Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: amurdad - Haziran 06, 2009, 07:51:09 ös

Başlık: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 06, 2009, 07:51:09 ös
  Bir çok siyasi parti ,sivil toplum örgütleri, aydınlar anayasanın değişiminden yana ama nedense yapılan Anayasa taslakları bir türlü beğenilmiyor ve Anayasa üstünde mutabık kalınmıyor hatta sorun meclis gündemine bir türlü tam olarak taşınamıyor.

   Akp iktidarının yapıcağı anayasa Chp ve sol kesimler tarafından gündeme gelmeden eleştirilere maruz kalıyor önerilen yasa hükümleri sümen altı beklemek zorunda kalıyor herkez değişmeli diyor fakat ortada bir açılım yok bu konun tartışılması yeni anayasa'da bizlerin beklentileri acaba neler bu konuda kimler haklı Chp statükoyu mu koruyor yoksa devleti gerçekten yöneten bir derin devlet anlayışı mı var onun mu karar vermesi bekleniyor ortada bir sorun var gidiyor mayın tartışmaları bu kadar gündem olurken 71,5 milyonu ilgilendiren bir konu neden bu kadar tartışılmıyor..

    Akp tek başına yeni bir anayasa yapımaz mı ? Ülke milli iradesini gerçekten temsil etmiyor mu? Yapılan anayasa bizleri nerelere götürür.Aslında bir çok sorun Anayasa'da çözüm bulucakken örneğin kürt sorunu temel hak ve özgürlükler neden bu kadar bekleniyor.Ülkece uyuyormuyuz.?

   Yeni anayasa hangi ülkeden alıntılar yapmalı bize özel maddeleri neler olmalı Avrupa mı Amerika mı bu konu hukukçu arkadaşlar tarafından özellikle tartışılacağını ve bizleri bu konuda aydınlatıcağını düşünüyorum ve bir anketle sözlerime son veriyorum..
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 06, 2009, 09:16:56 ös
    Ben Türkiye Cumhuriyeti anayasının devletin yetkili organları haricinde yani halktan başka bir grup zümre tarafından bu ordu olabilir veya ne yaptığı belli olmayan Kurtlar Vadisi misali oluşumlar olan gayri resmi Encümen-i Danış gibi yerlerden derin devletden gelmesini fikirler üretilmesini istemiyorum darbelerin enkazı sıkı yönetimler bu ülkeden silinmeli Liberal Demokrasi ışığında her fikirden her aydından sivil toplum örgütlerinden gelmeli internet çağında youtubelar yasaklanmamalı keyfe keder yasaklamalar işte bizim bu derece uymamızın ve bu ölü toprağını atamamızın eseri diye düşünüyorum.Özgür düşünce köklerle buluşmalı.

    Artık her sıkışan arkasını orduya veya çoğunluğa bağlamamalı çoğunluğun hükümü bazen çoğunluğun zulümü oluyor çünkü milletler arası kanunlar daha etkin olmalı.Bizim anayasamız muasır medeniyetleri geçmeli ben aşağıdaki bir kısım hükümlerin kesin değişmesi taraftarıyım veya düzeltilmesi ve bu konunun mecliste son bulması genel bir mutabakatın sağlanması taraftarıyım.Birde halk oylaması olursa süper olur.

    Chp de eski günlerine kesin dönmeli bir süredir Deniz Baykalla oluşturulan ulusalcılık söylemi yerine sosyal demokrat açılımlarıyla ön plana çıkmalı artık ringten kaçmamalı.Akp nin her yaptığı da tuh kaka olmamalı devlet elden gider politakası bir son bulmalı ülke jakoben tepeden inme yani şekilde yönetilmemeli yönümüz avrupaysa yasamızda avrupalı olmalı.

      Dtp 'de dinlenmeli bu ülkede yasal zeminde faaliyet gösteren her merci özgürce bu konuda fikir beyan etmeli.
   
   Mesala değişmesi bile yasak olan maddelerden başlanmalı Atatürk Milliyetçiliği lügatdan çıkarılmalı Madde 2 şimdi Atatürkçüler kızmasın her türlü milliyetçilik kötüdür de ondan bunun yerine vatandaşlık hükümleri gelmeli bu milliyetçiliğin çekilip uzaması çok uluyorda.

   Madde 3 Devletin dili olmaz devletin dili yerine resmi dil türkçe denmeli.

   Madde 16 Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması daha açıkca belirtilmeli ve uluslar arası hukuk nezdinde yapılmalı.

    Madde 18 Angarya yasak olmasına rağmen zorunlu hallerde ülke ihtiyaçları için bile olsa insan haklarına aykırı çalışma yapılmamalı

    Madde 24 Zorunlu din dersi kaldırılmalı hala hükümlerde var.

    Madde 26 Düşüncenin açıklanması her dilde özgür olmalı.

    Madde 46 Devlet isteği araziyi ve yeri keyfe keder huzur için gibi sözcüklerin arkasına sığınıp kamulaştırmamalı.

     Madde 66 Yabancı babadan doğan çoçuklarda türk vatandaşı sayılmalı.

    Bunlar bir kısmı devamı mutlaka vardır.Artık ülkede çeşitli katmanlar rahat ve huzur içinde yaşamalı diye düşünüyorum.

     Saygılarımla..

    
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Nueva - Haziran 07, 2009, 06:58:36 ös
Bu yazının hangi tarafından tutup da yazıda geçen  bilgi noksanlıklarını toparlamaya başlasak bilemiyorum.Yazının iler-tutar tarafı yok ; çünkü bilgi sıkıntısı olduğu için kavramların kapsamı ve mantık dizgesi yönünden de olağanüstü zaafiyet arz eden bir yazı.  Dünya görüşünüzü , kadına ve sanata yaklaşımınızın ne olduğunu bilen bir kişi olarak , bir biçimde öğrenim almış bir kişi olduğunuzu da göz önünde bulundurarak ve anlamanız bakımından son derece basitleştirerek birkaç satır yazalım da sizi müşküle sokmayalım.

Anketleri hayli önemsememe rağmen , anketinizi cevaplandırmayacağım.Çünkü seçenekler yetersiz daha doğrusu anlamsız çünkü bu iktidar anayasa yapma yetki ve selahiyetini haiz değil de ondan. Dolayısıyla AKP ve "Topyekun Anayasa Yapıcılığı" aynı cümle içinde telaffuz edilemez bu 1. Otomatikman üstü çizilecek bir heves. Ancak mini paketlerle iyileştirme yapabilir, anayasanın ruhuna aykırı yasa, anayasaya sokulamaz , ki bunu hukukçu olmayan, ortalama,sade vatandaş dahi bilmekle mükelleftir.

Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek bir hükme dokunma ve bunu sistematize etmekten sabıkalı bir  hükümetin de "Anayasa Yapamayıcılığı "konusunda benim şu anki okuluma buyurun , sizin için Batum Hoca'dan randevu alırım , konuğumuz olursunuz , size konuşacaksanız bari "dayanaklı" konuşmanız için bilgi verir, merak etmeyin Batum Hoca çok tahammüllü , güleryüzlü ve bilgili ve aydınlıktır,   "olsun varsın, yapalım, biz de olalım , TÜSİAD'A bizi almıyorlar MÜSİAD kuralım (!!!!!!):)))))yapabiliriz biz de , yüzde şu kadar oy aldık yaptırmıyorlar, niye yapamayalım , bize mekanizmayı ellettirmiyorlar." gibi görüşler öne sürmüş saçlarını gülyağı ile sağ tarafa doğru tarayan Bülent Arınç'la BİLE janti konuşan evliya sabrına sahip ,  dayanıklı bir akademisyendir; size tane tane izah edecektir.

 Biz sizi kampüs kapısında karşılar , gayet güzel ağırlar ve uğurlarız endişeniz olmasın. Siz her ne kadar biz heykele bakmaktan hoşlanıyoruz diye bizi ahlaksız bulsanız da , biz yine de töz olarak , insan olarak sizinle bile bir ortaklık paylaştığımızı düşünerek ,tutkuyla beklediğiniz , hayalini kurduğunuz "o anayasa"yı yaptırtmayacaksak da , yine de size hoşlukla davranır ve asgari saygı limitlerine riayet ederiz. Saygı uyandırmayanlara bile saygı gösteririz yani.


Milli irade  tanımı ve kapsamı konusunda da brifing almanız yerinde olur. Zira halkımızın çok büyük kısmı da tıpkı sizin gibi milli iradenin sandıktan çıkan sonuç olduğunu sanmakta. Aşağıda sizin yazdığınız gibi belli bir kesimde "yapsalar ne olur ki? yapamazlar mı ? yüzde şu kadar oy aldık bir anayasaya dokundutmuyorsunuz." gibi gülümseten "özlemler ve ihtiraslar" göze çarpmakta .

Yüksek öğrenim süreçleri ülkemizde "eğitimli" insan üretemiyor bazı hallerde . .Dolayısıyla ortaya yükseköğrenim görmüş ama temel nosyonlardan ve eğitsel kavramların kapsamından bihaber , öğrenim görmüş ama eğitilmemiş cahiller denecek bir kitle çıkıp , temel nosyonların tanımlarını değiştirme cüretini sergiliyorlar.

Cehalet arttıkça cüret artar; çünkü kişi neyi bilip bilmediğinin ayırdında değildir, norm bilmez, kalifikasyon bilmez, liyakat bilmez , aynaya bakıp kendine çeki düzen vermez ,  duracağı yeri idrak edemez , "oldurtabileceğini" sanır , "yapanlardan neyinin eksik olduğunu" algılamaz. . Anneannemin "cahil-i mürekkep " diye tanımladığı yüksek öğrenim görmüş ancak tın-tın kesimlerin anayasa , demokrasi,özgürlükler , insan hakları gibi kavramları diline dolaması hoş bir pazar günü koyu kahveyle bile çekilmiyor.    

Atatürk Milliyetçiliği kavramı , sizin anladığınız evrensel , klasik milliyetçilikle bağdaşık değildir. Atatürk Milliyetçiliği'nde sadece ulusumuz özelinde nosyon barındıran , tümlüğü ve bağımsızlığı kavrayan ve kapsayan nüans bulunması sebebiyle hiçbir hükümet döneminde bu ibarenin yok edilmesine izin verilmeyeceğini ilanen yazıyorum ki, hani bu yönde "arzularınız" var ise beyhude , biliniz.

O cümle "orada" duracak ve bu" süreli" bir durma değil, "ilelebet" duracak. Temel normun aşındırılmasına "asla ve kat'a" otorizasyon verilmeyeceği gibi , O'nun adını da , değil Anayasa'dan hiçbir yerden silememeniz için her türlü meşru efor sonun sonuna dek sarf edilecek. Atatürk'ün adından, adının geçtiği tüm ilke ve olgulardan , O'nun imzasını taşıyan ve beğenisini kazanmış her ama herşeyden (üzgünüm sizin için ama buna içki ve sanat sevgisi de dahil) ne kadar rahatsızlık duyar ve bunlara  ne kadar saldırırsanız, o kadar yoğunlukla karşınıza çıkartılacak. Anayasa'yı yozlaştırmayı denediklerinde de , sıkmabaşı okuluma  sokmak istediklerinde de , laikliğe topyekun saldırdıklarında da , ulusun tümlüğüne ellenmeye kalkıldığında da söyledik , yine söyleriz , bıkmayız . Asla ve kat'a bıkmayız. Bizim asli işimiz bu.

