Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Orta Çağda Yahudiler Üzerindeki Baskılar - 2  (Okunma sayısı 2492 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 07, 2010, 09:58:39 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay






Roma İmparatorluğu döneminde Britanya’da, Kıta Avrupası’na oranla yok denecek kadar az Yahudi vardı. 1066 yılında “Fatih” unvanlı William’ın İngiltere tahtına çıkmasının hemen ardından, Flaman sığınmacılarla birlikte Aşağı Rhein bölgesinden İngiltere’ye bir Yahudi göçü başladı. Bu göçmen Yahudilerin bir bölümü Londra’ya yerleşti, bir diğer bölümü Orta İngiltere kentlerine dağıldı.

Oxford’da iki sokak Yahudilerin yerleşimine ayrılmıştı. Biri zenginlere öteki yoksullara ayrılan bu sokaklar üzerinde Yahudiler, kendilerine güvenlik açısından genellikle taştan sağlam evler yaptı. Bunların benzerleri diğer kentlerde de yapıldı.

İngiltere’ye yerleşen Yahudiler, önceleri toleranslı bir ortamda yaşadı. Ancak Birinci Haçlı Seferi ile birlikte, Kıta Avrupası’nda yaşanan kıyımlar İngiltere’de de görülmeye başlandı.

Avrupa’daki ilk Yahudi kıyımını tetiklemiş olan Antisemit eğilimlerin, üzerinde saçmasapan öykülerin kurgulandığı bir altyapıya dayanması hayli ilginçtir. Bu öykülerin çıkış yerinin, Yahudilerin o dönemde en fazla tolerans gördüğü ülke olan İngiltere doğması daha da ilginçtir.

Norwich kentinde, Rhein bölgesinden gelme 2 bin kadar Yahudi oturuyordu. Hıristiyanlar ile aralarında sorunsuz ilişkiler vardı. Başlıca işleri mal ve toprak karşılığında borç para vermekti. 1144 yılında bu küçük topluluk, garip bir suçlamaya uğradı. Paskalya ve Pesah bayramından az önce, bir çiftçinin oğlu ortadan kayboldu. Son olarak bir Yahudi’nin evine girerken görülmüştü. İki gün sonra, üzerinde ceketi ve ayakkabıları, başı tıraş edilmiş olarak, bedeninde sayısız bıçak izleri taşıyan cesedi kentin doğusunda bir yerde bulundu.

Öldürülmüş gencin annesi ile yerel bir rahip, bu cinayetin, İsa’nın çekmiş olduğu acıların yeniden canlandırılması niyetiyle işlendiğini iddia ederek Yahudileri suçladı. Sonra da Yahudi evlerinde çalışan Hıristiyan kimi kadın hizmetçiler, sinagogdaki bir törenden sonra gencin yakalanarak bağlandığını, başının dikenlerle delindiğini, çarmıha gerilmiş gibi sol elinin ve ayağının çivilendiğini, böğrüne bıçak saplandığını, üzerine kaynar sular döküldüğünü, tüm bunları kapı aralığından gördüklerini söylediler.

Yöneticiler, bu saçmasapan öyküyü ciddiye bile almadı. Ancak iki yıl sonra Norwich başpiskoposu olarak atanan yeni bir papazın girişimleriyle Yahudilere karşı gösteriler başlatıldı ve söylenceler de giderek yayılmaya yüz tuttu. Buna göre, her Paskalya bayramında İsa’nın yerine birisi cinayete kurban gidiyordu. Söz konusu cinayetin ortaya çıktığı tarih olan 22 Mart’ın, Yahudi Pesah bayramının ikinci günü olduğu vurgulandı. Bu günlerde, herkesçe bilindiği gibi, Yahudiler mayasız ekmek yapardı. Yahudi karşıtı bir söylenceye göre, Pontus Pilatus’a “Onun kanı bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun.” biçiminde haykırdıkları günden beri Yahudilerin hemoroitleri vardı. Buna çare bulmak için bilgelerine danışmış, onlar da “Bu ancak İsa’nın kanıyla tedavi edilebilir.” demişti. Her Pesah bayramında “tedavi edici” ekmeklerin üretilmesi amacıyla yeterli kanı bulmaları için, İsa’nın yerine birini öldürmeye karar vermişlerdi.

Cambridge kentinde, Yahudilikten dönme bir Hıristiyan bu akıl dışı öyküyü o gencin öldürülmesine bağladı. İspanya’daki bir Yahudi topluluğunun her yıl cinayetin gerçekleştirileceği kenti kura çekme yöntemiyle belirlediğini, 1144’te kuranın Norwich’e çıktığını ileri sürdü.

