Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula-1  (Okunma sayısı 3065 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 25, 2009, 11:16:44 ös

Ütopya: aslında olmayan, tasarlanmış olan ideal toplum ve devlet şekli anlamı taşır, kimilerince de hayali dünya olarak da adlandırılır. Köken olarak Yunanca "yok/olmayan" anlamındaki ou, "mükemmel olan" anlamındaki eu ve "yer/toprak/ülke" anlamındaki topos sözcüklerinden türemiştir. Kullanımı Thomas More'un 1516'da yazdığı orijinal adıyla; De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula Utopia veya kısaca Utopia isimli kitabıyla yaygınlaşmıştır.


1516’da Thomas More’un yazmış olduğu Utopia kitabını Platon’un Devlet’inden ve daha sonra yazılmış diğer ütopyalardan ayıran yegâne özellik, yazmış olduğu kitabındaki sistemi döneminin devletleriyle karşılaştırmış olmasıdır. Değindiği birçok yönüyle de çağımızı etkilemiş, ütopya türleri arasında dünya klasikleri arasına girmiş tek kitap olan bu değerli çalışma yazarını da ölümsüz kılmıştır. Kaldı ki Moskova’da bir parka dikilen sütunda, Ekim Devrimi’nden önce Marksizm’e katkı da bulunan on düşünürün adı vardır. Bu anıtta, Thomas More ile birlikte, çalışmasını (Güneş Ülkesi) hazırlarken Thomas More’dan etkilenen,  Campanella’nın da adının bulunması bizlere bir nevi delil kaynağıdır.



Kimi yazarlar vardır ki yazdıklarını çok beğensek dahi, yaşam öykülerini nasıl bir hayat sürdüklerini bilmesek de olur, buna karşılık kimi yazarlarda vardır ki kişiliklerini, yaşam öykülerini bilmemiz, fikirlerini anlayabilmemiz yönünden adeta bir zorunluluktur. Neredeyse beş yüzyıl önce yaşamış olan Thomas More bunların arasında en önemli olanıdır.


Şimdi Thomas More'a ve yaşamına değinmek istiyorum (biraz uzun olarak):


Ütopya'nın mimarı Thomas More, 1478’de Londra’da doğdu, . O doğmadan bir yıl önce Londra’da ilk matbaa kurulmuştu. Denizciler uzak denizlere açılan yolculuklarıyla bilinmedik dünyalar bilinmedik ülkeler bulmaya başlamışlardı. Coğrafi keşifler denen bu yolculuklar yalnız insanın iç dünyasına değil içinde bulunduğu evrene de yeni boyutlar kazandırdı. Uzaklara giden bu gemiciler ilerde More’un hayal dünyasını etkileyecek şekillendirecek kahramanlar olacaktı.

İngiliz yazar, devlet adamı ve hukukçuydu. Yaşamında önde gelen bir hümanist bilgin unvanına kavuşup birçok kamu görevi üstlenmiştir. Eseri Ütopya ile edebiyatta yeni bir nesil yarattı. 8 yaşında girdiği St. Anthony okulundan sonra, o yıllarda çocukların bilgi ve görgülerini daha iyi attıracaklarına inanılan başka ailelerin yanına verilmeleri geleneğine uygun olarak babası onu Kardinal Morton’un evine yerleştirildi. More bu evde çağın önde gelenlerin tanıma fırsatı buldu ve değişik konularda bilgi edinme olanağı buldu. İlerde Ütopya’da da anlatıldığı gibi Kardinal Morton More için övgüye değer bir insandır.


Kardinal’e göre More ise hayranlık duyulacak biridir. Hatta Morton bir gün More sofra kurarken yakınlarına çocuğu gösterip “Şu küçük yok mu eşsiz bir insan olacak günün birinde göreceksiniz” der. Kardinal Mortan More’u 14 yaşına geldiğinde Oxford’a gönderdi. Grocyn, Colet, Linacre gibi devrin tanınmış hümanistlerinin öğrencisi olduğu bu okulda Latince ve Yunancasını ilerleten More, Yunanca eğitime düşman olan din adamları karşısında akademisyenlerle öğrencileri korumak amacıyla iki okulun adli işlerine bakan kuruma girer. Oxford’da Yunanca ve felsefeyle ilgili çalışmalarını sürdürmek istemesine rağmen babasının onu kendi mesleğine yönlendirmek istemesi sonucu New Inn ve Lincoln’s Inn’de hukuk öğrenimi yapıp, 23 yaşında baroya girer (1501 yılında avukat oldu).