Anayasa'nın mevcut ruhu , bu ruha kaynaklık eden laik demokrasi  ve bu gibi kavram ve olgular ASLA  değiştirilemeyecek ; bunlar arkasında durduğunuzda kişiyi her türlü bağnazlıktan, ilkellikten, gerilikten,yobazlıktan , köle ahlakından koruyan, ama karşısına geçip saldırıldığında saldıranın çarpıp yere düştüğü çelik bir şemsiye gibidir diye defalarca söyledik. Bir denediler, olmadı, bir daha denediler yine olmadı , denemelerin sayısı 19'a ulaştı , her defasında laik demokratik ruha sahip Anayasa'ya çarpılıp düşülecek. Daha fazla hırpalanmayın , beyhude çabalar bunlar , yine çarpıp düşeceksiniz bu ruha ve ilkelere . Hala denendiğine göre "anlaşılmamış" , olsun , anlaşılana kadar biz de tekrar ve tekrar ve tekrar anlatır ve hissettiririz.

Burada bir "ÖĞRENEMEME" , algılama sıkıntısı görülüyor. Bir çocuğa yanan bir sobayı gösterirsiniz ve "Bu çok sıcak, dokunma, yakar."dersiniz ; çocuk yine de KENDİSİ denemek ister. Sonuç , haklı çıkmış olmanın dayanılmaz hafifliğine karşılık, eli yanmış , buruk ve ağlayan bir çocuktur.

Bu yanma durumu sonrası çocuk sobanın"sönük" olduğu bir saati kollamaya başlar , bir daha bir daha dener , sonuç aynıdır .YANIK.  Çünkü sobanın sıcaklığını ve kapağı açılınca yaydığı ışığı ve ısıyı seviyor olanlar sobanın  gece-gündüz başında beklemekte ve sobayı "ilelebet" takviye etmektedirler, sadece siz bunun ne zaman , hangi ara ve ne şekilde yapıldığını göremezsiniz o kadar. Bu süreci  görmenize gerek yok, bu icraatın sonucuna tanıklık etmeniz yeterli.  

 Bir de yazıda öyle bir pasaj var ki , ne yazmak doğru olur düşünüp duruyorum. Bu cümle" Ülke jakobence yönetilmesin , yönümüz avrupa yasamız da avrupalı olsun." şeklindeki cümle beni ekranımın  başında kırdı geçirdi. Neresini düzelteyim ben şimdi bunun? :))


Yazılarınızdan birinde bendenizi de jakoben olmakla "suçlamaya" çalışmış olduğunuz ve benim de bunu kompliman saydığımı ifade ettiğim bir diyaloğumuzdan hareketle , yazınızda yine jakobenlere karşı durup ama onların yasalarına öykünmeniz  gibi bir mizahi unsur gözüme çarptı.
 
-Jakobenlerin tarihini , prensiplerini ve bugünkü faaliyet alanlarını bildiğinizden emin misiniz? Bu ilk soru.

-O "olsun" dediğiniz Avrupa Yasaları'nı kimin yaptığını sanıyorsunuz? Soru 2.

-Kafa yapınıza hitap eden , Anayasa'mızın ruhuna aykırı olan ve zararsız görünümlü 2 cümlecik yazarak "köylü kurnazlığı" ile değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerin etrafından dolaşmak için Anayasa Mahkemesi kapısına düşüldüğünde ve laik demokratik anayasanın ruhunu erozyona uğratacak sıkmabaş düzenlemesinde ve uygulamasında AIHM'e gittiğinizde , bu kafa yapısına ve talebe AIHM jakobenleri ne cevap verdiler ve oluşmuş içtihatları tam olarak algılamış olduğunuzu düşünüyor musunuz ? Soru 3.

-İşinize gelen taraflar için Avrupa Sistemi'ni, Avrupa'dan asla onay alamayacağınız sakıncalı ihtiraslar  için de ABD Sistemi'ni övmeye başlamanızın Liberal Demokrasi tanımına girdiği sanısında mısınız ? Soru 4.

-AB'ye alınmamıza karşı duran jakobenlerin (ki gerekçelerini dinleyince çok haklılar bence) ülkemizdeki HANGİ kesimlerin özellikleri , kafa yapıları , kültürel algıları ve yaşam biçimi yüzünden tüm Türk Ulusu'nu topyekün reddetmek zorunda kaldığı konusunda gerçek bir görü sahibi misiniz? Soru 5.

-Milli Görüş kökenli , şeyhlerle sarmaş dolaş , cahil/cahil-i mürekkep bir güruhun , dini , sosyo-kültürel ve toplumsal olarak asla ve kat'a kabul görmeyeceği AB'yi savunuyor gözükmesinin sadece orduyu pasifize etme ve askeri müdahaleden kurtulabilme şemsiyesi olduğunu algılayanların sayısının az olduğunu mu düşünüyorsunuz? Soru 6.

-Sayısal duruma bakarak , Anayasa dahil herşeyi delip geçip , tanımları, kültürel dokuyu, yaşam biçimlerini kafanıza göre yapılandırıp Türkiye'deki jakobenleri istediğiniz çizgiye getirmeye nefesinizin yeteceğini ve bunları geri püskürtecek  mekanizmaya sahip olunmadığını sanma yanılgısı içinde misiniz? Soru 7.

-Heykelin ahlaksızlık olduğunu düşünen ve içki yasak olmalı diyen sizin gibi insanların onayladığı dünya görüşünün , yeni bir Anayasa için "nü" heykellerin cenneti "Avrupa Değerler Sistemi'nden ve yasalarından medet umuyor olması tarihin tanıklık ettiği büyük bir anomali değil ise nedir? Avrupa bunu güruhu acep niye bir türlü saymaz ? Soru 8. ve 8.buçuk.   

- Zihinsel , toplumsal ve sosyo-kültürel tutarsızlık sergileyen , gericilikten sabıkalı , içkiye karşı, heykele karşı, kaç-göç yanlısı , habire doğuran ve doğurtturulan , kadının boynu bükük - ezik- geride durmasını salık veren güruhların Anayasa yapma talebi bizi güldürmez ise , ne yapar ? Soru 9.

- Yasama mensupları yükseköğrenim mezunu değil ise , öneri sahipleri mesela diyelim ki  sucukçu, imam , yüksekokuldan terk muhasebeci filan ise , bunların kafaları kestiği kadarıyla çalakalem önerip de otellerde neoliberal anayasacılardan üçbeş cümle duyarak yazmaya çalışacakları gayrımeşru ifadeleri bizlere kabul ettirebileceğinizi düşünecek kadar aymaz olabilir misiniz ?Bu da son soru idi.

Sorular cevaplamanız kastı ile değil, düşünmeniz ve anlamaya çalışmanız için yöneltilmiştir.

Yine de saygılarımla demiş olayım.


Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 07, 2009, 09:00:53 ös
   Sn.Nuvea

    Cahil olduğumu kabul ediyorum ama beyni basmaz gerici değilim ahlak ilkelerini savunmak prensip sahibi olmak ne zamandır suç oldu.

   Yazılarınızı okuyorum hoşuma da gidiyor ama sizin kafanızı da biraz çözüyorum ve bana ne kadar basma kalıp sıradan üstün körü duygusallıktan bir o kadar uzak olduğunu da görüyorum ama bu sizin bir suçunuz değil sanırım eğitim sistemi hep aynı olunca sonuçta kaçınılmaz bu oluyor.

   Akp bu ülkede bal gibi anayasa yapar almış mı oyu bu onun güvencesidir bazen ülkelerde iktidar el değiştirir buna da katlanmak lazım.

   Benim bir dünya görüşüm var evet bir hayal gibi bunu istemek suç mu.

   Sonra dindar biri değilim beni sakın dinci sanmayın,bu konuyu başlatmam tartışalım diyedir.Ama hala bazı şeyler tartışmadan çok uzak işte o soba örneği gibi bende diyorum ki elimiz yanıyor evimiz hatta şu ateşi söndürelim.

   Avrupanın herşeyini almak zorunda da değilim bana yarayan beni yansıtanlar bende kalmalı.Avrupa da bu dünya ya çözüm olsa eli tetikte beklemez ordular.

   Siz söyleyinde ben dinleyeyim ya bir güzel nasıl çözülür bu sorunlar neyi öneriyorsunuz .Atatürkçülükten kaçındığım yok bana göre yanlışta yapmıştır doğruda doğrusu çok olabilir adam ne yapsın eldeki kumaş bu olunca ...

    Jakobenliği de bir mecazi terim olarak kullanmıştım.

  Benden en derin saygılar ve derviş selamı size şimdi siz bunu da yanlış anlarsınız aman...Umarım konu tutar..

Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: ozkann - Haziran 07, 2009, 09:19:21 ös
82 anayasasını T.C.nin varoluş ruhuna uygun, demokratik bir anayasa ve
82 anayasasının değiştirilmesini talep eden herkesi mürteci olarak şahsen kabul edemiyorum.

Laik 'elit' tarafından devletin bir kısım niteliklerine zarar gelecek haklı çekincesinden doğan tepkisi
sebebiyle demokrasi insan hakları özgürlük gibi kavramlar irticanın çanta kutusunda inşaa etmeye
çalıştıkları anadolu islam cumhuriyetin birer aleti olacaktır.

Kendi rotalarında 'geri dönülemez noktaya' ilerlemek için evrensel değerleri kendilerine maske
olarak kullanan mürtecilerin niyetini hisseden akil insanlar verdikleri tepkiyle farkında olmadan
bu anayasanın özgür topluma verdiği zararların birer ortağı gibi gözükmektedirler.
Tepkiniz maskenin altına ama halk 'yığınları' maskelerin altını görmüyor.

Naçizane fikrim, doğru maskeyi suratına takan yanlış fikirlerin maskesini suratından alıp atmak
ve gerçek ne ise onunla yüzleşmek için bu 'koz' değerlerin laik 'elit' kesim tarafından çok daha sıkı bir
şekilde sahiplenilmesi gerekmektedir.

İyi eğitim alamamış kişilerin de fikir ve düşüncelerine saygı duyarak, eğitimli olmanın verdiği bir
sorumlulukla, kişilerin bütün düşüncelerine topyekün itiraz edilmediği zaman, bir küfür edasıyla
söylenen jakobencilikten de  uzaklaşılmış olunur.
Hatta biraz daha ileri gidersek, eğer niyet memleketin salahı ise; okumuşların sorumluluğu,
okuyup edindiği öngörü sayesinde  iktidarın hamlelerinde farkettiği tehdit algısını benim gibi
cahil insanların da anlayabilmelerini sağlayacak seviye ve adımlarla anlatmaktır..
Yoksa aşağılayarak gülerek kimseyi ikna edemezsiniz. 

Sadece iyi niyetinizden şüphesi olmayanlar siziz ne demek istediğinizi derinden anladıkları için hak verir.
Ve çözüm yolunda hiçbirşey gelişmez.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: ceycet - Haziran 08, 2009, 12:46:25 ös
    Ben Türkiye Cumhuriyeti anayasının devletin yetkili organları haricinde yani halktan başka bir grup zümre tarafından bu ordu olabilir veya ne yaptığı belli olmayan Kurtlar Vadisi misali oluşumlar olan gayri resmi Encümen-i Danış gibi yerlerden derin devletden gelmesini fikirler üretilmesini istemiyorum darbelerin enkazı sıkı yönetimler bu ülkeden silinmeli Liberal Demokrasi ışığında her fikirden her aydından sivil toplum örgütlerinden gelmeli internet çağında youtubelar yasaklanmamalı keyfe keder yasaklamalar işte bizim bu derece uymamızın ve bu ölü toprağını atamamızın eseri diye düşünüyorum.Özgür düşünce köklerle buluşmalı.

