Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Anarşizm nedir ve amaçları nelerdir?  (Okunma sayısı 29385 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 05, 2007, 04:30:37 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Ben özelikle bu soruyu Anarşizmle nihilizm karışmasın diye sordum
cevabı en başta Anarkons. olmak üzere diyer doslara..
külhan beyi tavırlarla cevap verirsek sevinirim


Mart 05, 2007, 04:32:29 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

:) walla tam bilgim yok. cok arastirmadim. ama devletin, toplumun ve kitlelerin genellikle sevmedgii birsey oldugunu biliyorum.

insanlar gunumuzde birbirine "Anarsist" diyerek hakaret ediyorlar. demekki iyi birsey degil.

shemuel,
sen ne oldugunu bilmiyormusun?


Mart 05, 2007, 08:51:23 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Anarşizim eski yunancadaki archos sözcüğünden türemiştir. Sözcüğün güç,kuvvet,iktidar, hükümet ve devlet gibi anlamları vardır. Archos sözcüğü İngilizcedeki power sözcüğüne benzer geniş bir alanı tanımlar.Yunancada a öneki olumsuzluk belirtir.Anarşinin sözlük anlamıda en asit ifadeyle iktidar hükümet karşıtlığıdır
Orhan Hançeroğlu Felsefe sözlüğünde anarşizmin Türkçe karşılığı olarak başsızlık kelimesini önermiştir. Bizce bu karşılık uygun değildir. Kuşkusuz anarşistlerin tabi olduğu liderleri yoktur. Ancak mücadelenin bazı özel alanlarında özgürce bağlandıkları ve kendilerine baş kıldıkları doğal önderleri olabilir.
ayrıca sevgili Şemuel anarşizmle nihilizmi birbirinden ayırdığın için sana teşekkür ediyorum


Mart 06, 2007, 04:00:29 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Alıntı
özgürce bağlandıkları
bu nasil birseydir aciklarmisin?
bir insan herhangi birseye Ozgurce nasil baglanir. Ozgurluk zaten bagin olmamasidir.

ozgurce baglanilabiliyorsa, o zaman ben ona anarsizim demem.


Mart 07, 2007, 10:46:08 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

gurupta her zamn daha deniyimli insanlar vardır
o zaman bağlanma demiyelimde fikir alma diyelim rahatladınmı?


Mart 07, 2007, 10:54:15 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi


Eğer evler kentin ortak mülkiyetinde olacaksa, yiyecekler herkese dağıtılacaksa, ileri doğru atılacak bir adım daha var demektir. Kaçınılmaz olarak bir giysi sorunuyla karşılaşılacak ve bunun da tek çözüm yolu, bütün giysi mağazalarının kapılarını ardına kadar halka açmak ve herkese, neye gereksinimi varsa alabileceğini söylemek olacaktır. Giysilerde ortak mülkiyet, herkesin, mağazalardan ya da dikiş atölyelerinden gereksindiği giysiyi alma hakkı, evlerde ve giysilerde uygulanan komünist ilkenin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır.

Kendiliğinden de anlaşılacağı (ve bizim sivri zekâlı, yaratıcı kafalı muhaliflerimizin öne sürdükleri) gibi her yurttaşın üzerinden paltosunu alıp kent alanlarından birinde koca bir giysi tepesi oluşturmak, sonra da bunları herkese kurayla dağıtmak gibi bir yola başvurulmayacaktır. Kimin giyecek bir paltosu varsa, güle güle giysin, giymeye devam etsin; hatta çok olasıdır ki, on tane bile paltosu olandan bunların bir tekini bile almak kimsenin aklından geçmeyecektir. Burjuvanın birkaç kez giyip beğenmediği için bir köşeye attığı paltoyu yeni paltoya yeğleyecektir pek çok kişi; o bakımdan da elde o kadar yeni giysi olacaktır ki, kimse kimsenin eski giysilerini giymek zorunda olmayacaktır.

