Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Evrim teorisi, Tanrı varlığı ile çelişmez.  (Okunma sayısı 21558 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 22, 2009, 03:47:52 ös

Bir ateistin, tanrı varlığını yadsımak için kullandığı argümanlardan biri de evrim teorisidir.

Zaten evrim teorisinin yüz elli yıldır insanın gündeminde olması, popülerliğini hiç yitirmemesi de bu yüzdendir: sonucunun insanın varoluş nedenlerini değiştirebilecek bir teori olması.

Neden böyle düşünülür, hiç düşündünüz mü?

Önce bir tanım yapalım. Her ateist değil, fakat evrimci bir ateist, evrim teorisini kendisine temel yaparak ateist olmuş kişidir. Mesela David Huma, evrimci bir ateist değildi. O ateistti, çünkü tanrı varlığını tecrübe edemediğini, onun hakkında bir kanıt göremediğini söylüyordu. Bu sebeple, o ateizmine evrim teorisini katmadan ateist olabilmişti. Ancak Richard Dawkins, bugün ateizmine "evrim teorisi"ni temel yapıyor. Savunduğu şey kısaca şu;

1. Tanrı, kadir i mutlak bir kavramdır. O varsa eğer, varlıkların bir anda yaratılmış olması gerekir.
2. Ben bir biyolog olarak canlıların şu anki hallerine belli bir süreç sonucu ulaşmış olduklarını gördüm.
3. O halde bu canlılar bir anda yaratılmamıştır. Dolayısıyla Tanrı yoktur.

Şuraya dikkat ediniz. Burayı anlamazsanız, evrimci ateistlerle ortak bir zeminde buluşamazsınız.

Evrimci bir ateist de "tanrı" kavramından haberdardır. Ve daha da ilginci, o bile "tanrı"nın nasıl olması gerektiği hakkında bilgi sahibidir?!

Ona göre tanrı "bir anda yaratmak" zorundadır.

Peki öyle mi acaba? İnananların tanrısı, her yarattığını "bir anda, sıfır saniyede" yaratmak zorunda mı? İncil'de, Tevrat'ta ve Kuran'da gerçekten "bir anda yaratım" zorunluluğu var mı?

YOK!

Tanrıyı "bir anda yaratan" bir varlık olarak görmek, onun kudretini kısıtlamak demektir. Ama ateist onu "bir anda yaratan" bir varlık olarak görür, sonra da kendi varsayımını çürütür, dindar da bunu yer.

Allah, bir anda yaratmak zorunda değildir. Mesela evrenin yaratılışı hem Kuran'da, hem Tevrat'ta "6 gün" ile anlatılmıştır. 6 gün, "bir anda" yaratmak değildir. 6 gün bir süreci ifade eder. Herhangi bir "an"ı ifade etmez. Burası çok önemli.

Aynı şekilde İnsanın atası olan Hz. Adem neden bir süreçte yaratılmamış olsun ki?

Hz. Adem için "topraktan yarattık" der kutsal kitaplarda. Topraktan kasıt, bilinen madde ile yarattık demektir. Toprak içinde bir çok element bulunur. Ve insan bünyesinde de bu elementler vardır. Toprak ile "madde"den yarattık, aşkın bir enerji ile sizi yaratmadık denmek isteniyor.

Yani bir ateist, Tanrı'yı ille "bir anda yaratan" olarak görerek, sonra bir evrim süreci ifade ederek, güya tanrıyı diskalifiye ediyor. Evet, öyle. Fakat kendi tanrısını.

Bizim inandığımız tanrı, yaratmak için bir "an" a muhtaç değildir, o, yaratmak için pek ala bir "süreci" de kullanabilir. Ve bu yüzden, Allah, pek ala insanı evrimle de yaratabilir, dolayısıyla evrim ile tanrı varlığı çelişmemektedir.

Kuran'da şu ayetlere bir bakalım;

Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, biz yapıcılarız. (ENBİYA SURESİ / 104)

Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Allah'a göre kolaydır. (ANKEBUT SURESİ / 19)

De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (ANKEBUT SURESİ / 20)

Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. (SECDE SURESİ / 7)


Tanrı da kendi eylemi hakkında "YARATMAYA BAŞLAMAK" dan bahsediyor.