    Artık her sıkışan arkasını orduya veya çoğunluğa bağlamamalı çoğunluğun hükümü bazen çoğunluğun zulümü oluyor çünkü milletler arası kanunlar daha etkin olmalı.Bizim anayasamız muasır medeniyetleri geçmeli ben aşağıdaki bir kısım hükümlerin kesin değişmesi taraftarıyım veya düzeltilmesi ve bu konunun mecliste son bulması genel bir mutabakatın sağlanması taraftarıyım.Birde halk oylaması olursa süper olur.

    Chp de eski günlerine kesin dönmeli bir süredir Deniz Baykalla oluşturulan ulusalcılık söylemi yerine sosyal demokrat açılımlarıyla ön plana çıkmalı artık ringten kaçmamalı.Akp nin her yaptığı da tuh kaka olmamalı devlet elden gider politakası bir son bulmalı ülke jakoben tepeden inme yani şekilde yönetilmemeli yönümüz avrupaysa yasamızda avrupalı olmalı.

      Dtp 'de dinlenmeli bu ülkede yasal zeminde faaliyet gösteren her merci özgürce bu konuda fikir beyan etmeli.
   
   Mesala değişmesi bile yasak olan maddelerden başlanmalı Atatürk Milliyetçiliği lügatdan çıkarılmalı Madde 2 şimdi Atatürkçüler kızmasın her türlü milliyetçilik kötüdür de ondan bunun yerine vatandaşlık hükümleri gelmeli bu milliyetçiliğin çekilip uzaması çok uluyorda.

   Madde 3 Devletin dili olmaz devletin dili yerine resmi dil türkçe denmeli.

   Madde 16 Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması daha açıkca belirtilmeli ve uluslar arası hukuk nezdinde yapılmalı.

    Madde 18 Angarya yasak olmasına rağmen zorunlu hallerde ülke ihtiyaçları için bile olsa insan haklarına aykırı çalışma yapılmamalı

    Madde 24 Zorunlu din dersi kaldırılmalı hala hükümlerde var.

    Madde 26 Düşüncenin açıklanması her dilde özgür olmalı.

    Madde 46 Devlet isteği araziyi ve yeri keyfe keder huzur için gibi sözcüklerin arkasına sığınıp kamulaştırmamalı.

     Madde 66 Yabancı babadan doğan çoçuklarda türk vatandaşı sayılmalı.

    Bunlar bir kısmı devamı mutlaka vardır.Artık ülkede çeşitli katmanlar rahat ve huzur içinde yaşamalı diye düşünüyorum.

     Saygılarımla..

   


Sayın Amurdad,

Atatürk milliyetçiliği,anlaşılan anlamdaki milliyetçilikten çok daha farklı unsurlar barındırmakta ve ırkçılık ögeleri taşıyan milliyetçiliğin önünde tek alternatif olarak durmaktadır.Türkiye Cumhuriyetinin mimarı ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve Atatürkçülük,nedense, bu memleketin geri kalmışlığını muhafaza etmek isteyen odaklarca her dönem hedef haline getirilmiştir.


Batıda hızla yükselişe geçen milliyetçilik akımlarına rağmen,bizler,Atatürk milliyetçiliği anlayışını tasfiye etmeye çalışmakla,koşaradım bindiğimiz dalı kesmeye devam ediyoruz.Cumhuriyetin temel taşlarını oluşturan,bütün geri kalmış milletlere örnek olmuş Atatürkçülüğün temel prensipleri ,ülkemizin ve milletimizin bağımsızlığının değişmez dayanaklarıdır.


Malesef günümüz de,insan hakları savunuculuğu,batı desteğindeki  bölücülerin tekeline geçmiş durumda.Bu unsurların savundukları insan hakları krıterlerinin memleket için nekadar faydalı olabileceğini akl-ı selim her ferd rahatlıkla kavrayabilmektedir.Halk onayına sunulacak anayasa değişikliğinin de sağlıklı olacağını zannetmiyorum.Unutmayalım ki mevcut anayasa da halkın onayı ile kabul edilmiştir.


İnsan hakları,demokrasi,batılılaşma,liberalizm adına bu memleketin içini boşaltmak isteyen şer unsurlara meydan vermemek gerekir diye düşünüyorum.


Saygılarımla...

Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Nueva - Haziran 08, 2009, 01:02:10 ös
Sayın amurdad ve Sayın ozkann ,

Anlaşılması için basitleştirerek yazayım demiştim aşağıda ama algılanabilmesi için biraz daha basitleştirmek şart oldu.

1."82 Anayasası'nı reddedenler mürtecidir." ifadesi nerede geçiyor ? ? ? ? Bu ifade NEREDE geçiyor?

2. Aynı paralelde düşünme durumumuz yok , olamaz ve olmamalı da zaten. Mesele , birşeyi "bilgi edinmemiş olarak, aradaki kozalite bağıntısını bilmeden" savunma çabasıdır ki , zaten Sayın Amurdad gibi ayrılıkçı bölücübaşı SAİD'in hayranları "heykele karşıyım , içki de yasak olsun" (Sayın Amurdad'ın kendi ifadesi) , oy alan herşeyi yapabilir olsun, yasaklara karşıyım ama içkiyle heykel yasak olsun.(!) , içkiye heykele karşıyım ama Avrupa Yasalarımız olsun(!) , Avrupalı olalım ama jakoben yasaları olmasın (!) gibi tutarlılık yoksunu ve hiçbir mantıkla izah edilemeyen , çelişkili ve sistemi bulunmayan görüşler savunmaya kalkarsa bu , kendini bilen ne Türk ne Avrupalı hiçbir birey tarafından ciddiye alınmaz.

Bir Avrupalı'ya gidin deyin ki:"Ben Said'i övüyor ve destekliyorum, yasaklamalara karşıyım ama içki-heykel yasak olsun istiyorum, sizin jakoben yasalarınızı almak istiyorum ama jakobenlik istemiyorum ." deyin , bakın bakalım karşınızdaki Avrupalı size ne cevap veriyor ? Size sakin bir şekilde şunu söyleyecektir:"Bayım , görüşleriniz bütünlük içinde savunulabilir değil, düşüncelerinizi kavramsal dizgeye oturtur ve tutarlı bütünlükle yeniden ifade ederseniz, o durumda tartışabiliriz."

Yoksa elbette , karşı fikirde olan da , bilgi sahibi ve tutarlılık arz eden biçimde görüşünü beyan etsin , biz de yeni birşeyler öğrenelim , ama önce gidilsin Anayasa Yapıcılığı nedir , bu işin muhatabı kimdir , hangi koşullar altında , hangi uzuvlar eliyle ve ne metodolojiyle Anayasa yapılabilir bunlar öğrenilsin , bunlar öğrenilip etüt edilmeden "Ne var canım, yaparız olur, oy aldık ya  ." mantığı sizin yakındığınız ÜSTÜNKÖRÜLÜĞÜN dikalasıdır. 

Sayın Amurdad, eğitim sistemi hep aynı demişsiniz , hayır değil, öyle olsa idi ben de sizin geçtiğiniz , öve öve bitiremediğiniz o SAİD'ci tedrisattan geçmiş olurdum, heykel görünce "ahlaksız bunlar"derdim , içkinin (sizin yaptığınız gibi) yasaklanmasını savunurdum. :)))))) Mesele bazı konulara vakıf olmamak değil, anlamadan dinlemeden, bilgi sahibi olmadan "fikir" sahibi olmaktır. Bir diğer tutarsızlığınız da , bendenizin laik eğitim almış olmasından yakınırken "herkes aynı eğitimi alınca böyle oluyor." demişsiniz. Herkes aynı eğitimi almış olsaydı siz bu tutarsızlıkta olur muydunuz ? Siz de aynı eğitimi almış olsanız zaten "Jakobenlik istemem ama yasalarımız onların yasası olsun." cümlesini mantıken kurmaz olurdunuz.

Size gelince Sayın Ozkann , son derece sarih bir türkçe ile yazıyorum bu bir. Bu sarih yazıları bile bize göre sadeleştirip anlatıp ikna edin." demişsiniz. Literatür takip edebilecek durumdaki kişilere muhatap olmak üzere bu forumda bulunuyorum. Forumumuz "Medeniyete Giriş-Level 1" değil ki .

Benim misyonum kimseyi eğitmek değil, böyle bir iddiam da , mecburiyetim de yok. Benimle aynı bakmasa bile belli bir birikime sahip , saygılı , özenli  kişilerle muhatabiyet benim için esastır. Aksi halde çoktan sivil toplum gönüllüsü , milletvekili filan olup köy köy gezip hala algılayamamış olanlara "Efendim , laik demokratik cumhuriyetin Anayasası şudur , faydalıdır , halkın özünü korur , bu Anayasayı hükümet yapmamalıdır çünkü koşulları, metodolojisi şudur da ondan , Atatürk şöyledir , laiklik dinsizlik değildir."  gibi çığırtkanlıklar yapmam gerekirdi. (ki dipnot olarak , elbette 82 Anayasası'nı beğeniyor değilim , mesele Anayasa Yapıcılığı yetki, selahiyet ,  evrensel Anayasa Yapıcılığı koşullarına uygunluk ve  metodoloji bilgisi meselesidir . "Oy aldıksa yaparız ne olacak ki?" kafası, halkımızın  üstünkörü "Ne iş olsa yaparım." kafasından farksızdır. Buna zemin teşkil eden de , özellikle bir imam başbakan olabiliyorsa," e Anayasa Yapıcılığına da soyunsun . " kafasıdır. Uzmanlığa, konunun otoritelerine , metodolojiye , bilime hiç saygı yok, "herkes herşeyi yapabilir bu ülkede" ,  değil mi? 

 İkincisi , "ikna" süreci cumhuriyetin ilk 10 yılı için geçerli ve kabul edilebilir olabilir. 100 sene sonra şu aşamada artık ben hiçkimseyi "ikna" etme gayreti içinde olmam , böyle bir zorunluluğum da yok. 

Bir diğer husus ,  Sayın Amurdad , verdiğim soba örneğine karşılık, sobanın  yanmaması için "sobayı söndürelim." demiş, tam düşündüğüm gibi. Sobayı söndüremeyeceksiniz , dokunulamayacak şeylere çok basitçe dokunamayacağınızı ve sobanın yanmaya hep devam edeceğinizi öğreneceksiniz. Öğrenmediğiniz sürece sürekli AIHM'e düşecek yolunuz, başvuracaksınız ve başınızı vurmuş olmakla kalıyor olacaksınız.   

Son söz olarak Sayın Amurdad bendenizi hiç "duygusal bulmadığını" ifade etmiş ; bu görüş için müteşekkirim. Bir SAİD'ci , duygusallık deyince ağdalı , akıl-bilim dışı risale metinlerini anlıyorsa ve ben de bu risale denen yazı yığışımını  gözden geçirdiğimde gülmekten başka tepki veremiyorsam , evet rasyonelim. Ama bir noktayı düzeltmek lazım, duygulandığım anlar da oluyor , olmuyor değil , mesela o ağlak DVD'lerdeki bağıra çağıra risale okunan görüntülere rastladığım ve kaydın sonunda SAİD'cilerin o görüntülerde yeni Anayasa için hayal ettikleri maddeleri işittiğim zaman  , çok duygulanıyorum. O duygunun hangi duygu olduğunu ise buraya yazmayacağım. Bütüne bakınca , evet , rasyonelim. Tümüyle rasyonelim. E malum , ben "jakoben ve ahlaksız"ım ya , ondan rasyonelim zahir. 

