Bu konu üzerine benim deyişimle "çalaklavye" bir şeyler yazacağım.
Bunların ne denli doğru olduğunu bilemem. İsteyenler bir varsayım olarak bile netelendirebilir.
Ancak bunu kabul etmeyen ve karşı çıkanların da kendilerine göre daha doğrusunu ortaya koymaları gerektiğini düşünürüm.
Bu bağlamda aslında oldukça uzun bir anlatım da gerekiyor ama onu zaten yapmıştım "Masonluk Tarihinde Anlatılmayanlar" diye bir başlık altındaki dizi yazılarımda.
İşte o anlatımlardan yola çıkarak diyorum ki; her ne kadar Londra Büyük Locası'nın özgün belgeleri 6. Büyük Üstat Wharton Dükü Philip bunları koltuğunun altına kıstırıp götürmüş ve bir daha hiç bulunamamışsa da, herhangi bir mason locasına üye olup olmadığını bilmediğimiz Sir Isaac Newton'un günümüzdeki Masonluğun oluşum ve örgütlenmesinde olağanüstü düzeyde payı ve etkisi olduğunu yadsıyamayız.
Zaten masonik yazında "Spakülatif Masonluğun Babası" olarak da nitelenmiş Jean Theophile Desaguliers'nin Oxford'da Newtıon'un asistanı olduğunu ve özellikle onun önerisiyle 1714 yılında Royal Society üyeliğine alındoığını da biliyoruz.
Ötesi, Londra Büyük Locası'nın kuruluş amacının ardında aslında büyük bir politik komplo tasarımı bulunduğunu ve Newton'un bu tasarım çercevesindeki rolünün ne olduğunu da biliyoruz.
Konuyu dağıttığımı ve uzattığımı düşünmeyin sakın.... Tam göbeğindeyiz.
Sir Isaac Newton'un genelde bize sadece büyük bir fizik bilgini olarak tanıtıldığını, oysa onun çok daha derin başka uğraşıları da olduğunu, felsefe ve alşiminin bunun başında geldiğini hatta bir ara şu Süleyman Tapınağı konusuna kafayı taktığını ve onun varsayımsal planları üzerinde bir çalışma yaparak o tarihlerde orada alşimi deneyleri yapıldığın kantlamaya giriştiğıini de biliyoruz.
Dahası, birçok çalışmasını özellikle yayınlatmadığını, bunları çok gizli tuttuğunu, sadece kendisine pek yakın alşimistlerle paylaştığını, ancak sağlığının giderek bozulması üzerine ölümünden bir süre önce o dostları şiddetle karşı çıkmış olsa da tüm bu çalışmaların kendi gözü önünde yakılarak yok edilmesini istediği ve öyle yapıldığını da bu bağlamda sonradan yazılmış olan birtakım anlatımlardan öğrenmiş bulunuyoruz. (Bu sonuncusunun ne denli doğru olduğunun günahı anlatmış olanların boynuna.)
İşte tüm bu çalışmaları çerçevesinde uzay, astronomi, kozmos (ne derseniz deyin) üzerine yaptığı çalışmaların bir bölümünde bilimsel bulgu ve değerlendirmeler üzerine felsefi bir yorum yaparken, evreni bir ulu makineye benzetmiş, her öğesinin birbirine bağlı ve birbiriyle bağlantılı olarak pek düzenli bir şekilde işleyen bir ulu makineyi hayranlıkla anlatmış.. Sonra da düşünmüş: Bu dehşetengiz makineyi kim tasarımladı, kim böyle tıkır tıkır, hiç aksaksız, kendi yasaları çerçevesinde bir uyum içinde çalışmasını sağladı diye... Ona "Evrenin Ulu Mühendisi" demiş.
