Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Milletler Tarihi => Tarih => Osmanlilar => Konuyu başlatan: LEON COMANDANTE - Kasım 04, 2007, 04:29:02 ös

Başlık: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: LEON COMANDANTE - Kasım 04, 2007, 04:29:02 ös
OSMANLI KATLİAMLARI

Yavuz Selim’e kadar Doğu Anadolu’da Türkmen hakimiyeti vardır. Yavuz ise; Şafi mezhebinden Nakşibendi tarikatından Kürt mollası Şeyh İdris-i Bitlisi’nin önerisi ve planlamasıyla Doğu ve Güney Anadolu’da Türkmenler katledilmişler, kurtulanlar ise Azerbaycan’a kaçmışlardır. Türkmenlerin hakim oldukları idari beylikler ve toprakları; Yavuz’un imzaladığı boş fermanları, İdris-i Bitlisi oldurarak Kürt Aşiret reisine ve ağalarına vermiştir. Böylelikle bugünkü doğudaki feodalizmin temelleri atılmıştır.
İdrîs-i Bitlîsi (Ö.8 Kasım 1520) “Selim Şah-Nâme” adlı eserinde; başta Diyarbekir olmak üzere Kürdistan memleketinde “Kürt Beyleri ve Kürt taifesinin mülk, millet, mezhep ve irsi bağlarının” nasıl güçlendirdiğini anlatırken, şehir ve yöre adlarını tek tek vererek Kızılbaş Türkmenleri de nasıl katlettiklerini “Allah’ın ve Padişah’ın yanında olan bir Molla olarak” zevkle ve kana susamış bir vampir edasıyla anlatmaktadır. Kürtler “dirlik ve birliklerini” İdrîs-i Bitlîsi’ye borçluyken, Türkler ise, Yavuz Selim ile İdrîs-i Bitlîsi’nin yaptıklarını lanetle anmışlardır.

Yavuz döneminde Osmanlı yönetiminde görev alan İdris Bitlisi ve Bıyıklı Mehmet Paşa ile Kürt Aşiret Ağaları’nın durumları için; bugün Kürt gruplarından KOMKAR belgeli olarak şöyle demektedir ki çok ilginçtir:

"1535'ler de böyle bir icazet vererek, beylik topraklarının bölünmesini kolaylaştırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman fermannamesinde aynen şöyle diyor: -Bey öldüğünde, eyaleti kaldırmayıp bütün hududu ile Mülkname'yi Humayun uyarınca oğlu bir ise, O'na kalacak, eğer müteadit ise, istekleri üzerine kale ve yerleri, aralarında paylaşacaklardır. Uzlaşmazlarsa, Kürdistan beyleri nasıl münasip görürlerse öyle yapacaklar ve mülkiyet yoluyla bunlara ebediyete kadar ila ebeddevran mutaarrıf olacaklardır. Eğer Bey, varissiz, akrabasız ölmüş ise, o zaman eyaleti, hariçten ve yabancılardan hiç kimseye verilmiyecek, Kürdistan beyleri ile görüşülüp ve ittifak edilip, onlar bölgenin Beylerinden veya Beyzadelerinden her kimi uygun görürlerse, ona tevcih edilecektir. (Hükmi Şerif, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 11960 sayı-İstanbul) Kürt-Osmanlı Andlaşması'nın mimarı İdris'tir. Bu anlaşmayı kabul eden ve gerekli bulan Yavuz Sultan Selim'dir. İkisi de 1520'de maalesef ölmüşlerdir. Sultan Selim, İdris'e; -Git Kürdistan beylerini ve emirlerini topla, kendi aralarında bir beylerbeyi seçsinler demişti. Mevlana İdris ise, Kürt beylerini çok iyi tanıdığı için kestirmeden bir beylerbeyi Sultan'dan istemiş ve Bıyıklı Mehmet Paşa'yı tavsiye ederek bu işi noktalamış idi. Diyarbakırlı bir Kürt olan Bıyıklı Mehmed Paşa'da çok erken gitti ve bundan sonra Kürdistan Eyaleti Başkenti'ne Mekadonlu komutanlar gelmeye başladı. Kanuni Sultan Süleyman, bilerek veya bilmiyerek 1533-34'lerde, Bitlis'i Şeref Han'dan alıp, bir fermanla Ulame Tekelu'ya veriyor. Direnen Bitlis Beyi'nin üstüne, Diyarbekir Beylerbeyi ve kuvvetleri ile bütün Kürdistan beylerinin kuvvetlerini de katıyor ve Ulame'yi başkomutan olarak atıyor. Aynı Sultan, 1535'ler de Bağdat seferini yaptıktan sonra Kürtleri tanımaya başlıyor veya bunlarsız bir şey yapamıyacağını anlayarak, babasının Amasya'da imzaladığı anlaşmaya yukarda verdiğim arşiv numaralı Hükm-i Şerif-i yayınlıyor. Neticeye baktığımızda, Kürt hükümdarları, çoğunlukla topraklarını bölmemiş ve statülerini 1850'lere kadar getirmişlerdir.”
Yavuz Selim’in önce Erzincan Valiliğine atadığı, sonradan da bütün doğu ve güney doğuya bakmak kaydı ile Diyarbakır Eyaletine getirdiği Dıyarbakırlı Kürt Bıyıklı Mehmet Paşa ve danışmanı Bitlisli Molla İdris; bütün bölgeyi Türkler’den temizlerler ve yaklaşık olarak YÜZ BİN Kızılbaş Türk’ü katlederler. Bölgeden kaçamayan Türkler de kendilerini Kürt olduklarını söyleyerek kalırlar, baskılar sonucu da gerçekten Kürtleşirler. Doğu sınırlarını Türklere kapatan Yavuz; korumalığını da Kürt aşiretlerine bırakır. 1517’de Yavuz Selim’in Mısır’ı alması ve 74.ncü İslâm Halifesi olması ile sünnilik resmi ideoloji haline gelir ve İslâmi Devlet kimliği oluşur. Bu tarihten sonra Araplar, Osmanlı Devleti’nin yaşamı boyunca diğer halklardan üstün ve gözde konumlarına devam ederler. Türkler arasında Yavuz adı Yezit ile özdeşleşir ve lanetle anılır. Türk ulusal kimliği; Bozkırdaki Türkmenlerde yaşar ve ozanları Türkçe’yi geliştirir. Osmanlı Sarayı ise giderek soysuzlaşır ve yapay “Osmanlıca” denen yazı dili hakim olur. Bu nedenle Prof.Dr. Faruk Sümer; Safeviler için Osmanlılar’dan daha fazla Türktür demektedir.

Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu bir zamandır. Ama Türkler açısından bir şey değişmez. Yine bu dönemde zülüm, şiddet ve katliamlar devam eder. Kürt kökenli Ebussuûd Efendi (1545-1574)’in Şeyhülislâm olmasıyla ve 30 yılda verdiği fetvalarla “Osmanlı toplum yaşamını” belirler ve Kızılbaş Türkmen katliamı, “Sünni Şeriatı”na göre meşruluk kazandırır. Yedi Kızılbaş öldürene “Cennetin Anahtarı” verilir. Bugün Sünni din adamları tarafından huşu ile anılarak “evliya mertebesi”ne çıkarılan Ebussuûd Efendi, Türk katliamcısı, yobaz, lanet okunacak bir zalim ve cellattan bir kişiden başka birşey değildir.

Hırvat kökenli ve nakşibendi tarikatından Kuyucu Murat Paşa 6.12 1606’da sadrazam olduktan hemen sonra Anadolu’da geniş çaplı Alevi katliamı harekatı başlatır. 155 bin Alevi Türkmeni diri diri kazdırdığı kuyulara gömdürür. Aman dileyen insanlara Kuyucu Murat Paşa’nın yanıtı; “Vurun şu pis Türk’ün başını” olmuştur. Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat Paşa üç yıl terör estirir.