Saygılarımla 
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: ozkann - Haziran 08, 2009, 05:57:10 ös
Sayın Nueva

Alıntı
1."82 Anayasası'nı reddedenler mürtecidir." ifadesi nerede geçiyor ? ? ? ? Bu ifade NEREDE geçiyor?

Büyük harf ve ikinci tekrar yazmadan da anlayabildiğimiz bu ifade yazınızın tamamının
ruhunda geçiyor diyebilirim. 

Zira Sayın amurdad ın da saidçi, bölücü, ayrılıkçı ifadelerine haksız şekilde maruz kaldığını düşünüyorum.
Okuduğum kadarı ile dinci yobaz değilim diyor.
Aynı ifadelere maruz kalmamak için bir kısmını alıntı yaptığınız cümleyi kullandım.
'Şahsi kanaatime' göre hepsi mürteci değildir diyerek, 82 anayasasını yetersiz bulduğumu değişmesini istediğimi ancak mürteci olmadığımı ifade etmek istedim.

Alıntı
Size gelince Sayın Ozkann , son derece sarih bir türkçe ile yazıyorum bu bir. Bu sarih yazıları bile bize göre sadeleştirip anlatıp ikna edin." demişsiniz. Literatür takip edebilecek durumdaki kişilere muhatap olmak üzere bu forumda bulunuyorum. Forumumuz "Medeniyete Giriş-Level 1" değil ki .

'Sıra' bana geldiği için çok teşekkür ederim.

Forum medeniyete giriş level 1 değil ise ben açıköğretim lisesi mezunu birisi olarak
başvurduğumda sayın Mason un beni almaması, hatta sınavla veya 'diploma' ile alması
tercih sebebi olurdu.

Eğer Sayın Mason gözünden kaçmadan bu halim ile beni foruma kabul etti ise forumumuzun
diğer üyeleri de global moderatör bile olsa forum yöneticisi/kurucusu  tarafından kabul edilen
en düşük algı düzeyi temsili olan bana göre yani medeniyet e giriş Level-1 seviyesinde anlatmanız
insani açıdan ve amaca 'gerçek' hizmet açısından daha makbul olurdu.
Tabi zorunda değilsiniz. Zorundalık da görecelidir.

Alıntı
İkincisi , "ikna" süreci cumhuriyetin ilk 10 yılı için geçerli ve kabul edilebilir olabilir. 100 sene sonra şu aşamada artık ben hiçkimseyi "ikna" etme gayreti içinde olmam , böyle bir zorunluluğum da yok.

O halde bunu cami önlerinde eylem yapan din devleti isteyen kişilere söyler geçersiniz.
100 sene oldu sizi ikna etmiyorum dersiniz. Eteğiniz kısa diye jilet atılırsa bacaklarınıza onlara
dersiniz 100 sene oldu daha ne jileti. Malesef ki bu kişiler var. 100 sene oldu deyip bırakamıyorum.
Köylere gelip konuşuyorlar bu adamlar, tek tek kaybediliyor insanlar.

Bir taraf ikna etmiyor tepeden bakıyor. Diğer taraf ise kurnaz... azarlanan halkı alıyor, ilgileniyor.
Onu adım adım eğitiyor. İnsan olduğunu farkettiği için insani değerlerinden yakalıyor. Burs veriyor
yatacak yer okul ilgi alaka iş ve kendi amaçlarına hizmet edecek 'seviye ve adımlar' ile bu kişileri bilgilendiriyor.
Her birimizi ikna etmeye değer buluyorlar.
Ve gittikçe büyüyor. Dağdaki çoban ile oy eşitliği tartışmasında onlar dağdaki çobanı kucaklıyor.
Bu birşeyler çağrıştırmalı...
Mutlu azınlık olarak kalmak şahısta şiirsel bir hazza sebep olacaktır ama geri kalan ve geride kalan toplum için
aynı şey geçerli olamaz. Kendim için istediğimi herkes için istiyorum ben.
Tehlikenin farkında mısınızın yarattığı tehlikenin farkında mısınız?
Ateş ettikçe büyüyen devi hala ateş ederek mi öldürme niyetindesiniz?
Bu tavır ile yenilirsek süpriz olmamalıdır. Ölçülebilir şeyler gayb sayılmaz.

İkna zorunda değilim, muhattab olmak zorunda da değilim, tabi yazar geçerim, arkada yarattığı
titreşimler ve bunların sonuçları toplum üzerinde ne etki bırakır ilgilenmem çünkü ben rasyonelim
düşüncesinin yarattığı sonuçlar ile biz (millet) yaşamayacak olsak susar giderdim...

Gün gelir memlekete halife efendi döndüğünde çıkar gidersiniz bir ülkeye, konu kapanır sizce.
Ama ben burada ve modern değerler ile yaşamak istiyorum.

Marilyn Manson diyor ya; çocuklarınıza sahip çıkın, yoksa onlara biz sahip çıkarız.

Biz de; eğitimli kültürlü okumuş gün görmüş ağzında gümüş kaşıkla doğmuş arkadaşlarımızdan şunu istiyoruz
her yöne savrulabilecek bu zihinleri kendinden kaçırmadan bu düşünceden korkutmadan işin aslını
anlayabilecekleri seviye ve adımlarla bu tehditi algılamalarını sağlayın.
(zorunda değilsiniz evet, evet)

Bu değerlere ve bu insanlara siz sahip çıkın.
Yoksa halife efendi sahip çıkacak!

Bu koz değerleri halife efendiye teslim etmeyin.

Alıntı
Literatür takip edebilecek durumdaki kişilere muhatap olmak üzere bu forumda bulunuyorum.

Elbette mukabil olarak muhatab olmak ve olunmak isteyeceğiniz kriterler vardır, foruma
giriş amacınızda belirttiğiniz gibi.  Ancak ben muhattab olma kriterimi belirtmeyeceğim...
Buradaki herkes çok değerli benim için.

Elbette insani duyguları ve düşünceleri en önemlisi insani durumları kavramak, onlara göre
kendi yüceliğinizden kaynaklanan bir mütevazilikle yaklaşmak zorunda değilsiniz,
bu da sizin karakterinizdir.
Bakar ve sadece kabul etmek zorunda olduğumuzu hissederim.

Ben bir köylüyüm, Mersin in Tömük köyünden. (koyun değil,  köylü)
Tekrar etmek gerekirse liseyi dışarıdan bitirmiş seyyar satıcılık dahi yapmış toplumun
neredeyse dibini görmüş bir kişiyim.  Akrabalarımın hiçbiri iktidarda bulunan zihniyet partilerine  oy vermez.
Ama 'O' heykeli görünce yemeni ile yüzünü gözünü kapatır kafasını çevirir ve asla içki içmezler.
Çocuklarına da ellerinden geldiğinde içmemeleri tavsiyelerini verirler.
Asla da sırf bu sebeplerden yobaz denilmesini dağdaki çoban denilmesini kabul edemem.

Ve korkarlar ki eli kalem tutan kişiler, T.C.nin kurucu ruhu M.K.Atatürk tarafından
payelendirilen milletin efendisi köylü medeniyet adını verilen tek dişi kalmış canavar tarafından
küçümsenecektir. Onun köylü milletin köylü vekili olması yerine teknokratlar tercih edilecektir.
Saraylılar anlayışı gibi....
Kabul edebilmem mümkün değil...
Devletin milleti değil, milletin devleti olmalı bence...

Alıntı
Benim misyonum kimseyi eğitmek değil, böyle bir iddiam da , mecburiyetim de yok. Benimle aynı bakmasa bile belli bir birikime sahip , saygılı , özenli  kişilerle muhatabiyet benim için esastır.

Elbette yok, zaten demiştim ki niyet"memleketin salahiyeti ise" topluma 'doğru fikirleri'
anlatabilme yolu bu değildir.
Çözüm yoluna dair hiçbir gelişme olmaz.. Niyet başkadır, bir dereceye kadar hep saygı gösteririm.

Sandalye sayısından kaynaklanan bir yetenek ile meclis çoğunluğunun tahhakkümü milli irademidir
karmaşası ile iktidarın milletin ve  devletin tüm yaşamlarını etkileyecek  anayasa düzenlemelerine
karşı olduğum gibi bir avuç insanın da aynı tahakkümü millet üzerinde kurabilme isteğini ve hakkını
o kişilerin bilgi açısından ulaşmış olduğu noktaya duyduğum saygıya rağmen aynı  şiddetle aynı
sebepler ile reddediyorum.

Alıntı
bu Anayasayı hükümet yapmamalıdır çünkü koşulları, metodolojisi şudur da ondan , Atatürk şöyledir , laiklik dinsizlik değildir."  gibi çığırtkanlıklar yapmam gerekirdi. (ki dipnot olarak , elbette 82 Anayasası'nı beğeniyor değilim , mesele Anayasa Yapıcılığı yetki, selahiyet ,  evrensel Anayasa Yapıcılığı koşullarına uygunluk ve  metodoloji bilgisi meselesidir

Bu anayasa tamamen değişmelidir topluma uygun değildir.
Salahiyet ilkesine (Düzelme, iyileşme, iyilik. Barış, sulh.)  uygun bir anayasa yapılmalıdır.
Her kesimin kaygıları ve özgürlüğü garanti altına alınan modern devlet düsturunu yitirmesine
sebep olmayacak ve insan olmanın getirdiği aşamaları yaşayarak öğrenerek aşabileceğimiz
kısıtlamaları olmayan aynı zamanda kesin tercihleri olan bir grubun diğerleri üzerinde
tahakküm oluşturmasına sebep ve imkan vermeyecek bir anayasa yapılmalıdır.
Orduya verilen 'cumhuriyeti koruma görevi' kapsamında yetki ve sorumluluklarının uzandığı yerler
net olarak belirlenmelidir.
Kesinlikle ama kesinlikle biz ve onlar ayrımından ortaya çıkan fikir ve eylem gruplarının sadece
herhangi birinin niyetine hizmet eden anayasal düzenlemeler ile bütün toplumun yaşatılması kabul
edilemez. Bu her iki yönde de ayrılıkçılıktır.

Millet olarak biz isteğimiz olan çerçeveyi böyle çizer isek bahsettiğiniz metodoloji, bilgi, yetki, sorumluluk
ve evrensel koşullar çerçevesinde Atatürk gibi milleti kucaklayabilen bir anlayışın yeni anayasasını
büyük bir heves ile kabul edeceğiz.

Zifiri karanlık bir ortamdan gelen bir kişi olduğum için bilgili insanları, onlar kadar bilgim olmasa
bile hassas bir terazi gibi hissedebiliyorum.

İnanın Sayın Nueva sizin gibi bilgili bir kişinin adım adım anlatmasına kendimi örnek versem bile aslında çok
ama çok kişinin ihtiyacı var.  Bence bu açıdan önemlisiniz ama öneminizin farkında değilsiniz.


