Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Alçak Gönüllülük  (Okunma sayısı 13782 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 31, 2011, 04:30:48 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bugün için bir başka terim seçeyim dedim. Hadi alfabetik sıradan gidelim diye düşününce karşıma bu çıktı.



Sözcük olarak kimi zaman bitişik kimi zaman ayrı yazılıyor. Sanki ayrı olanı daha doğru gibi. Şu “alçak” sıfatı pek de hoşnutlu değil, Keşke onun yerine bir başkası kullanılmış olsaydı ama bunu değiştiremeyiz. Eski dildeki karşılığı “tevazu”; alçak gönüllü kişi için kullanılan sözcük “mütevazı”.

Mütevazı birini düşününce aklıma nedense hemen silik hatta sümsük, ezilmiş hatta biraz zavallı birisi gelir. Bunu biraz daha ileri götürürsem, eskiden devlet dairelerinde görülen bir memur tipi canlanır kafamın içinde. Ceketi üzerine koyu gri kolluklar takmış; burnunun üstünde aşağıya doğru kaymış ince çerçeveli bir gözlük; gözlüğün üzerinden bakan bıkkın gözlerde ç anlamsızlık okunuyor; hafif kırlaşmış saçların ense kökündeki birikimi en son tıraşın üzerinden birkaç ay geçmiş olduğunu gösteriyor; boyundaki yana kaymış kravat öyle bir düğüm olmuş ki bağlanmayıp öylesine takılıp çıkarıldığını belli ediyor, kulağın üzerine takılı sabit kalemin ucu iyice yuvarlaklaşmış (gençler bunun ne olduğunu bilmeyebilir); iki beden kadar büyük pantolonun yerleri süpüren paçalarından iplikler sarkıyor.

Bu aslında kıt kanaat geçinen bir zavallı hatta pejmürde adam portresinin bir bölümü olabilir ama niçin böyle bir çağrışım yaptırdı bana şu “mütevazı” sözcüğü, bilemiyorum. Gençliğimde bana sorsalardı “İleride, büyüdüğünde kibirli mi olmak istersin, mütevazı mı?” diye, hemen kibirliyi seçerdim. Çünkü o benim zihnimde güçlü, otoriter, saygın, iyi giyimli, her bakımdan dört dörtlük bir adamı canlandırırdı.

Bu karşıtlık aslında pek yanlış sayılmaz çünkü alçak gönüllülük ve kibir birbirine karşıt iki kavramı dile getiriyor. Burada yanlış olan, her ikisinin de tanımında örnek alınan adamın o dış görünüşündeki nitelikleri. Çünkü her ikisi de dış görünüşle değil, kişinin kimliği ile karakteriyle bağlantılı.

Nitekim masonik sözlükte alçak gönüllülük, “insanın öz varlığına karşı aşırı düşkün olmayıp, nitelikleri üzerine değerlendirmede bulunabilmesi” b.içiminde tanımlanıyor. Bunu karşıtı olan kibirin tanımı da şöyle veriliyor: “Kendini diğer insanlardan büyük ve üstün görme.”

Ancak burada şunu eklemeliyim. Bu sözcükler Masonluğa özgü olmadığı gibi masonik nitelikli bir sözlükte böyle tanımlanıyor diye başka bir biçimde tanımlanamaz da değil. Masonlukta sadece bu sözcülerin (daha doğrusu niteliklerin) özel ve önemli bir yeri olduğu içindir ki Masonluğa özgü bir sözlüğün kapsamına da alınmış. (Öyle olsa gerek.)

Alçak gönüllülük, Masonlukta, bir masonun en önemli erdemlerinden biri sayılıyor. Şu durum özenle vurgulanıyor: Alçak gönüllülük, yetersizlik ya da korkaklık değildir. Kişinin kendisine güvensizliği de değildir. Kendini küçük görerek alçaltması da değildir.

