Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonluk ve özgür düşünce  (Okunma sayısı 29051 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 18, 2006, 02:21:01 öö
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Masonluk ve özgür düşünce

Çağımız tüm devrimlerin, ayaklanmaların, toplum-içi savaşların, karşı devrimlerin -yasaların ve/veya kısıtlamaların insan hak ve özgürlükleri adına yapılması (ya da öyle söylenmesi) "Özgürlük" üzerine çok titiz biçimde durmamıza yol açmaktadır. Özgürlük ve temel hak ilkelerinin kaynağını, aşmalarını ve anlam örgüsünü bilmedikçe, insan hak ve özgürlüklerinin savunmasının gereğince yapılamayacağı ortadadır. Hatta bırakın savunmayı, en iyi niyetle bile olsa bu hak ve özgürlükleri çiğnemek işten bile değildir.

Özgürlük kelimesinin tam bir tanımlamasını verebilmek olanaksızdır. Yazılı hukuk, hak bildirileri, anayasalar ve yasalarda gerçeği tam yansıtan bir tanımlama yok gibidir. Yazılı hukuk, genellikle özgürlüğün insanoğlu için ne anlama geldiğini, gerçekten özgür olup olmadığını, kendini aşan birine bağlı bulunup bulunmadığını, madde dünyasının bu özgürlüklerini ne ölçüde etkilediği konusuna değinmemektedir. Yazılı hukuk, özgürlük olayını daha çok kalıpları içinde değerlendirmektedir.

Düşünürler ve yazarlar da aynı zorluğun içinde kalmışlardır. Montesquieu özgürlük için "Bu kadar değişik anlama gelebilen, zihinleri bu kadar uğraştıran başka bir kelime yoktur" der ve devam eder:

"Kimileri özgürlüğü, önceden kendisine sınırsız bir zor kullanma yetkisi verilmiş kişiyi düşürmekteki kolaylık anlamına almış, kimileri de boyun eğecekleri kişiyi seçmek yetkisi sanmışlardır. Başkaları, silahlanmak ve zor kullanmak hakkı olarak benimsemişler; daha başkaları da yapacakları yasalarla yönetilmek anlamını vermişlerdir. Bir ulus da, uzun bir süre, özgürlüğü sakal bırakmak yetkisi saymıştır. Kimileri bu adı bir hükümet biçimine vererek öteki hükümet biçimlerini ondan yoksun bırakmışlardır. Demokrasinin tadını alanlar demokrasiye, monarşiden yararlananlar monarşiye mal etmişlerdir.

Özgürlük nedir?

Sözün kısası herkes, kendi geleneklerine ya da eğilimlerine uygun düşen hükümet biçimine bu adı verip işin içinden sıyrılmıştır. Sonunda demokrasilerde ulus, her istediğini yapıyormuş göründüğünden özgürlüğü demokrasiye yakıştırmışlar, ulusun yetkisiyle özgürlüğünü birbirine karıştırmışlardır.

Çağımız düşünürlerinden Harold Laski'ye göre ise "Çağdaş uygarlığın gerektirdiği toplumsal koşullar içinde kişinin mutluluğunu sağlamak için herhangi bir kısıtlamaya başvurulmamasına özgürlük demektedir". Laski'ye göre özgürlük kısıtlamanın kalkmasıdır. Yoksa ne Rousseau'nun ileri sürdüğü gibi "kişi özgürlüğe zorlanmaktadır"ne de Hegel'in dediği gibi "Özgürlük yasalara uymaktadır". Yasalar onları kısıtlamıyorsa, insanlar yasalara uyarken özgürdürler. Eğer bu yasalara istemeyerek, zorla gönülrızaları olmaksızın boyun eğiyorlarsa, o zaman özgür değildirler.

Görüldüğü gibi özgürlük kavramının anlamı ya da açıklaması ister istemez yasalara ya da kısıtlamalara ilişkin bir takım sözcüleri içermekte.

Daha doğrusu yasa ve özgürlük birbirileriyle sürekli olarak ilişkide bulunan iki sözcük. Yasalar özgürlüklerin doğmasına yol açmakta, aynı yasalar özgürlüklerin kullanılmasını engellemekte ya da kısıtlamaktadır. Yasanın üstün tutulmadığı bir ülkede özgürlükten söz etmek kolay değildir. Ne var ki baskıcı bir yasa da özgürlüğü yok etmekten başka bir işe yaramaz.

