Dünya’nın kendine özgü doğal bir gücü ve enerjisi bulunuyor. Dünya her şeyi ile yaşayan bir organizma gibi düşünülür ve havası, toprağı, mineralleri, suyu, canlıları ile bir bütün olarak görülürse, onun bioelektrik enerjisinin varlığı yadsınmaz. İnsan bedenini saran sinir sisteminde akan enerji gibi, dünya yüzeyi altında da negatif ve pozitif radyasyon akımları var. Bunlar, yerin jeolojik yapısının elektriksel girdabından doğuyor ve enerji ağları olarak dünya’yı sarıyor. İşte bu; bir tür “Yaşam Gücü”dür.
Bu güç alanlarına ‘’Ley Hatları’’ adını veren Arkeolog Alfred Watkins olmuş. Antik haritalarda, önemli yapıların hep ayni hatlarda hizalanarak dönem dönem üst üste yapılandığını görmüş. Bu durumda, insanların topraktan akan enerji akımını tıpkı Akupunktur yönteminde olduğu gibi belirlemeye çalıştıkları ortaya çıkıyor. Watkins’e göre, ley hatları düz ve paralel bir şekilde yürüyordu. Böylece İngiltere’de yer alan birçok hattı belirledi. Stonehenge anıtı gibi (MÖ.2300) özel dikilmiş taşlarla, eskinin yapıtları bu gizemli enerjinin belirgin noktaları veya radyo alıcıları gibiydi. Aslında insanların, onlara uğurlu gelmeyen, sıklıkla kaza, hastalık ve sıkıntılara uğradıkları bir yerden taşındıklarında rahatladıklarını biliriz. Zira o mekan, onlara negatif gelen bir radyasyon akımı üzerindedir.
Batıda ‘’Ley Hatları’’, Çin’de ise ‘’Ejderha Patikaları’’ olarak anılan bu kanallar, iki ayrı enerji ya da girdabın akışı ile oluşuyor. Negatif hatlar Kara Akım, Pozitif hatlar ise Beyaz Akım Hatları olarak adlandırılıyor. Bedenimizde de benzer meridyenler vardır. Bu meridyenler, akupunktur iğneleri ile uyarılarak harekete geçirilerek, şifa verilebiliyor. Belli kavşak veya noktalarda yapılan yapıtlar da aynı şekilde enerji alanlarını kullanabiliyor. Vücudumuzda 12 merkez ve 8 özel meridyenle birlikte 20 meridyen saptanmış. Dünyamızda ise, 20 üçgen ve 12 beşgen enerji alanı belirlenmiş. Elbette, dünya da tıpkı insan Aura’sı gibi bir aura yayıyor.
Kara akımGizemci gruplara göre, bu akım hatlarında rol oynayan etken; psişik bir bilinç enerjisinin ortaya çıkması. Elektromanyetik etkinin mi, yoksa psişik enerjinin mi ağırlıklı olduğu konusu oldukça geniş. Psişik enerjiler manyetik etki doğurabilir; elektromanyetik etkiler ise, psişik etkilenme doğurabilir. Negatif ley hatlarına baktığımızda; savaş, toplu kıyım olaylarının, bu enerjiyi biriktirebildiği, akış dengesini bozabildiği görülüyor. Böylece o yerde bir kara akım hattı oluşuyor. Bu, tıpkı hastalanınca enerji akışımızdaki tıkanmaya benzer bir durum. Oranın toprağı artık negatif enerji yayınlıyor. Cinayet işlenen evde bilmeden yaşayan insanların rahatsızlık duyması gibi, toprağa yerleşen enerji de psişikleri uyarabiliyor. Bazen yol ve taş ocağı faaliyetleri, ley hatlarındaki beyaz enerji akımlarını bozabilir.
Eski Çinliler bunu keşfetmişlerdi. Toprak falcıları, yeni bina yapılmadan önce özel bir toprak falı pusulasını artı-eksi akımları bulmakta kullanırdı. Sayaçlar, kazıklar, çatal dallarla radyestezi uzmanları 70 yıldır bu etkileri saptayabiliyor. Duygu düşünceleri etkileyen, insanları agresif yapan Kara Akım Hattı üzerinde oturmak, ev ortamını etkileyebilir. Migren, kanser ve alkolizme neden olabilen gizemli enerjiyi iyileştirebilmek için, Radyestezi uzmanları, toprağa bakırla kaplı ince teller ve kazıklar monte ederek atmosferden elektrik çekmeyi ve toprağa akan yeni enerjinin, eskiyi değiştirebilmesini hedeflemişler. Ancak, her zaman bu yollarla sağaltılamayan güçlü kara akım hatları da vardır. Dünyanın bu doğal gücü, bazen gizli amaçlarla kullanılmaya çalışılmıştır.
