Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Melekler ve Şeytanlar Kitabı Üzerine Yorumlar..  (Okunma sayısı 14498 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 10, 2009, 08:08:33 ös

Son zamanlarda filmi de gösterime girecek olan Ünlü Yazar dan Brown tarafından gene şaheser bir kalemle eseriyle büyük bir başarıyla kendini kanıtladığını düşünüyorum.

Kitap üzerinde birçok yorum var ama sade ve öz şekilde belirtecek olursam, Din ve Bilim arasında geçen yüzyıllardır bir çatışmayı, mücadeleyi yansıtmış olmakla birlikte Illuminati diye bilinen geçmiş bir tarihte yaşanmış bir Tarikatın varlığına da dikkat çekmeye çalışmış bulunmaktadır. Bilindiği kadarıyla bu Tarikatın aslında bir Bilimsel olduğuydu ve mensubu olduğu Kişilerin de önemli derecede büyük değeri olan hatta bu Dünyaya önemli bilimsel keşifleriyle ışı tutan benim nazarımda Saygıdeğer bilim adamlarından oluşan bir yönünü keşfettim. Birçok bilim adamlarının aslında Bilim yönüyle Insanlığa ilerleyiş, çağdaşlık ve medeniyet alanında fazlasıyla destekleri olmuş, hatta bu uğurda canlarını bile feda etmekten çekinmemişlerdir. Sokrates’i Galileo’yu ve benzerlerini.. Engizisyon Mahkemelerinin özellikle Ortaçağ Avrupasında Kilise öndeliği ve direktifleri doğrultusunda birçok bilim adamlarını cani ve saygısız bir şekilde buldukları keşiflerin, icatların bedelini korkunç bir şekilde ödettirmişlerdir. Peki neden? Onca Insan, Bilime gönül vermiş ve Bilim için, inandıkları uğruna hiç çekinmeden gözünü bile kırpmadan kendilerin vazgeçmiş ve her şeyini Insanlık uğruna feda ettiklerini bizlere kanıtlamışlardı. Bilim, Onların sayesinde varolmuştu. Şuanki Insanlık, günümüz Teknolojisiyle Onlara borçluydu. Peki bunca yaşanmışlara rağmen hiç aklımıza geldi mi acaba Kilise Donktrinliği neden Onları Bilimin ilerleyişini durdurarak Insanlığı gerici bir inancın esaretinde bırakarak gelişimi ve ilerlemenin önünü kapatıp çağdışı bir sürece götürmek istedi? Dinsel Ayetler, Sizler Tanrı’dan bizlere yol göstermek için indirilmemiş miydi? Peki o zaman Kilisenin tutumu Insanlık yolunda çok yanlış bir uygulama değil miydi? Tanrı Insalığa yol göstermek için Dini öğretileri olumlu yönde kullanılması kaydıyla birtakım Gerçekleri sunarak Dünyanın, Evrenin ve Insanlığın varoluşunu aydınlatmak amacı doğrultusunda yetiştirip Dinsel doyumu almalarını sağlayarak bir dönemi geride bırakıp yeni bir dönemin Bilimin ışığıyla başladığını biliyoruz.

O halde Bilim, ilk zamanlarda Insanlığın anlayacamayacağı, kavrayamacağı ve idrak edemeyeceği bir dil olduğundan ilk önce Insanlığın gelişimiyle paralel olarak Dinsel dönemin başlayıp belirli bir zaman çizelgesi doğrultusunda sürecin gelişmesi ile birlikte Bilime doğru bir yön çizilmişti diyebilir miyiz? Nasıl ki bir bebeğe yeni doğduğunda anne sütü veriliyorsa ardından gelişimine paralel olarak hazımsayacağı besinler derece derece üste atlarken aynı şekilde Tanrısal Gerçekler de Insanlığa yavaş yavaş önce Din, sonra Bilim yoluyla Gerçekler anlatılmaya başlanmıştı. Böylelikle alınan yol katedildikçe Insanlığın Bilimi anlama ve kavrama anı geldiğinde Bilim yoluyla Tanrısal Gerçekleri alma zamanı geldi. Demek oluyor ki Insanlık her iki koldan Tanrı’yı anlama yoluna girmişti. Önce Din, sonra Bilim. O zaman yüzyıllardır yapılan büyük bir yanlışı da kolaylıkla fark edebiliyoruz: Bilim-Din çatışması.

Oysa Bilim ve Din, sanılanın aksine aynı kaynaktan geliyordu.     

הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 10, 2009, 08:20:51 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi



Mart 10, 2009, 08:38:50 ös
Yanıtla #2

Din ve Bilim konusunda olan çatışmayı yanlış bir şekilde uygulayan İnsanlar ne yazıkki Tarihin büyük hatasını yapıyorlardı. Kilise, Bilime- Bilim de Kiliseye karşı olarak aslında bunu Bilim ve Din savaşına dönüştürdüler. Oysaki Tanrı ilk zamanlarda Insanlığa Din kanalıyla Işık tutup, sonraki dönemde de Insanlığın gelişip ilerlemesi yönüyle Bilim yoluyla seslenecekti. Nasıl ki Din Tanrıyı anlatarak Insanlığa gerçekleri gösteriyorduysa aynı şekilde Bilim de Tanrı’nın varlığını deneylerle, buluşlarla kanıtlayacaktı. O zaman Din neden Bilime karşı olsun ki? Din ve Bilim bir bütün olarak Insanlığın ilk yarısında Dinin önemli rolü, sonraki yarısında ise Dinin yerini Bilimin alarak aynı vazifeyi görecek ve ikinci yarısında da Bilim, görevini yapacaktı. Normalde tarihsel akışa baktığımız zaman gerçek de böyle değil miydi?

Şunu hiçbirzaman aklımızdan çıkartmamız gerkiyor; Din, nasıl ki yanlış anlaşılıp, uygulandıysa ve toplumsal çöküntülere sebep teşkil etmişse aynı şekilde Bilim de yanlış icatların ve kullanımların sayesinde Insanlığa büyük ölçüde zarar, ziyan vermiş, getirmiştir. Peki bunda bütün suçu Dine ve Bilime mi mal etmeliyiz? Elbetteki hayır. Bunu yapan kötü niyetli insanların bencilce çıkarlarının, menfaatlerinin bir faturasını Insanlığa çok pahalı bir şekilde ödetmişti. O zaman geriye bir seçenek kalıyordu. Demekki hata ne Dinde ne de Bilimdeydi. Hata sadece onları yanlış alıp kullanmaktan ibaret olan Insanın kendisindeydi.

Masonluk ve Illuminati hakkında bizlere birkaç ipucu da veren Kitap, başarılı bir şekilde olayların güncelliğiyle yakınen ilgili olması ve gerçekleri olduğu gibi yansıtması bağlamında gerçekçi olduğunu her haliyle yansıtıyor. Hemen akla Masonluk ve Illuminati arasında geçen yakınlaşmayı, ardından da aniden gerçekleşen ya da gerçekleştirilen zorunlu bir kopuş? Illuminati, Kilisenin yoğun baskıları karşısında önemli derecede gücünü yitirmiş ve tam bitmek üzereyken Masonluk tarafından destekleniyor, hatta fazlasıyla güç verilerek onu yeniden güçlendirmişti. Belirli bir dönemi kapsayan bu güçlenme yerini Masonluğun aniden bırakmasıyla Illuminatiyi biranda çöktürdü. Demekki güç kaynağı Masonlukmuş.

( Masonluk hakkında verebileceğim en ufak yanlışta muhakkak düzeltilmesini rica ediyorum)

Bunun ardından akla Masonluğun neden Illuminatiyi biranda tersyüz edecek ani bırakışının ardında yatan en büyük sebep ne olabilir sorusunu getiriyor.

Bunun üzerinde elbetteki birçok fikir ileri sürülebilinir. Ama en mantıklısı acaba hangisiydi? Çeliştikleri bir durum ortadaydı ya da bir yerde bağdaşamadıkları.. Hangi gerekçe Masonluğun bu kararı alması kadar mühimdi? Her ikisini karşılaştırdığımızda Masonluğun ve Illuminatinin Insanlık yolunda birer Işık oldukları bir gerçekti. Insanlığa faydalı hizmetlerde bulunuluyor ve gelişimin önderliğini üstlenmişlerdi. İkisinin de ortak yönü; Insanlık’tı.