Köprülü Mehmet Paşa (1656-1661) Celali ayaklanmaları bastırmak ve eşkıya tedibi adı altında; Anadolu Türkmenlerini kırımdan geçirmiş sağ kalanlara da zülüm yapmıştır. Osmanlı Vak’a-Nüvisleri ( tarihçileri) Naima ve Hoca Sadettin Efendi gibileri; kitaplarında katliamları ballandıra ballandıra anlatmaktalar ve Türkler için; “nadan” yani “kaba Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk” ifadesini kullanmaktadır. Başka kitaplarda ise; ‘Türk iti şehre gelince farisice ürür.’ yazmaktadır. Osmanlının ünlü şairi Nef’i ise “Tanrı, Türk’e irfan çeşmesini yasaklamıştır.” Demektedir. Divan-ı Hümayun yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde;


“Sakın Türk’ü insan sanma

Bin an bile olsa Türk’le birlikte olma

Türk eline şeker alsa o şeker zehir olur.

Türk’ün başını keserken sakın gam yeme

Baban da olsa Türk’ü öldür.”


Demektedir. Tüm bunlara karşın Türk Bayat boyundan Alevilerin ulu ozanı Fuzuli (1480-1566) bir deyişinin son beytinde şöyle diyor:


“Fuzuli, gökten yere insen sana yer yok

Yürü var gel, ya Arap’tan ya Acem’den”


Gökten Allah tarafından dahi indirilse Türklerin dünyada yeri olmadığını; Arap ve Acemler hakim olduğunu belirtir ve Şiirlerinde Osmanlılara sitem eder ve kafa tutar. Alevi Türkmen aşıkları, ozanları diline ve töresine sahip çıkar ve şiirlerinde dilendirir, yöre yöre gezerek halkı bilinçlendirirler. Dedeler ve Babalar da Türkçe ibadet yaparak örf ve gelenekleri yaşatarak bugünlere getirirler.
Başlık: Re: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: LuckyEye2 - Kasım 05, 2007, 12:49:30 öö
Yazı hiç bir bilimsel değer taşımamakta malum siteden kişisel bir araştırma mı yoksa uydurmamı Allah bilir
Başlık: Re: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: sun - Kasım 05, 2007, 09:19:43 öö
Bir rejimi yıkmak istiyorsanız o rejimi kötülemeniz gerekmektedir. Rejim yıkıldı ama bunlar hala kötülüyor.
Başlık: Re: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Veritas - Kasım 05, 2007, 03:48:48 ös
Yazının kaynağını bilmiyorum ama anlatılanlar ekseriyetle doğrudur. Sayın LuckyEye ve Alaaddin'in karşı çıkışlarının dayandığı argümanları bilmek ve bu hususta fikir tartışması yürütmek isterdim. Yalnız şunu da belirtmekte fayda var ki o zamanlar Osmanlı'da kullanılan "Türk" ya da "Türkmen" kelimesinin içerdiği anlam tabi ki bir ırk temelinde olmasına karşın aynı zamanda devlet düzenine karşı bir ideolojiyi de simgelemektedir. Konu üzerine çok sayıda sağlam Osmanlı kaynakları da bulunmaktadır.

Dadaloğlu neden o meşhur koçaklamalarını yazdı; Köroğlu'nun savaştığı zalim Bolu Beyi bir Osmanlı Valisi değil miydi; "Şalvarı şaltak Osmanlı, Eğeri kaltak Osmanlı, Ekende yok biçende yok, Yemede ortak Osmanlı" deyişleri boş yere mi ortaya çıktı; Kuyucu Murat Paşa (ki kendisi Hırvat'tır) neden "kuyucu" lakabını aldı; Şah İsmail'in şiirlerini hala okuyup rahatça anlayabiliyorken Yavuz neden ekseriyatla Farsça şiirler yazmıştır? Bunlar bile insanın kafasında soru işaretleri oluşturmaya yetmiyor mu?

Şunu da belirtmeliyim ki Leon Commandante'nin fikirlerine de tam olarak katılmıyorum. Zira bu yazıda yoğun bir şekilde Anti-Kürtçülük, Osmanlı'yı günümüz siyasi olaylarından da gaz alarak bir nevi Kürtçü göstererek tarihimize öyle ya da böyle büyük bir iz bırakmış bir devleti, bir kültürü ortak düşman gösterme çabası sezdim.
Başlık: Re: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: LuckyEye2 - Kasım 05, 2007, 06:14:43 ös
  Sn. Veritas yazı sizinde son paragrafaınızda anlattığınız gibi art niyetlice hazırlanmış yazının kaynağı benim anladığıma göre kişisel bir çalışma başka bir forumdan alıntı veorada kaynak isteyenlere benim çalışmam cevabı verilmiş.

 Osmanlı bir ırk devleti değildi zira o dönemde hangi devlet ırk devletiydi Osmanlı imparatorluklar döneminde yaşadı Fransız ihtilanlinde sonraki milliyetçilikten dolayısıyla yıkıldı bahsi geçen dadaloğlu Osmanlı ya karşı girişilen bir isyanın içinde bulunan bir ozandır ve sanırım 18. Y.Y. da yaşamıştır hatta 19. Y.Y. da da ölmüştür Osmanlı 32 milleti içinde barındırmış ve hangi millete özel bir kinle katliam hissiyatı hissetmiş ki devleti kuran ve o devletin sahipleri olan Türk milletine böyle birşey yapabilsin hangi padişah Türk değildi Osmanlı milliyetçiliğe karşı olabilir çünkü 32 milleti barındırıyordu milliyetçilik o devletin sonu olurdu zira öylede oldu Osmanlıyı kötüleyerek şer ocağı gibi nitelemeler yaparak hiç bir yere varamayız bu gün hala yurtdışında Türkler denilince akla Osmanlı geliyor Osmanlı hakimiyetine girmiş batı topraklarında hala "Türk korkusu" denilen unsur Osmanlı sayesinde oldu Avrupalılar "Türkler geliyor" kitaplarını Osmanlıya dayanarak yazıyorlar velhasıl kelam Devlet-i Aliyye-i Osman Türklerin devletiydi zaferleriyle hala guru duyabiliyorsak çıkıpta Türkleri katletmiştir diyemeyiz Türkler eğer Osmanlı olmasaydı bu topraklarda biraz zor kalırdı...
Başlık: Re: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: shemuel - Kasım 05, 2007, 09:09:49 ös
Sevgili Leon doğruları yazmış olabilir.
Şu anda günümüzde dediği bölgelerde Türkmenlerden başka her millet yaşıyor.
Başlık: Re: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: cardiffmonster - Ocak 12, 2008, 04:02:16 öö
Bu hakikaten cok hassas bir konu ve tarihcilerin/akademisyenlerin ozellikle detayli olarak yayin yapmasi gereken konulardan.

