Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ermeniler  (Okunma sayısı 8733 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 21, 2007, 02:37:00 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Ermeni, Ermenistan'da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan bir millete verilen genel addır.

Rakamlar tartışmalı olmakla birlikte yeryüzünde çeşitli ülkelere dağılmış 7 milyon civarında Ermeni olduğu sanılmaktadır.Türkiye'deki Ermeni sayısı 45.000 civarındadır. Bunların büyük bir çoğunluğu İstanbul ve çevresinde yaşamaktadır. Bazı kaynaklar bu rakamı 35.000'e kadar indirmektedir. Sayıları azalmaktadır. Ermenistan'daki Ermeni nüfusu resmi rakamlara göre 3 milyonu aşmaktadır. Ancak göçler ve misafir işçilikler ile birlikte bu rakamın 2,5-3 milyona kadar indiği sanılmaktadır.

Diasporada Ermeni nüfusunun en yoğun olduğu ülkeler Rusya Federasyonu, ABD ve Fransa'dır. Ancak dünyada Ermeniler birçok ülkede yaşar. Bu kişilerin çoğu Ermenice konuşmaz. En çok konuşulan diller Rusça, İngilizce, Fransızca, Türkçe, Arapça ve Farsça'dır. Ayrıca Doğu ve Batı olmak üzere iki ayrı Ermenice konuşulmaktadır. Ermenilerin (Türkiye Ermenileri için de geçerli) ezici çoğunluğu Hıristiyan Ermeni Apostolik Kilisesi mensubu (Gregoryen), küçük bir bölümü Katolik, Protestan veya Müslüman'dır.

Türkiye Ermenileri (İran Ermenileri gibi) kendilerini Ermeni Diasporasından saymazlar. Anadolu'nun anavatanları olduğunu düşünürler.

                        Ermenilerin Kimliği ve Tarihçeleri 

Ermeniler kendilerine "Hay" diye isim verirken ülkelerine de "Hayastan" veya "Hayk" ismini vermişlerdir, buna rağmen neden kendilerinde ve coğrafyalarında bu isimleri kullanmadıkları hala açıklanmış bir soru değildir. Khoren’li Moise,Heredot,Jacques de Morgan ve Gatteyrias bu konu hakkında pek çok araştırmada bulunmuşlar ama görüşleri bir efsaneden öteye gitmemiştir.Örnek vermek gerekirse ‘’Khoren’li Moise Ermenileri Urartular olarak görmüş ve Ermenistan isminin de Urartu kralı Aramu’dan geldiğini ileri sürmüş iseler de bugün Ermeni tarihçileri bile bu yakıştırmayı bir kenara bırakmışlardır...’’.[1] Burada düşünülmesi gereken ismin gerçektende Armanudan sonraki dönemde ona izafeten kalmış olabileceği ve zamanla gerçek anlamı unutularak bir coğrafi terim olarak orada yaşayanlara Ermeni denilmiş olabileceğidir.İlk olarak Ermeni sözcüğüne M.Ö. 521 yılında kalma Bistun yazıtında rastlanmış ve Elazığ yakınlarında ayaklanan bir kavime denildiğinden bahsedilmektedir.

Ermenilerin kökenlerin nereden geldiğine dair çeşitli görüşler vardır.Bunları şöyle sıralayabiliriz ;

a) Ermenileri Nuh Peygambere dayandıran görüş: Ermeniler soyu Nuh'un torunu olan Hayk'tan gelmektedir. Nuh'un gemisi Ağrı Dağı'na oturduğu için bu bölge Ermenilerin anayurdu sayılmaktadır.Bu görüş sadece efsanelere dayanmakta olup hiçbir bilimsel açıklaması yoktur.

b) Ermenileri Urartulara dayandıran görüş: Urartuların M.Ö. 3 bin yılına kadar uzandıkları, M.Ö. 7 ve 6. yüzyıllarda İskitlerin ve Medlerin saldırıları ile yıpranıp dünya tarihinden silindikleri, yaşadıkları bölgenin Medlerle Lydialılar arasında pek çok mücadeleye maruz kaldığı ve sonunda Medlerin nüfuzunun altında girdiği bilinmektedir.Burada önemli bir noktada Ermenilerin dilinin Hint-Avrupa dillerinin Satem grubunda iken Urartuların Ural-Altay dil grubuyla benzerlik göstermektedir ki bu da bu tezin doğru olma ihtimalini zayıflatmaktadır.

