Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Go Nedir ?  (Okunma sayısı 4073 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 27, 2011, 09:25:05 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 83
  • Cinsiyet: Bay

Dünyanın en büyüleyici strateji ve akıl oyunu

GO


Go nedir?
Go; 19 yatay ve 19 dikey kesişen çizgilerden oluşan  bir tahtada, 181 adet siyah ve 180 adet beyaz taşla oynanan, iki kişilik bir strateji ve akıl oyunudur.


Go’ nun kuralları
Kuralları öylesine basittir ki go'yu herkes oynayabilir.  Ancak kullanılacak  stratejiler neredeyse sınırsızdır. Bu nedenle go, öğrenmesi birkaç dakika, ustalaşması ise ömür boyu süren  bir oyundur.


Oyunun Amacı
Go bir alan oyunudur. Oyundaki mutlak amaç, mümkün olan en az taşı kullanarak tahta üzerinde rakibinizden daha geniş alanları çevrelemektir.  Çevrelenen  alanlar  ve  alınan esirler toplamı oyunun galibini belirler.


Esir Almak
Go, kurallarının azlığından dolayı belki de dünyanın öğrenmesi en basit oyunlarından biri olarak kabul edilebilir. Buna karşın, oyun ilerledikçe içerdiği karmaşıklığın ne büyük boyutlarda olduğu anlaşılır.Go oyununda alan çevrelerken, rakip taşları kontrol altında tutabilmek için rakibi de çevreleyip esir alabilirsiniz. Taş esir almak için, kendi taşlarınızla rakip taşları tamamen çevrelemeniz gerekir. Etrafı tamamen rakip oyuncunun taşları tarafından çevrelenmiş taşlar ölü sayılır ve rakibin esiri olarak tahtadan kaldırılır. Bu öyle bir çevrelemedir ki aynı zamanda Go'yu dünyanın en karmaşık oyunlarından biri yapar.
İki oyuncu da mümkün olduğu kadar çok rakip taşı esir etmek ister, ama oyundaki birincil amaç bu değildir. Önemli olan esir ettiğiniz taşlarla, ele geçirdiğiniz  alanlar toplamının rakibinizden çok olmasıdır.
Oyun tek bir çarpışmadan çok, içi içe geçmiş çarpışmalardan kuruludur; yani go tahtasında bir savaş vardır. Tahta üzerindeki taşların toplu halde kaybedilmesi mümkündür. Dikkatli bir göz, iyi bir taktik ise en umutsuz durumları zafere çevirebilir.
Zafer ile yenilgi arasındaki bu sık ve ani dönüşümler oyunun heyecan düzeyini sürekli dorukta tutar.
Go, yapı olarak çok basittir. Fakat, bu basitlik birçok olayda olduğu gibi büyük bir karmaşayı gizler. Oyunun görüntüdeki basitliği ile, içine girildiğinde karşılaşılan karmaşa tamamen zıttır.
Oyun bu açıdan stratejik düşünme yeteneğinin ve yaratıcılığının mükemmel bir geliştiricisi olarak görülmüştür.


Oyun nasıl başlar ve devam eder?


- Oyuna başlarken tahta boştur ve sırayla hamle yapılır.
- Siyah taşları alan oyuncu ilk hamleyi yapar.
- İki oyuncu sırayla taşlarını tahtadaki çizgilerin kesişim noktalarına yerleştirirler.
- Taşlar hareketsiz ve eşdeğerdedir. Fakat birbirleri arasındaki stratejik konum oyunun yapısını belirler.
- Oynanan taş yerinde kalır ve her defasında yeni bir taş tahtaya konur. Bir kez bir taş tahtaya konduğunda, onu hareket ettiremezsiniz, sağa, sola, çapraza oynatılamaz, sadece rakip tarafından esir alındığında tahtadan kaldırılabilir.
- Oyuncular taşlarını istedikleri herhangi bir kesişim noktasına koymakta serbesttirler.


Bir oyun ne zaman biter? 
Oyunda iki taraf için de puan kazandırıcı hamle kalmayıp karşılıklı "pas" geçtikleri zaman oyun biter ve puanlar sayılır. Veya; bir taraf kazanamayacağını anlayıp "terk" ederse oyun biter. (Ezici bir kayıp karşısında oynamaktansa terk etmek go oyunun da onurlu bir sonuçtur.)                           
Oyunun kurallarının detaylı anlatımı için aşağıdaki siteleri ziyaret edebilirsiniz.
http://gobase.org/studying/rules/?id=11&ln=tr
http://kgs.kiseido.com/tr_TR/tutorial/
http://playgo.to/interactive/turkish/index.html
http://www.nihonkiin.or.jp/lesson/index-e.htm


