Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Sınırlılığın Ötesinde  (Okunma sayısı 1764 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 28, 2008, 03:28:51 öö
  • Ziyaretçi

Tanrı'nın  hakkındaki bildiğimiz her durum ve yolda tek şey mükemmeliyet kavramıdır.Acaba yaratılış anından  öncesinde ne vardı? Yani bigbang öncesi,yani hiçbir şeyin maddenin olmadığı,enerjinin olmadığı hatta moleküllerin olmadığı zaman,doğanın yasasının olmadığı ,uzay ve zaman mefhumunun olmadığı dönemler.Bu durumda nasıl bir görünüm hayalinizde olabilecektir ?

Bir boşluk , bir soğukluk mu, bir  beyazlık,karanlık ,hiçlik mi ? Bunların tabiî ki hiçbirisi çünkü bunların her biri sınırlı olan şeylerdir. Soğuk dediğimiz şey bedenimizin soğumasıyla sınırlı ,karanlık dediğimiz şey ise aydınlığa kadar devam eden bir şeydir.Yani uzay yoksa boşluk olabilir mi ? Boşluk varsa uzay vardır yada uzayda boşluk vardır.Uzay kendi kapasitesinde sınırlıdır. Siyah yada beyaz olabilir mi ? ama orada herhangi bir şey yok ki siyah ve beyaz olsun,yani sınırlı şeyler olmazsa biz varlık aleminin anlamını anlayamıyoruz.

Demek ki özgürlüklerin sınırlı olması da bir takım manaların anlaşılması için bize ışık vermektedir.Sonsuzluğun manası ile o zaman o mana da sonsuzluktan zevk almaya başlıyor insan.Çünkü bütün verdiğimiz kavramlar insan olarak anladığımız kavramların şu anda sadece limite olduğunu görüyoruz.O zaman Tanrı dediğimizde de insanın verebileceği kavram sadece sınırlıdır. Yani biz siyahı,beyazı uzayı her şeyi sınırlarıyla anlıyoruz.Sınırlılık içinde anlıyoruz.Ama bigbang öncesini düşünün dediğimizde  sınır kavramın olmadığı noktada hiçbir şey anlayamıyoruz. Tanrı kavramını da küçültülmüş sınırlı bir kavram olarak anlamaktayız.İşte bunu farkında lığı bize sınırsızlık tan zevk almaya sağlamaktadır.

 Biz hiçbir zaman sonsuz bir şeyin gerçek doğasını kavrayamayız.Ebediyetler babası bedende dünyaya geldi derken sınıra sokabilecek miyiz sınırsız olan Tanrı yı ? Tam olarak asla sınırsız bir şeyin gerçek kavramını,doğasını kavrayamayız. Bu durumda aklımıza iki mantıksal kavram  gelmektedir ;

 1- Tanrı hakkında hiçbir şey bilemeyiz ...

2- Tanrı nın tam mükemmel olduğunu bilebiliriz....

 Eğer birinci cümlenin mantığına bakacak olursak  o zaman ikincisi  bir iman sıçraması olarak ortaya çıkmış olacaktır.Burada aslında Tanrı tanımını süzgeçten geçirip ,rafine ederek kavrayabilmekteyiz.Yani  Allah hakkında her şeyin başı en önce olan ve sonsuzdur fikrini vermektedir.Her alanda sınırsızdır.Tanrı'nın gerçek doğası kendinden başka,  hiçbir olmuş varlık tarafından algılanamaz.

O zaman O'nun bir sınırı , bir tanımı yoksa ve bir çerçeve yoksa böyle bir şeyi imaj edebilmek ,şekillendirebilmek mümkün müdür sizce , imkansızdır.Tanrı o zaman sınırların içine itilerek tanımlanamaz. Yani herkesin Tanrı'sının kendi anladığı kadar olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.Oysa bugünün tüm dinlerin misyonerleri herkese draje tanrı sunmaya çalışmaktadırlar.Al bir tablet iyi gelecektir mantığıyla......