Şayet Londra Büyük Locası'nın kurulmasından önceki hazırlıklar ve niyetler çerçevesinde, çok önceden düşünülmüş olduğu üzere günümüzde "Masonluk" adını almış olan örgüt Rolyal Society adlı bilimsel kurumun bir ürünü olarak gerçekleştirilebilseydi, kuşkusuz adı "Masonluk" olarak konmayacak, başka bir şey olacaktı. O zaman elbette simgelerinn çoğunluğunu da sonradan Operatif Masonluk denilmiş olan geleneksel inşaatçılık mesleği ve zanaatının öğelerinden değil, hangi bilim ve zanaat dalı üzerine oturtulacak olursa ondan alacaktı. Böylece belki de Newton "Evrenin Ulu Mühendisi" kavramı olduğu gibi kullanılacaktı. Kim bilir, ritüelik bağlamdaki simgesel değerlendirmeler uyarınca belki de "Evrenin Ulu Fizikçisi", "Evrenin Ulu Kimyacısı", "Evrenin Ulu Bilimcisi" hatta belki^"Evrenin Ulu Geometricisi" dolarak anılacaktı.
Şu son tümceyi yazınca bunu okuyacak olan masonları düşündüm... Yüzlerine bir gülümseme yayıldığını sanıyorum.
Koşullar ve olanaklar öylesine geliştiği için, yeni kurulacak olan örgüt, geleneksel inşaatçı localarının üzerine oturtulmuş gibi gösterildi. Bu kadarla da kalınmadı; o measleğin ve zanaatın tarihçesine de sahip çıkıldı, sağlam bir kökeni olsun diye. (Bu yapılırken önceleri sanki bu meslek ve zanaat başlı başına İngiltere'de, kısmen de İskoçya'da oluşmuş gibi saçma sapan bir iş de yapıldı şu pek saygıdeğer James Anderson tarafından ama onu geçelim bir kalem. Hatta alkışlayalım çünkü Birleşik Krallık ortamında o İngiliz kendini beğenmişliği açısından hayli gurur okşayıcı, koltuk kabartıcı bir tarihçeydi o.)
1720'li yılların ortalarında ritüeller sil baştan düzenlenirken, Masonluk ile doğrudan ilgisi olmayan birçok kimsenin (örneğin Francis Bacon ve John Locke'un) çalışmalarından yararlanıldı. Elbette Elias Ashmole'ün bir zamanlar yapmış olduğu çalışmalardan da. Bunlara Isaac Newton'un çalışmalarının hiçbir etkisi, katkısı olmadığını ileri sürmek, sanırım ya safdillik ya da pek bambaşka ve bana göre yanlış bir değerlendirme olur.
Çok güzel, çok anlamlı bir kavramdı Isaac Newtıon'un"Evrenin Ulu Mühendisi"... Ancak o tarihlerde henüz "İnşaat Mühendisliği" diye bir meslek yoktu. Bina inşaatçılığının en üst aşaması mimarlıktı; bugünkü inşaat mühendisliği onun kapsamında yer alırdı. Nitekim önceleri hayli yetenekli bir mekanikçi olan Sir Christopher Wren de (onun kim olduğunu ve tüm bu işlerin kapsamındaki önemli işlevini anlatmama gerek yok sanırım) pek meraklı olduğu Mimarlığın çağdaş gelişimini öğrenmesi için eğitim amacıyla Paris'e gönderilmişti. Sonra da İngiltere'nin en ünlü mimarı olup çıkmıştı. (En ünlü yapıtını gerçekleştiren St. Paul Locası, Lonndra Büyük Locası'nın omurgası oldu.)
İşte şimdi (1720'li yılların ortalarında), ritüellere deist bir yaklaşımla bir yüce kavram yerleştirilmesi öngörülmekteydi. Bu ne olabilirdi? Elbette "Evrenin Ulu Mimarı".
Bu bağlamda belki daha ayrıntılı bir anlatım da yapabilirdim ama sanırım bu özet çok şeyi açıklıyor.
Şimdi söz diğer katılımcılarda.