Sayın Amurdad,

Sessizce apartman yönetimine gelen bir takım kişilerin seçilmelerinden ve matematiksel yeter sandalye sayısına
sahip olmalarından sonra bütün bir apartmandaki insanların gelecekteki yaşam tarzlarına müdahale edebilme
yetkilerini ellerinde bulundurduklarını düşünmüyorum. İşleri icra edebilirler ama anayasa kendilerinden sonra
gelen iktidarları dahi kapsar. Ve her iktidar yeter sandalyeye ulaştığında anayasası değişen bir devlet olamaz.
Bu da bizim için yanlış ve tehlikeli bir yoldur.

Kürt sorununa ve anayasa ile çözüm bulabileceğimize değinmişsiniz, çok haklısınız ancak orada da
muhalifler görevlerine hakkı ile sahip çıkmadığı için iktidar partisi Dtp,pkk roj tv vb.. susturup
onların kendi tabanlarının yüklediği görevleri kendileri sırtlanmak ve böylece
daha büyük iktidar olmak istiyorlar. Akp yapılması gerekeni anladı, herkesi arkasına alacak, ama niyet farklı.

Sayın İlker Başbuğ un dediği gibi, demokrasi insan hakları özgürlük terimleri biz sahip çıkmadığımız
için terör örgütünün jargonuna ait terimler haline geldi.
Hepsinin çözümü anayasadır ama Akp nin amacı sorunu çözmek değil sorundan gelen 'oy' patlaması ile
nihai amacına doğru sessizce ilerlemektir. Malum muhalefete de çok teşekkür ediyorlar ekmeklerine
sürülen yağdan dolayı.

Sivil toplum örgütleri, aydınlar, muhalefet ve toplumun bütün katmanlarının istek ve düşünceleri,
hatta derin devlet in  derin hamleleri sezme yeteneğinden doğan kaygılarını ve iktidarın kullanmaya
çalıştığı 'koz' değerleri aynı pota içerisinde eriterek birbiri ile çelişmeyen bizim anayasamız diyerek
sahiplenilecek bir anayasa yapılmalıdır.
4 seçeneği de işaretlemek isterdim.

Kurucu meclis olabilir ya da diğer metodlar denenebilir.
Ama öncelikle anayasa komisyonunun senin anayasan benim anayasam çekişmesinden
partilerüstü ve ortak anayasa yapma isteğine geçmesi ve ortak anayasayı yapacak metoda
karar verebilmeleri gelecek açısından daha olumlu sonuçlar doğurur kanaatindeyim.

Saygılarımla


1."82 Anayasası'nı reddedenler mürtecidir." ifadesi nerede geçiyor ? ? ? ? Bu ifade NEREDE geçiyor?

2. Aynı paralelde düşünme durumumuz yok , olamaz ve olmamalı da zaten. Mesele , birşeyi "bilgi edinmemiş olarak, aradaki kozalite bağıntısını bilmeden" savunma çabasıdır ki , zaten Sayın Amurdad gibi ayrılıkçı bölücübaşı SAİD'in hayranları "heykele karşıyım , içki de yasak olsun" (Sayın Amurdad'ın kendi ifadesi) , oy alan herşeyi yapabilir olsun, yasaklara karşıyım ama içkiyle heykel yasak olsun.(!) , içkiye heykele karşıyım ama Avrupa Yasalarımız olsun(!) , Avrupalı olalım ama jakoben yasaları olmasın (!) gibi tutarlılık yoksunu ve hiçbir mantıkla izah edilemeyen , çelişkili ve sistemi bulunmayan görüşler savunmaya kalkarsa bu , kendini bilen ne Türk ne Avrupalı hiçbir birey tarafından ciddiye alınmaz.

Bir Avrupalı'ya gidin deyin ki:"Ben Said'i övüyor ve destekliyorum, yasaklamalara karşıyım ama içki-heykel yasak olsun istiyorum, sizin jakoben yasalarınızı almak istiyorum ama jakobenlik istemiyorum ." deyin , bakın bakalım karşınızdaki Avrupalı size ne cevap veriyor ? Size sakin bir şekilde şunu söyleyecektir:"Bayım , görüşleriniz bütünlük içinde savunulabilir değil, düşüncelerinizi kavramsal dizgeye oturtur ve tutarlı bütünlükle yeniden ifade ederseniz, o durumda tartışabiliriz."

Yoksa elbette , karşı fikirde olan da , bilgi sahibi ve tutarlılık arz eden biçimde görüşünü beyan etsin , biz de yeni birşeyler öğrenelim , ama önce gidilsin Anayasa Yapıcılığı nedir , bu işin muhatabı kimdir , hangi koşullar altında , hangi uzuvlar eliyle ve ne metodolojiyle Anayasa yapılabilir bunlar öğrenilsin , bunlar öğrenilip etüt edilmeden "Ne var canım, yaparız olur, oy aldık ya  ." mantığı sizin yakındığınız ÜSTÜNKÖRÜLÜĞÜN dikalasıdır. 

Sayın Amurdad, eğitim sistemi hep aynı demişsiniz , hayır değil, öyle olsa idi ben de sizin geçtiğiniz , öve öve bitiremediğiniz o SAİD'ci tedrisattan geçmiş olurdum, heykel görünce "ahlaksız bunlar"derdim , içkinin (sizin yaptığınız gibi) yasaklanmasını savunurdum. :)))))) Mesele bazı konulara vakıf olmamak değil, anlamadan dinlemeden, bilgi sahibi olmadan "fikir" sahibi olmaktır. Bir diğer tutarsızlığınız da , bendenizin laik eğitim almış olmasından yakınırken "herkes aynı eğitimi alınca böyle oluyor." demişsiniz. Herkes aynı eğitimi almış olsaydı siz bu tutarsızlıkta olur muydunuz ? Siz de aynı eğitimi almış olsanız zaten "Jakobenlik istemem ama yasalarımız onların yasası olsun." cümlesini mantıken kurmaz olurdunuz.

Size gelince Sayın Ozkann , son derece sarih bir türkçe ile yazıyorum bu bir. Bu sarih yazıları bile bize göre sadeleştirip anlatıp ikna edin." demişsiniz. Literatür takip edebilecek durumdaki kişilere muhatap olmak üzere bu forumda bulunuyorum. Forumumuz "Medeniyete Giriş-Level 1" değil ki .

Benim misyonum kimseyi eğitmek değil, böyle bir iddiam da , mecburiyetim de yok. Benimle aynı bakmasa bile belli bir birikime sahip , saygılı , özenli  kişilerle muhatabiyet benim için esastır. Aksi halde çoktan sivil toplum gönüllüsü , milletvekili filan olup köy köy gezip hala algılayamamış olanlara "Efendim , laik demokratik cumhuriyetin Anayasası şudur , faydalıdır , halkın özünü korur , bu Anayasayı hükümet yapmamalıdır çünkü koşulları, metodolojisi şudur da ondan , Atatürk şöyledir , laiklik dinsizlik değildir."  gibi çığırtkanlıklar yapmam gerekirdi. (ki dipnot olarak , elbette 82 Anayasası'nı beğeniyor değilim , mesele Anayasa Yapıcılığı yetki, selahiyet ,  evrensel Anayasa Yapıcılığı koşullarına uygunluk ve  metodoloji bilgisi meselesidir . "Oy aldıksa yaparız ne olacak ki?" kafası, halkımızın  üstünkörü "Ne iş olsa yaparım." kafasından farksızdır. Buna zemin teşkil eden de , özellikle bir imam başbakan olabiliyorsa," e Anayasa Yapıcılığına da soyunsun . " kafasıdır. Uzmanlığa, konunun otoritelerine , metodolojiye , bilime hiç saygı yok, "herkes herşeyi yapabilir bu ülkede" ,  değil mi? 

 İkincisi , "ikna" süreci cumhuriyetin ilk 10 yılı için geçerli ve kabul edilebilir olabilir. 100 sene sonra şu aşamada artık ben hiçkimseyi "ikna" etme gayreti içinde olmam , böyle bir zorunluluğum da yok. 

Bir diğer husus ,  Sayın Amurdad , verdiğim soba örneğine karşılık, sobanın  yanmaması için "sobayı söndürelim." demiş, tam düşündüğüm gibi. Sobayı söndüremeyeceksiniz , dokunulamayacak şeylere çok basitçe dokunamayacağınızı ve sobanın yanmaya hep devam edeceğinizi öğreneceksiniz. Öğrenmediğiniz sürece sürekli AIHM'e düşecek yolunuz, başvuracaksınız ve başınızı vurmuş olmakla kalıyor olacaksınız.   

Son söz olarak Sayın Amurdad bendenizi hiç "duygusal bulmadığını" ifade etmiş ; bu görüş için müteşekkirim. Bir SAİD'ci , duygusallık deyince ağdalı , akıl-bilim dışı risale metinlerini anlıyorsa ve ben de bu risale denen yazı yığışımını  gözden geçirdiğimde gülmekten başka tepki veremiyorsam , evet rasyonelim. Ama bir noktayı düzeltmek lazım, duygulandığım anlar da oluyor , olmuyor değil , mesela o ağlak DVD'lerdeki bağıra çağıra risale okunan görüntülere rastladığım ve kaydın sonunda SAİD'cilerin o görüntülerde yeni Anayasa için hayal ettikleri maddeleri işittiğim zaman  , çok duygulanıyorum. O duygunun hangi duygu olduğunu ise buraya yazmayacağım. Bütüne bakınca , evet , rasyonelim. Tümüyle rasyonelim. E malum , ben "jakoben ve ahlaksız"ım ya , ondan rasyonelim zahir. 

Saygılarımla 
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 08, 2009, 07:59:15 ös
Sn.Özkann ve Sn Nuvea

Sn Özkann yazınızı okudum ve çok beğendim gerçekten iyiydi ve bir duygu gördüm işte dedim kendi kendime SN.Nuvea'da eksik olan bu yoksa ben Sn.Nuvea'nın benden bilgili olduğuna inanıyorum ve ilgiylede okuyorum.

İkincisi Akp 'nin tek başına anayasa yapmasına ben de karşıyım ama bir taraftır görmezden gelinemez bu kadar insanın oyunu alıyor sözü dinlenmelidir.

Üçüncüsü anketim bir ayırıştırma yapmıştır yani yeni anayasada kimin daha çok sesi olursa sizin için iyi olur gibisinden yoksa en güzeli bu işin hep beraberce yapılması.

Dördüncüsü kimseyi ahlaksız görmüyorum jakoben gördüğüm doğru ama Sn Nuvea özellikle taraf olduğu için fikir insanı olarak muhalaza ediyorum ve saygı duyuyorum o kelime çok ağır olmuş bence ve siz kendinize etmişsiniz,gibi olmuş.

Beşincisi saidçi bölücü de değilim biraz itiraf olucak ama camiye gitmem böyle hayatımdan memnunum ama inanana saygılıyım.

Altıncısı neden heykel konusunda bu kadar sertsiniz yani beğenmemiş olabilirim Sn Nuvea onun yerine bir özgürlük anıtı dikilseydi ona benzer gibi bir şey açık saçık olmasın.Ki heykelin açığı oolmaz ama estetikte değildi.

Yedincisi Sn.Nuvea neden uzlaşmayalım ben sizide bakın bahsetmış olduğunuz çok değerli hocanızı da ikna edebileceğime inanıyorum çünkü yönüm duygu ve sevgi.

Sekizincisi içkiye küllüyen karşıyım hiç bir faydası yok çok zararı var.Bu konuda yok kesinlikle değişmem.Tanrı değiştirmesin.

Dokuzuncusu bu konuda neden hukukçu arkadaşlarımız yazmıyor da bizde bilelim anayasayı kim yapar tabiki meclis ondan akp nin selahiyeti var adamlar mecliste.