Böyle “değildir” deyişleriyle gitmenin sonu yok. Bunlar bir açıdan benim az önce hani mütevazı bir adam denince aklıma takılan fiziksel görüntünün yadsınması gibi bir şey.

O halde şöyle diyelim: “Alçak gönüllülüğün ne olmadığını bir yana bırakın ve ne olduğunu söyleyin.”

Yanıt: Kişinin kendi değer ve yeteneklerini, olumlu ve olumsuz yanlarını bilerek; kendini olduğundan başka türlü görmemesi ve göstermeye de kalkışmamasıdır. Kendisini içtenlikle yargılayıp, bu bağlamdaki yargısını da ortaya koymasıdır. Dolayısıyla, benlik tutkusundan kurtulmayı bilmek, gösterişe değil öze önem vermek, boşuna övünmemek, övülmeyi de beklememektir.

Şuna kısaca kişinin kendini bilmesidir desek olmaz mı?

Bana olur gibi geliyor da anlaşılan o kadarla kalmıyor; biraz daha fazlası var. O da kişinin bir de o bilgiyle donanmış olarak, ona göre davranması.

Kimilerine bakıyorum de ne kadar alçak gönüllüler. İnsanın imrenesi geliyor. Bu işin içinde bir iş var diye kuşkulanıyorum. Bir bakıyorum ki aslında o kişiler alçak gönüllülükten hiç de nasiplerini almış değil de, sosyal ortamda geçer akçe oldu için öyle görünüyorlar.

İnsan gösterişe meraklıdır. Hayvan da gösterişe meraklıdır. Hayvanın gösterişe meraklı olanı sadece erkeğidir. Belli dönemde dişisinin dikkatini çekmek için gösteriş yapar. Bu bir içgüdüsel olaydır. İnsanınkinin ise içgüdü ile ilgisi yok; çıkarcılık ile var.

Aslında o bir erdemmiş gibi gösterilen alçak gönüllülük, insanın doğasına ters bir tutum ve davranış. İnsanın tutkularını gidermesine neden oluyor. Bunda aşırılığa kaçılacak olursa insanı miskinliğe sürükleyebiliyor. Masonlar alçak gönüllülüğü bir erdem olarak nitelerken, bunun mutlaka buyrultu (irade) ile denetim altında tutulması gerektiğini de öngörüyorlar sanırım. Ölçülü olmak gerek.


Peki alçak gönüllülüğün karşıtı olan kibir?... O nasıl oluşuyor. Nasıl değerlendirilebilir?

İsteyenler bu konuda da bilgi ve düşüncelerini ortaya koyabilir elbette. Bana bırakacak olursanız, ben aynrı bir başlık açmayı yeğlerim.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 31, 2011, 08:13:23 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Her erdemin bir tezatı var kutbiyet dunyasındayız.ikili ilişkilerde sosyal ılişkilerde yapıcı olan davranıslar erdemdir.
varlık gorkemli gosterisli  olabilir bir meslegi maddi durumu sosyal cevresi vs..vs .....bunu elit tabir edilen katogoriye koyabilir.

peki sevilen biri yaparmı?

Sevginin kaynagı yurektir ..yureklere hitap edemiyen kisi sevilmez..
kibir varlıklar arasından kendini ayırmak ust gormek kendine paye cıkarmak gibi bir suru etkenlerle yukseklerde tutar ..
sevgi yoluyla kalbe girmeyi bilen kisi her gonule iner konar........
alcak gonulde bu inisi temsil eder bence.... varlıgın konumu kosulu ne olursa olsun fark etmez sevginin mekanı olan yurege inebilmek girebilmek bir erdemdir...

Bence insanın dogasında  mayasında sevgi vardır.bu yuzden dogamıza ters degildir.
Menfaat cıkarcılık ve buyukluk tutukusu olan egomuzun benciklilerine ters gelebilir .

