Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Antikacı  (Okunma sayısı 1514 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 11, 2009, 09:56:53 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

Genç adam, antika merakı sebebiyle Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak yolunu buluyordu. Kış kıyâmet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi.Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken:

— “Günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım” dedi; “meğer seni bulmak için iyileşmişim”.

Diz boyuna varan karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının beyaz göre göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran üç dört iskemle, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar olmalıydı.

Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı. Yaşlı adam, misâfirini yatırmak için acele ediyordu. Ona birkaç lokma ikram edip sedirdeki yatağını hazırlarken

— “Bugün soba yakamadım evlâdım” dedi, “ama bu yorganlar seni ısıtacaktır”. Ev sâhibi, yıllar önce vefat eden karısıyla paylaştıkları odaya geçerken, antikacı da tiftikten örülen battaniyelerin arasına gömüldü. Ancak, bütün yorgunluğuna rağmen, bir türlü uyuyamıyordu. Ertesi gün gitmeden önce ne yapıp o iskemleleri almalı, bunun için de iyi bir senaryo uydurmalıydı. Meselâ, hayatını kurtarmasına karşılık ihtiyara birkaç koltuk satın alabilir ve eskimiş olduğu bahânesiyle dışarıya çıkarttığı iskemleleri, çaktırmadan minibüsün arkasına atabilirdi. Hâttâ onları kaptığı gibi kaçmak bile mümkündü. Yürümeye dahi mecâli olmayan ihtiyar, sanki onun peşinden koşacak mıydı?

Genç adam kafasındaki fikirleri olgunlaştırmaya çalışırken dalıp dalıp gidiyor ve rüzgârın sesiyle uyandığı zamanlar, kaldığı yerden devam ediyordu. Bu arada yaşlı adamın sabah namazına kalktığını fark etmiş, hâttâ hayâl meyâl olsa bile, odun parçaladığını duymuştu.

Gözlerini açtığında, onun kuzine üzerinde yemek pişirdiğini gördü ve etrâfına bakınırken, birden iskemleleri hatırladı. Hafifçe doğrulup çevresine baktı.

Aman Allahım! Antikalardan hiçbiri ortada yoktu.

İhtiyar kurt herhâlde plânını hissetmiş ve belki de uykudaki konuşmasını duyarak onları emin bir yere kaldırmıştı. Sâkin görünmeye çalışarak:

— “İliğim kemiğim ısınmış” dedi. “Çorbanız da güzel koktu doğrusu. Ama akşamki iskemleleri göremiyorum”.

Yaşlı adam, odanın köşesine yığdığı iskemle parçalarından birini daha sobaya atarken

— “İskemle dediğin dünya malı be evlâdım” dedi, “biz misâfirimizi üşütür müyüz?”.

***

Alıntıdır.
« Son Düzenleme: Aralık 09, 2010, 02:57:30 ös Gönderen: dogudan »
Her şey bir adımla başlar...