Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİZE NELER OLDU?  (Okunma sayısı 7675 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 22, 2013, 12:38:19 öö
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

http://memurnethaber.com/2013/06/15/oyun-bozuldu-masonlar-ortadan-kayboldu/

Sevgili mason dostlarımız ve sn.adam hep söylerdi ama çokta ciddi düşünüp incelememiştim bizi hakikaten ilgi ile izliyoırlarmış,site yayına kapandıktan sonra üstteki haberleri yaptılar.E  sitenin açılmasıda uzun sürünce böyle yorumladılar ne yapacaksın ağzı olan konuşuyor,ya susanlar cevap verme gereği duymayanlar işte onlarda sustukları için diğerleri hep konuşuyor.



Çocukça bir haber , şu gazetecilere bir sormak lazım

Haberi yayına hazırlayan Sözde hacker(lamer) grubunun meşruluğu var mı yok mu ? Varsa bunu kanıtlayan belge, döküman nelerdir ? DOĞRU HABERCİLİK İÇİN ÇOK İLLEGAL BİR HABER YAYINI YAPMIŞLAR, GAZETENİN TEKNİK ELEMANLARININ HACKERLERLE İLİŞKİSİ NE DÜZEYDE ACABA ?
Askeriyeden daha ideolojik bir altyapıylamı karşı karşıyayız anlamadım  :D


Haziran 22, 2013, 12:56:08 öö
Yanıtla #11
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 57
  • Cinsiyet: Bay

Yapılan bazı yorumların, geçen hafta kulak misafiri olduğum "Tayyip ne yapsa doğrudur" diyen çocuğun yorumları kadar taraflı olduğunu düşünüyorum. Yine de bu konuya fazla girmeyeceğim.
Evet sayın ceycet haklı. Bence de macera peşinde koştukları oldu. Düzgün bir şekilde ne istediklerini ifade edemediler. Ortak bir hareketlenme yoktu. Evet bazı talepler çok yanlış ve anlamsızdı. ceycet'in bu tespitlerine tamamen katılıyorum, sadece "goşist tepkiler" ibaresine katılmıyorum. Evet yanlışları oldu hatta arada "başka amaçlar peşinde koşanlar" da vardı. Ama ben genel anlamda o gençlerin şiddete başvurduğunu düşünmüyorum. Haklarını düzgün bir yolla arayamadılar ama şiddete de başvurmadılar. Dükkanları yağmalamadılar, yakıp yıkmadılar. Hayır silahlanmadılar, işi oraya getirmediler.

Sayın karahan'ın sözleri arasında da katıldığım noktalar var.
Evet epey yalan haber döndü.(iki kesimden de çıktı yalan haberler bunu da görmezden gelmemek gerek) Bazıları bu durumu fırsat bildiğinden insanları galeyana getirmek için, bazıları sırf eğlence için, bazıları hit amaçlı yaptı bu yalan haberleri diye düşünüyorum. Ama eylemcilerle bu yalan haberlerin bir ilişkisi olmadığına da eminim. Çoğundan "yalan haberleri yayınlamayın, haberin doğruluğundan emin olmadan paylaşmayın, şüpheli haberleri bile yayınlamayın" tarzı şeyler duydum pek çok kez. Çünkü farkındalardı, yalan haberler onların uğraşına zarar vermekten başka bir işe yaramıyordu. O yalan haberlere de ihtiyaçları yoktu. Yani kimse bu yalan haberlerin ne denli tat kaçırdığını görmezden gelmesin. Aynı zamanda da bu yalan haberler için eylemcilere pay çıkarılmasının "saçmalık" olduğunu da inkar etmesin.
"yalan haberler yapıldıııı!!! hep senin yüzünden eylemciii!!" mantığı, eksik akılla varılan bir sonuçtur. Zaten bir çoğunun yalan olduğunu da eylemde bulunanlar sayesinde öğrendik...
Yine Sayın karahan'ın "kim haklı kim haksız her şey birbirine girdi" sözüne de katılıyorum. Gerçekten karıştı. Ama zaten tamamen haklı ya da tamamen haksız bir taraf olmadığı için böyle bir şeyin olması beklenilen bir şeydi. Bence iki tarafında doğru-yanlışları var...
Sayın karahan'ın "kimin eline ne geçti?" sorusunu çok mantıklı ve gerekli görmekle beraber, bir şey kazanıl(a)mamasının haklılık veya haksızlıkla doğrudan ilişkili olmadığını da belirtmek istiyorum. Yani birisi çıkıp "eylemciler böyle böyle yaptı ama bak bir şey elde edemediler bu yüzden onlar haksız" manası taşıyan sözler söylerse, konuşmuş olur. Sadece öylesine konuşmuş olur.

