55 yıl sonra yaşanacakları gören dergi
Sararmış yapraklardaki ışık...
Yıl 1951 Ocak ayı Türk Masonluğu'nda uyanıştan sonra ilk derginin neşredilmeğe başladığı aydır.
Bu dergi TÜRK MASON DERGİSİ adını taşımakta idi.
Derginin imtiyaz sahibi M. Kemal Öke, Neşriyat Müdürü Sinan Korle, idarehanesi Sıra Selviler, Ayla Apt. kat 3 Taksim'dir.
Derginin ön sözünde “Bu mecmua niçin çıkıyor?” başlığı ile derginin çıkış amacı kısaca, “ Bu mecmua Türk Masonları tarafından, Masonluk fikirlerini yaymak maksadı ile çıkarılıyor. Masonluk fikirleri, Masonlar kadar münevver vatandaşlar için de yabancı fikirler değildir….” diye açıklanmakta olup, ön söz şöyledir:
“Hülasa Masonlar insanları ayıran değil birleştiren vasıflara bağlı, bu gayeye giden yolun yolcularıdır. Onun için bu mecmuada ne politikaya ne çeşitli iktisadi sistemlere, ne dine, ne de dinsizliğe ait yazılara tesadüf edilmeyecektir. Bu mecmuada ileri sürülecek insanlık fikirleri daima memleketin yüksek menfaati ile muvazi ( paralel ) olacaktır. Bizim topluluğa fayda vermeyecek mücadele ve münakaşalarla da münasebetimiz yoktur.
“Aleyhimizdeki neşriyata cevap verecek değiliz. Bu nevi neşriyat, eğer hususi bir maksada müstenit değilse, hakikatin ışığı altında kendiliğinden erimeye mahkûmdur. Maksatlı neşriyat karşısında ise lakayt kalmak şiarımızdır.
Bu mecmuayı takip edecek kardeşlerimizden, münevver vatandaşlarımızdan daha iyi, daha güzel, daha ileri bir dergi için ikaz bekleriz. Her yeni ve taze fikir Masonluk için daima makbuldür.”
Derginin bu ilk sayısında ATATÜRK VE MASONLUK başlığı ile yazarı belirtilmemiş olan, yazı kurulunca kaleme alındığı düşünülen önemli bir yazı bulunmaktadır. Bu makalede, o gün için güncel olan üzerinden yarım asırdan fazla ( 55 yıl ) zaman geçmesine rağmen hala bazı çevrelerce temcit pilavı gibi öne sürülen bir hususa derginin çıktığı tarihten önce yapılan derneğin son genel kurulundaki görüşmelere atıfta bulunularak cevap verilmiştir. Bu yazıdan anlaşıldığına göre ;
Genel kurul müzakereleri sırasında eski Kütahya Valisi Sedat Aziz Erim Kardeşimiz, genel kurul başkanlığına şöyle bir soru yöneltmiştir:
“Topluluğumuz hakkında şurada, burada tuhaf düşünceler izhar ediliyor. Tabiat her bilmediği, idrakine (anlayışına) yetişemediği şey hakkında bazı insanları kendi karihasının (düşünce gücünün) icatlarına göre söz söylemeye sevk eder. Bu insanların yaradılışı iktizasındandır (gereğindendir). Biz ta'n (kınama, ayıplama) ve teşni (kötü görme) değil, iltifat beklerken bazı kimselerin sözleri karanlığa karşı hitap oluyor. Ben bilirim diyorlar. Ne bilirler, bilmiyorum. Gelsinler, görsünler, sorsunlar, hakikati kendilerine izhar (açığa çıkarma) edelim. İdare heyetinin bu hususta ne düşündüğünü bildirmesini rica edeceğim”.
