ENTROPİ: Geleceğin Dünya Paradigması - Part # 8
Kişisel Çıkar-John Locke,
Döneminin bir çok entelektüeli gibi, sözde akıl almaz gibi gözüken doğa olaylarının mekanik model ile anlamlandırılışından derin şekilde etkilenmişti. Kendine, insanların işlerinin neden bu kadar karmaşık olduğunu sordu. Ulaştığı cevap şöyleydi: Toplumun tâbiî yasaları ihlal ediliyordu; çünkü sosyal düzen uzun süre
dir dünyaya hükmeden ilahi merkezcilikten kaynaklanan geleneklere dayanıyordu.
Locke, aklın yardımıyla toplumun “doğal” temelini belirlemeye başladı. Tanrı tanım gereği bilinemeyeceği için dinin, toplumun yapısını oluşturamayacağı sonucuna vardı. Bilinemeyen nasıl olur da devlet için uygun bir temel teşkil edebilirdi? Böylece Locke, felsefî seleflerinden büyük bir kopuşla dinin gerçekte kişinin özel konusu olabileceğini fakat toplumsal etkinlikler için temel olamayacağını ilan etti.
Bacon’ın tanrıyı doğadan çıkarması gibi Locke da toplum işlerinden çıkarıp insanı evrende yapayalnız bıraktı. Bundan böyle insan, ilahi kudretle yönlendirilen bir organizmanın parçası olarak görülmeyecekti. Artık insanlar, olması istenen şekle dönüşmüştü; soğuk ve mekanik bir evren içinde madde parçacıklarıyla etkileşen fiziksel fenomenler…
Locke, modern dünya görüşünü günümüze dek hakim kılacak savını ortaya attı. Yararsız örf ve adetlerden kopulduğunda toplumun, kendi anlamlarını üreten bireylerden oluşmuş olacağını, tek bir amacın bulunduğunu söyledi: Toplum refahının artışını ve korunmasını sağlamak.. Locke’un formülasyonuna göre aklın bizi götürdüğü nokta, toplumun temelini teşkil edecek unsurun saf kişisel çıkar olmasıydı. Burada her birey, doğa yasalarına uygun biçimde hayatı boyunca bir varlık elde etmeye çalışarak sosyal bir atom rolü oynamaya çağrılır. Hiçbir değer yargısı bulunmaz; kişisel çıkar, toplum için tek zemindir.
Locke’a gore hükümetlerin amacı, insanlarına servet üretmek için doğada yeni bulunan güçleri kullanma özgürlüğü tanımaktı. Böylece Locke’dan bu yana devletin sosyal rolü, insanların bu görevi yapması için gerekli maddi refahı elde edebilmelerini sağlamak amacıyla doğayı boyun eğdirmeye teşvik olmuştur.
“Doğanın inkarı” der Locke, “mutluluğa giden yoldur”. İnsanlar doğanın bağlarından etkili biçimde azad edilmelidir. #1
Fakat kişisel refah için bu sürekli ve zorlu kapışma, süreç içinde toplumun bazı fertlerinin kurban edilmesiyle herkesin diğerine karşı vahşi bir savaşa girmesine yol açmayacak mı? Kesinlikle hayır, diyor Locke. Zira insan, tabiatı gereği kötü ve zayıf değil, iyidir. Sadece kıtlık ve mal yokluğu onları kötü yapar. İnsanlar doğasınca ele geçirmeyi arzuladığından, toplumun zenginliğinin ve sosyal uyumun arttırılmasıyla insanlar ıslah edilecektir. İnsanlar arası kavgaya gerek yoktur, çünkü doğa “hâlâ yeterli ve iyidir; mağdurların kullanabileceğinden çok daha fazlasına sahiptir” #2 . İnsanlar, şahsi çıkarları birbirleriyle çatışmayacağından eylem özgürlüğüne sahip olacaktır.
Locke böylece, sınırsız büyüme ve maddi servetin filozofu oldu.
Bunlar, bir futurist tarafından yakın zamanda ortaya atılan Venüs projesini #3 hatırlatıyor…
_________
1#Leo Strauss, Natural Rights and History (Chicago: Chicago Üniversitesi Yayınları,1953) s.258
2#John Locke, “Second Treatise”, Two Treatises of Government , ed. Peter Laslett (Cambridge Üniversitesi Yayınları 1967) s.315