Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Nesimi (Kul)  (Okunma sayısı 2152 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 30, 2015, 01:57:29 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

har içinde biten gonca güle minnet eylemem
arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
iblisin talim ettiği yola minnet eylemem

bir acaip derde düştüm herkes gider karına
bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
rizkimi veren huda dir kula minnet eylemem

oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken
yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem

https://youtu.be/Suuqq4YMpRM   SELDA BAĞCAN

https://youtu.be/fwB_8kGGs04     AHMET ASLAN




Edebiyat tarihimiz, tasavvuf sairi olarak yalnız bir Nesimi tanır. O da Bağdatlı Nesimi'dir. oysa, cönklerden topladığımız yüze yakın şiiri bulunan başka bir Nesimi daha var. iste, bu kitapta konu olan ikinci Nesimi'dir. İkisini birbirinden ayırmak için konumuz olana Kul Nesimi diyeceğiz.

Bugüne değin Kul Nesimi'nin şiirlerinden pek azı ele geçmiş, onlar da Bağdatlı Nesimi'nin sanılmıştı. Hece ile yazılanları bile onun yeni şiirleri olacağı düşüncesine yol açmıştı. İlk olarak Sadettin Nuzhet, Bektaşi Şiirleri adli eserinde yeni bir sair karşısında olduğumuza işaret etmiş, şairin hayatı hakkında bilgi vermeden altı şiirini yayınlamıştı. ad benzerliği dolayısıyla ve her iki şairin Hurufi olması karışıklığa yol açmışsa da dilleri çok ayrıdır. Bundan başka Kul Nesimi'nin ayrı kişi olduğunu gösteren belgeler vardır. Bunları sıralamadan önce Bağdatlı şairin kısaca hayatının bilinmesinde fayda vardır.

Bağdatlı Nesimi'nin olumu, kendi halifesi Refii'nin Besaretname adlı eserinde bildirildiğine göre 1404'tür. Hallac-ı Mansur gibi o da "Enel hak" (ben tanrı'yım) dediği için derisi yüzülmüştü. Bu yüzden Alevi-Bektaşiler'le varlık birliğinin ileri taraftarları ve mümessilleri olan Bayrami Melamiler'i, Mevleviler'in şems kolu denen ve Melamilik'ler Bektaşilik'e pek yaklaşan, hatta onlarla kaynaşan Mevleviler ve diğer tarikatlar içinde Alevilik'i ve Melamet'i benimsemiş kimseler tarafından, ölümünü müteakkip büyük bir şehit tanınmış ve Mansur oğlu hüseyn-el-hallaç'ın ikincisi olmuştur. Ağızdan ağıza, büyükten küçüğe devreden menkıbeler, aşağı yukarı bir Nesimi destanı meydana getirmiştir.

Bu menkıbeler ve şairin sanatındaki başarısı yüzyıllar boyunca Türk ve öteki İslam edebiyatında derin izler bırakmıştır.

Konumuz olan Nesimi'ye gelince, onun 17. yy'da yaşadığını gösteren kuvvetli belgeler yeteri kadar vardır. Bir şiirinde Kul Nesimi şöyle diyor:

İkiyüz altmışdört yıldan sonra
Bu nazmile bunu ettim ben izhar.


Bu şiirin tamamında Hurufilik'in kurallarıyla birlikte kendinden de söz açan Kul Nesimi yukarıdaki beyitte Bağdatlı Nesimi'nin ölüm yılını ve tuttuğu yolu söylemek ister. Buna göre, Bağdatlı Nesimi'nin ölüm yılına 264 katınca 1668 bulunur. Bu şiiri olgunluk çağında söylediği kabul edilirse, onun 17.yy. başlarında doğduğunu düşünmek yersiz olmaz.

Kul Nesimi'nin şiirlerine en eski olarak yine bu yüzyıl içinde yazıldığı kesin olarak bilinen cönklerde rastlanılmaktadır. Bundan başka şairin dilinin özelliğini bu yüzyıldan öteye götürmeye de imkan yoktur. Dili tam anlamıyla 17.yy. divan ve halk edebiyatı şairlerinin dilidir.

