Türk Masonluğunda inisyasyon ya da tekris ile eş anlamlı olmak üzere “aydınlanma” terimi de kullanılıyor. Nicelik bakımından sınırlı bir kullanım; Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, bu terimi inisyasyon anlamında kullanmıyor.
Ancak biz burada bu terimin kullanımının genel geçerli olduğunu kabul edip, terimsel irdelememizi sürdürelim.
Aydınlanma, hem genel ve sonu gelmez bir süreç hem özel olarak Masonluğa giriş ya da onunla birlikte sonraki derecelere geçiş anlamına çekilebiliyor.
Batı dillerindeki karşılıkları Masonlukta yer yer geçse de, HKEMBL’nda olduğu gibi oralarda da aydınlanma sözcüğü bu anlamda kullanılmıyor. Oysa -bana göre- bir bakıma tam da yerli yerine oturan bir terim bu… Nasıl Masonlukta birçok şey simgelerle anlatılıyorsa, bununla da bir simgesel vurgulama yapılmış oluyor:
Karanlık = bilgisizlik ve erdemsizlik
Işık (nuru ziya) = bilgi ve erdem, bilgelik
Aydınlık = bilgi birikimi ve erdemlerle donanmış ortam ve olgu
Aydınlanma = bilgi edinme; erdemleri geliştirme
Bu bakımdan Masonluktaki aydınlanmayı giriş töreninin sonunda yeni bir masona verilen simgesel ışık (nur-u ziya) ile özdeş saymak hem doğru olur hem yanlış...
Yanlıştır çünkü bir masonun aydınlanması, kabul töreninin sonunda o simgesel ışığa kavuşmasının sağlanması ile bitmez.
Doğrudur çünkü bu ritüelik işlem, aydınlanma sürecinin tümünü temsil eden bir simgedir.
Bir mason ne kadar bilgilenip olgunlaşmış, erdemleriyle bilgelik yolunda ne denli ilerlemiş olursa olsun, mutlaka karanlıkta kalmış yanları, noksanları bulunacaktır. Her bir üst derecenin kendine özgü ritüelik kapsam ve öğretisi, bu noksanlardan bir bölümünün daha giderilmesini sağlar; karanlıklara ışık tutar.
Ancak böylece süren aydınlanmanın sonu yoktur.
Teorik olarak, daha yüksek bir derecedeki bir masonun, henüz o dereceye gelememiş bir masona oranla daha ergin, daha yetkin olması beklenir. Ancak, özel yaşamında kendisine Masonluktaki öğretinin sağlayabileceği bilgi ve erdemlerin çoğunu kapsayan ileri bir olgunluk düzeyine çoktan varmış ama mason olmayan, tüm nitelikleri taşıyan ama Masonluğa girmemiş kişiler yok değildir. Tam tersine, onların masonlardan daha çok, çok daha çok olduğu bile söylenebilir. Ayrıca, Masonlukta yüksek derecelere erişmiş olmak da, gelişmenin doruğuna yaklaşmış bulunmak anlamına çekilemez.
Yüksek dereceli bir mason demek, Masonluğun tüm öğretisini en ince ayrıntılarına kadar çok iyi bilen, önerilen erdemlerin tümünü eksiksiz olarak edinmiş bir kişi demek değildir. Onun bile hem bilgi hem erdem bakımından önceki derecelerin öğretisine ilişkin birçok noksanlığı bulunabilir.
Bir kurum olarak Masonluğu, masonların bilgi, erdem, tutum ve davranışlarına, düşünce ve yargılarına, olgunluk düzeylerine bakarak bir genellemeyle değerlendirmek yanlıştır. Her mason, Masonluktan ve loca ortamında kendisine verilen, daha doğrusu almasına olanak sağlanan öğretiden ancak yeteneği ölçüsünde yararlanabilir.
Bu nedenle bir “mason” kendisini hiçbir zaman mason olarak nitelememektedir.
(Bu konuda bir karikatür bulmuştum. Galeride Masonluk ile ilgili görsellere bakarsanız, göreceksiniz.)