Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Konuyu başlatan: scherif - Temmuz 15, 2013, 12:59:40 öö

Başlık: FELSEFE ÜSTÜNE İMALAR
Gönderen: scherif - Temmuz 15, 2013, 12:59:40 öö
“Ben oldum” demek felsefenin doğasına mı aykırıdır?
Felsefede müthiş bir içtenlik var, taklit yapamazsınız. Bir insan felsefeci taklidi yapabilir ama filozof taklidi yapamaz. Bazıları inana bilir ama herkese yutturamazsınız. Sinir sisteminiz, bakışınız, tavrınız sizi ele verir. O yüzden felsefe derin bir hesaplaşmayı ve yüzleşmeyi gerektirir. Cahilseniz “biliyorum” diye ortaya çıkmanız filozof olmanızı engelleyen bir şeydir. Filozof olmak alçakgönüllülüktür. Hiçbir filozof bilgeyim demez ama. Çünkü bilgeliği seviyorum demek henüz bilge olmadım, bilgeliğin yolunda yürüyorum demektir. Felsefede yol çok kullanılan bir deyimdir ve felsefe bir anlamda “yolda olmaktır”. (Jaspers) Yani sürekli yürüyeceksiniz, handa yaşamayacaksınız. Menzil yolun kendisi. Gidilecek yol bitmiyor. Siz ölebilirsiniz, sizden sonra yolunuzu devam ettirenler olabilir ve bu anlamda siz de yürümeye devam edersiniz.
Mesela siz bu kadar eğitimden sonra hala “cahilim” demiyorsunuz herhalde…
Niye? Sokrates “ben cahilim” diyordu. O bilge bir filozoftu, “ben hiçbir şey bilmiyorum” diyordu. Aslında bilmediğinden değil, bilmenin ne denli zor olduğunu anlatmak için belki bunu söylüyordu. Tabii biz felsefeciyiz. Filozof adına konuşmak yanlış. Biz namussuz, * insanlar da olabiliriz. Ben kendimi filozof olarak kabul edemem, ayıptır. Abdurrahman Çelebi olduğumu düşünürüm zaman zaman. Hani koyun olmadığı için… Filozofların çok dürüst olduklarını, “azıcık biliyorum” dediklerinde numara yapmadıklarını ve çirkinliklerinin farkına vardıklarını düşünüyorum. Varmadan olmuyor. Herkese söyleyemezsiniz tabii, “ben burada kıvırtıyorum, burada attım bunu” diye… Bunu bilmezseniz eleştirel düşünemezsiniz. Onun için dolduruşa gelmek de filozofa aykırıdır. Geldiğin anda bittin. Kendini bir şey sandığın anda bittin. Çünkü bilgelik sevgisi eninde sonunda bilge olmaya çalışmaktır. Oysa bilge bilgisiyle yaşayan bir insandır. Bildiğini hücrelerine sindirmiş insandır k öyle insan çağımızda çok az. Çünkü biz bilgiyi iş yapmak için kullanıyoruz. Bileyim diploma alayım, bileyim para kazanayım diye yapıyoruz. Ama bileyim olayım, olgunlaşayım kaygısının ardına düşmüş çok az insan var. Ben salak mıyım güzel insan olayım? Uyanık, iş bitirici, götürücü bir insan olurum ama güzel insan olayım da beni sömürsünler mi? Bu mücadeleci, yarışmacı, acımasız dünyada herhalde güzel insanlar çok kolay kıyıma uğrayabilirler. İşe giremezler, otobüs kuyruğunda bile bekleyemezler, biri bir dirsek atıp önüne geçiverir. Birçok yerde edepsizleşmeniz lazım.
Felsefe çok yıpratıcı bir şey ve galiba Türk insanının yapısına da çok uygun değil galiba ne dersiniz?
Evet. Biz hemen adres istiyoruz. Hatta yemek yerken “bunda ne vitamini var” diye soruyoruz. Her şey baştan garantili olmalı bizim için.
O zaman felsefeyi fildişi kulesinden halka indirme fikrini gerçekçi buluyor musunuz?
Belki felsefenin neden var olduğu, neden bir yürüyüş olduğu anlatılarak sokağa indirilebilir ama sokakta herkesin ilgisini çekmez. Birkaç kişinin ilgisini çekebilir. Felsefe dükkanı açsak müşterisi diğer dükkanlara göre az olacaktır. Öyle dükkanlar vardır ya sadece erbabı gelir, anlayanlar… Antikacı dükkanı gibi, hem orada satılanlar biraz pahalıdır hem herkesin ilgisini çekmeyebilir. Felsefe de Platon’un söylediği gibi kalabalıkların, yığınların işi değildir zaten. Cümbür cemaat, maaile bütün mahalle olarak kamyonun arkasına doluşup pikniğe gider gibi felsefe yolculuğu yapılmaz. Az insanın işidir çünkü felsefe herkesin kaldırabileceği bir iş değil. Argo deyimle sıkar yani.
Şöförler kamyonların arabaların arkasına kendilerince özlü sözler yazarlar. Pek çoğu zırvadır ama bazen öyle şeyler yakalarız ki, bir cilt kitapla anlatamayacağınız şeyi bir cümlede özetleyiverir. Bu halk adamının bilgeliği mi sizce?
Tabii… “İnsan ol” diye yazar mesela kamyonların arkasında. Ne kadar basit, kısa ama derindir. Sadece arabalarda değil, dükkanlarda, tuvaletlerde duvar yazıları olarak da görüyoruz bunları. Bunlar bilgelikle ilgili şeyler. Eski dilde hikmet dediğimiz türden. Halk bilgeliği bunlar. Ziya Gökalp’in deyimiyle “halk felsefesi”. Ama ben felsefe sözünü bunlar için kullanmak istemiyorum. Bunlar, yüzyılların verdiği tecrübeyle oluşmuş güzel, özlü sözler. Düşündüğümüz her şey felsefe değildir çünkü. Hayat hakkında derin düşünebiliriz, bunlar düşünce ürünleridir ama felsefe başka bir şeydir. Thales’ten başlayan 2500 yıllık bir gelenektir felsefe. O gelenek ve o terminoloji olmayınca onun adı felsefe olmuyor.

Prof. Dr. Ahmet İNAM