eşitlik  içi tam dolan bir erdemlerdir. Buraya kadar yukarıdaki dizgeye göre masonluğun en azından gelenekçi olmayan uygulamasıyla örtüşme var. Yazımda belirttiğim üzere ve Sayın Adam'ın her büyük locayı kapsayan şekilde belirleme yapmama uyarısını da dikkate alarak bütün insanlığı kapsayan bir amaca sahip olma noktasındaki evrensellik, bütün insanlıkla kendi ulus ve yurdunuz arasındaki zorunluluklarda kırılır söylemimi yineliyorum. Bu kırılmanın Mason açısından bağnazlık derecesinde olmayan bir ulus ve yurt sevgisi sonucu olduğu bence açık.

3.Masonluk değil de Büyük Locaların üyelerinin evrenselliği üzerinde duruyoruz. Büyük Locaların kabullerinde de  çok kabaca iki ayrım var: Gelenekçi görüş ve deyim yerindeyse liberal görüş. Temel farklar ne? Temel farklardan biri  eşitlik ilkesinde. (Burada soru boyutunda konuyu ele alıyorum, yoksa uygulamada yığınla fark olduğunun ayırdındayım) Neden? En basitinden gelenekçi görüşte olanlar kadınların Mason olamıyacağını ifade ediyor. Ülkemizdeki Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Üstadı (ünvanı yanlış söylediysem affedin lütfen) her ne kadar "geleneksel Masonluğun dışındakilere Mason değildir diyemeyiz" dese de bu söylem henüz içselleştirilmiş  değil. (Burada geleneksel derken gelenekçi demek istedi diye yorumlayarak  üstünde durmuyorum. Çünkü masonluğun tüm uygulamalarının  geleneksel olduğunu biliyoruz. Tüm uygulamalar geleneksel ama bazıları geleneksel uygulamaları gelenekçi bakışla ele alıyor, geleneklerini çağa göre değiştiremiyor...)

Konuya döneyim. Kadınları kendi sahip olduğu haklara layık görmeme hali, basitçe eşit değiliz belirlemesi. Böyle olunca gelenekçi Büyük Loca  üyelerinin amacının evrenselliği kendine has bir kırılma noktasına daha sahip olmuyor mu? Oluyor bence. Bu uygulama biçiminde yukarıda  bahsedilen "aynılar" konusu belirgin. Aynılar amaclarını herkes için belirlemiş gibi bir hal var gelenekçi uygulamada. Uygulama ile hedef arasındaki farklılık  da çok haklı olarak hedefi bulutların arkasına saklıyor gibi.

Deyim yerindeyse liberal uygulamada ise eşitlik ilkesi kendini hiç bir kırılma noktası olmadan ortaya koyuyor, dolayısıyla tüm insanlar için dendiğinde tüm insanlar için. Uygulaması da böyle amacı da böyle. Ama evrenselliği yine de üyelerinin ulus ve yurt sevgisi (bağnazlık boyutunda olmayan) ile denemek istemiyor.

Saygılarım, sevgilerimle
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 02, 2010, 12:53:06 öö
Sayın Adam,

Anlamadım, Mason kuruluşlarından bazıları ulus ve yurt sevgisini sorgulamayı yok mu sayar? Onlara göre ulus ve yurt hakkında görüşü, sevgisi, ulusu ve yurdu için verilecek emeği olmayanlar insalığı  sevebilir mi?  SEVEMEZ, aynı inançta bile olsa SEVEMEZ. Maddenin yapısına aykırı, kanununa aykırı.

Biz "ben"den başlar," ben" olamayan "biz" olmaz. Bu "biz" yurda ulaşır, ulusu kucaklar önce. Sonra, sonra başka uluslar ve en sonunda insanlık. Yoksa nasıl bilecek kendini, kendini bilmeyen nasıl bilecek diğerini, diğerini bilmeyen nasıl bilecek insanlık, farklılık, farklılıkları ayraç yapmamak, kucaklamak...