Bu tarihten itibaren, 4 yıl boyunca, dönemin aynı zamanda bilgi merkezleri olan manastırlardan birinde,( Charter House adlı manastıra kapanıp dört yıl boyunca bir keşiş gibi yaşamıştı)  kendini yoğun çalışmalarına verir. O her rahip adayı gibi sadece dua etmiyordu. Sürekli okuma ve yoğun bir çalışmada yapıyordu. Oruç tutarak geceleri uyumayarak rahipliğe hazırlanıyordu. More rahip olmadı ancak dine aşırı tutkusu yüzünden sıkı perhizler tuttu kuru toprağın ya da kuru tahtanın üstünde yattı. Yastık olarak başının altında odun parçası koydu geçenin 2’sinde kalktı kamçılarla ve düğümlü iplerle zaman zaman bedenini cezalandırdı. Bedeninin isteklerini sıkı bir denetim altına almak için çıplak tenine sert bir kıldan yapılmış gömlek giymiş ve bu gömlek bedenini ara sıra kanlar içinde bırakmıştı.


. Bütün bu olanlara rağmen More rahip olmadı. Kimilerine göre çağının din adamları ahlak açısından gevşek davrandıkları dinsel coşkularını yitirdikleri için caymıştı bu işten More. Büyük dostu Erasmus’a göreyse More “sevdalandığı için bu işten vazgeçmişti. İffetsiz bir rahip olmaktansa iffetli bir koca olmayı yeğlemişti”. Kimilerine göre de More kiliseye çekilmemekle topluma ve yurduna dolayısıyla tanrıya karşı görevini daha iyi yapacağı kanısındaydı. Çağının aile anlayışının çok ötesinde bir kavrayışa sahip olan More, kadınların da tıpkı erkekler gibi eğitilmesi ve toplumda onlarla eşdeğerde sorumluluklar alabilmesi taraftarıdır.


Thomas More 1505’te evlendi. Evlendiği kızın adı Jane Colt idi. Aslında More üç kız kardeşle tanışmış ortanca kıza âşık olmuştu. Lakin ortanca kızın ablasından önce evlenmesinin doğru olmayacağını büyük kızın üzüleceğini düşünerek hoşlandığı kızdan vazgeçer ve ablasıyla evlenir. Jane Colt okuma yazma bilmeyen bir köylü kızıydı. More ona istediği kişiliği verdi. Kitaplardan hoşlanmayı çalgı çalmayı öğretti O’na. Kendi yaşantısına uygun bir eş haline getirdi. Dört çocukları oldu. Kısa süre sonra Colt öldü. More yeniden bir dulla evlendi.

Erasmus’un anlattığına göre More “ Ailesini kolayca yönetir felaketler kavgalar yoktur evinde. Bir anlaşmazlık çıkarsa dakikasında uzlaştırır. Ne o kimseye düşman olur ne de kimse O’na. Tüm ev halkı mutludur. Çocuklarının üstüne fazla düşerek keyfini kaçırmaz; ama hiçbir görevini de aksattığı görülmemiştir” Erasmus ayrıca “doğa Thomas More’dan daha tatlı daha ölçülü ve daha mutlu bir dahi yaratmış mıdır acaba?” diye sorarak ona hayranlığını belirtir.

Hayatı boyunca yakın dostu olacak Rotterdam’lı Erasmus’la 1499’da tanışmasına değinmekte fayda vardır( zira yukarıda sıkça görüşlerine de başvurduğumuzdan anlaşılacağı üzere hayatında önemli bir yer tutmaktadır). Hem Erasmus hem de More Hümanist akımın içinde yoğrulmuş aynı değerlere inanmış insanlardı.  Böylelikle, savaşlara, çalışmadan yaşayan aristokratlara ve idam cezasına karşı oluşu gibi hümanist kişiliğinin önemli unsurları konusunda ortak paydaya sahip bir yoldaş edinir. Ve Erasmus 1509'da basılan ünlü eseri Encomium Moriae`yi (Deliliğe Övgü) Thomas More'a adadı. 1517'de Kral'ın hizmetine girdi. Giriştiği başarılı bir diplomatik görev ardından şövalye unvanı verildi ve yardımcı veznedar ilan edildi. Kralın kişisel danışmanı olarak kariyeri parlamaya devam etti. 1525'de Lancaster Düklüğü'nün bakanı oldu. Kral Henry VIII'in evlilikleriyle ilgili konularda ona yeterince yardım edemeyen Lortlar Kamarası başkanı Kardinal Wolsey'i istifaya zorladıktan sonra yerine Thomas More'u Lortlar Kamarası başkanı ilan etti.

