1808’de Hamburg’da doğan Samson Raphael Hirsch, büyükbabası Mendel Frankfurter ile Talmud çalışmaları yapar ve eğitimi genel olarak Rabbi jacob Ettlinger, Isaac Bernays ve babası tarafından verilir. Hirsch’in babası Reform Yahudiliğe karşı olduğu halde , Bernay’ın teşvikiyle Talmud Tora’daki ‘laik’ çalışmalara katılır. Daha sonra Hirsch, Bonn Üniversitesinde klasik dil, tarih ve felsefe eğitimi alır ve orada Abraham Geiger ile dostluk kurup Yahudi öğrenciler için bir dernek kurar.
1830’da Hirsch, Oldernburg’da Landrabbiner olur ve burada on bir yıl boyunca Yahudilik Üzerine On dokuz Mektup- ve Horeb adını verdiği İsrael’in diaspora’daki Görevleri Hakkında Makaleler ’den oluşan eserini yazar. Bu iki çalışması genç Yahudi erkek ve kadınları geleneğe bağlı kalmalarını teşvik eder. 1841’de Hirsch, Emden’e taşınır ve Hanoveer’de Aurich ve Osnabrück hahamı olarak görev yapar. Beş sene sonra Nikolsburg’a ( günümüzde Çek Cumhuriyetindedir) taşınır ve orada Moravia Landrabbineri olur. Burada Hirsch, 1848 devrimi sırasında Avusturyalı ve Moravialı Yahudilerin emansipasyonu için mücadele eder ve aynı sene Moravia’daki Yahudiler’in Medeni ve Politik Hakları için kurulan Komitenin yönetim kuruluna seçilir.
Nikolsburg’da Hirsch , Moravia Yahudilerinin iç yapısını organize edilmesinde aktif rol alır ve ülkenin merkezi dini otoritesinin anayasa taslağını hazırlar. Yahudi işleriyle bu kadar ilgilenmesine karşın , Ortodoks Yahudi kesim, Hirsch’in liberal tavırlarından ve eylemlerinden rahatsızdır. 1851’de Frankfurt-am-Main’de Adass Jeschurun Ortodoks cemaatinin hahamı olur ve 1888’deki ölümüne kadar bu göreve devam eder. Burada Hirsch görüşlerini paylaştığı bir çevre edinir.
Yahudilik Üzerine On Dokuz Mektup’u Hirsch, genç bir hahamın , Yahudi kalmanın önemini sorgulayan arkadaşına yazdığı mektuplar biçiminde kaleme alır ve geleneksel Yahudiliğin bir savunmasını yapar. Bu eserinin başında, arkadaş, inanç hakkında bir çok eleştiri yapar: ‘İnsanlığın geri kalanı kültür, zenginlik ve refahın doruklarına ulaştılarsa da Yahudiler insanlığı büyük ve onurlu kılan, hayatı güzelleştiren her şeydne fakir kalmıştır’ (Hirsch, 1960,24). Ayrıca, Yahudilik mutluluk ve mükemmeliyetçiliğe ulaşmayı kısıtlar, Yahudileri komşularından ayırır, şüphe ve düşmanlık uyandırır ve halaha öğretileri yoluyla insanları önemsiz ve karışık bilgilerle doldurur”.
Bu iddialara cevap olarak genç haham mutluluk ve mükemmelliğin insan hayatının amacı olup olmadığını sorar. Bu sorunun cevabını tartışmadan önce, Tora’nın hayatın anlamı hakkında ne öğrettiğinin bilinmesi gerektiğini vurgular. Hirsch’in açıkladığı gibi, Tora her şeyin ilahi bir amaç için yaratıldığını ve her şeyin sevgide bir olduğunu açıklar. Sadece insanoğlu, kendi özgür iradesiyle Tanrı’ya itaat etmeyi seçebilir. Bu da gerekli zamanlarda Tanrı’nın emirlerine nasıl boyun eğileceğinin öğrenilmesi gerektiği anlamına gelir. Kutsal kitabın anlatımına göre, ilk başta insanlar putlara tapar, doğayı bir çok tanrının kontrol ettiğini düşünürlerdi. Ayrıca, zevk ve zenginliği, daha yüksek bir şeye ulaşmak için kullanılan araçlar yerine, amaç olduğunu düşünürlerdi.
Bu kadar haksızlık ve cehalet hüküm sürerken , gerçek mutluluğun sadece her şeyi yaratan Yaratıcı’ya hizmet ederek ulaşılabileceğini gösterebilecek tek bir insan oluşturulmalıydı:
Bu misyona ulaşabilmek için bir ulusa ihtiyaç vardı. Geri kalanların büyüklüğü ve gücü üstüne inşa ettiklerinden yoksun, gururlu ve kendine yeten silahlı uluslardan önemsiz görünen ama Tanrı’ya içten bağlılıklarıyla güçlenmiş bir ulus... Öyle ki her düşman kuvvetinin bastırılmasıyla, Tanrı Kendini doğrudan doğanın ve tarihin tek Yaratıcısı, Hakimi ve Yöneticisi olarak açıklayabilirsin. (54).
Hirsch’e göre, eski İsraelliler, Kenan Topraklarını Ahit’teki emirleri yerine getirebilmek için aldı. Daha sonra Israel sürüldü ve böylece Tanrı’nın emirlerine sadık kalarak ilahi gerçeği dünyadaki diğer tüm uluslara iletebileceklerdi. Tanrı’nın acı çeken hizmetkarı olan Israel, yüzyıllarca süren baskı ve katliamdan sonra bile evrensel sevgiyi öğrenir.