Bunun üzerine genel kurulu yöneten En Muhterem M. Kemal Öke kardeş uzun bir konuşma yapmış, genel kurul öncesi Büyük Millet Meclisinde verilen bir soru önergesine atıfta bulunmuştur:
“ ... İç işleri bakanı bu takrire cevap verirken söylediği gibi bizden de bazı noktaların izahını istemiştir. Eğer bu Büyük Millet Meclisinde efkârı umumiye (kamu oyu) ye intikal etmemiş olsa idi gene cevap verecek değildim. Biliyorsunuz ki mecliste verilen takrir de ” bu teşekkül kökü dışarıda , beynelmilel ve Siyonist bir teşekküldür. Atatürk 'ün kapattığı bu teşekkülün tekrar açılması onun ruhunu tazip (eziyet verme) eder.” denmek isteniyordu. Bu sual takririnden sonra kuruculardan Bakanlığın sorduğu şudur:
Bu cemiyetin kökü dışarıda mıdır? Arsıulusal mıdır ? Bu teşekkülden ne gibi bir fayda memuldür ( beklenir )?
Şimdi bu sorulara umumi efkâr huzurunda cevap vereyim,
Biz cemiyetler kanununa tevfikan ( uygun olarak ) açılmış ve faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Bu cemiyetin kökü buradaki merkezdedir. Dışarıda değildir. Tamamen kendi memleketi içinde milli ideolojiye sadık olarak teessüs etmiştir. Onun kökü bu memleketi sevenlerin kalbindedir.
Kendilerinden fedakârlık istendiği zaman memleket hizmetine koşan insanlarız…. Binaenaleyh cemiyetimiz kökü dışarıda cemiyetlerden değildir.
Fayda var mıdır ?
Biz kökü dışarıda olmamakla beraber memleket birliği için çalışırız…
diyerek bakanlığa verilen cevapla ilgili görüşlerini aktarmıştır.
Devamla bu konuyu kapatmadan önce toplantıya katılanlara hitaben :
“Bunu sizin hislerinize tercüman olarak bu gün burada matbuat ve hükümet mümessillerinin huzurunda söylüyorum” demiştir.
Gene M. Kemal Öke bu konuşması sırasında matbuat ve hükümet temsilcilerinin bulunduğu ortamda derneğin faaliyetinin tatiline de değinerek ;
Memleketin siyasi akışları bir an için bizim mesaimizi menetmişti. Bu yalnız bizim değil, Türk ocakları, Kadınlar birliği vesaire gibi teşekküllere de teşmil edilmişti Bu tatil-i mesai bir kapanış gibi değil, bir ima üzerine olmuştur.”
Toplantının burasında delegelerden bir Kardeş tarafından yapılan teklif üzerine Büyük Önder için saygı duruşunda bulunulmuş, bilâhare M. Kemal Öke konuşmasına devamla,
“Şu dakikada onun ruhunu tazip (üzme) değil taziz (saygı ile anma, yüceltme) ediyoruz. Atatürk mason teşekkülü için çok büyük iltifatta bulunmuş, Ankara'da ki binaya her yıl üç bin lira yardım etmişlerdir. Bu gün başımızdakiler de aynı yardımda bulunmuşlardır.
Atatürk memleketimizi ziyarete gelen tanınmış şahsiyetleri bu lokalde kabul ve ziyaret etmişlerdir. Mason teşekkülünü Atatürk kapatmamıştır. Siyasi ahval o zaman böyle bir imayı mecburi kılmıştı. O zaman ben başkanlıktan Mareşal Fevzi Çakmak'ın emri üzerine ayrılmıştım. Mareşal askerlerin bu kabil teşekküllerde bulunmamasını emretmiştir.”
Ortalığı karıştırmak, şahsi taassuplarını silah gibi kullanmak isteyen baykuşlara bu kürsüden tekrar ediyorum:
“Bu teşekkül Atatürk'ün ruhunu tazip (üzmemiş) etmemiş taziz (yüceltme) etmiştir.” diyerek sözlerini bitirmiştir.
Aynı derginin 14. sayfasında M. Kemal Öke'nin yukarıya bir kısmını aktarmış olduğumuz konuşmasında belirttiği İçişleri Bakanlığı'na verilen cevabi yazının metni de yayımlanmıştır. Metnin girişinden anlaşılacağı üzere, İçişleri Bakanlığı İstanbul Valiliği vasıtasıyla derneğe yukarıda bahsi geçen konularda bilgi sormuş, dernek yöneticileri önce şifahi olarak bilgi aktarmışlar, bilâhare bu konu ile ilgili olarak
İstanbul valiliği aracılığı ile İç İşleri Bakanlığının sorularını yazılı olarak cevaplamışlardır.
