Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KENDİNİZİ GELİŞTİRMENİN YOLLARI  (Okunma sayısı 7436 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 12, 2007, 05:45:05 ös
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

1-HER SANİYENİN FARKINDA OLMAK
Trafikte sıkışıp kaldığınızı düşünün ve inanmayacaksınız ama başka bir sürücü, bir deste doları arabasının penceresinden dışarı atmaktadır.


Sonra her beş dakikada bir dışarı bir dolar atar.

Büyük bir ihtimalle, böyle bir şey hiç görmediniz.Ancak beş dakikayı pencereden dışarı atan birilerini görmüş olabilirsiniz.

Belki bunu kendiniz bile yaptınız.Bir otobüste giderken manzaranın, bir tepenin veya her hangi bir güzelliğin keyfini çıkartıyorsunuzdur.

Bütün bunlar ilk beş dakika için pek fena sayılmayabilir.Ancak kasa görevlisi harcanan zaman için zili çalar.Ding! Ding! Ding!

Hepimiz biliriz , vakit nakittir.Ancak beş dakika mı, yoksa bir dolar mı daha önemlidir?Zaman, hayatınızın en büyük fırsatıdır ,onun bir dakikasını bile boşa harcamamanız gerekir.

Bi’ talmud, “ Sonuna kadar git ve çalış ” demektir. İnsanoğlunun kendisini yetiştirmesi için, varlığının son damlasına kadar kendisini aklına adaması gerekir.

Her şey, bir taahhüt ve bir karar ile başlar “ Hayat bir fırsattır, aklımı kullanıp geliştirmek istiyorum.Günün bir dakikasını bile boşa geçirmek istemiyorum” diye yüksek sesle kendi kendinize tekrarlayın.

Belki, zaman zaman içinizde birtakım protesto ve karşı gelmelerle yüzleşebilirsiniz.

’’ Sadece çalışıp başka bir şey yapmamak belki bizi aptal biri yapacaktır.Eğlence yok, güzellik yok. Fedakarlık ve mahkûmiyet var.Hadi biraz ara verip TV seyredelim !’’.

Bütün bunlarla başa çıkıp mücadele etmenin beş tane kuralı vardır

Süreklilik-Her saniye

Devamlılık- Kesintisiz

Tutarlılık-Gelişmelere göre

Dönüşüm-Tekrarlama ve gözden geçirme

Anlamak ve Kavramak- Hayat öğrencisi gibi



SÜREKLİLİK-Her saniye

Her hangi bir amaç peşindeki arayış, sürekli olarak günün yirmi dört saatini kapsamalıdır.Kendinizi bazı zaman dilimlerine bölüp çalışıp çalışmamak arasında çelişkiye düşmeyin.

Gayet doğaldır ki, bu sabit fikirli bir işkolik olduğunuz anlamına gelmez. Her şeye rağmen uykuya da ihtiyacınız vardır.

Daimi bir şekilde çabalayıp daha verimli olabilmek için uyumak isterseniz, bu işinizin bir parçası haline gelir.Bu ,yemek yemek veya egzersiz yapmak gibidir.

Şayet bütün bunlar, doğru amaçlar için yapılıyorsa, sizin gelişme ve başarılarınıza katkıda bulunur.



Kısa bir rahatlamaya ne dersiniz?

Dinlenme tabii ki gereklidir.Ancak Yahudi terimlerinde dinlenme, bir çarkın dişlilerini yenilemektir.Bitirmek değil yenilemek ve yenilenmektir.Sizin gevşeyip istirahat etmeniz maksatlı ve direkt olmalıdır. Ancak arayı fazla açmamanız gerekir.

Belki zor görünebilir, ancak bisiklete binmeyi öğrenmek için harcadığınız çabayı hatırlayınız. Denediniz, düştünüz veya ‘’ Bu alet iki tekerlek üzerinde duruyor’’ diye söylenirken ki tam pes edecektiniz ki komşu çocuğun kolaylıkla bindiğini gördünüz. Tekrar denediniz ve başardınız. Ve böylece bisiklete binmek sizin için gayet doğal bir eylem oldu.

Bu daimi bir farkındalığın ve kıymet bilmenin 48 yolundan biridir. Ancak zamanla bu konuda ustalaşır ve ellerinizle tutunmadan da bisiklete binersiniz.

Eğer, üst düzeylere ulaşıp kendinize bir ara vermek ve dikkatinizi biraz olsun dağıtmak istiyorsanız, zihninizi belli bir noktaya toplayıp orada yoğunlaşın. Fazla gayret gerektirmeyen ancak anlamlı bir şeyler düşünüp yapın.Kendinizi, müziğe, sanata veya doğaya verin , bu sizin yeniden şarj olmanızı sağlar. Hatta güzel bir içki, temiz hava,güzel bir manzara kendinizi yenilemeniz için faydalıdır.

Aklınızı ve dikkatinizi dağıtmamaya özen gösterin. Bir motoru uzun bir zaman çalıştırmazsanız, yeniden harekete geçirmek ve çalıştırmak daha zordur .Bu da hayatınızın kıymetli dakikaların avucunuzun içinden kayıp gitmesidir.



Zaman öldürmek

Hepimiz, zaman zaman hayattan arınmak ve biraz olsun uzaklaşmak isteriz.Cinayet işlemek gibi olmasa da “ Burada birkaç saat öldürelim’’ demek te zamanı olumsuz kullanmak hatta katletmektir . Biz bunu hiç dikkat gerektirmeyen bazı boş uğraşlardan sonra yaparız.Çünkü dikkat, zahmeti gerektiren bir şeydir ve her zaman bir konu üzerinde yoğunlaşamayız.

Bunu yok etmek için pes edip çıkış noktası yerine bir şeye odaklanın. Değişmez ve sürekli bir dikkat içinde olursanız, tecrübeler hayattan alınacak derslerdir. Örneğin; bir dişçi muayenehanesinde beklerken şöyle görüş ve kavramlarınız olabilir:

“ Dişlerim olduğu için şanslıyım. Dişsiz bir yaşam çok zevksiz olurdu.”

“ Eğer diş sağlığı ile ilgili bir kavram varsa, manevi ve ruhsal sağlık ile de ilgili bir kavram vardır. Acaba nedir? “

“ İnsan vücudu çok karmaşıktır. Dişlerin oluşumu, dil, tükürük veya çiklet gibi şeyler

anatomik ve psikolojik oluşumun bir başarısıdır. Peki, bütün bunlar nasıl oluştu?”

Ne zaman ve ne yapıyorsanız, örneğin TV seyrederken, işinizde, birisiyle konuşurken tüm dikkatinizi verin. Düşünmeye özen gösterin ve gün boyunca dikkatli ve haberdar olun.



DEVAMLILIK-Kesintisiz

Eğer belli bir amacın peşindeyseniz ve hedefiniz varsa bu kesintisiz olmalıdır. Sürekli olarak bir saat çalışmak, aralıklı ve kesintili olarak iki saat çalışmaktan daha verimlidir. Kesintiler düşüncelerimizdeki düzeni bozar ve elimizdeki bilgiyi sınırlandırır. Ayrıca öğrenme gücümüzü ve kapasitemizi de etkiler.

Belli bir süreyi kenara koyup, o süreyi kullanın. Kendinizi verdiğiniz ve odaklandığınız konu üzerinde çalışırken, bölünüp bir takım başka şeylerle uğraşmayın. Pencereyi açmak, bir içki içmek veya radyoyu açmak gibi…

Kararınızı verip “Ben bütün bunları bir saat süre içinde aralıksız olarak yapacağım.” Bunları on beş dakika süre içinde bölünerek ve dikkatinizi dağıtarak yapmayın.

Bunu bir otobüste seyahat ederken veya dişçi kliniğinde beklerken de gerçekleştirebilirsiniz. Kendinize bir hedef seçip on beş dakika süre ile kendinizi bir hedef doğrultusunda yönlendirin. Belki bu, iş seçiminizde, kişisel hedeflerinizde veya ailevi sorunlarınızda uygulanamayabilir. Kendi kendinize “Önümdeki on beş dakikayı, ailemi düşünmeye, onlara yardım edebileceğime ve onları nasıl sevebileceğime ayırıp düşüneceğim.” deyin.

Her gün on beş dakikanızı günlük yaşamınızda etrafınızda olup biten şeylere ve yaşantınıza ayırın. Ancak, bunu tüm damarlarınızda ve hücrelerinizde hissedin. Hayata uyum sağlamanın mucizelerini hissedeceksiniz.

Bu on beş dakika göreceksiniz ki zamanı iyi ve gerekli bir şekilde harcamışsınız. Bu zamanı yavaş yavaş otuz dakikaya, bir saate, iki saate çıkarın. Dört saate çıktığınız zaman yola çıktığınızı anlayacaksınız. 18. Yüzyılda yaşamış Vilna Gaon adındaki bir Yahudi bilge “ilk üç saatte kaplar ısınır, dördüncü saatte kaynamaya başlar” der.

Ancak durmayın. Kabı ateşten alsanız bile, yeniden kaynaması için bir müddet daha ısıtmanız gerekir ki bu da zaman kaybıdır.



TUTARLILIK-Gelişmelere Göre

Çarkın dişlileri arasında kendi ritminizi yakalamanız gerekir.

İnsan vücudu düzenden hoşlanır. Bazen en sıkıcı ve yıldırıcı işler bile belli bir program ve düzen içinde akıcı ve rahat olabilir. Eşit zamanda, aynı mekanda ve aynı şekilde yaparsanız işleriniz mümkün olduğu kadar kolaylaşır.

Bu nedenle Yahudilikte her gün uyguladığımız bazı alışkanlıklar vardır. Güne başlarken “Allaha şükür, bugün de hayattayım” deriz. Bu, bilinçli bir şekilde başka bir günümüzü ve şansımızı takdir edip, yeni bir güne iyi ve olumlu bir şekilde başlamaktır.

Herhangi bir amaç ve hedef için gününüzün herhangi bir bölümünü buna ayırın. Zamanın kısa veya uzun olması önemli değildir. Kararlılığınız ve sürekliliğiniz olsun. Bu kararlılıkta güç vardır. Hayatınızın değişeceğini göreceksiniz.

Deneyin ve kendinizi yılın 365 günü buna adayın. Sabahları uyandığınız zaman hayatta olduğunuza şükredin ve takdir edin.



DÖNÜŞÜM-Tekrarlama Ve Değerlendirme

Yaşam tek boyutlu değildir. Her yönüyle tekrar tekrar incelenmelidir.

Aynı konuyu uzun ve makul bir zaman dilimi içinde inceleyin. Yüzeysel olarak bir konudan diğerine sıçramayın , geçişler yapmayın. Kendinize bir görüş ve hedef belirleyin ve bunun doğrultusunda uzmanlaşın.