Burada eski Yunan sitesindeki özgürlük kavramına göz atmakta yarar var.

Eski Yunan'da özgürlük anlayışı

Eski Yunandan söz açılınca, Yunan Sitesindeki Demokrasi fikri akla gelir genellikle. Yunanda uygulanan Demokrasi, doğrudan uygulanan Demokrasi, Doğuda uygulanan mutlak krallığın, baskı yönetimlerinin bir karşıtı olarak ele alınıyordu. Antik sitelerde çoğunluğun egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin varlığı birçok kimseyi yanıltmış, bu sitelerde bir özgürlük bulunduğu kanısını uyandırmıştır. Azınlık baskısının ne denli kötü olduğunu biliyoruz; ama unutmamalı ki, çoğunluğun baskısı da kötüdür, tehlikelidir ve bundan kurtuluş daha da zordur. Çoğunluğun baskısı karşısında azınlığın elinde hiç bir güç yoktur. Yunan sitelerinde bir yasa düşüncesi vardı; ama yasayapıcıdaki bu yasayapıcı çokluk egemen halkın bütünü idi; yasanın üstünde sayıyordu kendisini. Bu yüzden egemen yurttaşın istediğini yapabilmek yetkisi bir bakıma sınırsız oluyordu. Buna karşı koyacak başka bir güç yoktu toplumda. Kendi yaptıkları yasalardan başka hiçbir güce boyun eğmek zorunda değillerdi. Bundan ötürü de Avrupa'da özgürlük düşüncesinin öncüsü sayılan Atina Sitesi kolaylıkla zorbalığa kayıvermişti.

Yunan Sitelerinde yaşayanlar kesinlikle devletin baskısı altıdaydılar ve bugünün özgürlük düşüncesinden habersizdiler.

Fustel de Coulanges bu baskıyı, buyruk altında bulunmayı kesin terimlerle anlatıyor. Antik dünyada yaşayanların özel hayatları bile devletin boyunduruğu altındadır. Birçok Yunan Sitelerinde erkeklerin bekâr kalmaları yasaktı. İsparta sitesinde yalnız bekâr erkekler değil, geç evlenen erkekler bile cezalandırılırdı. Atina'da ise, kadınların yolculuğa çıkarken yanlarına ancak üç elbise alabilecekleri kaydı konmuştu. Rodos'ta sakal traşı yaptırmak yasaktı. Bizans'ta evinde ustura bulunduran cezalandırılırdı. İsparta'da ise herkes bıyıklarını kesmek zorundaydı.

Düşünce özgürlüğünden vazgeçilemez

Burada özgürlüğün tüm açıklamalarını vermeye kalkarsak web sayfalarımız yetişmez. Bu nedenle yasanın özgürlük olarak tanımladığı birtakım haklara göz atalım isterseniz. Din, vicdan, düşünce özgürlüğü; kişi güvenliği gibi geleneksel haklar bu yasaların çizdiği özgürlüklerin yalnızca birkaçıdır.

Bunlardan en önemlilerinden biri de düşünce özgürlüğü. Bilgili kültürlü ve kafasını eğitmiş insanların yeni ufukları arayabilme, bunları sınırlamalar, kısıtlamalar olmaksızın söyleyebilme en önemli konulardan biridir.

Yaşadıkları toplumda önemli mevkilere yükselmiş, sözü dinlenir; tavsiyesi alınır birçok Mason düşünce özgürlüğünün yılmaz birer savunucusu olmuşlardır.

Amacımız özgürlüklerin açıklamasını ya da anlatımını yapmak değil. Birer Mason olarak başta düşünce özgürlüğü dahil, tüm temel hak ve özgürlükleri iyi anlayıp savunabilmektir.

Özgürlük çabalarının ardındaki Masonlar

Birçok gerçek Masonun özgürlüklerin doğması, yaşayabilmesi ve yayılabilmesi için savaştığını unutmamalıyız.

12 Haziran 1776 tarihinde yayınlanan Virginia Haklar Bildirisi, 4 Temmuz 1776'da yayınlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ve 26 Ağustos 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, gibi özgürlük kavramının temel anıtlarının altında birçok Masonun imzası bulunmaktadır. Hatta bu imzadan da öte bu bildirilerin esasını teşkil eden "Hümanist" düşüncelerin oluşturulması onların eseridir.

Bu savaşım, "Masonluğun varolmasının" en büyük etkenlerinden biridir.

