Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ROMA’DA KADINLARIN YERİ - 3  (Okunma sayısı 6587 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 13, 2010, 11:57:51 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Yalçın Kaya’nın “Batı’nın İki Yüzü” genel başlıklı dört kitabının ilkinden doğrudan ve aynen, tümüyle tarama ve dönüştürme yöntemiyle aktarmadır…


Oppia Yasası

Romalı kadınların daha fazla özgürlük ve baskıdan uzak bir yaşam istemelerinin başlangıcı M.Ö. 2. yüzyıla kadar uzanır.

M.Ö. 215 yılında, Anibal’a karşı verilmiş başarısız savaşın hayli kritik bir döneminde, kadınların sadece yarım ons (yaklaşık on beş gram) altın bulundurmalarını, Roma sokaklarından araba ile geçmelerinin ve boyalı giysiler giymelerinin yasaklanmasını öngören “Oppia” yasası kabul edilmişti.

Böyle bir yasa, görünüşte yüzeysel olsa da aslında Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sırasında getirilen giyim kısıtlamasının Roma dünyasındaki bir karşılığı sayılır.

Altın, kadın için kolye, bilezik ve küpe demekti; ordu için ise, hayatta kalabilmenin en önemli aracı...

Arabalar, savunmaya harcanması çok daha hayırlı olacak büyük paralara mal oluyordu. Olur olmaz, gereksiz ve yararsız işlerde kullanılmamalıydı.

Tümüne birden topluca “mor” adı verilen mavi, gül kurusu, al, ametist ve menekşe renkleri için gerekli olan boyanın Doğu Akdeniz’deki Sur kentinden ithal edilmesi gerekiyordu. İthalat demek, ulusal para kaybı demekti; günümüzde olduğu gibi...

Diğer maliyet kısma amaçlı yasalar gibi, Oppia Yasası da dikkat çekici tüketimi yasa koyucuların elindeki tek yolla kısma girişimiydi. Kadınları hedef almasının nedeni de, sadece onların savurgan oldukları yönündeki bilinen erkek inanışı değil, aslında erkeklerin savurganlıklarının farklı ve çok çeşitli biçimlerde ortaya çıkmasıydı.

Erkekler paralarını şaraba, yağa, kehribara ve cama, ketene, papirüse, heykellere, çömleklere, baharatlara harcıyordu. Bunlar, satış noktasında denetlenebilecek mallardı. Bu nedenle, amacı büyük olasılıkla ekonomik yarar kadar psikolojik etki de olan yasadan asıl olumsuz etkilenen, kadınlar oldu.

Roma, M.Ö. 215 krizini atlattı. 14 yıl sonra savaş sona erdi. Ancak, Oppia Yasasının yürürlükten kaldırılması daha altı yıl alarak M.Ö. 195’i buldu. Kimi tutucu senatörler yasanın yürür-
lükte kalmasını istiyordu. Tartışmalar günlerce sürdü. Eylem başarısızlığa uğrayacak gibi görünüyor, kadınlar giderek çileden çıkıyorlardı. Evli kadını artık ne hatır evde tutabiliyordu, ne namus ne de kocasının buyruğu... Roma’nın tüm sokaklarını ve foruma giden tüm yolları kuşattılar. Kadın kalabalıkları her gün daha büyüdü; taşradan da kadınlar kente akın etmeye başladı. Kadınların, bu yasanın kaldırılmasına karşı duran tribinusların bürolarına saldırmalarıyla iş çığırından çıktı.

Ünlü Marcus Porcius Cato, Senato’da, şunları söyledi:

«Birkaç dakika önce, buraya gelebilmek için tam bir kadınlar alayı arasında kendime yol açmaya çalışmak yüzümü kızarttı. Kadın, söyleyecek bir şeyi varsa, bunu mahremiyet içerisinde, kocasına söylemeli; bu durumda bile, siyasî bir konuda fikir sahibi olmak ona düşmez.

Kocalar karılarını zapt altına alabilse, tanık olduğum türde bayağı gösteriler yaşanmazdı. Kadın dik kafalı, başıboş bir hayvandır; ona dizginleri verip, sonra da koşumlarını tekmelememesini bekleyemezsiniz... İstedikleri şey, tam bir özgürlük -ya da daha açık deyimle-  tam bir başı boşluk.

Gizlice kumpas kurmalarına izin verilse, kocalarının hayatlarının beş paralık değeri kalmaz.