Kendinize edindiğiniz konu üzerinde öğreneceğiniz şeyler her zaman mevcuttur. Her ne kadar değişik bilgi ve deneyimler edinseniz bile, her zaman geçmiş bilgi ve birikimleriniz hakkında da bilgi edinin. Öğrenmek için her zaman tetikte ve hazırlıklı olun. Bütün bunlar, danışma, sorma ve anlama yolu ile elde edilir.

Ne öğrenirseniz öğrenin, unutmamaya çalışın. Bazen çok net bir şekilde kavradığınız bir konu , ertesi gün aklınızdan uçar gider. Bazı bilgi ve kavramlar çabuk hareket ederler. Bu sizin onları sıkıca kavramanıza bağlıdır. Hafızanıza kaydedip, iliklerinize kadar sıkıca sarılmanız gerekir.

Bazı kalıplar içinde öğrenmek, süreklilik dahilinde yeniden gözden geçirmek ve kavramaktır.

Sözlü tekrarlamalar güçlü olabilir. Bir fikre açıklık getirir ve gerçeği yansıtır. Bu yüzden “Şema” dediğimiz duayı günde iki kez tekrarlarız. Tora’yı ise her sene gözden geçiririz. Talmud’ daki bilgelik , her kavramı kırk kere ifade eder. Ayrıca hayatın gereklerini de yüz bir kere ifade eder.

Sizi harekete geçiren her ne ise sık sık fon müziği gibi tekrarlayın. Biri bitince ötekine başlayın. Çalışan ve işe yarayan her şey güçlüdür.



ANLAMAK VE KAVRAMAK-Hayatın Öğrencisi Olun



Birisi, size “Ne yaparsınız” diye sorduğu zaman “ Ben avukat veya mühendisim” diye yanıt verdiğinizi düşünün.

-Bu yanlıştır.

Uyumaya giden bir kişiye “Ne yapıyorsunuz?” diye sorduğunuz zaman,

“Ben uykucuyum” diye yanıt verir.

“Uykucu mu? Hayatını böyle mi kazanıyorsun veya sana uyuman için mi ücret ödüyorlar?”

Bu demektir ki, hayatınız avukatlık yapmaktan çok uyumakla geçiyor.

Buradaki gerçek, avukatlık değildir. Sizin düşünen, araştıran, yaşayan, seven, üreten ve erdemli olmanızdır. Bütün bu vasıflar sizin ne olduğunuzdur.

Dört çocuklu bir anneye kim ve ne olduğunu sorarsanız: “Ben bir anneyim” der. Bu o annenin sadece tek bir yönüdür. Anne, ayrıca bir arkadaş, gönüllü çalışan, eğitmen, hemşire veya bir düşünür de olabilir.

Maalesef, biz bu kimlik problemini çok erken yaşlarda geliştiriyoruz. Yukarıdaki gibi bir sorunun gelişme çağındaki bir insana sorulmasının yanlış sonuçları olabilir. Gelişen çocuk kendisi olmakta sanki bir yanlış varmış gibi hisseder ve büyüdüğü zaman değişik bir insan olması gerektiğini düşünür.

Bilgelere göre, hayattaki amaçları, hedefleri ve kariyerleri ikinci planda tutmak gerekir. Önemli olan yaşamak için ne yaptığınız değil, hayat ve yaşam için neler yaptığınızdır. Eğer düşünce adamı iseniz, düşünmek önceliklidir. Kendi kendinizi tanımlayın ve güncelleştirin. Yaşam nedenlerinizi araştırın ve dolu dolu yaşayın.

Hayat iyi ve yaşanmaya değer mi?

Bu sizin karar vermeniz gereken bir olgudur.

Hayatın bir amacı var mıdır? Eğer yoksa, zamanı boş yere harcamamak için bir neden yoktur. Eğer yaşamın bir amacı olduğuna inanıyorsanız neyi tüketmek isterdiniz? Hayatın her aşamasını anlamak isteyecek ve bunu kısıtlı bir zaman dilimi içinde gerçekleştireceksiniz.



Yahudi anlayışına ve kavramlarına göre en büyük suç cinayettir.

En kötü cinayet, tasarlanmış cinayettir.

Daha kötüsü ise, aileniz üzerine tasarlanandır.

Bundan kötüsü de intihardır.

Manevi intihar, fiziksel intihardan kötüdür.

Zamanı katletmek, manevi intihardır.



İnsanoğlu, iyilik ve güzellikler için yaratılmıştır. Adam ile Hava böyle güzellikler içinde bir bahçede kalmışlardır . - Eden’in Bahçesi-. “Eden” kelimesi İbranice’de güzellik ve iyilik demektir.

İnsanoğlunun, iyilikler ve güzellikler içinde bir hedefi olduğunu düşünürseniz, siz de en iyiyi ve güzeli aramaya başlayacaksınız. Aynı zamanda, bu yolda iyiliği ve rahatlığı, çekmeniz gereken acıları ve gereksiz ızdırapları çekeceksiniz. Bu çerçevede hayatın anlamını keşfedeceksiniz.

Tora der ki: “Avraam yaşlanmış ve son günlerine merdiven dayamıştır. Ancak bazı insanların aşama kaydetmeleri ve olgunlaşmaları için yaşlanmaları gerekmez. Avraam ile Sara her gün yeni erdemler kazanmışlar ve böylece hayattan daha çok yararlanmışlardır.



Faydalı bir yaşamla boşa geçmiş bir yaşam arasındaki ayırım işte bu erdemlerin arayışıdır.



KALICI KIYMET VE DEĞERLER İÇİN 10 KURAL

1. Neyi başarmak istediğinizin planını yapın. Hedefinizi tayin ederseniz, onun peşinde daha canlı ve büyük bir ruhla gidersiniz.

2. Sabah nasıl kalkacağınızı ve ne yapacağınızı bir gün önceden planlayın. Kısa aralıkların sizi ve hayatınızı yönetmesine engel olun.

3. Her sabah, on dakika erken kalkıp şema duasını okuyun. Doğru atılımlar ve doğruluk için bu çok gereklidir.

4. Gününüzü gözden geçirin ve engelleri tanıyın. Bu engelleri gelecekte nasıl aşacağınızın stratejisini yapın. Son yirmi dört saat içinde öğrendiklerinizi gözden geçirin.

5. Öğrenciler gibi , nerede olursanız olun, çalışın ve kavrayın. Kitap okuyun ve görüşlerinize sahip çıkın. Zihniniz her gelişime açık olsun.

6. İlim ve irfan sahibi olun ve bunları hafızanıza yerleştirin. Her yerde, yürürken, alışveriş yaparken vb… gereklidir.

7. Kendinize özgü bir ifade tarzı edinin ve her şeyden esinlenin. Bu sizi, hedefiniz hakkında ve yolunda dağınık olduğunuz zaman ayakta tutacaktır.

8. Sık sık kendinize, “Yaşamın amacı nedir?” diye sorun. “Bu gezegende ben ne yapıyorum?” deyin.

9. İleriye dönük planlar yapın. Arzularını gerçekleştirmek için neye ihtiyacınız var?



Ne üretip neyi geliştirmek istiyorsunuz?


 
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 12, 2007, 05:46:24 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

2-ETKİN DİNLEME
Bir toplantı sırasında hiç sözlerinizin amacına ulaşmadığını hissettiniz mi?
Hiç böyle bağırdınız mı: “Söylediklerimi duyuyor musunuz? Dikkat etmiyorsunuz. Beni duyuyor musunuz!?”


Bu hatayı hepimiz yaparız. Kaç kere karşımızdakini dinlediğimizi sanıp da aklımızın başka yerde olduğunu fark ederiz. Bir fikri kabul ya da reddetmeden, tartışmadan, yorumlamadan, kötülemeden önce tarafsızlığından emin olmalısınız. Aksi takdirde duygusal önyargı gösteriyorsunuz demektir ki bu da akıllıca değildir.

Şmi’at b’ozen aynen şöyle der: “kulaklarınızla dinleyin.” Tora Şema sözcüğünü kullandığı zaman, “Dinle ey Yisrael”de olduğu gibi, bu daha derin bir dinleme düzeyini kasteder: odaklanmak, dikkat etmek, anlamak ve eyleme geçirmek. Sadece söylenmekte olana yoğunlaşmak ve mesajın zihninize girmesine izin vermek.

Etkin bir şekilde dinlemek şu anlama gelir:

1.Sözcükleri duymak

2. Mesajı anlamak

3. Eyleme geçirmek.


TERİMLERİ TANIMLAYIN

Bir zamanlar İsrail’i ilk defa ziyaret etmekte olan bir turistle konuşmuştum. Hoşnutsuz görünüyordu.

“Buraya kutsal topraklar diyorlar,” dedi “ama kuzeye, güneye, Yeruşalayim’e, Masada’ya, her yere gittim, buralarda kutsallıkla ilgili hiç bir şeye rastlamadım.

“Siz, bir bafufstik misiniz ?”diye sordum.

“O da ne demek?

“Siz sadece soruya cevap verin: Bafufstik misiniz, değil misiniz?”

“Neden söz ettiğinizi bilmeden nasıl cevap verebilirim?”

“Yaa... Peki o halde kutsallık nedir? Yollarda, renkli ve ışıklı gökkuşaklarının içinde kanat çırpan ve kayaların etrafında dönüp duran melekler mi?”

Bazı kavramlara sarılırız ama düşüncelerimiz çoğu zaman belirsiz ve asılsızdır. Objektif bir tanım olmadan herhangi bir entelektüel süreci başlatmamız mümkün değildir.

“İyi bir insan mısınız?”

“Tabii ki iyiyim! Ne biçim bir soru bu?”

“Öyle ise bana iyi bir insanın tanımını yapar mısınız?”

İyi bir insan olmayı gerçekten arzu ediyorsanız, amacınıza ulaşıp ulaşmadığınızı belirlemek için duygudan fazlasına, bunu ölçmenin açık bir olanağına gereksiniminiz vardır. Aksi takdirde insanlar canlarının istediğini yapıp kendilerine “iyi insan” süsü verir. Hitler bile dünyayı Yahudi haşarattan kurtararak “iyi yapmak” amacındaydı. Ne var ki bir yerlerde, bir şeyler ters gitti.

Objektif bir tanıma sahip olduğunuzda, yaşamınızın bu tanımla tutarlı olup olmadığını belirleyebilirsiniz. İnsanın her şeyi saptırabileceği doğrudur. Ancak saptırmak, açıklık kazandığınız oranda zorlaşır.

“BEN-SEN-O” OYUNU

48 Yol, “Ben–Sen –O” oyunu adlı bir kavrama sahiptir. Bu oyun insanları genellikle üç seviyede tanımladığımız ilkesine dayanır. Kendimizden söz ettiğimizde mümkün olan en güzel resmi çizeriz. Diğerlerinin yüzüne karşı hakaret etmek istemediğimizden onları griye boyarız. Kendini savunmak için orada bulunmayanı ise siyaha boyarız. “Ben” beyazım, “sen” grisin, “o” siyahtır.

Saatte 90 mil hızla virajlı bir dağ yolunda giden bir aracın yolcusu olduğunuzu düşünün. Panele sıkıca tutunup sürücüye “Çılgınca hareket etmiyor musun?” diye soruyorsunuz.