Onuncusu ben sobayı söndürelim demedim evimiz yanıyor dedim Sn.Nuvea olumsuzlukları görmüyormusunuz herhalde aşırı sol olupta bu kadar büyük eylem yapan avrupa ülkeleri için söylüyorum bir biz varız cinayetin töre cinayetleri için konuşuyorum alası bizde namus cinayeti bizde terör bizde açlık bizde etnik bölünme konusu bizde devletle uzlaşamayan mezhepler cemaatlar bizde ne olucak bu işin sonu.Coğrafyamız zaten sakat son bir kaç yıl için dış ilişkiler biraz yumşadı.

Onbir konu dağılmasın anayasa .....

Oniki saygılar....
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 09, 2009, 09:45:36 öö
1961 ve 1982 Anayasalarının Hazırlanışları Bakımından Karşılaştırılması
Türk anayasa hukuku kitaplarında yapılış süreçleri itibarıyla 1961 Anayasası ile 1982 Anayasasını karşılaştırmak adet olmuştur[4].

A. Benzerlikleri
Ergun Özbudun’u izleyerek bu iki Anayasanın hazırlanması konusunda benzerlikleri şu şekilde saptayabiliriz[5]:

1. Her iki Anayasa da askerî müdahaleler sonucu hazırlanmıştır.

2. Her iki Anayasa da, bir kısmı askerî müdahaleyi yapan bir kuruldan (Millî Birlik Kurulu ve Millî Güvenlik Konseyi), diğer kısmı ise sivillerden (Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi) oluşan Kurucu Meclisler tarafından yapılmıştır.

3. Her iki Anayasanın hazırlanmasında da Kurucu Meclisin sivil kanadı (Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi) seçimle oluşmamıştır.

4. Her iki durumda da, Kurucu Meclis tarafından hazırlanan Anayasa, halk oyuna sunulmak suretiyle kesinleşmiştir.

5. Her iki durumda da sivil kanadın (Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi) Bakanlar Kurulunun kurulması ve düşürülmesine ilişkin yetkileri yoktur.

B. Farkları
Yine Ergun Özbudun’u  izleyerek bu iki Anayasanın hazırlanmasındaki farkları ise şu şekilde sayabiliriz[6].

1. 1961 Temsilciler Meclisi, 1982 Danışma Meclisine oranla daha temsili niteliktedir.

2. Temsilciler Meclisinde kapatılan Demokrat Parti dışındaki iki parti (CHP ve CKMP) Anayasanın hazırlanmasına katılmışlardır. Oysa 1982 Anayasasının hazırlanmasına hiçbir siyasal parti katılmamıştır. Zira, Danışma Meclisine üye olmanın bir koşulu 11 Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasî partinin üyesi olmamaktır.

3. 1961 Anayasasında halkoylamasına sunulan metnin kabul edilmemesi durumunda ne yapılacağı belirtilmişti. Bu durumda yeni Temsilciler Meclisi seçilecek, Anayasa hazırlama çalışmalarına tekrar başlanacaktı. 1982 Anayasasının hazırlanması sisteminde ise, halkoylamasına sunulan Anayasanın reddi halinde ne olacağı belirtilmemiştir. Bu nedenle tasarı reddedildiğinde askerî idarenin bir süre daha sürme düşüncesinin akla geldiğine işaret edilmiştir[7].

4. 1961 halkoylamasında Demokrat Parti dışında siyasal partiler kamuoyu oluşturulmasında aktif rol oynamışlardır. Oysa 1982 Anayasasının oylanmasında siyasal partilerin bir rolü olmamıştır.

5. 1961 halkoylamasının aksine, 1982 halkoylamasında Anayasanın kabulü, Cumhurbaşkanının seçimiyle birleştirilmiştir. 1982 Anayasasının geçici birinci maddesine göre “Anayasanın, halkoylaması sonucu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olarak kabul edildiğinin usûlünce ilânı ile birlikte, halkoylaması tarihindeki Millî Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatını kazanarak, yedi yıllık bir dönem için, Anayasa ile Cumhurbaşkanına tanınan görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır”.
Alıntıdır..

TKP TÜRKİYE KOMUNİST PARTİSİ ANAYASA TASLAĞI okumanızı tavsiye ederim...
http://www.tkp.org.tr/dosyalar/tkp/toplumcuanayasa.pdf
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 09, 2009, 09:54:29 öö
İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde, "Türkiye ve Demokrasi" konulu toplantıya katılan Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Taraf Gazetesi'nin 'Genelkurmay'ın acil eylem planı' başlıklı haberini, "Her kuruluş kendine göre bazı ilişkilerde bulunuyor. Bu bugünün sorunu olmamıştır. Herkes kendine çekmeye çalışmıştır, bazı güçleri. Yargı bunların dışında kalmayı başarabiliyorsa hiç merak etmeyin bir şey olmaz." sözleriyle değerlendirdi.

Anayasa değişikliği konusunda da görüşlerini açıklayan Selçuk, yazılı hukukun koktuğunu, Türkiye'nin en kötü Anayasa, seçim ve siyasal partiler yasasına sahip olduğunu belirtti. Türkiye'de yürürlükte olan 1982 Anayasası'nın biçim ve öz açısından meşruluğunu yitirdiğine de dikkat çeken Sami Selçuk, "Türkiye'nin bu kadar yıl beklemesi yanlıştır. Bu Anayasa'nın demokrasiyi gerçekleştirilemeyeceği de gerçektir. 12 Eylül darbesi bu Anayasanın ruhuna sinmiştir. 12 Eylül darbesinin getirdiklerini koruma kaygısıyla yapılan bir Anayasadır. Bireyin hak ve özgürlüklerini güvenceye almıyor. Bireyi devlete karşı değil, devleti bireye karşı güvence altına alıyor. Bu nedenle Anayasanın değiştirilmesi konusunda herkesin hemfikir olduğunu sanıyorum. Ancak bu Anayasayı kim yapacak. İktidarın, "Bu Anayasayı kendimiz için değil 10'larca yıl değişmeyecek bir şekilde herkes için yapmak istiyoruz' demesi lazım. Tek parti olunca kendisi için Anayasa yapıyor düşüncesi oluşuyor. Bunu kim yapar herkesi temsil eden kurucu meclis yapar. Bu iktidarı da güçlendirir. Bu Anayasa'yı yapan insanların hiçbir beklentisinin olmaması lazım. Kurucu mecliste yer alanların siyasete girmesini de yasaklayacaksın. Bu kurucu meclis Anayasa'yı hazırlamalı, halka danışılmalıdır. Ben bunu yıllardan beri savunuyorum." dedi.

Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 09, 2009, 11:17:23 öö
Ldp Liberal Demokrat Parti Anayasa Taslağı
http://www.ldp.org.tr/liberalizm.asp?level1=anayasa&level2=bireyhaklari
http://www.ldp.org.tr/liberalizm.asp?level1=anayasa&level2=yasama
http://www.ldp.org.tr/liberalizm.asp?level1=anayasa&level2=yurutme
http://www.ldp.org.tr/liberalizm.asp?level1=anayasa&level2=yargi
http://www.ldp.org.tr/liberalizm.asp?level1=anayasa&level2=sorucevap

Akp 2007 Anayasa Önerisi Taslak Metin
http://www.yenianayasaicin.org/wp-content/070912ozbudunanayasataslak.doc
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Genius Loci - Haziran 09, 2009, 12:32:45 ös

Dokuzuncusu bu konuda neden hukukçu arkadaşlarımız yazmıyor da bizde bilelim anayasayı kim yapar tabiki meclis ondan akp nin selahiyeti var adamlar mecliste.


Bu ülkede anayasayı askerler yapar sonra o cunta dönemi biter siviller gelir, derken bir darbe daha olur yok bu geniş geldi biraz daraltalım da üstümüze tam otursun derler sonra yine siviller gelir sonra yine darbe olur ah canım biz demokratik süreçte biraz zayıflamışız anlaşılan bunu düzeltmeyle uğraşmayalım bir danışma meclisi kuralım MGK olarak da gerekçelerimizi yazar yepisyeni bir tane yaparız derler, sonra yine siviller gelir...

bir hukukçuyum ya neden yazmıyorum diyeyim. beni bir kez soktu yılan bir daha gelmem o deliğin başına

saygılarımla.
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: ozak1977 - Haziran 10, 2009, 12:01:52 öö
Deliğin başına gelmeyin , tatlı söz edin ; o kendi çıkacaktır saklandığı yerden...
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Nueva - Haziran 10, 2009, 03:57:05 ös
Sayın Ozkann ,

Yazınızda konuyu bir hayli genişletmiş olduğunuzu ve başlıktan da sapabileceğimiz açılımlara çok müsait bir konu olduğunu ifade etmek istiyorum. Ancak zaman ayırıp uzun uzun yazdığınız için , cevaplamayıp sözünüzün havada kalmaması için , konu dışına taşsa da , bu taşma için forum üyelerimizden özür dileyerek yanılgı noktalarınızı ve haksız ithamlarınızı cevaplandırarak bu başlık altında son kez görüşümü ifade etmek istiyorum.

İlk olarak eğer gerçekten açık öğretim lisesini tamamladıysanız sizi gerçekten takdir ve tebrik ederim.Çünkü klasik , örgün eğitim modellerine nazaran, dışarıdan hazırlanma sürecinde programı tüm engellere ve güçlüklere rağmen tamamlama iradesini göstermiş olduğunuzu düşünüyorum.  Bu da, yaşadığınız olası şanssız başlangıçlar veya karşılaştığınız zor koşullara akıl gücü ile karşı durabildiğinizi gösterir , ki buna ancak tebrik yazılır. Cahil-i mürekkep sözümün muhatabı hiçbir biçimde şahsınız değil. Onlar kendilerini bilirler, dolayısıyla sizin kendinize de haksızlık ederek algı düzeyiniz,kalifikasyonunuz için açıklama yazma gereği hissetmeniz yerinde değil. 

Bir diğer konu , özellikle "cumhuriyetçi,laik, jakoben(!), vatandaşlara yönelik "Halkı azarlıyor ve ikna edilmeye değer bulmuyorlar." sözünüz gerçekten çok büyük bir haksızlık. Hiçbir cumhuriyetçi yöneticinin halkı azarladığına şahit olmazsınız. İsterseniz "halkı KİMLERİN" azarladığına bir göz atalım :
"Ananı al da git!"
"Monşerler yerini bilecek."
"Bu süreçte işi batanlar sadece beceriksiz(!!!) olanlardır,intiharlık birşey yok!"
"Kelle"(!!!!!!!!!!)
"Ordu dediğin bize bağlı memurdur, o kadar!"
"Onursal sıfatı almış tekaütler duracağı yeri öğrenecek."
"Emekli albay çıkmış bize mayın için laf anlatıyor, kardeşim sen emeklisin , haddini bil, git köşende dur!"

...........................................

Dolayısıyla Sayın Ozkann , bir azarlama suçlamasında bulunacaksanız , cumhuriyetin halk için olduğunu bilenlere çatmanız , aklı selim sahibi kimsenin kalbinde yer bulmayacaktır ; kimin kimi AZARLADIĞINI  idrak ederek konuşmak yerinde olur ve suçlayacaksanız da hakça suçlayın.