"Bir anda yaratmak" ile, "yaratmaya başlamak" farklı şeylerdir.

Birincisi "bir anlık" bir olay iken, ikincisi bir "süreç"i ima eder.

Tabii ki Allah'ın bir anda yaratacak gücü de vardır. "Ol der, o da oluverir" gibi. Ama böyle bir zorunluluğu yoktur.

Ateistler ister ki; dindarların inandığı Allah, sadece "bir anda yaratan" bir varlık olsun. Bir "süreç"le yaratmasın. Biz de bir süreci gösterek, rahat rahat onların inançlarını çürütebilelim.

Gerçekten de bu yolla bir çok dindarın aklını karıştırmışlardır. Çünkü çürütülmesi gereken tanrı kavramını kendileri belirlemiştir. Dindarlar da okumadıklarından, düşünmediklerinden, kolay kandıklarından, onların bu tanrı kavramını benimsemişlerdir.

Halbuki böyle olmak zorunda değildir. Kuran'da apaçık görüldüğü üzere, evrim ile tanrı varlığı çelişmemektedir. Onun nasıl yarattığı konusunda katı sınırlar yoktur. Hele bir bilim adamının tanrı kavramının nasıl olması gerektiği hakkında , tanrıya işini öğretir gibi, kendi tanımları olması kadar saçma bir şey olamaz.

Dolayısıyla fosiller inanan bir insan için sorun değildir. Bunlar koyu bir retoriğin, popüler bir kıt anlayışın ürünleridir.

Tanrı, kadir i mutlaksa, istediği gibi yaratabilir.


Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ağustos 22, 2009, 04:40:49 ös
Yanıtla #1

Sanılanın aksine Evrim teorisi Tanrı'nın Varlığıyla çelişmediği gibi aslında Tanrı'nın Varlığını bizlere kanıtlayıcı en güzel yaşanılan ve buna sadece yaşayıp da bilincine varanlar inanıp, farkedebiliyorlar.

Yukarıda topraktan yaratılma hususunda toprak içersinde de elementlerin olması ve beraberinde insan organizmasında da mevcut olması itibariyle bağdaşıyor. Topraktan yaratılıp gene toprağa dönmek gibi.. Nasıl ki beden ölüm esnasında enerjimizin onu terketmesiyle toprağa gömülmesi sonucunda çürümesi ve bazı bakterilere dönüşüp, topğrağa karışıp, başka bir form şeklini alması ki çeşitli elementlerin birleşimi sonusunda değişikve çeşitli formlar teşekkül etmekte. Buradaki doğanın işleyiş sistemini aslında çok güzel açıklıyor, hep bir dönüşümün olmaması da zaten bilindiği gibi evrende hiçbirşeyin yok olmadığını kanıtlıyor. Brbirine dönüşüm sayesinde bir de şunu farkettim ki, işe yaramayan hiçbirşey yok ve bardağın kırılması sonucunda değerlendirilip başka bir kullanıma açık bir şekle dönüştürülüyorsa ağaçlardan tahta ve kağıdın yapılması misali mutlak surette bozulan, kırılan, ölen her canlı ve cansızın uğradığı bir mutasyon veya değişiklik muhakkak kaçınılmazdır.

Dinlerle bağdaştırmak gereklidir. Sanıldığının tersine Evrim Bilincini taşıyan herkes Dinsel anlamda ateist olmayabilir. Kutsal Kitaplar üzerinde derin araştırma yapan bir kişi olarak - bilgim her halukarda kimimize göre ( bilgili olduklarından ) yetersiz gelebilir ama Evrimin hiç de Din karşıtı bir teori olduğunu düşünmüyorum.

Sonuç olarak Tanrı'nın Insan formunu yaratmasının tek nedeninin de Evrenin buna ihtiyaç duyduğunun saptanıldığıdır.

Ancak Evren yaratılırken içersinde bulunan bütün Canlı ve Cansız Varlıkların değişim-döüşüm-varlık- tekamül etme ve Evrim süreci paralelinde ortak bir ilişkinin varolduğu gıyabında birbiriyle bağlantılı olduğu ve bundan dolayı da çeşitliliğin hakim olması gibi değişik ve bazı türlerin de birbirinin devamı biçiminde küçük-büyük biçimde çoğalmasının haliyle Evrim sürecinin bir getirisi olarak düşünüyorum.      