‘’Ben mi? Yok canım, ben cesurum. Hiç bir şeyden korkmam.”

Eğer hayatta kalacak kadar şanslı iseniz “Bu adam pervasız bir salak” dersiniz.

Sürücü kendisini “cesur” olarak tanımlar, siz ona ‘’çılgın’’ dersiniz, üçüncü şahsa karşı ise “pervasız bir salak” olur.

Hangisi gerçektir ?

Objektif tanımlar üzerinde çalışarak durumu kişisel duygular araya girmeden değerlendirmemiz mümkündür.

A. “Cesur”= Değecek bir amaç uğruna gerekli bir risk almak (örneğin yanan bir binanın içine atılarak mahsur kalan çocukları kurtarmak).

B. “Çılgın”’= Asil bir amaç uğruna gereksiz bir risk almak (örneğin hiçbir koruyucu ekipman olmadan çocukları kurtarmak için atılmak).

C. ‘”Pervasız bir salak” = Değmeyecek bir amaç uğruna gereksiz bir risk almak (örneğin sadece kirişlerinin çöktüğünü seyretmek için içeri dalmak).

Dağ yolundaki araca geri dönelim.

Sürücüye “Hayatımızı neden tehlikeye atıyorsun? Bunu yapmaktaki amacın nedir?’’ diye sorarsınız..

Sürücü pervasız bir salak gibi davrandığını kabul etmek zorunda kalacaktır.

Bu, aydın olmak demektir. Sadece duygulara dayanan yaşamın içinde debelenmekten çok, kafanızla liderlik etmek. Yoksa her zaman “Ben cesurum, o pervasız bir salak” seviyesinde takılır kalırsınız.

TEMEL KAVRAMLARA GERİ DÖNMEK

Tanımlarınızı belirlemek için temel kavramlara başlayın. Her zaman kullandığınız, yaşamınızı üzerine kurduğunuz temel kavramları düşünün. Bir tanım belirleyinceye kadar sözcük kullanmayın. Belirli bir fikir hakkında ne kadar çok şeyi tahmin ettiğinizi ve tahminlerinizin hayatınıza nasıl yön verdiğini şaşkınlıkla fark edeceksiniz. .

“Hoşgörüye” inanıyorsunuz. “Bununla neyi kastediyorsunuz? Adalete mi inanıyorsunuz? , gerçeğe, sevgiye, özgürlüğe, dürüstlüğe mi? Kendinize şunu sorun: “Bu fikirler aslında ne anlama geliyor?” Dünya görüşünüzü şekillendiren temel bir fikirse, ne anlama geldiğini bilmeniz iyi olur.

Özgür irade örneğini ele alalım. Yahudilik özgür iradenin ne “yapmak” istediğiniz ile “canınızın neyi yapmak istediği” arasındaki karar olduğunu söyler. Örneğin birisini kırdığınız zaman o kişiden özür dilemek “istediğinizi” bilirsiniz. Tabii bu yapılması doğru olandır ve barışı sağlayacaktır. Ama “canınız bunu yapmak istemiyordur” çünkü küçük düşürücü ve sevimsiz olabilir.

Nadir haller dışında hiç kimse “kötü olmak ve acı vermek istiyorum” anlamında kötü olmayı bilinçli olarak seçmez. Kısa vadede kötü olmayı seçeriz çünkü zor bir durumla baş etmenin en az acı veren yoludur. “Canımızın istediğini” yaparız çünkü bu kolaydır.

Bu özgür irade tanımını yaşamınıza uygulayın. Büyük insan olmak istiyor musunuz? Kuşkusuz! Ama canınız o çabayı sarf etmek istemiyor. Canınız ertelemek, ağırdan almak istiyor.

“Ben büyük insan olmak istemiyorum. Sadece sıradan biri olmak istiyorum.”

“Gerçekten mi? Aleladelik mi istiyorsun?”

“Tabii ki hayır. Büyüklüğü istiyorum ama bugün değil”

“Neden bugün değil?”

“Çünkü canım istemiyor.”

Bir hedefiniz var mı? Yapabileceğinizi biliyorsunuz. Sadece çok zahmetli. Karar verin, sizi hiçbir şey durduramaz. Özgür iradenizi kullanmak budur.


TARAFSIZ TARTIŞMA

Bazen dikkat etmeyiz. Saatlerce konuşur, neyi tartıştığımızı bile bilmeyiz.

Talmud edebiyatında Bet Hillel ve Bet Şamay iki ünlü tartışmacıdır. Hemen her konuda tartışmış ve dünyayı neredeyse karşıt iki görüş açısından görmüşlerdir. Örneğin

Bet Hillel, Hanuka Bayramında mumların birinciden sekizinciye kadar sıra ile yakılmasını savunur. Bet Şamay ise ilk gece bütün mumların yakılması gerektiğini ve her gece bir mum eksik yakılması gerektiğini söyler. Karşıt görüşler!

Yahudi kanunu Bet Hillel’i izler. Neden? Çünkü anlaşmazlık durumunda Bet Hillel her zaman önce Bet Şamay’ın görüşünü, sonra da kendi konumunu belirtir. Böylece Bet Hillel’in konumu daha tarafsız, arada bir yerde duran gerçeği yansıtıyor addedilir. İşte bu yüzden Yahudi kanunu Bet Hillel’i izler.

Kendinizi yeni bir tartışmanın içinde bulduğunuzda durumu açıklığa kavuşturun. Hiçbir fikri peşinen kabul etmeyin, ne anlama geldiğini bilseniz bile. Verilen mesajın arkasındaki mesajı dinleyin. Tartışma çoğu zaman sandığınızdan çok farklı bir şey hakkında olabilir. Bekli karşınızdaki şöyle düşünüyordur: “Bana saygı duymuyor” ya da “Beni sömürüyor.” Sadece sözcükleri değil, mesajı da alın. Şunu sorun: “Amacı ne? Neyi kastediyor? Ne istiyor?”

Karşınızdaki daha konuşuyorken yanıtınızı hazırlamakla oyalanmayın. Sorgulayarak daha derin bir şey olup olmadığını anlayabilirsiniz. Karşınızdakine sorun: “Şunu mu söylemek istiyorsun?... Doğru anlayıp anlamadığımı söyle lütfen.” Bu şekilde en azından aynı şeyi tartışıp tartışmadığınızı bilirsiniz.

Fikri anladıktan sonra kendi sözcüklerinizle tekrarlama gayretini gösterin. Başkalarının söylediklerini kendi örneklerinizle süslemek sizi o fikrin özüne odaklanmaya zorlar. Bu, mesajı anladığınızı sınamanın iyi bir yoludur. Ayrıca mesajı bütünlemenize ve hatırlamanıza yardımcı olur.


HAYALET OLMAYIN
Tembellik bizi birçok şeyden alıkoyar. Hayvanlar en iyi aletlerini etkin bir şekilde kullanır: kanatlar, pençeler, gagalar... Ancak insanoğlu en etkili aracı olan aklını çoğu zaman kullanmaz. Düşünmekten kaçmak için her türlü çareye başvurur. New York Times gazetesini saatlerce okuyabilirsiniz sonra... Hiç! Büyük bir duygu ama ne anlama geliyor? Ne öğrendiniz?

Tanımlayıcı bir havaya girin. Etrafınızda olup biteni tahlil etme alışkanlığı edinin. Zamanınızı almaya değen her şey, gazete ya da bir roman okumak, sohbet etmek, film seyretmek, gezmek, üretici olmalıdır. Hedefinizi her zaman vaktinde belirleyin. Neyi başarmak istiyorsunuz?

Sonra da öğrendiğinizi pekiştirin. Bunu yapmazsanız entelektüel karmaşa içine düşersiniz. Örneğin bir işten kovulan insanlar çok şey öğrendiklerini söyler: “Artık biliyorum ki işverenlere güvenilmez. Başarılı bir kariyere sahip olmaktan acizim. İş hayatı bir cehennemdir. Vb...

Öğrenmemiz gereken bu değildir. Öğrenmeniz gereken işe girmeden önce başarılı bir kariyere giden yolu incelemenin taşıdığı önemdir.

Yahudilikte çok daha derine ineriz. “Açıklık veya ölüm” deriz. “Ölüm” tam bir bilinç yokluğudur; dolayısıyla azalmış bilinç kısmi ölümdür. Ya ne için yaşadığınızı, ne istediğinizi, neden haz aldığınızı biliyorsunuz, ya da bir hayalet gibi yaşıyorsunuz. İşte bu yüzden tanımlara gereksinimimiz var. Bize yaşam için açıklık verir.


TORA’NIN BİLGELİĞİ
Doğru tanımlar Yahudi mirasımız konusunu öğrendiğinizde özellikle önemlidir. Görünürde Tora basittir. Oysa geleneklerimizden biliyoruz ki Tora’da en derin kavramlar, çoğu zaman basit mesajlar halinde kodlanmış olarak verilir. Her sözcük dikkatle seçilmiştir.

Tanrı konuşuyorsa tam olarak ne dediğini anlamak zorundasınız. Tora’dan söz ettiğimizde Tanrı’dan ve sonsuzluktan söz ederiz. Yaşamın bu alanında hata yapmayı kaldıramayız. Tora’yı anlamada yapılan bir hata, sonsuza dek sürecek bir hatadır. Aya bir roket göndermeye benzer. Roketi genel bir doğrultuda gönderir ama yörüngenin logaritmasında en ufak bir hata yaparsanız hedeften sapar, uzayda kaybolursunuz.

Bir örneği ele alalım. Tora “Bir Tanrı olduğunu bil” emri olduğunu söyler. Öyle ise sorun: “Emir nedir? ‘Bilmek’ ne anlama gelir? Tanrı kimdir?” Mesajı alabilmek ve yaşam hakkında daha derin fikirler keşfetmek için terimleri tanımlayın. Şifreyi çözün.

Can alıcı son bir adım daha var. Kendinize her zaman şunu sorun: “Şimdi ki anlıyorum, bu konuda ne yapmalıyım?”

ETKİN BİR ŞEKİLDE DİNLEMEK NEDEN BİLGELİĞİN BİLEŞENLERİNDEN BİRİDİR?

· İngilizce’de “sessiz-silent” ve “dinle-listen” sözcükleri aynı harflerden oluşur.

· Durumu doğru değerlendirin, özellikle duygusallık ağır bastığı zaman.

· “Ben-Sen-O” oyununun tuzağına düşmeyin.

· Tanımlar olmadığı takdirde kendinizi “iyi bir hayat” yaşadığınız konusunda kandırabilirsiniz.

· Kimse bafufstik olmayı istemez.

· Tora yaşam için çok güçlü araçları içerir. Anlamın derinliğine inin.

· Ne hakkında tartıştığınızı bilmiyorsanız tartışmanın yararı yoktur. Ne öğrendiğinizi bilmiyorsanız öğrenmenin yararı yoktur. Neyi başarmak istediğinizi bilmiyorsanız harekete geçmenin yararı yoktur.