Yahudi ulusunun tarih içindeki önemli olduğu düşüncesini vurgulayan Hirsch, İsrael’in Tanrı’ya karşı görevlerini ana hatlarıyla belirtir. Ona göre alt tip emir vardır:
1.Tanrı, dünya ve İsrael’in misyonu hakkındaki gerçekleri açıklayan emirler.
2.Sosyal adalet il ilgili yasalar
3.Canlı ve cansız dünyaların her ikisindeki adaletle ilgili görevler
4.Tüm canlıları sevmekle ilgili emirler
5.Temel gerçekleri öğreten bayramlar ve törenler
6.İbadetle ilgili yasalar
Hirsch’e göre, Yahudi yasası manevi bir yaşam arayışında zevk ve mutluluk arayışını ikinci plana koymak için tasarlanmıştır. Ona göre, Şabat’ta veya başka bir bayramda çalışmamanın ve Hıristiyanlarla kısıtlı iletişimin yaratacağı ekonomik dezavantajlar, bütün insanlığın mesihi bir birlik haline gelmesi yanında önemsizdir.
Hirsch, bilimin doğal olayları açıklamak için yasalar öne sürdüğü gibi gerçek Yahudilik biliminin de açıklanan yasayı verilmiş olarak kabul etmesi gerektiği düşünür. Tora, anlamı içindeki prensiplerde saklı olan organik bir bütündür. Gelenek hakkındaki yorumlarını aktarırken Hirsch, Reform Yahudiliğin modernleştirici etkilerini reddeder. Ona göre Reform’un en ciddi hatası Yahudi Yasasını değiştirmesidir. İhtiyaç duyulan Yahudiliğin Reformu değil Yahudilerin reformudur.
Emansipasyon konusunda Hirsch Yahudi hayatının gelişmesini mutlulukla karşılar ancak koşulların bu şekilde değişimini esas amaç olarak görmeye karşı çıkar. Hirsch’e göre, Yahudilere verilen vatandaşlık haklarının gerektirdiği değişimler önemsizdir, zira Yahudiler sadece Tanrı’nın emirlerine uymakla ilgi manevi yükümlülükleri ile birlik olurlar. Bu durum, Tanrı’nın dünyadaki tüm yahduiler Kutsal Topraklarda bir araya getirinceye kadar devam edecektir.- bu öngörülen mesihi amaçtır ve böyle bir şeyi aceleye getiremk, Tanrı’nın emrini gasp etmek olur. Ancak Yahudiler anlaşmalarına bağlı kaldıkları sürece, laik işlerle de uğraşmalarına izin verilebilir.
Böyle gelenekselci bir duruş, Metnin esaslı anlayışına temellendirilmiştir. Hirsch için Tora, Tanrı tarafından Moşe’ye Sina Dağı’nda verilmiştir ve bu olaya iki milyon insan şahit olmuştur. Dolayısıyla Moşe’nin Beş Kitabı otoritedir ve kuralları sonsuza kadar Yahudi ulusunu bağlar:
Bütün soru şudur. Tora’daki bütün emirlerin başladığı “Ve Tanrı Moşe’ye şöyle dedi!” Cümlesi doğru mudur değil midir? Her şeyden güçlü ve Kutsal Tanrı’nın gerçekten Moşe’ye konuştuğuna inanıyor muyuz? Kardeşlerimizin önünde elimizi Tora’daki bu sözcüklerin üstüne koyup Tanrı’nın bu Tora’yı verdiğini, O’nun Tora’sının , Gerçeğin Tora’sının tüm sonsuzluğuyla aramızda olduğunu söylediğimizde gerçeği söylüyor muyuz? Eğer bu sadece basit sözcüklerden ibaret değilse, bu Tora’yı kusursuzca ve şikayet etmeyerek, her zaman ve her yerde taşımalıyız. (65)
Dolayısıyla Tora zamanın dışındadır: değişmezdir ve hatasızdır. Tora, modern dünyadaki Yahudilerin politik koşulları değişse de, Yahudi yaşamının yazdığı yerdir.
Dolayısıyla Hirsch için, cemaat Tora’ya bağlı kaldığı sürece Yahudiliği modern yaşama entegre etmek olasıdır. Ancak bu tip Neo-Ortodoks düşünceler , batı Avrupa Toplumuna asimile olmak isteyen kesim tarafından benimsenmez. Yahudilerin diğer kültürlere karışmasını öngören kesim, Hirsch’in gelenekselciliğinin izin verdiği entegrasyondan daha fazlasını isterler. Ancak Hirsch’in Tora im derek erets ( Pratik yaşam ve Tora) kavramı daha sonraki yıllarda geniş yankı uyandırır ve modern Ortodoksluğun temeli olur. Böyle bir ideoloji , geleneğin inanç ve pratikleri ile çağdaş kültür ve yaşamı uyumlu hale getirmek için bir temel oluşturur.
Referanslar / S.R. Hirsch’in Önemli Eserleri
Samson Raphael Hirsch, The Nineteen Letters of Judaism, New York, 1960
Samson Raphael Hirsch, Horeb: A Philoshophy of Jewish Laws and Observances ( vol 1-2), London, 1962