Olumlu ya da olumsuz yorum yapmadan sadece bir sey eklemek istiyorum, bahsi gecen donem 1500 ler, Osmanlinin zirvede oldugu bunun yaninda akinlarin devam ettigi, Misir seferi ile Iran seferlerinin yasandigi donem. Yavuz Sultan Selim, Iran seferi sirasinda ordunun neredeyse yarisini Anadolu'da sinlensinler diye birakmamistir, siyasi mucadelenin yaninda Pers medeniyetinin de Anadoluda calismalari vardi, dinsel bir yaklasimdan cok siyasi bir mucadeledir bu. Tum bunlarin uzerine devletin bekaasi ve istikrari icin oz kardesini oldurten bir idari yapi var ***Bu donemin kiyaslamasi icin Avrupa devletlerindeki engizisyon mahkemelerini ve somurgelesme zamanlarinda yapilan vahsetleri antiparantez hatirlatirim***
Son olarak tekrar bu konularin herhangibir ideolojik dusunceden arinmis sekilde resmi tarihciler tarafindan arastirilmasi gerektigini dusunuyorum...
Saygilar
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: harici - Temmuz 03, 2008, 04:58:06 ös
Ne yazık ki Leon'un yazdıkları -amacı ne olursa olsun- doğrudur. Osmanlı'da Fatih'le başlayan Türkleri dışlama süreci Türk nefretine varmıştır. Konu ile ilgili başka örnekler de vardır: Yeniçeri Ocağının bozulma nedenlerini anlatan bir raporda "...hırsızların, deyyusların, mezhepsizlerin, Çingenelerin ve Türklerin ocağa alınması"ndan bahsedilmiştir. Türkler o kadar bastırılmıştır ki Bursa Valiliği döneminde şehrin eşrafı ile bir toplantı düzenleyen -yanılmıyorsam- Ahmet Vefik Paşa herkesle tanışırken arkalarda oturan sessiz, yaşlı bir adama sıra gelir. O ana dek herkes milliyetini söylerken bu adam söylemez. Paşa'nın sorusu üzerine ezik hafif bir sesle Türk olduğunu söyler. Paşa "Niye söylemiyorsun? Bak ben de Türk'üm" deyince adamcağızın gözleri açılır: "Türk'ten sadrazam olur mu?" der. Bunu üzerine Paşa'nın boğazına bir düğüm oturur ve "Sadrazam da laf mı? Padişah bile olur" der. Ama çoğu padişah bunu unutmuş gibidir. Ta ki 2. Abdülhamit'e kadar. Bir gün saray bahçesinde gezerken bahçevanın yamağına "Ahmak Türk" diye bağırdığını duyunca "Bana bak.Ben de Türküm" diye çıkışmıştır. Ama gerisi gelmemiş, gelememiştir. (Daha ayrıntılı  bilgiler için "Selçuklu'dan Atatürk'e Türk Halk Devrimleri" kitabına bakabilirsiniz.) Türklerin Osmanlı Dönemi tarihi örtülü bir alandır. Çok şaşırtıcı şeyler bulacaksınız. Hele bir zamanlar benim de sandığım gibi "Osmanlı=Türk" zannediyorsanız şok olacaksınız.
   Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: harici - Temmuz 03, 2008, 05:00:50 ös
Başkası düzeltmeden ben düzelteyim. Sadrazamlığı valiliğinden sonradır. Adamın sorusu "Türkten Paşa olur mu?"dur.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Mozart - Temmuz 04, 2008, 01:02:12 öö
Osmanlı Devleti millet olmaktan daha çok dine önem verdiğinden dolayı çok büyük hatalar yapmıştır.Türkleri öldürmüştür,kültürü öldürmüştür.Bunlar ders çıkarmalıyız.Yine başka bir kültürün etkisi altında olmamız isteniyor.

Büyük Atatürk bitirilmeye çalışılan Türklüğü canlandırmıştır.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: farmason82 - Eylül 28, 2008, 06:05:23 öö
Dededen toruna,ondan toruna şeklinde devam eden bilgi akışında Gazze'den İran'a ordan türkiyeye göç eden bir sülalenin torunu olarak kulağıma aks edilenler arasında Y.S.Selim'in vakti zamanında türkmenler üzerine sefer düzenlediği ve tüm türkmenleri öldürdüğüdür. Hala neden saldırdığını anlamış değilim.. Aslında Selçuklu İmparatorluğunun temelindeki kabileye saldırma nedeni görünende "Doğuda kışkırtma çıkarmak". Katletme terimi pek çok Osmanlıcı için ağır geleceğini düşündüğümden o tür bir terim kullanmak istemiyorum ama böyle bir olayın olduğu tarihte aşikar...

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 10:20:48 öö
Kusura bakmayın arkadaşlar, yukarıdaki bilgilerin çoğu taraflı, ve alıntıdır. Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi'ne gitmeden önce, Şii İran Ülkesi Destekçisi, beylikleri kovmuştur. Tamamen Alevi Halkı yüceltmek için yazılmış, bilimsel temeli olmayan bir yazı. Sünni din adamlarını ve Sünnileri küçümseyen bir yazı, aynı zamanda başka kesimleri de küçümseyen bir yazı.  Türk demek daha öncede belirttiğim gibi yalnızca Alevi halkına mal edilemez. bu yazıyı şiddetle kınıyorum,

saygılarımla.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Dino - Eylül 28, 2008, 02:33:47 ös
Degerli Arkadaslar,

1500'lu yillarda Osmanli Imparatorlugu, iki kutuplu dunyanin kutuplarindan birisidir, digeri de Ispanya'dir. Bu yuzyilda inaniliyordu ki; kader dunya imparatorlugunu Turk'lere ve Ispanyol'lara bagislamistir.

Osmanli Imparatorlugu, gucunun zirvesindeyken Avrupa kapilarina da dayanarak imparatorluk sinirlarini genisletmek istemis ve buyuk olcude basarmistir. Genislerken de oldukca akilli bir yontem izlemis, gosterisli atlari, renkli kiyafetli yenicerileri ve kalabalik ordulari ile once goze hitap edip gozde buyumuslerdir. Fethetmek istedikleri topraklara gelip, kapiya dayanip sunu soylemislerdir;  "Ya burasini bana vereceksin, ben de dinine ve insanlarina dokunmayacagim, ya burasini bana vereceksin, ya da burasini bana vereceksin". Cogunlukla tek kisi olmeden istedigini almis, aldigi yerlerde verdigi sozu tutmus, sadece vergisini alarak insanlari her alanda hur birakmistir. Bu yuzden Avrupa'da o donemden kalmis Camii gormezsiniz. Asimilasyon, din degistirme, katliam vs olmamis ama Ispanya Imparatorlugu ile gerceklesen deniz ve kara savaslarinda elbette olenler olmustur.

Osmanlinin sasaali donemlerinde, Hiristiyan Avrupa Osmanli'yi TURK olarak adlandirmakta, TURK'un asil anlami ise MUSLUMAN demekti. "Turk" ile "Musluman"'in nerdeyse esanlamli kullanildigi, "millet" ve "ummet" arasindaki farkin geri plana atildigi bu yuzyilda, Turklerin betimlenmesi ile Muslumaninki hemen hemen aynidir.

Osmanlidan o kadar korkulmustur ki, yapilanlar oldukce buyutulerek kulaktan kulaga yayilmis, Kilise, halki bilinclendirmek ve bir arada tutmak icin (dini olarak da) oldukca muazzam hikayeler anlatmislar, tabir yerindeyse kas yapayim derken goz cikartmislardir. Bu sayede Osmanli, tum avrupanin korktugu, anlatilanlardan dolayi bir o kadar vahsi, barbar, yakip yikan diye taninmistir. Gizliden gizliye bilinmeze karsi merak ve hayranlik da yok degildir.

Yani, Osmanli icin kullanilan tum kotu tabirler, aslinda korkunun urunudur. Osmanli, 600 senelik hukumranlik donemi icinde daima yumusak bir yonetim anlayisini benimsemis, acikcasi alacagi vergiler herseyden onemli olmustur. Ornegin, nugunku Romanya'dan vergisini Kostence limani kullanilarak bugday olarak almis, Macarlar Romenlere dis gosterince de Macarlara sefer duzenlemislerdir.

Buradan cikacak sonuc, Osmanli icin soylenen kotu betimlemelerin cogu korku urunu ve yalan, abartidir. Katliam gibi iddialar buna dahildir diye dusunuyorum. Durup dururken kimse bir sey yapmaz, yapilmis olan birsey varsa da abartiliyordur. Zira Osmanli bindigi dali kesmeyecek kadar akilci bir yonetim politikasi yurutmustur. Yoksa 600 sene kutuplardan birisi olarak kalabilir miydi?

Sevgi ve Saygilarimla,

NOT: Bu konuda arastirma yapmak isteyenlere, Ozlem KUMRULAR'in TURK KORKUSU adli kitabini onerebilirim. Kitap yazilirken Ispanya dolayisi ile avrupa arsivleri de taranarak yazilmistir, bu onemli bir ayrintidir.
Osmanlinin en buyuk e
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 02:39:35 ös
Syn: Dino
Sizinle bu konuda aynı görüşü paylaştığımızın, ayrımındayım, yukarıdaki anlatılanlar üzerinden hareket ettim, paylaşımınız, için teşekkürler,

Saygı ve sevgilerimle..
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: farmason82 - Eylül 28, 2008, 05:09:18 ös
Syn Akasya bana ayrım yapmadan(yani şii,sunni) bu sefer hakkında bildiklerinizi anlatırsanız sevinirim.. Çünkü bu olayı irdeleyip sonucunda şiileri,alevileri haklı gösterip sunni'leri kötü gösteriyor demek için yazılmamış bir yazı.. Kınanacak birşeyler söylemediğim kanısındayım.. Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 07:06:18 ös
Syn:farmason,
 Üzgünüm, bu yazı yukarıda kastedilen tamamen, (Leon commndate'nin yazısı) bilinçli ayrımcı bir yazıdır. Beni suçladığınızı (ayrımcılıkla) düşünerek cevap vermeme hakkımı kullanıyorum.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 08:00:38 ös
Osmanlinin sasaali donemlerinde, Hiristiyan Avrupa Osmanli'yi TURK olarak adlandirmakta, TURK'un asil anlami ise MUSLUMAN demekti. "Turk" ile "Musluman"'in nerdeyse esanlamli kullanildigi, "millet" ve "ummet" arasindaki farkin geri plana atildigi bu yuzyilda, Turklerin betimlenmesi ile Muslumaninki hemen hemen aynidir.