Bize hakim gücün varolduğu günden beri dayatılan, sanki doğruymuş ve sorgulanamazmış gibi öğretilen şeylerden biriside şu berbat sıralamadır. Dinler bunu emreder, kanunlar bunu emreder, töreler bunu emreder, toplum bunu emreder, anne baba bunu emreder.
İnsan övülmeli; önce kendini, sonra çoluk çocuğunu ailesini, sonra ait olduğu küçük toplumu(bölge, inanç, ekonomik seviye, eğitim seviyesi, vb.) sonra ulusunu ve en sonunda insanlığı.
Şu kendinimizi beğenmişliği bakalım ne zaman bırakacağız.
İnsan kendisinin yarattığı kariyerinin esiri oldu. Herkes isterki belli bir adı, iyi bir seviyesi, oğluna bile muhtaç kalmamak adına belli bir geliri.
Sonra çocuklarının özel olmasını ister, özel yetenekleri olmasını, hayatı çok güzel yaşamasını, diğer çocuklardan daha üstün olmasını ister.
Dünyanın bir yerinde tedavi edilebilir hastalıklardan her yıl yüzbinlerce çocuğun ölmesi onu üzer ama kendi oğlu ölünce feryat eder. Oğluna kafasında ayrı bir yer ve önem vermesini kimse sorgulayamaz.
Bu bakış açısı bu kültürde normaldir, doğaldır, olması gerekendir.

Eşinin, akrabalarının, babasının, anasının hep bir ayrıcalığı olmalı. Ailesinden birisi mühendistir veya yüksek rütbeli bir askerdir veya tanınmış bir sanatçı, siyasetçidir.
Bunu istemeyen bu kültürde delidir. Bunu istemeyen bu kültürde sapıktır.
Sonra ait olduğu ufak sınıf, o da çok özeldir. Kürttür mesela, yada boşnak, yada azeri, bunada sahip çıkmalı insan, yoksa toplum ne yapar? nasıl ayakta kalır?.
Sonra ülkesidir, ülkeni sevmiyorsan sen bölücüsündür. ülkeni sevmiyorsan sosyal değilsindir.  Hatta sen bir vatan hainisindir.

Sonrada insanlık. Ahhh o güzelim insanlık, bütün canlılardan üstündür. Ona tanrı ruhundan üflemiştir. O hakimiyet için vardır. O evreni çözebilecek tek bilinçtir. O özeldir. O O'dur. Onun hakimiyet adına yapacağı herşey kutsal, herşey haktır. Evren o çözsün diye varolmuştur.

Ailen adına başkasını öldürdüysen törece haklısındır. Ülken için kurşun sıktıysan, yada başarılı ticaret anlaşmaları yaptıysan lidersindir, öndersindir, örneksindir hatta kahramansındır. Bu başka toplumların zararına olabilir, ama önemli değildir ki.   Önemli olan sen ulusunu düşün, bayrağını düşün, ülkeni düşün.
İnsanlık için bir şeyler yaptıysan dehasındır, bilgesindir, yücesindir.

Bunların hepsi bizim uydurmalarımız, bizim yücelttiğimiz değerler değilmidir?  Hangi birisi doğarken bizimle gelmiştir? Hangi biri zaman içinde, kendi kaypak çıkarlarımız adına kendimizin yıkıp kendimizin geliştirdiği ve yüzümüze gözümüze bulaştırmadığımız şeyler değildir?

"Ben olmayan biz olamaz" lafı, yanlış değilmi? Varoluşu kavrayacak bir bizi bilmeden, ben olmuşsun ne işe yarar?
Bir işe yarar tabi...
Yalnız kalmaya...
Ve gün gelip bütün değerlerimizin çökmesine tanıklık etmemize...
Alıntı

Teşekkür ederim, yazınızla eksiklik tamamlandı.
Saygılarım, sevgilerimle.


