Değerli forum arkaşlarım bana gelen mesajların hepsini okuyamadım.Nasıl oldu inanın ben de bilmiyorum.Şu günlerde yapmak zorunda olduğum önceliklerim olduğu için foruma gereken zamanı ayıramadım.Mesajları okurken aceleci davrandım sanırım.Bu nedenle mesajlarınızı atlamışım.Bana yöneltiğiniz sorulara cevap veremediğim için affınızı diliyorum.
Daha önce belirttiğim gibi adım Şahin.Gerçekten de Teknik Öğretmenim .Bu nedenle ,24 Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili mesaj yazdım.İzninizle eğitim ile ilgili bir iki satır daha yazmak isterim.
Eğitim, “bireyde istendik yönde davranış değişikliği oluşturma süreci” olarak tanımlanabilir. Eğitim, sosyal,kültürel , aynı zamanda toplumsal bir süreçtir ve ekonomik boyutu da vardır.Bu bakımdan eğitim sürecinin ekonomik amaçlarının da bulunması zorunludur.Bunun göstergesi de , işgücü verimliliğinin artışı olmalıdır. Böylelikle eğitim üretim sistemine ve dolayısı ile toplumsal kalkınmaya katkıda bulunmalıdır.
Eğitimin üretime dönük boyutu daha çok mesleki eğitim ve yetiştirme kavramları ile ifade edilmektedir. “yetiştirme”, hem okuldaki eğitim sürecini hem de işteki öğrenme sürecinde “beceri kazandırmak veya işgücü verimliliğini geliştirmek için yapılan yatırımlar” dır. Genel eğitim ise “insanın toplumu ve kültürü anlama kapasitesini geliştiren bir süreçtir.Demek ki Türkiye de meslek eğitimini “kısmen genel eğitim, kısmen de yetiştirmeden oluştuğunu” söyleyebiliriz.
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, bilgi ve deneyimlerin kısa sürede eskimesi ve yetersiz kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, üretim kapasitesi ve işgücü verimliliğinin artırılması için; işgücünün sürekli bir eğitim ve öğretimi gerekmektedir. Ülkemizde genelde eğitim , özelde de meslek eğitimi ile ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin, belli bir modele uygunluktan çok, kalkınma amacıyla uyumlu olması, eğitimin maliyeti ve verimliliği gibi etkenler göz ardı edilmeden gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Türkiye'de mesleki-teknik ve genel ortaöğretim arasında plan hedeflerine ters bir gelişmenin yanı sıra, mesleki ve teknik liselerin kendi aralarındaki dağılımı da Türkiye'nin gereksinimleri yönünde olmamıştır. Sanayileşen Türkiye'de sanayiye dönük mesleklere eleman yetiştirmeyi amaçlayan Endüstri Meslek ve Teknik Liseleri öğrenci kapasiteleri ve niteliklerinin artırılması hedeflenmiştir. Buna karşın mezunlarının istihdamında zorluk çekilen ve sanayileşme hedeflerine uygun düşmeyen okullardaki gelişmeler daha hızlı olmuş ve plan hedefleri aşılmıştır. Bir ülkenin üretken kapasitesindeki artış, ila ki ülkenin eğitim sisteminin çeşitli düzeylerindeki gelişimi, yani okullaşma oranları ile değil, mezunların işgücü piyasasında yer almaları, istihdam edilmeleri ile de ilişkilendirilmelidir.
Kendi yaşamını yönlendirecek deneyime sahip olmayan gençlerimiz ; masumiyetini sömürmek isteyen , sinsi emellere yem olmaktadır. Siyasal bir sorun olarak eğitimin güçlüğü buradadır.
Bizler Laik Cumhuriyet Değerlerine bağlı öğretmenler olarak ,Türk İslam-Sentezi Hanefi inancına dayalı , “içselleştirme” anlayışından kurtulmalıyız. Din dersleri zorunlu olmamalı.Hatta notla değerlendirilmemelidir.
Sözlerimi Başöğretmenimizin sözleri ile sonlandırıyorum. ”Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça, bulduğumuza inandıkça, ifade etmeye cesaret eden adamlar olmalıyız."
Mustafa Kemal ATATÜRK
Saygıyla