Sayın Dino

Osmanlının sasalı girişinden dolayı avrupalılar Amerikayı keşfettiklerinde karşılarına o şaşa ile çıkan bir kuşa da "Turkey" demiştir o kuşta bildiğimiz hindidir. :)

Yazı hiç bir bilimsel değer taşımamakta malum siteden kişisel bir araştırma mı yoksa uydurmamı Allah bilir

Burada yazanlar Osmanlı tarihinin gerçekleridir. Osmanlının büyük bir devlet olduğu da inkar edilemez bir gerçektir. Bende şu eklemeleri yapmak isterim arkadaşlarımın yazısına. Yavuz İran seferine Anadoludan başladı ve bu seferde 40000 Alevinin başını vurdurmuştur. Yavuzun İran seferindeki iki amacı vardı: Bunlardan biri , doğu da şiiliği temizleyip Horasan ile birleşmek. İkincisi ise Mısırı fethederek dünya ticaret yollarını ve halifiyeti elde etmekti. Anadolu seferinde yapmış olduğu katliamı kayda geçirtmiş vede günümüzde bu kayıt Osmanlı arşivlerinden ve tarihçileri tarafından doğrulanmaktadır.


Yavuz bu katliya mı neden yaptı????

Bunun nedeni de Ankara savaşında yatmaktadır. Osmanlı Şii Moğol egemenliğine giriyor ; Moğollar Osmanlıya gelirken İranda bulunan Sünni kesimi kılıçtan geçirmiştir.

Yavuz  Selim bunu bilidiğinden birde Sünni kesimin desteğini almak istediğinden o da İran üzerinden Mısıra giderken Alevileri katlediyor.

Moğollar Şiilere dokunmuyorlar Osmanlıda Sünnilere dokunmuyor bunun nedeni İmparotorlukların etnik idaresi vede çıkar amaçlarında yatmakta.

Bunlar tarihin gerçekleridir günümüzde bile Maraşta vede Sivasta olanlar halen anılmakatadır.

:) Birde Yavuza bu kader yazılmıştı.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Kaan - Eylül 28, 2008, 08:09:44 ös
“Better be ruled by a smart Turk than a dumb Christian.”

Bu Protestanların Lideri olan Martin Luther'in sözüdür. Türk'ten kastı dediğiniz gibi Müslümandır.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 08:14:48 ös
:)teşekkür ettim Sayın Kaan

Ama ben işin şaşa kısmını diyordum :))
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Kaan - Eylül 28, 2008, 08:35:23 ös
Sayın Semsin,

Aslında ana yazının kaynağı verilmediğinden konuya göz ucuyla baktım, Türk adının Müslüman olarak geçtiği küçük bir referansa değinmek istedim yoksa işin şaşa kısmıyla ilgilenmiyorum aslında. :) Siz devam edebilirsiniz konuya...

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 09:06:19 ös
Sin, Şın'a gelince, Muhiddin'in kabri ortaya çıkar...

Yavuzun Kaderi katlettiği Alevi lerin din büyüklerinden birinin mezarını yaptırmak ... Bu kabir Al-Arabi nin kabridir.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 09:19:48 ös
Syn:Semsin
Syn:Dino muhakkak yanıt verecektir,
 Ama aşağıdaki alıntı benzeri bir alıntıyı, ister Şii'ler, Aleviler, isterse Sünniler üzerine araştırma yapan biri yazarsa yazsın, katılmadığımı örnekle tekrar sunarım. Yukarıdaki yazı tamamen gaza getirmek için yazılmış, kaynak göstermeyen, kaynağın da bu türlü bir yazıda, en az beş alevi, beş sün ni, beş şii kaynağından alıntıyla desteklenmesi gerekir ki bilimsel temellere otursun. Bu türden yazılara sosyoloji de sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, demogoji de denir.

 (Syn Leon'un yazısından bir not:Türk katliamcısı, yobaz, lanet okunacak bir zalim ve cellattan bir kişiden başka birşey değildir. )
saygılar.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 09:26:26 ös
Syn:Semsin
Syn:Dino muhakkak yanıt verecektir,
 Ama aşağıdaki alıntı benzeri bir alıntıyı, ister Şii'ler, Aleviler, isterse Sünniler üzerine araştırma yapan biri yazarsa yazsın, katılmadığımı örnekle tekrar sunarım. Yukarıdaki yazı tamamen gaza getirmek için yazılmış, kaynak göstermeyen, kaynağın da bu türlü bir yazıda, en az beş alevi, beş sün ni, beş şii kaynağından alıntıyla desteklenmesi gerekir ki bilimsel temellere otursun. Bu türden yazılara sosyoloji de sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, demogoji de denir.

 (Syn Leon'un yazısından bir not:Türk katliamcısı, yobaz, lanet okunacak bir zalim ve cellattan bir kişiden başka birşey değildir. )
saygılar.

Cemal Şener--- Alevilik Olayı  Dr. Ömer Uluçayın Kitapları isterseniz siz araştırınız Osmanlı Tarihi ve daha derine inmek isterseniz Emmevi devletinin kuruluşunu araştırınız o devletin nasıl kurulduğunu birde sizden dinlemek isterim.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 09:30:20 ös
Syn:Semsin,
benim size verdiğim örnek en az herbirinden beş kaynak sunmak gerekir diyorum, Emeviler'den bahsetmiyorum, sizinle bu konuda anlaşamayacağız. Allaha emanet olunuz,
Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 09:31:06 ös
Sayın LEON COMANDANTE  konu başlığınıda yanlış katmış

Yavuz  sadece Türk Şiileri Katletmedi orada yapılan katliam Türk , Kürt vede Arap Şiilere (ALEVİLERE) yapılmış bir yok etme girişimiydi konu başlığı Osmanlının Alevi Katliamları olmalıdır.
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Dino - Eylül 28, 2008, 09:33:00 ös
Sayin Akasya,

Acikcasi yanit verecek bir durum oldugunu sanmiyorum. Ben Osmanli'nin dunyayi titrettigi donemdeki durumunu, yayilma politikasini ve yontemlerini, bildigim kadar ile aktarmaya calismistim.  Hatta "sasaa" kelimesini kullanmistim. Sasaa, gorkem, gosteris, azamet demektir (butun sozluklere bakilabilir). Diger arkadaslarim da kendi bilgilerini aktarmislar. Burada bir sonuca varmak mumkun degil elbette, Osmanli arsivlerini arastirmadigimiz surece. Siz katliam var diyebilirsiniz, baskalari yok.

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 09:35:39 ös
Syn:Dino,

Saygı ve sevgiler, dostluklar, herkesle olsun....
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 09:41:13 ös
Sayın Dino

Ben burada taraflı yazmak istesey dim Ankara Savaşından hiç bahsetmezdim.

Ama ben sizlere 100 kaynakta sunsam nafile yazımda Osmanlının büyük bir devlet olduğunu bende söyledim yazımda illaki size tarihleride not düşmem gerekiyorsa olayların belli bir tarihsel akışı var ben yazımda Yavuzun neden Alevileri yok etmek istediğini açıkladım sizde Moğol Timurun neden sunni kesimi İranda yok etmek istediğini açıklarsanız sevinirim.

Saygılar
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Dino - Eylül 28, 2008, 10:36:26 ös
Sayin Semsin,

Dikkat ederseniz hepimiz, kaynaklara dayansin ya da dayanmasin, okuduklarimizdan, duyduklarimizdan edindigimiz kisisel fikirlerimizi beyan ediyoruz. Siz belli seylere inanabilirsiniz, baskalari baska seylere. Herkesin bir degerlendirme yontemi vardir ve ayni olmasini bekleyemezsiniz. Sizin inandiklariniza inanmalari icin kimseye empozelerde bulunamazsiniz. Bunlari sizin icin degil, genel anlamda soyluyorum, lutfen yanlis anlamayin.

