İlk paragraftan başlıyorum.buna vermiş olduğun cvp benim sorduğum şey değil.soruyu anlamamışsın.(buda aslında yaradılışa kayacak ister istemez). soruda bir hesap verilme gibi birşeyden bahsetmedim. ama din eğer beden terbiyesini ana kural olarak şart koşuyosa (ki zaten ulaşmak için ana kuraldır) bu ilkçağda,ortaçağda olucak iş değil... ancak yüceldiği zaman insanlık bu gibi şeylere vakit ayırır. aslında din bundan yüzyıllar sonra tekrar karşımıza çıkacaktır. işte o zaman sorgulama zamanı olucaktır. dinin emrettiği bu 'ulaşma' aslında felsefeyle mümkün olur. 'inanmak' la değil..İnanmak nedir ki? aslında dindarların çoğu inanmazlar. dindar olmayanlarda birşeylere inanmazlar. bu inanmaktan kasıt 'bağlanmak' 'müttefikleşmek'tir. Hadi bunu geçelim,nefsi denemeye gelelim...nefis neden denenir sayın martı? ki zaten bu 'nefs inancı' dinin temelini oluşturmuştur. nefsi denendikten sonra başarısız olanlara ne yapılır? başarı neye göredir bu zalim tevhidin tanrısının düşüncesinde? bu aslında başarı değildir,bu 'nefs' olayı yaradılışın aslında nedenini bir nebze olsun görmemizi sağlıyor, yaratmanın sebebi sanıldığının aksine insanın güzelliğe ulaşması değildir. yahu yaratma sırasında insan kavramı yok ki güzelliğe ulaşması dilensin.Geri dönüyorum tekrar,aslında tevhidin tanrısı hercümerc bir 'yaratma' ile adeta 'tek yüksek' olmayı istedi. yarattıkça yaratmayı istedi. başlarda melekler vardı,insandan önce. sonra insan oldu. ondan önce bitkiler ve cansızlar oldu. işte yaratma böyle oldu... (tabi sizden ayrıntılı bir şekilde 2 sayfa öncesinden bu yaratmayı anlatmanızı istemiştim,nitekim anlatacaksınız,ben sadece yüzeysel alıyorum bu konuyu)
Aslında tevhidin tanrısı dinleri göndermek 'mecburiyetindeydi'. evet. çünkü onun 'kendi halinden memnun bir şahitlik' rolünü yürütmesi gerekiyordu. din işte bunların kılıfı oldu. ve 'sürü' anlayışı doğdu. 'cemaat' ... bu sayede kendi güzellikleri sürekli devinim ederek kendisini besliyor ve her devinimde kendisinin güzellikleri adeta gelişiyordu. nitekim tevhidin tanrısının 'istenç' ve'oldurmaları' güdüleri de beraberinde getirdi. işte tevhidin tanrısı budur. tabi elbette 'melek' vasfına koyucak insanlar olmalıydı. bir düzen....buna elçiler dendi. ve elçilerde kend iarasında ayrıldı. bu zincir bir sıra halinde devam etti. yaradılışın asıl sebebi budur zaten. tevhide göre... yoksa insanlara mutluluk getirmek değil,çünkü insan tanrıdan ayrı bir varlık değil ki dinlere göre? dinlere göre onun cismasından bir parça. insanlara mutluluk herşeyin güzelliğinden sonra olan bir görevdi. insan için değil; o 'doğurgan' için oldu herşey. insan için olsa zaten oda mükemmel oldu. tevhidin din sınavı yine insanlar için değil. direk tevhidin tanrısı içindir. insanlar 2. sırada gelenlerdir. herşey ona çıkar tevhidin acımasız istismarında. Devam ediyorum...
İbadetin önemini sormuşsunuz adlı paragrafa gelince; mesela namazda açıkladığınız şeyler yine yukarıda açıkladığım şeye göredir. onun için yani... eğilmek ve itaat... güdüler,hareketler,dualar,düşünceler bir sanat yapıtını ölümsüz kılar. sanat evrense o dua ile dekorize olunmalı. işte dua ibadettir. yani getirisi olmayan şey.. oruç içinde aynı şey denilir.
İbadetlerdeki niyetlere gelince. aslında sadece niyet önemlidir tevhide göre. niyet tevhide göre ruhtur. ruh önemlidir çünkü beden çürür. bugün topraktır,yarın nurani birşey olucaktır kadimleşcektir yani tevhide göre. neyse işin özü şu, bu dinlerde genel oalrak terbiye etmek,uslandırmak,sanki zararlıymış gibi nefsi öldürmek tarzı emirler gelir.. vardır her dinde. ama insanlar bunu yapmadıklarında hiçbirşey kaybetmezler... tam tersine 'ahlakta hazzı' teknik hayatta 'bilimi' doğada ise 'majiyi' alırlar kendilerine,zaten her daim gelişen insanlık yüzyıllar sonra bu gibi duygulara duyarsız kalır.. ilkçağdaki ahlak anlayışı şuan yoktur mesela.. her çağda gelişilir. . . ve tevhidde her yol 'neden' e çıkar. bu arada cvplarınla tatminsiz olmuyorum. benim yolum belli.. kimseden birşeylerin anlatılmasını istemiyorum,sadece konuşmak bizimki,tebliğ değil. asla.