Bu araçları hayatınızın geri kalanında kullanırsanız, zenginsiniz demektir.
 
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 12, 2007, 05:47:56 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

3-YÜKSEK SESLE SÖYLEYİN
Sus demenin bir kural olduğu bir sessizce öğrenme toplumuna mensubuz. Bir üniversite kütüphanesinde bir kitap düşürdüğünüz zaman insanlar bomba diye ayağa fırlarlar.


Bunu insan seslerinin dalga gibi yükseldiği bir hahamın çalışma odasında karşılaştığınız durum ile kıyaslayın . Buna alışkın olmayanlar daima “İnsanlar bu gürültüde ne öğrenebilirler?” diye sorarlar.

Bu bir alışkanlıktır. Kasabada yaşayan bir insan şehirde fazla gürültü yüzünden uyumakta zorlanır. Şehirde yaşayan insan ise, şehir dışında bir yerde uyumakta zorluk çeker. Çünkü sessizlik onun zihnini gerer.

“Arihat sfatayim” tümcesinin anlamı : “Bunu dudaklarında belirt” tir . Biraz daha açıklık ve bilgelik kazanmak istiyorsan yüksek sesle söyle ve konuş.

Bazen yolda, bir insanın yürürken kendi kendine konuştuğunu görürsünüz. Bunu kendiniz yaptığınızı hatırlar mısınız? Neden? Nerede? Bu çok güçlü bir konsantre olma tekniğidir.

Herkesin bir mantrası vardır. Mantra sizin kendinize has müziğiniz ve bağımsız hayat keyfinizdir. Özellikle öğrenmek için sizi öğrenmeye daha fazla iten bir müzik ritminiz vardır. Eğer yeteri kadar uzun çalışmış iseniz, bu ahenk ve ritmi yakalarsınız. Bu sizi harekete geçiren çok büyük bir yardımcıdır. Ahenkle ve uyumla başlayın.

Bir şey okuyup ta, kendinizi okuduğunuz şeye odaklayamıyorsanız, yavaşça ve yükses sesle okumayı deneyin. Göreceksiniz ki, okuduğunuz şey ile bağlantı kurabileceksiniz. Basit bir gazeteyi yüksek sesle okurken daha üst düzeyde anlayacak ve okuduğunuzu daha sonra hatırlayabileceksiniz. Başta belki kendinizi aptalca hissedebilirsiniz, ancak sonuçta bunu alt edip karşılığını alacaksınız.


YAŞAMINIZIN ESASLARINI RAHATÇA İFADE EDİN

Bir an düşünün ve kendinize ne için yaşadığınızı sorun.

Şimdi cevabı yüksek bir sesle verin.

Aradaki farka dikkat edin. İnançlarımız hakkında yüksek sesle konuşursak, bu bize ilham verir, bu inançlar kulaklarımızda çınlar ve iç içe girer.

Hepimiz mutlu, başarılı olmak ve potansiyelimizi kullanmak isteriz. Bu yönümüzü hiç israf etmek istemeyiz. Ayrıca, hepimiz müşfik, sevecen ve yakın olmak isteriz. Bütün bunları insanlık, kendimiz ve sevenlerimiz için isteriz.

Eğer bunlar gerçek ise yüksek sesle “Ben büyük bir insan olmak istiyorum.” Bunu bir teyp kasetine ve kendinize tekrarlayın. Bu konuda samimi ve gerçekçi olup olmadığınızı ortaya çıkarın. Kelimeler, burada kurşun gibidir. Çünkü kişinin ne düşündüğü daha net bir şekilde ifade ediliyor. İnsanın ağzından çıkan kelimeler, onun varlığı, bedeni ve ruhunun bir karışımını ifade eder. Eğer herhangi bir kavram ve konu biraz zor ve karmaşık ise, onu tanımlayın ve açıkça ifade edin. Açıklığı yakalarsınız. Düşüncelerimizde bir rüzgarı yakalarız. Şayet düşüncelerimizi zihnimize kilitlersek, bu rüzgârı yakalayıp aklımıza yerleştiremeyiz.

Düşündüğünüzü, öğrendiğinizi ve yaşam hakkındaki her şeyi ifade etmeye çalışın. Zihninizin bir bölümünde yatmasına izin vermeyin. Bilgilerinizi kararlılığa ve çözüme ulaştırın. Bilgiyi kullanmaz ve dışa vurmazsanız, anlamsız ve faydasızdır.

Konuşma yeteneği insanın eşsiz bir yönüdür. Bir kişiye fiziksel gerçeklerden ruhsal gerçeklere dönüşümü açıklamak isterseniz, konuşma yeteneği doğru metottur.

Bir konu veya problem ile uğraşırken sesinizi kullanın. Bu sizi belki belirsizliğe ve tuhaflığa sarılmaya zorlar. Zihninizdeki bir düşünceyi dile getirmeniz sizi teoriden pratiğe geçirir. Bunu yüksek sesle söylediğiniz zaman düşünce, taşlara kazınmış gibi olur.

İnsan ruhu gelişme ister. Ancak bedenimiz her zaman geri kalmaktadır. Görüş ve fikirlerinizi ikna edici bir şekilde ifade ettiğinizde fikirleriniz bedeninize nüfuz eder. Düşündüklerimizin arkasında olmaktan ziyade söylediklerimizin arkasında olmanın sorumluluğunu hissederiz.

İfade, bedeninizin isteklerini ayıran bir köprü gibidir ve ayrıca ruhunuzdaki yüce kavramları da birbirinden ayırır.

Sinagog yaşamında bunun pratik uygulaması mevcuttur. “Amida” duası ayakta ve sessiz okunan bir dua olmasına rağmen insanların dudakları oynar. Ayrıca Kipur günü okunan “Viduy”-günahları itirafı- da bu şekilde kendinizin duyabileceği bir sesle okunur.



DİYALOG KURUN

Kesin bir karar verdiğinizi düşünün ve buna direndiğinizi öngörün. Kendinize konuşun ve meydan okuyup kendinizi mücadeleye davet edin. Şeytanın avukatı ile oyun oynamayın.

“Projem hakkında daha ileride çalışacağım.”

“Sana inanmıyorum. Beni ikna et. Bunu en son söylediğin zaman projeyi tamamlamamıştın.”

“Bundan dolayı çok yorgunum.”

“Mazeretlere bir son ver ve aralıksız bir şekilde projeyi aksatmadan tamamla.”

Kendinizi kelimelerle dürtün. Bazı sabahlar canınız yataktan kalkmak istemediği zaman kendi kendinize:

“Hadi bakalım ayaklarını yere bas. Bu seni incitmeyecektir.” Duygularınız yok olmuşsa kendinizi buna itin. Biraz sinirliyseniz içinizdeki öfkeli kişiyi yatıştırın. Şikayet ediyorsanız acınızı kolaylaştırın. Hangi metod tutuyorsa onu uygulayın.

Kendinize ne yapıp yapmayacağınızı söyleyin. “Ben yokuş aşağı kayacağım…” vb.

Ürkütücü bir ortamın içindeyseniz, kendi kendinize temel değerlerinizi tekrarlayın. Bu size istikrar kazandırır.

Tabii ki, tüm güçler yanlış kullanılabilir .Kendi kendine konuşan birçok değişik insan vardır. Bunu bir cemaatin içinde yapmamak uygun olabilir. Kapalı kapılar ardında bir oyunun provası gibi yapın. Kendinizle tartışın. Kendinizi birtakım isimlerle çağırın. Yaşam hakkındaki fikirlerinizi ifade ederken açıklık kazanacaksınız.

Ancak amacınıza zarar verecek kelimeleri kullanmaktan kaçının. “Ben iyi değilim, aptalım, anlamıyorum, başarısızım ve değişemiyorum.”demeyin. Bütün bunlara inanmaya başlarsanız hiçbir şey olmadığınızı hissedersiniz.

Burada söz konusu olan deliye dönmeniz veya başkalarının sizin hakkınızda kötü düşünmesi değildir. Mantığınızla yüzleşmek istemenizin yanında gerçeğin bir resmini çekebilirsiniz. Bu sizin meziyetlerinizi ayrı ayrı bir masanın üzerine koymak gibi bir şeydir. Önemli olan negatifleri ayırıp diğerlerini bir bütün halinde kullanabilmektir.



ÖZ VE KISA KONUŞMA

Başarınız hakkında, gün içinde kendinizle kısa konuşmalar yapın.

“Bugün harika ve imkanlarla dolu bir gün. Hayat güzel. Yaşadığım için şanslıyım. Bütün bilgi ve bilgeliklerime başvurup, keyifli bir gün geçirip hedeflerime ulaşacağım.

Aniden kararınızı değiştirip gitmeye hazırlandınız!

Yeterli paranız varsa size kısa bir konuşma yapabilecek birisini bile kiralayabilirsiniz. Yoksa bir dostunuzla anlaşın ve bunu karşılıklı uygulayın. Veya sadece kendinize konuşun.

Geceleri kendinize, “Yarın yataktan büyük bir enerji ve keyif ile fırlayacağım ve sinirlenmeyeceğim.” Kendinize bunu neden ve nasıl yapmak istediğinizi söyleyin.

Kendinize bunu söyleyip uygulayın.


PROBLEMLERİ YÜKSES SESLE ÇÖZÜN

Bir sorun hakkında düşünmek, sadece sorunu çözme aşamasında ilk adımdır. Kafanızdaki sorun, sık sık kararsızlığa doğru gidebilir. Problemi sizin duymanız, görüş açınızı genişletir ve tarafsızlığınızı sağlar. Ayrıca dikkatinizi belli bir yere odaklar.

Konuyu yeniden veya yüksek sesle yazarak gözden geçirdiğiniz zaman zorlukları ortaya çıkaracak ve kesinlik kazandıracaksınız. Bu, azmi ve kararlılığı bulmanıza yol açar. Başka bir deyişle, siz iki rolü canlandırıyorsunuz: Öğretmen ve öğrenci.

Sorunların çözümünde bu metodu deneyin:

1. Olumluluk ve olumsuzluklar ile ilgili bir liste çıkarın.

2. Her maddeye bir değer biçin: 1-Önemli, 2-Çok önemli, 3-Gerekli

3. Bunları sınıflandırın; göreceksiniz ki çok kolaylıkla bir karar vereceksiniz.

Kararınızı verdikten sonra iş olarak yorumladığınız şeyleri istismar etmeyin.

Bazen öyle kararlar veririz ki bunları uygulamak için deneme bile yapmayız. Bu kendimizi kandırmak ve blöften başka bir şey değildir.

Körü körüne kararlarınıza güvenmeyin. Bir karar aşamasında olduğunuz zaman bunu bir dostunuza söyleyin ve onun buna inanıp inanmadığını sorun. Bunu bir başkasına anlatırken size “saçmalık” diye bir yanıt verebilir.