Büyük kentlerin giyim kuşam mağazalarında ne kadar giysi bulunduğuna ilişkin elimizde bilgi bulunsaydı eğer, Paris, Lyon, Bordeaux ve Marsilya'da bütün komünlerin elinde tüm yurttaşlara yetecek kadar giysi bulunduğunu görürdük. Ama diyelim ki her yurttaşa hazır giysi yetmedi ya da bazı yurttaşların üzerine iyi oturmadı giysileri, terzilerimiz bu açığı hızla kapatacaklardır. Bugün artık yeni makinelerle donanmış, büyük çapta üretim yapmak üzere örgütlenmiş terzilerin ne büyük bir hızla dikiş diktiklerini, giysi ürettiklerini çok iyi biliyoruz.

"İyi ama, o zaman da herkes samur kürk ya da her kadın kadife entari giymek isterse ne olacak?" diye haykırabilecek muhaliflerimize vereceğimiz yanıt gayet kısa: Umurumuzda bile değil bu nokta. Herkes ne samur kürk düşler, ne de kadife giymeye can atar. Bugün bile Parisli kadınlara kendilerine giysi seçmelerini önersek, alabildiğine yalın giysiler seçen pek çok kadınla karşılaşırdık ki, beğeni denilen şey, içinde bulunulan zamana göre değişir ve devrim anında yalın, basit beğenilerin egemen olacağından da kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Toplumlar da, tek tek kişiler gibi, huy, alışkanlık, töre gibi şeylerde tam bir düşüş dönemi yaşadıkları gibi, yiğitlik, kahramanlık dönemleri de yaşarlar. Bugün olduğu gibi küçük, kişisel çıkarlara saplanıp kaldıkları düşüş dönemlerinden geçebilecekleri gibi, yüce şahlanış dönemlerinde bu durum bütünüyle değişebilir. Toplumların da soylu davranışlarla dolup taştığı dönemler olabileceği gibi, kendini kapıp koyuverme dönemleri olabilir. Bugün düzenbaz, üçkâğıtçı, işini bilir kişilerin sahip oldukları etki gücüne o dönemlerde içten, dürüst kişiler sahip olur. Özveri sözleşmeleri yapılır; yüce ve soylu örnekler taklit edilir; benciller bile ötekilerden geri kalmayı kendileri için utanç sayarlar ve onlar da yüce gönüllü, yürekli insanlar gibi davranmaya özenirler.

1793 büyük devrimi bu türden örneklerin bol bol yaşandığı bir hareket olarak önümüzde duruyor. İşte, tek tek insanlar için olduğu kadar toplumlar için de alabildiğine doğal olan böylesi ahlaki yeniden doğuş dönemlerinde insanlığı ileri doğru atan yüce şahlanışlar ortaya çıkar.

Biz burada, ne güzel duyguların olası rollerini abartmak istiyoruz, ne de bu duygulan toplumsal ülkümüzün çıkış noktası ya da temeli olarak görüyoruz. Ama bu duygulardaki kabarmanın, şahlanışın, işin başındaki ilk ve en büyük zorluklan aşmamızda bize yardımcı olacağını söylemek hiç de abartma sayılmamalıdır. Kuşkusuz, bu türden şahlanışların gündelik hayatta da sürüp gideceğini ummamalıyız, ama başlangıçta bu böyle olacaktır ve bu da, bizim için gerekli olan her şey demektir. Yüzyıllarca süren kölelik, ezgi, zulüm yönetimlerinin yığdığı pisliklerden toprağı anndırırken, kardeşçe duygulardaki bu şahlanış anarşist toplum için çok gerekli olacaktır. Bundan sonrası için kimsenin özverisine gerek duymadan varlığını sürdürebilecek bir atılıştır bu, çünkü bu duygu boyundurukları kıracak, zulmü, esareti yok edecek ve her türden dayanışma duygularının önüne engin bir ufuk açan, herkesin ihtiyaçlarının karşılandığı bir yapılanmaya dayanan yeni bir toplumun yaratılmasını sağlayacaktır.

