Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MUCİZELERE ULAŞMA ÇABASI: SİMYA  (Okunma sayısı 3737 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 13, 2017, 08:05:41 öö

MUCİZELERE ULAŞMA ÇABASI: SİMYA

“Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar”

                                                                                                            Simyacı (Paulo Coelho)

 


Endüstriyel devrimin ruhunu yansıtan ilk profesyonel ressam olduğu söylenen Joseph Wright’ın “Simyacı” adlı tablosu.
Simya kelimesini duyduğumuzda belki de birçoğumuzun aklına yukarıda alıntı yaptığımız “Simyacı” isimli roman gelir. Hayatta mutlu olmayı öğütleyen, bir çobanın altın bulma amacıyla çıktığı Mısır yolculuğunu anlatan bu roman satış rekorları kırmış, bizim belleğimize de kazınmıştır. Fakat “simya” denildiğinde bilmemiz gereken bundan fazlası olmalı. Keza simyacılık, tarih boyunca ilgi çeken bir uğraş olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz de bu yazıda simyanın ne olduğunu, niçin ilgi çektiğini, bilimsel yönü olup olmadığını kısaca ele almak istiyoruz.

Diğer bir adı “alşimi” olan simya; bir dönemin felsefesini ve doğanın ilkel yollara araştırılmasını ifade eden bir kavramdır. Arapça’daki “alkheemee” kelimesinden dilimize geçen simya İngilizce olarak da “alchemy” olarak adlandırılmaktadır.

Simya; değersiz maddeleri altına çevirme, çaresiz hastalıkların tedavisini bulma ve ölümsüzlük iksirine sahip olma amacıyla yapılan geçmiş çalışmaları ifade etmektedir. Simya, simya kaynaklarının ifadesiyle, yer ve insan arasındaki etkileşimi inceler, insanı sonsuz bir varlık haline getirme amacı taşır. Bu anlayışa göre insan altına kavuşacaktır, çaresiz hastalıklardan ölmeyecektir ve bunun ötesinde ölümsüzlük iksiriyle sonsuza dek dünyada kalacaktır. Böyle bahsedildiğinde hayali çalışmaları ifade ettiğini düşünebileceğimiz simya ile ilgilenenleri ve 2500 yıllık geçmişini dikkate aldığımızda ilgi çekici bir konu olduğunu söylemek mümkün.

Kimya, Metalurji, Fizik, Tıp, Astroloji, Semiotik, Mistisizm, Spiritüalizm ve Sanat… Birbirinden farklı alanlar… Hem sanat hem tıp hem mistisizm, hepsi bir arada… Simya tüm bu alanları barındıran bir uğraş olduğu iddiasında olmuştur. Bilimin temellerinin atıldığı Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan, Çin’de uğraşılan simya, sonraki dönemlerde Yunanistan, Roma İmparatorluğu, İslam devletlerinde de görülmeye başlamıştır. 12.yüzyıldan sonra Ortaçağ Avrupası’nda önemli bir uğraş haline gelmiştir. Görüldüğü gibi farklı coğrafyalarda, farklı kültürlere rağmen simyacılık rağbet görmüştür. İnsanoğlunun sonsuz olma arzusunun ve zenginlik hayalinin inanç, kültür ayrımı olmaksızın yayılımı dikkat çekicidir.

Simya bir bilim dalı mıdır?

Simya; kimya ile olan kelime benzerliği ile bir bilim dalı olarak düşünülme tehlikesini taşımaktadır. Şunu kesin olarak belirtebiliriz ki; simya bir bilim dalı değildir. Simyacıların kullandıkları deneysel yöntemler kimya ile benzeşebilir fakat kimyada görülebilecek olan pozitif yaklaşım simyada yoktur.


Simya islam coğrafyasında da yayılmıştır. Ebul Kasım’ın yazdığı coğrafya kitabı, hiyerogliflerdeki simya sembollerini kendi dünyasına tanıtır. (British Museum, London)
Günümüzde kullanılan bazı maddelerin yüzyıllar önce simyacılar tarafından kullanıldığı, kimyanın temelini atan uğraşın simya olduğu belirtilmektedir. Kostik soda, kükürt, civa, sönmüş kireç, nitrik asit gibi maddelerin yüzyıllar önce kullanılmış olması ilgi çekici görülebilir. Fakat bu maddelerle uğraşılırken varılmak istenen sonucun felsefi boyutlarının ağır olması ve zaman zaman da büyücülüğe benzer bir hal alması, onu bilimsellikten uzak kılmaktadır. Simyacılık barutun bulunması, madenlerin rafine edilmesi, kozmetiğin gelişimi, seramik, cam ve boyanın üretimini sağlaması, likör ve esans üretimini başlatması gibi kimyasal gelişime katkılarının olduğu belirtilse de yöntemi kimyadan farklıdır.