İnsanların özgürlüklerinin kısıtlandığı düşünce ve konuşma özgürlüklerinin olmadığı bir ortamı değiştirmek için tarih boyunca savaşanlar daima Masonlardır. Zekânın şiddetle bastırılmasına karşı çıkanlar ve düşündüklerini özgürce söyleme gücünü kendilerinde bulanların çoğu Masondu. Akıl ve özgürlüğün yerleşmesi için savaşanların birçoğunun Mason olması bir rastlantı değildir. Localarda yapılan eğitimler, ritüeller, gelenek ve düşünce felsefeleri başka türlü olmalarına zaten izin vermemektedir. Ritüellerin içinde yalnız üyelerin değil, herkesin özgülüğünün savunulduğu, yalnız onların kendi düşüncelerinin doğru olmadığı; başkalarının da onlar kadar doğru düşünüp bunları söyleme hakkına sahip oldukları açıkça ifade edilmektedir.

Aklın yolu tek olamaz

"İnsanlığn gelişmesinde en büyük etken zekânın durmadan olgunlaşmasıdır" diyen Masonik düşünce, bu zekânın akılcı meyvalarının özgürce yayılması ve tartışılmasını daima savunmaktadır. Özgürce söylenip tartışılmayan bir düşünce ya da kuramın doğru veya sağlıklı bir çözüm getirdiğini anlayabilmek olanaksızdır. Düşüncelerin özgürce söylenip, tartışılmadığı toplumlarda ilerlemeden bahsetmek tamamiyle olanaksızdır. Bu nedenle Masonik felsefe daima insanların düşündüklerini özgürce söyleme hakkına sahip olduklarını savunmuş ve uygulamıştır.

İyi bir Mason, karşısındaki insanların düşüncelerinin yanlış olduğu savına varsa bile, onların bu düşüncelerini söylemelerine engel olmamalıdır. Zira yanlış da olsa, bir düşüncenin söylenememesi demek, tartışma ve özgürlük ortamının bulunmaması demektir. Böyle bir ortamı Masonik felsefe reddeder.

Masonluk, akıl prensibine uygun düşüncelerin üyeleri arasında yayılmasına çalışmaktadır. Ancak aklın yolu birdir diyerek, değişik düşüncelerin üyeleri tarafından reddedilmesine karşı çıkar. Her düşüncenin özgürce söylenerek tartışılabilmesini sağlar, böylece gerçeğe uygun düşünceler gelişmesine ortam yaratır.

Bir düşünürün dediği gibi:

"Sizin düşüncenize katılmıyorum, ama düşüncenizi özgürce söylemek için verdiğiniz savaşta sizi sonuna kadar destekliyorum."
- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Kasım 07, 2011, 07:08:01 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Düşünmek korkunç bir yetenektir. Kişinin kaderi ve birçok kez de başkalarının kaderi insanın düşünce tarzına bağlıdır.

Özgür düşünce konusunda araştırmaya başladığımda fark ettim ki bazı temel kavramlarımı sınamalı, aralarındaki farkları aydınlatmalıyım. Karşıma üç tane temel kavram çıktı. Düşünme özgürlüğü (muhakeme hürriyeti), Düşünce özgürlüğü (fikir hürriyeti) ve Özgür düşünce (hür fikir). Bunları kısaca tek tek ele alacak olursak;
 
Düşünme özgürlüğü: Bir insanın hiçbir etki ve baskı altında olmaksızın, yalnızca kendi istem ve buyrultusuyla herhangi bir konuda serbestçe düşünebilmesi, değerlendirme ve karşılaştırma yapabilmesi, kendi yargılarını ve görüşlerini oluşturabilmesidir.
 
Düşünce özgürlüğü: Bir insanın düşünme özgürlüğüne sahip olmakla birlikte, düşünme etkinliğinin sonucunda ürettiklerini yani düşüncelerini serbestçe söyleyebilmesi, gerektiğinde yazarak ve çizerek başkalarına da bildirebilmesidir. Bir bakıma “düşünme özgürlüğü” ile “söz özgürlüğü” nün birleşimi olarak da nitelendirilebilir.
 
Özgür düşünce: Bir insanın düşünme özgürlüğünü değerlendirip kullanarak yaptığı üretimdir.
 