Sayın karahan bu olayların bir tezgah olduğundan, benzerinin yapıldığından, bunu konu eden belgeselden bahsetmiş. Sonrada "Ben neler olduğunu biliyorum ama yinede soruyorum" demiş ve sorusunu yöneltmiş. Ben neler olduğunu bilmiyorum. Gözlemlerim var, ama bilmiyorum. Tutarlı tezler oluşturabilir, olayları bir mantık zincirine bağlayabilir, fotoğraflarla, videolarla, önceden olmuş olaylarla kendi fikirlerimi destekleyebilirim. Ama bütün bunları yapabiliyorum diye ben "biliyorum" diyemem. Çünkü her tutarlı açıklamanın-tezin-fikrin "gerçek" olmadığını biliyorum. Tutarlılık ve gerçeklik ayrı kavramlar, bunu biliyorum. Bu yüzden biliyorum diyemeyeceğim...
Peki Sayın karahan'ın dediği gibi bu olaylar bir tezgah olabilir mi? Evet olabilir. Occopy bir işin içindeyken nasıl kesin olarak olamaz diyebilirim ki? Ben de revolution business belgeselini tavsiye ediyorum. İzlemekte kesinlikle fayda var.
Ayrıca bu konuda beni en çok aydınlatan isim Banu Avar'dır. Bu olaylardan çok daha öncesinde düzenli olarak takip eden başkaları varsa, böyle söylememin sebebini anlayacaklardır.
Banu Avar'ın bu olayların daha en başında yaptığı yorumlar; http://www.ilk-kursun.com/haber/147534

Benim de olan biteni yakından gözlemleme şansım oldu. Beşiktaş'ta oturuyorum ve çoğu zaman kendim giderek yaşananlara şahit oldum. Size katılıyorum, eylemciler ortak hareket edemedi. Ciddi anlamda elle tutulur bir şey kazanamadılar. Mantıksız davrandıkları oldu, iyi organize olamadılar. Yanlış isteklerde bulundukları da oldu. Bunlar onların yanlışları. Ama tek suçlu onlar değil. Olayları bu duruma getirmek için çaba sarf eden kişiler oldu. Başbakanımız mesela. Daha olaylar hiç bu duruma gelmeden onların eylem yapmasını engelleyen zihniyet suçludur. Kimse etrafa saldırmadı, kime esnafa zarar vermedi. Sadece yürüyorlardı. Önleri kesildi, susturulmaya çalışıldı. Bu da herkesi daha çok kızdırdı. Bu müdahaleyi yapan zihniyet suçludur. Bu müdahale yapıldı çünkü Sayın Başbakan bu ülkeye hizmet etmek için değil de, istediğimi asarım istediğimi keserim zihniyetindedir. "Biz karar verdik yapacağız isteyen istediği kadar protesto etsin" diyen zihniyet suçludur. "benim elimde %50 var %50yi sokağa salarım" diyen zihniyet suçludur. Olaylara yapıcı yaklaşmak yerine tam tersi bir şekilde diktatör gibi davranan zihniyet suçludur. İnsanları yollarda sürükleyip 7 kişi yerde adamın yüzünü tekmeleyen polis zihniyeti suçludur. 30 derece açıyla atılır o gazlar. İnsanlara değil, ortaya atılır. Gaz sayesinde kalabalık dağıtılır. Doğrusu budur. Ama eylemcilerin yüzüne, kafasına vücuduna attı benim polisim. Hem deriyi eritecek kadar çok sıcak hem de sert. Bunu yapan zihniyet suçludur. Kimse bana "polis sert müdahalelerde bulunmadı" demesin. Zırvalık. Gözümle gördüm sert müdahaleyi. Hatta barikat kurulduktan sonra taksime girmeye çalışanlara öldüresiye vuruldu. Bunu yapanlar da suçludur. Bu yanlış kararlar olmasaydı, bu iş bu noktaya gelmezdi. Başbakan'ın bu ülke için çok faydalı şeyler yaptığına inanıyorum. Ancak o dik duruşunu, o sert tavrını bizi dışarıda desteklerken yapsın. Davosta yapsın. Başka yerde yapsın. Kendi halkına "siz ne derseniz diyin ben yaptım olacak" demesin. Kendi halkına biber gazı kullanmasın, önünü kesip susturmasın, yerde tekmeletmesin, joblatmasın. Kendi halkını bu denli bölmesin. O "sokağa salarım" dediği kesim ile eylemci kesim arasında bir uçurum oluştu. Evet eylemcilerin yanlışları var, ama başbakanın bu yanlış kararları, yanlış zihniyeti, yanlış sözleri olmasaydı, işler bu hale gelmezdi. Çok net. Eylemcilerin yanlışlarını gördüğümüz kadar, diğerlerinin de yanlışlarını görelim. Tabi amacımız fanatiklik yapmak değil de buysa...