Go Ekipmanları
Go Tahtası (Goban): Go oyunu, üzerinde yatay ve dikey kesişen çizgiler bulunan  bir tahta üzerinde oynanır. Tahta boyutları;  9x9, 13x13 ve 19x19 olmak üzere üç çeşittir. Yeni başlayanlar oyunu öğrenmek için 9x9’luk, temel teknikleri ve mantığı kavramak için de 13x13’lük tahtalarda ısınabilirler. Geleneksel tahta boyutu 19x19'dur.
Go tahtası geleneksel olarak Kaya (Toriea Nucifera), İcho, Ginko (Salisburia Adriantifolia) yada Hinoki (Tbuya obtusa) ağaçlarından yapılmasına karşın ağaçların ender bulunmasından dolayı başka ağaç türlerinden yapılmaya başlanmıştır.
Goban'ın kare olmamasının sebebi karşılıklı iki oyuncu oturduğunda oluşan perspektifi telafi etmektir (yani, tahtaya karşılıklı oturulduğunda - uzun kenar yanlarda - tahta kare olarak gözükür.)
Tahta’nın ayakları yaklaşık 10 cm ve gövdesi yaklaşık 15 cm dir. Dolayısı ile tahta yerden 25 cm yüksekte durmaktadır. Tahtanın altında taşın tahtaya vurulduğunda daha güçlü bir ses çıkarması için de bir boşluk vardır.
Geleneksel go tahtası ise çeşitli sert ağaçlardan blok olarak yapılmakta, bu şekilde yapılanlar ise oldukça pahalı olmaktadır. En pahalı go tahtası malzemesi ise Kaya (Torreya Nucifera) ağacından yapılandır.
Go taşları (Goishi) : Taş sayısı tahta üzerindeki kesişim noktaları kadardır. Geleneksel 19x19 'luk tahtada 181 siyah, 180 beyaz olmak üzere 361 adet taş vardır. Fakat genelde  oyunda bütün taşlar kullanılmaz. Geleneksel taşlar Japonya'da çıkan bir tür sedeften imal edilmekte olmasına rağmen günümüzde plastik, cam, taş vb. maddelerden yapıla gelmektedir. Taşlar disk şeklinde olup, çapları siyahlar 21mm, beyazlar 20mm'dir. Siyah taşların çaplarının büyük olmasının nedeni renkten dolayı siyah taşların küçük görünmesini engellemektir.
Çin tipi taşların simetrik değil ve taşların bir alt ve üst tarafları vardır.
Geleneksel go taşları ise siyah olanları bir çeşit volkan taşından, beyazlar taşlar ise bir çeşit deniz kabuklusundan yapılmaktadır. Bu çeşit beyaz taşların üzerindeki paralel çizgiler bu deniz kabuklusunun yaş çizgileridir.
Taş kapları (Goke) : Taşların içine konulduğu kutulara goke denir.
Go, tahta üzerinde oynanan iki kişilik bir strateji oyunudur. Go çok eski bir oyundur. Çin kökenli olmasıyla birlikte bütün Doğu Asya'da tanınır ve oynanır. Oyunda siyah ve beyaz renklerdeki küçük ve yuvarlak taşlar kullanılır. Oyuna siyah başlar. Sırası gelen oyuncunun kendi taşını oyun tahtasındaki mümkün olan bir yere yerleştirmesiyle oyun devam eder. Tahtaya konulan taşlar esir alınmadığı müddetçe oyun sonuna kadar hareket etmezler. Tüm taşlar aynı değere sahiptir ancak birbirleri arasındaki stratejik konum oyunun yapısını belirler. Oyun sonunda en çok alana sahip olan oyuncu oyunu kazanmış olur.
Oyunun temel amacı şöyle bir benzetmeyle açıklanabilir: İki general bir bölgeyi kontrol altına almak istemektedir. Bunun için ilk önce gözetleme kuleleri dikerler ve sonra da kendileri için güvenli bir pozisyon kurmaya çalışırlar. Oyunun amacı rakibi tamamen ortadan kaldırmaktan veya taşlarını esir almaktan çok onun karşısında avantajlı bir konuma geçmek, kendi taşlarınızla mümkün olabildiğince çok alanı kontrol altında tutmaktır.
Go, kuralları çok basit olmakla birlikte oldukça karmaşık bir oyundur. Go oyununda satrançtaki gibi taşların hareket kabiliyetleri sınırlı olmadığından bir taşı oynayabileceğiniz çok fazla yer vardır. Satranç oyununda ilk yarım hamle için 20 olasılık , ikinci yarım hamle için 20, tam hamle (bir beyaz bir siyah) için 400 olasılık vardır. Go oyununda ise ilk taş (siyah) için 361 olasılık , ikinci taş (beyaz) için 360 olasılık, toplam 129.960 olasılık vardır. Hamle çeşitliliği o kadar çoktur ki bir go oyuncunun ustalaşma evresi ömrünün sonuna kadar sürebilir.
Go'da hesaplı hareket etmek (strateji) önemli olsa da, oyunun tek önemli noktası değildir. Go, insanı düşündüren yönüyle meditasyona ilham verebilir, hatta insanın iç dünyasına bir ayna tutarcasına kendi kişiliğini ve dahası karşısındaki rakibin kişiliğini daha yakından tanımasına yol açar. Go birçok atasözünün çıkış noktası olmuştur, çünkü go hayatın gerçeklerini minyatür halde yansıtmaktadır.
II. Dünya Savaşı'nda ABD'nin savaşa giriş sebebi olan Pearl Harbor Saldırısı'nın, şaşırtıcı etkisi ve tahribatının arkasındaki soğuk mantığın temelinde basit bir go manevrası (yalnız olan taşa saldır) olduğu bilinen bir gerçektir.
“Satrancın Barok kuralları ancak biz insanlar tarafından icat edilebilecekken gonun kuralları o kadar nezih, organik ve kati bir şekilde mantıklıdır ki eğer evrenin başka yerlerinde akıllı yaşam formları varsa nerdeyse kesinlikle go oynuyorlardır.”
(Uluslararası Satranç Ustası, Edward Lasker)
Kaynak: Almanca Vikipedi