"İkna zorunluluğum ve misyonum yok." sözümün arkasındayım ; çünkü eğitimci değilim, cemaatine su taşıyan bir "nefer" değilim, milletvekili değilim , "sivil toplumcu" değilim . Yani , yapabilecekleri sadece kendi çapında olan bir kişiyim , ayrıca bir cumhuriyetçide kendini idrak vardır , yani bendenizde hiçbir zaman ne bilmediğini bilmeyen , bu nedenle herşeye soyunan , "ben de yaparım canım ne olacak?" fütursuzluğunu göremezsiniz. Kendini bilen ve hep bilmeye çalışacak bir insanım , bu nedenle de (eğer beni bilgili,eğitimli buluyorsanız) "Ben çok eğitimliyim, bu halkı ben eğiteyim ." gibi bir cüret sergilemem .  Kapasitem dahilinde yaptıklarım ve yapacaklarım ancak talep edene, sorana,yardım isteyenedir.

Ancak şahsıma yönelik "Siz nasıl olsa başka ülkeye gider yerleşirsiniz." sözünüz daha büyük bir haksızlık; bunu yapacak olsaydım bana vatandaşlık teklif ettiklerinde yapardım ; üstelik de çok daha avantajlı pozisyonda olabilecekken , her türlü basitliğin arttığı, yobazlığın tırmandığı, iktisadi açıdan kalkınmaya değil büyümeye odaklanıldığı, görgünün zerafetin saygının mumla arandığı , kadınların sadece doğuran , pişiren , ütüleyen ve itaatkar olmaktan ibaret görüldüğü ,  dolma sarmanın marifetmiş gibi anlatıldığı, ders kitaplarında "Kadın evde şefkatin sağlanmasından ve kocasına destek vermekten  sorumludur." yazan ve 15 yaşında "kocaya verilip de dünyayı tanıma şansı verilmemiş" kadınların kocasının omuz hizasının üstünden boynu bükük bir şekilde gülümsemeye çalıştığı , Türkiye Cumhuriyeti'nin kadınının uluslararası arenada bu fotoğraflarla rezil-i rüsva edildiği , limanlarımızın satıldığı , diğer müslüman ülke first ladylerinin yanında bu prototipin sadece bizde yer aldığı , insanların geldikleri yerleri unutup da  kaba saba el kol hareketleriyle kendisini beğeniyle seçmiş ve içinden yetişmiş olduğu halka en kabul edilemez ifadelerle hitap ettiği ,  heykelin ahlaksızlık diye tanımlandığı , Moda İskelesi'nde şerbet içildiği , Cumhuriyet Tarihi'nin en korkunç dönemine tanıklık edildiği şöyle bir dönemde , herşeye rağmen kendi ülkesinde yaşamayı tercih etmiş benim gibi birisine "Siz nasıl olsa yurt dışına gidersiniz." demeniz asla kabul edilebilir değil. 

Heykelde ,irticada, kalkınma yerine büyüme modelinde , içkide ,kadının konumundaki geriletmelerde asla ve kat'a görüşümü değiştirmem . Heykele "ahlaki "denen  gerekçelerle bakmayan bir insanla , içkinin yasaklanmasını savunan ve ayrılıkçı mürtecibaşı SAİD'i sevdiğini, beğendiğini,savunduğunu söyleyen bir insanla her dönemde "karşı saflarda" yer alacağız. Burada bir "uzlaşı" mevzu bahis olamaz. Çünkü her türlü uzlaşıda bir "asgari müşterek" gereklidir.

Laik demokratik cunhuriyetin bekasına kast etmiş bir insan için ise hoşgörü diye birşey olamaz. Hoşgörüyü doğru anlamak gereklidir. Bölücüye, ayrılıkçıya, gericiye, sanatın ilerlemesine karşı olana , "Çalsa da namaz kılıyor." diyen bir insana benim hoşgörüm yok ve olamaz. Deyim yerindeyse , benim için örneğin azılı , eli kanlı bir katil, sırf mahkemede tıraş olup takım elbise giydi ve duruşmada kibar konuştu diye bunun "iyi hal"i diye birşey benim için tanımsızdır.  Bunlardan dolayı ben "duygusal olmayan , hoşgörüsüz" olacaksam, varsın olsun , rasyonelim, sonuna kadar rasyonelim. Çalışırım, yardım yaparım, tangomu yaparım,masterımı yaparım, içkimi içerim, salonumda , sokakta , sergide , her türlü enstalasyonda   heykel severim , ülkemin rencide edilmesine şiddetle karşı çıkarım, Gazi'nin anısına ve eserlerine dokunulma teşebbüsünde konu biter benim açımdan.  Evet, rasyonelim.

Bu aşamada , bana ifade etmek istediğiniz başka hususlar hala kaldı ise , özel mesaj gönderiniz ki, üyelerimiz açılmış başlık dahilinde görüş veriyor olsunlar.

Saygılarımla   





Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Genius Loci - Haziran 13, 2009, 02:14:17 ös
Konuyu yeniden mecraına döndürme çabası içine gireyim. Her ne kadar o kuyunun başına gelmem demişsem de, kuyunun cazibesi yılanın deliğinin de orada oluyor olmasından ve yılanın da her an taarruza hazır beklemesinden daha etkileyici.

Ben hukuk lisans eğitimine başladığımda ilk dersimiz anayasa hukuku idi ve ilk söylenen söz bir 82 anayasası vesayetçi, yasakçı ve otoritaristtir, derhal yenisinin yapılması gereklidir. bu sözü duyalı 10 yılı geçmiş...

Vesayetçilik Türk Anayasa Düzenine 61 Anayasasıyla girmiştir. 61 ile 82nin ortak yönlerinden birisi de budur. Yasakçılık ve otoritarizm ise 82yi 61den ayıran en önemli özellikleridir. Özgürlükçülük yerine yasakçılığın demokratiklik yerine otoritarizmin tercih edildiği 82 anayasası ruhu itibariyle asla demokratik ve özgürlükçü olamaz. 82'nin bu halinin sebebi 80 Cuntasının olaylarla ilgili analizlerinde yatmaktadır. 82 bir kanadı 12 Eylül Cuntasının 5'i bir yerdesi (MGK'da deniyor) ile Danışma Meclisi {DM}adındaki 5 Paşamızın seçtiği 160 sivil (!) [DM'nin teşekkülünü merak edenler 29.6.1981 tarih ve 2485 sayılı Kurucu meclis Hakkında Kanun'a bakabilirler] üyeden oluşan bir Meclis tarafından yapılmıştır. DM'nin demokratik-temsili bir karakteri bulunmadığı gibi sosyo-politik yönden de toplumu yansıtmamaktaydı. Tanör Hocamızın ifadesiyle DM partisiz, örgütsüz, yaş ortalaması yüksek, birbirinden kopuk, atomize ve tutucu üye kompozisyonu ile bir memurlar kulübü niteliğindeydi (TANÖR,B: Türkiyenin İnsan Hakları Sorunu, s. 312). DM sadece bir danışsal rol üstlenmiştir, anayasa metninin (ve bu süreç içerisinde çıkartılan yasaların) şekillenmesinde son ve mutlak yetki MGK'ya (benim için beşibiryerdeye) aitti. Hatta Evren'in ifadesiyle "DM henüz Anayasayı ele almadan Genel Sekreterlikte Anayasa taslağı aşağı yukarı hazır"dır. (EVREN, K: Kenan Evrenin Anıları C.3, s.276) 2585 s. Yasanın 25. md/3'te bu açıkca belirtilmiştir. Bu nedenle 82 Anayasası Cuntanın otoriter ve vesayetçi zihniyetinin derin izlerini taşımaktadır. Cuntaya göre 70lerdeki terör olaylarının yaygınlaşmasının ve kamu düzeninin ortadan kalkmasının asıl sorumlusu 61 Anayasası ve onunla yaratılan özgürlük ortamıydı (bkz. EVREN, K: Kenan Evrenin Anıları C.2, 40), bu nedenle yeni anayasayla inşa edilecek hukuk düzeni yasakçı ve otoriterdir. Ayrıca seçilenleri ve yöneticileri denetleyecek vesayet organlarına da ihtiyaç duyulmuştur (EVREN, K: Kenan Evrenin Anıları C.3, s.274-276).

Cuntanın seçilmiş organlara duyduğu güvensizlik, demorkatik temsili kuvvetlendirmek yerine vesayet makamlarını kuvvetlendirmeye ve yenilerini eklemeye itmiştir. Örneğin, MGK'nın icrai bir organa dönüştürülmesi, YÖK'ün tesisi, CB'nin yetkilerinin arttırılması gibi.

gelelim 82'deki yasakçı, otoritarist, vesayetçi hükümlere

Başlangıç Bölümü : Önemli hukuk metinlerinin genellikle bunların hazırlanmasını teşvik eden tarihsel, sosyolojik, siyasal ve felsefi sebepleri içeren bir başlangıç bölümleri vardır. (Örnekler için bkz. ERDOĞAN, M Anayasa ve Özgürlük, s.304). Anayasanın uzun başlangıç bölümünde genelde olanın aksine devlet otoritesinin kutsallığı, bu otoritenin hangi sebeple/amaçla nasıl güçlendirilmesi gerektiği şeklinde bireysel özgürlüklere karşı devleti tercih eden ifadelere yer verilmiştir. (Başlangıç ile ilgili değerlendirme için bkz. TANÖR, B: Türkiye'de Demokratikleşme Pperspektifi, s. 95vd, TANÖR, TİHS, 321 vd) Başalngıç 95 ve 2001 de değiştirilmiş olmakla birlikte hakim otoriter ruhun tasfiye edildiği söylenemez.
anayasa 176. maddesi gereğince Anayasa metnine dahil olan Başlangıç bölümü AYMnin bazı kararlarında doğrudan esas norm, pek çok kararında ise destel norm olarak kullanılagelmiştir. Bu ise başkaca bir yanlıştır çünkü Başlangıç bölümünün normatif bir değeri yoktur. AYM tarafından Başlangıç atıflı olarak verilen kararlar bu nedenle hukuksal denetimin aşılması ve yerindelik denetimi yapılması anlamına gelir. Başlangıçtaki otoriter zihniyet AYMnin özgürlükçü demokrat değil  yasakçı  ve vesayetçi bir tutum geliştirmesini meşrulaştırmıştır.

Devletin Amaç ve Görevi : Anayasalcılığın 18.yydan beri sahip olduğu devlet otoritesini sınırlama ve bireyin özgürlüklerini koruma ve güvence altına alma fonksiyonlarıyla çelişir biçimde 82 devlet, ülke, millet gibi kavramlara odaklanmıştır. Bunun en güzel örneği Anayasa m. 5'tir. "V. Devletin temel amaç ve görevleri MADDE 5.– Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." Görüldüğü üzere m.5 devlete öncelikle kendi varlığını koruma görevi yüklemektedir. Oysa bu doası gereği devletin yükümlülüğüdür. Bir anayasada devletin temel amaç ve işlevini belirleyen maddesi aslında devlet otoritesinin bireysel özgürlükler karşısında yüklendiği sorumluluğa açıklık kazandırır.

Bu durum 61 ile kıyaslandığında daha belirgin bir hale gelir 61 m.10/2 "evlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adâlet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve mânevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar." biçimindedir.