Başka bir bakış açısıyla astroloji ve astronomi arasındaki ilişkinin simya ve kimya arasında da olduğu söylenebilir. Yani, geçmiş çağların insanları fiziksel fenomenlere mistik anlamlar yüklemişlerdir.

Mesela simyacılar da tıpkı diğer ilkel bilimler ve bugünkü sözdebilimcilerin kabul ettikleri gibi, Platon’un dile getirdiği dört elementin varlığını kabul etmektedir. Bunlar; Ateş, Su, Hava, Topraktır. Bu elementler genel anlamlarından öte bazı özelliklerin simgesi olarak kullanılmışlardır.

Ateş; İlahi gücü temsil etmektedir. Işık verdiği için aydınlığı temsil eder. Erkeklik unsuru içerir. Genel olarak aydınlanmayı aynı zamanda azabı, yıkıcılığı da temsil etmektedir.

Su; Ateşin zıddıdır. Dişiliği temsil etmektedir. Su değişkendir, Ay’ı temsil eder. Hayat verici ve arındırıcı olmasının yanı sıra gizliliği de temsil etmektedir.

Hava; Nötr bir element olup ateş ve suyun özelliklerini içermektedir. Zihni temsil etmektedir.

Toprak; bereketi ve kazancı simgelemektedir. Özellik olarak diğer üç elementin özelliklerini barındırmaktadır.

Simya bu elementlerle ilgili düşünce sistemini pratiğe de aktarmıştır: Bu elementler ısıtmak, kızdırmak, dökmek, buharlaştırmak, süzmek gibi eylemlerle ilişkilendirilmiştir. Dahası, simyaya göre dişi ve erkek ayırımı vardır. Bu ayırıma göre güneş erkek, dünya dişidir. Yine simya öğretilerinde üç dünyadan söz edilmektedir; Arketipler (Tanrı), Macrocosmos (Doğa) ve Microcosmos (İnsan). İnsan da  “ruh, can, beden” olmak üzere üçlemeden oluşmaktadır. Elementler dünyasında bunun karşılığı ise; “kükürt, tuz, cıva” olarak yer almaktadır. Burada kükürt ve cıva karşıt iki prensibi, tuz ortada olan prensibi temsil etmektedir.

Simyacılar kuşkusuz çalışmalarında maddelerle deney yapmışlardır fakat görüldüğü üzere amaç ve anlam metafiziksel boyutlarda yoğunlaşmaktadır. Simyacıların elde etmek istedikleri “pancea” (ölümsüzlük iksiri) ve madenlerin altına çevrilmesi isteği uzun çalışma dönemlerini kapsamıştır. Ölümsüzlük iksirinin yapı taşı olan “felsefe taşı” bulunması mümkün olamasa da en büyük hedeflerden biri olmuştur. Simyanın metafizik yorumlamalardan ayrılmaması zaman içerisinde onu metafizik temeli esas alan, kimyasal maddeleri spiritüel (ruhani) varlık ile ilgili bilgi veren araçlar haline getiren bir uğraş yapmıştır. Kimyevi alandaki terminoloji eksikliği simyacıları zamanla pagan mitolojisi, astroloji ve kabala terimlerini kullanmaya itmiştir. Bu nedenle simyacılar en basit deneyleri bile mistik bir uğraş olarak karışık terimlerle ifade etmişlerdir.


Simya Eski Mısır’da oldukça kutsal bir uğraştı. Papirüste Akhenaten, Aten’den simya sembolleri halinde “ilk madde”yi alırken görülüyor.
Simya, Hermetizm ve Ezoterizm ilişkisi

Simya konusunu araştırdığınızda karşınıza çıkması muhtemel iki kavram vardır, bunlar; Hermetizm ve Ezoterizm’dir. Ezoterizm; bir üstat tarafından “inisiyasyon” (doğru yolu gösterme) yoluyla yetkin kişilere aktarılan felsefe öğretileridir. Bilgi ehil olmayanlara aktarılmamalıdır. Hermetizm ise; Eski Mısır’da yaşamış olduğuna inanılan ve ilahlaştırılan bir simya bilgesinin, Hermes Trismegistus’un öğretileridir. Bu iki kavramın ortak özelliği felsefi-spiritüel dünyaya ait olmalarıdır. Simyanın bu iki öğretiyle yakından ilişkili olmuştur. Bu nedenle simya zaman içerisinde felsefe alanının inceleme konusu haline gelmiştir.