Doğumla birlikte çevremizdeki peşin yargıların, inançların, dogmaların, korkuların, heyecanların ve umutların etkisinde kalırız. Bunlara kapıldığımızda da düşünme özgürlüğümüzü, özgür düşünce üretebilme yeteneğimizi yitirebiliriz. Düşünme özgürlüğünden yoksun bir haldeyken de düşünce özgürlüğümüzden söz edilemez.
 
Tarih boyunca hemen her dönemde, düşünce özgürlüğünün engellenmesi çabaları olmuştur. Bunun birçok nedeni olsa da en başta gelen nedeni, bu özgürlüğün kullanımının yeni görüşler ve öneriler getirmesi, oluşan bu yeni görüş ve önerilerin ise toplumda kemikleşmiş olan inançları sarsacağından ve yürürlükteki düzeni bozacağından endişe edilmesidir.
 
Düşünce özgürlüğünü engellemeye çalışanların yaptıkları ilk iş, nesnel nitelikli söz özgürlüğünü ortadan kaldırarak bireylerin özgür düşüncelerinin topluma yansımasını önlemektir. İkinci aşama, bireyin özgürce düşünememesini, yalnızca kendisine söylenenleri olduğu gibi, sorgulamadan kabul etmesini sağlamaktır. Bunun için, düşüncenin karşısına “dogmalar”, “batıl inançlar” ve “din” çıkarılır. Bunlar özgür düşüncenin karşıtları ve hatta katilleridir, “dogmalar”, “batıl inançlar” ve “din” toplumun genel yararlarını umursamaksızın kişisel ve temsil ettiklerinin çıkarlarını gözetenlerin işlerine geçmişte bu amaç doğrultusunda çok yaramıştır. Bu yolla birçok değerli ve onurlu insanın yaptıklarına ve canına kıyılmıştır. Sonunda yine de akıl baskın çıkmıştır. İlerleme ve evrim geciktirilmiş fakat durdurulamamıştır.
 
Elektriği ve atomu köleleştirmiş, yıldızlar arası mesafeleri zorlamış, her çeşit teknik güçlüklerin üstesinden gelmiş, mikropları gemlemiş, doğayı kendi amacı doğrultusunda yönlendirmiş, çeşitli felsefelerle oynamakta olan insan; kendisini idare eden beyni hakkında çok az şey bilir.
 
Beyinde düşünce fonksiyonunu oluşturan hücrelerin önceleri üç sonra ise on iki milyar adet olduğu tahmin edilmektedir. Bu konuda hala kesin bilgiye ulaşılamamıştır. Bir örnek daha; bir çok söyleşide insanın beyninin %10’unu kullandığını duyarız hatta bazı ciddi gazete ve dergilerde de ara sıra tekrarlanır. Bu bilgiye nasıl ulaşıldığı, hangi testlerle doğrulandığı hiçbir yerde yoktur. Kaynağı ve doğruluğu belli olmayan bu bilgiyi sofistik bir şekilde kullanır hatta tanınmış bazı bilim adamlarının beyinlerinin %10’dan fazlasını kullandıklarını iddia ederiz.
 
Düşünce günümüze değin gelişmiştir ve hala da gelişmektedir. Maddesel nesnelerden fışkırıp soyutlaşmaya doğru yönelmiş, bilinç, erdemler ve ahlak kavramlarına ulaşmıştır.
 
Düşüncenin iki esası, dayanağı vardır: Bilinçli ve bilinçaltı. Bilinçli olan işle, çalışma ile gelişmiştir. Bilinçaltı olan ise tecrübe ve çevresel faktörlerle gelişmiştir. Bilinçli ile bilinçaltı arasında bir işbirliğinin doğabilmesi için kıvrak bir zekaya ve karşılaştırma yeteneğine ihtiyaç vardır desem yeterli olmayacağı kanısındayım. Çünkü sağlıklı düşüncenin gelişebilmesi için hata da olmalıdır. Hatalardan bilinçli yada bilinçsiz olarak ders alınmalı ki doğruya ulaşılabilsin.
 
Goethe dostu olan Humboldt’a: “Çalışma sanatında çaba, inceleme, düşünme, başarı ve başarısızlık, teşvik ve dirençler; bizim içimizde bilinçsiz bir eylem yaratır. Bu bilinçsiz eylem, özgür bir uygunluk içinde, bilincimizle şuurumuzu birleştirir. Öyle ki bu birleşmeden dünyayı hayrette bırakan bir ilk doğar” diye yazmıştır.

saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 08, 2011, 12:09:08 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bu forumda, Sayın Karahan ile çoğu kez görüş ve bilgilerimiz bakımından bir çatışmaya girişiriz. Yine çoğu kez bu çatışmadan bir diyalektik sentez çıkarmaya uğraşırız. Başarılı olduğumuz da vardır.