Alcak gonullu olmak nasıl tembellige surukler bir kisiyi bunu anlıyamadım..
daha bence gonul yapmak adına fedakarlıga bile yöneltir.sevdigimiz icin kıyamadıgımız kisiye hizmet edebiliriz ..gerekirse ayagına gideriz..faydamız olsun yada ihtiyacı görülsün diyerek..
KİBİR belki miskinlige goturur...bencillk  kendini beyenmişlik yuzunden kimseyi umursamamak  onun ayagınamı gicedegim..kimki o bana gelsin zihniyetiyle tembel bile yapabilir .

Deginiz gibi önce kendini bilmek..
Kendini bilen Ne övgüyle yucelir ne yergiyle küçülür.......dimdik kendi olarak durur.




Mayıs 31, 2011, 10:31:39 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Güzel bir Arı Masalı var.
Sanırım konuya uygun.

Bir zamanlar yüksek bir gelişme ve serpilme içinde bulunan bir arı kovanı varmış. Burada ticaret ve sanayi çok ileri gitmiş, zenginlik ve bollık son sınırına varmış. Arı devletinin çok güzel yasları, güçlü bir ordusu ve donanmaıs varmış. Ancak bu imrenilecek durumda olan arı kovanında ahlak vaizlerinin sızlandıkları hallerde mevcutmuşç Bir yanda lüks ve eğlence düşkünlüğü, öbür yanda çalışmaktan canları çıkan bir sürü arının yoksulluğu, dışarıya savaşlar ,içeride boğuşmalar.

Günün birinde Tanrı'nın bu durumdan yakınan ahlakçıların istediğini yerine getiresi tutmuş.
Arı devleti birden bir ahlaklı ve mütevazi olmuş. Artık herkes namusludur. Azla yetinir, alın yazısından memnundur, alçakgönüllü ve barışçı olmuştur. Ama ahlak yönünden çok sevindirici olan bu değişme ile birlikte ülke de birden bire yoksullaşmaya başlamış, tivaret ve sanayi durmuş, sanat bilim teknik alanda ilerlemeler sona ermiş. İşsizlik sebebiyle göçler başlamış.

Masalın yazarın Mandeville : Ahlakçılar bilmelidir ki ahlak düşkünlükleri olmadan uygarlık ta olamaz. İçinden yanlız erdemli kişilerin bir araya geldiği bir toplum olamaz. Uygarlık isteniyorsa onsuz uygarlığın olamayacağı egoizmi lanetlememeli, çünkü doğal isnan erdemli insan değil, egoist olandır.

Saygılar


Mayıs 31, 2011, 10:43:45 ös
Yanıtla #3

Alçakgönüllülük ve kibir.

İkisi de çok hassas bir teraziden azıcık kaymakla içine düşülecek bir durum.

Aristoteles A, A'dır der. Yani kişi neyse odur. Alçakgönüllülük de, kişinin kendisini, aslında olduğundan daha az bir nitelikte göstermesidir. Kibir de, tam tersi olarak, kişinin kendisini aslında olduğundan daha büyük göstermesidir. Herhalde bu iki terim ortak bir başlıkta birleşse "yalancılık"da birleşirdi.

Alçakgönüllülük ve kibir, bilinçli edimlerse şayet, bunların ikisi de, benim kendi ahlak anlayışım açısından irrasyoneldir, mantıksızdır.

Ben şu alçakgönüllülüğün, acaba antropolojide hangi insan ihtiyacını tatmin için çıktığıı düşünmeye çalışıyorum. Çalışıyorum çalışıyorum da aklıma hep, korku, etrafta hedef olmaktan kaçınma, güvenlik sağlama, sosyopatların kininden korunma vb. gibi durumlar geliyor.  Sosyopat insanların şerrinden korunmak için, insanın duygusal refleks olarak alçakgönüllüğü kullanması çok hazin bir durumdur. Toplumun kıskanç unsurlarını üzerine çekmemek için insan tevazuya bürünüyor. Bu durum, özellikle eğitim seviyesi düşük toplumlarda yaygın olarak görülüyor.