c) Ermenileri Urartu bölgesini işgal eden bir Trak-Frig soyuna dayandıran görüş:Bu görüş dünya tarihçilerin en çok benimsediği teoridir.Ermenilerin Balkan kökenli ve Trak-Frig soyundan olduğunu, İllyrialıların baskısıyla M.Ö. 6. yüzyılda Doğu Anadolu'ya göç ederek yerleşmişlerdir. Ermeni adına ilk kez M.Ö. 521 yılında Med (Pers) İmparatoru Darius’un Bistum yazıtında rastlanılması ve Darius'un "Ermenileri yendim" demesinin bu görüşünün doğru olabileceğini göstermektedir.Bu görüşün doğru olması Nuh ve Urartu görüşlerini gerçek olmadığını bize gösterir.

d) Ermenileri Güney Kafkas ırkı olarak kabul eden görüş:Ermeniler anayurdu olarak Güney Kafkasya'yı kabul eder. Kafkas boylarına benzerlikleri ve kültür akrabalıkları bu teoriye gerekçe olarak gösterilmektedir. Bu görüşü desteklerken de Darius'un "Ermenileri yendim" derken oradaki kavimden değil de Kafkasya'dan bahsettiği ileri sürülür.Fakat Ermenilerin herhangi bir şekilde Kafkas ırklarıyla ilgisi yoktur.Yıllar yılı orada yaşayan bir topluluk zamanla diğer toplumlarla benzerlik göstermesi onun diğer kavimlerle ırktaş olmasını gerektirmez.

e) Ermeniler bir Turan ırkı olarak kabul eden görüş: Bu teori ise Ermenilerin bazı Türk ve Azeri boylarıyla kültür ve gelenek akrabalığına ve dildeki benzerliklere dayandırılmaktadır. Biraz önce söylediğimiz üzere toplumlar etkileşim içindedir birbirlerinin kültür ve geleneklerinden etkilenebilmektedirler.

Ermenilerin yaşadıkları tarih boyunca coğrafya; kuzeyde Gürcistan,güneyde İran,Suriye ve Fırat Havzası,batıda Doğu Anadolu ve doğuda da Azerbaycan olan bir alanda yaşamışlardır.Bu alan esas itibariyle dağlık olup,bu coğrafi koşullar ve diğer pek çok etken nedeniyle dağınık bir şekilde yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Ermenilerin bir zamanlar toplu olarak oturdukları bölge tarihini incelersek gözümüze çarpan en önemli nokta doğu batı ticaret yolların arasında kalan bu bölgeye hakim olmaya her dönem çalışan devletler olduğudur.Bu devletler ki kendi çıkar ve görüşlerine uygun şekilde ve kendilerine tehlike oluşturabilecek unsurları ortadan kaldırmak için bu bölgelerdeki Ermenileri İstanbul’dan Lübnan’a kadar ki bölgelere sürdükleridir.Bunun içindir ki yaşadıkları alanlar çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.

M.Ö. 521'den 344'e kadar ki dönemde bir Pers vilayeti, 344'den 215'e kadar Makedonya İmparatorluğunun bir parçası, 215'den 190'a kadar Selefkitlere bağlı bir vilayet, 190'dan M.S. 220'e kadar Roma imparatorluğu ile Partlar arasında pek çok çatışmaya neden olan bir bölge ve sürekli el değiştiren bir alan, 220'lerden V. yüzyıl başına kadar bir Sasani vilayeti, V. yüzyıldan VII. yüzyıla kadar bir Bizans vilayeti, VII. yüzyıldan başlayarak bu kez Arap egemenliğinde bir toprak parçası, X. yüzyılda yeniden Bizans vilayeti olmuştur.