Seviyelendirme sistemi
Go oyununda karate ve judo gibi dövüş sanatlarındaki seviyelendirme sistemine benzer bir sistem kullanılır. Seviyelendirme sistemi üç ana eksende yürümektedir: Öğrenci (kyu), usta (dan) ve profesyonel (pro veya dan pro).
Oyuna yeni başlayan birinin seviyesi 30 kyu olarak kabul edilir. En yüksek öğrenci seviyesi ise 1 kyudur. Oyunda yetkinlik kazandıkça seviye yükselir. 1 kyu seviyesini geride bırakan oyuncu 1 dan olmuştur ve artık 'oyunu biliyorum' diyebilir.
Pro olmak içinse bir takım eğitim periyotlarından geçip Uzakdoğu'daki seçmelere katılmak gerekmektedir. Bu süreci başarıyla geçen oyuncular profesyonel oyuncu olur ve pro ünvanını alırlar. Bu süreci geçmemiş olan dan seviyelerindeki oyuncular amatör dan olarak isimlendirilirler. Go oyununda bir profesyonel tarafından ulaşılabilecek en yüksek seviye 9 dandır. Geleneksel olarak amatörler için seviye 7 dan ile sınırlandırılmıştır ve Japonya'da 8 dan çeşitli amatör turnuvaların birincilerine onursal bir ünvan olarak verilir. Ancak ülkeden ülkeye ve internet üzerinde sunucudan sunucuya seviye sistemleri değişiklik göstermektedir.
Profesyonellik ünvanı yalnızca Uzakdoğu'daki profesyonel go dernekleri tarafından verilebilir. Profesyonel olmak isteyen batılı oyuncular da Uzakdoğu'ya giderek oradaki sınavlardan geçmek zorundadırlar. Japonya'da Nihon Ki-in ve Kansai Ki-in, Kore'de Hankuk Kiwon, Çin'de Zhōngguó Weíqí Xíehuì bu işlemleri yürüten profesyonel go dernekleridir.
Kaynak: Almanca Vikipedi
Go ve Bilgisayarlar
IBM'in geliştirmiş olduğu Deep Blue bilgisayar satranç sistemi, en sonunda 1997 yılındaki bir maçta Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov'u yendi. Elbette ki bu durum, Deep Blue her insandan daha "güçlü" şeklinde basitleştirilebilir; ancak şunu söyleyebiliriz ki; yeryüzünde ancak bir avuç insan Deep Blue'yu alt edebilecek yetilere sahiptir. Buna karşılık, günümüzde mevcut olan en güçlü Go programını yenebilecek insan sayısı milyonlarla ifade edilmektedir (Bilgisayar dünyası Go oyunu ile 40 yıldan uzun bir zamandır tanışıyor). Madalyonun öbür yüzünde ise, günümüzdeki programcılar en iyi dereceleri olan 10 kyu seviyesini geliştirmiş olmaları ile övünebiliyorlar. 10 kyu ile, yani bir amatör dan oyuncusu derecesinden neredeyse bir düzine "taş" daha zayıf seviye ile (Seviyeler arasındaki her sayı farkı 1 "taş" olarak kabul edilir. Örneğin 1 dan, 2 kyu seviyesinden 2 taş yüksektir).
Bilgisayarların oynadığı Go'daki gelişimi izlemek, beraberinde bilgisayarlar için düzenlenen Go turnuvalarının ve yarışmaların başlamasını da getirmiştir. Bunlar arasında en ünlüsü, 1.600.000 dolarlık Ing Ödülü'dür hiç kuşkusuz. Bu devasa ödül, profesyonel bir Go oyuncusunu yenebilecek programın tasarımcısına Ing Chang-Ki Wei-Chi Eğitim Fonu tarafından 1985-2000 yılları arasında vaat edilmiştir. Ancak bu süre zarfında kimse ödülü kazanacak tasarımı gerçekleştirememiş ve önceden belirlenen limit sonunda, vaat edilen ödül de ne yazık ki kaldırılmıştır. Günümüzde bu ödülün süresinin uzatılması hâlâ ümitle beklenmektedir. Çünkü, hiç kuşku yok ki bu tip büyük ödüllerin varlığı araştırmalar için önemli bir itki görevi görecektir.