Burada belirtmek istediğim bir takım durumlar vardır ki;  Thomas More 25 yaşındayken Parlamento’ya girdi. Siyasal yaşamında hiçbir ödün vermeye yanaşmayacağı daha o sıralar anlaşıldı. Kralın haksız vergi toplamasına karşı çıkınca kralın hışmına uğradı. Saklanmak zorunda kaldı.  1509 yılında 32 yaşındayken yargıçlığa atandı. Dürüstlüğü ve yoksullara gösterdiği anlayış ve iyilik sayesinde ün saldı. Hiçbir yargıç o kadar çok sayıda davayı karara bağlamamış More’unkiler kadar doğru yargılar vermemişti. Yargıçlığı sırasında yaptığı en güzel işlerden biri 1517 yılındaki “kötü Mayıs günündeki” tavrıydı. 1 Mayıs günü İngilizlerin geleneksel bayram günüydü. Yoksul halk o bayramda çektiği sıkıntıları ileri sürerek ayaklandı. Bu ayaklanmadan az kan dökülerek bastırılmasında en büyük etken More’un söyledikleri olmuştur. More’un bu rolünü halktan bir kadın şöyle açıklar:“ Onların silahlarıyla yapamadıklarını sen güzel sözlerinle fazlasıyla başardın” Elizabeth çağındaki ‘Sir Thomas More’ adlı oyundaki bir sahnede o sıralarda Londra’da dillere destan olan bir öykü şöyle hicvedilir: Parası çalınanları iyice azarlayıp onlara üstlerinde fazla para taşımakla hırsızları kışkırttıklarını söylemesiyle bilinen bir yargıç vardır. Bu çeşit sözleri çok dinleyen More, meslek arkadaşına bir ders vermeyi aklına koyar: Londra’nın en ünlü yankesicilerinden birini çağırıp, yargıca gizli para vermek bahanesiyle ona yaklaşıp parasını çalmasını ister. Soyulan yargıç kıyametleri koparınca More, onun başkalarına söylediklerini, harfi harfine yargıç arkadaşına tekrarlar. Gülünç duruma düşen yargıç, paraları geri vermeye razı olan usta yankesicinin suçunu bağışlamak zorunda kalır.

Thomas More ünlü yapıtı Ütopya’da, Amerigo Vespucci’nin seyahatindeki gözlemlerinden faydalanır. Onun ulaştığı kara parçasındaki; özel mülkün bulunmadığı, altına önem verilmeyen, her şeyin ortak paylaşıldığı ve hükümdar kavramının bilinmediği bir dünyayı tasvir ederek yüceltir. Tek farkla ki; Vespucci’nin uygarlıktan yoksun yerlileri, More’da uygarlık sahibi gözükür.

Kral 8. Henry’inin danışmanlığına getirildi. Başlarda Kralın düşüncelerini paylaşan More, zamanla Kralın Protestanlığa olan artan ilgisi ve kiliseye olan negatif düşüncelerinden rahatsız oldu. More’a bir gün damadı, kralın saygısını kazandığı için çok mutlu olması gerektiğini söylemesi üzerine, More olacakları sezmişçesine: “Kellem sayesinde Fransa’da bir kaleyi ele geçireceğini bilse, kellemin uçacağından hiç kuşkun olmasın.” der.  Kişisel olarak Protestanlığı sevmiyor ve doğru bulmuyor, dönemin Katolik kilisesini benimsiyor ve önemsiyordu. Protestanlığı eleştiren kitaplarıyla Kral ile olan ilişkisini gerdikten sonra 1531'de Krala bağlılık yemini etmeyi reddetti. Daha sonra hastalığı bahane ederek 1532'de görevlerinden ayrıldı. 1533'de Anne Boleyn'in İngiltere Kraliçesi olarak ilan edildiği taç giydirme törenine katılmayı reddedince şimşekleri üzerine çekti. Yalan davalar ve dedikodular başladı. Parlamentonun Anne Boleyn'i İngiltere'nin kraliçesi olarak ilan edebileceğini kabul etmesine rağmen, bağlılık yemini etmeyi reddetti zira bu Papa'ya karşı bir davranış olurdu. Bu yüzden tutuklandı. Daha sonraları Kralı kilisenin başı olarak görmediği için ölüm cezasına çarptırıldı. 6 Temmuz 1535'de idam edildi.