 Mantıksal gereklilik icabı Tanrı tanımsız ve tarif edilemezdir.Daha doğrusu hayal bile edilemezdir.Bu bizim Tanrı'nın nasıl göründüğünü bilmemiz anlamında değil bu Tanrı'nın hiçbir şey gibi olmadığı anlamındadır.Mesela bizler Tanrı şöyle görünür diye düşündüğümüzde artık o varlık sınırsızlığını yitirmiş olacaktır.( Gökte oturan Baba gibi..)Sadece bazı formları şekilleri yada oranları olan bir şey tanımlanabilir yada hayal edilebilir.

 İkinci kavrama baktığımızda ise ;

 O'nun hakkında bildiğimiz tek şey; her konuda, durumda mükemmel olduğu ve bütün eksiklerden ari olduğudur.Tanımlanamaz bir kavram.Ama tam olmak mükemmel olmak sınırsızlığın bir başka ifadesidir aslında.Tamdır, mükemmeldir dediğimiz zaman bu bildiğimiz anlamına gelmiyor, çünkü  sınırsızın bu tanımını bu tamlık ve  mükemmellik ,sınırlı olan bizler için yapabilmektedir.

Bir daireye mükemmel demek onun keskin hatlarının olmadığı, sapmalarının olmadığı demektir.Onu mükemmel olmaktan alı koyacak hiçbir şey yok demektir.Ne zamandan ne de harmoniden bir eksiği olmadığı anlamına gelir.Basitçe hiçbir pozitif tavrın tanımlayan bir sıfat değildir.Bu sınırı negatifl liyen bir sıfattır.Sınırlılığı negatifliyor ancak Tanrı için tam ve mükemmel kelimelerini kullanabiliriz eğer O'nun sınırsızlığını ifade etmek istersek.

Biz Tanrı' ya geldiğimizde Allah'a baktığımızda  şunu görüyoruz ki Allah'ın mükemmelliği bölünemez farklı kalitelerde değerlendirilemez ,Tanrı'da ki mükemmelliği bileşenlerine ayıramazsınız.Sina dağındaki vahiye örnek olarak baktığımızda ,Yahudi halkı bu gerçekleri dağda deneyimlediler iman ve bilmeyle bunu yaptılar.Yani sınırsız bir Tam Varlık onları yarattı ve onların varlığını beslemeye devam etti.Yahudi halkı bir düzeyde  bir peygamberlik aracılıyla , atalarının deneyim yaşadığı bir halktır.

Hiç bir şeyi ilk elden deneyim olmaksızın bilmenin daha iyi bir yolu yoktur.Aynı zamanda bu metot ilahi vahyi deneyimlememiş olan bizler içinde tam anlamıyla yardımcı bir metot değildir.

Eğer milli bir mantık varsa ,Yahudi halkı bütün tarihleri için bunu mili vahiy olarak söylüyorlarsa, hem Hristiyanların hem de Müslümanların tarihinde böyle söyleniyorsa ve böyle bir deneyim peki olmadıysa bu deneyim bütün milletler tarafından niçin kabul edilsin ki

İki ihtimali vardır ki ; bütün halkın böyle bir deneyim yaşadığına Musa kanaat getirmiş olabilir .yani kendisi yalnızken Tanrı ona dağ tepesinde konuşmuştur.Yani aynı senaryonun bir çok filimde ki paralellikleridir.

Mesela bir karizmatik  ,ruhsal güçleri olduğuna inanılan bir lider geliyor ve halkına diyor ki ben bir peygamberim diyerek kendini ilan ediyor.Bu iddia kanıtlanamaz. Belki yaptı belki yapmadı ama aynı zamanda kanıtlanamaz olduğu da çok açık değildir.O zaman teori olarak  ; bir şeyleri  kabul edilebilinir  teoloji olarak inanmak için bakan bir halkta , bu sözlere imanla bakıldığını görürüz.Ama bir liderin yalan bir şekilde Tanrı'nın kendisini gösterdiğini ilan etmesi imkansızdır , çünkü halk aynı anda onun yalan söylediğini bilebilir eğer bu halk daha önce böyle bir deneyim yaşamadıysa, bunu anlayabilirler. Yani Musevilikte bu tarzda bir milli bir vahiy söz konusudur ve milli bir deneyim vardır.