Sizi tarafli olmakla suclamadigima eminim, ayrica ikna edilmek icin 100 kaynak sunmanizin nafile oldugu kanisi da dogru degil, insanoglu bir kaynakla da ikna olabilir ya da 1000 kaynak da sunsaniz fikrini degistiremeyebilirsiniz. Her bireyin bir hayat gorusu vardir, hayata bakis acisi. Herkesi boyle kabul etmek de bir erdemdir. Izninizle bunu bir hikaye ile suslemek iseterim:

Cin'de bir adam, her gun boynuna dayadigi kalin sopanin iki ucuna asili testilerle dereden su tasirmis evine. Bu testilerden birinin yan kisminda catlak varmis...

Digeri ise hiç kusursuz ve catlaksizmis ve her seferinde bu kusursuz testi adamin doldurdugu suyun tumunu tasir, ulastirirmis eve. Ama her zaman boynunda tasidigi testilerden catlak olani eve yari dolu olarak varirmis. iki sene her gun bu sekilde geçmis. Adam her iki testiyi suyla doldurmus ama evine vardiginda sadece 1,5 testi su kalirmis...

Tabii ki kusursuz, catlaksiz testi vazifesini mükemmel yaptigi için çok gururlaniyormus... Fakat zavalli catlagi olan kusurlu testi, cok utaniyormus. Doldurulan suyun sadece yarisini eve ulastirabildigi için de çok uzuluyormus.

Iki yilin sonunda bir gun, gorevini yapamadigini dusunen catlak testi, irmak kenarinda adama soyle demis:  “Kendimden utaniyorum, su yanimdaki catlak nedeniyle, sular eve gidene kadar akip gidiyor..”

Adam gulumseyerek donmus testiye; “Goremedin mi? Yolun senin tarafinda olan kismi ciceklerle dolu. Fakat
kusursuz testinin tarafinda hic yok. Cunku ben basindan beri senin kusurunu, catlagini biliyordum. Senin tarafina cicek tohumlari ektim. Ve hergun o yolda ben su tasirken, sen onlari suladin. 2 senedir o guzel cicekleri toplayip, masami susluyorum. Sen kusursuz olsaydin, o çctlagin olmasaydi, evime boyle guzellik ve zarafet veremeyecektim" diye cevap vermis..

Hikayeden alacagimiz ders:

Her birimizin kendine has kusurlari vardir. Hepimiz birer catlak testiyiz. Fakat sahip oldugumuz bu kusurlar ve catlaklardir hayatlarimizi ilginc yapan, mukafatlandiran, renklendiren. Etrafinizdaki her kisiyi, olduklari gibi kabullenin.. Dislarindaki kusurlari degil, içlerindeki guzellikleri gorun.

Saygi ve Sevgilerimle,
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 10:38:14 ös
Sayın Akasya kaynakların yanısıra başka isteğiniz varmıdır. :)

ALEVİLERİN KATLEDİLMESİ İLE İLGİLİ VERİLEN İKİ FETVA

1) YAVUZ SELİM’İN ŞEYHÜLİSLAMI MÜFTÜ EL HAMZA’NIN

KIZILBAŞLARLA İLGİLİ FETVASI (1512)
Müslümanlar! Bilin ve öğrenin ki şu Kızılbaş toplumunun başkanları Erdebil-oğlu Şâh İsmail'dir. Peygamberimiz aleyhisselâmm şerîatini ve sünnetini ve İslâm dinini ve din bilgisini ve Kur'ânı küçümsedikleri ve de Allah Tâlâ'nın haram kıldığı günahlara helâldir dedikleri ve Kur'ân'ı ve Mushafları ve şerîat kitaplarını hor görüp ateşte yaktıkları ve de bilginlere ve dindarlara ihanet edip öldürüp mescitlerini yaktıkları ve de pis başkanlarını Tanrı sayıp secde ettikleri ve de Hazret-i Ebu Bekir'e ve Hazreti Ömer'e sövüp halifelik halifeliklerini inkar edip sövdükleri ve de peygamberimizin şeriatını ve İslâmı yok etmeye kast ettikleri, bu anılan ve de bunların Şeriata karşı söz ve davranışları bu fakire ve diğer İslâm âlimlerine göre tevatürle bilinip açıkça belli olduğundan biz dahi şeriat’ın hükmü ve kitaplarımızın nakli ile FETVA VERDİK ki adı geçen toplum Kızılbaşlar-Kâfir ve dinsizdirler ve de her kimse ki onlara uyup o sapık dinlerine razı ve yardımcı olurlarsa onlar da kâfir ve dinsizlerdir. BUNLARI DAHİ ÖLDÜRÜP, TOPLUMLARINI darmadağın etmek tüm Müslümanlara vacip ve farzdır. Müslümanlardan ölen said ve şehid olup cennete girer ve onlardan ölen aşağılık cehennemin dibindedir, bunların hâli kâfirlerin hâlinden daha fena ve çirkindir. Zira bunların kestikleri ve avladıkları ister doğan'la ister ok ile ve av köpeği ile olsun murdardır ve nikâhları gerekse kendilerinden ve gerekse başkasından alsınlar bâtıldır ve de bunlara kimseden miras Yoktur.bir bucak halkı bunlardan olsa da) Allah yardımcısı olsun Osmanlı Padişahına gerekir ki bunların (Kızılbaşların) ileri gelenlerini öldürüp mallarını ve kadınlarını dahi ve çocuklarını İslâm gazilerine taksim ede ve bunları ele geçirilince tövbeliklerine ve pişmanlıklarına inanmayıp öldürülmeli ve de bir kimse ki vilayette olup onlardan olduğu bilinirse ya da onlara giderken yakalanırsa öldürülmeli ve tüm bu toplum hem dinsizdir ve hem bozguncudur, iki yönden katledilmeleri vaciptir. Ey Allahım dine yardım edene sen de yardım et ve Müslümanları hor göreni sen de hor gör, (bu fetvayı veren) Sanı Görez adıyla meşhur el-Müftü Hamza"1

1) Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi, İ.Ü.Ed.Fak. Tarih Dergisi sayı 22 s.17. 1968

İslamiyet Türkler ve Alevilik, Gülağ Öz, s. 188, 1999 Ankara



2) PADİŞAH YAVUZ SULTAN SELİMİN VEZİRİ ŞEYHÜLİSLAM İBNİ KEMAL'İN ÇALDIRAN SAVAŞIYLA İLGİLİ FETVASI

FETVA 2

Bu yerde adı zikri dolaşan, bütün zamanlarında tanındığından dolayı varlığının açıklanmasına gerek duymayan, Rahman ve Rahim adıyla ; Şah İsmail’in ve din gününe (kıyamet) kadar lanetlenmiş guruplarının ve tebalarının yenik zelil askerlerinin küfrü hususunda Hamd Kerim, Kuvvetli büyük olan Allah içindir. Övgü doğru yola rehberlik eden Hz. Muhammet’i ve doğru dinde ona uyanlar (övgüler olsun) şianın (Şah İsmail ve tebasının) kendi imanlarından başka doğru yola götüren imam, imamlığını ilk dört halifenin halifeliğini inkar ettikleri, İmam Ebu Bekir'le, İmam Ömer', İmam Osman’a (yüce Allah hepsinden razı olsun) açıkça küfür ettikleri Sünni memleketlerinden bir çok yere hakim oldukları, oralarda boş mezheplerini ortaya koydukları, haberleri ard ardına geldi, Müslüman ülkelerde bu durumun etkileri çoğaldı. Şeriatı ve ona uyanları küçümsüyorlar, bu şeriatla içtihat edenlere kendi mezheplerinin tersine, müctehatlarının mezheplerinde zorluk olduğunu ileri sürerek (şeriate tabi olanlara) sövüyorlar. Tarikatlarının Liderine de Şah İsmail adını verdiler.