Aslında Ölümüne giden yolu daha ayrıntılı anlatacak olursak;

Thomas More 1529 yılında başbakanlığa eşit olan Kralın vicdan bekçiliği sayılan devlet mührünü elinde bulunduran Lortlar Kamarasının başkanlığına getirildi. O artık Lort Chancellor’du. Bu görevi yaklaşık iki buçuk yıl sürdü. Kralın yetkilerini kötü kullanmasını hazmetmeyerek ayrıldı. Ayrılırken yanında çalışan adamlara “Aman ne güzel! Artık güneşe günaydın diyorum devlete iyi geceler” diyerek ağır bir sorumluluktan kurtulduğunu anlatmaya çalışıyordu

More bu görevden ayrıldıktan sonra kendi dünyasına çekildi. Son yıllarını dünya kaygılarından uzak ruhunun ölümsüzlüğünü düşünerek geçirmek istiyordu. Ne yazık ki bu gerçekleşmedi. Ömrünün son yılları en acı yılları oldu. İstediği üç şey vardı diyebiliriz:

1) Hıristiyan hükümdarlar arasında barış sağlanması.

2) Hz. İsa’nın kilisesinin çarpıklıklardan arınıp birlik içinde yaşaması.

3) Kralın evlilik sorununun hayırlı bir sonuca bağlanması.

Oysa o sıralar bu isteklerin tam tersi oluyorlardı. Hz. İsa’nın kilisesi ikiye bölünmüştü. Kral 1533’te gizlice Anne Boleyn’le evlenmişti. Kral 8. Henry kendinden önce tahtta bulunan abisinin ani ölümü üzerine O’nun eşi Catherina ile evlenmişti. Catherina Almanya ve İspanya’yı egemenliği altında tutan Şarken’in yeğeniydi. Ancak bir süre sonra Anne Boleyn’e tutulan 8. Henry yengesiyle evlenmesinin yasalara aykırı olduğunu bahane edip boşanmayı istiyordu. Ancak Katoliklerde Papa nikâhı bozmadan boşanma gerçekleşemiyordu. Buna çok sinirlenen 8. Henry önce Oxford Cambiridge gibi Üniversitelerin de aralarında bulunduğu Üniversitelerden boşanmasının dinsel yasalara sözde uygun olduğunu belirten bir ferman kopardı. Sonra da bir yasa çıkararak kendini İngiliz Kilisesinin başı ilan etti. Parlamentoya baskı yaparak bu kanunu çıkaran 8. Henry ayrıca ülkenin ileri gelenlerinin bu yasaya boyun eğeceklerine dair yemin etmelerini istemişti. İleri gelenlerden biri de Thomas More’du.Bu andı içmek Katolik olan ve Papayı Hıristiyanlığın başı sayan Thomas More’un vicdanına aykırıydı. Ancak More olanlara sessiz kalmayı yeğledi. Ünü dünyayı sarmış bu adamın sessizliği Avrupa’nın her yanında çınlıyordu. More’un desteğini almanın kendini çok güçlendireceğini bilen Kral 8. Henry O’nun konuşmasını ve herkesin önünde Kralı İngiliz kilisesinin başı saydığını yemin ederek bildirmesini istiyordu. Ama More Kralı İngiliz Kilisesinin başı saymaya yanaşmadı ve 1534 yılının Mart ayında yakın birkaç arkadaşıyla 15 ay boyunca yani ölünceye kadar Londra kulesine kapatılarak hapsedildi).
More’un eşi ve kızları her ziyaretlerinde Kralın isteğini yerine getirip serbest kalmasını istediler. O bu isteklere hep direndi. “Her dürüst yurttaş her şeyden önce kendi ruhuna kendi vicdanına saygı göstermelidir. Anlayın bunu.” diyerek bu istekleri reddediyordu


Bütün bunlara rağmen More ikna olmayınca mahkemeye çıkarılmaya karar verildi. Eğer mahkemede inat etmez tutumunu değiştirirse affedileceği de bildirildi. Mahkeme savcısı; Kralın savcısı olarak ünlenen Riclithi Richi ile More arasında şöyle bir diyalog geçtiği iddia edilir:


”— Siz akıllı bir adamsınız. Ülkenin yasalarını da biliyorsunuz. Eğer parlamento beni kral ilan ederse siz beni kral kabul eder misiniz?

More “Evet” dedi.

Richi:

— Peki ya parlamento beni Papa ilan ederse siz beni papa olarak kabul etmez misiniz?
More bu soruya soruyla karşılık verir.

— Tutalım ki Parlamento bir yasa çıkardı Tanrı tanrı değildir diye. Siz Mr. Rich tanrıyı yok mu sayacaksınız o zaman?