Saygılar,  

 
« Son Düzenleme: Ağustos 22, 2009, 04:49:42 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ağustos 23, 2009, 09:23:18 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Bilginler her nekadar bilgeleri anlamak istemese de,bilgeler,güvendikleri bilimin ışığında, inandıkları yolda bilginleri destekleyerek ve onları hoşgörmek kasdı ile,hemen onların yanında yollarına devam ettikleri sürece,sonunda bilimin ve dinin,varoluşun ayrılmaz birer parçası olduğu husunda kitleleri veya çoğunluğu mutlaka ikna edeceklerdir.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 04, 2011, 10:35:48 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi


Altta yazdığım/alıntıladığım Mekale ve Bilgilere Katıldığım için Sizlerle yaplaşmak istedim..

EVRİMSEL YARATILIŞ HAKKINDA

Evrim teorisi” nedeni ile içine düşülen panik ve verilen tepkiler bunun tipik örneği…

Aşağıda okuyacağınız düşünceleri, zamanında özgürce tartışmış, eleştirel akılla ölçüp biçmiş ve yüzleşmiş olsaydık hatta bizzat bilime dönüştürebilmiş olsaydık bugün modern dünya karşısında böyle paniğe kapılır mıydık dersiniz?

Farabi’nin bir kitabı da “Aristo ile Sokrates’in arasını bulma” üzerine. Yani Farabi kendini iki Yunan düşünürü karşısında “hakem” konumunda görüyor. Üstten ve yukarıdan bakan bir edası var, kendinden gayet emin…

Ben bunun sadece siyasi olarak üstün olduğumuz çağların duruşu olmadığını düşünüyorum. Fikri gelenek olarak da çok güçlü olmanın verdiği bir güven vardı. Biz bu güveni nicedir kaybettik. Bunun nedeni geçmişin alabildiğine renkli ve zengin birikimiyle bağımızın kopmuş olmasıdır.

Bu nedenle Türkiye’de ne laiklerimiz ne de dindarlarımız “içeriyi” tanımıyor ve bilmiyor. Batı üzerinden körkütük bir dövüşün içine girmişler. Onların ayrılıklarına taraf oluyor ve onları buraya taşıyıp gerersiz yere gerilim yaratıyorlar.

Sanıyoruz ki dünyanın bütün büyük düşünceleri ve filozofları batıda..

Ünlü aydınlanma düşünürü Leibniz’in “sarıklı” fotoğrafını görseniz şaşkınlıktan eminim şok geçirirsiniz. Adam Farabi’ye, İbn Rüşd’e veya İbni Sina’ya özenmiş. Keza Fransa’daki ünlü Sarbonne ve İngiltere’deki Cambrige Üniversitelerinde ilk kurulan kürsülerin üstünde kimin fotoğrafı vardı biliyor musunuz? Bu üniversiteler onikinci yüzyılda kilisenin boğucu ortamından kurtulmak için ne amaçla açılmıştı acaba? İbni Sina ve İbn Rüşd fotoğrafları altında onların felsefelerini tahsil etmek için!

İslam dünyasının hiçbir yerine bunların fotoğrafı asılmadı. Avarroizm (İbni Rüşdçülük) ve Avicennaizm (İbn Sinacılık) İslam tarihinde değil; batıda doğdu. İbn Sina’nın bir kez Isfahan sokaklarına fotoğrafı asılmıştı. Ne için biliyor musunuz? Yakalanıp Gazneli Mahmud’a getirilmesi için!

Nereden nereye…

***

Uzatmayayım, daha bir çoğunu yazmadım, isimlerini belki de ilk kez duyacağınız daha onlarcasını yazabilirdim ama sanırım bu kadarı bir şeyler anlatmaya yetecektir. Bunların bir çok fikirleri var ama özellikle “evrim” hakkında ne düşündüklerini öne çıkardım. Okuyunca “Bunlar modernizmden etkilenmiş” demeyesiniz çünkü ölüm tarihlerine dikkat edin; en eskisi 1250, en yenisi 600 yıl önce öldü…

Cabir bin Hayyan (öl. 815): Cabir, kendiliğinden oluşu tevlid ve tevellud, sunî oluşumu tevâlud ve tekvin, ilahi yaratma fikrini de kevn ve halk terimleriyle açıklamaktaydı. Cabir, bazı bitki ve hayvan türlerinin, hatta ilk insanın, kendiliğinden vücut bulduğunu kabul etmekten öte, minerallerin, bitkilerin, hayvanların ve insanların sunî olarak laboratuarda üretilebileceğini bile iddia etmektedir.