Onlar Şah İsmail tarikatinin metodunun son derece kolay olduğunu ileri sürüyorlar. Şah İsmail'in "helaldir" dediğini helal, haramdır dediğini haram sayıyorlar. . Şah şarabı helal kılsa, şarap helal oluyor. Özetle, küfürlerinin çeşitleri, Dinden dönmeleri küfürlerinde şüphe etmiyoruz. Sürekli gelen haberlerle bize ulaşmıştır. Ülkeleri Dar'ul-Harb'tır. Erkeklerinin ve kadınlarının nikahı geçer­sizdir. Onların çocuklarının her biri zina çocuğudur. Onlardan birinin kestiği hayvan (ölü) mundar olur, her kim bir kadınları ve çocukları helal olur. Adamlarına ge­lince, onlar Müslüman olmadıkça öldürülmeleri zorunludur. Müslüman olduk­larında, zındıklıklarının tersine, diğer Müslümanlar gibi hür olurlar. İnsanlar­dan birisi (Darüs-Selâmı)-(şeriatın hüküm sürdüğü) terk etse bile, onların dini­ni seçse, onun da kesinlikle katli vaciptir.*

Kaynak :

Mecımüa-i Resal, Süleymaniye ktp. Pertev Paşa kısmı No:621,yk
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 28, 2008, 10:39:49 ös
Yavuz Sultan Selim ve Aleviler


16. yy. yani II. Beyazıt, Yavuz, Kanuni dönemleri Osmanlı devleti’nin görkemli, yaşam standartlarının yüksek seviyede olduğu bir dönem olarak gösterilir. Bu üç padişah tarihçilerin kaleminde kusursuz ve gururla kayarak kağıda dökülür. Adı geçen üç padişah dönemi, gerçekten Osmanlı devletinin zirveye tırmandığı, topraklarının alabildiğine genişlediği bir dönem olmuştur

Aynı zamanda, kıyımların, katliamların, sürgünlerin de doruk notaya çıktığı bir dönemdir. Türkçe yerine, Arap ve Acem kültürünün de doruk noktasıdır. Alevilerin de dışlanıp, aşağılandığının da doruk noktasıdır. Yaşama hakkı tanınmadığının da doruk noktasıdır.

İslam ülkelerinin kutsal yerlerinin fethedilmesiyle birçok Arap din adamlarının da İstanbul'u mekân tutması ve adım adım Osmanlının Türk yapısını yok ettiği bir dönem de olmuştur.

Bu dönemde, zamanın en gaddar Şeyhülislamları, kadıları yetişmiş: Bunlar ki, şeriatı istedikleri biçimde yorumluyor, istediği biçimde sultanın çıkartmış olduğu yasayı şeriata uyduruyordu. Konumuz akışı içerisinde bu din ulemasının vermiş olduğu fetvaları ortaya koyacağız.

Kaynaklar hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, bu dönemlerin en çok Alevi kıyımlarının yaşandığı dönem olarak vermektedir. Bazı kaynaklar 2. Beyazıt’ın Alevi olduğunu, Şah İsmail'e "oğlum", Şah İsmail'in de kendisine "baba" dediğini yazmaları, hatta Hacı Bektaş Ardalarından Balım Sultan’ın kendisine kuşak bağlaması, ilişkilerini düzenli yürütmesi, bu dönemde meydana gelen Alevi katliamlarını haklı göstermeye yetmez. Beyazıt’ın ilişkisi her ne kadar iyi olmuş olsa da sultanlığının son zamanlarında yönetimi tamamen vezirlerine ve ulemaya bırakması, bunların keyfi tutumları, şehzadelerin, isyan edecekler bahanesiyle düşman gördükleri Alevi ileri gelenlerini katletmeleri Beyazıt dönemini de bu işin içinde tutuyor.

"II. Beyazıt’ın Alevilere karşı aldığı tedbirleri yerinde ve yeterli bulmayan Şehzade Selim, pederimle görüşüp, "ahvali, devlete şifahen arz etmek muktezayı maslahattır” diyerek İstanbul’a kadar gitmiş ve neticede işi babasına kılıç çekmeye kadar götürmüştür. 917/1511"1

Kendi halkına en büyük düşman olan Yavuz Sultan Selim, Şehzadeliği döneminde, Trabzon valisiyken bu yönde çalışmalarını yoğunlaştırmış, hatta Beyazıt’ın yumuşak tutumu, Alevilerin üstüne gidip kıyım yapmayışı Selim’i harekete geçirmiştir. Kafasına koyduğu Sultanlık fikrini adım adım geliştirerek, önce babasını ortadan kaldırdı. Ardından iki yıllık bir uğraştan sonra diğer şehzadeleri yok etti. Şehzade Ahmet Amasya valisi, Korkut Antalya, en küçükleri olan Selim Trabzon valisi olarak görev yapmaktaydılar.

Selim kafasındaki kafasındaki hesapları kardeşlerini nasıl ortadan kaldırıp saltanat koltuğuna oturacağıydı Ahmet'i iktidara en yakın olarak gördüğünden, önceleri, Korkut'la birleşerek Ahmet'in Kızılbaşlarla birlik olduğunu, devleti ele geçirerek bir Kızılbaş devleti yapmak istediğini ileri sürmüştür. Oysa Korkut'ta iyi bir eğitim görmüş, devlet işlerinden anlayacak bir yapısı varken, üstelik Ahmet'in hem babası hem yönetim tarafından desteklenir olması, Selim'in rüyalarını kaçırmaktaydı. Selim iktidar uğruna her şeyi mubah sayarak, aile katliamlarından başlayarak yönetim koltuğuna oturdu. Bütün gücünü feodal beyler, mollalar ve geniş anlatımıyla hakim sınıftan alıyordu.

Yaradılışı Alevi düşmanlığıyla özdeşleşmiş olan Yavuz, babasının sultanlığı zamanında bu yönde kesin önlemler alması yolunda onu uyarmış, babası bunu ciddiye almaması durumunda, kendi yöntemleriyle savaşa başlamıştı. Trabzon valisi olduğu dönemlerde Safavi ticaret yollarını kesiyor. İran'a giden tüccarların tüccarların mallarını yağmalıyordu. Valiyken öylesine bir hazırlık yapıyordu ki bir padişah gibi davranıyor. İstanbul koltuğunun hazırlıklarını yapıyordu. Bu anlamda yöneticiler yetiştiriyordu. Bu deneyimlerini valilik bazında uyguluyordu. Daha şehzadeliği zamanında Anadolu'da bulunan tüm Alevilerin listesini çıkartıyor, bunu birer birer deftere ediyordu. Yani kayda geçiyordu.

“Yavuz Sultan Selim hükümdar olduktan, kardeşler meselesini hallettikten sonra Şah İsmail'le muharebeden evvel Anadolu'daki azılı kırk bin kızılbaşın idam ve hapis olunmalarım sebepsiz bulurlar."2 Uzunçarşılı, bu olayları haklı gösterebilmek için Yavuz Selim'in, Şehzadeliği döneminde kardeşi Şehzade Ahmet ve oğlu Murat'ın Alevi halkının başına seçtiğini, memlekete zararı bu vesile ile verebileceklerini öne sürüyordu” Yine adı geçen yazar Şah İsmail üzerine gidilmeden önce bunların ortadan kaldırılmasının haklılığını Sultan Selim’in, Şah İsmail üzerine savaş ederken bu "Kızılbaş tayfası"nın arka­dan isyan edebilecekleri ihtimalini öne sürüyor.

"Nihayet Yavuz, bütün kardeşlerini ortadan kaldırdı. Şah İsmail'in Anadolu’daki tahrikâtına nihayet vermek istedi. Anadolu'da Şah İsmail'e taraftar ne kadar Rafızî (Kızılbaş) varsa hepsini öldürttü."4

Sultan Selim, ardında olası bir isyana karşı tedbir almak için Alevileri katletmesi, bunun nedeni de Şah İsmail'e ilgi duymalarıdır.

Peki, kimdir bu Şah İsmail?