Bir karar verdiğinizi düşünün ve “yarın şuraya gideceğim ve gerçekten bunu uygulamak istiyorum.” Bunu yüksek bir sesle, güçlü bir anlam içerisinde kesintisiz olarak söyleyin. Gerçekten bu konuda ciddi olduğunuza kendinizi ikna edin. Siz kendinizin patronusunuz. Bunu istiyorsanız, bu yapılacaktır. Bu iradeye sahipsiniz. Eğer biraz inatçı iseniz sizi kimse harekete geçiremez. Kararınızı verdiniz ve şimdi başladınız. Hadi bakalım harekete geçin.


OLAYLARI YÜKSEK SESLE GÖZDEN GEÇİRİN

Günlük deneyimlerinizi somutlaştırın. Ne ifade ediyorlar? Ne yapacağım? Eğer bir şey yapmayacaksam “Niçin yapmayacağım?” diye sorun. Bu konularla ilgilenin ve gündeme getirin.

Yaşamınızdaki önemli olayları ifade edin. Geriye dönüp, bir düğün, cenaze veya bir gelişim hakkında yüksek sesle “Bütün bunlardan ben ne öğrendim?” deyin. Edindiğiniz ve edineceğiniz tüm deneyimleriniz hakkında çabalayın. Bu hayatınızı kontrol altında tutar ve olayları bilinçaltınızda bütünleştirir. Hayır ve dualarınızı da bu şekilde ifade edin. İnsanın günlük kavramlar içinde düzeyini arttırması bu çok güçlü araca bağlıdır .

Bütün bunların ödülü kendinizi bilmeye başlamanızdır. Ne istediğinizi bildiğiniz zaman onu yakalarsınız. Sizi frenleyen birşeyler varsa engelleri eleyebilirsiniz. Zevklerinizi bilirseniz onlardan keyif duyarsınız. Artık gücünüz üst seviyeye artmıştır.

Kendinizi bilmez ve tanımaz iseniz zihniniz karışıktır. Gücünüzü yeterince kullanamazsınız.

İnsanlar, kendilerini konuşurken duymak için para öderler. Bir psikologa gidip bir saat için 200$ verdiğiniz zaman konuştuklarınızın karşılığını almak ister ve bütün bunlara değip değmediğini bilmek istersiniz.

Eğer birisi sizinle oturup konuşuyor, soru soruyorsa ve sizi dinliyorsa bu mükemmel olabilir. O zaman siz kendinize ücretsiz konuşun.

Eğer kendinize yüksek sesle konuşmakta güçlük çekerseniz yazmaya çalışın. Günlük tutun. Bu bir başlangıçtır. Masanızın üzerine bir kağıt koyun. Bu kağıt, size üzerine birşeyler yazmak istemenizi çağrıştırır.



HEDEFLERİNİZİ SLOGANLARA DÖNÜŞTÜRÜN

Reklamcılık sektöründe slogan üretmek için servetler tüketiliyor. “İşte gerçek”, “Sadece yapın” gibi sloganlar bazı kayıtsız düşünceleri ifade etmenin en seri ve etkili yoludur. Sloganlar hedeflerimizi saptamak ve açıkça hatırlamamız için çok güçlü unsurlardır. Özellikle zihnimiz karıştığı ve yorgun olduğumuz zaman çok etkilidir. Pes ettiğimiz zamanlarda bize ilham verir.

Bir atılım öncesi kendinize sorun: “Neyi başaracağımı ümit ediyorum?” Bunun yanıtını sloganla bütünleştirin ki bu zihninizde yer etsin.

48 yolun listesine bakarsanız, bu, bir temel sloganlar serisidir. Yahudilikteki en önemli slogan Şema duasıdır. “Dinle İsrael,Ad.Tanrımızdır,Ad Tektir ”

Bu bir duadan öte yaşamın amaçları hakkında uyarıcı ve hatırlatıcıdır

İşte bazı Yahudi sloganları:



· Daimi mutluluk bir mitsvadır.

· Dış içi etkiler.

· Dünya, Tora, dua ve şefkat üzerine kurulmuştur.

· Herşey iyi için meydana gelir .

· Tanrı iyidir.

· Tanrı beni seviyor.

Hayat görüşünüzü odaklamak ve geliştirmek için bunları yüksek sesle ve devamlı olarak tekrarlayın.

Gerçekten ciddi ve samimi iseniz, “Ben ne için yaşıyorum?” diye sorun. Bunu, sizi motive etmesi için sloganlaştırın.

Görüşleriniz ve fikirleriniz ne derecede artarsa bu derin bir intiba oluşturur. Yüksek sesle bir şeyi söylemek bütün hücrelerinizi kullanmanız demektir. Diyaframınızı, beyninizi, kulaklarınızı, dudaklarınızı, dişlerinizi ve dilinizi kullanıyorsunuz demektir. Bunun iliklerinize kadar işlemesine bilinçli olarak yardımcı olun ve deneyin. “Tanrıyı ve İsraeli işitin.”dediğiniz zaman bunu parmak uçlarınızdan başlayarak söyleyin. Bu sizde derin bir izlenim ve etki yaratır. Varolan herşeyinizle yaşıyorsunuz demektir.



BİLGELİKTE YÜKSES SESLE SÖYLEMEK NEDEN BİR MADDEDİR?

· Yüksek sesle söylemek, belirsiz fikirlerden arınmaktır.

· İfade etmek, tarafsızlıktır.

· Fikirleriniz kişiliğinizi etkiler.

· Ne konuştuğunuz, ne olduğunuzun ifadesidir.

· Asla yapamam demeyin. O zaman yapabileceğinizi bile yapamazsınız .

· Dil, beden ve ruhu birleştirip karşılaştıran bir köprüdür.

· Yüksek sesle konuşmak, sizi uyuklamaktan ve hayallerden uzaklaştırır.

· Kelimeler, gerçeği ifade eder. Söylemek varolmaktır.



 
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 12, 2007, 05:49:25 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

4-KENDİNİZİ KENDİNİZLE TANISTIRIN
Siz, hiç bir trende seyahat ederken, yanlış yöne gittiğinizi fark ettiniz mi?

Buna benzer olaylar hayatta da başımıza gelebilir.Bazı planlar yaparız, kendimize hedefler belirleriz, ancak yanlış trende olduğumuzu fark ederiz.


Bi-vinat ha- lave tümcesinin anlamı “ Kalbi anlamak”tır. Kalp duyguların yeridir. Ara sıra “ Kalbim sıkışık, yüreğim pır pır ediyor veya kalbim kırıldı” diyebiliriz. Kalbinizi anlamak demek, kendi kişiliğinizi anlamak demektir.

İnsanlar, kim oldukları hakkında tahminler yaparak yaşamlarını sürdürürler. Ama hiçbir zaman kendi kendileri ile yüzleşmek için kendilerine fırsat vermezler. Sizin şu anda görünen kişiliğinizin, gerçek kişiliğiniz olmadığını keşfetmekten korkmayın.Belki sandığınızdan daha güçlü bir kişiliğiniz vardır.

Sık sık yaşamınızda bazı kriz ve olumsuzluklarla karşılaşırsınız. İşte o zaman bazı sorular sorar insan kendine “Benim hayatım neden ibaret ? Bütün bunlara değer mi ?” vb. İnsanların aniden yönlerini değiştirip işini bıraktıkları veya boşandıkları hakkında bir takım şeyler duymuşuzdur. Bu, bize başarılı bir doktorun öncelikli bir tedaviye girmeyip, daha sonra doktorluktan aktörlüğe geçtiğini anımsatır.

Kendinizi bilmek ve tanımak hayatta kalmanın bir unsurudur. Kendinizi tanımıyorsanız yaşamıyorsunuz demektir. Sizi güçlü kılacak şeyleri bilmiyorsanız , siz bir robot, kukla veya yaratıksınız.Başınıza aksilikler gelmesini beklemeyin .Hayat yanlış trende bulunmak için çok kısadır.



BAŞLANGIÇ

Kendisiyle karşılaşmaktan çok etkilenebileceğiniz bir kişiyi güçlü kılan şeylerin ne olduğunu bir düşünün.

Şimdi ise, karşılaşabileceğiniz en etkileyici ve büyüleyici insanın siz olduğunuz gerçeğini hayal edin.

Oturun, merhaba deyin ve kendinizi kendinize tanıtın . Bu, kendinizle aşina olabilmek ve uzun zamandır görmediğiniz bir kuzeninizle karşılaşmak gibidir. Hayatınız hakkında kendinize sorular sorup, ne yönde gittiğinizi bulun.Hayalleriniz hakkında araştırmalar yapın. Bu, gerçekleştirdiğiniz hayaller, veya zihninizdeki hayaller de olabilir.

Biraz temele inin .Başarılı, meşhur, iyi ve azimli olmak istiyorsunuz. Kendinizi tanımlayın. Yaratıcı olmak istiyorsunuz. Peki bütün bunları neden istersiniz ? Neden yaşamdan çok şey istersiniz ? Sizi bu yola iten nedir ?

Kişiliğinizi keşfetme sürecinde , bir dizi soru sormak, bazı araştırmalarınızın içerdiği gerçekleri ortaya çıkarmak vardır.. Samimi bir dostunuza sorabileceğiniz 10 soruyu kendinize sorun ve yanıtları bekleyin. Merak etmeyin kimse sizinle alay etmeyecektir.

1- Yaşamın amacı nedir?

2- Yaşamdaki hedefim nedir?

3- Bu mesleği neden seçtim?

4- Boş vakitlerimi nasıl değerlendiriyorum ?

5- Yaptığım şeyler için gereken motivasyonum var mı?

6- Beni gerçekten ne mutlu eder ?

7- Mutlu olmak istediğim gibi mutlu muyum ?

8- Para mı, mutluluk mu daha önemlidir?

9- Gelecek için planlarım nedir ve neden ?

10- Gizli hayallerim ve ihtiraslarım nelerdir ?



Eğer yanıtları hemen bulamazsanız sakın telaşlanmayın.Bu süreç aylar alabilir.Sabredin ve ortaya çıkarın. Sizi neler harekete geçirir ? Yanıtlar burada gizlidir. Unutmayın ki , etkileyici bir ortağınız vardır.

Nihayet, sorulması gereken en önemli soru şudur.

Ne için ve ne uğruna yaşıyorum?

Çok basit bir soru gibi görünse de, insanlar bu soruyu sormaktan çekinirler. Ve içinizden bir ses, “ Böyle temel bir soru neden sorulur? ” Buna direniriz, çünkü bu güçlü bir ruh araştırması gerektirir. Kendinizi tanıdıktan sonra değişirsiniz, aynı zamanda kendinizle ve dünyayla olan ilişkileriniz de değişir.



KARARLILIKTAKİ GÜVEN

İnsanlar sık sık hata yapma endişesi içinde karar vermekten sakınırlar.

Aslında karar verme aşamasındaki başarısızlık hayatın en büyük hatalarından biridir.

Bir dilenciye gelen mektupta, kendisine büyük bir miras kaldığı yazılıdır. Ancak bunu okumazsa, bu kişi zengin midir, yoksa değil midir?