Nazzam (öl. 845): Şair, düşünür, edebiyatçı, kelamcı ve filozof… Birçok eser yazdığının bilinmesine rağmen günümüze hiçbir eseri ulaşmayan Nazzam, kendi döneminde Dehriye, Zerdüştlük, Cebriye, Murcie vb. akımlarla mücadele etmesiyle ve Aristo’yu eleştirmesiyle tanınıyordu. “Gumûn ve burûz”, “tafra” ve “hareket”e dair doğa ve fizik felsefesine üzerine orijinal görüşleri vardı. Nazzam bir nevi kozmolojik evrim diyebileceğimiz bir teori savunmaktaydı. Ona göre doğaya aykırı olağandışı olaylar değil; doğanın bizzat kendisi mucizedir. Bunun dışında peygamberler sanıldığının aksine olağandışı mucizelerle halkın karşına çıkmış değillerdir.

Câhiz (öl. 869): Kelamcı, antropolog ve zoolog… Cahiz, Kitabu’l-Heyavan adlı kitabında biyolojik evrimi açıkca savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır. Bu bakımdan evrimin gerçek sebebi Allah’tır. O, yaratılışı yaratıcı tekamül süreci olarak irade etmiştir. Türler kendi içlerinde taşıdıkları potansiyel kuvvet sebebiyle evrimleşmektedirler. Bu potansiyel kuvvet onlara Allah tarafından konulmuştur. Türlerin içindeki potansiyel kuvvet, fiziksel çevre, iklim şartları, hayat mücadelesi ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkmakta, yaratıcı tekamül birbiri ardı sıra türleri ortaya çıkarmaktadır.

Birûni (öl. 1061): Büyük ansiklopedik İslam filozofu… Jeo-kimyasal ve Jeo-biyolojik evrim diyebileceğimiz bir görüşü savunmaktaydı. Biruni’ye göre evrenin tekevvünü Allah’ın öyle irade etmesi sonucunda jeo-kimyasal ve biyolojik bir evrimin sonucudur. Allah’ın ezeli planına göre evren, genel jeo-kimyasal evrimler geçirmektedir. Bu esnada, uygun şartlar oluştuğunda madenler ve canlı türler birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Her bir jeo-kimyasal zaman kendi türlerini ortaya çıkarmaktadır.

İbn Miskeveyh (öl. 1030): İslam tarihinde ilk ahlak filozofu…Ona göre varlığın hiyerarşik mertebelenişi, ana hatlarıyla en aşağıdan başlamak üzere inorganik cisimler, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve melekler şeklindedir. Dolayısıyla basitten karmaşığa, inorganik olandan organizmaya, fiziki olandan metafizik olana doğru yükselen hiyerarşik bir yapı söz konusudur. Her mertebe ayrıca kendi içinde çok sayıda katmanlara ayrılmaktadır.

İbni Tufeyl (öl. 1185): ve İbni Nefis’in (öl. 689/1288) aynı adlı romanları Hay bin Yakzan ise insanın menşei hakkında tabiatçı bir teoriyi savunmaktaydı. Her iki romanda da tabiatın çocuğu olarak, annesiz-babasız, toprak ve çamurdan kimyevi/biyolojik tepkimelerle canlı haline gelen Hay bin Yakzan aslında Adem’in yaratılışını anlatmaktadır.

İbni Haldun (öl. 1406): Tarihçi, siyasi filozof ve sosyolog… İbni Haldun Mukaddimesi’nde açıkça “Hurma ve üzüm ağacı sedef ve salyangoza, maymun insana, insan meleğe insilah edebilir” görüşünü savunmaktadır. Burada “insilah” kelimesi daha iyiye geçme, tekamül, transformasyon, dönüşüm, reform, değişim vb. anlamlara geliyor.