"Bir bilgisayarın insanı Go'da alt etmesi belki yüzyıl alır -belki daha fazlasını" diyor oyunun hayranlarından biri olan astrofizikçi Dr. Piet Hut ve ekliyor; "Makul bir zekâya sahip birisi Go oynamayı öğrendiğinde birkaç ay içinde tüm bilgisayar programlarını yenebilir. Bunun için Kasparov olmak zorunda değilsiniz." Buna paralel olarak, bir emekli kimya profesörü olan Dr. Chen Zhixing ise "Go en yüksek düzeydeki entelektüel oyundur" diyor. Dr. Zhixing, uluslararası yarışmalarda birçok ödül sahibi olan Handtalk programının gelişimine altı yılını adamış biri. Bu konudaki son sözü ona bırakırsak eğer; "Go oyununda tahtada açılan şekillerin güzelliği tam anlamıyla göz kamaştırıcı ve hamle dizileri zihni hipnotize edici bir müzik gibi etki gösterebiliyor. Esas olan da, bilgisayarın bu görsel müziği anlayıp besteleyebilmesini sağlamak".
Ömrümüz yeter de yapay zekâ da yaşamımızda yerini alırsa, o zaman oyundaki gelişimin nerelere varacağı mutlak bir merak konusu haline gelir. Kim bilir, belki de bir bilgisayarın Dünya Go Şampiyonu'nu yenmesi yapay zekâ devriminin gerçekleştiğine dair en büyük işaretlerden biri olacaktır.[3]
Kaynak: Almanca Vikipedi
GO; çoğu Avrupa ülkesinde ve Amerika'da binlerce  üyeye sahip federasyonları olan,  ödüllü uluslararası turnuvaları yapılan, tüm dünyaya yayılmış bir beyin sporudur. GO oyunu özellikle Uzakdoğu’da çok yaygındır. Dünyada çoğu saygın üniversitelerde  GO Kulüpleri vardır. Kore’de ve Japonya’daki birkaç üniversitede GO ders olarak okutulmaktadır.  Çin, Kore ve Japonya’da  profesyonel GO Ligleri mevcuttur. Uzak Doğu‘ nun yüksek tirajlı gazetelerinde GO köşeleri yer alır. Japonya’da büyük  gazetelerde  ve televizyon kanallarında GO oyununa oldukça geniş yer ayrılmakta, en iyi GO oyuncuları, ülkede en meşhur kişiler arasında sayılmaktadır.
Go ve Strateji
      Go, sadece saldırgan taktiklerle kazanabileceğiniz bir oyun değildir. Go'da bütün tahtaya sahip olamazsınız. Bir yerlerde bir şey kazanıyorsanız, bilin ki başka bir yerde kaybediyorsunuzdur. Eğer erken kazanç elde ettiyseniz, daha sonra etki alanı kazanamazsınız. Çok fazla veya çok erken istiyorsanız, zayıflığınız sizi bitirir.
      Oyun tek bir çarpışmadan çok içi içe geçmiş çarpışmalardan kuruludur. Tahta üzerindeki taşların toplu halde kaybedilmesi mümkündür. Dikkatli bir göz, iyi bir taktik ise en umutsuz durumları zafere çevirebilir. Zafer ile yenilgi arasındaki bu sık ve ani dönüşümler oyunun heyecan düzeyini sürekli dorukta tutar.
      Yüzyıllar önce yazdığı "Savaş Sanatı" adlı eseriyle günümüz savaş stratejilerine ilham kaynağı olan Sun Tzu da aynı zamanda iyi bir Go oyuncusuydu. Sun Tzu'ya göre savaş aletleriyle yapılan savaş, zaferle bitse bile değersizdir. Önemli olan stratejileri kullanarak savaşmadan kazanmaktır. Go da, kılıç ya da yumruk kullanmadan oynanan bir spordur. Bu sporda ne kan ne de ter olur. Her şey geliştirilen stratejiler üzerine dayanır.
Go yapay zekaya karşı
      Go bir strateji oyunu olması nedeniyle satranca benzetilir. Ancak her iki oyun arasında büyük farklar vardır. Go'da oyunun başında tahta boştur. Go taşlarının belirli bir puan değeri yoktur çünkü bütün taşlar aynı şekle sahiptir. Satrançta olası değişik oyun sayısı 10 üzeri 120’dir, Go da ise bu sayı 10 üzeri 761’dir. Bu olasılık farkı aradaki farkın ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Go ustalarını yenebilecek Deep Blue gibi herhangi bir yapay zeka henüz programlanamamıştır. Trevenian'ın Şibumi adlı romanında "Satranç tüccarların, Go felsefecilerin oyunudur" der.



