Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Filozof ve Tanrı'nın konuşması  (Okunma sayısı 14847 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 22, 2012, 06:14:26 ös
Yanıtla #20
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 261

Euthyphro ikilemi ya da İlahi buyruk teorisi ilk kez Platon'un Euthyphron ile diyalogunda ortaya atılmış olan felsefi ve teolojik problem. Kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" şeklinde bir sorudan ibarettir ve 2400 yıldır din felsefesinin temel sorularından biri olmuştur. İkilem tek tanrılı dinlerdeki teolojik tartışmalarda küçük bir farklılıkla yeniden kurulmuştur. İkilemde ya birinci ya ikinci seçenek tercih edilmek zorunda kalınmış, Hıristiyanlıkta Ockham ile Augustinus, İslamiyette de Eş'ariyye ve Mutezile akımları iki farklı ucu desteklemiştir. Din felsefesindeki bu tartışma bugün de canlılığını korumaktadır.
Sokrates ile diyalogunda Euthyphron ilkin soruyu anlamaz, Sokrates soruyu biraz daha açar. Euthyphro önce birinci seçeneği kabul eder, girdiği çıkmazları Sokrates’in soruları sayesinde farkedince, diğer seçeneği benimser, orda da çıkmazlara girip, Sokrates’in sıkıştırması üzerine acil işleri olduğunu söyleyip tartışmadan kaçar.[1]

Sokrates Euthyphro ile pious'un (Grek. τὸ ὅσιον) (İng. pious, Alm. fromm) doğası üzerine tartışır. Sözcük Türkçede "iyi"den daha çok dindar, kutsal, erdemli, zahit anlamlarına geliyor. Bu tartışmada Euthypro "tanrıları memnun eden şeyin kutsal olduğunu" söyler. Ona göre bir eylemin kutsal olmasının kriteri onun tanrılar tarafından istenmesidir. Sokrates bu argümanı yeterli bulmaz çünkü tanrılar bir şeyin kutsal olması konusunda aralarında anlaşamayabilirler. Bunun üzerine Euthyphro argümanını revize eder. Kutsal olanın tanrıların ittifakla anlaştıkları şey olduğunu ileri sürer.

Bu noktada bir ikilem ile karşılaşılır. Sokrates, bir şeyin bizatihi kutsal olduğu için mi tanrılar tarafından sevildiğini, yoksa tanrılar tarafından sevilen birşey olduğu için mi kutsal sayıldığını sorar. Sokrates ve Euthyphro önce birlikte birinci seçeneği kabul ederler. Birinci seçeneği seçmek, Sokrates'e göre, bizi ikinci seçeneği reddetmeye zorlamaktadır ve bu durumda birşeyin neden kutsal olduğunu açıklanamaz. Her iki argüman da doğru olsa, bizi şöyle bir çıkmaz döngüye sokar: Bir şey kutsal olduğu için tanrılar onu sever, tanrılar onu sevdiği için kutsal olur. Bu durumda gerçekte kutsalın doğası üzerine bir sonuca ulaşamayız.

Sokrates'in meşhur ikilemi bir miktar değişiklikle tek tanrılı dinlerde de tartışılan bir konu olmaya devam etmiştir. Musevi, Hıristiyan ve İslam teolojilerinde bu tartışma hala sürmektedir. Leibniz ikilemin bir versiyonunu şu şekilde ifade etmiştir: "Genellikle Tanrının emrettiği şeylerin iyi ve adil olduğu kabul edilir. Fakat geriye şu soru kalır: Birşey Tanrı emrettiği için mi iyi ve adildir, yoksa iyi ve adil olduğu için mi Tanrı tarafından emredilmiştir, başka bir ifade ile iyilik ve adalet Tanrının keyfi bir seçimi midir, yoksa iyilik ve adalet şeylerin doğasına ait zorunlu ve ebedi gerçekler midir?"?[2]
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
(Socrates)


Ekim 22, 2012, 06:16:16 ös
Yanıtla #21
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 261

İkilemin yarattığı sorunlar ;

 "Bir şey Tanrı emrettiği için ahlakidir" seçeneğinin yarattığı sorunlar

    Mantıksal nedensellik sorunu: Bir şeyin Tanrı emrettiği için ahlaki olduğu önermesi bir mantık önermesi olarak kendi başına doğru sonucu vermez, çünkü önerme aslında şöyledir:

Tanrı x'i istiyor
Öyle ise x iyidir.

Önermenin doğru sonucu vermesi için bir başka önerme eklemek zorunluluğu ortaya çıkar. Yani
Tanrı x'i istiyor
Tanrı'nın istediği her şey iyidir
Öyle ise x iyidir

Bu durumda doğru bir nedensellik ilişkisi ile x'in iyi olduğu sonucuna varılabilir, ancak bu sonuç teolojik bir önerme olan birinci önermeye değil (Tanrı x'i istiyor), ahlaki bir önerme olan ikinci önermeye(Tanrı'nın istediği her şey iyidir) dayanır. Önermeyi kabul ettirebilmek için araya sokulmuş olan ikinci önerme ise bizi Tanrının ve ahlakın tanımı ve bu önermenin doğruluğuna nasıl ulaşılacağı üzerine yeni tartışmalara götürür.[4]