Bir diğer ihtiyaç da herhalde kişinin kendisinden değil, üstün tasvir edilmeyi reddedip, kişinin kendisini olduğu gibi göstermek için itiraz ettiği durumlarda ortaya çıkıyor. Biri beni, olduğumdan üstün takdim ediyorsa, benim bunu reddetmem, alçakgönüllülük olarak algılanıyor olabilir. Burada benim yaptığım alçakgönüllülük olmamasına rağmen, dışarıdan, eylemim alçakgönüllülük hanesine yazılıyordur. Veya bu sürecin tümü, insanların oynadığı, bilinçli bir protokol oyunu olabilir. Ben senin ne olduğunu biliyorumdur, ama sevgimi ifade için seni yukarılara çıkarırım, ne de olsa senin bunu reddedeceğini biliyorumdur ve sen de senden bekleneni yaparak bunu reddedersin. Genelde ikili ilişkilerde, protokolde vb. bu durum sıkça yaşanır. Bu, insanın tapınma güdüsüyle de ilgili bir şey olsa gerek. Bu türden bir davranışın zararı olamaz. Dikkat edilirse, burada alçakgönüllülük de çok işlemez.

Sorun, birinci tipte tanımladığım alçakgönüllülük "ALIŞKANLIĞI"ndan kaynaklanabilir.  Alçakgönüllülük, sosyal hayatta, çoğunlukla korku ile ilişkilidir, ve hani Nietzsche'nin üstün insanına uymayan bir niteliktir. Aslında insanların, -ikinci tipte- bir başka insanın güvenini sağlamak için onu büyüterek, amiyane tabirle "yağ çekmesi" de bir nevi korkuyla (tapınma derken kastettiğim buydu) ilişkili olabilir. Yağ çekmeye de alçakgönüllülüğün ters simetriği diyebiliriz.

Yani bu iki durumda da ufak tefek sorunlar var. Bizim toplumumuzda anlaşıldığı kadarıyla alçakgönüllüğe karşı olduğumu söyleyebilirim. Bununla beraber kibire de aynı nedenlerle karşı olunması gerektiği de açıktır.

Keşke insanlar arasında güven sorunu olmasa da, herkes kendini olduğu gibi gösterebilse.

İşte bu nokta, yani kişilerin kendini olduğu gibi göstermesine engel olan toplumsal baskılardan kurtulabilmişlik, artık alçakgönüllülük veya kibirle bağdaşmıyor gibi görünüyor.

Sayın Adam'ın tarifine de burada bakabilirim;

"Yanıt: Kişinin kendi değer ve yeteneklerini, olumlu ve olumsuz yanlarını bilerek; kendini olduğundan başka türlü görmemesi ve göstermeye de kalkışmamasıdır. Kendisini içtenlikle yargılayıp, bu bağlamdaki yargısını da ortaya koymasıdır. Dolayısıyla, benlik tutkusundan kurtulmayı bilmek, gösterişe değil öze önem vermek, boşuna övünmemek, övülmeyi de beklememektir."

Aslında kişinin kendini olduğu gibi görmesi ve göstermesine ben, özgüven diyorum. Sayın Adam bu tarifi "alçakgönüllülük" kavramını tanımlarken kullanması da acaba bir başka alçakgönüllülük örneği olabilir mi? :) Benim özgüven dediğime, Sayın Adam "alçakgönüllülük" diyor.

Boşuna övünmemek ve övülmeyi beklememek, benlik tutkusundan kurtulmak. Bunlar bence daha başka kavramlar. Boşuna övünmemek konusunda hemfikirim. Bu durumun yanlışlığı terimin kendisinde zaten bellidir; "Boşuna" övünülüyordur. Övülmeyi beklemek ise biraz farklı. Mesela sanatçılar, eserlerinden sonra alkış duymak isterler. İnsanlar, emek harcadıkları şeyden sonra övülmek isterler. En azından "ilgi" beklerler. Bu, bir insani duygudur. Fakat bu beklenti, zaten bir ödüldür, ve kişinin başarısının içinde saklıdır diye düşünüyorum. Yani siz bir iş yapmışsanız, ve o iş övülmeye değerse, zaten o işin ortaya çıkaracağı kaçınılmaz yarar durumu kişiyi tatmin edecektir. Çıkar ve egoya ben her zaman saygı duymuşumdur. Yeter ki nedensiz ve hak etmediğini isteyen bir çıkar ve ego işin içine karışmasın.