İstanbul Valiliğine verilen yazılı metin aşağıda görüldüğü gibidir.
Metnin hitabı muhtemelen İç İşleri Bakanlığı'na sunulmak üzere İstanbul Valiliği'nedir.
“ 22 Mart 1949 gününde Türkiye Mason Derneği'nin bu günkü durumu ve ideolojisi hakkında tarafı âlilerinden (yüksek makamınızdan) vaki olan istizaha (istenilen açıklama) şifahen verdiğimiz cevapları hülâsaten (kısaca) yazı ile de tekrar etmeyi münasip bulduk, şöyle ki :
1- Türkiye Mason Derneği cemiyetler kanununun onuncu maddesinde yazılı, merkezi yani kökü dışarıda olan cemiyetlerden değildir. Tamamen müstakil ve milli bir teşekküldür.
2- Teşekkülümüz arsıulusal cemiyetlerden dahi değildir. Bu itibarla dünyada mevcut mason teşekküllerine federe olmadığı gibi, yabancı her hangi bir teşekküle ne direktif verir, ve ne de onlardan emir alır. Binaenaleyh milletler arası beraberlik yapmak hususu mevzuu bahsolamaz .
3- Derneğimiz, milletimiz için ilmi, ahlâki ve içtimai gayeler takip eden bir teşekkül olması itibariyle bu mevzular dahilinde memleket için faydalı olduğunda şüphe ve tereddüt edilmeyeceği aşikârdır.
4- Yüksek malûmunuzdur ki manası üzerinde yanlış telakkinin bir ifadesi olarak, Mason kelimesi sui tefehhüm (kötü düşünce) ve tefsirlere yol açmış olduğunu teesürle görüyoruz. Halbuki mason tabiri çalışkanlığın ve doğruluğun bir sembolü olarak dünyaca kullanılan bir kelimedir. Doktor, Profesör, Avukat …. gibi bir unvandır.
“Türkiye Mason derneği her vakit ve lüzumunda memlekete hizmet ve sadakatini ispat ve teyid eylemeyi milli bir vazife telakki eder .
“Bu vesile ile saygılarımızı sunarız.
“M. Kemal Öke, M. Hakkı Nalçacı, Muhip Kuran, Hazım Atıf Kuyucak, Mecdi Akay”
Yukarıdaki metinlerin üzerinden yarım yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, o tarihten bu güne çok şeyin değiştiğini söylemek maalesef mümkün olamamaktadır.
Bu hususu iki nedene bağlayabiliriz gibi gözüküyor:
Önemli bir neden olarak bilgi eksikliğini düşünebiliriz. Ancak bu nedenden daha önemli olan ikinci neden ise olumsuz düşünce üzerinden politika yaparak siyasi rant elde etmek arzusudur.
Büyük Millet Meclisi'ne zaman, zaman verilen soru önergelerinde, bir siyasi partinin başkanlığına aday olan bir siyasi için yapılan propaganda da, gene bir siyasi liderin resmi ile ilgi fotomontaj da hep siyasi rant elde etmek arzusunu görmekteyiz.
Bu arzu sahipleri genellikle Büyük Önder Atatürk'ün derneği kapatmış olduğu yanlış fikrini kendi düşüncelerine temel almakta ve bu yanlış temel üzerinden konuyu bilmeyen veya yanlış bilen kişilere ulaşmaya çalışmaktadırlar.
Türk Mason Dergisi'nin yayım hayatına katılışının yıl dönümü vesilesiyle, yarım asrı aşkın yaşlı derginin sararmış yaprakları arasından günümüze hâlâ ışık tutan cümlelerin bir gün olumsuz düşüncelerin üzerine de aydınlık getireceğini ümit etmek istemekteyim.
Konu: 55 yıl sonra yaşanacakları gören dergi (Okunma sayısı 9081 defa)
Temmuz 15, 2013, 02:57:33 öö