Değersiz maddelerden altına yolculuk 

Tarih boyunca simyacıların değersiz maddelerden altın yapmakla uğraştıklarına inanılmaktadır. Sadece bu amaçla çalışmalar yapanlar olmuştur ama işin ruhani yönüyle ilgilenen simyacılara göre asıl amaçları felsefe taşına ulaşmaktır. Felsefe taşından yine ayrıca söz etmek istiyoruz ama öncesinde altın yapma uğraşı hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.

Simyacıların “kırmızı iksir” adını verdikleri karışım ile değersiz metalleri altına dönüştürmeye çalışmışlardır. Metalin altına dönüşmesi aşama aşamadır, önce hamdır, arındırılır, tamamen arındıktan sonra altın olabilmektedir. Altın yapma çalışmaları genellikle kurşun ve cıva üzerinde yapılmıştır, bazı simyacılar tarafından cıva ile kükürt, arsenik ve amonyum klorür karıştırılmıştır. Kullandıkları büyülü sözler ve karışık çizimler bu konuda detaylı bilgi edinmeyi zorlaştırmıştır. Simyacılar kimyasal incelemeleri altın yapmanın yanı sıra, zehir, sihirli iksirler yapmak amacıyla da yapmışlardır.

Bulunamayan sır; Felsefe taşı

Simyacılara göre ölümsüzlüğün sırrını bulmanın temeli felsefe taşına dayanmaktadır. Bu felsefe taşı ruhani dünyanın da kilit anahtarı niteliğindedir. Felsefe taşına olan büyük inanç bu durumdan faydalanan dolandırıcıları da beraberinde getirmiştir. Günümüzde artık felsefe taşına olan inanç oldukça düşüktür.

Simya bir dönemin gözde uğraşlarından biri olsa da günümüzde etkisini yitirmiştir. Tarih boyunca simyacılara dolandırıcı gözüyle bakılmıştır. Pek çoğu böyle olsa da simya ile bir dönem Isaac Newton, Robert Boyle, Fizikçi Arnaldus de Villa Nova gibi bilim adamlarının da ilgilenmesi ilginç bir noktadır. Simya bilimden ayrı bir uğraş olarak kabul edilmelidir, tarih boyunca simyanın başarısı kanıtlanamamış, ulaşılmak istenen hedefler rivayetlerden öteye geçememiştir. Simyacıların çalışmalarını ehil olmayan kişilerden koruma istekleri sebebiyle arkalarında bıraktıkları karışık terim ve şekillerin deşifrelerinin zorluğu bu uğraşın incelenmesini de zorlaştırmaktadır.

 

Kaynakça

http://simya.nedir.com/

http://tr.wikipedia.org/wiki/Simya

http://www.alchemylab.com/what_is_alchemy.htm

http://www.themystica.c http://www.hermetics.org/Felsefi_Simya.htmlom/mystica/articles/a/alchemy.htm
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!


Ekim 13, 2017, 08:34:26 öö
Yanıtla #1

Harry Potter filim serisini izlemisseniz antik bir simya düşüncesine dayanan felsefe taşından filimde yer verilmiş.Aslinda simya günümüzde izini kaybetmiş gibi gorunsede hayatin ta içinde hatta evlerimizde tvler'de cogu zamanlar farkinda olmadan izliyoruz.Saygilarimla.
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!


Ekim 16, 2017, 11:50:21 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Tv lerdeki simya nedir ? simyacılık da aslından farklı anlaşılmış
Saklı bilgiler zamanla üstüne ilave edilen hurafeler ve fısıltılarla anlam degiştiriyor..
soyut öğretiler somutla örneklenir algılanması için..dinler gibi .....mallesef insanlık ne din ile nede bilimle istenen başarıyı saglayamadı..




Ekim 16, 2017, 11:57:32 ös
Yanıtla #3

Sevgili smyrnali,İnsan doğasına dönüp  simyacilikla uğraşsa simyacilik anlayışını geliştirir.Ama simyacilik adi altinda ismi insanlar  sahtekarlıkla kulanirsa simyacilik felsefesi anlamını yitirir.En büyük sorun erdemli insan olamamak.İnsan doğası gereği malesef doğayı katlettiğimiz gibi bilimleride yok edebiliyoruz.Eski dönemlere baktığımızda teknoloji yoktu.Ama dort elementle insanlik mutluydu.Dort element; Ateş,su,toprak,hava... Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Ekim 17, 2017, 12:01:54 öö Gönderen: Farmakoloji »
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!


