Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MAKROKOZMOS-MİKROKOZMOS İLİŞKİLERİ -14  (Okunma sayısı 2716 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 08, 2009, 06:54:38 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



İNSANLAR ÜZERİNDEKİ BAZI ETKİLER


Tüm canlılar gibi insanlar da dünyanın doğal hareketleri ile oluşan periyodik devirlerin etkileri altındadır. Örneğin beden ısısı güneşin yükselmesine paralel olarak artar; çoğu doğumlar, metabolizmanın etkinliğinin oldukça azaldığı gün ağarma zamanına doğru oluşur.

Güney Kutbu’na yakın bir noktada kurulan bir laboratuarda, gönüllü kişilere hayvanlar üzerinde yapılmış olan günlük ritim değiştirme deneylerinin bir benzeri uygulanmıştır. Bu gönüllüler dış dünyadan yalıtılmış, sonra kendilerine bilgi verilmeden gündüz ve gece ritminin süresi yapay olarak değiştirilmiştir. Alınan sonuç ilginçtir: Bedensel reaksiyonlar, değiştirilmiş olan yeni düzene uyum göstermiş ama canlılığın temelini oluşturan hücrelerin etkinliklerinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Oluşturulan yapay değişikliklere karşın, hücreler dünyanın olağan periyoduna göre davranmayı sürdürmüştür.

Amerika’da yapılan istatistiksel incelemelerde, doğumların dolunay zamanından hemen sonra büyük artış gösterdiği, yeni ay zamanında ise pek azaldığı saptanmıştır.

Kadınların âdet görme zamanlarının büyük çoğunlukla ayın periyoduna uyması bir rastlantı değildir.

Ayın denizler gibi damarlardaki kanı da kontrol ettiği düşüncesi bir zamanlar bir batıl inanç olarak kabul edilirdi. Bugün bunun gerçekliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış ve genel olarak kanamaların dolunay zamanında arttığı da saptanmıştır.

Öte yandan Amerikan Medikal Kriminoloji Enstitüsü’nce yayımlanan bir raporda, akıl düzensizliği nedeniyle işlenen suçların dolunay zamanında artış gösterdiği belirtilmiştir.

Bu ilişkileri ve ayın insanlar üzerinde yaptığı diğer psikolojik etkileri bilimsel olarak açıklayabilmek için yapılan incelemelerde, ayın dünyanın manyetik alanını değiştirdiği, elektrik enerjisi taşıyan insanın da bu değişimden sakınamayacağı sonucuna varılmaktadır.

Canlıları çevreleyen atmosferdeki elektriksel durumun negatif ya da pozitif şarjlı olması da canlıları önemli ölçüde etkilemektedir. Kuru, sıcak, rüzgârlı ortamlarda pozitif elektrik şarjı artar; çeşitli psikolojik olayların bu ortamda arttığı saptanmıştır. Negatif şarjlı ortamlarda ise, tüm canlı yaşamda bir rahatlama sezilmektedir. Bundan yararlanılarak, birçok bedensel hastalığın yapay hava değişiklikleri ve farklı elektrik potansiyelleri oluşturularak tedavi edilmesine girişilmektedir.

Güneşin de insan bedeni üzerinde bazı biyokimyasal etkileri olduğu kanıtlanmaktadır. Birçok mikrobik hastalık güneş fırtınalarının 11 yıllık dönemlerinde artmaktadır. Fransa’da yapılan araştırmalarda kalp yetersizlikleri ile güneş radyasyonu arasında uyumlu bir ilişki bulunduğu saptanmıştır.

İnsanın güneşe karşı olan duyarlılığı, ışık dalgalarından düşük frekanslı radyo dalgalarına kadar uzanmaktadır. Dolayısıyla insanın diğer uzay kütlelerince ve bu arada gezegenlerce oluşturulan manyetik alanlardan da etkilendiği kuşkusuzdur.

Geçtiğimiz yüzyılın ünlü Fransız istatistikçisi ve bilimsel astrologu Michel Gauquelin, Mars ve Satürn gezegenlerinin, bazı kişilerin doğum tarihlerinde Güneş Sistemi’ndeki durumları ile, bu kişilerin ileriki yıllardaki meslek yaşamları arasında ilişkiler bulunduğunu ortaya koymuştur.

Gauquelin’in buluşları, bilim ile eski astrolojik inançlar arasında bazı köprüler kurmaktadır.


ASTROLOJİ BAĞLANTISI

Çağdaş araştırıcılar, eskiye oranla daha dikkatlidir. İki bin yıldan fazla zamandır makrokozmosun gözlenmesinden doğan, bilimsel açıklaması yeterli olmayan sonuçlar bir kalemde rastlantı ya da uydurma olarak nitelendirilemez. Astrolojiye inanma zorunluluğu diye bir şey olamaz ama astronomide olduğu gibi dünyanın dışındaki uzay olayları ve olgularının dünyadaki yaşamın üzerindeki etkilerinin bilimsel yöntemlerle incelenemeyeceği de ileri sürülemez.

Astrolojiye göre bir insanın alınyazısı doğumu sırasında belirlenir.