Ancak bu kez, bu başlık altında ne yazık ki o çatışma yok. Sayın Karahan ile aykırı düşemiyoruz. Ben onun dediklerine katılıyorum.

Bunu söylemek gerekli miydi? Hayır, hiç değil. Sayın Karahan’ın böyle bir desteği gereksinmesi yok. Fakat bu yazısı üzerine birkaç sözle katkıda bulunmak istedim. O zaman işte bu demiş olduklarımı demek gerekti.

Özgür düşünce kavramı öncelikle dinsel inanç alanında kullanılır. Dine ya da inanca aykırı bir tutum sayılır. Oysa özgür düşünceli bir kimse aynı zamanda dindar ya da inançlı bir kimse olabilir. Öyle olabilir ama bağnaz dincilere, bir diğer deyişle yobazlara bir dinin ilkelerine ve kendilerini o dini iyi bildiğini ileri sürerek otorite olarak gösterenlere körü körüne kapılmayan, bunları sorgulayabilen ve eleştirebilen bir dindarın olabileceğini anlatamazsınız.

Çoğu çevrelerde, düşünce ve inançlardaki özgürlük sınırsız olamaz. Dolayısıyla özgür düşünceli olmak da dinsizlik ile özdeş tutulur. Dinsizlik ise toplumsal katmanlarda hiç de geçerli sayılmaz. Her nedense insanlar, kendilerinden çağlar önce yaşamış olan birtakım insanların ortaya koyduğu dinsel ilkeleri benimsemeye pek meraklıdır. Üstelik doğrusunun böyle olduğunu savunurlar. Bu aslında bir tür kişilik noksanlığı ya da küçüklük kompleksidir ama onlara sorarsanız asıl özgür düşünceli olanlar öyledir.

Her karşıt kanatta olanlar birbirlerini sonunda aynı nitelikle suçluyor…

Bilirsiniz ki b.u forumda ben konuyu Masonluğa bağlamaya pek özenliyimdir. Üstelik burada kaçarı da yok çünkü konu başlığı öylesini gerektiriyor.

Masonluğa yapılan saldırıların ve masonlara yöneltilen suçlamaların gerekçelerinden bir bölümü de, Masonlukta özgür düşünceye çok önem ve değer verilişi, oysa Masonluğun dışındaki genel toplumda bunun hiç de benimsenemeyişi, uygun bulunmayışıdır.

Masonluğa yapılan saldırılar, masonlara yöneltilen suçlamalar öyle ama gerçekte bu böyle mi? Masonluğun tarihinde nasıldı, günümüzde nasıl?

Bence bunu irdelemekte yarar var ama ben kendimce kafamdakileri belirtmeden önce diğer forum üyelerinin bu konuya katkısını belirtmelerini dilerim. Özellikle şu üzerinde çok durulmuş “irreligious libertine” terimi bakımından ne dersiniz acaba?


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 08, 2011, 03:48:41 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam

Hoşgörünüze sığınarak bu çatışma lafı forumda yanlış anlaşılabilir anlaşılan anlamda çatışma hiç yaşamadık sn.adam ile ben bilgisine her zaman hürmet edip beni başka bakış açılarına yönlendirmesine hep rıza gösterdim bilgiye ve alime saygım hep sonsuz olmuştur.Çatışma sadece büyük ihtimal benim anlatım bozukluğumdan kaynaklanıyor olabilir hiç bir zaman birbirimize hakaret edip kırmadık hep durulması ve geri çekilmemiz gereken yeri sanırım bildik,birazda yaşlarımızın ağırlığından olsa gerek.Hakikaten bu foruma ilgimin en büyük nedenlerinden biridir sn.adam
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 11, 2011, 02:26:59 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




İlgililer -özellikle sitemizin üyesi olan ya da olmayan masonlar- farkında mı bilmem?

Bu konu, Masonlukta çok önemli olan bu konu açıkta, boşta, havada kalmış durumda.

Bu konuda söyleyecek hiç sözünüz yok mu?

Olmalı.

Benim sözüm var ama ben sizi bekliyorum.

Siz hiç söz etmeyince, bilin ki o zaman sizin hakkınızda hiç de iyi düşünmüyor bu forumu izleyenler.