Son olarak neden "madem sizin amacınız çevre duyarlılığı" ya da "madem amacınız 3-5 ağaç" tarzı sözlerle cümleye başlayıp "niye o zaman böyle yaptınız?" tarzı sorular yöneltiliyor hala anlamıyorum. Herkes konunun çevreyi ağacı çoktan aştığının farkında. Eylemcilerin kendisi "siz hala konuyu ağaç mı sanıyorsunuz?" tarzı şeyler söylüyor. Hatta en çok eylemciler konunun sadece çevre olmadığını söylüyor. I. dünya savaşına giren ülkelere inatla "madem amacınız avusturya tahtının veliahtı arşidük franz ferdinand’ın hakkını aramak o zaman niye böyle yapmıyosunuz?" tarzı sorular sormak ne kadar anlamsız ise, eylemcilerede "madem amacınız ağaç..." tarzı sorular sormak o derece anlamsız. Herkes, en çokta eylemcilerin kendisi sorunun sadece ağaç olmadığını söylüyor zaten...
Oradaki eylemcilerin asıl sorunu açıkça belli. Çok alakalı bir örnek olmayacak ama en azından anlaşılacağına inanıyorum; Bush 11 Eylül saldırısından sonra "Onlar bizim hayat tarzımıza saldırıyorlar" demişti bildiğiniz gibi. İşte tam olarak olay budur. Kimisinin içkisi, kimisinin sigarası, kimisinin 19 mayısı, kimisinin emek sineması, kimisinin inancı, kimisinin inaçsızlığı... Liste uzar. İnsanların derdi bunlardı. Onlar AKP'yi sevmiyorlar. İstemiyorlar. Hiç sevmediler hiç istemediler. Çünkü AKP hayat tarzları için bir tehdit oluşturuyor. İnandıkları ilkeler(bkz: iki ayyaşın yazdığı anayasa) için bir tehdit oluşturuyor. Bu insanlar azımsanacak bir sayıda değiller. Türkiye'nin bir parçası. Bizim bir parçamız. Sayın Erdoğan onların da başbakanı. Onlara da "hizmet etmek" için seçildi. Oy kullanmayanları da hesaba katarsak bu ülkede de %30-40 arası AKP'li bir kesim de var. Onları da atamayız. Onlarda Türkiye'nin bir parçası. Onlar da bizim bir parçamız. Bu yüzden "bize hizmet etmek için seçilenler" kim olduklarını hatırlayarak, bu iki kesimin arasındaki uçurumu daha çok açmamak için, bizi daha çok bölmemek için uğraşsın! 3. köprü yapılmış yapılmamış, ağaç dikilmiş, avm yapılmış, içki yasaklanmış, HATTA ekonomi yükselmiş, imfye borç bitmiş vs tüm konulardan daha önemli bir şey bu. Bizim bütünlüğümüzden, birliğimizden daha önemli başka bir konu göremiyorum. Zaten biz bu ülkede o bütünlüğü sağladığımız gün, milletçe her sorunun üstesinden geliriz. Bu yüzden her şeyden önce bunu farketmeli, bir söz söylerken, bir karar alırken bunu göz önünde bulundurmalıyız. %50yi üzerinize salarım demekle, kendi halkını polise dövdürtmekle yerde tekmeletmekle de olmaz o iş. (üzerinize salarım da nasıl bir sözdür bilmiyorum köpeğin tasmasını bırakıyor sanki. Ben kimsenin üzerine salınacak biri değilim. Tasmam da yok. Umarım o %50lik kısımda kabul edip üzerine almamıştır "sokağa salarım" sözünü. Keşke kendi seçmenleri "biz sokağa çıkıp kendi kardeşimize saldırmayız" diye tepki gösterseydi...)