"Çaldıran Savaşı'nda Şah İsmail'in ordusu menşei bakımından en az Selim'in ki kadar Türk idi ve her iki ordu da Oğuz veya Türkmen kavminin mensupları ve hatta pek mühim bir kısım aynı ülkenin çocuklarıydılar."5

Görülüyor ki, Yavuz'un tabanı, Şah İsmail'in temsil ettiği tabandan farklı değildi. Üstelik her iki ordu mensubu da Türk’tür. Her iki padişah da Türk soyundandır. Üstelik Yavuz'un resmi dili Farsça iken, Şah İsmail öz be öz Türkçe: konuşup, Türkçe yazmaktadır. "Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri de Türk dilini hiç sevmez. Acem Kral'ı Şah İsmail'e yazdığı mektuplarda, Türkçe değil Acemce kalem edermiş, Acemce bildiğini gösterecek 17 Eylül 1992 günkü Türkiye Gazetesinde Prof. Dr. Ayhan Songur da, Yavuz'un Acemce mektuplarıyla övünüyor. Acem Şahı İsmail, bu mektupları hangi dille yanıtlıyor dersiniz? Türkçe’yle. Zaten bu şah, bizim halk ozanlarımızın en önemlilerinden biridir. Bizim Yavuz'umuz ise, Acemce şiir düzüyor. Bu onu da Beyani adlı birinden dinleyelim. Bu Beyanı, Yavuz'la aynı yüzyılda yaşamış, Şairler Tezkeresi adında bir antoloji yapmış. Yavuz'la ilgili şunları söylüyor "Ulvi himmetlerinden Türk şiir demeye tenezzül etmeyip, binazır farizi aşarı Acemane güfteleri vardır. Yani, büyüklüğünden Türkçe söylemeye tenezzül etmeyip benzersiz, Farsça şiirleri ve Acem taklidi şarkı sözleri vardır."6

Buna karşılık Şah İsmail'in şiirleri hep Türkçe olarak yazılmış, resmi dil olarak da Türk dili kullanılmıştır. Yavuz'un ordusundaki askerler Şah İsmail'le işlerinden Türkçe şiirler okumaktadır. Anadolu'daki Osmanlı yönetiminin, Arap-Acem kültürünün içine sarhoş gibi dalarken, Şah İsmail bunun tersine, devleti ve ordusu Türkleşiyordu. Anadolu'da Türklerin Şah İsmail'e ilgi duy­malarının nedenlerinden birisi de buydu.

Bazı tarihçiler ve günümüz aydınlan ya da Türklüğü savunduğunu sanan­lar, Türkçülerimiz, Yavuz Sultan Selim'i göklere çıkartıp, bayraklaştırırken sa­nıyorum tarih konusunda yanıldıklarının farkında değiller. Onların savunduk­ları Yavuz'un ne Türklük diye bir sorunu, ne de Türk dilini ve kültürünü koru­ma ve geliştirme diye bir sorunu vardır. Biz konumuz akışında yine belgelere dayanarak Yavuz'u tanıtmaya devam edelim. "Yavuz'un kudretli kılıcı altında ezilen doğunun sarp kayalarına kaçan, dillerini ve milli duyguları çeşitli zorlamalar altında kaybedip Kızılbaş adını alan bu aşiretler, Erzincan tarihinin dediği gibi kurt, Kızılbaş ve dinsiz değil, özbeöz Türkmen olan Alevi ve Bektaşidirler"7

Yavuz Sultan Selim, hele Mısır'dan halifeliği aldıktan sonra, kendisini bir Türk hükümdarı değil de, İslamiyet’in baş halifesi gibi görmesi, üstelik bu sıfa­tı alması sonucu devlet idaresini de baştan aşağı değiştirerek, devlet yönetimin­de tamamen şeriatı uygulaması, Aleviler ve diğer dinler açısından çekilemez bir durumdu. Artık Alevi diye adı geçen kimseler, Aleviliğe bulaşmış olanlar, Alevi diye iftira görenler, Yavuz'un Arap ve Acem kültürüyle yoğrulmuş mol­laların elinden neler çektiler, ancak tarih bu olaylara tanıktır.

Osmanlı hükümetinin resmi dili olarak Acem ve Arap dilinin yerleşmesi, Osmanlı Devleti'nde Türklük duygularını iyice silmiştir. "Türküm" demek bi­le suç halini alarak bu durum Tanzimat’a kadar sürmüştür. "Anadolu'da öldürülen Türklerin 40.000 kadar olduğu belirtilmektedir. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail üzerine savaşa çıkarken, ordusunun arkasında Türk bırakmak istememiştir. Bu gerçek Osmanlı imparatorluğunun Türklerden kopmuş olduğunun en açık kanıtıdır."8

Yine R. Yörükoğlu, Cenap Sahabettin Tekindağ'dan aktarıyor: "(Sultan 1. Selim 1512–1520) tahta geçişinin ilk gününden başlayarak ülkede koyu bir Sünnilik uyguladı. Aynı yıl Anadolu’da 40.000 Aleviyi öldürdü. Yavuz’un tahta Anadolu’daki Aleviliği bitirmek hırsıyla çıkmıştır. Tahta çıkar çıkmaz Aleviler hakkında verdiği imha kararı dönemin ünlü ulemasından Müftü Hamza fetvasında “ bilcümle bu taife hem kafirler ve mülhüddürler ve hem de ehl-i fesaddur, iki cihetten katl’leri vaciptir” 9

Arabistan'ın kutsal yerlerinin ele geçirilmesiyle, Arabistan'da ve is-lam ülkelerinde bulunan çok sayıda Türk olmayan Arap ve Acem İstanbul’a getirildi. Bu gelişlerde Sünni sistem iyice yerleştirildi. Hem dile, hem kültüre hem Türklüğe, hem insanlığa büyük darbeler indirildi. Aleviler açışındır. Büyük bir felaket olan bu yapılaşma "tükenmediler kırılmakla."

"O edepsizlerin hareketleri, Kızılbaşların yaşamasına sebep oldu. Eğer o sene Azerbaycan'da kışlasaydık bu Kızılbaş işi hal olurdu."10 Yavuz Sultan Selim, Tebriz dönüşü bunları söylüyor.

Alevilik konusunda araştırmalar yapan Atilla Özkırımlı şöyle bir aktarma yapıyor: "Anadolu Alevileri bir siyasal egemenlik kavgası vermekteydiler ve bu kavga görünürde dinsel inançlar uğruna yürütülmekteydi. Başka bir deyişle Anadolulu Alevi Türkmen toplulukları bir siyasal egemenlik kavgasında kullanılıyordu. İşin ilginç yanı egemenlikleri altında oldukları Osmanlıyla, dolayısıyla devlete başkaldırırken ona ihanet etmedikleriydi. Onları Şah İsmail’e iten yalnız inanç birliği değildi çünkü. Şah İsmail'in dayandığı güç, yakın çevresindekiler kendi soydaşlaşlarıydı, kendi aşiretlerinin bireyleriydi. Üstelik Os­manlı yönetimi onları dışlıyor, nerdeyse silah zoruyla ayaklanmaya itiyordu. Bu nedenle Anadolu'ya gönderdiği halifeleri yoluyla, onlarla ilişkilerini sürdüren yöneticilerini, Türkmen beyleri arasından seçen, benzer dinsel inançları paylaştıkları Şah İsmail'i kurtarıcı olarak görmeleri doğaldı."11

Yavuz Sultan Selim'le ilgili hangi kaynak, hangi araştırma yapılırsa yapılsın, onun en büyük Alevi Türkmen düşmanı olduğu ortaya çıkıyor. Kendi insanlarını, kendi ırkından, kendi dininden olanları katlederek, yok ederek yok sayarak, dışlayarak, kovarak, düşmanlık güderek, yeryüzüne Yavuz dışında bir kral ne bir hükümdar, ne bir padişah, ne de bir yönetici gelmemiştir. Savaşmak amacıyla üzerine gittiği Türk hükümdarı Şah İsmail'e saldırırken arkada isyan edecekleri, başkaldıracakları savıyla insanları katletmek hiç bir nedenle haklı gösterilemez. Ve Yavuz Sultan Selim Han'ın yaptıkları ne tarihte ne de günümüzde savunulamaz. Bunu savunmak en az Yavuz Sultan Selim Han kadar acımasızlık, gaddarlıktır.

