Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Konuyu başlatan: peacewings - Mayıs 08, 2012, 09:42:33 öö

Başlık: Hermes'in Sırrı
Gönderen: peacewings - Mayıs 08, 2012, 09:42:33 öö
Hermes’in öğrencilerinden Asklepios, büyük ustasının şu sözlerini de açıklamaktadır:

İnsanlar, ölümlü tanrılardır, tanrılar da ölümsüz insanlar... Eşyanın dışı, içi gibidir. İçle dış arasında hiçbir ayrılık yoktur. Küçük büyük gibidir. Küçükle büyük arasında hiçbir ayrılık yoktur.

Evrende hiçbir şey ne iç, ne dış, ne küçük, ne büyüktür. Bir tek yasa ve o yasanın gördüğü bir tek iş vardır. Bu sözlerin anlamını anlayan, gerçeği görür. Kimi insanlar, bu anlayışları, olağanüstü çabaları ve yetkinlikleriyle öteki insanların görmediklerini görebilirler. Oysa nedenler nedeni daima gizlidir. Çünkü sonsuzluk, pek kısa bir son olan zaman ve gene pek kısa bir son olan mekan içinde anlaşılamaz ve anlatılamaz.

Bizler, ancak, öldükten sonra onu anlayabilir ve anlatabiliriz. Çünkü, yaşarken zaman ve mekanla sınırlıyız. Sınırsızlık, sınırlılık içinde kavranamaz. İşte, dinleri ve felsefeleriyle, elli yüzyılı kaplamış bulunan ışık karanlık diyalektiği buralardan gelmektedir.

Hermes’in büyük sırrını öğrenebilmek için geçirilecek sınavlar pek güçlüdür. Aklı ve iradesi güçsüz olan istekliler, ya yolun dönülebilecek parçasından tersyüz edip geriye dönerler, ya korkudan çıldırırlar, ya da bin bir ürkütücü görünüş içinde yürekleri durur, bir uçuruma yuvarlanır, ölür giderler. Sınavı başarıyla geçiren pek az kişi vardır.

İstekliyi önce İzis tapınağına götürürler. Tapınak, yeraltı mezarlarına giden deliklerle doludur. Tapınağın kapısında İzis heykeli vardır. İzis, oturmuştur, dizlerinde kapalı bir kitap vardır, yüzü örtülüdür.Heykelin altında şu söz yazılıdır: Yüzümdeki örtüyü hiçbir ölümlü kaldıramadı.

Şu halde?... Bu yolda yürüyebilmek için ölümsüzlüğe hazırlanmak gerekmektedir. Buysa, uzun yıllar isteyen, katlanılması pek zor bir çabadır. İstekli, buna katlanmayı göze alırsa, tapınak hizmetçilerinin yanında kalmak, ortalığı süpürmek, bulaşık yıkamak, ayakyollarını temizlemek zorundadır (kendilerini hor gören ve hor gördüren kyniklerle melamileri hatırlayınız). Bütün bu işleri yaparken tek söz söylemek, konuşmak yasaktır.

Bu sınavdan geçen istekli, isteğinde direniyorsa, küçük bir deliğin içinden karanlık bir labirente bırakılır. Kapı, üstüne, gürültüyle kapatılır. İstekli, dizleri ve dirsekleri üstünde sürüne sürüne, çamurlu ve yılanlı dehlizlerde uzun uzun dolaşacaktır. Arasıra küçücük odalara yolu düşerek ayağa kalkabilecek, bu küçük odalarda, çeşitli iskeletlere, hayvanlara ve yılanlara rastlayacaktır. Sonra, gene küçük deliklerden karanlık yollara girerek, sürüne sürüne ilerleyecektir.

Bu küçük odalarda, kimi zaman, sessiz bir rahibe rastlayacak, rahip ona, geriye dönmek isteyip istemediğini soracaktır. Sırrı öğrenmek için direniyorsa, gene kaderiyle baş başa kalarak, karanlık yollarda sürünmeye devam edecektir. Derinlerden kulağına, şöyle seslenen çığlıklar gelecektir:

Bilim ve güç isteyen deliler, burada gebermişlerdir... Artık geriye dönülemez yollara girmiş bulunmaktadır, kimse karşısına çıkıp geriye dönmek isteyip istemediğini sormayacaktır buradan kurtulmak için ölmekten başka bir şey yapılamaz. Soğuk, karanlık, yılanlar, akrepler, korkunç çığlıklar, açlık, susuzluk; sürünmekten paralanmış dizler, kanayan avuçlar... İstekli, ya da artık çaresiz, dizlerinin gittikçe gömülerek ayaklarının yükseldiğini, çok dik bir yokuştan aşağıya doğru sürüklenmekte olduğunu hissetmektedir. Güçlükle sürüklendiği bu yolun sonunda da, korkunç bir uçurumla karşılaşacaktır. Tutunabilir de düşmekten kurtulursa, çıldırması işten bile değildir.
Çıldırmayacak kadar güçlüyse çevresine bakınabilir ve süründüğü dehlizin sol ucunda küçük bir kurtuluş kapısı bulunduğunu görebilir. Uçuruma yuvarlanmadan o kurtuluş kapısına sıçrayabilirse uzun bir merdiveni tırmanarak masallardaki gibi renk renk döşenmiş bir odaya varacaktır. Odanın duvarlarında yirmi iki sırrı belirten nakış semboller, harfler ve sayılar vardır Burası, Oziris’in ışıklı tapınağıdır. Burada, insan, gerçeği belirtmek ve tüzeyi gerçekleştirmek için tanrısal güçle birleşir.