Ben olayların tarafsız incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. İki tarafında doğruları yanlışları var ve bunlar söylenmeli. Takım tutar gibi taraf tutulmamalı, fanatiklik yapılmamalı. Bu olayın az önce bahsettiğim iki kesimi daha çok böldüğünü, aramıza uçurumlar açtığını fark edip engel olmalı. Sağ ve sol (tam doğru olmasada yakın bir tabir) görüşlüler arasında bu olaylardan sonra resmen uçurum açıldı. Benim de çevremde pek çok ayrılma, kavga, gruplaşma meydana geldi. Sayın karahan'da yaşamış. Bence en büyük sorunumuz budur. İçki bizi ayırmasın, din bizi ayırmasın, türban bizi ayırmasın, partiler bizi ayırmasın. Ne içki içeni ne türban takanı ötekileştirelim. Hepsi bizim, hepsi bizden. Bakmayın siz Sayın Başbakana. O şaşırmış.
« Son Düzenleme: Haziran 22, 2013, 01:10:45 öö Gönderen: lmia »
Fikirlerinizden nefret ediyorum. Ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım. -Voltaire


Haziran 22, 2013, 12:57:11 ös
Yanıtla #12
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

BİZE NELER OLDUĞUNU ELBET BİRGÜN ÖĞRENİRİZ.

TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz'in konuşması
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 22, 2013, 08:26:49 ös
Yanıtla #13
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 132
  • Cinsiyet: Bay

Bence bu olaylar  RTE VE AKP 'nin 2002 yılı seçimleri için seçimleri kazandığı zaman yapacaklarını vaat edip yıllar geçmesine rağmen yapmamasının bir sonucudur. Seçim vaatleri incelendiği zaman parklara meydanlara çıkan insanların yazdıkları dövizlerden , söyledikleri sloganlardan farklı  bir şey olmadığını göreceksiniz. Aklı başında herkesin seçim vaatlerinin altına imza atacağından eminim.Seçim öncesinde bazı kesimlerin oluşan kuşkularına  rağmen  halkın büyük bir oranın oylarıyla tek başına iktidar olan AKP yıllar geçmesine rağmen herkesin katılacağı vaatlerin tam tersi işleri yaptı. Bunları söylemleriyle icraatlarıyla tarzıyla hepimize gösterdi.

Düşünün 12 yıldır iktidarsınız ve  demokrasi adına sadece demokrasinin sahibi değişmiş. Artık demokrasinin tek sahibi RTE. En basit örnek; hiçbir demokraside parklarla bahçelerle uğraşma işi ülkenin başındaki insana düşmez, düşmemelidir. Orası için karar merci olarak oluşmuş kurumlar ve insanlar vardır. Bu kurumlar hem işleyişi sağlar hemde demokrasinin koruma subaplarıdır . İçinizde kendi işinin sahibi olanlar düşünsün: çalışanlar sorunlarını müdürü aşıp sizle çözmeye çalışıyorsa sorun kaçınılmazdır, siz müdürün veya başkalarının işlerine karışıp onlar adına karar verip uyguluyorsanız sorun kaçınılmazdır.
 