Saygılar.
« Son Düzenleme: Mayıs 31, 2011, 11:03:48 ös Gönderen: popperist »
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mayıs 31, 2011, 10:48:13 ös
Yanıtla #4

Sayın Ozkann,

Arı Masalı tespitiniz takdire şayan, ancak ben Arı masalı'nın çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Arı masalında, ego, sanki vahşi ama yararlı bir kavram gibi gösterilmiş. Ben, gerçek egonun, yararlı olduğunu bu yüzden de vahşi olamayacağına inanıyorum. Arı masalı, büyük bir hakikati içinde taşır. Fakat onu öyle kötü anlamıştır ki, herkes bencilliği tü kaka görür. Bunu, " Şu Mandeville'in Arı Masalı" başlıklı, bizzat bu hikayedeki yanlışlara değinmek için açtığım bir başlıkta göstermiştim. Bağlantısını da buraya koyalım.

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=9424.0

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mayıs 31, 2011, 11:44:29 ös
Yanıtla #5
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Yontulmamış ego, yani vahşi kibir bencildir. Yararlıdır ama bencilliği sonucu kişisel üretiminin artıkları topluma faydalı değildir. Zaten bunu düşünmez.

Ancak 'gerçek ego' aynı zamanda toplumsal fayda da gözeten, kendisinin uçlarının farkında olan aktif bir farkındalığın sonucudur.

Bu konuya uygun olabilecek bir başka söz geliyor aklıma.

Aşırı mütevazilik, kibirdendir.
Alçakgönülülük sahte olabilir ve bu davranış şekli tamamen kibirden kaynaklanabilir.
Alçakgönüllülük kibirin zıttı değil, form değiştirmiş halidir de diyebiliriz.

Ne yazarsam yazayım, hep kibire gidiyor konu.
Artık Sayın ADAM kusuruma bakmasın :)

Alçakgönüllü adam olma kompleksi ile vahşi kibir arasında biryerde, gerçek egoda tutunalım taraftarıyım.

Saygılar


Haziran 01, 2011, 12:19:46 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Terimlerin icerdigi anlamlar ile bu anlamları ifade eden davranıslarda bulunmak vardır ki bu olus halidir.
Birde bu terimin halinde olmus gibi gorunmeye calısmak yapmacıklık yada maskeli gezmek hali vardır.
iki arasındaki farkı karıstırmıyalım.
kendini oldugu gibi gosteren ile olmus gibi yapan arasındaki farkı....bunu algıyalan kişiler  farkındalıklı kişilerdir..
algılayamadıgınızda daha sonraları o kişinin  gercek yuzunu gordugunuzde kandırıldım denir.

Ego yararlımı  vahşimi sorusu ise ayrı bir olay.