Tamamlanan herşey bitmiştir. Onun gelişmesine gerek kalmaz, büyümesine ilerlemesine gerek kalmaz. O artık mükemmeldir.
Ancak gelişmeyen herşey ölüdür.


Saygılarımla..

"ben" kişinin kendini kavraması, görebilmesi, eleştirebilmesi, olumluz taraflarını olumluluğa çevirebilmesi,... dır. Başka bir şey değil.  Size özellikle işitilmeyen Dil yazımı okumanızı rica ediyorum. Orada belirtmeye çalıştığım okumaz-yazmazlığı somutlayarak bana çok yardımcı oluyorsunuz.
Saygılarımla
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Prometheus - Kasım 02, 2010, 01:13:03 öö
Bakın o sizin bahsettiğiniz "Ben" sufizmdeki bendir.
O "ben" için Yunusum 36 yıl odun taşımıştır. Önce ben gelmeliyim değildir Yunusumum ki. O benciledir, içseldir.
Sizin bahsettiğiniz beniniz bencilliktir. Bu kültür önce kendini kurtar der. Yani arkanı bi kolla önce, sonrada ulaşabileceğin imkanlar dahilinde herşeye sahip çık, hükmek demektir. İşte o ben değil bencilliktir. Ben işte ona karşıyım.

Tekrar söylüyorum. Yunusumun yaptığı gibi bir "ben" bütün evreni anayabildikten sonra gelen bendir. Sizin beniniz ise, ilkeldir yani öncegelendir, o bencilliktir.

İşitilmeyen dil yazınızıda okudum, üzgünüm hiçbir şey ifade etmedi bana. Çok eksik bir bilgi birikimne hapsolmuş. değişmez tabuları kalıpları olan bir yazı bana göre.

Orada belirtmeye çalıştığım okumaz-yazmazlığı somutlayarak bana çok yardımcı oluyorsunuz.
diyerek beni hedef almanız bir anlam ifade etmiyor.
Lütfen boş aşağılamalara girmeyin ve bununla kendinizin haklı çıktığınız övünmelerinde olmayın.Sizde hata yapabilir eksik kalabilirsiniz(tıpkı benim gibi)
Gelin Yunus gibi miskin olalım,
gelin bi çare kalalım,
Gelin baştan aşağı yare dolalım
Gelin önce yanalım

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 02, 2010, 01:45:21 öö
Benim düşüncelerime katılmak zorunda değilsiniz, eleştirilerinizi dikkate almam için de tekrar tekrar ve de tekrar söylüyorum, tanımların birliği içinde olmamız gerek.

saygılarımla
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Prometheus - Kasım 02, 2010, 02:11:33 öö
Benim düşüncelerime katılmak zorunda değilsiniz, eleştirilerinizi dikkate almam için de tekrar tekrar ve de tekrar söylüyorum, tanımların birliği içinde olmamız gerek.

saygılarımla
Sizin şartlarınızı, tanımlarınızı, doğrularınız kabul etmiyorum. Çünkü benim bildiklerime göre hepsi yanlış. Böyle bir mecburiyetim yok, Artık beni şartlandırmayı, kurallar koymayı bırakın. Yada yazmayın.

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Prometheus - Kasım 02, 2010, 02:45:19 öö
Anlamıyorum, ben mi yanlışım?
Tanımlarda ortak olamayacağımızı anlatmadım mı? Sizin "ben”inizle benim "ben"im farklı demedim mi?
En basit tanımda bile ortak olmama ihtimali değilmi bu?
Hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu konuşmuyorum.
Ama bunda bile anlaşamayabileceğimizi söylüyorum. Yani böyle bir saplantımız olamaz.
Basit bir şekilde, tanımlarımız sözlük içine hapsolunamaz, tek başına bir doğru olamaz diyorum. Tanımların birliği zaman içinde, toplumdan topluma değişmiştir. Bir toplumun tanımladığı güzel şeyler diğer toplumda şeytani olmadı mı? Hatta aynı toplumda zamanla değişmedimi?
Bir birlik sağlanacaksa sözlük üzerinden sağlanamaz. İnsanlık tek bir sözlük üzerinde birleşemez. Sözlükler değişmedi mi?