XI y.y. itibariyle Anadolu yeni bir kavime kucak açıyordu.1040 yılında kurulan Büyük Selçuklu Devletinin ilk olarak 1045 yılında Tuğrul Beyin amcasının oğlu Kutalmuş tarafından Gence önlerinde Bizans ordusunu yeniyor ardından 1048 yılında Pasinler’de Tuğrul Bey ve nihayetinde 1071 yılında Malazgirt’te Alparslan Bizans ordularını dize getirirken Anadolu kapılara Türklere açılıyor hem de Ermeniler Türklerin kontrolü altına giriyorlardı.1157 yılına kadar Anadolu Selçuklularının egemenliği altında kalan Ermeniler, 1194 kadar Irak Selçuklularının sonra Harzemşahların daha sonrada İlhanlıların yönetimi altında kalmışlardır.İlhanlı Devletinin dağılması ile Ermeniler, 1134 yılında Celayirlilerin,1383’de Timur’un ölümü ile de Akkoyunlu ve Karakoyunlu yönetimleri altında kalmışlardır.Osmanlı yönetimiyle tanışmaları 1473 yılında Osmanlıların Akkoyunlu Devletini yenmesi ile olmuştur.Belli bir süre İran yönetimi altında kalan kesin olarak Osmanlı egemenliğine 1555 Amasya Antlaşmasıyla girmişlerdir.

Osmanlı idaresi altında Ermeniler belki de daha önce hiç yaşamamış oldukları bir özgürlük ortamına kavuştular.Bizans yönetimin ezmeye çalıştığı Ermeni Kilisesini himayesi altına alıp kilise,manastır ve ruhban sınıfından alınan ağır vergileri kaldırmış din,ibadet,eğitim ve iç işlerinde özgürlük tanımıştır ve belki de en önemlisi hiçbir zaman din değiştirmeye zorlamamıştır. Batı Anadolu'daki ilk Ermeni dini merkezi Kütahya'da kurdurulmuş ardından Bursa’nın fethi ile bu merkez buraya taşınmış ve II. Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra bu merkezin dini lideri Hovakim 1461 yılında İstanbul’a getirtilmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in fermanı ile İstanbul'da bir Ermeni patrikhanesi kurulmuştur.Bunun etkisi çok büyük olmuş ve pek çok Ermeni İstanbul göçmüş ve burada zenginleşmiş, refah ve huzur ortamında yaşamışlardır. Osmanlının gelişmesi Ermeni Kilise ve toplumunun gelişmesini sağlamıştır.

Ermeniler diğer gayrimüslim halklara da tanınan bu hakları çok iyi değerlendirmiştir. Zamanla Türk yaşam tarzı,kültürü ve yönetimini benimsemişlerdir. Kısa zamanda Osmanlı’nın güvenini kazanmış ve "millet-i sadıka" (sadık millet) şeklinde adlandırılmışlardır. II.Mahmut’a kadar ki dönem hiçbir dünyevi ve dini işlerine karışılmamıştır. Bununla beraber birlik ve düzenlerini de Osmanlı sayesinde sağlamışlardır. Bunun en güzel örneği Ermeni Patriği Nerses 1876 yılında Vatandaşlık Meclisi Şurası'na sunduğu mektubunda bir alıntıyla gösterebiliriz; "Şayet günümüze kadar Ermeni milleti, millet olarak korunduysa ve inancını, kilisesini, dilini, tarihi ve kültürel değerlerini koruyorsa, tüm bunlar Türk hükümetinin Ermeni milletine gösterdiği koruma, yardım ve hayırseverlik sayesindedir.

                                    http://tr.wikipedia.org/wiki/Ermeniler





Ağustos 05, 2007, 11:07:29 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Ermeni diasporası hakkında bilgi almak isteyenler

http://diaspora.armenianhouse.org/      sitesine göz atabilir.


Ağustos 05, 2007, 11:15:41 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay



Ağustos 05, 2007, 11:37:45 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

http://www.genocide1915.info/media/

bu sitedeki resimleri görünce göz yaşlarımı tutamadım acaba kim yapmış bunları

o resimleri buraya yapıştıra bilirmisiniz


Ağustos 06, 2007, 12:01:51 öö
Yanıtla #4
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

1915 olaylarıyla ilgili olarak iki "resmi görüş" etrafında kümelenmiş pek çok site mevcut. bu iki resmi görüşü hepimiz bildiğimiz için tekrar etmiyorum.

