Madem Sayın ceycet bu başlığa önem verip bu konuyu açmış, ben de kendimce birkaç tümce ile katkıda bulunayım istedim.
Öncelikle şunu söylemeliyim: Bana göre bencillik hemen tüm hayvanların doğal niteliğidir. İnsan da bir hayvandır; o da bu doğal niteliği taşır. (Bu bana göre öyle; bu konuda bilgimin yetersizliği yanılgılı bir söz etmeme neden olabilir.)
Hayvanlar bu duyguyu toplumsallaştıklarında aşmaya başlar. İlk toplumsallaşma olgusu da, dişinin doğurmasıdır. Anne hayvanın yavrusu, onun için en as kendisi kadar hatta kimi zaman kendinden de daha önemli ve değerlidir. Ancak elbette bu bencillikten uzaklaşma duygusunun "bilinçli" olduğu söylenemez. Bu bir içgüdüsel olgudur. Her hayvanın genlerinde taşınır. Bu bağlamda hayvanların erkeklerinin de kısmen duyarlı olduklarını ve sorumluluk üstlendiklerini görürüz. Çünkü çoğu hayvanlarda erkek belgi egemen ama bir o kadar da asalaktır; avlanma ya da toplama suretiyle yiyecek sağlanması, çoğunda dişiye düşer. Dişi yiyeceği getirir; erkek paylaştırır. Paylaşma söz konusu olunca bencillik giderilmiştir. Ancak herhangi bir nedenle (korunma gereği de buna dahildir) toplum (daha doğrusu sürü) halinde yaşamak ve bu birlikte yaşamanın kurallarına uymak gerekmiyorsa, bencillik sürer gider.
İnsan da doğduğunda kesinlikle bencildir. Dünya, evren, yaşam, her ne bilir ve tanırsa sadece onun içindi ve onun için vardır. Ancak insan toplumsal bir varlıktır. Bilincini de toplum içindeki yaşamıyla edinir. Bir diğer deyişle bilinci ona toplum sağlar. Dolayısıyla yaşı ilerledikçe diğer hayvanlardan farklılaşır. Paylaşımda bulnmasından ötürü değil, bir diğer doğal içtepisi olan sevgi nedeniyle bencillikten ağır ağır uzaklaşır. Tam olarak toplumsal ortama girdiğinde paylaşıma başlar ve bencilliği giderek zayıflar. Çocuklarını yeterince toplimsallaştıramayanların, diğerlerine oranla çok daha bencil kişiler yetiştirdikleri görülür.
Kuşkusuz Sayın ceycet bunlardan söz etmemiş. Çünkü o bencilliği asıl sorun olan, insanın çok daha ileri bir yaşında artk toplumsal bilinci edindiği aşamada ele almış. Haklı. Zaten asıl sorun olan bencillik de odur.
Bencilliğin şöyle bir tanımını yapabilir miyiz acaba?... Bir insanın, yalnızca kendisiyle ilgilenip, elde edilebilecek tüm maddi ve manevi değerleri hep kendisine istemesi.
Böyle olunca bencillik, insanın kişiliğinin değil, karakterinin olumsuz yönlerinden biridir. Unutmayalım ki insanın kişiliği 7 yaşına kadar oluşur. Bu açıdan bakılınca, bencillik bir kişilik öğesi ise hemen her insanın bencil olması gerekir. Gerçi 7 yaşına kadar insan yavrusu bencildir ama bu kişilikten ileri değil, içtepisel doğasından ötürüdür. 7 yaşından sonra (pek genel olarak) toplumsallaşma ile birlikte karakter oluşumu görülecektir. İşte o aşamada insan ya bencil olur ya olmaz. Bencil olursa bunu karakteri üzerindeki onarma ile sonradan giderebilir; değilse toplumsal koşul ve yaşam ortamının özellikleri nedeniyle sonradan bencillik edinebilir.
Bencil bir insan, evrene yalnızca ondan ne alabileceğini düşünerek baktığı için, sosyal zorunlulukların anlamını ve değerini ya kavrayamaz ya da yadsır. Her şeyi, yalnızca kendi varlığı için var olarak değerlendirmesi nedeniyle, bireysel çıkarlarının olmadığı hiçbir ortak çabaya katkıda bulunmaz; bulunmayı istemez. Paylaşımlı bir ortamda yer almaktan sıkıntı duyar; bu ortamın onun için tek önemi, sonrasında kendisi için elde edebilecekleridir.
Bencilliği, tüm doğallığına karşı olumsuz bir nitelik olarak ortaya koyduğum için bir de bundan kaçınmanın yolu üzerine birkaç tümce etmek isterim.
Bencil olmamanın ya da bencilliği gidermenin ilk koşulu, başkalarının da yararlanabilmesi için kişisel çıkar ve yararlanmalardan özveride bulunabilmektir. Çağımızın insanı güncel gereksinmelerin baskısı altında ister istemez öncelikle kendini düşünme, kendi yarar ve çıkarlarını gözetme eğilimindedir ama bu eğilimin aşırılığa varmasını engellemek elindedir. Bencilliği önleyen güçlerden ilki, herkese eşitlik içinde dostça, kardeşçe yaşama hakkını tanıyan "sevgi"dir. Alçak gönüllülük, dostluk, arkadaşlık, bağlılık, tolerans, hoşgörü ve adaleti, tümüyle ve içtenlikle benimseyen bir kişi, bencillere bakarak kendisini yanıltılı bir yargılamaya sokarak onlar gibi olmayı denemeye kalksa da bunu başaramaz. İyilik ve kötülük, ancak karşıtı da varsa vardır ama uzun vadede iyilik hep üstün çıkar.
Bakınız; ben bencil bir insan değilim ama hep düşünmüşümdür keşke bencil olabilseydim diye... Çünkü benciller bu dünyada hep daha kazançlı.
Oysa şimdilerde, yaşım ilerlediği için belki de, şöyle düşünüyorum: «Acaba onlar mı daha kazançlı, yoksa ben mi?» Bunu düşününce de kendi kendi kızıyorum, işte bu da bencilliğin bir diğer türü diye...