Tanrı bize, büyüklükleri başarmak için özgür bir irade vermiştir. Bunun farkında değil isek bu özgür irade bizde mevcut değildir. Son kararı kendimiz vermemiz gerektiğini bildiğimiz halde, olaylar kötüye gidince başkalarını suçlarız.

Potansiyelinizi kullanmazsanız güvenilirliğinizi tüketirsiniz.Potansiyelinizin farkında mısınız? Bunu kullanmaya gayret ettiniz mi? Yaşamın hakkından gelmeli , onu alt etmelisiniz. Henüz pes etmediniz. Olayların üzerine gitmeliyiz.

Olayları akışına bırakmak ile , karar vermek arasındaki farkı bilelim.Üniversiteye gitmek sizin seçiminiz miydi yoksa bu karar hakkında yapabilecek bir şeyiniz yok muydu? Liseden sonra herkesin yaptığını yapmak mıydı?

Örneğin:

Ben niye üniversiteye gidiyorum?

Bir derece elde etmek için.

Neden ?

Bir ihtisas yapmak için

Neden?

Çünkü iyi bir mesleğim olacak

Neden?

Okul masraflarını ödeyeceğim

Bu kişi, bu soruları sorarken motivasyonunu geliştirmesi açısından bir hata yapmaktadır.Kişinin öncelikli nedeni eğitim için okula gittiğidir.

Kendinizi şöyle bir örnekle geliştirin

Neden evlenmek istedim?

Seri yanıtlar beklemeyin. Niçin diye sormaya devam edin. Samimi olun. Bu kendi kişiliğinizdir. Kendinize bir takım sorular sorun. Kararlı ve sabırlı olun, sonunda yanıtı alacaksınız.

Bir konuyu analiz ederken, büyük bir güvenle kararlar verebilirsiniz.

Güvene nerede ihtiyacınız olduğunu tanımlayın. Sizi neler sinirlendirir?. Hangi durumlarda kendiniz, kendiniz olmaktan çıkar ve engellenirsiniz? Neden karar veremiyorsunuz? Karar vermeyi bilmiyor musunuz? Verdiğiniz kararlardan sonraki şüpheleriniz nelerdir? Ya da canınız karar vermek istemiyor mu?

Karar vermeyi bir zevk haline getirin ve tadını çıkarın. Dünyayla bütünleşin.Bu, yaşamın dinamizmine sarılmak ve sevmektir.


ENGELLERİ YOK EDİN

Bir hedefe ulaşmak ve amaca gitmek yolunda güçlük çekiyorsanız sizi engelleyen şeyin ne olduğunu ortaya çıkarın.

Herkesin sorunları olabilir. Bunların farkında olmak, kendinizle ne kadar ilgili ve iç içe olduğunuzun anahtarıdır.Bu sorunlarla yüzleşmediğiniz sürece bunlar birikir ve sizi arkanızdan vurur.

Problemlerinizi bir kağıda dökün. Bu doğru yoldaki ilk adımdır ve engelleri aşma ve çözüm yolundaki somut bir gelişmedir.

Kendinize sorun

· Ben tembel miyim? Niçin ?

· Plansız mı yaşıyorum ? Niçin?

· Sinirli biri miyim ?Ne zaman ?

· Kendimi savunabilir miyim ? Ne hakkında ?

· Neleri kıskanırım?

· Beni kibirli yapan nedir’?

· Karar vermekte zorlanıyor muyum? Niçin ?

· Öz disipline ihtiyacım var mı?

· Öz güvene ihtiyacım var mı?

· Daha fazla sorumluluk alamaz mıyım?

Olumsuz karakter özellikleri sorunlarımızın kökenidir.Olumsuz özelliklerinizin bir listesini yapın. Bunlar sizi ne zaman ağırlıklı olarak etkilemiş olabilir? İçinizde bunları tetikleyen reaksiyonları analiz edin ve nihayet kendinizi karşı koymayla ilgili planlayın.

Tüm bunlar zaman alır. Ancak şimdi bundan daha iyi yapacak bir şeyiniz var mı?



DUYGULARINIZI OKUYUN

Kendi duygusallığınızla temasa geçin. Ne hissettiğiniz konusunda kendinizi tartın. Mutlu? Sinirli? Duygulu? Üzgün? Duygular yüzeysel olan ve tabandaki ölçülebilir saplantılardır. Bu, ateşinizi ölçmeye benzer. Hasta iseniz iyileşmeniz gerektiğinin farkındasınızdır.

Niçin üzgün olduğunuzu ortaya çıkarın. Size baskı yapan kişi ve olgular nelerdir? Dahili veya harici bir problem midir? Bunu tanımlayın.

Diyelim ki, kızdırılıp, tahrik edildiniz.

Çünkü iş verenim beni azarladı.

Öyleyse neden kızgınım?

Çünkü buna gücendim.

Peki, bu beni neden rahatsız ediyor?

Çünkü kendimi iyi hissetmiyorum.

Çünkü ben iyi değilim.

Kendinizden kurtulun ve yolunuzu tayin edin . Eğer yapmazsanız bu sizi rahatsız edecektir..Aksi takdirde bunun acısını evde çocuklarınızdan çıkartacaksınız.

Kendinizi bu etkilerden kurtarabildiğiniz ve bunları en aza indirdiğiniz zaman, sizi olumsuz düşünce ve duygulara iten nedenleri de tanımlamış olursunuz. Ya bundan sakının ya da bunlar başınıza geldiği zaman bunlarla mücadele etmeye hazırlıklı olun.

Davranışlarınızı engelleyen ve rahatsız edici olumsuz motivasyonlardan kendinizi arındırın. Diyelim ki, hayırsever bir insansınız Neden? Harekete geçirmek insanlığa yardımdır. Ayrıca, bu yapıcı olmanın keyfidir. Üçüncü şık ise, arzu ettiğiniz doğru şeyi yapmaktır. Bunların hepsi olumlu motivasyonlardır. Olumsuz yöndeki hayırseverlik ise “ İnsanların bana hayran olmasını istiyorum” demektir. Bu da fesatlıktır.

Bundan sonra bağış ve hayırlı bir şey yapacağınız zaman gizlilik içinde yapın. Öyle bir gizlilik olsun ki yanlış nedenleri eleyin.Bunlar zararlı ve yıkıcıdır.

Aynı şeyler olumlu duygular için de geçerlidir.Karar verirken duygusallığınızın, kararlarınızı , nasıl etkileyeceğinin farkında olun. Örneğin, çok zinde olduğunuz zaman kendinize bir teyp almayın. Çünkü o an çok hassas ve duygusalsınızdır. Bekleyin ve düşünün.

Sizi mutlu eden şeyleri kesinleştirin. Günlük yaşamınızda, bazı temel ve pratik uygulamaları yaparken çok zevk alabilirsiniz. Sabah kalktınız, muhteşem bir gün ve çok iyi hissediyorsunuz. Enerji depolayın ve kendinizi bunu her gün yapabilmek için eğitin.

Bir başarınızdan dolayı işvereninizin sizi ödüllendirdiğini düşünün.Kendinize sorun . İyi bir iş yaptığımı patronumun söylemesi mi gerekiyordu? Hayır ! Başarı için kendi kişisel memnuniyetinizi yaratın.



HER İKİ YÖNÜNÜZLE TEMAS KURUN

Herkesin büyüklük ile ilgili dürtüleri vardır.Saygı ,güç ve ün sahibi olmayı isteriz. Başarıyı, doğruyu yapmayı, hatta dünyayı kurtarmayı isteriz.

Aynı zamanda sorumluluktan kaçıp,yatağa girip bir yerlere sığınmak gibi karşı konulmaz dürtülerimiz de vardır.

Birisi size “Hayat güzeldir” diyebilir ama ancak duyguları onu engeller ve geriye dönüp ve “Hayat sıkıcı ve monotondur” deyiverir.

İçinizdeki volkanın sizinle beraber nasıl harekete geçtiğini ve çelişkilerinizi hatırlayın. Gerçekten “ Ne istiyorsunuz?” Olgusuna karşı “ Neyi canınız yapmak istiyor ?” olgusunu karşılaştırın. Bu beden ile ruh arasındaki bir çelişkidir.

İkiye bölündüğünüzü duyumsayabildiğiniz zaman , bedeniniz mi yoksa ruhunuz mu konuşuyor ? Artık bunun ayrımını yapabilirsiniz.Bu size erdemli yaşamayı ve doğruyu seçme şansını kazandırır.

Bundan sonraki adımınız, iki yönünüzle de barış yapmaktır. Bu büyüğe ulaşmak için katedilmesi gereken yolun aşmanın en kolay şeklidir. Ancak, hayat kolay yönü, öne sürmek değildir. Sizi rahatsız ediyor bile olsa, bir fikir sizin için yanlış olmayabilir. Alışkanlıkları yok etmek güçtür ve gelişim çok ürkütücü olabilir.

Örneğin, zengin mi yoksa mutlu bir insan olmak isterdiniz ? Mutlu olsanız daha iyi olur ve bu ikilemi hayal edin.

“Ben sana mutlu olmayı öğreteceğim.”

“Sadece biraz efor ve değişiklik gerektiriyor”

“ Çok isterdim ama şu anda olmaz, uçağa yetişmem lazım”

“Gerçekten mi ? Ben sana her hafta mutluluk üzerine çalışman için 10.000 $ vereceğim”

“Sahiden mi ! Nereyi imzalamam gerekiyor?”

“Oh, düşündüm ki bunu şimdi yapamazsın .”

Problemlerimizi akılcı bir biçimde gizleriz. ‘’ Kendimi yaşamın ne olduğunu anlamak için harap edeceğim ! Kimse hayatın ne anlama geldiğini ve ne içerdiğini bilmez. Çalışmayıp hiç bir şeyi umursamayacağım. Bunlar için tüketeceğim zamana değmez ! ’’

Bilgelere göre insan sadece delilik ve cinnet anında hata yapar. Delirmek üzere olduğunuzu farz edin ki bu normal değildir. Koruma altında olmalısınız, yolunuzdan saparsanız bunun bedelini yolun sonunda ödersiniz.

Değişmek istiyor musunuz? Buna karşı elinizde ne var? Bedeninizin olumsuzluklarını hissedin. Çok uyuşuksunuz ve sadece uyumak istiyorsunuz. “ Değişmek istemiyorum ve yeteri kadar mutluyum. Kederlerimle çok rahatım.” Peki siz bu durumda yeteri kadar zengin misiniz ? Hayır ! Peki yeteri kadar mutlu musunuz ?

Yoldan çıkmanın önemini kavradınız. Dövüştüğünüz hayvanı tanımanız gerekir. “Bu, korkunun değişimidir.”

Tetikte iseniz, düşmanı görür ve onunla boğuşabilirsiniz. Biraz çaba sarf edeceksiniz, ve hiç olmazsa kendi güveninizi kazanacaksınız. “ Ne yaptığımı biliyorum.”