Yoksa adı “Harici Forumu” diye kondu diye artık burada masonlar bilgilerini ve düşüncelerini belirtmiyor mu? Yasaklandı mı?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 11, 2011, 03:01:11 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam'a katılıyorum benimde bu konuya ilgim konuyu açan sn.mason'un bu kadar önemli bir fikrin ve görüşün sitede hemen hiç yorumlanmaya dahi gerek görülmemesi üzerine yazdım bende.Belki bu konu biz haricilerin özellikle görüşleri kıymetli.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 14, 2011, 08:09:47 öö
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Niyetimiz kimseyi kırmak, üzmek ya da olumsuz bir tarzda eleştirmek değildir.

Zaten sanal ortamda ortaya bir tutum, eylem, görüş, bilgi konulmadıkça eleştiri de yapılamamaktadır.

Biz sitemiz üyesi masonların özgür düşünce ile ve özgür düşünceliler ile bağlantılı diyeceklerini duymak istiyoruz. Bu ikinci hatırlatmamızdır.

Örneğin Masonlukta geçen şu “irreligious libertine” terimi üzerine düşüncelerini belirtmelerini bekliyoruz.

Burası masonlar.org sitesi. Mottosu “Masonluk masonlardan öğrenilmelidir.”.

Oysa bu sitede Masonluk konuşulmuyor. Anlatılmıyor. Konuşulanı, anlatılanı, sitenin forum alanının %10’unu bile kapsamıyor. Şu en son konulara bir bakın isterseniz. Son 24 saatte bu foruma hangi konular girmiş, bir göz atın.

Buradaki konumuz site yönetimini eleştirmek de değil. Yapmak gerekiyorsa onun ayrı bir yeri var. Buradaki konumuz, masonlukta çok önemli olan bir konuyu, harici ortamda da tartışılabilecek bir konuyu irdelemek üzere masonları davet etmek.

Davet ediyoruz.

Onlar yazmazsa biz yazacağız, ayıp olacak!


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 26, 2011, 08:40:28 öö
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Özgür düşünce konusu bir insan için çok önemli.

Bir mason için özellikle önemli.

Dolayısıyla Masonluğu anlamak isteyenler için daha da bir önemli.

Sayın MASON’un beş yıl önce, forum daha yeniyken yaptığı anlatımdan sonra, kalakalmış bu konunun forumda yeniden gündeme getirilişi çok hoşnutluydu. Gerçi bu işi yapan Sayın Karahan’ın sonradan birtakım endişeleri de oluştu ama üzerinden neredeyse iki hafta geçmiş olmasına karşın hiç kimseden tık çıkmadı. Bunun o endişeden dolayı olduğunu sanmam.

Forum üyeleri, başka forumlarda ya da iletişim gruplarında rahatça tartışılabilecek birtakım güncel konulara kafalarını takıyor, onların üzerinde yoğunlaşıyorlar. Burasının öncelikle Masonluk ve masonlar ile bağlantılı konuların gündeme getirildiği bir site olduğu unutuluyor hatta göz ardı ediliyor. O güncel konuların herhangi bir şekilde Masonluk ya da masonlar ile incecik de olsa bir bağlantısı kurulsa canım yanmaz. Amacım kişileri eleştirmek olmadığı için bu sözümü burada keseceğim. Çünkü konumuz Özgür Düşünce. Bu forumu bir konunun tartışılabildiği bir Özgür Meydan olarak düşünenlerin o özgür düşüncesine de toleransla bakalım.

Ben bu konuya kendi başıma devam edebilirdim. İstedim ki başka katılanlar da olsun. Tek sesli değil, çok sesli müzik yapalım. Diyeceklerim var elbette ama o diyeceklerimi benden önce diyenler olabilir.

Dolayısıyla bu yazıyı konuyu yeniden gündeme getirmek üzere yazmış olayım.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 26, 2011, 09:27:31 öö
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

 Özgürlük konusu çok boyutlu bir konu. Fakat bu boyutlar içerisinde sanırım en önemlisi zihinsel özgürlük.

 Zihin olarak özgür olan birinin kendi özgürlüğünü genişletmek ve korumak için karşısındakinin özgürlüğünü de savunmak zorunda olduğunu bilmesi gerekir. Yoksa başkasının özgürlüğünü kısıtlayarak kendisine daha çok özgürlük alanı kalacağını düşünmek bilgisizlikten başka bir şey olmasa gerek.