Hayır, bu konuyu daha fazla zorlamalarına izin verilmemeli. Onlara arka arkaya haklar verip sonunda erkeklerle tamamen eşit hale getirirseniz, onlara katlanabileceğinizi sanıyor musuz? Saçma!... Zengin kadınların yasanın kaldırılmasını istemelerinin nedeni, kendilerinden aşağı durumdakilerin alamayacağı altınlarla ve mor kumaşlarla caka satmaktır. Bir elbise rekabeti çağı mı başlatmak istiyorlar? Kadın kaynakları yettiğinde istediğini alacak yetmediğinde ise, para için kocasına gidecektir. Kadın karşısında pes etsin ya da etmesin, yazık o kocaya. Çünkü parayı o bulamazsa, başka bir adam bulur...»

Tribunuslardan Lucius Valerius, Roma evliliğine ilişkin bu tüyler ürpertici görüşe katılmıyordu. Cato, yasanın kaldırılması durumunda erkeklerin kadınları zaptedemeyeceğini söylemişti. Cato’ya karşı çıkan Valerius, «Hiç de değil.» diye yanıtladı onu ve söylemini şöyle sürdürdü

«Erkekleri yaşamda olduğu sürece kadınlar bağımlılığından kaçma yolu aramaz. Ebeveynlerini yitirmeleri ya da dul kalmaları durumunda sahip olacakları özgürlük, esirgenmek için dua ettikleri bir şeydir.
 
Hanımların istedikleri tek şey adalettir.

Ne de olsa, süslenmeleri yasaklananlar yalnızca Roma vatandaşlarının eşleri ve kızları...

Roma’nın bağdaşıklarının eşleriyse tersine, altın ve mor renkler içinde çarpıcı bir görüntü oluşturuyorlar. Bu kadınlar Roma’da arabayla dolaşırken bizimkiler yürüyor. Sanki imparatorluğu yöneten Roma değil de bağdaşıklarıymış gibi... Erkekleri bile kederlendirecek bir durumdur bu...

Ya önemsiz şeylerin bile üzdüğü kadınlar ne yapsın? Şıklık, mücevherler ve güzellik,  bunlar kadının en çok değer verdiği ayrıcalıklardır.»

Valerius’un kadınları koruyan bu tutumunun tonu, Cato’nun dürüst bağnazlığına oranla aslında kadınları daha çok aşağılıyor olsa da, Oppia Yasası yürürlükten kaldırıldı.

Ancak uzun vadede haklı çıkan Cato oldu. İki yüz yıl sonra tarihçi Valerius Maximus şunları yazdı:

“Yasayı kaldıran erkeklerin, kadınların yeni moda konusundaki doymak bilmez tutkularının yaratacağı savurganlık ya da bir kez yasaları ayaklar altına almayı başardıktan sonra arsızlıklarının ulaşacağı aşırılıklar konusunda hiçbir fikirleri yoktu.” 

    

O zamanlar moda günümüz modası gibi olsa, tarz, uzunluklar ve kesimler sürekli değişse, belki de Roma İmparatorluğu bu denli büyük ölçüde kadın giyimi savurganlığına uğramazdı.

Kadınların elbiselerinin biçimi büyük oranda aynı kalıyordu. Modanın göstergesi, kumaş ve süslemelerdi. Sur’dan gelme pahalı boyalar, kolyeler, broşlar, yüzükler, ağır altın bilezikler; Hindistan’dan gelme pamuklular, taçlar; Asya’nın uzak ülkelerinden getirtilmiş ve arazili mülklerden daha yüksek değerde taşlarla süslü küpeler; Çin’den gelme, tam anlamıyla ağırlığınca altın değerinde olan en iyi cins ipekten yapılma giysiler... Önemli olan bunlardı.

Antik Helen’de olduğu gibi, bilinen dünyanın genişlemesi, Roma’ya başlangıçta para ve lüks getirdi ama bu akış zamanla tersine döndü. 1. yüzyıla gelindiğinde, Plinius’un tahminlerine göre, Roma’nın Asya ile ticareti, günümüz değeriyle yılda 40 milyon dolar düzeyinde açık vermekteydi. Bu açık, günümüz ölçülerine göre son derece düşük olsa da, antik dünya için çok önemli bir tutardı. Roma’nın cumhuriyet döneminde Akdeniz, Galya, İspanya ve Batı Asya’daki fetihlerinden bir yılda getirdiği ganimetin dört ya da beş katıydı.