Diğer bir olasılık halkına önder ataları için Tanrı'nın bir şeyler önerdiğini izah etmiştir.Şöyle örnekleyecek olursak ; babalarınızın babalarının altı parmaklı olduğunu sizlere söylersek herhalde biraz tuhaf gelebilecektir ama büyük büyük babanızın üç başlı olduğunu söylediğimizde ise bu iddiayı reddedersiniz. Neden ?

Çünkü siz bu adam hakkında bir şey bilmediğinizden değil, bir mantık yürütmüş olursunuz.Eğer bu olay doğru olsaydı bunun hakkında zaman içerisinde mutlaka bir şeyleri duymuş olurdunuz.

Milli vahiy davası bir anda milyonların deneyimlediği bir hadisedir.insanlık tarihine bakacak olduğumuzda sadece Musevilikte bu tarz akılcı bir iman temeline dayanmaktadır.

Bu anlamda akılcıdır böyle bir şey olmuştur ki bu halk peşinden sürüklendi.Tek bir kültür bir millet yada toplum yok ki bu tarz bir milli vahiy yaşasınlar.Dünyada 4200 mezhep ve din olduğunu düşünürsek bunların hiçbirinde toplu bir vahiy yaşanmamıştır.

 Şimdi o zaman biraz daha derinlemesine bakacak olsak;

Hayal edilemeze inanmak:

Hayal edilemeze iman etmek konusunda şunu söylemek tezat gibi görünse de;  Allah'a inanmanın mantıklı olduğunu söylemek tezat gibi gelmektedir.Aynı zamanda da mantıksal olarak Tanrı'yı hayal bile edemeyiz.İnanmanın mantıklı olduğunu söylemek diğer taraftan da Tanrı'yı kesinlikle hayal edemeyiz demiş olmaktır.

 Bir yakın arkadaşınızı hayal edin ve size hiç yalan söylememekte ve uzak bir galaksiye gidiyor size geliyor ve ben orda ne gördüm inanmayacaksın diyor.Gezegen gördüm başka bir rengi vardı farklı bir renkteydi , yeryüzünde gördüğün bütün renklerin dışında bir renge sahipti.Bunu biliyoruz ki 3 temel kırmızı,mavi ve sarı renkler vardır.Ve her renk gördüğümüz veyahut hayal ettiğimiz bu renklerin kombinasyonudur. Ve sizin arkadaşınız geliyor ve tamamen yeni bir esas renk buldum.Gözünüz kapatın ve renk hayal etmeye  çalıştığınızda bu renklerin dışında bir renk hayal edemezsiniz.Bunu arkadaşınızın söylemiş olması onun yalan mı söylediği anlamına gelmektedir.Ya da siz şöyle mi dersiniz ; arkadaşımın  gördüğünü söylediği bir renk varmış ama ben bu rengi tanımlayamıyorum.

 Eğer bir sınırsız anlaşılamayan ve tarif edilemeyen bir mantık varsa ve biz sınırlı olduğumuza göre o zaman sadece bir sınır kavramımız var .Sınırın ötesini göremeyeceğimize göre onun ötesinde ne olabilmektedir ? Yani hiçbir şeydir, çünkü mantıksal olarak imkansızdır.Hayal bile edemezsiniz.Bu bakış açısında bilim adamları da aynı noktadadır.Bir sınırsıza inançları vardır ve inanlılarla aynı kategoridedirler .Bütün zaman, her şey, şu, bu  bu evrenin sınırları içerisindedir. Ve ancak bu noktada bilim adamları ile anlaşılabilmektedir.Eğer biz sorsaydık bilim adamlarına ötede ne var diye ? Yok bir şey ve kesinlikle tanımlanamaz kavramı cevabı olacaktır.


http://www.akademiatr.com/index.php?option=com_content&task=view&id=118


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
8849 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 02, 2011, 11:36:49 ös
Gönderen: popperist