Illuminati Bilimi savunduğu için Masonluğa hangi yönüyle ters düştüğünü pek akılma getiremesem de bu aynı zamanda oynanan oyunun bir parçası da olabilirdi. Olabilir miydi acaba? Kilisenin baskıları ve zulmü karşısında en iyi taktik, düşman karşısında yenilmiş gibi gözüküp zayıfladığı anı beklemek ve tam isabet edince de fırlamak ve düşmanını büyük bir gurur ve sevinçle yok edip, zaferini kutlamak. Aklıma bir dönem bu Sitede okuduğum Masonlukla ilgili olarak elde ettiğim bir bilgi geldi. Masonların bir dönem uykuya dalması zorunluydu ve zorlu bir süreç geçtikten sonra şuanda da gördüğümüz gibi Masonluk Locaları faaliyetteler Illuminatinin de böyle bir şeyi çok akıllı ve mantıklı üyelerinden oluşturulduğuna göre uygulaması neden söz konusu olmasın ki? Sonuçta bu bir oyundu ve oyunu kazanan da daima Insanlığa Işık tutan, tutacak olan Bilimin ta kendisiydi.
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 10, 2009, 08:39:27 ös
Yanıtla #3

הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 10, 2009, 09:06:30 ös
Yanıtla #4

Her ikisinin de ortak yönü Şifre. Üyelerinin ise Akıl ve Mantık yolunda seçilmiş olmaları. Ama arada küçük bir fark var sanırım; Masonluk daha çok Ezoterizm üzerine, Illuminati ise -yanılıyor olabilir miyim bilmiyorum- Bilimsel.

Kilisenin, Bilimin önüne bir engel oluşturduğu ve Insanlığı gericiliğe yönelterek çağdaşlaşmasını, gelişmesini engellediği açıkça belli oluyor. Kilisenin yanlış uygulamaları yüzünden Tarihin önemli bir süreci korkunç geçmişti. Güç onlardaydı ve onlar gücünü Insanlığın lehinde değil, aleyhinde kullanmıştı. Insanların dini duygularını kullanarak Inançlarını istismar ederek birçok Insanı kullanmışlardı. Aslında en büyük kötülüğü kendilerine yapmışlardı. Tarih, onları asla affetmeyecekti. Büyük bir Insanlık ayıbı yaşanmıştı. Birçokları vahşice öldürülüp kılıçtan geçirilerek her şey mahvolmuş ve böylelikle zaferi kendilerinin kazandıklarını sanıp ilelebet Dünyaya yalnızca kendilerinin hükmedeceklerini sanmışlardı belki de.. Ama öyle değildi, olmayacaktı çünkü Tanrı Insanlığa Bilim aracılığıyla da sesleniyordu. Varlığını, o Muhteşem Gücünü sadece Dinle değil Bilimle de kanıtlıyordu.

Dünya yüzeyinde yeralan birçok bilim adamları, tıpkı Din alanında Insanlığa yol göstermek için gelen Yüce Peygamberler misali yeralmış ve Bilim alanında Insanlığa inanılmaz faydalı hizmetlerde bulunmuşlardı. Insanlık yarı Altın Çağını yaşamaya Bilim sayesinde başlamıştı bile. Zaten amaç bu değil miydi? Tanrı tek yolu kullanmış olsaydı o halde Bilime ne gerek vardı diye düşünülebilir ama Bilim, O’nun eşsiz Gücünü mucizevi bir şekilde göstermektedir. O zaman Bilim, Tanrı’nın Insanlığa seslendiği ikinci kanalı.

Bilimin Insanlığa olan faydalarını kim yadsıyabilir? Bunu sadece Kilise ve yandaşları düşünür ama onlar sadece dinsel egoizmi benimsemiş ve yanlış dogmaları yüzünden Insanların inancını kaybetmemek uğruna böylesi tehlikeli bir şekle kolaylıkla bürünmüştür. Kilise ve inancın etkisini günümüzde yitirdi. Çünkü belirli bir dönemi geride bıraktık. Arık Insanoğlu neredeyse aklını mantığıyla kullanarak her biri kendi bünyesinde bir peygamber gelecekti. Bebeklikten, çocukluğa oradan da genç ve kendi ayakları üzerinde durabilen dinamik bir safhaya gelmiştir. Artık dinsel öğretileri hazmetmiş fazlasıyla doyum almış ve dini doyumun ardından Bilim yoluyla Gerçeği akıl – mantık çerçevesinde algılayarak daha ileri bilgileri alma kapasitesine geldiğinden bu sefer de yeni bir sürece girmiş oldu. Bilim Dönemi…

Dinler dönemi bilindiği gibi çoktan kapanmış ve başlayan Bilimle Insanlık Dünyevi boyutunu bu şekilde tamamlayarak bir AltınÇağ sürecine girmiş bulunmaktadır.