Eğer devam edersem bu çok uzun bir yazı olacaktır. Devam etmeyi de istiyorum. Şimdilik bunu bir başlangıç olarak kabul ederek yayınlıyorum. Ama şu kısacık girizgahta dahi görülecektir ki 82 anayasasının ruhuna işleyen vesayetçi, otoriter düşünce kısmi değişikliklerle tasfiye edilemez. Onun yerine özgürlükçü demokratik bir anayasa düzeninin kurulması gereklidir.
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 13, 2009, 02:36:32 ös
Sn.Skullg üstdeki yazınız giriş ise çok iyi sizin gibi bir hukukçunun fikirleri en azından kendi namıma söylüyeyim beni aydınlatacaktır yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum ve örnek taslaklar hakkında fikirlerinizi de merak ediyorum..

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Genius Loci - Haziran 13, 2009, 03:36:35 ös
Temel hak ve özgürlükler rejimi Yönünden 82 anayasası

Sınırlanma : 82’nin 2. Maddesi Cumhuriyetin niteliklerini düzenlerken insan haklarına saygılı… devlet kavramına yer verir. Tanör’e göre 61’in muadil düzenlemesinde yer alan insan haklarına dayanan devlet kavramıyla 82nin saygılı devlet tanımı arasında semantik anlamın ötesinde çok büyük bir fark vardır. Özbuduna göre ise saygılı ile dayanan devlet tanımı arasında amaçsal bir farklılık yoktur. Ben de Tanör gibi düşünüyorum. Bireyin bir davranışını temel aldığı şey ile saygı duyduğu şey anlamsal olarak farklıdır. Ben bu işi yaparken şuna dayandım ile ben bu işi yaparken şuna saygı gösterdim demenin arasında derin bir fark vardır. Aynı şekilde ben Devlet olarak insan haklarına dayanıyorum demek yaptığım her şeyde insan haklarını referans alıyorum ve ona aykırı bir şey yapmamayı taahhüt ediyorum demektir de, ancak Devlet olarak insan haklarına saygı duyuyorum demek yaptıklarımda insan haklarını refere almıyorum ama yaptıklarımda ona saygı duyuyorum ve onun fazla zedelenmemesini istiyorum gibi bir sonuç oluşur. Ki 82 anayasası döneminde gerçekleştirilen devlet işlevlerinde ne denli saygı duyulduğu da oldukça su götürür bir tartışmanın konusu olur.

Saygı duyan tanımıyla yer verilen insan hakları ile ilgili anayasal düzenlemelere bakıldığında hak ve özgürlüklerin oldukça sınırlı bir alanda tanındığı ve sınırlama sebeplerinin uzunca sayıldığı görülmektedir.  Maddelerde yer alan özel sınırlamalardan başka temel hak ve özgürlüklerin hepsi için geçerli olan 13. m. İle genel sınırlama hükümüne de yer vermiştir (2001 değişikliğine kadar) . bu şekilde 82 Anayasası normalin tam tersine sınırlamaları asil özgürlükleri istisna durumuna getirmiştir. Yine 13 ile sınırlamanın anayasanın ruhuna ve özüne aykırı olamayacağı ve yasayla yapılabileceği ve demokratik toplum düzeni ilkelerine de aykırı olamayacağı ayrıca ifade edilerek sınırlamanın sınırlarını da belirtmiştir. Ancak bu demokratik toplum düzeni kavramı da doktrin de oldukça tartışılmıştır. Ne kast ediliyor? Acaba evrensel standartlar mı yoksa 82 anayasasının düzenlediği biçimiyle demokrasi mi? Başlangıçta yer alan “hiçbir kişi ve kuruluşun bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuku düzeni dışına çıkamayacağı” ifadesi kastedilenin 82 Anayasasının belirlediği demokrasi olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. 87de AİHK/D’ye bireysel başvuru hakkını tanırken AİHS’nin yer verdiği demokratik toplum düzeni gereklerine uygunluk kriterinden Türk Anayasası çerçevesinde dem. Top. Düz. Anlaşılması gerektiğini savunmalarında ifade etmiştir. Nitekim bu kayıt AİHK tarafından bu kayıt kabul görmemiştir (TANÖR B – YÜZBAŞIOĞLU N: 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, s. 150).

2001 değişikliği ile m. 13 değiştirilmiş ve genel koruma maddesine dönüştürülmüştür. Maddeye sınırlamanın sınırını teşkil edecek ölçülülük, öze dokunmama ve laik cumhuriyetin gerekleri ölçütleri de eklenmiştir. Böylece 61 sistemine dönüş gerçekleştirilmek istenmiştir. Ancak maddede yer alan sınırlama sebepleri zaten özgürlükleri düzenleyen maddeler de yer almaktaydı. Dolayısıyla bu değişiklikler özgürlükler alanını genişletici bir nitelik teşkil etmemiştir. 2001 değişikliğinde ayrıca genel sınırlama maddesinin kaldırılması ile birlikte özel sınırlama düzenlemesi olmayan maddelere de ek fıkralarla sınırlama sebepler eklenmiştir , istenen iyileştirme ne yazık ki önemli ölçüde zayıflatılmıştır (Erdoğan, s. 68).

Kötüye kullanılmama : Kötüye Kullanma Yasağı 2.DS sonrası anayasalarda ve uluslar arası (EİHB), ulusalüstü  (AİHS) düzenlemelerde yer almıştır. Türk Anayasa Hukukunda bu ilke ilk kez 1971 değişikliği ile 61 m.11e eklenen fıkra ile girmiştir. Ancak 82nin m.14ün ilk halinde eylemle değil  amaçları yasaklamıştır. Bunun sonucu olarak da yargı yerlerine kapsamı belirleme noktasında sınırsız bir yetki sunmuştur. AYM m. 14’ü bir güvence maddesi olarak değil 13ün devamı bir sınırlama maddesi olarak değerlendirmiştir. 14ün ilk halinde yer alan hükümle madde,  bireysel kötüye kullanımları ceza hukuku normlarıyla müeyyilendirmeye yetki verece bir genel dayanaktan çok öte bir genel yasaklama maddesi olmuştur (Erdoğan, s. 45; Tanör; TDP, s.100)

m.14 2001’de değiştirilerek yasakçı özü tırpanlanmakla birlikte özgürlükleri korumaya yönelik ek güvenceler sunma işlevi kazandırılamamamıştır (Erdoğan, s. 69).  Tanör, değişiklikle kötüye kullanmanın bozma ve ortadan kaldırma faaliyetine indirgendiğini  belirtmekte ancak faaliyetin nasıl yorumlanacağının belirsiz olduğunu söylemektedir (Tanör-Yüzbaşıoğlu, s. 144vd).  Özbudun ise değişiklikle m. 14’ün AİHS m.17 ile paralel hale geldiğini söylemektedir (ÖZBUDUN, E: Türk anayasa Hukuku, s.111)

hukuk devleti güvenceleri : 82 güvenceleri de zayıflatmıştır. M.125 ile CBnin tek başına yaptığı işlemler, YAŞ kararları, 159 ile HSYK kararları, 148 ile olağanüstü dönem KHKlerinin ve geçici 15 ile MGKonseyi dönemindeki tüm hukuki tasarrufları yargı denetimi dışında bırakmıştır. 2001 de geçici 15teki ilgili düzenleme kaldırılmıştır. Ancak yine de bu da hukuk devletinden beklenen güvenceleri kuvvetlendirmemiştir.

82nin başlangıcından bugüne evrilişi, yasakçı ve otoriter ruhu bir ölçüde tasfiye etmiştir denilebilse de evrensel standartlara uygun liberal ve demokratik bir anayasal düzen yaratamamıştır. AB’nin Ekim 2004 ilerleme raporunda da bu durum son anayasal reformlarla Kopenhag kriterlerini Türkiyenin ancak yeterince karşıladığı söylenmiştir.

(devam edeceğim)
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: amurdad - Haziran 14, 2009, 12:38:13 ös
Sn.Skullg'un ifade ettiği yazıları okuyorum aslında sorunun 82 anayasasının kelime oyunlarından ibaret olmadığı çok aşikar.

Bir ülkede genelkurmaybaşkanı çıkıp ülke gündemini oluşturan siyasi konularda brifing adı altında ülkenin en seçkin gazetecilerine saatlerce vaaz ediyorsa bu ülkede demokratikleşme politika veya ülkenin siyasi iktidar tarafından yönetildiğini belirten esameler bulunmuyordur sanırım.

Asıl sorun bu geceyarısı brifingleri darbe girişimleri ordu göreve pankartları bizleri bir hayli düşündürmeli her aydınımız Türkan Saylan gibi demokrat değil ne darbe ne şeriat diyemiyor bu ülkede.

İşte ülkemiz,birileri laikliği bozmaya diğer kısmıda darbeyi bizlere maruz kılıyor bölücü terörden bahsetmiyorum bile bu aslında temelde eğitim sorunudur umarım gelecek aydınlık olur artık çizme,sarık,silah görmeyiz.Bunun da tek garantisi Ab süreci olarak diye düşünüyorum..

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: shakespeare - Aralık 14, 2011, 02:16:13 ös
yeni yapılacak anayasamız,  uluslararası yaptırımlarında ülkemizde uygulanması yönünde , daha teşvik edici olmalı
sevgiler...saygılar...
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: Alşah - Şubat 05, 2012, 02:16:59 öö
        Her ne kadar bu bir anket sorusu ise de, sayın skullG'nin anlatı ve görüşlerine katılıyorum. Yanlız şunu belirtmek isterim. Gerekli "Yargı Reformu" yapılmadan düzenlenecek bir Anayasa yine toplumun beklentilerine cevap vermeyacaktir. Burada gerekli reformdan kastım, maddi imkanlar veya tefrişat gibi algılanmasın. Gerekli reformdan kastım 1961 Anayasasında olduğu gibi kurulların ayrılmasıdır. Yani 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar kanunu kaldırılmalı, 1961 Anayasasında olduğu gibi Yüksek Hakimler Kurulu Yeniden oluşturulmalı , oluşumuna hiç bir siyasi irede katılmamalı ve bu oluşumda siyasi iradenin söz sahibi olmamasıdır. Bu sağlanmadığı sürece, hangi kurum veya kim/ler hangi Anayasayı yaparsa yapsın, o Anayasa hiç bir zaman istenilen ve özlemi duyulan Anayasa olmayacaktır, diye düşünüyorum.
        Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Anayasa Tartışmaları, 82 Anyasası'nın dar gelmesi, Yeni Anayasa Uzlaşma Çabaları
Gönderen: NOSAM33 - Mart 22, 2012, 11:50:07 ös
AKP’nin savunduğu anayasanın özgürlükçü bir anayasa olduğu büyük bir yalandır. AKP,
insanın paranın gücü karşısında köleleşmesini, en temel toplumsal ve insani hakların ortadan
kalkmasını, insanlar arası eşitsizliklerin derinleşmesini savunmaktadır. Eşitsizliklerin var
olmaya devam ettiği bir toplumda özgürlüklerden söz etmek tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.
. AKP tarafından gündeme getirilen anayasa değişikliği Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiye
edilme girişimlerine hizmet etmektedir. Böyle bir anayasa ile Türkiye’nin kağıt üzerinde
dahi egemen bir ülke olması söz konusu değildir. Türkiye hukuken uluslararası tekellerin
yağma ve talanına açık hale getirilmektedir. AKP’nin kutsadığı piyasa güçlerinin ve emperyalist
devletlerin “bağımsızlık” gibi değerleri önemseyip ciddiye aldıklarını söyleyemeyiz.
Piyasa güçlerine ve emperyalist devletlere itaat eden bir ülke bağımsız ve egemen
olamaz.     DAHA ne , nasıl anlatılır durum teşekkür TKP . Saygılar :-[ :-X :'(