Bunlar ve daha onlarcası hakkında ayrıntılı bilgileri delilleriyle birlikte İslam’ın Yenilikçileri adlı üç ciltlik kitap çalışmamızda bulabilirsiniz…

***

Ben bunları mutlak doğruluk kaynakları olarak görmüyorum.

“Ya yanılmışlarsa?” sorusunu herkese olduğu gibi bunlara da soruyorum.

Gelin önyargısız okuyalım, düşünelim ve araştıralım. Hakikatı ortaya çıkarmanın yolu ve yöntemi budur. Körü körüne taklit, önyargı ve inkara şartlanmışlık değil…

***

Bu vesile ile hatırlatmakta fayda var ki Allah’ın ve ahiretin varlığı veya yokluğu bilimin konusu değildir. İmanın ve bilincin konusudur. Çünkü Allah dış dünyada bir “nesne”, ahiret de henüz olmuş bir olay değildir. Bu nedenle de bilimin, araştırmanın, ispatın veya değillemenin konusu olamazlar. Deneye tabi tutulamaz, laboratuarda test edilemezler.

Bilakis kişinin vicdanında “olacaktı…” şeklinde bir arayış olarak belirir ve kesin bir içsel itminana dönüşerek sanki Allah’ı “görmüşcesine” ve sanki ahirete “gidip de gelmişcesine” bir iman olur. Bir duygu, hissiyat, bilinç ve heyecan olarak yaşanır. Buna saf bir yürek temizliği içinde inanmak (ihlas) ve “Allah bilinci ile yaşamak” (takva) denir.

Bu duygu, hissiyat, bilinç ve heyecandan yoksun olanlar içinse ne Allah ne de ahiret vardır. “O gün” gelince, “gerçeğin ta kendisi” (hak) bütün görkemi ile yerleri ve gökleri kuşatacak ve insanlar “Demek elçilerin haber verip durduğu gün bugünmüş, eyvah!” diyecekler ve fakat iş işten geçmiş olacaktır.

***

Şu halde başta “evrim teorisi” olmak üzere, bilimin konusu olan araştırmalardan yola çıkarak Allah’ı ve ahiret gününü ispata veya çürütmeye kalkışmak ham hayal olup abesle iştigaldir.

Şu ana kadar yapılıp durduğu gibi “Evrim var demek ki Allah yok” veya “Allah var demek ki evrim yok” mantığının her ikisi de yanlış…

İster öyle ister böyle; ister topraktan ister havadan, ister sudan ister ağaçtan, ister maymundan ister böcekten; nerden ve ne şekilde gelmişsek gelelim “Allah” her zaman var. Bütün bunlar “Allah ile” oluyor. O’na rağmen veya O’nsuz değil…

Keza evrim teorisinde İslam itikadını sarsacak bir durum yok, hiçbir halde de olmaz. Ama Hristıyan itikadı için var çünkü onlara göre İsa tanrı, ona maymundan geldik derseniz itikadının kökünü dinamitlersiniz. Bize göre ise İsa’yı da, Adem’i de, insanları da, maymunları da, börtüyü de, böceği de Allah yarattı. Bunlar birbirine dönüşüyorsa yine O’ndandır: “De ki (birbirinin içinden) yarılıp çıkanın Rabbi’ne sığınırım” (Gul e’uzu bi Rabbi’l-felag)

Bu nedenle evrim teorisine gösterilen tepkinin İslam iklimi ile alakası yok. Kilise endişelerinin buralara taşınmasından başka bir şey değil.

Ben burada evrim teorisinin ayrıntısına girmiyorum. Biyolog veya antropolog değilim. Bu türden bilimsel araştırmalara dini (İslami) açıdan nasıl bakmamız gerektiğine dair konuşuyorum.

İsterse kesin ispatlasınlar hiç sorun değil. Çünkü imanın konusu değil. Hatta daha da ileri gideyim: Diyelim ki insanın maymundan geldiği “kesinlikle” ispatlandı. O zaman bu şu anlama gelir: Demek ki Allah yaratılışı evrim süreçlerine bağlamış…

Hem bu tür araştırmaları sen de yapsana? Araştırmanda onlarla aynı bulgulara ulaştın diyelim: Korkma! Allah’ın yaratışını araştırıyorsun, bulduğun her ne ise ondan başka bir şey değil. Bu durumda fark bilimde değil; imanda, dışta değil; içte, fosilde değil; kalpte…

Bunlar karşı karşıya getirip paniklemenin ne alemi var?