Tanımlar, bizim uydurduğumuz, uydurulmuş değerlerimizi ayakta tutmaya çalıştığımız şeylerdir.
Aslolan tanım uyumdur. Doğaya, tüm canlılar, bütün cansızlara, hatta olmazsa olmaz boşluğa bile olan uyumdur.

Bütün varoluş da burada birleşir...
Evrenin yasası budur. Siz tek başınıza hiçbir anlam ifade etmezsiniz. Aynı şekilde sizin bütün tanımlarınızda eksiktir. Ama sizin varoluşunuz kutsaldır, yücedir. Ve bütün evrenin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Yanılıyor muyum?
Yunusumda sadece bunu söylemiştir. "Yaratılanı severim yaratandan ötürü." Yani evrenin sahibi, evreni dolduran her şey, bilinçtir. Bilinç yaratılan ve yaratandır.
O düşünce yetisi değildir, o mantık değildir, o felsefe değildir, O tek bir şey değildir, o doğumdan sonra gelmez, O her şeydir. Ve hep vardı..
Carl SAGAN biz yıldız tozlarıyız demiştir. Yani bütünü oluşturan parçaların biriyiz. Ve bize ait tanımlar gelip geçicidir. O evreni tanımlamaz. Onu oluşturan parçalardan biriyiz, ama sadece biriyiz.
Evreni anlamak, anlatmak (tanımlar birliği) ona sahip olmak demek değildir, ona hükmetmek hiç değildir. Tanımlar birliği evreni kurtarmaz. O evrenide yaratamaz.

Evreni anlamak nefes almakla bile anlaşılabilir. O en zor şey değildir, O en ulaşılmaz şeyde değildir. O basittir.
Tanımlar birliğini boş verin demeyeceğim, bütün tanımlarınızı silip atın diyeceğim. Kargaşayı, kaosu yaratan biziz. Ona isim verende biziz. Tanımları yaratan ve hatta onlara tapanda biziz. Biz kendimizi yendiğimizde evreni göreceğiz. Pardon, kendimizden vazgeçince evreni fark edeceğiz.

Yunusum Emrem budur..
O, o yüzden bencile olmuştur. O, o yüzden miskin, biçare, yani basit olmuştur. O evreni çözmüştür. Basit olmanın, aslında evrenin bir parçası olmayı, onu yaratan öğelerden biri olma şerefini görmüştür. Evreni anlamak ancak onun bir parçası olmakla mümkündür, ona sahip olmakla onu anlayamazsınız.

Daha ne diyeyim bilmiyorum ki?

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ADAM - Kasım 02, 2010, 07:57:47 öö

Sayın Zaman'ın açmış olduğu, benim de bir ara katıldığım bu başlık altındaki tartışmalar ne kadar da konu dışına taştı, ne kadar da bireyselleştirildi, şaşırıyor ve izlemekte güçlük çekiyorum doğrusu.

Sayın Tij bu arada sorularının yanıtını aldı mı, kendince yeterli buldu mu, yoksa daha ayrıntılı daha belirgin açıklamalar istiyor mu, o da kaynayıp gitmiş durumda.

Tartışmalaya katılan Sayın Prometheus her şeye itiraz ediyor ve söylenenlerin hepsinin baştan sona yanlış olduğunu ileri sürüyor. Peki.  Ancak konu Masonluğun evrenselliği; bu işin içinde ne yazık ki Yunus Emre ve dahna sayılabilecek nice Sufiler yok. Neden olmadığı ayrıca irdelenebilir. Ancak madem Sayın Prometheus bunların hepsinin yanlış olduğunu ileri sürüyor, bize doğrusunu anlatmalı. Soru şu: "Masonlukta evrensellik kavramının değerlendirilişi nasıldır?" Bu soru evrensellik kavramının nasıl olması gerektiği, nasıl değerlendirilmesi gerektiği de değildir. Konu salt ve doğrudan masonluk ile ilgilidir; açıklaması da Masonluktan örnekler verilerek yapılmalıdır. Ancak Sayın Prometheus elbette öyle yapmayabilir. O zaman bence tartışmasını bir başka başlık altında yürütse daha iyi.