Bunlardan başka kendi çağında yaşamış şairlerin Kul Nesimi'ye benzerleri
(nazire) de var.

Kısaca yukarıda gösterdiğimiz sebeplerden ötürü Kul Nesimi 17. yüzyılda yaşamış bir şairdir. Bu yüzyılın tarih olaylarıyla Nesimi'nin şiirlerindeki bazı sözlerin karşılaştırılmasından hayatını az çok öğrenmek mümkün olmaktadır. Bilindiği gibi 17. yüzyılın birinci yarısı hep İran'la yapılan savaşlarla geçer. İran bağdat'i alır. Osmanlı ordusu birkaç başarısız sefere katılır. Sonunda 4. murat 1636'da geri alır. 16. yüzyıldan beri Yavuz ile Şah İsmail arasında başlayan uğraş bir yüzyıldan çok sürer. Bu arada Osmanlı topraklarındaki kızılbaş-aleviler İran'a yardımcı bazı durumlar yaratırlar. Bu yüzden ezilirler, yüzbinlerce kişinin başlari uçar. Fakat, yine de alttan alta, gizli veya açık, her ayaklanmaya katılırlar. Bu katılmalar celali ayaklanmalarında da kendini gösterir. 17. yüzyıl boyunca sürer. Bu işlerde tarikat şairlerinin her bakımdan önemli etkileri olduğunu kendi eserlerinden olduğu gibi başka yerlerden ve mesela tezkerelerden öğreniyoruz. Bunlardan pir sultan abdal ve kul Nesimi'nin çağdaşı ve ayni maceralara karışan Alioğlu, Dedemoğlu gibi şairleri de tanıyoruz.

Kul Nesimi böyle bir ayaklanmaya katılmıştır. Bunu bir manzumesinde şöyle anlatır:

mehdi-i zaman ede zuhur kalmaya perde
yezit olan kırsa gerek tığ-u teberde
nesimi, şah'ın mehdin okur sam'u seherde.


Buna göre İran Şahı'nın "mehdi-i zaman" olarak ortaya çıkmasını, "yezit"leri, yani Osmanlılar'ı kırmasını dilemektedir. Ayrıca Şah'la ilgisini ortaya koyan bir manzumesinde:

erenler şah'tan gelurler
ali derler pirimize
imamların kullarıyuz
munkir irmez sırrımıza


ve başka şiirlerinde görülen izlerden İran Şahları yanını tuttuğu açıkça belli oluyor. Bundan başka Osmanlı devleti'nin İran ile olan savaşları sırasındaki ayaklanmalardan izler taşıyan manzumeleri de görülmektedir. Osmanlı tarihçileri genel olarak bu gibi ayaklanmaları yazmadıkları için yalnız manzumelerden sonuçlara varmak gerekmektedir. Kısa ve eksik olmakla birlikte bunlar oldukça aydınlatıcıdır. Bir manzumesinde, başından siyasi bir yargılama geçtiğini anlamak zor değildir:

mahkemede sual sordu kadılar
kitapları orta yere kodular
sen bu ilmi kimden aldın dediler
ustamdan almışam, pirden gelurem.


Bundan anlıyoruz ki kul nesimi de siyasal olaylara ve ayaklanmalara karışmış, hiç olmazsa perde arkasından birşeyler yapmıştır. Bu yüzden yakalanarak yargılanmıştır. Alioğlu ve Dedemoğlu'nun da birer şiirlerinde ayni dörtlüğü buluruz. Hatta onlar işi biraz daha açarlar:

pirim alioğlu, bozdoğan'dan gel oldu
gördüm mürşidim, müşkülüm halloldu
kılavuzum şah merdan ali oldu
özüme gönderdim kendi kuşumu.



*

ihlas kuşağını kuşandık bele
her nereye varsam mürşidim bile
kişinin başına yazılan gele
şu dostun yoluna koydum başımı


*

dedemoğlu, yardim eyle düşküne
sen müritsin seçilmeyen müşküle
şah merdan sahip-zamanın aşkına
aman mürvet şah'ım ali gel yetiş.


