Antik Çağ Felsefelerinin Hıristiyanlığa Etkisi:
Özel olarak Aristoteles’in Hıristiyanlığı nasıl etkilemiş olduğunu özetle ortaya koymadan önce izin verirseniz bir dinsel sistemin neden bir felsefi dayanağa gereksinme duyduğuna değinmek istiyorum.
Aslında ben bu konuyu çok iyi bilmem. Sadece bir zamanlar okumuş olduklarımdan aklımda kalanları yansıtmak niyetindeyim.
Hıristiyanlık, başlangıçta yani özgün biçimiyle İsa’nın güzel ve dokunaklı sözlerine dayalı ilkel bir toplumcu anlayış içeren tipik bir Yahudi mezhebiydi; ancak reformist bir mezhep. Özellikle Essenlerin yaşam, inanç ve düşünce tarzı yansıyordu bu mezhepte. Bilenlerce Mandeizmin etkisi de duyumsanıyordu.
Bu yalın ve günümüzün anlayışı ile belki de biraz “romantik” olarak nitelenebilecek sözlere felsefi bir dayanak bulmak gerekiyordu. Çünkü Hıristiyanların karşısında heybetli ve oturaklı bir Roma Stoa Felsefesi vardı. Ayrıca süregelen klasik (kimine göre yozlaştırılmış) Yahudi dogmalarını desteklemek için de felsefe gerekliydi.
Ancak Hıristiyanlık düalizmin ötesine geçmişti. İncillerde yer alan kutsal üçleme, ilâhi vahiy, ilk günah gibi ilkeler Hıristiyan inancının temelini oluşturuyordu. Bu nedenle başlangıçta bunları akılcı bir temele oturtmak gibi bir eğilime gerek görülmemişti. İnsanın aklını kullanarak inancı sorgulaması diye bir şey de söz konusu olamazdı. İlk Hıristiyan azizleri bu nedenle felsefeden olabildiğince uzak durmuşlardı. «Tanrı’nın sırlarına ulaşmaya kalkışmak, insan aklının bir saygısızlığı, küstahlığıdır.» diyorlardı.
İlk Kilise babalarından Aziz Tertullianus, «Akıl almaz ya da saçma olduğu için inanıyorum.» diyordu. O öyle diyordu ama bu söylem dönemin bilgisiz kesimlerini yönlendirmeye yetiyordu. Sadece sınırlı bir boyuttaki aydın kesimi ikna edemiyordu.
Nitekim dinsel dogmaları felsefî bir temel üzerine oturtma işlemi belli bir düzeye ulaşınca bu söylem de değişti; «Anlayayım diye inanıyorum.» biçimine dönüştü.
Ağırlıklı olarak Orta Çağda son biçimini alacak olan Hıristiyan felsefesini anlayabilmek için Antik Çağa bir geri dönüş yapmamız, bu amaçla da Platon’un düşünsel yapısına şöyle bir göz atmamız gerekiyor.
İzleyen bölümde bunu yapmaya çalışacağım.