RTE  balkonlarda, seçim vaatlerinde, yurt dışı gezilerinde  kucaklayıcı , bütünleştirici konuşurken bir bakıyorsunuz gündelik olaylarda belli kesimin hayat tarzlarında hiçte söylediği gibi davranmıyor. Yol gösteriyor , başka yolları kabul etmiyor , sertleşiyor , tehdit ediyor , parmak gösteriyor... hem demokrasi anlayışına uymuyor hem de söyleyene karşı inanç ve sabır kalmıyor.
12 yıllık iktidar süreçinin sonunda gezi parkında ki sabah baskınını tv 'den gördüğüm anda aklım durma noktasına geldi. Bugüne kadar böyle bir şey gördüğümü hatırlamıyorum. Demokratik bir eylem yapıyorsunuz . Polis ve zabıta adı altında bir grup vandal sabahın köründe gaz ile ortamı dağıtıyor ve özel eşyaları toplayıp bir kenarda yakıyor.Sizce bu durum hiçbir demokrasi anlayışına sığar mı ? Bu sahneyi gördüğüm anda koltuğa oturdum ve eşime bu çok farklı yerlere gidebilir dedim. Devlet görevlisi hangi hakla vatandaşın özel eşyasını binbir kurnazlıkla ( sabah saatleri , gaz atma , zabıtalar yeleklerini saklıyor, yanıcı sıvı ile tutuşturma ...) gasp edebilir ve yakabilir. Ben bu olayların başka yerlere gidebileceğini görebiliyorsam başta herşeyi bilen RTE ve sonrasında danışmanlar bakanlar bürokratlar ... neden bu olayı iyi analiz edemediler . Hele ki RTE 'nin elinde bu olaylara dair dosyalar aylar öncesinden varsa. Bu bilgiler ışığında olayı germeden sakince birkaç kere bitirme şansına sahipti RTE. Bitirmedi , bitirmeyecek. Bitirecek olsa hiç başlatmazdı.Bitirecek olsa 12 yıl önce verdiği sözleri tutardı. En can alıcı sözleri: % 10 barajı , dokunulmazlıkların kaldırılması ,Türban , başörtüsü kanun düzenlemesi , ve önümüzdeki seçimler için kendilerine sorun teşkil eden parti tüzüğünde bulunan 3 dönem milletvekili seçilme durumu ( bunun için düzenlemeler yapılıyor) . Tarih herşeyi arşivliyor.Arayıp bulmak ve bakıp görmek bizim becerimize kalmış.

http://www.akparti.org.tr/tbmm/tbmmgrup/SE%C3%87%C4%B0M%20beyanname-KISALTILMI%C5%9E.doc

NOT: RTE - Recep Tayyip Erdoğa'nın kısaltmasıdır. Kendisinin  CeHaPe gibi söylediği şekille bir aşağılama değildir.
Her şeye rağmen bir nura doğru yürüyoruz...


Haziran 25, 2013, 09:57:32 ös
Yanıtla #14
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bize neler oldu diye sormuştum ?meğer biz neyle uğraşırken bu sinsiler neler yapıyormuş herhalde bize bunlar oldu.
Cizre'de PKK'lılar asayiş birimlerini kurdu


Şimdi;

1-Sahtekar kürt politikacıları sizin açılımdan kastettiğiniz şeyler bunlardı sanırım,özel polis birlikleri kurmak sanırım siz bu halkı salak falan sanıyorsunuz,dümenin başını kapıp istediklerinizi kaşla göz arasında yapacak oldu bittiye getireceksiniz galiba?akıl vereniniz kim bilmiyorum ama inanın onu aklı kıt size verdiği akıl yanlış nedenmi?

Bak şimdi yolunuz yol değil gidişiniz gidiş değil,arsız olduğunuzu biliyordumda sadece sınırlarınızı bilmiyordum ama hakikaten sınırsızmışsınız.