Biçim enerjisiBelirli bir geometriye göre inşa edilen yapılar bazı enerjileri odaklaştırmakta kullanılabilir. Dikili taşlar, menhirler, piramitler hep bu enerjileri toplamak için yapılmıştır. Belli düzende sıralanmış mimari yapıtlarla farklı frekansta enerji üretmek, atmosferin elektriğini toplayabilmek de mümkündür. Bu, bir tür biçim enerjisi oluşumudur. Dikili taşların çoğu, akımın yoğun olduğu yerleri belirtmekte kullanılmıştır. Enerjiyi en fazla toplayabilen tek biçim ise, Piramidal formdur.
Kabe-i Muazzama ve beyaz akımEski kutsal merkezler pozitif akım hatları üzerindedir ve bu yapıtlar, iyi enerjiyi sürekli aktarabilir. Mekke’de bulunan Kabe ve Arafat Dağı’nın altı, gerçekte tüm beyaz akım hatlarının kesiştiği ve enerji santraline benzer biçimde yayınlandığı en önemli merkezlerdir. Dolayısıyla Mekke’de yer alan bu güçlü akım, yalnızca almaya hazır olana yani özde ve gerçek anlamda Hac yapan insanlara ayrıcalık tanımaktadır. Böylece farkındalıkları bu kutsal faaliyetle açılabilir, beyaz akımla senkronize olarak pozitif enerji yayınlamaları da süreklilik kazanabilir. Pozitif enerjinin daha çok üretilmesine, birlik bilinciyle hareket etmeye ve doğanın korunabilmesine ihtiyacımız var.
LEY HATLARI (DÜNYANIN MANYETİK KUŞAKLARI)Ley Hatları konusu 1921 yılında Batı dünyasının gündemine ilk kez geldi. Arkeolog Alfred Watkins, aslında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını inceliyordu. Bunları incelerken o yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu buldu. İnsanlar bir şekilde gözle görülmeyen bir akışı hiç terk etmemişlerdi. Uygarlıklar uygarlıklara yerlerini devrederken, ley hatlarına sadık kalmışlardı. Ley akışları üzerine anayollarını kuruyor ve yol boyunca bu enerjiden hayat bulmak istiyordu. Ley akışlarının merkez olduğu yerlere kiliselerini, mabedlerini ve hipodrumlarını, stadyumlarını inşa etmişlerdi.
Alfred Watkins, yararlandığı antik haritalar, yer isimlerinin eski dillerdeki isimlere benzerliği ve çatal çubuk yöntemiyle ley hatlarını tespit etti. Modern haritalarda görünmeyen çoktan kaybolmuş, toprak altında kalmış eski yapılara ulaştı.
Teoriyi destekleyecek şekilde, gerçekten de bugün ortada hiçbir izi görünmeyen gömülmüş bu arkeolojik eserler, ley hatları üzerinde uzmanları bekliyordu. Tek yapılması gereken, leyin nereden nereye gittiğini bulup takip etmekti.
“Ley” kelimesini literatüre kazandırırken kastettiği, “toprağın temizleyici şeritleri” ya da “çayırlık” bölgeydi.
Alfred Watkins’in bulduğu Ley hattı:
http://en.wikipedia.org/wiki/Alfred_Watkins_leySonraları konu derinden incelenince bu eski yapıların zincir halinde Avrupa boyunca gittiği anlaşıldı. Özellikle Keltler ve Druidler doğa ruhlarına yakın inanışları ile dünya enerjilerinin güçlü olduğu yerlerde tapınaklar inşa etmiş, kurban alanları, dinlenme ve toplanma yerleri yapmıştı. İşin ilginci zamanla Avrupa kıtasına yayılan Hıristiyanlık dini aynı yerlerin üstüne yeni tapınaklarını kurmuştu. Bu ilginç adetin Türk medeniyetleri tarafından da aynen uygulandığını çok iyi bilirsiniz. Köklü kiliseler ve binalar, bugün cami olarak ibadet amaçlı kullanılmaktadır.