Masonluk üzerinde tartışıyorsak, lütfen Masonluğu tartışalım.

Sevgiler.

     

Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Tij - Kasım 02, 2010, 01:17:20 ös
Öncelikle Zaman arkadasa verdigi cevap icin tesekkürler, ama ben burda Masonlugun evrenselligini tartisiyoruz saniyordum ama Zaman arkadas Büyük Localarin üyelerinin evrenselligi üzerinde durdugunu yazmis, ki konu basligi bunu pek dogrulamiyor.Ama yinede kendince cevap vermis, beni pek tatmin etmezsede. Yinede sayin Adam eger söylemek istediginiz birseyler varsa beni birazdaha aydinlatacak seve seve kabul ederim. Ama buarada birseyide eklemek istiyorum. Biz gercekten yani burdaki tün arkadaslar evrensellik derken neyi kastettigimiz konusunda bir görüsbirligine sahipmiyiz? Sanirim (yazilanlardan anlayabildigim kadariyla)hayir. Yardimci olmak icin evrenselligin TDK Sözlügündeki tanimin yaziyorum:evrensel 1. Evrenle ilgili. 2. Bütün insanligi ilgilendiren. 3. Dünya ölcüsünde, dünya capinda.
 Saygilar
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ADAM - Kasım 02, 2010, 01:42:58 ös

TDK Sözlüğü kimi zaman kavramları açıklamakta yetersiz kalabiliyor çünkü o bir sözlük bir ansiklopedi değil.

Bununla birlikte evrensel sözcüğünün karşılığını, -yetersiz olsa da- sözlükteki "dünya ölçsünde, dünya çapında" olarak alırsak, bir de buna "tüm dünyaya yaygın", "tüm dünyayı içerecek biçimde" diye eklemeler getirecek olursak, kavramın bütününe varamamış olsak bile yaklaşırız.

Burada akla gelen bir soru şu: «Madem öyle, niçin dünyasal değil de evrensel?» Çünkü dünyasal sıfatı biraz daha dar anlamlı kalıyor ve özellikle özdeksel (maddi) bir düşünüyü yansıtıyor. Oysa evrensellik aynı zamanda tinsel yani elle tutulup gözle görülemeyen düşünüleri de kapsamına alıyor. Üstelik, sadece dünya üzerinde yaşıyoruz diye Masonluk kurumunu düşünsel açıdan böyle sırnırlamaya da gerek yok.

Sayın Tij haklı. Elbette gereksiz çatışmaları önceden giderebilmezk için kavram üzerinde uyuşmanın büyük yararı var.

Madem Masonluktan ve onun evrenselliğinden söz ediyoruz, o zaman yapabileceğimiz daha doğru bir iş TDK sözlüğünü bir yana bırakıp Ansiklopedik Mason Sözlüğü'ne bakmak... Orada bu kavramın karşılığı eski dilde "cihanşümuliyet" olarak veriliyor ki, ben aslında her ne kadar öz Türkçeciysem de bu karşılık bana biras daha anlamlı gibi geliyor; kim bilir belki de yaşım ilerlemiş olduğu için.

Sonrasında şöyle bir tanım var: "Tüm evrene ilişkin ya da tüm evrene yaygın olma durumu; evrenin her yerinde aynı olma, ya da evrenin hiçbir yanını bir diğerinden ayırt etmeme özelliği."

Bu tanımı daha önce forumda aktarmıştım.