VÜCUDUNUZUN GÖNLÜNÜ YAPIN

Ruhsal çekirdeğinizle temasa geçin. Sizi harekete geçiren şeyin ne olduğunu tanıyın. Özgür iradenizin bilinçaltınıza yerleşmesine izin vermeyin. Siz büyüklük istiyorsunuz ancak bedeniniz bunun çok efora ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Bedeninizi ikna etmeye çalışın. Makul çıkar ve yararlarınızı tanımlayın. “ Ne gereklidir”? . Duygusal farkındalığınızı öne sürmeniz gerekir. “ Ne kazanıp ne kaybedeceğim ?”

İşte o zaman, fikirleriniz güçlüdür. Hemen yapmaya başlayın.

İşte sır formül: Aklınızın ve kalbinizin ne istediğini tanımlayın. Duygusal olarak bu durumun yararlarından ikna olmuşsanız, soğuk terler döküp, kalbiniz bile sıkışsa devam edeceksiniz. Çünkü bunun önemini ve bunu istediğinizin kararını verdiniz. Olumsuz tepkileri önlemek için, yaptığınız değişikliklerle ilgili duygularınızın huzurlu olması gerekir.Gevşemeye çalışın ve bedeninizi kandırıp, “ Bu çok kötü olmayacak. En son harcadığınız eforu düşünün”

Cesaretli ve cesaret verici olun, başarılarınızı ödüllendirin.

İşler iyi gitmiyor demeyin, çünkü çaba sarf etmediniz . Sezgileriniz ve duyumlarınız hakkında pes etmeyin. Sadece düşünün ki henüz bunları uygulamak için gündeme getirmediniz.

İnsanoğlunun gidişatının sizi nasıl etkilediğini düşünün. Bunlar özsaygı, hürmet, ihtiras, sosyal baskılar ve iyelik gibi şeylerdir.Sorumluluklarınızı kabullenirken özel bir dikkat gösterin. Bir hata yaptınız ve samimi ve doğru bir şekilde özür dilemek istiyorsunuz. Ancak yine de her şeyi unutup kaçıp saklanıp ve “Bu benim hatam değil ” deyip sıyrılmak istiyorsunuz.

Bu bir patlamadır. Çetin ve güçlü olmak istiyoruz ancak henüz çok hassas ve yumuşak bir yapıdayız.Ruhumuzda ki seçimimiz bize çok olağan ve tabii gelmeyebilir. Uzun zaman ve emek isteyen bir iştir.



BİLDİĞİNİZİ BİLMEK

Bir şeyi anlamanız demek, onunla yaşadığınız anlamına gelmez. Bir yönüyle inanmak diğer yönüyle rol yapmak mümkündür. Sağlıklı beslenmenin faydalarına inandığınız halde hala kızarmış patates ve çikolatalı pastaları yersiniz.

Hareketlerimiz açıklık düzeyimizle sınırlıdır. Bir fikri yüzeysel olarak anlarsak, daha sonra işler kötü gittiği zaman buna körü körüne bağlanırız.

Bir cenaze töreninde dikkatle izleyin. Naaşı ibadet yerinden aldıkları zaman matemdeki insanlar ağlamaya başlarlar. Onlar naaşın orada kalmasını istedikleri için değil de , ölümün farkında oldukları için ağlıyorlardır. Mezarlıkta ise, naaşı defnederken matemdeki insanlar yeniden ağlamaya başlarlar. Bu da finali idrak etmenin duygusallığıdır.

Hislerinizi gerçekçi bir şekilde yoğunlaştırana kadar siz halen hayal dünyasındasınızdır. Gelişim zihinde başlar.Ancak kalbiniz, zihninizdeki tüm gelişmeleri kendine mal eder. Bu parçaları günlük yaşamınızda birleştireceksiniz.

İnsanlar genellikle Tanrıya inanır. Bazıları ise Tanrı ile yaşar. Doğru olduğunu kabul ettiğiniz bazı şeyleri birbiri ile bağdaştırmanız gerekir. Bu benliğinizin bir parçası olmalıdır.



BEŞ PARMAĞIN AÇIKLIĞI

Beş parmağınızın olduğunu bildiğiniz gibi, biraz umursamaz olun. Doğru yolda olduğunuzu ve bir hata yapmayacağınızı şimdi bilebilir misiniz?

Buna açıklık getirebilmek için, yaşamınızı yönlendiren temel ilkeleri tanımlayın. Örneğin, Yahudilikte sevmek mecburiyettir deriz. Bu mantıklı mıdır? Bu konuyu kendinizde deneyin.

“ Saçma, beni sevmeye mecbur edemezsin”

“ Fakat çocuklarım var, onları sevecek miyim?”

“ Tabii ki çocuklarımı seveceğim”

“ Belki haşarı çocuklarım olacak ve onları sevmeyeceğim”

“ Tabii ki seveceğim, çünkü çocuklarımı sevmeye mecburum”

Çelişkiyi görüyor musunuz? Hisleriniz söz konusu olduğu zaman, bilirsiniz ki sevgi bir mecburiyettir. Ancak bu kavram çok net değildir siz bunu inceleyebilirsiniz.

Vaktiniz var. Hayatın gayelerinden arının. Kendinize yaşamın bütünlüğü ve varlığı hakkında bazı sorular sorun.

- Var olmanın anlamı nedir?

- Yaşamanın iyi tarafı nedir?

- İnsanlık hakkında ne düşünüyorum?

- Yaşam ötesi nedir?

- Günahtan ve sevaptan ne anlıyorum?

- Özgür iradem var mı? Bunu nasıl harekete geçirebilirim?

- Beni neler üzer? Üzülmek normal midir?

- Tanrı için ne hissediyorum?

- Yahudi olmaktan gurur duyuyor muyum?

- Soykırımdan ne anlıyorum?

Bu maddelerin bazıları düşüncede tatsız ve anlaşılmaz olabilir. Bunu düşünün.

Duyduğunuz bazı taklit şeyler için slogan kullanmayın.Ne yaptığınızı ve ne için yaptığınızı anlayın.Aksi takdirde bu toplumun bir yargısıdır. Toplumun kıymetini bilmeden, toplumun bazı kesimlerine ayak uydurabilirsiniz. Bunu inceleyin.

Beş parmağınızın açıklığı kadar bütün konular üzerinde çalışın. Bilen ve ne istediğini bilen insan amacına ulaşır.Tabii bu bazı dönemeç ve virajlardan geçmeniz demektir. Bu rahatlatıcı ve kullanışlı bir mekanizmadır. Doğru programlarsanız oraya ulaşırsınız.



“KENDİNİZİ TANIMAK” NEDEN BİLGELİKTE BİR UNSURDUR?

· Kendinize karşı dürüst olursanız kendinizi tanırsınız.

· Duygular büyüklüğün güçlü baskılarıdır.Onları bilin ve sahip çıkın.

· Problemlerinizi tanımlayın. Bu çözüm için bir başlangıçtır.

Bunu hemen yapmazsanız, daima hata yapma yoluna saparsınız.

· Kim olduğunuzu ortaya çıkartmaktan korkmayın.

· Daha iyi bir yaşam için özgür iradenizi şuurlu bir şekilde kullanın.

· Eğer üzgün ve kızgın iseniz bunun köklerine ve derinliklerine inin.

· Mantıksız hareket ediyorsanız bunun bilincinde olun.

· Doğruluğun anahtarı, gerçeği bedeninizde hissetmektir.

· Kendinizi anlamak için bu kadar bekleme lüksünüz yoktur.

ÇÜNKÜ SİZ, BU GÜNE KADAR RASTLADIĞINIZ EN ETKİLEYİCİ VE BÜYÜLEYİCİ İNSANSINIZ
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 12, 2007, 05:50:36 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

5-HAYRANLIGIN GUCU
Kendinizi güneşin o muhteşem mor ve turuncu batımında Büyük Kanyon’un ucunda otururken farz edin. Bir saat kadar donup kaldınız ve yukarıda yıldızların o hayret verici dağılımını gördünüz.


Bu hayranlığın içinde değişime uğrayıp, canlandınız.

B’aima “Huşu içinde ol” demektir.Bu deneyim öylesine güçlüdür ki şaşırıp kalırsınız.

Aynı zamanda çok büyük bir zevk alırsınız.

Yıldız kümesine baktığımız zaman güç ,güzellik ve uyum görürüz. Her küçük yıldızın aslında üstünde patlamalar olan güneşler olduğunu hatırlarız sonra.Bu büyük gücün altında kendimizi çok anlamsız hissederiz.Kendi zayıflığımızı ,küçüklüğümüzü ve ölümlülüğümüzü farkına varırız.

Fakat bu moralimizi bozmaz ,tam tersine bize ilham verir.Çünkü biz En Büyükle kaynaşmışızdır.Bu farkındalık, korkunç bir pozitif enerjinin kaynağı olabilir. Bu hayranlığın sırrını bilirseniz ve onu etkili bir şekilde kullanırsanız. günlük yaşamınızdaki gücünü fark edeceksiniz.



HAYRANLIĞI YAKALAMAK

Hepimizin olağanüstü etkilendiği anlar olmuştur. Bir fırtınaya, hortuma veya çığa tanıklık ettiğimiz zaman veya ünlü bir liderle karşılaştığımız zaman.

Genelde bu tecrübelerden sonra hiç etkilenmeden rutin hayatımıza döneriz. Buradaki en büyük giz, bu koşullardaki enerjiyi yakalmak ve bu enerjiyi faaliyete geçirmektir.

Bunun nasıl yapıldığına bir göz atalım.

Bir dahaki sefere olağanüstü etkileyici bir doğa olayı ya da insanlık başarısı gördüğünüzde hissettiklerinizi ifade edin. Yüksek sesle “ Bu çok hayranlık uyandırıcıdır” deyin. İçinizdeki bir ses, sizi ürpertir ve onaylar. O yaşadığınız an artık somutlaşmıştır.Hayatta ilerlemek için bir başlangıç noktanız var.

Bir sonraki adım, tabii ki, kafanızda hayranlık uyandıran deneyimleri anımsamak olmalıdır. Örneğin,trafikte sıkışıp kaldığınız zaman, boş zamanınız olabilir.Kendinizi bu deneyimlere odaklarsınız dünya aniden değişik görünmeye başlar. Artık farklı bir dalga boyu üzerindesiniz. Bu olağan bir trafik karmaşası değil!



GÖRÜŞ AÇISI EDİNMEK

Birisinin size aptal dediğini, trafikte sıkıştığınızı veya işvereninizle atıştığınızı farzedin.

Bu durumda sinirlenebilir,kendinizi aşağılanmış hissedersiniz.

Çare ! Yıldızların altında kısa bir yürüyüş yapın. Evrenin büyüklüğünün farkına vardığınız zaman olayları bu görüş açısı içinde değerlendirin. Geri döndüğünüz zaman, enerji toplamış olacaksınız. Olanları unutalım ve kaldığımız yerden devam edelim diyeceksiniz.