Yine 17. yy'da yaşayan derviş ali adındaki şairin de böyle olaylara katıldığını gösteren şiirlerinden birkaç parça:

bizi şah'a kurban etti azrail
etimi pare pare ettiler

derviş ali'yim, kanım na-hak dökme
el ne derse desun sen ana bakma
şah'ım yürümedikçe posttan çıkma
oniki imamlar kurbanıyız biz.


Bu derviş ali'nin alioğlu olduğunu sanırım. S. nuzhet de şairin 17. yy'da yaşadığını söylüyor.

Derviş ali, Alioğlu olmasa bile bu yüzyılda İran ile Osmanlı devleti arasındaki siyasi gerginlik dolayısıyla Anadolu'da bazı ayaklanmalar olduğu ve çeşitli tarikat erlerinin şah için çalıştıklarını biliyoruz. Şairin böyle bir ayaklanma sonunda ele geçirilip sorguya çekildiği, etinin parça parça edildiği, yani çok eziyet edildiği, Azrail dediği Osmanlı Padişahı tarafından Şah'a kurban edildiği, yani ağır cezalara çarptırıldığı, bundan sonra şah, Osmanlı ülkesine yürümedikçe ortaya atılmamalarını tavsiye ettiği, tarikat ve oniki imam yolunda çok sıkıntılara düşüldüğü anlaşılıyor.

Nesimi de böyle olaylara karışmış, kendini bu yola feda etmiş görünüyor:

canım erenlere kurban
serim meydanda meydanda
ikrarım ezelden kadim
canım meydanda meydanda

gerçek olan olur gani
gani olan olur veli
nesimi'yem yüzün beni
derim meydanda meydanda


Derken taraftarlarının bir yenilgiye uğradığını şöyle anlatır:

muhib mürşidine uydu
arif olan hisse duydu
münafıklar nice kıydı
tığ çektiler pirimize.

 

Şairin ilk adının ali olduğu bir manzumesindeki şu dörtlükten anlaşılıyor:

mahlasım nesimi, ismim Ali'dir
bu carh dönmektedir, sanmam halidir
şükür kalbim iman ile doludur
curm'i isyanımız bleden beri.


kitaba almakta fayda görmediğimiz elliye yakın yazdığı mani içinde ikisi soyu ve büyük dedesi hakkında bilgi vermektedir:

şükür hakk'a iyd olur
katarımız mezid olur
ceddim said emre'dir
neslinde said olur


*

nesimi'ye al oldu
sanma acep hal oldu
ceddi bir abdal idi
kendi de abdal oldu.


Burada şairin büyük dedesi olduğunu öğrendiğimiz Said Emre, 14. yy'da yaşamış olup, Yunus Emre'nin en eski izleyicilerindendir. Said Emre'nin hacı bektaş ve hacı bektaş'ın halifelerinden hacı sultan'a da yetişmiş olduğunu bildiren şiirleri vardır. Hacı bektaş veli velayetname'sinde kendisinden uzun boylu sçz edilen Molla Sadettin, bu Said Emre'dir. Kendisi Aksaraylıdır. Haci bektaş Veli'nin arapça "makalat"ını Türkçe'ye çevirmiş, bilgin ve şair bir kişidir. Said Emre'nin şimdiye değin ele gecen ondokuz parçası yayınlanmıştır. (bkz: Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus - hayatı)

Soyunu kendisinden öğrendiğimiz Kul Nesimi, görülüyor ki eski ve kültürlü bir aileye bağlıdır. Bu yüzden olacak, iyi bir öğrenim görmüş, soyunun bağlı olduğu bektaşilik yoluna girmiş, ayrıca Hurufilik'te de çağdaşlarından çok ileri gitmiştir.