Go ve Felsefe

Go'nun felsefi yönünü ve kültürel değerini açıklayan çeşitli efsaneler vardır. Bu efsanelerden birine göre eski zamanlarda yaşamış bir Çin kralı oğluna disiplini, konsantrasyonu ve ruhsal dengeyi öğretmek için bu oyunu icat etmiştir. Kralın oğlu büyüyünce büyük bir go oyuncusu olmakla kalmayıp aynı zamanda dengeli bir kişiliğe sahip bir kral olmuştur.
      Diğer bir efsaneye göre eski Çin generalleri savaş alanını zihinlerinde daha iyi canlandırabilmek için yanlarında bir adet tahta ve çok sayıda taş götürüyorlardı ve oyunun kökeni de bu yönteme dayanıyordu. Bu efsanelerde go'nun iki temel özelliğine vurgu yapılmaktadır; kendini, kişiliğini geliştirmek ve iki olgunun çarpışmasını resmetmek... Go hakkındaki efsaneler çoğu kez, Taoizm'den kaynaklanan ve go oyununun da temel güçleri olan Yin ve Yang'a da değinirler.
       Go sadece mantıkla kavranabilecek bir oyun değildir. Onun karmaşık ve derin yapısını anlamak için kuvvetli iç güdüler ve çok fazla tecrübe gereklidir. Bu noktada go Budizm'in "mantığa dayanan bir aydınlanma sadece aldatıcı bir aydınlanmadır" felsefesiyle de uyuşmaktadır.
        Go oyununda aşırı cesaret ile korkaklık, güvenlik ile risk, saldırı ile savunma arasında (aslında temeli Uzak Doğu dinlerine dayanan) mükemmel bir denge vardır. Go ile diğer batılı oyunlar arasındaki en belirgin fark (satrançtaki mat olgusu gibi) tamamen kazanma veya rakibi tamamen yok etme diye bir durumun olmamasıdır. Kazanan oyuncunun diğer oyuncudan farkı, tahta üzerinde daha fazla alanda egemenlik kurmuş olmasıdır. Kaybeden oyuncu tamamen yok olmuş değildir, sadece diğer oyuncudan daha az alan kontrol etmektedir.
       "Savaşmak, go oyununda anahtar olarak değil, sadece en son çare olarak kullanılır." (Zhong-Pu Liu, 1078 yılında Song döneminde)
Kaynak: Almanca Vikipedi