İskoçyaAvrupada’ki eski toplumlara dönecek olursak, özellikle Druidlerin ve Keltler’in Avrupa üzerinde bir omurga kemiği gibi birbirini izleyen taş yapıları, megalitleri, Altarları, dolmen ve menhirleri arka arkaya dizmeleri müthiş bir hat gibidir. Bu açıdan bakıldığında Stonehenge gibi noktalar yine bu çalışmanın parçası gibi görülmelidir. Özellikle bir kaç ay önce Stonehenge yakınlarında şu anda bir gölün altında kalmış olan yine benzer bir yapı keşfedildiğinden beri bu sıradışı yapılar daha bir titizlikle ilişkilendirilir oldu. Stonehenge tek örnek değildir. Bu taş dizilimi sık sık uygulanmıştır.
DÜNYAYI GEZEN LEY HATLARIAmerika kıtasında Mexico’dan başlayarak devam eden piramit serisi, sade vatandaşın sandığından çok çok fazladır. Aynı şekilde Mısır’da 3 tane piramit olduğunu düşünüyorsanız Kralllar vadisine uzanan piramit serisi sizi oldukça şaşırtacak demektir. Ve Çin’de gizlenen piramitleri, hatta Anadolu höyükleri ve bir kısmının içindeki yapılan mini piramitler başlıbaşına konular olabilir. Ley hatlarının gözle görünür simgeleri olan bu binaların dizilişi gibi, devasa uzunluktaki Çin seddi de, binlerce yıllık sağlıklı bir akışın ve diğer enerjiler için blokajın kaynağıdır. Çinliler için ley hatlarının geleneksel ismi Dragon çizgileri / Ejderha çizgileridir.
Çin’de ve özellikle uzakdoğu’da saygıyla uygulanan Feng Shui bilimi için yeryüzü, üzerinde kurulacak binanın sağlığı, iyi şansı ve başarısı için temeldir ve çok önemlidir. Bina bu enerjiyi yeryüzündeki dragon çizgilerinden alır. Topraktan akan “enerji nehri”, olumlu bir akışa ve yaşamsal berekete sahipse, artık bundan sonrası evin yapıldığı malzemeye, kapısının açıldığı yöne, içindeki eşyalara, suyun ateşin ve odaların şekline bağlı olarak ev sahiplerine özellikle sağlık, mutluluk ve iyi bir hayat getirecektir. Feng shui, cansız nesnelerin mobilyaların ve dünya toprağının canlılara etkisini en iyi hale getirmek için çabalar. Bu bilim o denli ciddiye alınır ki dünyanın en uzun gökdelenlerinden ve ağırlık dengesi hareketli bir topla sağlanan mimari şaheseri Taipai 101‘e doğrudan gelen caddenin yaratacağı olumusuz enerji akışını dengelemek için mimarlar binanın önüne su çeşmesi ve havuz yaptırmıştır.
Yine Çinliler akapunktur tedavisini binlerce yıldır uyguluyorlar. İnsan üzerinde yaşamsal enerjilerin aktığını ve bunların geçtiği merkezleri, bu merkezlerin bağlı olduğu organları biliyorlar. Örneğin kulak memesine bağlı olarak, bedene uzanan hatlardaki tıkanıklık ve fazlalıkları minik iğneler saplayarak dengeliyorlar.
Bu gözle baktığımızda kimi kadim öykülerde bulduğumuz, zamanında dünya enerjisindeki hastalanmaları onarmak için zinciler halinde yapılmış eski binalar, dikilitaşlar bambaşka açılımlar getiriyor. Bu binalar akapunkturdaki minik ince iğneler gibi dünyanın belirli noktalarına saplanıp enerji akışını yeniden düzenliyorlardı.
Hatta dünyanın her büyük şehrindeki dikilitaşları düşünürsek ve bunların Mısır kaynaklı olduğunu düşünürsek bu görüş daha da güçlenecektir. Bildiğiniz gibi İstanbul’da da bir Dikilitaş bulunmaktadır.
kaynak: insanveevren.wordpress.com