İsteklinin çilesi henüz başlamıştır ve daha pek uzun yıllar sürecektir. Geçireceği sayısız sınavlar arasında ateş sınavı, su sınavı, şehvet sınavı vardır. Bunların her biri, yukarda anlattıklarımızdan da ürkütücü ve yorucu sınavlardır. Ateş sınavı, cehennem ateşi gibi yanan kızgın bir fırından cesaretle geçmeyi gerektirmektedir.

İstekli, bu sınavların her birinin sonunda, tek başına taş bir odaya kapatılarak, aylarca, kendi kendine düşünmeye bırakılmaktadır. Böylelikle, hamur gibi yoğrulan insan yapısı, gittikçe, tanrılık yapıya yaklaşmaktadır.

Eski Mısır rahiplerinin o büyüleyici ve etkileyici güçleri, böylesine bir yoğrulma sonunda elde edilmiştir. Son sınav, mezar sınavıdır. İstekli, diri diri ve özel bir törenle bir mezara gömülür. Oysa artık, dünyalılığından hemen, hiçbir şey kalmamış, mezara pek yaraşan bir yapıdır.

Mezarda, tam bir letarjiye düşerek, kendi ruhuyla karşılaşır. Uzun yıllar sonunda elde ettiği bu sonuç, onu, büyük sırra, gereği gibi hazırlamıştır. Mezardan çıktıktan sonra, kendine gelince, büyük rahiple birlikte, Mısır’ın sıcak, sessiz ve derin bir gecesinde, tapınağın rasathanesine çıkacak ve orada yedi kat göğün yedi yıldızını seyrederek, büyük rahibin ağzından Hermes’in sırrını öğrenecektir.

İsteklinin geçirdiği sınav, tek ruhtan kopan sayısız ruhların yeryüzünde geçirmekte oldukları sınavın küçük bir örneğidir. Hermes’e göre, insanca ölümlü olmak da, tanrıca ölümsüz olmak da elimizde... Ancak, Hiyerofan denilen başrahibin yeni ermişine söylediği gibi, her akıl bu gerçeği kavrayamaz...

Büyük sırrı gönlümüzde saklayarak eylemlerimizle söyleyelim. Bilim gücümüz, inanç kılıcımız, sükut kalkanımız olsun. Aptalsalar, bu gerçek karşısında akıllarını büsbütün yitirirler. Kötüyseler, bu gerçeği kötüye kullanarak büsbütün kötülük ederler.

Gerçeği gizlemekten başka çıkar bir yol yoktur.

Bilmek, bulmak, susmak gerek.

Kaynak:
Orhan Hançerlioğlu / Düşünce Tarihi

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Hermes'in Sırrı
Gönderen: VforVictory - Mayıs 09, 2012, 12:43:39 öö
Orhan Hançerlioğlu'nun eserlerini her zaman yanımda bulundururum. Düşünceleri kısa ve öz olduğu gibi etkili bir biçimde anlatır. 

Paylaşımınız için teşekkürler  :)
Başlık: Ynt: Hermes'in Sırrı
Gönderen: Gezdirici - Eylül 06, 2017, 03:33:18 ös
Düşünce Tarihini yıllar önce okurken Eytişimsel Özdekçilik konusunda odaklanarak bu yukarıdaki kısımları hızlı geçmek yada hafızaya almamak yazık olmuş.

Bunun sonunda "yahu Stalin de Diyaletktik ve Tarihsel Materyalizm demiş daha ince bir kitapta anlatmış zaten" , hem George Politzer de var daha onu da okumak lazım falan derken, daha entelektüel bilgilere kulakları tıkayıp, hayat labirentine Sol dan devam edip, bir süre sonra da okumayı bırakınca çıktığın yolculuğun anlamını bile şaşırırsın. Hatta Vazgeçer geri dönmek istersin...

Hermes'in bir  Sırrı olduğundan bile habersiz uzaklarda bir yerlerde dolaşır durursun.

Ancak yıllar sonra belki tesadüfen öğrenirsin saygıdeğer üstatlardan birinin kim olduğunu.
Bununla da bitmez.
Saygıdeğer üstat ile Muhterem üstat arasında bile bir sürü fark olduğunu; bunların neler olduğunu öğrenmeye başlayacaksındır daha...

Kim bilir kendini daha ne kadar gezdirebileceksin Gezdirici  :)

Başlık: Ynt: Hermes'in Sırrı
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Eylül 06, 2017, 09:43:50 ös
Hakikaten nedir bu İsis'in peçesi ? Madam Blavatsky'nin (Helena Petrovna Blavatsky) “Isis Unveiled” i (Peçesi Açılmış İsis) isimli bir eseri var.Kendi açımdan baktığımda anlamlandıramadığım bir durum mevcut.(Sözüm meclisten dışarı) Neden bu bayan'nın kurduğu tarzda olan ezoterik sistemler,doğal veyahut şimdilik doğaüstü yöntemler olarak tanımlanan edinimlerin sonuna gelindiğinde, yapılarını şarlatanlık ve uydurmacalar ile taçlandırıyorlar?(Uyumsuzlukları ve yetersizlikleri gereği, zaten yok oluyorlar da... )

Zaten yükselişi çoğu kişi için imkansıza yakın olan bu kavrayışın, orasından burasından tutarak; saçma sapan yalan yanlış çıkarımlar eşliğinde beyin yıkayarak her yerini kirletiyorlar.Her hangi bir konu hakkında bir noktaya varıldı ise,bir adım daha atılır; böyle cirit atlar gibi olmazki.(Sözüm Madam Blavatsky için)