Sanat, Bilim ve Bilgeliğin kesiştiği oyun...
* Bir oyun  olmanın ötesinde Go,  pek çok  anlamları kendinde barındırır : Hayatın bir  yansıması,  yoğun bir meditasyon, insan kişiliğinin bir aynası, soyut düşünmeyi geliştirmede bir alıştırma, ya da iyi oynandığında siyah ve beyaz taşların tahta üzerinde zarif  bir dengeyle dans ettiği güzel bir sanat eseridir.
"Siyah ve beyaz taşların dansı"
* Kökeni, Antikçağ’a, Taoizm’e, Zen’e dayanan;  bin yılların gizemli, mistik ve felsefi oyunu,
* Karanlığın ve aydınlığın, siyahların ve beyazların varoluş mücadelesi,
* Yin ve Yang’ın; pozitifin ve negatifin, karşıtların evrensel etkileşimi ve uyumu,
* Go; Doğu felsefesi üzerine kurulmuş bin yılların gizemli, mistik ve felsefi oyundur.
* Japonya'da da Go’ya yalnızca bir oyun gözüyle bakılmamış; bir yaşam felsefesi, bir yol haline gelmiştir.
* Go; bir zarafet ve denge oyunudur. Go'da hayata dair derin bir öğreti ve yaşayarak öğrenme süreci vardır.
* Go, bir açıdan bakıldığında rekabete dayanan bir oyun gibi görünse de, temelinde hayati dersler veren bir uyum gizlidir. Her şeye sahip olmayı isteyen açgözlülük, sizi Go tahtasında fazla ileriye götüremez.
* Go tarihinde en çok dikkati çeken nokta, girdiği ülkelerin entelektüel hayatına ve kültürüne yaptığı etkilerdir. Go Çin'deki uzun macerası boyunca ülke yönetimine, savaş stratejilerine ve sanat yapıtlarına kaynaklık etmiştir.
"Tahta üzerinde küçük bir yaşam provası"
* Bir Go oyuncusu tahtada gerçek hayatı yaşar. Yapılmış hamleler anılar gibidir; hatalar değiştirilemez ve oyun boyunca ayağınıza bağ olur. Hamle yaşanan andır; acı çekersiniz, mutlu olur ve hayatta kalabilmek veya rakibi yok edebilmek için çalışırsınız. Gelecek ise yapmayı düşündüğünüz hamlelerde gizlidir. Yani Go;  tahta üzerinde küçük bir yaşam provasıdır.
“Go insan kişiliğinin bir aynasıdır”
* Anonim bir özdeyiş uyarınca Go tahtası, anlar akıp giderken oyuncuların akıllarının bir aynasına dönüşür adeta.
* Go tahtası, oyunun oynandığı süre boyunca Go oyuncusunun aklının aynasıdır. Bir Go ustası, oynanmış bir oyunun kayıtlarını incelerken, öğrencisinin hangi noktada aç gözlülüğe kapıldığını, ne zaman yorulduğunu, nerede aptallaştığını ya da güzel hizmetçinin odaya hangi hamle öncesinde çay servisi yaptığını söyleyebilir.
* Birisiyle bir el Go oynamak, onunla bir yıl yaşamaya eşdeğerdir der Koreliler. Karşınızdakinin karakterinin saldırgan mı, ihtiyatlı mı yoksa umursamaz mı olduğunu onunla Go oynayarak kolaylıkla anlayabilirsiniz.
* Go; Uzakdoğu’ da en  popüler  strateji  oyunu olmasının  yanı sıra bir  sanat  dalı gibi görülmektedir.
* 19 yatay 19 dikey çizgi bulunan Go tahtasında 361 kesişim noktası vardır. Bu da Çin ay takvimine göre bir yıldaki gün sayısıdır. Tahtanın dört köşesi de, mevsimleri temsil eder. Ortası gökyüzü, kenarlar yeryüzüdür. Siyah taşlar geceyi, beyazlar gündüzü simgeler.
* Eski Çin’de  Go  için  “elin konuşması” diyorlardı, ve erdemli bir  insanın sahip olması   gereken  özelliklerden  biri olarak  Go  oynamayı da sayıyorlardı (müzik, resim, şiir ve güzel yazı yazma  sanatının yanında).
* Çok boyutlu özelliğiyle Go, insanları düşünce kalıplarından kurtarır ve sınırsız özgürlüğün kapılarını  açar.
* İyi bir Go oyuncusu olmak  için ruhun kötü özelliklerden  arındırılması  gerekir.
* Zhang Yunqi, Go oyununda  gelişmek  için gerekli olan özellikleri şöyle sıralıyor: “Bir  askerin taktik   gücü,  bir  matematikçinin  kesinliği, bir  sanatçının hayal  gücü, bir  filozofun dinginliği  ve  güçlü bir  zeka”.  Bu özellikler arasında en önemlisinin “dinginlik” olduğunu  vurguluyor.
* Qing Hanedanı döneminde yaşamış ünlü Go oyuncusu Shi Dingan (1710-1770) "Go'da ağırbaşlılık ve zarafet entrikalardan üstündür" demiştir.
* Sadece eğitimli insanlar Go oynayabilir. Çin'de bu zor oyunun bilgi düzeyi sıradan insanın üzerinde tutulur. Bu oyunun incelikleri tembel insanların ulaşamayacağı bir noktadadır. Go'nun zaferi kaba ve materyalistik biri karşısında o kadar kesindir ki... Go estetiği ve güzelliğiyle onların üzerinden yükselir." diyor Giles.
* Go'da söylenmeyen söylenenden çok daha fazla yer kaplar: Çok az kural vardır, geri kalan her şey oyunculara bırakılmıştır.
* Go, zeka ile sezginin birlikte kullanılması gereken bir oyundur.
* Go'da hesaplı hareket etmek (strateji) önemli olsa da, oyunun tek önemli noktası değildir. Go, insanı düşündüren yönüyle meditasyona ilham verebilir, hatta insanın iç dünyasına bir ayna tutarcasına kendi kişiliğini ve dahası karşısındaki rakibin kişiliğini daha yakından tanımasına yol açar. Go birçok atasözünün çıkış noktası olmuştur, çünkü go hayatın gerçeklerini minyatür halde yansıtmaktadır.
* Go sadeliktir. Go oyuncuları, gücü bizim alışkın olduğumuz batılı saldırgan anlamda değil çok daha yumuşak bir tarzda sergiler. Aslında gücünü böylesine iddiasız ve vakur bir ağırbaşlılıkla kanıtlamak Uzakdoğu felsefesinin özünde vardır. Go, bu açıdan tüm hareketlerin saldırgan olarak değil trans halinde ağırca yapıldığı bir oyundur. Onun için hep denir ki, satranç tüccarların, Go ise filozofların oyunudur."
* Go'da söylenmeyen söylenenden çok daha fazla yer kaplar:  Çok az kural vardır, geri kalan her şey oyunculara bırakılmıştır.
* Samuraylar Go oynarken güzel bir biçem yaratmak için çabalarlar. Çinli oyuncular yarar sağlama yoluna giderler. Koreliler dövüşte iyidirler, tıpkı boksörler gibi.." diyor yaşlı bir Go oyuncusu.
 * Tarihin derinliklerinden bugüne dek, yeryüzünde iki aynı Go oyunu oynanmamıştır. (Anonim)
 * O dönemlerde Çin'de iyi Go oynayanlar kisei diye isimlendirilirmiş. 'Ki'; ve 'sei'; kutsal, yüce adam anlamına, gelir. Go oyununun bir ülkenin kaderini etkileyecek, bir şairi meşhur edecek, insanlara kutsal-yüce adam dedirtecek kadar toplum kültüründe büyük bir yeri olması önemlidir. Bir savaşın kan dökülmeden sona erdirilmesi binlerce, on binlerce insanın hayatını değiştirir. Bir şairin ün kazanması ise, halkın bir oyunla ne kadar iç içe olduğunu, insanların oyunu iyi oynamasıyla toplumdaki yerinin yükselmesi, insanların Go'yu sadece bir oyun olarak görmediğini gösterir.
* Bir görüşe göre eski zamanlarda savaşların galibini belirlemek için go oynarlardı.
* Go insanları düşünce kalıplarına hapsetmez.