Benim içimdeki iman bilimle, deneyle, fosille, laboratuarla çürütülemez çünkü onlarla inanmış değilim.

Nitekim yukarıda başta Cahiz olmak üzere “İslam’ın yalnızları” da öyle demiyor muydu?

Şimdi kim yalnız? Onlar mı biz mi?


Ocak 05, 2011, 12:28:39 öö
Yanıtla #4

Başlıkla uyumlu bir paylaşım olmuş Syn Rohani. Evrim ile çelişmeme konusunda tarihsel kişi kanıtları önemli. Saygılar.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 05, 2011, 09:47:00 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi



Kaynak Bir Kitap

İslam'da Evrimci Yaratılış Teorisi

Yazar: Prof.Dr.Mehmet Bayraktar

XVIII. yüzyılın başlarında Lamarck ve ikinci yarısında Darwin, canlıların kökeni ve evrimi konusunda görüşler ileri sürdüklerinde, neredeyse herkes bu görüşlerin insanlık düşünce ve bilim tarihinde ilk defa söylendiklerine inanmıştı. Oysa öne sürülen teoriler ne ‘yeni’ şeylerdi ne de politika ve felsefeden büsbütün bağımsız saf bilimsel düşüncelerdi. XVIII. yüzyılın Avrupası böyle görüşlere muhtaçtı; ilerleme inancını pekiştiren evrim teorileri, bu sosyal ve politik atmosferde gelişme imkanı buldu. Ancak bu teorilerden hareket edenler çok farklı ve aykırı sonuçlara varmak istiyorlardı; bu sebeple, evrim teorisini alabildiğine kullanma yolunu tuttular.

Bu kitap, konunun tarihsel ve politik yanına işaret ettikten sonra, benzer düşünce ve teorilerin, İslam bilginleri tarafından ve daha kapsamlı boyutlarda ele alındığını gösteriyor. Hemen her konuya ilgi duyan müslüman bilginlerin, canlıların kökeni ve evrimi konusuna da ilgi duymaları kaçınılmazdı. Nitekim Mehmet Bayrakdar’ın bu çalışmasından, Nazzâm, Câhız, Ihvânu’s-Safâ, İbn Miskeveyh, Bîrûnî, İbnu’l-Heysem, İbn Tufeyl, Hâzinî, İbn Haldûn, Kazvînî ve Kınalızâde Ali Efendi gibi müslüman bilginlerin bu konuyu enine boyuna araştırdıklarını öğreniyoruz.

http://www.kidap.com.tr/islamda-evrimci-yaratilis-teorisi-mehmet-bayraktar-k2713.kitap

Saygılarımla


Nisan 12, 2011, 06:33:13 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

dinelr evrim teorisini reddetmez bu insanlarin dar bakislarindan kaynaklanir..
misal baska konularda yazdim, din kitaplari ozellikle incil ve kuran farkli kitaplardir..
bu kitaplari bakis acilari ve insan yorumlarina gore bir silah olarak bile kullanabilirsiniz

demek istedigim noktaya gelirsek, misal kitapta derki, yolculuk ettiler, araclarla gittiler.. bu yolculuk ve araclar 2000 sene once at arabasi iken, atlar develer iken, bugun roketler.. yani bakis acisi darsa kitabin anlami da dardir

buradan yola cikarak, adem ile havva ilk insan denmistir, ama sekilleri tasvir edilmemistir. veya onlarin dunyaya inisinden sonra etrafinda yasayanlarin nasil cins olduklari anlatilmamistir.. dunya 7 gunde, 7 saatte falan yaratildi diye anlatilirken kitapta, bunlarin en basinda bing bang oldu veya olmadi diye ibare yoktur

dinler bilime karsidir diyenler, din tacirleridir cunku genis perspektiften dinlere bakan insanlar olsaydi, kimse din uzerinden prim yapamazdi.. dar kaliplarda insanlara aktariyorlar ki bir noktada herkes bagimli olsun..