Kitapta bahsedilen bir diğer durum ise ince detaylar üzerinde durmak istiyorum; Hava-Ateş-Su ve Toprak. Benden de daha iyi bilineceği üzere Doğanın 4 elementi ama Kitapta neden simgesel olarak özellikle de Insanı hedef alıcı bir şekilde belirtilmişti? Insanı temsil eden bir simge olduğu belliydi aynı zamanda Insanı oluşturan da. Bu, bana bir ipucu olarak Isa’nın Çarmıhta gerilme amacıyla yakın bir bağdaşlık kurup Insanlık adına yapılmış bir olayın belirtisi gibi gözüküyordu. Bilindiği gibi D. Brown’un bir diğer Kitabı olan Davinci Şifresi’nde de Isa önemli derecede rol oynuyordu. Şimdi de burada gene karşımıza çıkmaktadır. Tahmin ediliyor ki, Isa ve Tanrı’nın Isa ile Insanlık üzerindeki Amacının bir detayını sunmakla birlikte olayın bir görünen boyutu olduğu gibi bir görünmeyen boyutu olduğunu hesap ettiğimizde bize görünmeyenlerden görünen aracılığıyla bilgi sızdırldığını düşünüyorum. 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 10, 2009, 09:20:47 ös
Yanıtla #5

Şimdi gelelim, Kitap hakkımda çıkardığım genel geçer sonuca..

Belki birçoğumu ilk başta yadırgayabilir ya da kabullenmeyebilir ama gerçek bu demekten başka bir şey elimden ne yazıkki gelmez. Ben sadece görüşlerimi sunarım. Yanılıyor olabilirim de siz de yanılıyor olabilirsiniz ama sonuç itibariyle olayın tarihsel sürecini, gidişatını hesap ettiğimizde karşımıza çok korkunç bir gerçek çıkacaktır.

Kilise, otoriterliğini yitirdi, zayıfladı ve Insanların incancı bir şekilde Bilime kaydı artık Dünya Tarihi Bilimi yaşıyor. Kilise bunun önüne geçemedi, geçemez de..

Kilise geçmişte yaptığı bütün yanlış uygulamaların aynısını görme zamanı geldi. Sadece Kilise bazında demiyorum. Şuanki süreç bunu gerektiriyor. İnsanlar, bir şekilde yaşamları süresince yapmış olduğu her türlü olumsuzluğun aynısını görmüş ve bundan ders çıkarmış, yaptığı şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu anlamış bulunmaktadır. Şuanda yaşanılan her şey alsında bir öncekinin sonucudur. Sebep sonuç neticesinde olaylar zinciri yaşanmış ve bu şekilde günümüze kadar gelmiştir.

Dünyanın bir şekilde son sürecine geldiğimiz de hesaba katılırsa AltınÇağ öncesinde yaşayacağı çok zorlu bir süreçten geçiyoruz. Hepimizin yaşadığı, yaşayacağı ve karşılaşacağımız her şey kendi yaptıklarımızın ürünüydü.

Dedikten sonra Kilisenin geçmişte yaptığı bütün zulümler yenilir yutulur cinsten değildi. Elbetteki bunun bedeli korkunç olacaktı. Tabi bunu kastederken illaki Illuminati gibi bir Tarikatın hortlayıp da Kiliseyi yok edeceğini iddia etmiyorum. Neden derseniz çünkü o Tarikat bir Bilimsel Tarikat ve içersinde barındırdığı çok Değerli Bilimadamları bulunuyordu. Aslında Kilise, geçmişte en büyük günahı işlemişti. Tanrı’nın Emri’ne karşı gelerek Tanrı’nın yeryüzündeki planını büyük bir sekteye uğratmıştı. Bunun da acısının ne kadar büyük olabileceğini sanırım hepimiz az çok tahmin edebiliriz.