"geçmişle hesaplaşma" bağlamında olayı değerlendirerek her iki görüşede mesafeli duruyorum. evet ulus geçmişiyle hesaplaşmalıdır.  "Ermeni soykırımı", tarihteki tüm katliamlar gibi, hiç bir biçimde haklı gösterilemez. Hangi nedenle olursa olsun, bir ulusun üyelerinin (Ermeniler ya da bir başka ulus) topyekün "suçlu" kabul edilerek "cezalandırılması" da kabul edilemez. Sözcüğün Türkçe anlamıyla, Anadolu'da yaşayan Ermeniler katledilmişlerdir, kırıma uğramışlardır. "Tehcir", yine sözcüğün Türkçe anlamıyla, tam bir kırıma, kitlesel ölümlere yol açmıştır. Ermeniler "tehcir" boyunca, açlıktan hastalığa, soygunculardan toprak ağalarına kadar her kesimin saldırılarıyla yaşamlarını yitirmişlerdir. Burada yaşamlarını yitirenlerin on bin ya da yüzbin yahut bir milyon olmasının özel bir önemi yoktur. Nasıl ifade edilirse edilsin, "tehcir" olayı, Ermenilerin kırımına yol açmıştır.   Bu tarihsel gerçek ortaya konulduktan sonra, herkesin, her ulusun ve her ulusun bireyinin üzerinde düşünmesi gereken soru, bu olayın neden meydana geldiğidir. Bu soru yanıtlanabildiği ölçüde her iki ulus arasındaki düşmanlıklar, kin ve nefret duyguları ortadan kaldırılabilinecektir. Aksi halde ulusal düşmanlıklar, ulusal kin ve nefret yeni çatışmaları ve katliamları besleyecektir.

Bugün "Ermeni soykırımı" sorunu yalın bir "ulusal sorun" olmaktan çıkmıştır. Sorun, şu ya da bu biçimde, şu ya da bu büyüklükte topraklar üzerinde kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde ulusal-devletine sahip olmuş iki ulusun "tarihsel hesaplaşması"na dönüşmüştür. Ama kesinkes iki ulusun tarihle hesaplaşması değildir...

her neyse tıklayınca hafif bir tebessüm oluşturan bir site adresi de ben vereyim http://www.ermenisoykirimi.net/ bide buraya bakın


Ağustos 06, 2007, 12:07:59 öö
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Evet cezayir katliamı Fransa kabul ediyormu?


Ağustos 06, 2007, 12:14:32 öö
Yanıtla #6
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Fransa, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu dahi kabul etmiş değildir. Paris hükümetine göre tüm bu olaylar tarihçilere bırakılmalıdır


Ağustos 06, 2007, 12:16:42 öö
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Fransa, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu dahi kabul etmiş değildir. Paris hükümetine göre tüm bu olaylar tarihçilere bırakılmalıdır
Yanlış bence kabul etmesi gerekiyor
Mademki başkalarının soy kırımını idda ediyor.önce kendisi kabul etsin.Bakın örneğin almanlar kabul ettiler


Ağustos 06, 2007, 12:20:58 öö
Yanıtla #8
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

işin daha enteresan tarafı, günümüzde Fransa ermeni soykırımını kabul etme girişiminde bulunmuş olmasından sonra ülkemizde fransızlarda cezayirde soykırım yaptı bizde bunu kınayalım felan diyorlar ya...

1954-61 arasında gerçekleşen hadiselerde, Cezayir'in fransadan bağımsızlık mücadelesinde dolayısıyla cezayir soykırımı esnasında türkiye fransanın en önemli destekçileri arasındaydı

garip cilve mi diyelim...


Ağustos 06, 2007, 12:34:56 öö
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

SOYKIRIM NEDİR?

 Yer değiştirme uygulaması Ermeni çevreleri ve hasım devletlerce "Ermeni katliamı ve soykırımı" olarak adlandırılmış ve Osmanlılara karşı büyük bir propaganda kampanyası başlatılmıştır.