incil ve kuranin baslarinda ne yazar? bu kitabi ben insanlara gonderdim, OKUsunlar diye.. gidip elin hocasinin yorumlarini dinlesinler diye yazmiyor.. tembel irklardaki din kullanim ve bunlarin paraya donusme olayinin cokca olmasinin sebeplerinden biri de budur.. cunku okumaktan ve arastirmaktan aciz olan insanlar, ya allah yapti banane der, ya da bir hocaya sorar..

kuran'i okumus bir insandan bu dunya uzerinde daha cok din'i bilecegini kimse idda edemez. bu dinlere' de aykiridir, bu yuzden butun tarikatlar bir saadet zinciridir.. amac para ve guctur


Nisan 13, 2011, 04:02:28 öö
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Evrimci ateistleri o şekilde kalıba koymasanız bence daha iyi olur. Onlara göre tanrının bir anda yaratması gerekiyor diye bir tezleri yok, sadece yaratmak için zaman kaybetmesinin anlamsız olacağını söylerler. Bence bu söz bir iftira veya cahil bir kaç ateistin söylediği sözdür. Genelini kapsadığını sanmıyorum, çünkü çok kişi tanıdım.

Sanırım Tanrılarının günleri, bizim anladığımız sürelerin dışında olsa bile birbirine eşit olmaları gerekir. Yoksa gün diye belli bir dilimi kastemezlerdi. Evrim süreci, bir kaç milyar yılı kapsar, karadaki büyük canlıların tarihi 250 milyon yılı geçer, insanların ortaya çıkması, 4 milyon yıla kadar uzanır ve dinler sadece 3-4 bin yıldır vardır. Böyle bir süreç tanrıların zaman kaybını gösterir, İşte burada ateistler haklı olabilir.
Zaten ateistler sadece Müslümanlığa veya sadece Hristiyanlığa karşı değillerdir. Birini kabul ederken diğerini reddetmezler. Ateistler dinlerin ortaya koyduğu tezlere göre konuşurlar. Dinin iddia ettiği şeylere göre karşı tezlerini öne sürerler. Lütfen bu konuda dikkatli olalım. Bu tarz söylemler, din pazarlayıcıların tarzıdır. Sanki ateizm kesinlikle böyle diyormuş gibi, sanki evrim kesinlikle sunu söylüyormuş gibi, sanki komünizm kesinlikle şunu söylüyormuş gibi iftira atarlar ve akıllarınca çürütürler.

SECDE:7-O ki, yarattığı herşeyi güzel yarattı ve insanı yaratmaya da bir çamurdan başladı. 8-Sonra onun neslini bir sülaleden (değersiz bir sudan) yaptı.

SECDE:9-Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfledi ve sizin için işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı. Siz çok az şükrediyorsunuz!

Niye, tek bir satırı aldınız da devamını bıraktınız anlayamadım. Burada benim anladığım, insan bir anda çamurdan yaratılmış, sonrada su eklenmiş ve kendi nefesinden üflenmiş. Yani bir süreç varsa zaten anlatılıyor. Eğer çamurdan yapılmış halde binlerce yıl kaldı diyorsanız ve buna da evrim diyorsanız o ayrı tabiki. Ayrıca Kurana göre kadın erkeğin kemiğinden yapılmıştır. Yani benim buradan çıkardığım erkek yaratıldıktan hemen sonra kadın yaratılmıştır, erkeğin yaratılma süreci herhalde binlerce yıla dayanmış olamaz. Yoksa nasıl üreyebilecek ti?
____________________________________________________________________________________________
Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Allah'a göre kolaydır. (ANKEBUT SURESİ / 19)

Bence burada süreç değil, her insanın yaratımı gördüğünü anlatıyor. Yani bir çiçeğin topraktan çıkması, hayvanın doğması gibi sanki. Çünkü burada zaten insanların da bu yaratıma şahit olduğunu anlatmış. Hatta yarattığı şeyi iade ediyor, yani yeryüzüne teslim ediyor(bırakıyor).  Belki bu yüzden insanlar binlerce yıldır doğal olayları görünce "Allah'ın işi işte" diyorlar.
______________________________________________________________________________________________

Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, biz yapıcılarız. (ENBİYA SURESİ / 104)

Buradan çıkardığım ise, yaratım sürecinin sürekli olduğudur. Çünkü ilk yaratmaya başladığımız gibi demesi, devam eden yaratımlardan bahsediyor. Yani Kurana göre, her doğan gün yeni bir yaratım, her filiz yeni bir yaratım, her doğum yeni bir yaratım.

