Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Parola - 3  (Okunma sayısı 2318 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 25, 2011, 06:49:11 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Masonluktaki ritüelik özellikli sözcükler de bir parola niteliği taşır mı, taşımaz mı, bu biraz tartışmalı.

Bu sözcükler Masonluktaki derecelere özgü yani her bir derecenin sözcüğü ayrı. Bu her bir derecenin sözcüğü her bir masona o her bir dereceyi aldığında veriliyor.

Forumda mason ritüellerinin artık bir gizliliğinin kalmadığını bunların basılı olarak satın alınabildiğini ve internette de bulunabildiğini çok kez yazdım. Ancak bu ritüellere ulaşırsanız, bunları çoğunda ilgili dereceye özgü sözcüğünü baştan sonda yazılmadığını, ya “……” diye geçiştirildiğini, kiminde sadece baş harfinin belirtildiğini, biraz daha cömert olanların bir de son harfini verdiklerini görebilirsiniz.

Masonlukta ritüelik bağlamda “sır” ya da “giz” diye bir şeyden söz edebilme olanağı varsa, işte o ancak bu olsa gerek.

Günümüzde böyle bir sözcüğün sır ya da giz olması hiç de anlaşılabilir, günümüzün sosyal koşullarıyla bağdaştırılabilir değil. Fakat Masonlukta buna ya geleneksel ya da simgesel açıdan saygı duyuluyor. Hatta saygı duyulmasının da ötesinde çok önemseniyor.

Bunu doğru bulmasak bile bundan ötürü masonların tutumuna saygı duymamız gerek bence.

Günümüzdeki Masonluğun tarihsel kökeni, Operatif Masonluk olarak da anılan eski inşaatçılık mesleği ve zanaatına uzandırılıyor ya… Bu doğru olmasa bile Masonluğun özellikle simgesel derecelerindeki öğelerin büyük çoğunluğu o meslek ve zanaattan alınma olduğunu göre, bir an için o tarihçenin öyle olduğunu en azından şu derece sözcüklerini irdeleyebilmek bakımından kabullenelim. Bunu yapmazsak, her derecenin ayrı bir sözcüğü oluşunu ortaya koyabilmek zorlaşıyor. Belki öyle değil de tersine: Bu benimsemeyle anlatmak daha kolay oluyor.

Denilen şöyle ki; operatif masonlar hep belli bir yerde kalıp çalışmıyor. Ötesi bina yapıyorlar. İnşaat bitince onların da bulundukları yerde işleri bitiyor. Dolayısıyla çalışmak üzere başka bir yere gidiyorlar. Pek ender olarak bir binanın yapımının bir insanın yaşam süresine bile sığmadığı nata yüzyıllar sürdüğü bile görülmüş. Örneğin ünlü Strasbourg Katedrali işte böyle bir yapı. Ancak bu pek ender bir durum; istisna.

Eğer Operatif Masonluğun Orta Çağ sonları ve ertesi dönemine bakacak olursak, böyle gezicilik yapanlar çoğunlukla kalfalar. Yanlarında çıraklarını da taşımakta olabilirler.

Bir kalfanın bulunduğu yerden bir başka yere gidip de orada bir inşaat ustasının yanında kalfalık edebilmesi için bu nitelikte olduğunu kanıtlaması gerek. Peki nasıl olacak bu iş? O tarihlerde öyle meslek belgesi falan yok. Sınava mı çekilecek işi biliyor mu, ne kadar biliyor, gerçekten kalfa mı diye? Hem çok uzun sürer hem de onuruna dokunur insanın. Çaresi? Kalfaların bir parolasının olması kalfa olduklarını kanıtlamak için.

Denilen o ki, işte bu parola tüm ülkelerde birbirinin aynı. Bir kalfa her nereye giderse gitsin, kendisine yöntemi uyarınca sorulduğunda bu parolayı söyleyince sıyırıyor. Benim bu işe pek aklım ermiyor doğrusu. Mantıksız buluyorum. Hangi ülkeye gidersen git, aynı sözcük. Olacak şey değil. Öyle ki, bili bir sözcüğü okumaya kalkışsanız, bir dilde başka bir başka dilde daha başka türde okunur. Diller bir yana dursun ağızlar (lehçeler) arasında bile önemli farklar var. Bu sözcük öyle bir sözcük olacak ki, bu farklardan hiç etkilenmeyecek!...

Olacak şey değil aslında ama bir başka olguyu da unutmamak gerek. Masonlukta her şey simge… Bu biraz abartma ama her şey olmasa da çok şey simge. Dolayısıyla sözcükler de simge, sözcüklerin tarihsel kökenine ilişkin anlatım da bir alegori, diğer birçok ritüelik alegori gibi.

Ha, öyle deyince olur. Hani biraz yanmasın diye kazı çevirmek gibi ama onu da kabullenelim bakalım.

Hâlâ tutmayan, yerine oturmayan noktalar var.

Bu işin anlatımı böyle olunca kalfaların durumu anlaşıldı; çırakların böyle bir parolaya ne gereksinmeleri var? O dönemlerde onlar öyle kendi kafalarına estiği için ya da öylesini uygun gördüklerinden bir ülkeden diğerine, bir inşaattan ötekine gidemezlerdi ki!

Bu konuda bir açıklama yok.

Ustaların da böyle bir şeye gereksinmesi yok. Bir usta ya locanın başıdır ya da müteahhittir. Kendisini kanıtlamak için parola niteliğinde bir sözcük kullanacaksa, bu sadece bina inşaatı ustalarının bildiği bir parolaysa, kendisini kanıtlayacağı, yeterliğini göstereceği işveren zaten bilmez o parolayı. Şu halde işe yarar bir şey olamaz bu.

Mantık bunu gerektiriyor.

Masonlarca verilen yanıtı: O iş öyle değil. Bunun çok daha eski bir geleneksel kökeni var.

- Ne kadar eski? Roma Kolejleri dönemine kadar mı uzanıyor?

- Daha da eski.

- Diyonisos İşçileri?

- Olabilir. Fakat özel bir yapının gerçekleştirilmesiyle bağlantılı.

- Süleyman Tapınağı?

- Evet.

- Ha, o zaman olay tümüyle alegorik ve simgesel. Bu konuyu daha da didiklemeye gerek yok. Çünkü zaten varsayımsal Süleyman tapınağı’nın çağımızdaki Masonluğun ritüellerinde çok önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz.

Konu üzerinde hayli lâf ettim değil mi?

İşin merak edilen aslına bir türlü giremedim bunu yapınca.

Fakat bu anlattıklarım üzerine de görüşlerini belirtmek isteyenler olabilir.

O nedenle, o merak edilenleri yine erteliyorum bu başlık altındaki bir sonraki yazıya.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2590 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 23, 2011, 01:38:05 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3139 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 24, 2011, 01:12:09 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
2 Yanıt
3184 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 26, 2011, 10:33:35 ös
Gönderen: Alşah