Bak şimdi bu görüntülerle benim bu cumhuriyeti kuran atamın mezarda kemikleri sızlar,biz buna müsade edemeyiz ha siz devam edin bir müddet daha keyfini çıkarın,çıakrında şunuda aklınızdan çıkarmayın bu halkı kaybediyorsunuz işte en büyük tehlike o sizin için.

ÜLKEMİ YÖNETENLER

AÇILIMDAN KASTINIZ BU DEĞİL SANIRIM,LAKİN SİZİN ANLADIĞINI İLE ONLARIN AÇILIMDAN ANLADIKLARI FARKLI ŞEYLER ,ŞİMDİ 2.AŞAMAYA GEÇTİNİZ BİRİNCİ AŞAMANIN SONUNDA GELİNEN NOKTADA ÖZERKLİK TALEBİ DEVLET KURMA İSTEĞİ VE BUNUN İLK ADIMLARI POLİS TİMLERİNİ KURARAK YAPTILAR BİZ BEKLİYIORUZ 2.AŞAMADAN SONRA NE ÇIKACAK,GEZİ PARKINI BIRAKIN BURAYA ODAKLANIN.UTANIYORUM SIKILIYORUM GEZİDE HALKA DALARKEN SON DERECE ATİK VE ÇEVİKSİNİZ LAKİN DÜN O KOMİSERİ O ŞEKİLDE YALVARIRKEN GÖRÜNCE İÇİMDEN BİRŞEYLER KOPTU BE,SENDE BENİM GİBİ NELER OLUYOR BİZE DİYORMUSUN BARİ.

ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 25, 2013, 10:42:22 ös
Yanıtla #15
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Ece Temelkuran yazdı: İşte gerçekler!



ECE TEMELKURAN

Artık gerçek yüzümü göstermenin zamanı geldi. Nasılsa hakkımdaki gerçekler öyle ya da böyle, bugün yarın ortaya çıkacak. Madem durum bu, gerçekleri benden duyun diyorum ve açıklıyorum:

Ben Cenevre'den alıyorum emirleri. Bana diyorlar ki "Karıştır Türkiye'yi!" İkiletmiyorum. Şak! Karıştırıyorum hemen. Melih Gökçek efendinin televizyonda gösterdiği, kartpostala yapıştırılmış fotoğrafımın sahteliği ya da Cenevre'ye gitmemiş olmam sizi şüphelendirmesin, telepatiyle haberleşiyoruz zaten biz. Mr. Spak var Cenevre'de, ondan alıyorum emirleri. Tencere kapaklarını yapıştırıyorum kulaklarıma, duyuyorum.

İtalya'da da tanıdıklarım var. Melih Başgan haklı, ama ayrıntıları bilmiyor. Aynen şu şekilde yapıyoruz:
"Ece sen şimdi oradaki insanları ayaklandırıyore, biz de buradan yönetiyore" diyorlar, ben de diyorum ki "Si Sinyore!" Yoksa onu İspanyollarla mı yapıyordum? Zaten herkes var, Türkiye karşıtı lobi mahşer yeri gibi! Yerler numarasız! Almanlar var, İngilizler var, Amerikalılar zaten mecbur var. Biz bunlarla dünyanın heryerinde buluşup buluşup takılıyore, hain planlar yapıyore yani!

Ahmet Kekeç efendi de "BM'yi müdahaleye çağırdı" demiş benim için. Hayır! Çağırmadım! Kibarca rica ettim. Cevapsız çağrı attım Ban Ki-Moon'a, sağolsun hemen döndü. "Banjo!" dedim, böyle derim ona, hoşuna gidiyor keretanın. "Banjo darling" dedim, "Müsait bir zamanda yapar mıyız bir mühadale? Kırma kalbimi bak!" dedim. Bakacaklar bakalım, ne zaman elleri ererse.

