Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Diger Konular => Konuyu başlatan: Risus - Ağustos 15, 2015, 07:13:01 ös

Başlık: Taassup Hakkında
Gönderen: Risus - Ağustos 15, 2015, 07:13:01 ös
(http://i.hizliresim.com/DRB6Om.png)
(http://i.hizliresim.com/zVarlg.png)

Taassup hakkındaki bu yazıma, taassubun çok geniş anlamda bir tarifi sayılabilecek bir örnekle başlamak isterim. Her aklı başında insan, hayvanlara eziyet etmenin kötü bir şey olduğunu kabul eder. Fakat, hayvanlara eziyet etmenin, başka hiç bir eziyetle karşılaştırılamayacak kadar kötü bir şey olduğunu iddia etmek ve edenlere en büyük cezaların verilmesini uygun görmek bir çeşit taassuptur.

Taassup, bu günkü sözlüklerde, genellikle, bir düşünceye, bir inanışa bağlanıp, ondan başkasını düşünememe olarak tanımlanır. Önceki örnekten de faydalanılarak, taassubun, her konudaki değerlerin önem derecelerinin yanlış belirlenmesi sonucu olduğu fikrine varabiliriz. Fakat böyle bir tarif, hem konuyu fazla genişletir, hem de taassubun sınırlarının tesbitini zorlaştırır. Bu yüzden daha kısıtlanmış bazı tarifelere gidebiliriz.

Diderot, «Doğru zannettiği, fakat yanlış olan; veya doğru olan, fakat doğruluğu ispat edilemeyen bir fikir için ölen kimse fanatiktir» demekle, doğruluğunu ispat edebildiğimiz bir fikre bağlanmayı taassubun dışında bırakmış görünmektedir. Şemsettin Sami ise taassubu, «kendi din ve milliyetini son derecede iltizamla, diğer bir din ve milliyette bulunanlara kin ve husumet gösterme» diye tarif eder.

Burada, taassubun konularını din ve milliyete indirdikten başka, önemli bir nokta daha vardır. O da aynı inanç gurubunda olmayanlara karşı gösterilen düşmanlıktır. Bağlı bulunulan inanıştan başkasını düşünememeden çok daha ileri bir durum olan, başkalarının zararına kendi inancını savunma, taassubun doğurduğu en kötü netice olsa gerektir. Burada, aynı zamanda, müsamahasızlığın bir doruk noktasını da görmek mümkündür

Öte yandan, taassup kelimesinin, asap (sinir) kökünden gelmesi, burada asabı aklın zıddı olarak görmek gerektiğine göre, bir inanca taassupla bağlanmada aklın yeri olmadığını anlamamıza yardımcı olur. Tarihte, bir beraberlik duygusu ile yaygınlaşan taassup devrelerinin, insanlık açısından pek te övünülemeyecek sonuçlar doğurduğu bilinir.

Bu gibi dönemlere en iyi örnekler olarak, dinî taassup açısından ortaçağ, millî veya ırkçı taassup açısından ise Hitler'in nasyonal sosyalizmi gösterilebilir. Bu durumda, sağduyusu olan herkesin, özellikle de Masonluğun, Bertrand Russell'in «İnsan topluluklarının yakalandığı kafa hastalıklarından biri» diye tanımladığı taassuba karşı mücadele etmesi gerekir.

Ömer UMUR / Mimar Sinan Dergisi

(http://i.hizliresim.com/ngjmN5.png)