Son olarak, Masonluk ve Illuminatinin neden ters düştükleri hususunda pek aydınlanamadığım için maalesef günlerdir beynimi kurcalamakla birlikte aradaki bağıntıyı kuramadığım için ilk defa bu denli büyük bir üzüntü duymaktayım. Çünkü sınıfta oturan bir öğrenci misali kalan son sorumu cevaplayamadım. Üzgünüm.   
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 11, 2009, 10:28:48 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi


Masonluk ve Illuminati hakkında bizlere birkaç ipucu da veren Kitap, başarılı bir şekilde olayların güncelliğiyle yakınen ilgili olması ve gerçekleri olduğu gibi yansıtması bağlamında gerçekçi olduğunu her haliyle yansıtıyor. Hemen akla Masonluk ve Illuminati arasında geçen yakınlaşmayı, ardından da aniden gerçekleşen ya da gerçekleştirilen zorunlu bir kopuş? Illuminati, Kilisenin yoğun baskıları karşısında önemli derecede gücünü yitirmiş ve tam bitmek üzereyken Masonluk tarafından destekleniyor, hatta fazlasıyla güç verilerek onu yeniden güçlendirmişti. Belirli bir dönemi kapsayan bu güçlenme yerini Masonluğun aniden bırakmasıyla Illuminatiyi biranda çöktürdü. Demekki güç kaynağı Masonlukmuş.

( Masonluk hakkında verebileceğim en ufak yanlışta muhakkak düzeltilmesini rica ediyorum)

Bunun ardından akla Masonluğun neden Illuminatiyi biranda tersyüz edecek ani bırakışının ardında yatan en büyük sebep ne olabilir sorusunu getiriyor.

Bunun üzerinde elbetteki birçok fikir ileri sürülebilinir. Ama en mantıklısı acaba hangisiydi? Çeliştikleri bir durum ortadaydı ya da bir yerde bağdaşamadıkları.. Hangi gerekçe Masonluğun bu kararı alması kadar mühimdi? Her ikisini karşılaştırdığımızda Masonluğun ve Illuminatinin Insanlık yolunda birer Işık oldukları bir gerçekti. Insanlığa faydalı hizmetlerde bulunuluyor ve gelişimin önderliğini üstlenmişlerdi. İkisinin de ortak yönü; Insanlık’tı.

Illuminati Bilimi savunduğu için Masonluğa hangi yönüyle ters düştüğünü pek akılma getiremesem de bu aynı zamanda oynanan oyunun bir parçası da olabilirdi. Olabilir miydi acaba? Kilisenin baskıları ve zulmü karşısında en iyi taktik, düşman karşısında yenilmiş gibi gözüküp zayıfladığı anı beklemek ve tam isabet edince de fırlamak ve düşmanını büyük bir gurur ve sevinçle yok edip, zaferini kutlamak. Aklıma bir dönem bu Sitede okuduğum Masonlukla ilgili olarak elde ettiğim bir bilgi geldi. Masonların bir dönem uykuya dalması zorunluydu ve zorlu bir süreç geçtikten sonra şuanda da gördüğümüz gibi Masonluk Locaları faaliyetteler Illuminatinin de böyle bir şeyi çok akıllı ve mantıklı üyelerinden oluşturulduğuna göre uygulaması neden söz konusu olmasın ki? Sonuçta bu bir oyundu ve oyunu kazanan da daima Insanlığa Işık tutan, tutacak olan Bilimin ta kendisiydi.




aslında böyle bir şey varmı masonlar ki gecmiş zamanlarda masonlar üzerine çok gidilmiş pek localar kapatılmış ve pek çok mason öldürülmüştür. sebep bu olabilirmi masonların uykuya dalması yada daha çok kendini gizlemesi ve faaliyetlerini gizli bir şekilde yürütmesi olabilirmi?


Mart 11, 2009, 07:54:44 ös
Yanıtla #7

Bilemiyorum Hewal; ama Kitapta dikkatimi çeken bir başka nokta daha vardı hemen aklıma gelmişken onu yazayım, eksik kalmasın:)

Burada ortak faktör; iki erkeğin aynı kadına olan bakış yönü..

Birinci faktördeki Insan görünümünde olan bir hayvan, diğeri ise Insan formunda yeralan bir üst bilinç.

Bu arada neden gerikafalıların Kadına olan bakış açılarının Kadını aşağılama yönünde olduklarını şimdi çok daha iyi anlıyorum. Meğersem, bu gezegenin bir özelliği vardır ve ünlü Darwin teorisini anımsarsın..

Insana en yakın form maymun formudur ve bir formda belirli bir evrim düzeyine gelenler bir üst -yukarıya doğru- formda beden kazanırlar. Bu arada yatay olarak bedenlenenler de mevcuttur. Her neyse konumuz bu değil.