Go Felsefesinin Gelişimi
Go ve Taoculuk
      Go oyununda kurallar ve oyun tarzı Taocu düşünce ile uyumludur. Yin-yang varolan zıtlıkların iç içe ve dönüşüm içinde olduğunu gösterir. Oyunda siyah ve beyaz taşlarının iyiyi ve kötüyü simgelediği düşünülür. Siyah her zaman kötüdür. Bir Go oyununda tüm taşlar iç içedir, bu Taoculuk'taki dönüşüm ve iyiyle kötünün iç içeliğini yani yin-yang'ı göstermiyor mu?
      Çin'de eski Taocular Yin Yang felsefesindeki dengenin temellerini Go'da bulmuşlardır. Siyah Yang taşlar ve beyaz Yin taşlar önsezi ve ilhamla birbiri arkasından ahenkle sıralanır tahtaya. Taşlarla çevrelenen boşluklarda "gözler" (mu) oluşturulur. Bu boşluk kavramı bizi aynı zamanda Laozi'ye götürür.
      Taoculuğun üstadı 'boşluk' un önemini şöyle anlatıyor:
* Tekerleğin otuz parmağı tekerleğin ortasında birleşir, ama at arabasını yürüten ortasındaki boşluktur.
* Testi kilden yapılır, ama içindeki boşluktur işimize yarayan
* Evdeki pencere ve kapıların boşluklarıdır evi yaşanılır kılan."
      Taocuların rakipleri olan Konfüçyüsçüler önceleri Go oynamanın zaman kaybından başka bir şey olmadığını düşünmelerine rağmen (M.Ö. 500 yılları), bin yıl içinde hatalarını anlamışlar ve Go'nun en hevesli oyuncuları haline gelmişlerdir! Go için 'elin konuşması' diyorlardı, ve erdemli bir insanın bulundurması gereken beş önemli özellikten biri olarak Go oynamayı da sayıyorlardı (müzik, şiir, güzel yazı yazma, ve sanatın yanında). Sadece Konfüçyüsçüler de değil, imparatorlar da Go'yu destekliyordu. Çünkü küçük evreni (mikrokozmos) kontrol eden büyük evreni (makrokozmos) de kontrol edebilirdi. Bir ülkenin savunması için geçerli olanların Go tahtası üzerinde de geçerli olduğu günümüzde pek çok savaş stratejisinin de dikkatini çeken bir gerçek.
Budistler de Go'ya kayıtsız kalamamıştır. Go'daki akışkanlığı, dengeyi fark edenler, onu evrenin aynası olarak kabul etmişlerdir. Onlara göre Go oynamak, cehaletin 27 maskesini yok etmek demekti. Onun sunduğu bilgiyle, kişi Buda'nın ölümsüzlüğüne ulaşabilirdi.
      Belki, Çin'de Taoculuk gibi din düzeyindeki bir düşüncenin yaygın olması, Go'nun ya da I-Ching gibi eski bir kehanet yönteminin yaygınlığını, günümüze kadar oynanmasını ve hakkında çok eski çağlardan beri kitaplar yazılmasını açıklayabilir. (Go'nun da I-Ching gibi görüntü ve ilişkilerle ruhumuzun derinliklerini gösterdiği söylenmektedir.)
      Tahtanın üzerine konulan siyah ve beyaz go taşları (go ishi) kökenleri binlerce yıl öncesine kadar uzanan Yin-yang'in (Japonca inyö) karşılıklı etkileşimini simgeler. Siyah renk yin'le, beyazsa yang'la özdeşleşmiştir. Go taşlarının aynı zamanda gökyüzündeki yıldızların dizilişini de yansıttıkları düşünülür
      Yin-yang varolan zıtlıkların iç içe ve dönüşüm içinde olduğunu gösterir. Oyunda siyah ve beyaz taşlarının iyiyi ve kötüyü simgelediği düşünülür. Siyah her zaman kötüdür. Bir Go oyununda tüm taşlar iç içedir, bu Taoculuk'taki dönüşüm ve iyiyle kötünün iç içeliğini yani yin-yang'ı göstermiyor mu? Ünlü tarihçi Ban Gu (M.S. 32-92) Yi Zhi'nin “Go'nun Esasları” adlı eserinde şöyle der: “Tahta kare olmalı ve toprağın kanununu simgelemelidir. Çizgileri ilahi adalet gibi düz olmalıdır. Üzerinde yin ve yang gibi bölünmüş siyah ve beyaz taşlar vardır. Tahta üzerindeki dağılımları ise gökyüzünün bir görüntüsü gibidir.” Aslında, Taoculuğun mistik tarafına inananların bunu bir çeşit kehanet yöntemi olarak görmesi (eski hikayelerden birisi) ve belki de Go'nun gizli güçlerine inanılması bu oyunun yaygınlığının bir sebebi olabilir. Go oyununda aynı görüntünün oyun esnasında bir daha tekrarlanamaması da bu anlatılanları desteklemektedir:
      Satrancın bulunduğu yıllarda (500-700) Go Çin'den, Japonya ve Kore'ye çoktan yayılmıştı. Japonlar oyunu sosyal sistemlerine büyük bir hevesle dahil etmişlerdi, çünkü oyunun, savaşçıları, filozofları, rahipleri ve imparatorları için paha biçilmez bir beyin jimnastiği olduğunu anlamışlardı. Hatta Japon imparatorları oyuna o kadar değer vermişlerdi ki, 4 tane 'Go evi' adı verilen oyunun kuramsal olarak geliştirilmesini sağlayan yapıları oluşturdular.
Çin ve Japonya'daki eski uygarlıkların yıkılmasıyla Go'nun gelişimi de duraklamaya uğradı. Fakat Japon deniz kuvvetlerinin 1905'te Rusları yenmesi Go'nun yeniden doğuşu ve satranca karşı kazandığı bir zafer olarak görüldü.
      Çok eski zamanlarda Go bir savaş sanatı olarak görülmekteydi ve Japonya, Kore, Çin'deki savaşçıların eğitiminin bir parçasını oluşturmaktaydı. Aynı zamanda hattatlık, müzik ve resmin yanında Go, hem erkekler hem de kadınlar için klasik eğitimin de bir unsuru olmaktaydı.
Kaynak: http://www.biltek.tubitak.gov.tr