Hayranlık bedeninizin sınırlarını aşmasına yardımcı olur. Aniden güzellik ve gücün sonsuzluk boyutları içine girersiniz. Geliştirilmiş bir görüş açısına sahip olursunuz. Olaylar sen ben meselesi olmaktan çıkar.Hepimiz birlik içinde oluruz. Hiddetlenmeye ne gerek var!

Hayranlık bizi kişiliğimizin ötesine taşır. Savaş , trajedi ya da refah ve haz durumlarında insanlar farklılaşır. Birbirlerine daha iyi davranırlar, sıradanlık unutulur.

Bir kızgınlık anınızda kendinizi dışa vurun. Yıldızların altında yürüyün. Bunlar gücünüzü serbest bırakır. Hayranlık içinde olduğunuz zaman sıkıcı ve olağan olamazsınız.



SESSİZ HAYRANLIK

Sessiz bir hayranlık ta hayranlık olabilir.

Bir fırtınadan sonra, dışarı baktığınız zaman toprağın üzerindeki örtü gibi kaplayan taze karı ve ağaçlardan sarkan buz saçaklarını görürsünüz. Zaman içinde unutulmaz bir enstantane...

Yaşamın güzelliklerine dalıp gittiğimiz zaman, kendimizi yücelmiş, kendimizden geçmiş , Tanrı’yla ilişkide hissederiz..

Bu sessiz hayranlık duygusu ile sürekli bağlantı halindeyiz. Ormanda bir bahar yürüyüşü, akan bir ırmak, muhteşem bir müzik, gülen bir bebek veya kalbimizin çarpıntısı ...

Peki neden bu hayranlığı sürekli bir şekilde hissetmeyiz? Çünkü , dünün yeniliği bugünün sıkıcılığı olabilir. Çocukların neden herşeyi heyecan verici , büyüleyici bulduklarına dikkat edin. Ancak çok geçmeden, onlara da insanlar, fikirler, yerler, çok olağan gelir ve hayat sıradan olmaya başlar.

Kim büyümenin insanı pasifleştirdiğini söyleyebilir?

Günlük yaşamınızın size bağışlanmış olduğunu kabul edeceğinize biraz durun ve düşünün..İnsanoğlunu gördüğünüz zaman onun mucizesini takdir edin. Konuşmayı ele alın.Dudak , dişler,dil, ve larenksin uyumlu çalışması;beynin bunu algılayıp kas hareketine dönüştürmesi ve her nasılsa farklı dalga boylarında ses çıkması.. Ve bütün bunlar ışık hızına yakın bir hızda protonların etrafında dönüp duran elektronlardan başka bir şey değil.

Bir an için hayran olun. .Herşeyi alıştığınız doğallık çizgisi içinde değil de aslında olduğu boyutta görün . Bir kere deneyin.Yaşamın etkileyici gücünü hissedeceksiniz.

Hayranlık duyacağınız anları bulmak dünyayı dolaşmaya gerek yok.Onlar her zaman her yerdedir.Gözlerimizi açarsak bizi bulacaklardır. Bir tren, bir okyanus, veya bir çiçek gördüğümüz zaman, varolmaktan daha olağan bir şeyin olmadığını anlarsınız. Bir orman tek bir tohumdan filizlenip orman haline gelir. Kafamızı karıştıran ve ürkütücü bir dünyadayız. Sadece dikkat etmemiz gerekiyor.

Yaşam savaşı duygusal ve uyanık olmaktır.Gözleriniz açık olarak yaşamın derinliğinde ısrarla yürüyün. O asla sıkıcı, olağan ya da basit değildir. Daima yaşamın ne olduğu, kim olduğumuzu, ve ne yaptığımızı düşünmeliyiz.

Çevrenizdeki her şeyin nasıl olduğunu düşünüp ,biraz dikkatinizi verirseniz, tarzınız, , aileniz, dostlarınız ve çevreniz ile ilgili farklı bir yaşam tarzı geliştireceğinizi göreceksiniz. Hiçbir zaman sıradan olmazsınız. Herşey zihninizi kurcalar.Yaşamınızın geri kalanı için farklı bir kişi olabilirsiniz.



İNSANOĞLU’NUN ASİL BÜYÜK POTANSİYELİ

Bir çita da hayranlık uyandırır, süper bir bilgisayar da...

Ama insanlar hepsinden fazla. Çünkü insanın ruhu vardır. Her insan, Tanrı’nın resmi olarak yaratılmıştır. Kutsal güçlerimiz vardır. Tanrı’yı taklit ederek yücelebiliriz. Her insan aslında olağanüstüdür.



Kral David Tanrı’ya hitaben

“Cennettin güzelliklerine bakarken, Ellerinin yaptığı işi görüyorum.

İnsan nedir ki Sen onu hiç unutmuyorsun?İnsanlık nedir ki Sen onu bu kadar önemsiyorsun?

Sen onu Kendinden sadece bir derece aşağı yarattın.” Demiştir

Bir yanardağa duyduğunuz hayranlığı kendiniz için de duyun.. Etrafta hala çok fazla enerji var. Sadece bir kere keşfetmeniz gerekiyor. Siz gerçekleşmesini beklediğiniz saklı bir güçsünüz. Asla bu görüşten ayrılmayın.

Gerçek potansiyelinizi görün. Dünyayı yerinden oynatabileceğiniz yeteneklerinizin hayranlığı içinde olun. Yıldızlara ulaşabilir, uzak gezegenlere füzeler gönderebilirsiniz.Dünyayı anlayabilirsiniz.

Kendi küçük görmeyin. Ne olduğunuza değil, ne olabileceğinize bakın. İnsanlığa acı veren sorunları kabullenmek yerine, onları çözüm yoluna gidebilirsiniz. Dünyayı yıkıp, yeniden inşa edebilirsiniz. Bu bizim yaşam kavgamızdır.

Gücünüzü aktif bir şekilde kullanın. Hayati bir probleminiz var veya büyük bir topluluğa bir konuşma yapacaksınız, yıldızların altında yürüyüş yapın. Bu sizi dengede tutar, ve doğru görüş açısına yönlendirir.Sinire gerek yok. Fırsatlar dünyası sizi bekliyor. Şimdi gücünüzü arttırmanın tam zamanıdır.

Daima içinizdeki ve insanlardaki hayranlık uyandırıcı gücün farkında olun. İnsanlara ve kendinize dikkatli ve saygılı davranın.



HAYRANLIK DUYMANIN GERÇEK KAYNAĞI

Hayranlık duymanın en kısa yolu kaynağına inmektir. Bir fırtınanın, çiçeğin ,karın ya da müziğin bizde hayranlık uyandırmasının tek nedeni, bunların bize yansıttığı sonsuzluk ve Tanrı dediğimiz mutlak güçtür.

Eğer yaratılış bu kadar hayranlık verici ise Yaradanın ne kadar hayranlık uyandırıcı olduğunu tahmin edin!

Tanrı’nın günlük yaşamınızda size ne yaptığını düşünün. Tanrı’nın bize karşı kişisel müdahalesi hayranlık vericidir.Eğer Tanrı’nın varlığını hissetmiyorsanız gerçekte değilsiniz demektir. Yaşamın gerçeklerinde, olağanlık, sıkıcılık ve rutin birşey yoktur. Yaşamın her anında bir sonsuzluğu hissediyoruz.

Yaradanın, destek verenin ve denetleyenin Tanrı olduğunu bildiğimiz sürece biz bir adım öndeyiz. Bu bize yeni imkanlar, görüş açısı ve hedefler belirler ve sağlar.

Tanrı kişiseldir. O bizim varlığımızın farkındadır. Bizi önemser. O kendi güzellikleri çerçevesinde bizimle iletişim kurar. Daima yanımızdadır. Evrenin yaratıcısı der ki

“ Çocuklarım, sizi seviyorum. Sizi, iyilik ve güzellik vermek için yarattım. Gelin bu dünyayı araştırıp, keşfedelim.”

Yaradan sizi seviyor. Uyanın!

Tora, Tanrı’nın çocuklarına verdiği kişisel bir mesajdır. Ona hayran olun ve öyle davranın. Uzaklardan bir haber veya mesaj aldığınızı farzedin. Bu hayranlık uyandırıcıdır. Haberi kimin yolladığını ve ne ifade ettiğinin derinliğini ortaya çıkaracaksınız.

Hepimiz, üstün bir deneyimi arar, yaşamak isteriz.Tanrı’yla özdeşleşme ve onu keşfetmek için yaşarız.

Hayranlık, belirsiz bene karşı Tanrı’nın büyüklüğünü ve gücünü anlamaktır. Arabanız, borcunuz veya tiyatro biletiniz için mi endişe ediyorsunuz?Tanrı’nın varlığı altında bunlar için üzülmek saçmalıktır.

Dua,Tanrı ile konuşma deneyimidir. Bütün dünyayı Yaratan ile konuşuyorsunuz. Gelecek sefere dua ettiğinizde kime konuştuğunuzu bilin.

Yahudilik bilinci ne yaparsanız yapın, bir an durmayı ve bunu niçin yaptığınızı kendinize sormanızı gerektirir. Bir şey yapmaya başlamadan önce kendinizi odaklayın.Bu Tanrı ile olan ilişkilerinizin saygısı içindir.İşe gitmeden evvel, yemekten önce,ya da bahçeyi sulamadan önce.. Durun ve Yaradan’a olan saygım ve bağlılığım için deyin.

Bu şekilde başınız gökte ve ayaklarınız toprakta yürümeye devam edin



NEDEN HAYRANLIK BİLGELİĞİN BİR PARÇASIDIR?

Hayranlık, uyuşukluğu yok eder, ve yeni alışkanlıklara yol açar.Potansiyelinizi ve enerjinizi serbest bırakır.

Sıradanlık bir eğilimdir. Hayranlık bunu yok eder.

Dünyanın gerçeği yeryüzünde hiç bir şeyin sıradan olmadığıdır.

Hayat bize hayranlık üzerine hayranlık verebilecek potansiyele sahiptir,yeter ki siz her anın gücünü hissedin.

Hayran olduğunuz deneyimleri somutlaştırın , böylece bunları yeniden hatırlayabileceksiniz.

Hayranlık, potansiyel gerçekleştirmenin bir sonucudur.

Sizi hayrete düşüren ufak şeyleri araştırın. Yaşamda hayranlık sonsuzdur.

Günlük hayranlıklar bizi Yaradan’a bağlar.

Gerçeği anlamanın gücünü ve zevkini görün. Bilgelikle iç içesiniz demektir.

Yıldızların altında yürüyün. Bu yolunuza devamı sağlayacak.

YAZILAR SEVİVONDAN ALINTIDIR.

 
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Mart 04, 2008, 08:33:16 ös
Yanıtla #5

Mükemmel ve Değerli Paylaşım, Teşekkürler;)
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
3232 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2007, 05:44:34 öö
Gönderen: Fraternis
0 Yanıt
2967 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2009, 11:53:21 ös
Gönderen: dogudan