Sanırım dinlerin evrim teorisini de sahiplenebilmek için zorladığı yorumlar bunlar. Tıpkı tarihte, bir çok olaya önce karşı çıkarken, artık kesinleşen şeyleri de dinlerin kapsama alanı içine aldıkları gibi.

Ayrıca erkeğin(insanın değil) çamurdan yaratılması, sonra kaburga kemiğinden kadının yaratılması ne derece evrim teorisinin içine giriyor anlamak çok zor. Üstelik burada erkeğin yerine insanın demesi de bir tutarsızlık değil mi?
Bilemiyorum, sizce bunlar bilimsel ve mantıklı açıklamalarsa, benim anladığım objektif sorgulama çok farklı bir şey.

Benim anladığım dinler evrim teorisini kapsayabilmek için uğraşmakta ama bir türlü olmamakta.  Ayrıca tarih-öncesi deyip geçiştirdiğimiz inanılmaz uzunlukta bir zaman dilimi var. Dinlerin neredeyse filmin son dakikasına yetişmeleri ise benim kafamı karıştırıyor.

Bence dinler evrim teorisini temelden reddediyor. Benim dar bakışım da böyle.

Saygılarımla...
« Son Düzenleme: Nisan 13, 2011, 04:18:32 öö Gönderen: Prometheus »
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Nisan 13, 2011, 10:51:24 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

     Bence konuya Allah vardır veya yoktur diye yaklaşmak, evrim teorisinin dinlerle ilgisinin dışında bir konudur. Evrim, bilimsel bir teoridir. Birçok deney ve kanıta dayanılarak  geliştirilen bir teoriyi   saçmalık  olarak görmek doğru bir şey olmasa gerek.
      Bu  bağlamda salt  kişi inancına dayalı bir düşüncenin evrim teorisi ile nasıl bağdaşacağını anlamakta güçlük çekiyorum.
      Evrim teorisinde ki özellik, değişimin çok uzun sürelerde  oluşabilen bir olgu olmasına karşın, ilahi düşüncede böyle bir mantığa asla yer olmamasıdır. "Ol der olur" gibi.  Bu  bakımdan   teori  hiç bir dini inanç ile bağdaşamaz.
       Yanlışlığın, din ile bilimin aynı  platformda tartışılması olduğunu  düşünüyorum.
        Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Mayıs 16, 2011, 01:23:39 öö
Yanıtla #9
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Saygılarımla

Saçmalık olsa kimse kıymet vermez ona saçmalık demiyelim Bilimin Hurafesi diyelim.
Sahi  İnsan nasıl evrim geçirdi ?
« Son Düzenleme: Mayıs 16, 2011, 01:26:04 öö Gönderen: Hacamat »
Saygılarımla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
9347 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2012, 10:24:23 öö
Gönderen: java
Evrim Teorisi

Başlatan LuckyEye « 1 2 3 4 » Biyoloji - Canlı bilimi

36 Yanıt
21543 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2015, 12:42:22 öö
Gönderen: student
22 Yanıt
14263 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 17, 2015, 03:25:02 ös
Gönderen: GOASISG
0 Yanıt
2774 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2008, 01:14:16 ös
Gönderen: bugfree
16 Yanıt
21999 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2011, 10:39:41 öö
Gönderen: Genius Loci
18 Yanıt
11224 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 24, 2011, 04:20:45 ös
Gönderen: Mozart
9 Yanıt
5722 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2013, 12:56:40 ös
Gönderen: Etimolog
0 Yanıt
2314 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 10:05:42 ös
Gönderen: asimov
2 Yanıt
2682 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2013, 08:27:50 öö
Gönderen: ruzber
0 Yanıt
4075 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 15, 2014, 08:34:36 öö
Gönderen: edebiyat_ogr