Ekim 17, 2017, 12:09:47 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

4 elementle mutlu olan bunun sırrına  varandır .malesef o bilgiler artık idirak edilemiyor .
İnsanlık büyük bir bilinç düşüşü yasadı .karanlık bir çağ yaşanıyor .



Ekim 17, 2017, 12:27:39 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 107
  • Cinsiyet: Bay

Altın gibi elementlerin atomları nötron yıldızlarının çarpışması sonucu açığa çıkan milyonlarca derece sıcaklık ortamında oluşuyor. Hidrojen, Helyum, Lityum gibi Daha küçük atomlar  bu sıcaklıklarda çekirdek kaynaşması ile Altın dahil daha büyük atomlara dönüşüyor. Bir tür yaratım süreci de denebilir buna. Evrenin çoğunluğunu oluşturan Hidrojen ve Helyum dan Altın gibi bir elementin atomunun yaratımı çekirdek kaynaşmaları ile mümkün oluyor.
Hidrojen ve Helyum dışındaki Atomların evrenin sadece % 2 sini oluşturduğu söyleniyor. 
Dünyamız da bulunan Altın dahil her elementin böyle çekidek kaynaşmaları ile oluştuğunu düşündüğümüzde, gezegenimizin evrende  ne kadar çok gezdiği ve bu gezintisi ile  ne kadar çok çeşitli elementi kendisine çekerek oluştuğunu,  mücevher ve  takılardaki altının bir zamanlar iki nötron yıldızının çarpışması sonucu oluştuğunu, maddi yaşamın varlaşma sürecini anlamaya çalışırsak Simyacıları da anlamaya başlayabiliriz belki.
Evrende bir atomların parçalanması ile bir de atom çekirdeklerinin kaynaşarak birleşmesi ile iki yönlü bir oluşum söz konusu. 
Bu konu nükleer fizikte  Fisyon ve Füzyon olarak ele alınıyor..

Bunu toplumsal konulara indirgeyerek toplumsal  füzyon (birleşme)  ve toplumsal fisyon (parçalanma) gibi başka bir düşünce kanalı açalım.
Toplumsal yapıların çekidek kaynaşması ile daha büyük toplumsal yapılara evrilmesi (Aile den devlete ve devletten devletler topluluklarına )
yada sürekli parçalanarak yalnız bireylere hatta kişilikleri de parçalanmış bireylere doğru bir yolculuk.

Hangisi? Altınlaşmak mı , daha küçük atomlara hatta proton ve nötronlara kadar parçalanmak mı?
Fizik bilimi bize Füzyon reaksiyonundan daha çok enerji açığa çıktığını söylüyor. Toplumsal bilimler de sinerji diye bir kavramdan söz ediyor.

İyiliği ve Kötülüğü tanımlamak istersek bu durumda birlikçilik iyilik, parçalayıcılık kötülüktür diyebilir miyiz?

Ortam sıcaklığı arttıkça ( hayatta kalmak zorlaştıkça ve tehlikeler çoğaldıkça ) birleşme ve beraberinde bazı özgürlüklerden de vazgeçme eğilimine girerken,
Ortam serinledikçe (Refah arttıkça yaşam kolaylaştıkça)  parçalanma daha da özgürleşme eğilimine mi giriyoruz?

Bu durumda "iyilik" denge midir? Yoksa Altın her zaman değerli midir?














« Son Düzenleme: Ekim 17, 2017, 12:34:20 ös Gönderen: Gezdirici »
Bir noktadan sonsuz doğru geçer. İki noktadan ise bir doğru geçer. Senin koordinatlarını diğer noktalarla çizdiğin doğrular belirler.


Ekim 18, 2017, 02:52:40 öö
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 17
  • Cinsiyet: Bayan

tütün kurumasın diye içine elma kabuğu atılır.1-2 ay sonra elmalar tütüne dönüşür.bu da bir simyadır.


Ekim 18, 2017, 08:58:04 öö
Yanıtla #7

Sayin Hyperbolic, Tütünün icine elma kabuğu koyulup elma kabuğu  türüne dönmesi değişik bir bilgi ve yaklaşım.Paylaşiminiz icin teşekkür ederim.Masonlar Organizasyon sayfasinda sizleri aramizda gormekten memnun oldum.Aramiza hoşgeldiniz.Saygilarimla.
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!


Ekim 18, 2017, 09:12:08 öö
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 107
  • Cinsiyet: Bay

Tütün değilde elma aromalı tütün olur o.  Güzel de olur. :)
Bir noktadan sonsuz doğru geçer. İki noktadan ise bir doğru geçer. Senin koordinatlarını diğer noktalarla çizdiğin doğrular belirler.


Ekim 18, 2017, 09:15:17 öö
Yanıtla #9

Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!