sayin ADAM,
internetin nekadar gereksiz, bilgi kirliliğinden ve yalan yanlış bir çok yazıyla dolu olduğunu sizde bilirsiniz, dolayısıyla, yazılanlardan neyin doğru neyin uydurma olduğu artık birbirine karışıyor ve arada zaman zaman doğru bilgiler de kaynayıp gidiyor, örnek olarak;
Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Büyük Locası tarafından yayınlanan kitapta Atatürk`ün Risorta Locası`ndan alındığı iddia edilen `Masonluk Belgesi` de yeralıyor:
`Rivista Masonica Dergisi`nin 1973 yılındaki bir sayısından alınan bu belge Türkiye Büyük Locası arşivinde bulunuyor. Yazar Tamer Ayan`ın iddiasına göre Atatürk 29 Ekim 1907 tarihinde Rizorta Locası`na üye oluyor.
Yazar ayrıca, Atatürk`ün 1913 yılında da Veritas Locası`na üye olduğunu belirtiyor. (Atatürk ve Masonluk, Tamer Ayan, sf. 117)
Tamer Ayan, çok tartışılacak kitabında şu iddialara yer veriyor:
`Genelde dünyada, özelde Türkiye`de herkes bukonuyu merak eder: Atatürk acaba Mason muydu? Elbette`Hem de Şevket Süreyya Aydemir`in tanımlamasıyla `o bir cilacı değil yontmacıydı`(sf. 69)
Tamer Ayan, Atatürk`ün `uykuda` bir Mason olduğunun da altını çiziyor.
Masonluk bu dönemde Batılı değerlerle ve dünya görüşü ile bütünleşmenin aracı sayılıyordu. Mustafa Kemal`in mason locasına girdiğine ilişkin iddialar mevcuttur.
Atatürk döneminde Türkiye`de yasaklanan `Bozkurt` adlı kitabında Armstrong bu iddiayı ortaya atıyordu. Jürgen W. Diener, Beyaz Zambaklar dergisinin 1938 Mart tarihli 38. sayısında Atatürk`ün mason olduğunu yazıyordu.
Diener onun Makedonya(Risorta et Veritas) locasına mensup bulunduğunu bildiriyordu. G. Gamberini de `Mille Volti di Massoni` adlı 1975 tarihli çalışmasında, dünyanın bin ünlü masonu arasında Atatürk`e de yer veriyordu. 1988`de, Hamburg`da Atatürk`ü anma töreninin yapıldığı mason locasının duvarlarındaki dünyaca ünlü masonlar listesinde onun da adı bulunuyordu.
Mithat Gürata`nın `Atatürk ve Masonlar` adlı kitabında kendisi de mason olan Celal Bayar, `Yüzbaşılığı sırasında Selanik`te bir locaya girmiş olduğu söylenirse de, bu rivayetten ileri değildir` diyor. 1930`larn başında `Beynelmilel Masonlar Birliği AMİ`nin Büyük Konvan`ının İstanbul`daki toplantısında dünyanın en üst kademe masonlarının Cumhurbaşkanı olarak Atatürk`e gönderdikleri `bağlılık mesajları` onu ilkeleri açısından kendilerine yakın saydıklarını gösteriyor.
Diğer yandan Mustafa Kemal`le Mütareke yıllarında İstanbul`da tanışan mason Kont Sforza da `Modern Avrupa`nın Kurucuları` adlı kitabında onun mason olduğunu yazıyor.
Nihayetinde , bunun gibi tonlarca örnekler var sizde takip ettiğiniz yada denk geldiğiniz kadarı ile görmüşsünüzdür,
konunun çok geniş, karmaşık ve derin bir mevzu olduğu aşikar , bu nedenle , benim boyumu aşar
ULU ÖNDER eğer mason ise kendi adıma gurur duyarım, benim için daha iyi olur, geçmişte de belirtmeye çalıştığım gibi herhangi birinin mason oluşundan dolayı utanç duymak , o kişiyi suçlamak , o kişiyi küçük düşürmek gibi sulu-zırtlak, saçma-salak cümleler kurmak yerine, aksine övünç duymak , o kişiyi örnek almak ve hatta o kişi gibi çaba harcanması gerektiğine inanlardanım.
şimdi burada ben, kendimce basitleştirerek ve benim anlayabileceğim şekilde, izin verirseniz size bir soru sormak istiyorum;
eğer ULU ÖNDER mason değilse, biz O'na önce Türk ulusu için ve sonrasında da dolaylı olarak tüm Dünya insanlığı adına yaptığı takdire şayan, inanılmaz , mucizevi başarılar ve devrimlerden dolayı önlüksüz mason diyebilir miyiz?
sevgiler...saygılar...