"Onlar iki guççük hanfendü" Hilal ile Ceren'in çılgın gazetecilik araştırmaları sonucu vardıkları CIA ve İran ajanı olduğum sonucu ise yüzde yüz isabetli. ABD ve İran, aynı anda her iki ülkenin de istihbaratına çalışabilecek kadar yetenekli olduğuma karar verdiler, sağolsunlar. CIA'de sabahçı, İran istihbaratında öğlenci olarak çalışıyorum. Akşamları da MI6'den arkadaşlar yalnız bırakmıyorlar, sağolsunlar. Böyle böyle geçiyor günler. Kazandığım parayı da malum, faiz lobisinden çocuklar Wall Street'te değerlendiriyorlar. Hafta sonları da MOSSAD ile brunch'dayız.

Benim adıma porno dergilerinden kestikleri fotoğraflarla sahte hesap açan ve dini bütün olduklarını söyleyen genç arkadaşlara da teşekkürü bir borç bilirim. Hakkımdaki fantezilerinin bu kadar gelişmiş olduğunu tahmin bile edemezdim. Fantezi demişken Taksim meydanında bana yapacakları cinsel içerikli şeyleri acaba namaz aralarında mı planlıyorlar yoksa harcadıkları zamanda kaçırdıkları namazların kazası var mı?

Kafama sıkacaklardan da acaba özel bir ricam olabilir mi? Lütfen arkadan sıkın da hem sizin kim olduğunuz belli olsun hem benim yüzüme zarar gelmesin. Malum tanımakta zorluk çekilebilir. Sizi değil, beni!

Tarık Toros beyleri de unutmuş değilim. Hükümetimizin önünü tek başına tıkayabildiğimi söylüyorlar. Tarık bey, daha önce de söyledim, yine söyleyeyim:
Ben televizyonda kilolu çıkıyorum. Normalde minyonum yani. Görseniz şaşırırsınız. Vallahi!

Burada saymayı unuttuğum daha nice müstesna şahsiyet ve bir o kadar bana atfedilmiş sayısız süper güçler var. Bu teveccühü taşıyabilir miyim bilmiyorum.

Şimdi malesef gitmeliyim. Zira daha Brezilya ile ilgilenmem gerekiyor. 2001 yılında oraya gittiğimde attığım isyan ve ayaklanma tohumları ancak sonuç verdi. Onlarla da ilgilenmeliyim. Adios amigos!

Not: Rus ve Suriye istihbaratlarından özür dilerim. Sizi anamadım arkadaşlar. Henüz sizlerle olan bağlantımdan söz etmedikleri için ben de konuyu açmayayım dedim. Yoksa kalbimdeki yeriniz ayrı, bilirsiniz.

BirGün Online 24 HAZİRAN 2013

   


Haziran 26, 2013, 04:12:25 ös
Yanıtla #16
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

        Ne hazindir ki, günler önce yazdığım bir yazıda bu konuyu ima etmiştim. Hiç bir yanıt alamamıştım. Gezilerle mezilerle uyutayım sizi, mitinglerle fitinklerle büyüteyim sizi. Diye.
        Ülkemin bir yerinde neler oluyor ama konu ne televizyonlarda, ne basında ve nede siyasilerin gündemine bile giremiyor. Vah ülkem vah!!!!
        (Bu arada sayın Tij'e paylaşımı için teşekkür ederim)
        Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
34 Yanıt
14664 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 16, 2007, 01:47:16 ös
Gönderen: cardiffmonster
Ata'ya kim neler yazmış?

Başlatan LuckyEye « 1 2 » Mizah

17 Yanıt
11449 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2010, 09:03:41 ös
Gönderen: AKTUĞ
3 Yanıt
5221 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 09, 2007, 12:34:42 ös
Gönderen: LuckyEye2
46 Yanıt
24798 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2007, 09:48:37 ös
Gönderen: shemuel
3 Yanıt
5705 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 26, 2008, 03:30:28 ös
Gönderen: MASON
4 Yanıt
4397 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2009, 08:25:16 ös
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
2664 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2009, 02:22:51 ös
Gönderen: dogudanesen
13 Yanıt
9652 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2009, 01:49:54 ös
Gönderen: Son of Hades
5 Yanıt
6106 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2010, 08:35:47 ös
Gönderen: Supeluta
10 Yanıt
9861 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2016, 05:14:16 öö
Gönderen: hyperbolic metamaterial