Sonrasında da şu açıklamalar yer alıyor:

"Evrensellik kavramının böyle tanımlanmasına karşın, özellikle “insanlık” söz konusu olduğunda, bu tanımdaki “evren” sözcüğünün yerini “dünya” alır."   (Az önce dediğim gibi)

Sonra da şöyle deniyor:

"Evrensellik, Masonluğun niteliklerinden biridir. Ancak bu terim kullanılırken, “Masonluk” ve “mason kuruluşları” kavramları arasındaki farka da dikkat etmek gerekir. Hiçbir mason kuruluşu evrensel değildir; ya ulusaldır ya da bir başka mason kuruluşuna bağlıdır. Mason kuruluşlarından pek azı uluslararası bir nitelik taşır. Oysa tüm mason kuruluşları, birbirlerine çok benzer ülküyü paylaşır.


Mason kuruluşlarının benimsemiş olduğu ilkelerdeki ve çalışma yöntemlerindeki birtakım farklar, bu kuruluşların ülküde birleşmelerini etkilemez ve engellemez. Nitekim Masonluğun evrenselliğini oluşturan etkenlerden biri de, mason kuruluşları arasındaki “ülkü birliği”dir."


Eh, kavram bakımından benim tüm bunların üzerine söyleyecek bir şeyim kalmıyor. Bilmem bu bakımdan bir uyuşmaya varabildik mi?




   
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Tij - Kasım 02, 2010, 02:09:53 ös
Yasiniz konusunda kendinizez haksizlik etmeyin suan ikinci baharinizin daha basindasiniz ve ben uzun ömürler diliyorum.Ansiklobedik Mason Sözlügüde( bu sözlüge sahip olmayi isterdim!!!!) benim demin degindigim bir noktaya özellikle parmak basmis, yani biz Localarin veya kisilerin evrenselligini degil genel Masonlugun evrenselligini tartisiyoruz veya tartisalim.Yine soru diyecem Mason evrenseliginin özdeksel yani konusunda bana neler söyleyebilirsiniz?
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ADAM - Kasım 02, 2010, 02:43:23 ös

Sayın Tij'in bu son sorusu üzerine beni düşündüren iki nokta var.

Birincisi "Masonluğun evrenselliğinin  özdeksel yanı"... Şimdi ben bununlae denilmek isteneni yanlış anlamış olabilirim. Yanıt verilmeden önce bu bakımdan bir açıklama çok yararlı olur.

İkincisi, -sanmayın ki yan çiziyorum- bu başlığın sahibi Sayın ZAMAN. Ben sadece araya girdim. Dolayısıyla soruyu onun yanıtlamasını daha doğru bulurum ama  belki o da benim gereksinme duyduğum açıklamayı rica eder. (Gerçi benim anlayamadoığım o anlamış olabilir de.)

Sayın ZAMAN şu anda foruma bağlı olmadığına göre, Sayın Tij şu açıklamayı verse ve sonra onun yanıtını beklesek nasıl olur acaba?

Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 02, 2010, 04:49:51 ös
Masonluğun evrenselliğini amacı itibariyle evrenseldir diye belirledikten sonra Sayın Adam'ın evrensel kavramının tüm boyutlarını ortaya koyması ile konu zenginleşti diye düşünüyorum.

Benim üzerine özellikle vurgu yapmaya çalıştığım şey Masonluğun evrenselliği ile mason örgütü ve/veya üyelerin evrenselliğinin eşdeğer ve/veya özdeş tutulamayacağı veya tutulmaması gereğidir. Başlık Evrensel Masonluk değil, Masonluğun Evrenselliğidir. Yazının II. bölümünde  masonluğun evrenselliğine ilişkin unsurların (liberal kesim açısından bir bakış olduğu unutulmamalıdır notuyla) özetlendiğini hatırlatmam gerekti diye düşündüm.

Sayın Tij'in sorusunu Evrensel Masonluk başlığının alt gruplarında inceleyelim dilerseniz. Orada Masonluğun amacı itibariyle evrensel olduğunun yanı sıra masonluğun içerdiği evrensel kavramlara (tolerans, sevgi, eşitlik, kardeşlik, özgürlük, vb) da ayrı başlıklar altında yer veriliyor.