Rice bu soruya şu yanıtı verir:

— Böyle bir yasa hiçbir parlamentodan geçmez.

— Tanrı tanrı değildir diyemeyen parlamento Kralı da Hıristiyan kilisesinin başı yapamaz.

More’un yargılanması bu konuşma üzerine 15 dakika sürdü. More” kötü bir amaç uğruna haince ve şeytanca davranmak “ suçuyla idama mahkûm edildi.”  

6 Temmuz 1535 sabahı idam edileceği kendine bildirilince her zamanki güler yüzüyle şunları söyleyecekti; “Krala gönlüm borçlu kaldı. Bu berbat dünyanın acılarından beni böyle çabuk kurtarma yüceliği gösterdiği için. O’na her iki dünyada da dua edeceğim.” Ardından More bir şölene gider gibi giyindi. Cellâdı yanına geldiğinde ona bir altın lira hediye verdi. Cellât geleneklere uyarak diz çöküp onu bağışlamasını dileyince cellâdı ayağa kaldırıp öptü. Başını kütüğün üstüne koydu. Sakalını yana çekti. Son şakasını yaptı;"Ne de olsa sakalım vatana ihanet etmedi. O da ölüm cezasına çarptırılmasın” Ölmeden önceki son sözleri“Krala hizmet eden ama kraldan önce Tanrıya hizmet eden bir insan olarak ölüyorum” oldu.
More’un ölümünü sonradan birçok aydın kendi penceresinden şu şekilde yorumladı :

Sidney Lee’ye göre More papalık kavramına inançla Rönesans’a inancı uzlaştırmak istemiş bu umutsuz dava uğruna hem dehasına hem de yaşamına kıymıştır. Paul Turner; “More söz ve düşünce özgürlüğünün olmadığı İngiltere’de düşüncenin suç sayılmayacağına inandığı için ölümü göze aldı” der. Chambers “O Yalnız Katolik Kilisesinin birliği için değil insanların inanmadıkları şeylere yalan yemin etmeleri uğuruna yani vicdan özgürlüğü uğruna öldü. Katusyk’e göre ise “More bir kralın aklına esti diye inançlarından vazgeçmeye yanaşmayıp idam sehpasına çıkmakla kişiliğinin yüceliğini kanıtladı.

Gerçekten de, Avrupa’daki bitmek bilmek bilmeyen savaşları durdurabilecek güç olarak gördüğü Katolik kilisesinin İngiltere üzerindeki yaptırım gücünü kaldıran krala karşı çıkmasını canıyla ödedi. More’un Kral Henry VIII’in İngiliz kilisesinin başına geçme niyetine ilke olarak karşı çıkması, kendi siyasi kariyerinin sonunu hazırlayıp hain olarak idam edilmesine sebep oldu. Ölümünden 400 yıl sonra, 1935’de Papa Pius XI tarafından aziz ilan edildi.


  Başlıca Eserleri
•   Kral III Richard'ın Tarihi (1513–1518)
•   Utopia(1516)
•   Tyndals'ın Yanıtlarına Tekzip (1532)
•   Savunma (1533)
•   Fatih (1533)  


Not: Akademik bir çalışmadan alıntıdır.

Saygılarımla...

« Son Düzenleme: Kasım 25, 2009, 11:26:26 ös Gönderen: rigormortis »
Ben, ben olanım


Kasım 26, 2009, 09:31:16 öö
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın rigormortis,

başlığın türkçe çevirisinin yanına,"More"un ölümüne kendi yapacağınız yorumu eklermisiniz?
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Kasım 26, 2009, 01:29:20 ös
Yanıtla #2

Sayın ceycet,

Başlığın Türkçeye çevirilmiş şekli (türkçe olmamakla birlikte) Ütopya'dır.

Thomas More'un ölümüyle ilgili kendi yorumum;

Thomas More inandığı şeyler ve düşünce özgürlüğü için bilerek hayatından feragat etmiştir. Bu asilce davranışı da günümüze değin yansımıştır.

Tekrardan değinmek isterim ki; yukarıda ki paylaşım N.K adlı kişinin bitirme tezinden bir alıntıdır.
Ben, ben olanım


Kasım 26, 2009, 02:05:48 ös
Yanıtla #3
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. rigormortis,

Sn. ceycet galiba konu başlığının çevirisini sormuştu Bu haliyle yani "De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula", En iyi (ideal) devlet ve yeni ada gibi bir şey olur yaklaşık çevirisi.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
1936 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2009, 11:40:52 ös
Gönderen: rigormortis