Asya’dan ve Afrika’nın doğu kıyısından Roma dünyasına ithal edilen malların neredeyse yarısını baharat oluşturmaktaydı. Roma’nın beş temel lüksünden diğer dördü ise, Çin’den gelen ipek, Afrika’dan gelen fildişi, Arabistan’dan gelen tütsü ve Germen ülkelerinden gelen kehribar idi.

Ne yazık ki, diğer ülkelerin bunların karşılığında Roma’dan aldıklarının sayısı pek azdı. Çin’deki Lo-Yang’dan gelip Romalı tüccar ya da aracılarla Orta Asya’nın tenhalıklarında, Pamirlerin kuzeylerinde ünlü Taş Kule’de buluşan kervanlar, narin ipekliler ile ekzotik baharatların karşılığında az miktarda Roma camı, çömlek, amyant, giysi, mercan boncuk, oymalı mücevherler ve üzüm şarabı, yüksek tutarlarda altın ve gümüş alıyorlardı.

Denge bir süre gayet iyi işledi; Çinliler gümüşü, Romalılar altını yeğliyordu. Zamanla değerli maden kıtlığı doğdu. Helen yarımadasındaki devasa gümüş madenleri tükendi; 3. yüzyıla girilirken, Roma’nın öz kaynakları artık tükenmek üzereydi.

Roma parası, önceleri yavaşça ve sonra hızla değer yitirmeye başladı. Sonunda, tüm ekonomi tökezlemeye yüz tuttu.

Akademisyenler, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünde etkili olan çeşitli politik, toplumsal, askerî ve ekonomik nedenler arasından birine diğerlerine oranla “en önemlisi” diyememiştir. Ancak savurganlığın da -özellikle kadınların savurganlığının- önemli bir yan etmen olduğuna kuşku duyulamaz.

    

Üst sınıflardan Romalı kadınlar antik dünyada ender görülen bir özgürlüğe sahip olacak konumdaydı. Ancak bu özgürlüğün onlara bir yararı yoktu. Pek çok şeyi yapmalarına izin veriliyordu; yapıcı bir şey olmadığı sürece... Yasal bakımdan kısıtlı olmaları ve toplumsal baskı sonucunda, çevrelerine, içerisinde neredeyse istedikleri gibi düşünüp hareket edebilecekleri bir tür entelektüel karantina kordonu çekiliyordu. Diğerlerini etkileyip erkek alanına girmeyi, hatta -düşünülemeyecek bir şeyi yapıp- Roma’nın siyasal ve imparatorluk politikalarını etkilemeyi denediklerinde, bu kordonu aşamıyorlardı. Bu nedenle de kendilerini para harcayarak, kocaları değil, âşıkları için güzelleşerek, dine sarılarak ya da boşanma davası açarak tatmin ediyorlardı.

Ünlü Romalı düşünür Seneca, 1. yüzyılda kimi çağdaşlarını, “çok çaba harcayarak hiçbir şey yapmama sanatında uzmanlaşmış” olmakla eleştirmişti. Bu, hiç kuşkusuz, kadınların günlerini geçirme şekillerinin iyi bir betimlemesiydi. Erkeğin yapması gereken tek şey, şafaktan önce kalkıp sandaletlerini ayağına geçirmek, -yatmadan önce çıkardığı tek giysi oydu- sadece Romalılara özgü olan togasını üzerine almak ve bir kupa su içmekti. Artık dünya ile karşılaşmaya hazırdı. Sonradan belki tıraş olmak için berbere gidebilir, öğleden sonrayı da hamamda geçirirdi.

Karısı ise istediği saatte kendi yatak odasında kalkar, -ancak en bayağı kadınlar kocalarıyla aynı yatak odasını paylaşırdı- terliklerini giyer, uyurken giydiği kuşağın, göğüs bağının ve tuniğin üstüne iç gömleğini geçirir, o da bir kupa su içer ve dünya ile değil, ayna ile, hizmetçileriyle ve sayısız kozmetik kavanozuyla karşılaşmaya hazır hale gelirdi.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 13, 2010, 08:13:44 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Kendimi kötü hissettim , o kadar da değiliz :)


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
8067 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 28, 2009, 04:12:50 ös
Gönderen: Nueva
3 Yanıt
5050 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 18, 2009, 09:15:11 öö
Gönderen: concordia
0 Yanıt
3669 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 19, 2009, 11:30:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6577 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 01:36:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3434 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 03, 2010, 05:27:21 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
10770 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2010, 11:07:13 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3700 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 03:52:53 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6919 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2010, 10:55:29 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7571 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2010, 06:08:59 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3970 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2010, 06:42:35 öö
Gönderen: calatrava