Saygılarım, sevgilerimle
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 02, 2010, 07:15:57 ös
Çok özür dilerim, Sayın Adam'ın yol gösterici mesajını ve belirttiği sorusunu atlamışım.
 
Sayın Tij sorularını  açıklayarak sıralarsa ben memnuniyetle yanıtlayacağım.

Saygılarım ve sevgilerimle
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Tij - Kasım 02, 2010, 10:28:58 ös
(Burada akla gelen bir soru şu: «Madem öyle, niçin dünyasal değil de evrensel?» Çünkü dünyasal sıfatı biraz daha dar anlamlı kalıyor ve özellikle özdeksel (maddi) bir düşünüyü yansıtıyor.) Sayin Adam bu alintiyi sizden yaptim birtürlü sizlerin yaptigi gibi alinti yapmayi ögrenemedim yani renkli ve kare icine almayi. Ben (eger yanlis anlamadiysam sizi) sizin deyiminizle maddi yani isin üretim ve üretimden bütün insanligin esit bir sekilde yararlanmasi anlaminda kullandim "özdek" kelimesini.
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 03, 2010, 12:49:59 öö

 isin üretim ve üretimden bütün insanligin esit bir sekilde yararlanmasi anlaminda kullandim "özdek" kelimesini.

 “ Masonluğun amacı tüm toplumların ve tüm insanların barış, güven ve mutluluk içinde yaşayabilmeleri için gerekli olan ortamın ve karşılıklı anlayışın gerçekleştirilebilmesidir.” 

şeklinde / benzeri bir söylem hemen hemen  bütün Büyük Locaların  söylemiyle örtüşür.

Burada üzerinde durulması gereken hususlar mutluluk ve güven ortamının nasıl tanımlandığı , nasıl bir barış ortamından bahsedildiği olabilir mi?

 Mesela faydacılık akımı, faydayı  daha fazla kişinin daha fazla mutlu olması olarak tanımlamıştır. Amacına ulaşmak için hep devam edecek bir yönetimi aramış bunu da   toplumu disipline ederek sağlayacağını öne sürmüştür. Faydacılık akımının dikkate aldığı mutluluk ile yukarıdaki cümlede ifade edilen Masonluğun amacındaki mutluluk acaba aynı mutluluk mudur? Soruyu evet diye yanıtlayanlar kadar hayır diye yanıtlayanlar olacaktır . Barış konusuna gelelim; nasıl bir barış, bu barışın bir şartı var mı? Mesela bireye seçme ve söyleme özgürlüğünün verildiği bir barış ortamı mı, yoksa bireylerin iradelerinin yerine egemenin iradesinin yerleştirildiği bir barış ortamı mı?

Daha bir sürü barış ortamı, güven ve mutluluk tanımı yapılabilir. Neden? Çünkü bu kavramların hepsi bir üretim biçimi ve üretimin paylaşılması yöntemine ilişkin bir tercihle ilgilidir. Tercih yapılacak yöntemler de çeşitlidir.

Bir şeyi daha hatırlayalım mı? Bu tercihler aslında neyin konusudur? Siyasetin.

Peki Masonların çalışmalarında neden kaçınmaları beklenir? Din ve siyaset konularını konuşmaktan kaçınmaları beklenir.

Sarmalı tarifleyebildim mi?

Çıkış yolu yok mu? Var elbet. "Şartsız ve koşulsuz bir barış ortamı" deniyorsa eşitlik, kardeşlik ve özgürlük en geniş anlamıyla (adıyla eytişimin tanımıyla) kendiliğinden konuya dahil olur. Üstüne  "İnsanların onur ve saygınlığı vardır, refah mutluluğun tek belirleyicisi değildir, özgür olmadan mutlu olunamaz" deniyorsa, sizce üretim ilişkileri açısından nasıl bir yöntem tercih edildiği söylenmiş olmuyor mu?