Öte yandan, devrim eğer şu bizim sözünü ettiğimiz çizgiyi tutturabilirse, tek tek kişilerin özgür inisiyatifleri de, bencillerden, çıkarcılardan gelebilecek engellerden kaçınabilmemizde bize yardımcı olacaktır. Her sokakta, her mahallede, görevi giysi sorunuyla ilgilenmek olan gruplar oluşturulacaktır. Bunlar, ayaklanan kentin giysi envanterini tutacak ve neredeki, hangi giysi deposunda ya da mağazasında, yaklaşık olarak ne kadar giysi bulunduğunu ve bu giysilerle hangi ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını giderebileceğini aşağı yukarı bilecektir. Yurttaşlar ise, tıpkı yiyecek-içecek konusunda olduğu gibi "bol olan her şeyden istediği kadar, sınırlı miktarda olanlardan ise, dağıtımdan payına düşen kadarını" alacaktır.

Bütün erkeklere samur kürk, bütün kadınlara kadife giysi dağıtabilme olanağı bulunmadığına göre, ayaklanan toplum, çok olasıdır ki, gereksiz-gerekli şeklinde bir ayrıma gidecek ve en azından geçici bir süre için kadife giysilerle samur kürkleri gereksizler arasına alıp, bugün lüks sayılan şeylerin herkesin kullanabileceği nesneler haline nasıl getirilebileceği sorusunu gelecekte çözülecek bir sorun olarak erteleyecektir. Anarşist kentte yaşayan herkese zorunlu ihtiyaç maddeleri sağlandıktan sonra, tek tek kişilerle ilgilenmeye başlanabilir: Bu kapsamda hastalara ve güçsüzlere bugün için lüks sayılan şeyler, sağlık durumu pek iyi olmayanlara, herkesin gündelik yaşamda kullanamayacağı -ve herhalde kullanmak da istemeyeceği- şeyler verilebilir(1) .

"İyi ama, bu, herkesin paydasını eşitlemek, herkese kara keşiş cüppesi giydirmek gibi bir şey olmayacak mı?" diyenler çıkacaktır. Ve eklenecektir: "Bu, yaşama güzellik katan, onu süsleyen her şeyin lükstür denilip çöpe atılmasına, yitip gitmesine neden olmayacak mı?"

Hayır efendim, olmayacak! Biraz sonra, anarşist toplumun, yurttaşlarının tüm artistik zevklerini -hem de onlara dudak uçuklatıcı faturalar çıkarmadan- nasıl tatmin edeceğini göstereceğiz.


1 Bu alanda insanlık akıl almaz ilerlemeler kaydetmektedir. Örneğin, ipeği alalım. Binlerce yıl boyunca ipek (dolayısıyla da kadife) büyük lüks sayıldı. Çünkü dut ağacının yetiştiği ülkeler yeryüzünde belli bir kuşak üzerinde yer alırlar, ipekböceğinin bakımı çok zordur vb.vb. Günümüzde ipek fabrikalarda odun elyafından üretilmeye başlandı; uçsuz bucaksız Kanada ormanlarından ve Amerika ormanlarından elde edilen ipek, renk bakımından da, yumuşaklık, esneklik vb. bakımından da en iyi Lyon ipeğiyle yarışabilecek niteliktedir. Bugün bu ipeklerden yapılmış giysileri en iflah olmaz moda düşkünü kadınlar bile seve seve giymektedirler. Elmas konusuna gelince, Afrikalı zenci emekçilerin bu taşı çıkarabilmek için neler çektiğini öğrenen binlerce kadın, bu taşa sonsuza dek lanet etmiş, ona el sürmemeye ant içmişlerdir. Ama gün gelecek, elmas da fabrikalarda üretilmeye başlanacak.