    İlahi emirlerin keyfiliği sorunu: Bu seçeneğe yapılan en önemli eleştirilerden biri ahlaki bir çerçeveden geliştirilmiştir. "Tanrı neden x'i değil de y'yi emrediyor" sorusuna verilen cevap bu seçenekte "Çünkü Tanrı öyle istiyor" olduğu için Tanrının iradesinin gelişigüzel şekilde ortaya çıktığı sonucuna varılacaktır. Eğer Tanrı keyfi şekilde emirler veriyorsa teorik olarak adam öldürmeyi yada yalan söylemeyi de emredebilirdi. Ockham ve Gazali, Tanrının iradesinin sorgulanamayacağını ileri sürmüşlerdir ve böyle emirler vermesinin olanaklı olduğunu söylemişlerdir. İbrahim'in oğlunu (müslümanlara göre İsmail'i, Musevi ve Hıristiyanlara göre ise İshak'ı) kurban etmeye götürmesi örneği gibi örnekler verilse de asıl olarak böyle bir ihtimalin olması eleştiri konusu olmuştur. Kierkegaard ise İbrahim'in oğlunu kurban etme girişimini etiğin aşılması ve ondan daha yüce bir amaç için etiğin askıya alınması olarak değerlendirmiştir.[4]

    Olgu-değer problemi: Olgu-değer problemi[7] David Hume'un ortaya attığı bir felsefe ve mantık sorunudur. David Hume bulgusunu şöyle açıklar: "Şimdiye kadar karşılaştığım bütün ahlak sistemlerinde şuna tanık oldum. Ahlakçı, belli bir yere kadar normal bir biçimde akıl yürütmeye koyulmakta fakat sonunda Tanrının varlığına veya insani faaliyetlere ilişkin bir dizi yargılara varmaktadır. Burada insanı hayrete düşüren bir husus vardır. Şöyle ki, varılan sonuçlara ilişkin ifadelerde “…dır” (is) veya “değildir” (is not) gibi yer alması gereken bağlantılar yerine zorunluluk ve ödev bildiren ifadeleri ("meli" veya "malı" takılarıyla ifade edilen fiilleri) görmekteyiz. Son derece önemli olan bu değişikliğin nasıl olduğunu açıklamak mümkün değildir. Her şeyden önce bu değişiklik yeni bir ilişkiyi dile getirmektedir. Bunun bir gerekçesi olmalıdır. Bu yeni ilişki, kendisinden tam anlamıyla farklı olan yargılardan nasıl doğmaktadır?"[4][8] Konumuz açısından probleme baktığımızda önerme şu biçimi alır

Tanrı x'i istiyor
O halde x'i yapmalıyım

Bu önermede Hume'un belirttiği gibi olgudan değere geçiş söz konusudur. Hume kanunu veya Hume Giyotini de denilen bu problem bizi safsatalarla boğuşturmaktadır. Hume’un ifadelerinde de vurgulandığı gibi, bir olgu hükmünden değer hükmüne geçişte "keyfilik" olduğu düşüncesi N. Smith, K. Nielson, Antony Flew ve A.C. Ewing gibi düşünürler tarafından da kabul görmüştür. Ancak Hume'un aksine olgudan değer üretilebileceğini ileri süren John Searle gibi düşünürler de olmuştur.[4]
"Bir şey ahlaki olduğu için Tanrı emretmiştir" seçeneğinin yarattığı sorunlar

    Tanrının kudretinin sınırlanması sorunu: Eğer Tanrının emirlerinden bağımsız olarak bir takım ahlaki kurallar varsa, tanrının hakimiyeti sınırsız değil demektir. Tanrının da uymak zorunda olduğu bazı ahlak kuralları vardır. Bu durumda Tanrı herşeyden bağımsız değildir.[9] Bu seçeneği kabul eden 18. yüzyıl filozoflarından Richard Price "Ahlak"ı zorunlu ve değişmez bir şey olarak kabul edip "Tanrıdan ayrı, ondan bağımsız, eşit derecede ebedi ve zorunlu olarak kurulmuş olabilen" bir şey olarak tanımlamıştır.[10]

    Ahlak kurallarının koyanın kim olduğu sorunu: Eğer Tanrının emirlerinden bağımsız olarak ahlak kurallarının varlığından söz ediyorsak bu kuralları koyan birileri de olmalı. Bu fikir ise herşeyi yaratanın Tanrı olduğu şeklindeki temel teist argümanla çelişki taşır.[11]

    Tanrısız bir ahlakın varlığı sorunu: Eğer ahlak kuralları Tanrıdan bağımsız olarak varlarsa, Tanrı olmasa bile ahlak kurallarının olacağı anlamına gelir. Bu durumda insanların ahlaklı olmaları için Tanrının varlığını kabul etmeleri gerekmez, ki bu da teizmin temel argümanlarından birinden vazgeçmek anlamına gelir.[11]

Vikipedi  den alıntıdır...

Saygılarımla...
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
(Socrates)


Ekim 22, 2012, 09:56:18 ös
Yanıtla #22
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir


Heriki ihtimaldede tanri faka basabiliyor.
Tabi ücüncü bir ihtimal daha olabilir.

Saygilar


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
9165 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 04, 2012, 02:05:15 öö
Gönderen: gnothi
4 Yanıt
11276 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 08, 2012, 08:31:39 öö
Gönderen: java
2 Yanıt
4706 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2016, 05:18:50 ös
Gönderen: kurt
10 Yanıt
7320 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2009, 12:48:22 öö
Gönderen: asoraman
2 Yanıt
6963 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 02, 2010, 11:54:04 öö
Gönderen: amurdad
3 Yanıt
6188 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2013, 10:12:08 öö
Gönderen: ruzber
1 Yanıt
4353 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 31, 2012, 04:04:00 ös
Gönderen: asimov
8 Yanıt
4585 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2013, 07:22:14 öö
Gönderen: ceycet
5 Yanıt
4382 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2014, 01:25:19 öö
Gönderen: NOSAM33
4 Yanıt
4204 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 15, 2015, 11:38:19 öö
Gönderen: chimera