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: Tij - Kasım 03, 2010, 11:50:34 ös
Sayin Zaman
  yukarda bahsi gecen faydacilik akimi diger bir adiyla ingiliz düsünürler Jeremie Bentham ve John Stuart Mill tarafindan gelistirilen yararcilik akimi gercekten toplumsal bir akimmi yoksa bireyin mutlulugu burdada herseyden öncemi gelir? Varsa eger bu ögretiyle Masonluk arasindaki paralellikler hakkinda biraz beni aydinlatin.
Başlık: Ynt: Masonluğun Evrenselliği - III
Gönderen: ZAMAN - Kasım 04, 2010, 02:39:28 öö
Faydacılık akımını Bentham'ın söylemiyle ele aldığımızda;

İnsanların kendi özgür iradeleriyle davranmaları yerine egemenin (iktidar anlamını da içeren şekilde) iradesinin konduğunu görürüz. Bunu nasıl yapar ? Kendi amaclarına uygun davranışları teşvik eden, aksini cezalandıran güçlü devlet-disipline edilmiş düşünce modeliyle. Görünmeden görme meselesi düşüncenin disiplin edilme aracı olarak bu akımda ve bizzat Bentham tarafından oluşturulmuştur. Bu konuyu daha detaylı Panopticon ve Özgürlük yazımın ikinci bölümünde aktarmaya çalışacağım. (1-2 güne kadar)

Mill ise Bentham'ın görüşlerini tekrar ele alıp, değişikliğe uğratır ve liberalism'in temelini atar. Değişiklik nerededir? Görünmeden görme meselesi ortadan kaldırılır, yani kendi özgür iradesiyle davranmaya açılım başlar.

Bunlar Masonluğun (en azından Özgür Masonluğun) işaret ettiği mutlulukla ancak tam zıttı söylem olarak ilişkilendirilebilir. Bentham'ın modelinde insan sadece makine gibi bir şeydir, kendi iradesini kullanmaya kullanmaya zaten bir görüş de geliştiremeyecek ve sahip olduklarıyla mutlu olacaktır.

Özgür Masonluğun, işaret ettiği mutlulukta ise  insan duyan, düşünen ve özgür bir varlıktır. Mutluluğu bu nitelik ve/veya özelliklerinden birinin bile ortadan kalmasıyla biter.

Sayın Tij Bentham'ın modelinin bir toplumsal akım olup olmadığını ve burada da bireyin mutluluğunun önce gelip gelmediğini soruyor.

Bentham'ın modeli şimdinin deyimiyle toplum mühendisliği ürünüdür. Temeli bireye değil, güçlü devlete dayanır. Çünkü çıkış noktası da 18.yy a kadar gözlemlenen yönetimlerin zayıf devlet-fiziki yaptırım modelini uygulamaları ve bu nedenle de düzenlerin sürekli değişmesidir.Düzenlerin sürekli değişmesinin güçlü devlet oluşumunu engelleyici bir olgu olduğu düşünülmüş ve daha çok bireyin mutluluğunun ancak güçlü bir devletle sağlanacağına inanılmıştır. Burada bireye insan olmasın nedeniyle bir değer veriş yoktur. Çünkü "Birey yerine devlet&devletin mekanizmaları düşünmektedir, bireyin düşünmeden buna uyması ona mutluluk getirecektir " diye düşünülmekte, disiplin de bunun olmazsa olmaz şartı olarak sunulmaktadır. Bireyin mutluluğunun önde gelmesi için bireyi düşünebilen, duyan ve özgür bir varlık olarak görmek ve kabul etmek gerekir. Yani bu modelde birey yoktur ki, mutluluğu önce gelsin.

Umarım Panopticon ve Özgürlük yazım Sayın Tij'in ilgisini çeker ve  "Panopticon nasıl bir mutluluk sunar? konusunu detaylandırdıktan sonra da görüşlerimizi paylaşabiliriz.

Saygılarım ve sevgilerimle