YÖNETİM (REJİM)
Platon’a göre, toplum yönetiminde iki aşırılık vardır: Tek kişinin mutlak egemen olduğu tiranlık ile her kafadan bir ses çıkan timokrasi…
Platon, «Bu ikisinin arasında kalan aristokrasi, yozlaşarak oligarşiye dönüşmediği sürece, en ideal yönetim biçimidir.» der.
Utopia hiyerarşik bir demokrasi ile yönetilmekte, ancak yüksek aşamadaki yöneticiler görevlerini ömür boyunca sürdürmektedir.
Güneş Ülkesi’nde ise yöneticiler bilgi, yetenek ve erdem bakımından en yetişkin olanlar arasından seçildiklerinden, görev başında bulundukları sürece kendi işleri ile ilgili konularda egemenlikleri mutlaktır.
M.Ö. 4. yüzyılın Helen uygarlıklarında, başta Atina olmak üzere çoğu kentlerin yönetimi demokratik düzenin yozlaşmış örnekleri olarak nitelenebilir. Geçmiş çağların monarşik yönetim biçiminin toplumlar aleyhine işleyen sakıncalarını başarı ile değerlendiren Platon, kendi çağının gereği olarak tutucu bir düzeni en iyi biçimde gerçekleştirebilecek olan sınıfsal egemenliği idealize etmiştir.
Oysa bu şekildeki bir yönetimin toplumları sosyoekonomik çıkmazlara sürüklediği Ortaçağ ertesinde çoğu Avrupa ülkelerinde açıkça görülmüştür.
Utopia’da toplum egemenliğine bir dönüş yapılmış, ancak More, yöneticilerin belirli aralıklarla yapılacak seçimlerde değiştirilebileceğini ileri sürme gücüne erişememiştir.
Güneş Ülkesi’ndeki akıl-güç-sevgi üçlüsünün yönetim organları olarak seçildiği devlet, milletin toplu egemenliğinin öngörüldüğü gerçek bir demokrasidir. Ancak Campanella, ideal devletinin yalnız küçük ve kapalı bir toplum kapsamında gerçekleşebileceğini düşündüğünden, evrensel bir toplum yönetimi sisteminin çözümüne yönelememiştir.
Çağımız koşullarına göre düşünülecek olursa, ideal bir devletin yönetim biçimi her halde hiyerarşik ve federatif bir demokrasi olsa gerektir.
(Devam edeceğim.)