İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi rejimi, ‘arî ırk’tan görmediği her grup ve topluluğa çok büyük bir vahşet uyguladı. Bu gruplar arasında Roma ve Sinti, eşcinseller, bedensel ve zihinsel engelliler, komünistler, savaş esirleri, farklı etnik gruplardan insanlar, Katolik ve Protestan din görevlileri, sendikacılar ve III. Reich’a muhalif olan bütün siyasi görüş savunucuları bulunuyordu. Bu insanlar, etnik temizlik için özel olarak oluşturulmuş toplama kamplarında öldüresiye çalıştırılıp, ‘posaları’ çıkarıldıktan sonra gaz odalarında yok edildiler. Ülke içinde yürütülen soykırımın dışında, örneğin, Afrika kökenli Almanlar kısırlaştırıldı ve Nazilerin hâkimiyeti uğruna yürütülen savaşlarda milyonlarca insan öldürüldü.
Ama tüm bu gruplar dışında bir grup vardı ki Naziler onların soyunu kökünden kurutmak ve dünya yüzünden bütünüyle silmek istiyordu: Yahudiler. Yahudi halkından yaklaşık altı milyon insan bu “nihai çözüm” olarak adlandırılan soykırım harekâtı sırasında katledildi. Sonradan verilen isimle Holokost Yahudilere uygulanan soykırımın adıdır. Holokost, antisemitizmin, ırkçı ayrımcılığın ve nefret suçlarının varabileceği en aşırı nokta, etnik temizlik ve soykırımın sistematik olarak planlanmasının tarihidir. Holokost bir ülkenin tüm olanaklarının, teknolojisinin, sanayisinin, lojistiğinin soykırımın hizmetine verilmesinin tarihidir.
Birleşmiş Milletler’in (BM) 1948’de kabul ettiği Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (SSECS) soykırımın hukuksal tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.” şeklinde tanımlar. Yahudilere uygulanan tam da bunlardır.
BM Genel Kurulu’nun 2005 Ekim ayı sonunda aldığı karar çerçevesinde, 27 Ocak tarihi "Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü" olarak kabul edildi. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de soykırımın geniş kesimler tarafından inkâr edildiği, Nazi ideolojisinin halen yaygın olarak kabul gördüğü ve fiilen desteklendiği günümüzde bugünün anılmasının ayrı bir önemi var.
Bu tarihi unutmamak, unutturmamak ve gelecek kuşakların bu insanlık trajedisinden ders almalarını sağlamak, benzer olayların bir daha tekrarlanmaması için zorunludur. Tüm Holokost kurbanlarını saygıyla anıyorum.