Şimdi Kadına bakış açısı hayvani olan kişinin Kadını direkt aşağılaması hani Bilim ve Dinde bir suç gözüküyormuş gibi gericiler bütün suçu sözümona Bilime veya başka bir şeye atfederler ya aynen bu misal burada sözkonusu olmaktadır. Halbuki hiçbirşeyde bir hata yoktur. Hiçbirşeyde suç bulmamız imkansız. Örnek verecek olursam içki ve sigarayı sürekli olarak kötüleyip dururlar ya da yok etmek isterler. İyi de içki ve sigarada bahane bulacağına önce nefsine hakimiyeti öğren, iradene sahip çık sonra da kusuru doğal olarak başka şeyde bulmana ihtiyacın kalmayacaktır.

Anlatmaya çalıştığım şu ki; maalesef gercilerin ister Kadına ister Bilime yönelik hiçbir bakış açısını asla değiştiremeyiz. Çünkü onların bilinçleri kapalıdır ve sürekli olarak karşılarındakine saygıdan yoksun kalarak kendi hayvani içgüdüleriyle hareket edip birçok kötülüğü gerçekleştirirler. Tabi burada olan gene kendilerine olur. Haliyle etme bulma dünyasında olduğumuz için karşılığını ya kendileri ya da sevdikleri gerçi onların sevgi anlayışından da biraz şüpheliyim de mutlak surette bir yerinden çıkacaktır. Daha evrimin ilk basamaklarında oldukları için Insan formunda tabi bunlar çok tehlikeli olurlar, çünkü hayvanın insan olarak beden kazanması düşünsenize..ve onlar Insan olarak hayvani içgüdülerinden arınacak daha çok yol katedecektirler. Evrimin üst basamaklarına gelene kadar :D   

Daha yeni farkettim çünkü Dünya yüzeyinde yaşayan Insanların neden birbirinden çok farklı olduklarını ve özellikle de Insanca davrananlarla hayvanca davrananların karıştığı ve çeşitlilik arzettiği bir gezegende yaşadığımızı anlamaya çalışıyordum.

Kitaba dönecek olursam gerçek şu ki demekki Kadını aşağılamadaki duygularının temelinde kendilerinin hayvani ve aşağılık içgüdüsü yeralmaktaydı.

Şunu itiraf etmeliyim ki, çıkardığım en güzel tespitlerden biri bu oldu ;)

Hala Masonluk ve Illuminati arasında bir bağıntı kuramadıysam sanırım daha çok düşüneceğime benziyor, kimse bana yardımcı olmadığı için :( üstelik  Masonluk Sitesinde olmama rağmen..

Illuminatinin normalde ilk Satanizm şekliyle düşünecek olursak aynı zamanda Satanizmin bir çıkış noktası olarak görülmesi
de güzel bir ipucu vermektedir. Neden çünkü Satanizmin daha önce araştırdığım esnada şimdikinden tamamen farklı olduğunu keşfetmiştim. Şuanki Satanizm maalesef Kitapta bahsedildiği gibi Kilisenin iftiraları, suçlamaları ve karalama çalışmaları neticesinde oluşmuş bir akımdı artık..

Satanizmin kaynağına inen kişi, her halukarda özünü anlar ve bilir. Ben de bunu gördüm başka bir felsefi görüş başka bir düşünce başka bir Satanizm..      

Sevgiler, Saygılar..
 
« Son Düzenleme: Mart 11, 2009, 08:04:47 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Mart 11, 2009, 08:20:06 ös
Yanıtla #8

BU yazilar size mi ait Sn. Isabell? Tebrikler.
Spes mea in Deo est


Mart 12, 2009, 05:06:24 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sayın  Isabell  gercekten çok güzel bir yazı olmuş inşallah böyle yazılarınızın devamı gelir şimdiden başarılar ve teşekürler.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3307 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 14, 2008, 10:27:35 öö
Gönderen: nietzsche
7 Yanıt
12494 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2014, 05:49:02 ös
Gönderen: KAM
2 Yanıt
7144 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2013, 11:18:10 öö
Gönderen: Samuray
10 Yanıt
6998 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 18, 2011, 01:44:17 öö
Gönderen: Arais
12 Yanıt
20272 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 15, 2012, 01:00:18 ös
Gönderen: NOSAM33
17 Yanıt
21486 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2018, 07:32:21 ös
Gönderen: Venus
0 Yanıt
6087 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 03, 2011, 01:03:37 öö
Gönderen: AQUA
5 Yanıt
7435 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 03, 2014, 03:51:20 ös
Gönderen: addicted
0 Yanıt
2616 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 03:45:23 ös
Gönderen: Melina
7 Yanıt
5321 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2014, 07:05:30 ös
Gönderen: ADAM