Oysa soykırım; “ırk, milliyet, etnik ve din farklılıkları nedeniyle insan gruplarının yok edilmesi”dir. Bu suç, direkt olarak bir hükümet tarafından veya onun rıza göstermesi ile işlenebilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dünyada soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmak için 1948'de "Soykırım Sözleşmesi”ni kabul etmiş ve Türkiye de bu sözleşmeye 1950 yılında taraf olmuştur.



Soykırım dendiği zaman Nazilerin, Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri kitlesel kıyım akla gelir. 1939-1945 yılları arasında 5-6 milyon Yahudi, 3 milyondan fazla Sovyet savaş tutsağı, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200.000 civarında Çingene ve 70.000 özürlü insanın canına kıyılmıştır. İşte soykırım budur.



Bunlara ilave olarak, Birleşmiş Milletler'in önleyici yönde sözleşmesi olmasına rağmen, modern çağda da sayısız soykırım olayı görülmüştür.



Örneğin, bizzat olayın kahramanı 2 emekli Fransız generalin Le Monde’da yayınlanan itiraflarına göre; Fransızlar 1954-1962 yılları arasında Cezayir’de en az 1 milyon Cezayirliyi katletmiş, 1965-1966 yıllarında Endonezya ordusu bir milyon komünisti ve ailelerini öldürmüş, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya'da Kızıl Kmerler 1.7 milyon Kamboçyalı'yı katletmiş, 1994'de Ruanda'da 500.000 Tutsi, Hutular tarafından öldürülmüş ve nihayet 1991'den sonra Bosna-Hersek ile Kosova'da binlerce Müslüman Sırp vahşetine maruz kalmıştır.



Soykırım suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir. Ermeni iddialarının ve yalanlarının aksine, 1915 yılında Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenilerin daha güvenli topraklara göç ettirilmesi uygulaması, Ermenilerin ve cephelerin güvenliğini sağlamaya yönelik bir harekettir ve soykırımla hiç bir ilgisi yoktur. Ermenilerin Doğu Anadolu'da savaş ve göç sırasında kayıplar verdikleri doğrudur. Ancak bu kayıplar, Doğu Anadolu'da yaşanan savaş ve isyanlar nedeniyle asayişin sağlıklı olarak sağlanamaması, araç, yakıt, gıda, ilaç yetersizliği, ağır iklim koşulları ile tifüs gibi salgın hastalıklar nedeniyle meydana gelmiştir. Hiçbir şekilde kasıtlı ve planlı bir katliam söz konusu değildir.



Aslında Ermeniler, geçmişte hakimiyeti altında yaşadıkları devletlere ihanetlerinden dolayı bir çok kez buna benzer göç hareketlerine tabi tutulmuşlardır. Sasaniler 379'larda 70.000 Ermeni’yi İran'a, Bizanslılar 1025'lerde Doğu Anadolu'daki 40.000 Ermeni'yi Sivas ve Kayseri'ye, Memluklar 1250'lerde 10.000 kadar Ermeni'yi Mısır'a, 1743'de İranlılar 24.000 Ermeni'yi İran içlerine ve 1777'de Kırım'ı işgal eden Ruslar bölgedeki binlerce Ermeni'yi steplere sürmüştür.



Tarih boyunca sayısız göç ve sürgün olayına maruz kalan Ermeniler, bunların hiç birini gündeme getirmeden, sadece 1915'te Osmanlı devleti tarafından son derece haklı gerekçelerle yer değiştirmeye tabi tutulmalarını sözde soykırım adı ile sorun haline getirmeye çalışmaktadırlar. Bu tavır, maksatlı ve Türkiye'nin bütünlüğünü bozmaya yönelik politikaların bir ürünüdür. Bazı ülkelerin, Afrika ve Balkanlarda yaşanmakta olan gerçek anlamdaki soykırım hareketlerine seyirci kalarak, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ve yalanlarına destek vermeleri de bunun en açık göstergesidir.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
4244 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2009, 11:14:39 ös
Gönderen: hewal73
2 Yanıt
3251 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2008, 05:50:14 ös
Gönderen: Prenses Isabella