Ego insan forumdaki varlıkların hepsinde mevcut. İnsanı diger varlıklardan ayıran en önemli özeliktir.
İnsan olma yolunda yuruyen varlıgın farkındalık kavramı basladıgı anda ilk terbiyesi ego yada nefis egitiminden gecer.
Bu da demek oluyor ki EGO egitilmeli.......yok edilmeli demiyorum .....
Butun dinlerin ve kadim ögretilerin temelinde  bu vardır.
Dergahlarda ki çile odalarının...mabetlerde tapınaklarda  sandık tabut vs yoluyla isaret edilen temel ogreti nefis terbiyesidir  .ÖLMEDEN ÖLMEK......
Farklı sembollerle gosterilmis .....zaman mekan degismis isim degismiş olabilir  ama ögreti özde aynidir.
Bir sembolden bir kitap yazılabilir.
Bir kücük hikayede ben yazayım size . Mısır duvar resimlerinde İsisin bilinen bir resmine acılım yapalım.
O resimde bir sanduka üstünde oturan Tanrıca  İsis kolları  tuylerle  kanat halinde ve yukarı kaldırmıstır. Basındada altın yılan seklinde tacı vardır.
Sandukanın etrafında ankh anahtarları vardır.
Burada İsis sesleniyor...
Bu gordugun anahtar insan olmanın yolunu acar insan olmak istiyorsan bu sandıgın icine girmen gerekli..ölümü tatman gerekli....
Egerki bu sandıgın icinde yolculuga  baslarsan bu senin kendi icsel yolculugundur. kendini tanıman....butun iyi kotu yanlarınla yuzlesmen..... kiminle ne hesabın vardı ? kendine itiraf edemegin sakladıgın her seyinle yuzlesmek korkularını gorup temizlemen.butun karmalarını cozmen...bunlar beseriyet dunyasında duygusal zaffların ve duygularının akılını kullanarak sana yaptırdıklarıyla yuzlesmendir.
Bu olay nefis terbiyesidir.icsel yolculuktur......arınmadır.
Nefis sembollerde yılan olarak tabir edilir. o yılanı egitmezsen önce sana  sonra etrafına zarar verir.
Terbiye ettigin yılan...altın tac olup basında tasınır...akıl duygularını kontrol ediyor  ve sen artık beseriyetten cıktın insan oldun..nefsini basına tac ettin tanrısal erdemlerini kazandın.
kollarının kanat seklinde yukarıya acık olması ....artık sen yeryuzunun hakimisin goklerde ucmaya hazırsın.

Burada İsis tapınagı ogretisinden basarıyla cıkan artık Osirisin goksel ögretisini almaya hak kazanmısıtır.





Haziran 01, 2011, 04:54:33 ös
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Katılımcılar, özellikle Sayın popperist ve ardından Sayın Ozkann sağ olsunlar, konuyu değişik bakış açılarından öyle güzel irdelediler ki… Sayın smyrnali de unutulmamalı ama onun bakış açısı biraz daha değişik.

Be şu alçak gönüllülük kavramının karşıtı olarak nitelediğim kibir kavramını ayrı bir başlık altında değerlendirmek niyetindeydim ama bu diyalektik karşıtlığı aynı başlığa yerleştirmenin daha doğru olacağı anlaşılıyor. Öyle yapalım…



Daha önce demiştik ya: Kibir, kişinin kendisini diğer insanlardan büyük ve üstün görmesidir. En azından sözlükteki tanımı böyle verilmiş.

Kibir, sahiden büyük ve üstün oluştan değil, tersine, öyle olamamaktan kaynaklanır. Dolayısıyla aslında bir küçüklük kompleksi, bencillik ile kıskançlığın karışımının bir ürünüdür. Üstüne biraz da endişe ya da korku serpilidir.

Kibir, kişinin kendi değerlerini, ne olduğunu ve ne olmadığını tam bilemeyişinin, bilmek de istemeyişinin, başkalarına karşı kendisini olduğundan farklı ama özellikle olduğunun üstünde gösterme çabasının belirtisidir. Nitekim işte bu yüzden alçak gönüllük ile taban tabana zıttır.