Mart 08, 2007, 06:19:51 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

gurupta her zamn daha deniyimli insanlar vardır
o zaman bağlanma demiyelimde fikir alma diyelim rahatladınmı?
evet. bu daha mantikli oldu.

2. mesajina cevap vereyim,
cok guzel uzun ve aciklayici bir yazi. fikir olarak pek uyusmasakta, kafadaki bircok sorunu giderdigi kesin. saol.


Mart 27, 2007, 02:30:01 öö
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

ANARŞİZM DUZENSİZLİKTİR....VE...... ORDO AB CHAO.......:D
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Mart 27, 2007, 03:02:42 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Duzensizlikle Ordo Ab Chao nun bir baglantisi oldugunu dusunmuyorum cunku, Ordo Ab Chao neyden gelirse gelsin (Kaos dahil) sonucta duzene acilan kapidir. yani Ordo Ab Chao nun amaci ve nedeni Duzendir. Aslinda bunu bir konuda aciyim. cunku bu konuda bayagi arastirmistim bir aralar. cevabinizi ordan verin.


Mart 27, 2007, 03:54:22 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Kendimi zamanının en ateşli anarşistlerinden biri  olarak gördüğümden olsa gerek konuya hemen atlayacağım;

Anarşistlik kesinlikle düzensizliğin düzenidir. Doğaya güvenmek, tüm düzensizliklerin dışarıdan tepki almadıkları takdirde en güzel düzen olan doğal düzene geçeçeklerine inanırlar.

Yani bir yerde eğer balık popülasyonu çoğalır ve kimse etki etmez ise denizlerde fazla balık olur. Denizdeki yiyecekleri yetmediği için açlıktan ölürler. Ta ki yemek ile balık populasyonu dengeye oturana kadar.

Bir süre sonra kuşlar gelir ve balıkları yemeye başlar. Fakat oburluktan fazla yerlerse balık biter ve kendileride açlıktan ölür. Bu sebeple uygun balık ve kuş popülasyonu oluşur. Fakat her iki tür de düzensizlik adına fazla üremeye çalışır. Doğal seleksiyon da bu anlamda doğal dengeyi kurar.

Anarşiyi doğal olan her olayda görebiliriz. Kararsiz atomdan, fırtınaya kadar herşey düzensizliğin önlenemez düzen arayışıdır.

Yapılan yanlış devlete ve dine karşı olduklarını düşünmekten gelir. Oysaki karşı olunan doğal dengeyi bozacak dışarıdan gelen güç, doğalı bozan herşeye karşı olmak demektir.

Doğaya ve yüce yaradanın üstünlüğünü kabul etmişlerdir. Devleti ise bireyleri yanlış yönlendirdiği (Doğal seleksiyona imkan tanımadığı için) dolayısı ile doğal dengeyi bozduğu için kabul etmezler.

Dünyada çok az gerçek anlamıyla anarşist vardır.  Fakat Salvador Dali bu konuda en ünlülerdendir.

Lider konusunda gerçek anarşistlerin lider olmak gibi bir tasaları olmadığı gibi, bir lidere güvenmek/güvenmemek zorunluluğu da yoktur. Doğal olarak birisine güvenmek gerekiyorsa buna güvenmek (zorla veya yanlış yönlendirme ile değil, kalpten) anarşi için kabul edilebilirdir.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3640 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 29, 2009, 10:42:39 öö
Gönderen: ADAM
14 Yanıt
8320 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 05, 2013, 04:25:15 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
6563 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2013, 02:11:52 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
5053 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 01, 2013, 12:23:22 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
4958 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 02, 2013, 01:17:33 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5134 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 05, 2013, 11:17:43 ös
Gönderen: Tij
9 Yanıt
5780 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2013, 06:43:37 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3067 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 13, 2013, 07:41:04 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3344 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2013, 08:02:36 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
4788 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2013, 11:21:25 öö
Gönderen: asimov