Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Cemal Süreya  (Okunma sayısı 4521 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 26, 2009, 02:21:16 öö
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Büyük bahisçi, büyük aşık, büyük sürgün ve henüz bahsi geçmemiş tüm yalın kahramanlıklarımın sahibi; büyük şaire...

Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...

Üstü kalsın...


9 Ocak 1990 günü, yani ben henüz şiirde “küçük kurbağa, küçük kurbağa, kuyruğun nerede”den ileri gitmeye pek fırsat bulamamışken; Tanrı’ya üstünü bahşiş olarak bırakacak kadar cömert bir hayata gözlerini yummuş şair. Hak vermemek elde değilmiş, okudukça anladım; Tanrı’nın aldığı hayat fena değilmiş gerçekten…

Cemalettin Seber olarak Erzincan’da dünyaya gelmiş, soyadının anlamsızlığından bir süre yakındıktan sonra sevdiği bir isim olan Süreyya’yı kendisine soyad olarak seçer. Süreyya, Yedi Kızkardeşler olarak da bilinen Ülker takımyıldızının bir diğer adıydı. Şiirinde erotik anlatıma önem verecek olan Cemalettin Seber için pek hoş durduğunu düşünürüm bu ismin her zaman.

Ne var ki, Cemal Süreyya bu isimle de dengede durmayacak ve hafızasıyla ilgili girdiği bir iddia sonucu soyadından bir “y” atmak suretiyle Türk edebiyatına “Cemal Süreya” adıyla damgasını vuracaktır.

Yedi yaşında annesini kaybettiğinden olsa gerek, şiirlerinde tüm kadınlarını bir kutsallıkla anmış hatta “beni öp sonra doğur beni” diyecek kadar da ileri gitmiştir bu konuda. Annesi Gülbeyaz henüz 23 yaşındayken, sürgün edildikleri Bilecik’te düşük yaparak kanamadan kaybetmişti hayatını ve Cemal Süreya bu konu hakkında yıllar sonra şu dizeyi yazacaktı; “küçük kalbimdeki kuş ölmüştü.” İlk üvey annesiyle asla anlaşamaz. Öyle ki Esma adındaki bu kadının, kızkardeşini saçından tutup kuyuya sarkıtmışlığı vardır. Bunun üzerine Cemal Süreya gizlice parasız yatılı sınavına girmekte bulur çareyi…

Annesinden ve kadınlarla olan bağlantısından bahsetmişken bir de babası Hüseyin Seber’den bahsetmek gerekir şüphesiz… Hüseyin Seber, sürgün edildikleri Bilecik’te kamyon şoförlüğü yaparak hayatını kazanmaktadır. Zaten 1957’de ki ölümü de bir trafik kazasında olur. İlk eşi Gülbeyaz’ın yanına defnedilir. Cemal Süreya’nın anlatımına göre de kendisi bir aşk çocuğudur. Annesi Gülbeyaz’a babası yıldırım aşkıyla tutulmuş ve kardeşinin yardımıyla kaçırıp evlenmişlerdir. Bu evliliğin ilk çocuğu da Cemalettin Seber yani Cemal Süreya olacaktır. Bir babanın ölümüyle ilgili en beğendiğim ikinci şiir de yine Cemal Süreya’nındır.

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?


Bu arada yukarıda o kadar sürgünden bahsetmişken, Bilecik’e olan sürgünün hikayesini de anlatmak gerekir şüphesiz… Cemal Süreya ve ailesi 1938 Dersim Harekatı’nın ardından Bilecik’e sürgün edilirler. Kendisi hayatının son yıllarına kadar Kürt ve sürgün olduğundan pek söz etmez. Zaten okurları da Cemal Süreya’nın Türkçe aşkının ne derece ileride olduğunu bileceklerdir. Erzincan’dan Bilecik’e olan bu sürgünde şair henüz altı yaşındadır. Emir gelir ve üç gün içinde eşyalarını toplayarak yola çıkarılırlar. Yıllar sonra yazdığı mektuplardan birinde bu yolculuğu şöyle anlatır şair;

“Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, o polisler… Duyarlılığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki. Annem sürgünde öldü, babam sürgünde öldü…”


Esasen bu sürgünün sebebi babası Hüseyin değil, amcası Memo’dur. Babası sadece kardeşini yalnız bırakmamak için bu zorunlu göçe katılmıştır.

Aşk’a dair yazılan şiirler biraz da okurun hayatıyla olan bağlantısıyla kendisine yer bulur. Örneğin, şahsen “bir numara” olarak nitelendirdiğim Nazım Hikmet’in mavi gözlü devliği her ne kadar olağandışı bir şairanelikte olsa dahi Cemal Süreya’nın seçtiği cümleler kadar benim içimde duygusal bir devrim uyandıramamıştır. Cemal Süreya’yı, tüm sonradan eklenmelerin üstüne çıkarak; tanrısal bir çıplaklıktan ise son derece uzak bir şekilde, çıplaklığın çıplaklığıyla aşkı anlatan şair olarak tanıdım. Zaten ilk okuduğum şiiri de, ilk şiir kitabı olan Üvercinka’da bulunan “Aşk”tı.

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
                                                            İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
                                                            dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik…

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.


Bu dizelerin içindeki o çocuksu erkeksilik, hatta o çocuksuluğundan korkmayan erkeksilik kafama kazınmıştı. Hala daha Cemal Süreya’yı Nihal Yeğinobalı’nın çevirisiyle Yoğucak’ta kendi yaşlı Kanca’sına meydan okuyan Peter Pan olarak hayal etmemin sebebidir desem yalan olmaz…

Sevgilinin iki’nin hatırı kalmasın, üç’ün boynu bükük durmasın bahaneleriyle dört kere öpülüşlerinde akıllara gelen çıplağın çıplağı şiirlerin şairi Cemal Süreya’yı, forum üyeleriyle –doğrusunu söylemek gerekirse subjektif yorumlarımla- paylaşmak istedim. Aramama rağmen kendisiyle ilgili bir başlık da bulamadım. Malum, “ikinci yeni” de birincisi gibi çok ciddi bir şekilde tutulan bir akım olamadı belki… Belki Cemal Süreya sevgililerinden bir Piraye çıkmadı… Belki de Cemal Süreya vakur bir şekilde, zengin bir cücenin kolunda o bahçesinde ebruli hanımelleri açan o eve girecek olan kadını kınayacak bir adam değildi. Fakat o da şiirlerinde anlattığı “kendi” kavramının hakkını verenlerdendi, şüphesiz… Cıgarayı denize atıp da sabaha kadar yanmasını izleyecek o eski İstanbul adamlarındandı. Tüm sürgünlüğüne rağmen…

Cıgarayı Attım Denize

Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir akdeniz şehri çıkabilir içinde
Alıp yaracak olsa yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinde de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Ocak 26, 2009, 10:30:33 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Ah be ustad, icimi yakiyorsun!  Siir denilir de sen anilmaz misin hic?  Bu aksam Cemal Sureyya'yi hatirlattigin icin cok tesekkur ederim Veritas dostum. Oldukca zevk alarak okudugum detayli biyografisi icin de ayrica tesekkur ederim.






Ocak 28, 2009, 12:21:52 öö
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Benim için bir zevkti.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
11556 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 29, 2007, 06:08:04 ös
Gönderen: Ittihatci
0 Yanıt
5644 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 27, 2007, 01:13:15 ös
Gönderen: Ittihatci
2 Yanıt
2181 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2015, 10:03:30 ös
Gönderen: MANDELA
1 Yanıt
2347 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2015, 11:12:19 öö
Gönderen: İNSAN