Hani alçak gönüllü bir insanın övünmediğini ve övülmekten de kaçındığını belirtmiştim ya; kibirli bir insanın ise en sık yaptığı iş övünmek, en büyük tutkusu da övgü beklemektir. Bu bir sanatçının beklediği beğeni (takdir) ve bunun yansıyışı olan alkışın çok ötesinde, ondan çok farklı bir duygu. Sanatta kişinin değil, yapıtının, sergilemesinin beğenilmesi söz konudur; kibirli bir kişi ise ortaya herhangi bir şey koymaz ki, salt kendine ister. Bundan ötürü de başkalarının kendisinden üstün olamaması için elinden geleni yapar, Özellikle bilgi ve beceriye karşı çıkar. Bilgili, yetenekli, becerikli kimseleri başkalarının gözünde küçük düşürmeye çalışır. Bu nedenle de sanatçılardan nefret eder. Kendinden başkasına değer vermediği için, insancı (hümanist) bir amaç ya da ülkü doğrultusundaki ortak çalışmalarda yarar sağlayamaz.

Böyle olunca kibirli bir kişinin Masonlukta yeri ne?... Masonlar nasıl olsun da kibirli kişilere karşı çıkmasın?



Katkılar devam eder umarım.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 05, 2011, 04:08:28 öö
Yanıtla #8
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 89
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM bir noktaya kadar düşüncelerimi yazmışsınız, yalnız şöyle bir soru sormaktayım kendime ve sizlere ;
Eğer yazdığınız gibi kibir insanın doğasında olan birşey ise şuraya dikkat çekmek istiyorum :
Alıntı
İnsan gösterişe meraklıdır. Hayvan da gösterişe meraklıdır. Hayvanın gösterişe meraklı olanı sadece erkeğidir. Belli dönemde dişisinin dikkatini çekmek için gösteriş yapar. Bu bir içgüdüsel olaydır. İnsanınkinin ise içgüdü ile ilgisi yok; çıkarcılık ile var.

İnsanın gösterişe meraklı olması kendi doğasından gelmektedir, tıpkı bir hayvan gibi..İnsanda bence gösterişi hayvanlar gibi içgüdüsel olarak yapar.Sebebine gelince;
insan içgüdüsel dürtü yada arzuları dolayısıyla her zaman kendini olduğundan büyük, yüce, farklı(pozitif yönde) göstermek ister.İstesede istemesede bu her halinde vardır..Örneğin bir kişinin sizin hakkınızda kötü düşünmemesi için normalde yaptığınız fakat o kişinin yanında yapmadığınız hareketler/davranışlar...

Sayın Ozkann'a katılıyorum, bence de aşırı alçak gönüllülük tamamen yapaydır ve kibirdendir.Sadece "Alçak Gönüllü" yakıştırmasını kendine takmak için oynanan bir kişilik rolüdür.

Normal şartlarda bir insan hem kibirli hem alçak gönüllü olabilir.Bu karşısındaki kişiye yada karşılaştığı duruma göre değişir.
İnsan kibirini yenemez fakat kontrol etmeyi öğrenir, bunuda kendini aydınlattıkça, öğrendikçe ve geliştikçe sağlar diye düşünüyorum

Saygılarımla
Omnia in numeris sita sunt/her şey sayılarda gizlidir


Ağustos 05, 2011, 04:17:01 öö
Yanıtla #9
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 243

Yaniliyor olabilirim.

Ancak ben tevazunun alcak gonullulukten daha genis bir anlami oldugunu saniyordum.

Tevazu, sanki boburlenmemek oldugu kadar, kendini gereksiz kucultmemek anlamini da iceriyor.

Alcak gonulluluk ise, sadece boburlenmemek, kibirin tersi gibi kisitli bir anlam iceriyor.

Ben, alcak gonullulugun, kisinin kendini goz gore gore kucultmesi, adeta kendini inkar etmesi derecesinde romantize edilmis haline karsiyim.

Kisacasi, mutevazi olmayi bir erdem olarak goruyorum. Tevazu ifadesini kullaniyor, alcak gonulluluk ifadesinden kaciniyorum.

Sevgi ve Saygilarimla,
Eureka
« Son Düzenleme: Ağustos 05, 2011, 04:22:57 öö Gönderen: Eureka »
The mason square doth clear the air of folly and deception
The rule is straight, the angle clear, for greatness has direction


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4715 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 18, 2015, 01:04:35 ös
Gönderen: Melina