Şibumi :
      Trevanian "Şibumi" adlı romanında Şibumi kavramını Go ile özdeşleştirir:
"Şibumi sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır...O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllük demek."
Go oynadıkça saldırmadan gözdağı verebileceğimizi, gücümüzü boşa harcamadan kendimizi koruyabileceğimizi anlarız. "Yerel bir savaşı niye, nasıl, ne zaman kesip daha uzakta bir başkasını başlatmayı, bir durumu bütünlüğü içinde değerlendirmeyi, olanaklı üç hamle arasından seçim yapmayı, önde mi geride mi olduğunu hesap etmeyi, av mı avci mı olduğunu (doğrusu çoğu kez aynı anda, aynı yerde hem av hem avcı olunur!) görmeyi, tuzak mı kurmalı tuzaktan mı kaçmalı diye karar vermeyi, kullanma anı gelesiye askıda bırakılacak bir gözdağı yaratmayı bilmek gerektiğini" zamanla öğreniriz.
      II. Dünya Savaşı'nda ABD'nin savaşa giriş sebebi olan Pearl Harbor Saldırısı'nın, şaşırtıcı etkisi ve tahribatının arkasındaki soğuk mantığın temelinde basit bir go manevrası (yalnız olan taşa saldır) olduğu bilinen bir gerçektir.

Kaynak: http://www.biltek.tubitak.gov.tr

Go hakkında birkaç video paylaşmak istiyorum:

http://www.uzmantv.com/go-nasil-bir-oyundur

http://www.uzmantv.com/go-ile-satranc-arasinda-ne-fark-var

Ayrıca bir ricam olacak, sizde uygun bulursanız sitede bulunan satranç gibi bu go'yu da koyabilirmiyiz ?


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Lsd nedir?

Başlatan Einsof Kimya

2 Yanıt
57693 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2007, 03:22:36 ös
Gönderen: Einsof
2 Yanıt
13632 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 31, 2008, 04:09:01 ös
Gönderen: semsin
13 Yanıt
15082 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 12, 2012, 02:16:09 ös
Gönderen: NOSAM33
12 Yanıt
18919 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 23, 2013, 02:01:15 ös
Gönderen: ruzber
8 Yanıt
14119 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2014, 02:35:12 ös
Gönderen: Kajmeran
3 Yanıt
9571 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2016, 09:24:06 öö
Gönderen: Birisi
4 Yanıt
3803 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 26, 2014, 06:35:47 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
5123 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2014, 10:39:26 ös
Gönderen: smyrnali
12 Yanıt
4894 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 02, 2018, 12:41:38 öö
Gönderen: Zennn
1 Yanıt
2086 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2014, 08:20:08 öö
Gönderen: ADAM