Bu görüşü bilimsel olarak bazı açıklamalara kavuşturmak için yapılan çalışmalardan henüz olumlu sonuç alınamamıştır. Buna karşılık, kozmik olayların gebe kalış anında ya da az sonra kromozomların ve genlerinin yeni bir canlı yaratmak için giriştiği ilk etkinlik sırasında önemli ölçüde etkili olduğunu ileri süren bir varsayım akla daha yatkın bulunmaktadır.

Astrolojinin temel dayanağı “horoskop” adı verilen ve belirli zamanlarda Güneş Sistemi ile diğer bazı yıldızların durumunu gösteren çizelgelerdir. Bu çizelgelerin hazırlanışında bilime aykırı bir yön yoktur. Ancak astrologlar, makrokozmostaki değişikliklerin bazı kesin anlamları olduğunu ileri sürerek ve hiçbir akılcı dayanağı olmayan yorumlar yapmakta, böylelikle bilimsellikten uzaklaşmakta, dogmalara saplanmaktadırlar.

Bununla birlikte, bazı insanların horoskoplarının çok sayıda değişik astrologa inceletilmesinden büyük oranda doğru ve birbirine çok yakın sonuçlar elde edilmiş olmasına karşılık, aynı deneyde istatistikçi, sosyolog ve psikologlardan kurulu gruplar çok düşük düzeyde başarı elde edebilmiştir.

 Akılcı açıdan bakılınca bu durum, astrolojik geleneklerin anlamsız batıl yığınından ibaret olmadığını fakat daha çok araştırılarak bu alandaki gerçeklerin bilim ile açıklığa kavuşturulması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Astrolojinin nasıl doğduğu tam olarak bilinmemektedir. Büyük olasılıkla kozmik güçlerin varlığını sezen insan bazı düşünceler ve şekiller üzerinde kafa yormaya yönelmiş, olayların gerçek nedenleri anlaşılamamış olmakla birlikte, her yeni astrologun katkısı evren ile oldukça uyumlu pratik bir senteze yardımcı olmuştur.

Bu düşüncenin şöyle bir bilimsel dayanağı vardır: Kimya bütün canlıların aynı birkaç maddeden oluştuğunu keşfederken, fizik de maddeyi oluşturan bütün taneciklerin bir dalga hareketi içinde olduklarını bulmuştur.

Çağımızda geliştirilen kuantum mekaniği, ses ve elektromanyetik dalgaların yanı sıra, madde dalgalarının da varlığı üzerinde durmaktadır. Kuantum mekaniğinin ilkeleri ışığında değerlendirilen bazı istatistiksel verilerin, astrolojik görüşlerle aynı paralelde birbirlerine yaklaştığı anlaşılmaktadır.

Her hangi bir gezegenden doğan elektromanyetik dalgalarla radyasyon ışınlarının bir insanı belirli nitelikteki bir karakter sahibi yapacağına inanmak olanaksızdır. Bilim ile astrolojiyi bağdaştırmak için yapılan çalışmalardan elde edilen önemli bulgulardan biri, uzay kütlelerinin kendilerinin değil, birbirlerine göreli durumlarının bazı etkiler yaratmakta olduğudur.

Dolayısıyla evrendeki karmaşık etki biçimlerinin, insanın yaklaşık olarak belirli bir kişilik yolunda gelişmesi için ortam hazırlayabileceği görüşüne varılmaktadır.

Astrolojinin içerdiği ya da kullanımındaki bazı şeylerin dogmatik olmasına karşın, işleyişinde doğaüstü olan hiç bir şey yoktur.

Bilim ile astrolojiyi bağdaştırmak ya da ortak noktalarını bularak birbirlerine yaklaştırmak için yapılmış çalışmalardan elde edilen önemli bulgulardan biri şudur: İnsanlar üzerinde birtakım etkiler yaratan olgu aslında uzay kütlelerinin doğrudan kendileri değil, bunların birbirlerine göre olan durumları, konumları ve o sıralardaki koşullardır. Uzaydaki karmaşık kozmik etkiler, insanın doğumundan önce yaklaşık olarak belirli bir kişilik edinmesi yolunda ortam hazırlayabilir. İnsan, kendisini çevreleyen ve kesin tanımları olan, çoğu elektromanyetik özellikte fiziksel olaylardan etkilenmekte, diğer canlılar gibi doğal ve evrensel yasalar uyarınca organize edilmektedir.

Çağın bilim düzeyinin bu yasaları keşfedecek ve açıklayabilecek kadar ilerlememiş olması, bunlara bağlı olay ve olguların birtakım doğaüstü ya da evren dışı güçlerce düzenlendiğini göstermekte değildir.

Kuşkusuz kimileri aksini ileri sürecek ve tüm bu olayları bir tanrısal nedene bağlayacak. Bilim, Tanrı’nın varlığını yadsımakta değildir ama bu olayların “Tanrı’nın işi” olarak nitelendirilmesine karşıdır.

Nitekim bilimin haklı çıkmakta, dolayısıyla ona güvenmek gerekmekte, henüz her soruya yahıt verememiş olduğu için onu küçümsememek gerekmektedir.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4406 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2009, 06:04:48 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2634 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2009, 10:07:49 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3854 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 08:11:26 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2421 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 11:55:04 öö
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3772 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 10:25:40 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2961 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 12:37:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3275 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 03:13:39 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5476 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 08:11:09 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6473 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 08:17:51 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2485 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 11:30:28 öö
Gönderen: ADAM