Şimdi siz buna gülüp geçersiniz belki ama o tarihlerde böyle iddialara hemen inanılırdı. Üstelik sadece o tarihlerde ve sadece Batı ülkelerinde mi?... Önce kendimize bir iğne batıralım. Ötesini benim söylememe gerek yok; siz zaten biliyorsunuz ülkemizin yakın tarihinde yaşanmışları ve günümüzde bile yaşanmakta olanları...



Ben konu başlığına döneyim.

Norwich’teki bu olay, Yahudilerin güvenliğini hayli zedeledi. O gencin “geleneğe bağlı” ölümü, kendisine kısmen İsa’nın kutsallığını ve mucizeler yaratma özelliğini kazandırdı. Aziz (Saint) ilan edilme yöntemi, o dönemlerde Katolik Kilisesi tarafından merkezî olarak denetlenmiyordu. Halkın isteği ve ateşli desteği, ona o payeyi kazandırmaya yetti.

Böyle bir azizin naşına sahip olan kilise, gelen hacılar, bağışlar ve armağanlar sayesinde iyi duruma geçince; belli belirsiz koşullarda Yahudi evleri yakınında cesedi bulunan her çocuk, bu gibi iddiaların yenilenmesine neden oldu.

1168 yılında Gloucester’de, 1181’de Bury St. Edmunds’da ve 1183’te Bristol’da öldürülen her çocuk, hem Britanya’daki aziz sayısını artırdı hem Yahudi düşmanlığını pekiştirdi. Britanya, aziz sayısı bakımından diğer Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu ile karşılaştırıldığında hayli “yoksul” sayılırdı. Yahudi düşmanlığına ilişkin bu söylenceler, Britanya’yı da diğer ülkelerin düzeyine yükseltmiş oldu.

Söylence üretenler daha da ileri gitti. Güya tüm Yahudi erkekler kadınlar gibi âdet görüyordu ve aylık bir kan desteğine gereksinmeleri vardı.

Gülmeyin… Buna inanıyordu insanlar.

Bir başka aptalca inanç da şuydu: Yahudi erkekler sünnet edildiğinde bu işlem yüzünden o kadar çok kan kaybediyordu ki, Hıristiyan bebeklerinin kanını içmeye ihtiyaç duyuyordu. Kimsenin aklına 8 günlük iken sünnet edilen Yahudi çocuğun nasıl olup da o yaşa kadar “kansız” yaşayabildiği gelmiyordu.

Ayrıca kan, Pesah bayramlarına özgü mayasız özel ekmeğin temel malzemesiydi.

İşte tüm bu saçmalıklar Hıristiyanlarca gerçekmiş gibi benimsendi. Uydurukçu ve bağnaz din adamlarının yönlendirmesiyle, Yahudiliğe karşı bir suçlama aracına dönüştürüldüler.

Yahudi yasası, her ne şekilde olursa olsun kan içeren yiyeceklerin yenmesini yasaklar. Örneğin kesilmiş bir hayvanın etinin yenebilmesi için “kaşer” olması, bunun için de tüm kanı boşalıncaya kadar çok kez dikkatle yıkanması ve tuzlanması gerekir. Dolayısıyla Yahudilerin, Hıristiyanlarca kan içmek ile suçlanması saçmalamanın dik âlâsıdır ama bilgisiz halk bunu ne bilsin; kolayca kandırılır.

Kan konusundaki bu Hıristiyan tutumu, Katolik Kilisesi’nin 13. yüzyılda ekmekle şarabın İsa’nın etine ve kanına dönüşmesi öğretisini benimsemesi karşısında daha da anlamsızlaşır. Bu mistik yaklaşıma göre âyini yöneten papaz, ekmek ve şarapla bir ritüel uygular. Daha sonra bu nesneler mistik bir şekilde İsa’nın bedenine ve kanına dönüşür. Ekmeği yiyen ve şarabı içen Hıristiyanların simgesel olarak İsa’nın etini yiyip, kanını içtiği kabul edilir. Kan ve ekmekle bağlantılı olarak kiliselerde yapılan âyinlerde, ekmekte İsa’nın bedeninin, şarapta ise kanının var olduğu inancı aşılanır. Bu kutsama törenini yapan ve “İsa’nın kanını içme ritüeli” ile iç içe olan Hıristiyan dünyasının, kan içeren yiyeceklerden sakınması için uyarılan Yahudilere böylesine uydurma suçlamaların yöneltilmesini artık siz nasıl isterseniz öyle yorumlayın.




Bu başlık altında İngiltere ile işim henüz bitmedi. İzleyecek bölümde devam edeceğim.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2539 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 16, 2010, 08:53:42 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3814 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 01:01:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3240 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 03:28:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4790 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2010, 11:49:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2552 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 06, 2010, 01:48:30 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3519 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 09, 2010, 11:03:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2299 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 10, 2010, 11:38:22 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2774 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2010, 01:02:02 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3185 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2010, 02:33:24 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2801 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2013, 11:26:31 öö
Gönderen: ADAM