Şair mahlasını Bağdatlı Nesimi'ye olan iç yakınlığı dolayısıyla almıştır. Nitekim, Kul Nesimi de öteki gibi Hurufilik yolunu tutmuştur. Bu yönü pek çok manzumesinde kendini açıkça gösterir. Bu yüzden Seyyit Nesimi'yi örnek alarak o da derisinin yüzülmesini ister, ondan bahsederken ikisinin adları birleşir. Örnek olarak bazı parçalarını aşağıya alıyorum:

ehl-i iman işlerin sol demde inkar ettiler
cun nesimi'yi halep şehrinde berdar ettiler
öyle kim çevr eyleyup zulm ile hakkı bastırdılar
ahsen-i takvimi gör kim nice inkar ettiler
kufr edup imana gelmez, gelmeye ar ettiler
hak bana emreyledi söyle deyuben söyledim
sözlerim destan edup alemde destan ettiler
bileyu ben bıçakların çünkü canıma kıydılar
sağ iken ben aşıkı gör nice bimar ettiler
soydular çıkardılar tenimden cun derimi
yas edup gökte melekler cümlesi zar ettiler
ey nesimi vasil oldun halik-i rahman'a sen
cennet-ul me'vayi buldun, yerin gülzar ettiler

*

kureysiler böyle tevil düzdüler
basmağa ayatelkursi yazdılar

kendi fetvam ile derim yüzdüler
halep şehri derler sardan gelurem.


*

cun nesimi gördu isminin nesimi ismini
sıdkile kur'an der kim kevn-i mahfuzundadır


Nesimi ayni zamanda Bektaşi'dir. Hallac ve Seyyit Nesimi'nin öldürülmelerinden sonra Hurufiler Irak'ta şiddetli bir kovuşturmaya uğramışlar, bundan kurtulmak için Anadolu'ya kaçmışlardir. Böylece Hurufi dervişleri Bektaşilik'e kendi inanışlarını soktular. Nesimi'de, başka Bektaşi şairlerinden çok Hurufilik görülür. Şiirleri içinde bunu gösteren pek çoğu var, onun için burada bir dörtlüğü örnek veriyoruz:

biz tarık-i bektaşi'yiz, zikrederiz hakk'ı biz
bizdedir şah-i velayet sırları hep bizdedir
pirimiz hünkar haci bektas veli, kuluyam nesimi
etmeyiz cahile minnet, al-i sultan bizdedir.


Nesimi ayni zamanda hem haydari, hem de caferi olduğunu bildirir. İki ornek:

ben ol sadık kulam ki caferi'yem
hakikat söylerem ben haydari'yem


*

ve ger munkir sorarsa söyle ey dil
ki mezhep icre bizler caferi'yuz.


Nesimi'de Ali sevgisi son kertededir. Bunu pek çok manzumelerinde açıkça görmekteyiz. Birkaç örnek:

ali evvel, ali ahir
ali batin, ali zahir
ali'dir her işe kadir
ali'dir yar ile mihman
ali vahid, ali ahed
ali dindir, ali iman


*

haydar'in evladını kim can u dilden medheder
kalbi doldu nur ile kim mevc-i deryalar gibi
ey nesimi bir gönülde hubb-i haydar olmasa
anda canlar çalınur güya kilisalar gibi


*

hak katında alemin mahbub-i rahman'dır ali
evliyalar serveri hem sah-i merdan'dır ali
ey nesimi "men aref" sırrın bilendir ademi
ademin hem suretinde harf-i kuran'dır ali.


Nesimi hakkında tezkerelerde ve başka eserlerde hiçbir bilgiye rastlanmıyor. Onun için hayatı ve inanışları hakkındaki bilgiyi ancak şiirlerinden anlamak mümkün oldu. Tabii bu da çok eksiktir. Ne yazık ki tezkereciler Nesimi gibi hükümetin istemediği olaylara ve yollara girmiş kişileri söz konusu etmemişlerdir. Yeni belgeler ve şiirler bulununcaya kadar bu değerli şair hakkında söylediklerimizden başkasını elde etmek mümkün değildir.

Cahit Öztelli'nin ''Kul Nesimi'' adlı kitabından alınmıştır.