 Bir de özgürlük denilince hep bunun üst limitini düşünür konuya buradan başlarız" özgürlüğün sınırları nelerdir?". Oysa bundan daha önemli olan bir şey özgürlüğün alt limiti yani başladığı yer olmalıdır... Öyle ya. Özgür olmak için önce şuna inanacaksın, önce bunu yapacaksın, önce şurada duracaksın, önce şunu bileceksin... Demoklesin kılıcı altında özgürlük olabilir mi?

 Masonluk gibi özgürlüğü temel ilkelerinden biri olarak almış bir kurum içinde şüphesiz bu durum böyledir. Yani özgür zihin çok önemli olsa gerektir. Bu açıdan özgürlüğü özümseyememiş , kendi hayatına geçirememiş bir bireyin, bırakın Masonluğu, kendisine verecek bir şeyi olamaz. Yoktur.
enelsır


Kasım 26, 2011, 12:55:11 ös
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM, diğer konular dediklerinizin hepsi hayatın içinden şeyler. Masonlukla alakası yok denilemez sanırım, çünkü masonlarda bu hayatın içinde olan kişiler. Hatta kimileri bazı mevkilere gelmiş, kimileri çalışan, kimileri iş güç sahibi insanlar. Güncel olaylara verdikleri tepkiler bence onları tanımamız açısından çok önemli. Magazin haberlerini konuşmuyoruz çünkü.
Bizi bire bir etkileyen, hayatımıza geleceğimize yön veren şeyler oluyor. Yarın hatta belki hemen bizimde başımıza gelebilecek olaylar.
1700'lü yıllarda bir kralın ne olduğu, ne yaptığı tabiki bilinmeli, ancak bu gün insanlarımızın yaşadığı acılar ve kaos daha önemli ve Masonların bunlara tepkileri ne? Siyasete girmiyorum diyemezsiniz, çünkü siyaset içimizde, her dakikamızda. İnançları tartışmıyor diyebilirsiniz ama inançlılar her yerde.
Salt sevgiyle, tolerans veya gizlilikle bu ülkeye bir şeyler veremezler. Hatta hiç bir faydaları olmaz. İnsan yeri geldiğinde sesini de çıkarabilmeli, hatta savaşabilmeli.
Biliyorsunuz bu forumda sevmediğim insanlar var, onlarla yaptığım tartışmalarda ceza yiyen ben, perde arkasından kıs kıs gülen onlar oldu. Masonların web sitesi kuralları asıl önem vermemiz gereken doğa, ülke, insan, adalet, vb. kurallarının önüne geçti. Bu konuda onlara kızmıyorum, kendileri bilir. Kurdukları dünyanın içine kimseyi almayabilirler, kendilerini belki öyle güvende hissediyorlardır. Ancak tarihten ders alınmalı, onlarında uyku haline geçtikleri bir dönem oldu, bu tekrar olmayacak diye bir doğa kanunu yok.

Kısacası, özgürlük mücadele edilmeden hiç bir topraklarda kazanılmadı. Hayatın içinde olmak, gereken şeyleri yapmak özgürlük için ilk kural sanırım.
Güncel olaylara, başımıza gelenlere tepki vermeyen, sessiz kalan bir yerde özgürlüğü konuşmak sanırım yavan kalıyor ve katılım bulmak zor oluyor.
Sadece bir konu açıp spekülatif düzeyde kalırsa, kimseyi ne tanıyabiliriz, nede anlayabiliriz. Hiç inandırıcı da gelmez.

Konu uzun ama benim vaktim yok.

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3061 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 02:14:59 ös
Gönderen: Mozart
5 Yanıt
6732 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2009, 06:37:05 ös
Gönderen: Prenses Isabella
3 Yanıt
11921 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2009, 02:28:24 ös
Gönderen: AteSHaN
21 Yanıt
23326 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2017, 09:38:24 ös
Gönderen: karahan
8 Yanıt
11978 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2010, 03:17:39 öö
Gönderen: Waldow
4 Yanıt
8152 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 17, 2011, 07:20:49 ös
Gönderen: Lethe
11 Yanıt
13779 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2016, 11:14:23 öö
Gönderen: Attalos
0 Yanıt
3849 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2010, 04:12:42 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
7465 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2010, 11:11:04 ös
Gönderen: enelsır
0 Yanıt
2974 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 26, 2013, 11:10:55 ös
Gönderen: Tij