Yavuz’un tarihçilerinden Hoca Saadettin Efendi dönemin çok güzel portresini çizmektedir. "Bundan önce ayağı uğurlu padişah Rum diyarında yerleşmiş bulunan Kızılbaş tutkunlarını ve Alevi tavşanlarını araştırmak için ülke yöneticilerine uyulması gerekli buyruklar gönderip, yediden yetmişe varınca ol yaramazlardan ne idüğü saptanan eşkıyanın adları defter olunup, mutlu kapıya bildirilmelerine Ferman-ı Hümayun çıkmıştı. Cihanda geçerli bu buyruk gereğince yöneticilerin araştırma ve taramalarıyla sayıları kırk bini bulan bunların kimi ortadan kaldırılıp, kimi de hapse attırıldı."12

Osmanlı tarihçileri, Yavuz'un kavgacılığıyla, insanları katletmeleriyle öğünüp duruyorlardı.Yavuz'un salt Anadolu insanlarını kırmaları onları tatmin etmiyor üstelik komşu ülkelerin halklarının kırdırılmasını da alkışlarla selamlıyorlar . Yine Solakzade Mehmet Handemi Efendi, Yavuz'un Gürcüleri kırmasından sonra Anadolu'ya gelir gelmez yaptıklarını şöyle övüyor: "Bundan başka kan damlayan kılıcının başı, Kızılbaş kalabalığını nice defa perişan eyledi “ 13

1) Altındağ, Şinasi; Selim 1.İslam Ansiklopedisi 10.cilt s.424
2) Uzunçarşılı, H.İ. Osmanlı Tarihi, s. 256
3) age.
4) A. Refik 16. Asırda Rafızilik ve Bektaşilik, s.9.
5) Sümer,Faruk;Oğuzlar-Türkmenler, s.171.
6) Bulut, Şükrü; Dost Dost Dergisi, Sayı: 1, s.40.
7) Fırat, Şerif M. Doğu İlleri ve Varto Tarihi, 3.baskı s.41
8) Yetkin, Çetin; Türk Halk Hareketleri ve Devrimleri s.160
9) Yörükoğlu, R. Okunacak En Büyük Kitap İnsandır, s.64.
10 Uluçay, Çağatay; Yavuz Sultan Selim, s.23, Özyürek Yayınevi, 1952.
11) Özkırımlı, Atilla; Alevilik-Bektaşilik, s.166.
12) H.S.Efendi, Tacüt Tevarih C.IV. s.176
13) Mehmet Hemdami Çelebi, Solakzade tarihi, c.1 s.438, Kültür
Bak. Yay. 1989



Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: akasya - Eylül 29, 2008, 10:11:43 öö
Syn:Semsın,
Ben sizden kaynak istemedim, veya sizden yazı da istemedim, fikirlerinizi gene de yazmışsınız, sakıncası yok, Syn: Commandate'nin yazısına göre daha tutarlı. Benim size söylediğim, Sünni veya Şii, Alevi kim bilimsel temellerin ayrımına varmadan, araştırdığı kişiyi aşağılarsa ben onun bilimselliğinden şüphe ederim. Şimdi bana aynı biçemle birkaç kaynak sunuyorsunuz, burada kaynakça da her kökenden yazar var, peki şimdi bunların bilimselliği nerede, Tarih bir Bilim dalıdır. Bilim demekse, katliamlardan bahsetmez, (bahseder, olayın nedenini anlamak için)Tarih Bilimi, diğer Sosyal Bilimler gibi, araştırmayı yaptıktan sonra, nelerin düzenlenmesi ve düzeltilmesiyle ilgilenir. OLGU'ların dışına çıkan Tarih, yalnız, OLAY'lardan bahseden tarih taraflı bir tarihtir. Olgu:Geneli ilgilendirir.Örneğin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, bir Olgu, Sakarya Savaşı bir olaydır. Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyayı yönetmesi bir olgu,(Aynı dönemde başka bir büyük devletle beraber anılması da, evrenseldir çünkü.) Doğu'da batıda gerçekleştirilen "kötü" olaylar bir olaydır.

Beni ,Tarih, bilim olarak ilgilendirmiyor diyebilirsiniz, katılırım. Diğer/bazı araştırmacılar gibi fabrikasyon üretime devam edersiniz, kitaplar bastırırsınız, ama şimdi hala çilesini çektiğimiz Ermeni Soykırımı İddiası'nın nedenlerinden biri de Ermeniler, Osmanlılar, bağlamında olayların araştırılmasıdır. Olguların değil. Bu bab da sizinle anlaşamayacağımız daha öncede belirtmiştim. Haddim olmayarak mantık hatanıza değinmiştim.(Emevileri araştırmamı söylediniz.)  Sosyal Bilimler bir geçmiş araştırması yapan bilim dalları değildir. Geçmişi araştırarak, Olguların değerlendirmesine ulaşmak, yani geleceğe doğru ilerlemektir. Olguların değerlendirmesi ise, Bilim dallarının yalnızca başlangıcıdır.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: semsin - Eylül 29, 2008, 01:19:09 ös
Syn:Semsin
Syn:Dino muhakkak yanıt verecektir,
 Ama aşağıdaki alıntı benzeri bir alıntıyı, ister Şii'ler, Aleviler, isterse Sünniler üzerine araştırma yapan biri yazarsa yazsın, katılmadığımı örnekle tekrar sunarım. Yukarıdaki yazı tamamen gaza getirmek için yazılmış, kaynak göstermeyen, kaynağın da bu türlü bir yazıda, en az beş alevi, beş sün ni, beş şii kaynağından alıntıyla desteklenmesi gerekir ki bilimsel temellere otursun. Bu türden yazılara sosyoloji de sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, demogoji de denir.
 

Sayın Akasya

kaynak göstermeyen, kaynağın da bu türlü bir yazıda, en az beş alevi, beş sün ni, beş şii kaynağından alıntıyla desteklenmesi gerekir ki bilimsel temellere otursun. Bu türden yazılara sosyoloji de sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, demogoji de denir.

bu sözler size ait. :)

ister Şii'ler, Aleviler, isterse Sünniler üzerine araştırma yapan biri yazarsa yazsın, katılmadığımı örnekle tekrar sunarım.

Ben burayı anlamadın şimdi siz tarih biliminin bunları yazdığına mı katılmıyorsunuz?
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Aresso - Aralık 17, 2009, 01:07:25 ös
Yaziyi  tafarli ve  provoke kelimelerle dolu buldum , sanki gunumuzdeki kurt sorununu ki ben bunu kurt sorunu olarak gormuyorum Osmanliya mal etme gibi bir caba icerisinde oldugunu dusunuyorum. Iceriginde dogru olan mutlaka noktolar var ama dunya tarihine mal olmus hicbir hukumdarligin bu sekilde pervasizca dile getirilmesini pek dogru bulmuyorum.

Saygilarimla
Başlık: Ynt: Osmanlı nın TÜRK katliamları...
Gönderen: Ankara - Nisan 21, 2017, 10:53:24 öö
Osmanlı tarih kitaplarında ve tarihçilerinin pek çoğunun eserinde Türk "kaba ve yabani" demektedir. Osmanlı kendini bir ulus olarak saymamıştır(kuruluş dönemi hariç) Fatih'in en büyük hayali pek çok milletten olan insanlara hükmetmektir.. Alevi Türkmen katliamları tarihi kaynaklarda belgelidir ve olmuştur burada kimse uydurmuyor. Ayrıca benim bulunduğum boy Afşarlar Karamanoğulları Beyliğini destekledi diye Fatih veziri rum mehmet paşayı yollar ve bütün Karaman kılıçtan geçirilir. Olaylar üzerine daha sonra Fatih vezirin kafasını vurur ama iş işten geçmiştir. O devirlerin tarihçilerinden Aşıkpaşaoğlu eserinde onun için şöyle demektedir:

Rum Mehmet, yürüdü. Larende'ye vardı. Mescitlerini ve medreselerini yaktı,yıktı ve bozdu. Babasının evi gibi harap eyledi. Şehrin kadınlarını ve oğlanlarını soydurdu. Çıplak ettirdi. Larende'den gitti. Vardı,Ereğli'ye çıktı. Ereğli'nin ilini ve köylerini harap eyledi..."

Afşar boyu önceden alevi imiş ama sonra zorla sünniliğe geçirmişler. Kimse benden kalkıp da dedelerimiz demesin, sevgi beklemesin. Benim saygım yalnızca I.Murad'a kadar..